29 Temmuz 2016 Cuma

KADİFE DARBEDEN ASKERİ DARBEYE - 2: 11 Eylül İkiz Kuleler Provokasyonu İle Arap Baharı Karışımı Sosyolojik Savaş Amaçlı Bir Darbe Girişimi

 (Milli Gazete)

Giriş

Burada, 15 Temmuz 2016 ihanet hareketi askerî darbenin genel özellikleri, ele alınıp değerlendirilecektir.

Sosyolojik Savaş

Sosyolojik Savaş, “sosyoloji teorilerinin savaş fenomenine uygulanarak, hedef toplumun işleyişine yöneltilen sosyolojik müdahaleleri ifade eden bir kavramdır.” (1). Sosyolojik savaşın biri içe (sosyolojik savunma) biri de dışa dönük (sosyolojik saldırı) olmak üzere iki boyutu/ekseni vardır.

Sosyolojik savaşın dışa dönük boyutu (sosyolojik saldırı), rakip/düşman toplumla ilgili olup, onun sosyolojik yapısını, sosyolojik savaşın amacına uygun olarak tamamen ya da kısmen değiştirme ve yeniden yapılandırma ile ilgilidir. Burada hedef toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesini, aidiyet duygusunu zayıflatma, ortadan kaldırma, tahrif etme-dönüştürme amaçlanır. Toplumdaki farklı sosyal güçler karşı karşıya getirilir ve farklı kesimler, aktif halde kitlesel çatışmaya sokularak toplum bir kaosa sürüklenir. Ardından hedef topluma müdahale edilerek ya toplum, yeni ortak paydalar etrafında şekillendirilip yapılandırılır; ya da din, ırk ve mezhep merkezli olarak bölünerek yapılandırılır (1).

Sosyolojik savaşın içe dönük ekseni/boyutu (sosyolojik savunma), kendi toplumu ile ilgili olup, toplumun mevcut sosyolojik yapısını, sosyolojik saldırılara karşı korumak, olumsuz yönde değişmesine mani olmak, kendi toplumsal değerleri, kültür ve medeniyet kodları düzleminde daha iyiye, güzele doğru bir seyir takip etmesini sağlamakla ilgilidir. Sosyolojik savunmada amaç, toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesinin ve aidiyet duygusunun korunması, geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve canlı tutulması; toplumda var olan sosyal gücün, var olan merkez etrafında bir araya getirilerek aradaki bağların daha da sağlamlaştırılması ve kuvvetlendirilmesidir.

Klasik askerî savaşlarda olduğu gibi, sosyolojik savaşın sonuçları anında görülemez. Sonuçları uzun vadede görülebilmekte; o zaman da iş işten geçmekte, “kurbağa haşlanarak ölmüş” olmaktadır.

İnsanlık tarihi boyunca kullanılan savaş türlerini, Klasik Sıcak Savaş, Soğuk Savaş, Psikolojik Savaş, Asimetrik Savaş, Ekonomik Savaş, Politik Savaş, İç Savaş, Terör, Darbe, Gayri Nizami Harp ve Sosyolojik Savaş olarak sınıflandırmak mümkündür. Eskiden tüm savaşlar, klasik sıcak savaşın hedefine ulaşması için kullanılırken; şimdi klasik sıcak savaş dâhil tüm savaşlar, sosyolojik savaşın hedefine ulaşması için kullanılmaktadır.

15 Temmuz 2016 Askerî Darbe Girişiminin Temel Özellikleri:

Şer ittifakı, Türkiye’de, başlattığı 15 Temmuz 2016 Askerî Darbe girişiminin her aşamasında psikolojik savaşa dayalı bir sosyolojik savaş yürütmüştür. 15 Temmuz 2016 Askerî Darbe girişimin temel özelliklerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

• Çok yüksek bir profesyonellikle, acemilik ve beceriksizliğin iç içe olduğu bir darbe görüntüsü vardır ya da böyle görünmesi istenmiştir.

• Yukarıda özetlendiği gibi, Kadife Darbeler çok iyi yapılmış bir analizin üzerine oturtulmuş olmalarına rağmen, bu askerî darbe girişiminde, bunca acemilik, hangi amaç için ve niçin yapılmıştır. Bu, mutlaka sorgulanmalıdır.

