(Umran Dergisi)
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen vardır.” (14/İbrahim 46)
Yazıya başlamadan önce, 15 Temmuz 2016 ihanet hareketine karşı cesurca direnen ve ihanet çetelerine ders vererek Türkiye’nin önünü açan, şerefsiz, adi, alçak kanlı bir darbe girişimini engelleyen şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, mekânları cennet olsun diyorum. Gazilerimize acil şifalar diliyorum. Milletçe ve ümmetçe hepimizin başı sağ olsun ve geçmiş olsun. Bu millet, bu evlatlarını unutmayacaktır/ unutmamalıdır. Bu nedenle ekonomik durumu iyi olmayan şehit ve gazilerimiz için bir yardım kampanyası açılmalıdır. Allah, bu günleri bize bir daha yaşatmasın. Taksim Gezi Parkı hadiseleri ile başlayan süreci, üçüncü nesil kadife darbe süreci olarak öngörüp “Taksim Kadife Darbe Süreci” olarak isimlendirmiş ve yol boyu, her bir aşamasını Milli Gazete ile Umran dergisinde değerlendirmiştik. 1 Kasım 2016 Tekrar Seçimlerden sonra, 6 Kasım 2015 tarihli Milli Gazete’de “Taksim Kadife Darbesinin Tasfiye Süreci” başlıklı bir makale kaleme aldık. Bu makalede, Reyhanlı’dan 1 Kasım 2016 tekrar seçimlerine kadar Taksim Kadife darbe sürecinin farklı aşamaları özetlenmiştir. Makalenin sonuç bölümünde; “Şer İttifakı (ABD-İngiltere-İsrail-AB) tarafından Taksim Kadife darbe süreci bir siyasi iktidarı düşürmek amacıyla başlatılmıştır.
Ancak 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra amaç, bir siyasi iktidarı düşürmekle birlikte Türkiye’yi Suriyeleştirmek ve zihnen bölmek tarzında genişletilmiştir. AKP’nin tek başına iktidar olması, seçim endeksli kadife darbesini sonun başlangıcına getirmiştir. Bundan sonra yapılacak iş, Taksim Kadife Darbe Sürecinde rol alan tüm unsurların, belgeli ve delilli olarak teşhir edilip yargı önüne çıkarılmasıdır. Bu ülkeyi seven ve Allah’a ve Ahiret gününe iman ettiğini söyleyen herkes, ülkeyi birleştirici, bütünleştirici ve kaynaştırıcı bir politika ortaya koymalı ve güzel bir dil ve söylem kullanmalıdırlar. Henüz Vakit Varken! Yarın çok geç olabilir!” denmiştir. Burada istenen çalışma yapılmamıştır. Kadife darbenin beyin takımının amacı, sadece bir siyası iktidarı devirmek değil; Türkiye’yi, Sosyolojik olarak ayrıştıracak, bölecek, parçalayacak bir sosyolojik savaşı başlatıp derinleştirmektir.
Hem parlamento dışı siyaset yapan gönüllü Kuruluşların/Teşkilatların/Hareketlerin/Cemaatlerin hem de siyasi iktidarın bu konuya dikkatini çekebilmek amacıyla Milli Gazete’de “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa-1”(17.06.2016), “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa-2: Sosyolojik Değişim ve Sosyolojik Savaşın İki Boyutu”(24.06.2016), “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa-3: Kadife Darbe ve Sosyolojik Savaş İçin Bir Analiz” (01.07.2016), “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa-4: Rand Raporunda İslâm Dünyası İçin Sosyolojik Bir Analiz”(08.07.2016), “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa-5: “Wikileaks Türkiye Belgeleri”nde Türkiye’nin Sosyolojik Analizi” (15.07.2016) makaleleri yazılmıştır. Eğer 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi olmamış olsaydı 22.07.2016 tarihli yazının başlığı, “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa-6: Türkiye’de Öngörülen Sosyolojik Savaş” olacaktı. 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi, Gülen Hareketini Truva Atı olarak kullanan Şer İttifakının(ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm) Türkiye’ye karşı başlattığı askeri bir darbe girişimidir. Olaya, sadece Gülen hareketinin bir intihar girişimi olarak bakılmamalıdır. Bu yazı serisinde “Kadife Darbeden Sosyolojik Savaşa” yazı serisinin ışığı altında, bir ihanet hareketi olan 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimi ele alınıp değerlendirilecektir.