• Çok yoğun, çok amaçlı, çok kirli bir bilgi servis edilmekte; yoğun bir psikolojik harekât yürütülmektedir. “At izi, it izine karışmıştır”.

• 15 Temmuz Darbe Girişiminin unutulmayacak yönlerinden biri, Subay kadrosunun silahsız sivil halka silah doğrultması, kurşun sıkması, tankları üzerlerine sürmesi, ölümlere ve yaralamalara sebebiyet vermesidir. Bu açıdan halk ve millet düşmanı bir ihanet hareketidir.

• Bu vaka, hem askerî eğitimin, hem de Gülen hareketi eğitiminin insanları “mankurtlaştırdığının” güzel bir örneği ve delilidir. Bu durum, asla unutulmayacak ve nefretle hatırlanıp anılacaktır.

• Medyaya yansıyan bilgilere göre MİT, askerî istihbarat ve emniyet istihbaratı, darbeden vaktinde haberdar olamamıştır. Askerî darbe yapılacağı, büyük bir maharetle gizlenmiş; ancak darbe günü saat 16:00’da ilk işaretleri alınabilmiş, doğru olup-olmadığının araştırılması ile zaman kaybedilmiştir.

• Cumhurbaşkanı ve Başbakan, darbe girişimi olduğuna ilişkin bilgileri, resmî istihbarat kaynaklarından zamanında alamamışlar ve başka kaynaklardan öğrenmişlerdir. Bu mutlaka sorgulanmalıdır.

• Genelkurmay Başkanı’nın özel kalemi ve Cumhurbaşkanı’nın yaverlerinin Gülen Hareketi mensubu oldukları, yerli hiçbir istihbarat birimi tarafından anlaşılamamıştır. Bu kişilerin hain olması, izah edilmeye muhtaçtır. Bu durumun sürekli haber konusu edilmesi ve diri tutulması da anlaşılabilir değildir. Halkın şuur altına yerleştirilen güvensizlik olgusu hiç göz önüne alınmamaktadır. Niçin?

• Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanını rehin alacak kadar profesyonellik gösteren darbeciler, bir darbenin başarılı olmasında en önemli unsurlardan birinin medya olduğunu görememiş ve zamanında medya kanallarına el koymayı düşünememişlerdir. Sadece TRT Haberi, o da darbe başladıktan çok sonra, ele geçirip, ruhu ve özü olmayan bir darbe bildirisini okutmaları anlaşılabilir değildir. Türksat ve Digitürk üzerinden birçok TV kanalının susturulması mümkünken, işe profesyonel başlayan darbeciler, bunu akıl edememişler, iletişim kanallarını ve elektrikleri kesmemişlerdir.

• Darbe girişimi, emir ve komuta zinciri içerisinde olmamıştır. Bu, ülke için bir avantaj olmuştur. Ayrıca çok önemli ordu birlikleri darbeye destek vermemiştir. Bununla birlikte, darbecilere karşı, Türkiye sathında genel, ciddi bir harekette de bulunmamış görünmektedirler. Bunun sebebi bilinmemektedir. Darbecilere polis güçleri karşı çıkmış, halkla birlikte darbeyi etkisiz hale getirmişlerdir.

• Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanı, rehin alınarak ordu ile tüm irtibatları kesilmiştir. Arka planda kendileri ile yerli ve yabancı, hangi odakların ne konuştuğu, şimdilik bilinmemektedir.

• Komutanların medyaya yansıyan ifadelerinde tezatlar mevcuttur.

• Genelkurmay başkanı ve dört kuvvet komutanını rehin alacak kadar profesyonellik gösteren darbeciler, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları zamanında rehin almayı düşünmemişler/düşünememişlerdir. Oysa darbede bu, ilk yapılması gereken iş olmalıydı. Daha da ilginç olanı, Başbakanın darbeci bir askerî konvoyun arasından geçip gidebilmesidir.

• Darbeciler, İstanbul ve Ankara’da geçici olarak kısmen varlık göstermişlerdir. Bununla birlikte, illerin vali ve emniyet müdürlerini darbe başlamadan önce eş zamanlı olarak kontrol altına almamışlardır. Neden?

• Darbeciler, akşam 21:00 – 22:00 sularında İstanbul Boğaz Köprüsünü tek yanlı olarak kesmişler; emniyet, valilik ve büyük şehir belediyesinin önüne küçük ekipler göndermişlerdir. Köprüyü tek yanlı keserek darbe yapma girişiminde bulunmak, 15 Temmuz İhanet hareketinin/taşeron darbeci Gülen hareketinin en dikkat çeken diğer bir özelliği olmuştur.

• Darbeciler 18:00 -19:00 sularında Ankara’da Genelkurmayın yollarını kontrol altına almış, Genelkurmay, MİT ve Meclisin üzerinden uçaklar uçurmuşlardır.

• Nasıl bir Genelkurmay ki, darbeciler tarafından hiçbir çatışma olmadan ele geçirilmiştir. Darbeciler, ele geçirdikleri Genelkurmayın ikinci katına kadar sade vatandaşın girmesine mâni olamamışlardır.

• Bu ihanet hareketinin en ciddi görünür zaaflarından biri, Jandarma ve Hava Kuvvetleri merkezli bir darbe girişimi olması, Kara Kuvvetlerinde ciddi bir taraftarının olmamasıdır. Böyle olmasına rağmen, Hava kuvvetlerinden gerekli hava desteği darbecilere verilmemiştir. Fakat diğer taraftan da darbeye karşı olan Hava Kuvvetleri, darbecilerin elindeki uçak ve helikopterleri vurmaya teşebbüs etmemişlerdir. Bir taraftan, dost-düşman askerî uçak şifreleri ileri sürülerek bunun mümkün olmadığı söylenirken; diğer taraftan da, bu darbenin arkasında ABD, NATO ve İncirlik üssünün bulunduğu iddia edilmektedir. Aradaki tezat, açıklanmaya muhtaçtır.

• Havada darbeci uçaklar dolanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının Marmaris’ten Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıktığının ilan edilmesinin sebebi anlaşılır değildir. Ayrıca darbeci havacılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağını, Cumhurbaşkanının ifadesi ile “taciz etmişler”; fakat düşürmek için teşebbüste bulunmamışlardır. Bu askerî darbe girişiminin ilginç yönlerinden birisi de burasıdır.

• Haziran 2016’da Şehzadebaşı ve İstanbul Atatürk Havaalanında canlı bomba eyleminde bulunarak katliam yapan PKK ve İŞİD gibi örgütler, Darbe Girişiminin olduğu gece ve sonrasında hiçbir eylemde bulunmamışlardır. Bu iki örgütü durdurabilen, eyleme sokmayan güç kimdir? 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra taşeron örgüt, PKK’yi Güneydoğu’da eyleme sokarak “kıra dayalı şehir gerillası” ile hendek savaşlarını başlatan, KCK’ya “sınırları belirsiz federasyon” ilan ettirten, bazı ilçeleri “özerk ilan ettirten” kadife darbenin beyin takımı şer ittifakı, böylesi bir dönemde, bu iki cinayet şebekesini niçin devreye sokmamıştır? 15 Temmuz İhanet Hareketinin en gizemli yanlarından biri de budur?

• 15 Temmuz İhanet Hareketine karşı tüm partilerin birlikte hareket etmesi ve parti tabanlarının meydanlarda darbe karşıtı gösterilerde yan yana yer alması, önemli bir olgudur. Çok farklı fikir ve inanç mensubu insanların darbeye karşı tek yürek ve tek saf olması, Allah’ın bu millete en büyük lütuflarından biridir. Allah, kalpleri birbirine ısındırmıştır. Bu psikolojik yakınlaşma, küçük siyasî hesaplar uğruna feda edilmemelidir.

• MHP lideri Devlet Bahçeli, bu darbe girişimine, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi, tam zamanında müdahale ederek, ülkücüleri sokağa çıkmaya ve darbeye karşı direnmeye davet etmiştir.

• TBMM’ne milletvekillerinin girmesine mâni olmayan/olamayan ve Meclisteki silahsız milletvekillerini tutuklamayan darbecilerin, Meclisi niçin bombaladığı anlaşılabilir değildir.

• Keza MİT’i, Genelkurmayı, Meclisi, Emniyet Genel Müdürlüğünü, Özel Harekât Karargâhını ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesini, darbecilerin niçin bombaladıkları da anlaşılabilir değildir. Muhtemelen Genelkurmay Başkanı ve dört Kuvvet Komutanı ile yaptıkları pazarlıklarda, kararlılıklarını göstermek için birilerine mesaj vermek istemişlerdir. Belki de bizim bilemediğimiz güçler, birbirlerine bu şekilde mesaj yollamışlardır. Ya da birileri, ordunun itibarını sarsmak, itibarını zedelemek için bunu tezgâhlamış ve yaptırmıştır.