Reyhanlı’dan Bugüne Taksim Kadife Darbe Sürecinin Farklı Aşamaları ve Taşeron Örgütleri/Truva Atları
15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimi, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamiklerin çatıştığı bir ortamda meydana gelmiştir. Şer İttifakı (ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm) ve AB, yeni sömürgeleştirme hareketine uygun olarak İslam coğrafyasını yeniden paylaşmak istemektedir. Bu paylaşım kavgası, hem bölgesel hem de küresel bazda, eksenler düzeyinde, yeni çatışmalara sebebiyet vermektedir. Bu nedenle 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimini, Taksim kadife darbe sürecinin genel stratejisi uzantısında ele alıp değerlendirmek gerekmektedir. Dünyada bu güne kadar gerçekleştirilmiş olan kadife darbelerin ana stratejisini çizen beyin takımı, Soros Merkezli Siyonist-Mason bir kadrodur. Bu, hedef ülkelerin dışında bir merkezdir. Hedef ülkelerde, ana stratejiye uygun bir şekilde Kadife darbelerin yönetilebilmesi için o ülke içerisinde varolan, o ülkenin vatandaşı konumundaki Mason-Sabetayist-Siyonist-İşbirlikçilerden oluşan 2. Derecede bir beyin takımı daha vardır. Bu iki merkez, mevcut siyasi iktidara, sisteme/devlete, millete ve ülkeye karşı olan “gayrı memnun örgütleri”, bir “çatı kuruluş” etrafında (“Taşeron Yapı”-“Truva Atı”) birleştirerek (yönetimin üçüncü halkası), ana stratejiyi ve ana stratejinin öngördüğü tüm taktikleri, bunlar aracılığıyla hayata geçirmeye çalışmaktadır (Şekil-1). Taşeron yapıda yer alan kadroların/yöneticilerin tümü, bu işbirliğinden haberi olmayabilir; ya da ortak düşmana/ rakibe karşı çıkar birliği olarak meseleye bakabilirler. Fakat sonuç değişmemekte; hepsi işbirlikçi olarak kullanılıp atılmaktadır. Şekil-1: Kadife Darbelerin Yönetim Mekanizması Taksim Kadife Darbe Sürecinin, Reyhanlı’dan bugüne kadar olan dönemini (Daha ayrıntılı bilgi Milli Gazete ve Umran’ın eski sayılarından elde edilebilir.), aşağıdaki şekilde, ana hatları ile özetleyebiliriz:
Birinci Aşama: Eylemci yapı (Taşeron yapı: “Alevi-Sol örgütler”) ve dayanak bir kitle ortaya çıkarma, iktidara karşı çıkılabilir psikolojisini inşa etme Birinci Evre: Reyhanlı olayları, Alevi-Sünni gerilimi meydana getirme ve Sol-Alevi özellikli DHKPC’nin öne çıkarılması İkinci Evre: Bu örgütün önderliğinde Taksim Gezi Parkı olayları ile Türkiye’nin dört bir tarafında eylem yaparak sokak hâkimiyeti kurmaya çalışma
İkinci Aşama: İttifakı genişletme ve Gülen Hareketinin Taşeron Yapının (Truva Atı) öncülüğüne getirilmesi, dershaneler savaşı
Üçüncü Aşama: Gülen Hareketinin öncülüğünde polis-yargı kıskacı Birinci Evre: 17 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile itibarsızlaştırma İkinci Evre: 25 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile itibarsızlaştırma- yalnızlaştırmaihtilaflar çıkarma-bel kırma Üçüncü Evre: İzmir “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu”