• Bunun kadar önemli olan bir nokta da, Genelkurmayın, MİT’in, Meclisin, Emniyet Genel Müdürlüğünün, Özel Harekât Karargâhının ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin hava saldırılarına karşı hava savunma sistemlerinin olup- olmamasıdır. Bu kurumların, hava savunma sistemlerinin olmaması, bir suç; varsa, devreye girmemesi de iki suçtur. Birileri tarafından devre dışı bırakılmış ve fakat zamanında farkına varılamamışsa bu da üç suçtur. Bunların hesabının kimden ya da kimlerden sorulacağının ayrıca tartışılması gerekmektedir.

• 15 Temmuz darbe girişiminin tarih boyu unutulmayacak yönlerinden biri ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm halkı, zamanında meydanlara inerek darbeye karşı direnmeye ve mücadeleye davet etmiş olmasıdır. Zamanında yapılmış bir çağrı, milyonları sokağa, meydanlara indirmiş; millet, meydanlara, tanklara ve toplara el koymuş, isyancıları derdest edip polise teslim etmiştir. Tankın önüne atlayan, tankın üzerine çıkan, zalimlerin üzerine korkusuzca yürüyen ve fakat aldatılmış, masum erleri de şefkat ve merhametle kucaklayıp bağrına basan bir halkın, karşı duramayacağı, direnip yıkamayacağı hiçbir beşeri güç olmadığını bu halk herkese göstermiştir. Bu direnişin, bu millete kazandırdığı en önemli şeylerden biri de özgüvendir.

• 15 Temmuz İhanet Hareketi, 1- MİT, Genelkurmay, Meclis ve Emniyet Genel Müdürlüğü hava savunma sistemlerini susturması, 2- MİT, Genelkurmay, Meclis, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Cumhurbaşkanlığı külliyesini bombalaması, 3- Başbakan ve Cumhurbaşkanından uzun bir süre hiç haber alınamaması, 4- Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanının ortadan kaybolması açılarından ele alındığında; ABD’deki ikiz kulelerin ve ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un 11 Eylül 2001’de Sivil uçaklar tarafından vurulmasına (“İkiz Kuleler olayı”) benzer bir özellik göstermektedir. (ABD’deki İkiz Kuleler ve Pentagon, dört sivil yolcu uçağı tarafından vurulmuştur. ABD Başkanı ve Genel Kurmay Başkanı bir hafta ortalıkta gözükmemiştir. Bu olay, El Kaide üzerine yıkılarak önce Afganistan, sonra da Irak, ABD tarafından işgal edilmiştir. Ekim 2001 tarihli Umran Dergisinde ayrıntılar mevcuttur).

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı meydanlara davet etmesinden sonraki evre de, “Arap Baharının” başlangıçta yaşanan evresine benzemektedir. O nedenle 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi/Askerî darbe Girişimi, 11 Eylül olayı ile Arap baharı karışımı bir darbe girişimi özelliği taşımaktadır. Darbe ve karşı darbe iç içe geçmiş vaziyettedir. Ancak meydanlardaki bu şahlanış ve direniş daha şuurlu hale getirilmelidir.

Sonuç: Halkın Gücü

Bu direniş ve darbeye el koyma olayı, aynı zamanda küresel şer ittifakına karşı çıkabilecek en önemli gücün ne olduğunu ortaya çıkarmıştır. O güç, inanmış, organize olmuş, teşkilatlanmış halkın gücüdür, milletin gücüdür. Parlamento dışında siyaset yapan tüm gönüllü kuruluşların yürüttükleri mücadelede, bundan sonra yoğunlaşmaları gereken nokta, burası olmalıdır. Burada bir “füzyon enerjisi” (Atom Çekirdeklerinin birleştirilmesi ile açığa çıkan enerji) yatmaktadır. Bu füzyon enerjisini açığa çıkarmak, hak mücadelenin emrine vermek, gönüllü kuruluşların/ hareketlerin/ cemaatlerin görevi ve sorumluluğudur.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...