Dördüncü Aşama: Gülen Hareketinin öncülüğünde MİT Tırları Operasyonu, MİT’in tırları ile IŞİD’e silah gönderme algısı oluşturma-teröre yardım yataklıktan suçlu gösterme-acziyet içerisine sokma operasyonu Kürt halkında AKP karşıtlığı algısı oluşturma
Beşinci Aşama: Dişişleri Bakanlığı’nın dinlenmesi, teröre yardım yataklıktan suçlu göstermeacziyet içerisine sokma operasyonu
Altıncı Aşama: Mahalli seçimlerde yeni ittifak modeli deneme (Ankara/Yalova Modeli)
Yedinci Aşama: Cumhurbaşkanlığı seçimi için CHP’nin önderliğinde, bazı Alevi-Sol yapılar ile Gülen Hareketi ittifakının genişletilmesi Birinci Evre: Soma maden sabotajı, 13 Mayıs 2014 İkinci Evre: IŞİD’in Musul Konsolosluğu personelini rehin alması Üçüncü Evre: Cumhurbaşkanlığı Seçimine Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu’nun CHP’den aday gösterilerek, CHP’nin belli bir seçmen kitlesinin öfke ile HDP’ye yönlendirilmesi. (Seçim sonuçlarına göre %2’lik bir oy oranı kayması var) Cumhurbaşkanlığı seçimine HDP adayı olarak Demirtaş’ın katılması ve %9,5 civarında bir rey alarak Genel seçimlerde HDP’nin barajı geçeceği algısının inşa edilmesi HDP’nin, Kadife Darbenin Taşeron Çatı Örgütü olabilme algısının oluşturulması
Sekizinci Aşama: HDP öncülüğünde Bazı SolAlevi yapılar ve Gülen Hareketi İttifakı Birinci Evre: Musul Konsolosluğu rehinelerinin serbest bırakılması İkinci Evre: İŞİD’in Ayne El-Arab’a(Kobani) saldırması ile Kürt seçmenlerde IŞİD ile ilgili bir Şuuraltı oluşturma ve AKP karşıtlığını derinleştirme Üçüncü Evre: Bazı Sol yapılarla- PKK-HDPKCK’nın sokak terörü provokasyonu (Kobani Provokasyonu) ile barajın geçilmemesi durumunda Türkiye’nin kan gölüne döneceği algısını oluşturma HDP’nin önderlik rolünü pekiştirme Kürt Halkında AKP karşıtlığını pekiştirme
Dokuzuncu Aşama: 7 Haziran 2015 Seçimlerine Hazırlık: Psikolojik altyapı oluşturma, özel mesajlar verme, “biz güçlüyüz siyasi iktidar çaresiz”, AKP oy tabanını ayrıştırma ve AKP’yi yalnızlaştırma Birinci Evre: Siber Saldırı; 79 ilde elektriklerin kesilmesi. Seçimlere şüphe düşürme algısı oluşturma. İkinci Evre: Çağlayan Adliyesi’nde savcının öldürülmesi ve aynı anda Emniyet Müdürlüğü’ne saldırı düzenlenmesi Üçüncü Evre: Fenerbahçe futbolcularına silahlı saldırı yapılması Dördüncü Evre: “MIT Tırları ile IŞİD’e silah gönderildi”(!) fotoğraflarının yayınlanması ile AKP’li Kürt seçmenin bir kısmını AKP’den uzaklaştırma
Onuncu Aşama: 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar olmasının engellenmesi (%41 oy oranı, 258 Milletvekili)
On Birinci Aşama: AKP’nin “öngörülen fabrika ayarlarına çekilmesi”(muhtemel öngörülenler) Birinci Evre: CHP ve/veya HDP ile koalisyon ortağı yapılarak yıpratılması İkinci Evre: Koalisyon dışında bırakılarak iç ihtilaflar meydana getirilmesi Üçüncü Evre: AKP yönetiminin el değiştirmesi ve Erdoğan’ın Köşke kapatılması (ANAP, DYP deneyimleri) Dördüncü Evre: AKP’nin bölünmesi (RP/FP, ANAP, DYP, DSP deneyimleri) Beşinci Evre: Erken/Tekrar seçime gidilerek oy oranının daha da düşürülmesi Altıncı Evre: AKP’nin tasfiye edilmesi (RP/FP, ANAP, DYP, DSP deneyimleri) Bu evrelerin hiçbiri gerçekleştirilememiştir.
On İkinci Aşama: 1 Kasım 2015 seçimlerinin etkisini kırma Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırma Birinci Evre: Can Dündar’ın tutuklanması, “Akademisyenler Bildirisi” ile dünya kamuoyunu harekete geçirilmesi İkinci Evre: ABD’nin PYD’yi stratejik ortak seçmesi, Kürt Koridoru sorunu ile siyasal iktidarın itibar kaybı Üçüncü Evre: Rus uçağının düşürülmesi ile güçlü bir müttefik kaybı ve ekonominin zarar görmesi Dördüncü Evre: Rıza Zarrab’ın ABD’ye götürülerek tutuklanması ve örtülü şantaj Beşinci Evre: Almanya’nın “Ermeni Soykırımı”nı kabul etmesi ile Türkiye’nin bir müttefikini daha kaybetmesi ve yalnızlaştırılması Altıncı Evre: MHP içi kavga ve merkez sağ parti kurma operasyonu ile şantaj yapılması Yedinci Evre: PKK ve IŞİD merkezli bombalama olayları (Şehzadebaşı ve Havaalanı canlı bombalar) Sekizinci Evre: “İzmir Casusluk Olayı”nda mahkemenin “Gülenci Subayları” tutuklama kararı vermesi üzerine, muhtemelen “Gülenci Subaylar”, Ağustos 2016 YAŞ’tan önce Askeri Darbe yapmaya ikna edilmiş ve fanatik Sol-Kemalist subaylarla ittifak kurulmuştur
On Üçüncü Aşama: Gülen Hareketini Truva Atı olarak kullanan dış gücün sosyolojik savaş amaçlı Askeri Darbe girişimini fiilen başlatması
On Dördüncü Aşama: Komşuyu komşuya düşman etme aşaması (muhtemel) OHAL sürecinin iyi yönetilmesini engellemek, güvensizlik ortamı meydana getirmek, asılsız ihbarlarla masum ve mazlum insanların canını yakarak yeni fay hatları meydana getirmek, devleti işlemez hale sokarak huzursuzluk oluşturmak ve yaygınlaştırmak gibi eylem türleri ile ülkeyi kaosa sürüklemek, içe kapatarak bölge ile ilgilenilmesini engellemek
Kadife Darbelerin Dayandığı Analizin Genel Çerçevesi
Kadife Darbelerin Stratejileri, aşağıda özetlenen bir analizin üzerine bina edilmektedir1 :
A) İç Dinamikler Kadife Darbe sürecine etki eden, onu kolaylaştıran ve hatta hızlandıran iç parametreleri aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz:
1-Toplumsal Yapı
· Demografik Parçalanmışlık Düzeyi Nedir? Etnik Unsurlar Arasında ve Farklı İnançlar Arasında Kin ve Nefretin Yayılma Düzeyi Nedir? · Değerlerin Yozlaşması, Toplumsal Bağların Çözülmesi Düzeyi Nedir? · Öğrencilerde ve Gençlerde Öfke Birikimi Var mı, Varsa Düzeyi Nedir? Yabancı İstihbarat Mensuplarının Öğrencilerin Arasına Sızarak İyi Bir Konum Elde Edip Etmedikleri · Şiddetin Yaygınlaşması ve Suç Oranlarında Artış Düzeyi ve Nedenleri · Güvensizlik Dalgasının Yaygınlaşma Düzeyi ve Nedenleri · Bizzat Dışarıdan Finanse Edilen İşbirlikçi Sivil Toplum Örgütlerinin Var Olup Olmaması ve Olabilme İhtimali · Yönetime ve Sisteme Karşı Güvensizliğin, Biriken Öfkenin, Gittikçe Artan Küskünler Kitlesinin Var Olup Olmadığı, Varsa Düzeyi · Cemaatler, Hareketler, STK’ların Durumu, Tepkileri, Dayanma Güçleri, Halkla Bağları, Olaylara Tepkileri, Bir Kriz Anında Kimin Yanında Yer Alacağı?
2- İktidarın Durumu
· İktidardakilerin Bütünlük Düzeyi Nedir? Liderle İktidar ve Partisi Arasında Uyum Nasıldır? · Liderin Kadrosunun Durumu Nedir? · İktidarın İktidar Olma Kararlılığı Nasıldır? · Yönetimdeki Zaaflar Nelerdir? 1- Yöneticilerin Lükse İsrafa Kayma Düzeyleri, 2-Halka Karşı Duyarsızlaşmaları, 3- Eş Dost Akraba ve Yandaşlık İlişkisi, 4- Aile Saltanatı • Yönetimden Dışlanmışların, Dışlanan Yöneticilerin Durumu ve Muhtemel Hareket Tarzları. Dışlanan Yöneticilerin Muhalefet Lideri Olma İhtimal ve Potansiyelleri
3- Muhalefetin Durumu · Muhalefetin Parçalı veya Bütünleşme Düzeyi · Muhalefetin Halk ile İlişkisi, Gücü, Sürükleyiciliği · Muhalefet Liderlerinin Popülaritesi, Güvenirliliği, Sempatikliği · Diş Güçlerle İşbirliğine Girme İhtimalleri · İktidarı Destekleyecek Muhalefet Partilerini, Tarafsızlaştırma veya Cepheye Dâhil Etme İmkânları
4- Kitle İletişim Araçlarının Durumu · Kimin Kontrolünde Olduğu · Ülke İçinde ve Dışında Güvenirliliği · Dünya ve Bölge Kamuoyunu Etkileme Gücü · Eğlence Kültürünün Yayıcılığı · İşbirliğine Uygunluğu
5- Yargı ve Güvenlik Güçlerinin Tutumu · İktidara Karşı Tarafsız mı, Muhalif mi, Destekliyor mu? · Muhtemel Hareket Tarzı
6- Ekonomik Yapı · Güçlü mü? · Zayıf ve Kırılgan Noktaları · İşbirliği Yapılabilecek Sermaye Güçleri ve Zararlarının Karşılanması · Üretim, Borsa, Turizm, Hizmet Sektörünün Durumu · Çıkarılacak Krizin Ekonomik Boyutu Ülkeye, Bölgeye ve Dünyaya Etkileri · Halkın Ekonomik Kriz Karşısında Muhtemel Tepkisi, Dayanma Gücü
B) Dış Dinamikler
1- Ülkenin Jeostratejik, Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeokültürel Durumu Durumu
· Hedef Ülke Bölgesel ve Küresel Güçler İçin Ne Anlam İfade Etmektedir? Bölgesel ve Küresel Güçlerin Hedef Ülke ile İrtibat Düzeyleri Nasıldır? · Hedef Ülkenin Bulunduğu Bölgeyi Etkileyebilecek Jeo-Stratejik Konum Nedir? · Enerji Kaynakları ve Ulaşım Yolları Nasıldır? · Diğer Kıymetli Yer Altı Kaynakları Var mı?
2-Dış Güçlerin (Bölgesel ve Küresel) Tutumu
· Bölgesel ve Küresel Güçlerin ve Uluslararası Kuruluşların (BM, NATO, IMF, Dünya Bankası) Olaya Bakışı, Tavrı ve Müdahale Etme Kararlılığı ve Yetenekleri · Dışlanmış Yöneticilerle İşbirliğinin Sağlanması Mümkün mü? · Eksen Çatışmasının Süreci Etkileme Düzeyi · Ekonomik Manipülasyon Yapabilme İmkân ve Kapasiteleri: Mevcut yönetimi sıkıntıya düşürebilmek ve halkın şikâyetlerinin artması için ekonomi ile oynamak. İşsizlikle beraber memnuniyetsizlik ve güvensizliği artırmak · Seçim Gözlemcilerinin Kasıtlı Davranışları: Seçim sonuçlarını tanımama ve onları uluslararası kamuoyuna yanlış bir şekilde aktarma
3- Kitle İletişim Araçlarının Tutumu
• Dış destek sağlama güç ve imkânları • Gerçeği çarpıtarak yansıtabilme kapasiteleri
4- Yabancı STK/Vakıfların Ülke İçerisinde Yıpratma Faaliyeti Yürütme İmkân ve Kapasitesi
· İçerdeki Sivil Toplum Örgütlerine Parasal Destek Verme İmkânları · Gençliği Kamuoyu Oluşturma Konusunda Eğitebilme İmkânları · Gençlere Burs Verebilme İmkânı ve Bunun Oluşturabileceği Etkiler · Kadife Darbe Sürecindeki Örgütlemeye Fiilen İştirak Edebilme İmkânları Mümkün mü?
Bu analiz üzerine inşa edilen bir kadife darbe, sosyolojik bir savaşın kısa vadeli uygulaması olup amaç, kısa vadede, ülkedeki siyasi iktidarı devirmek, uzun vadede de toplumsal yapının içine fay hatları oluşturup çatıştırmak için uygun bir alt yapı hazırlamaktır.
Cevaplandırılması Gereken Bazı Temel Sorular
15 Temmuz 2016 büyük bir ihanet hareketi askeri darbenin beyin takımının niyetlerini ve hedeflerini daha iyi aydınlatabilmek ve Türkiye’nin önümüzdeki günlerde daha az hata yapmasını sağlayabilmek için şu temel soruların cevaplarının, sağlıklı bir şekilde verilmesi gerekmektedir:
1- 7 Haziran 2015 Genel seçimlerinde 80 Milletvekili HDP kazanmış iken PKK neden “Kıra Dayalı Şehir Gerillası stratejisini” uygulayarak silahlı mücadeleyi başlatmıştır?
2- Aynı anda KCK “Sınırları belirsiz bir federasyon sistemini” niçin seslendirmiştir?
3- Bazı belediye başkanları niçin “özerklik ilan etmeye” kalkışmıştır?
4- Kadife Darbenin beyin takımı, bütün bunların yapılmasını teşvik ederek taşeron örgüt HDP’yi niçin feda etmiştir? Türkiye’den alamadığı ne vardı da buna mecbur kalmıştır?
5- Truva atı Gülen Hareketi, 17-25 Aralık Olaylarında, iş dünyasında, medyada, yargıda, poliste ve askerde daha güçlü iken niçin askeri darbe yapmaya kalkmamıştır da, bütün bu alanlarda güç ve itibar kaybına uğradıktan sonra askeri darbeye kalkışmıştır?
6- Kadife Darbenin beyin takımı, Truva atı olarak kullandığı Gülen Hareketini niçin feda etmiştir? Türkiye’den alamadığı ne vardı da buna mecbur kalmıştır?
7- “Türkiye’yi düze çıkarmak”(!) amacıyla yapılmış bütün darbeler, dış destekli darbelerdir. Türkiye, kendi ayakları üzerinde dik durmaya başladığı, kendi bağımsız politikalarını uygulamaya kalktığı, milli politikaları ile Şer ittifakının politikalarının çatışmaya başladığı zaman, içerdeki işbirlikçiler (“Bizim çocuklar”(!)) aracılığıyla Türkiye’de darbe gerçekleştirilmiştir. Türkiye, darbe sonrası şer güçlerin politikalarına tabı kılınmıştır. Bugün şer ittifakının darbe girişiminde bulunmasında etkili olan milli politikalar nelerdir? Türkiye dış politikada şer ittifakının hangi noktalarda ayağına basmıştır? Bundan sonra ne olacaktır? Güneydoğu’da ve Irak-Suriye düzleminde neler olmaktadır?
8- Suud ve Katar’da Askeri üsler kurmak, savunma sanayindeki gelişmeler, şer ittifakını rahatsız etmiş midir?
9- Rusya ile yeniden yakınlaşmanın ve ABD’nin Karadeniz’de üs kurmak isteğinin bu sürece herhangi bir etkisi var mıdır?
10- Gülen Hareketini bir Truva Atı/taşeron olarak kullanan Şer İttifakının (ABD-İsrail-İngiltereSiyonizm) ana amacı, sadece, Türkiye’deki, bir siyasi iktidarı düşürmek midir yoksa Türkiye’nin zihin dünyasında travma meydana getirip Türkiye’yi sosyolojik olarak ayrıştırıp yıllar sonra bölmek için gerekli bir alt zemin meydana getirmek midir?
11- Kadife Darbenin beyin takımı, bundan sonra Türkiye’de hangi sosyolojik güçleri çatıştırmayı öngörmektedir? Buna karşı alınması gereken tedbirler nelerdir?
12- Kadife Darbenin beyin takımı, bugün Truva atı Gülen Örgütü mensuplarını tasfiye etmek amacıyla devlette başlatılan operasyonları, sosyolojik savaş ajanları vasıtasıyla yönlendirmek, hedefinden saptırmak ve Türkiye’de yeni sosyolojik fay hatları meydana getirmek istemeyecek midir? Buna karşı alınması gereken tedbirler neler olmalıdır?
Sosyolojik Savaş
Sosyolojik Savaş, “sosyoloji teorilerinin savaş fenomenine uygulanarak, hedef toplumun işleyişine yöneltilen sosyolojik müdahaleleri ifade eden bir kavramdır.”2 . Sosyolojik Savaş, nihai tahlilde bir kimlik çözülmesi meydana getirme veya varolanı muhafaza etme ya da var olanı daha ileri düzeye taşıma operasyonudur. Bir toplumda var olan dayanışma, sosyal dayanışma, siyasal dayanışma, ekonomik dayanışma ve askerî dayanışma olarak sınıflandırılabilir. Sosyolojik savaş, bu dayanışmayı yıkmak ya da güçlendirmekle ilgilenir. Bu nedenle sosyolojik savaşın biri içe (Sosyolojik savunma) biri de dışa dönük (Sosyolojik saldırı) olmak üzere iki boyutu/ekseni vardır. Sosyolojik savaşın dışa dönük boyutu (Sosyolojik saldırı), Rakip/Düşman toplumla ilgili olup onun sosyolojik yapısını, sosyolojik savaşın amacına uygun olarak tamamen ya da kısmen değiştirme ve yeniden yapılandırma ile ilgilidir. Hedef toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesini, aidiyet duygusunu, zayıflatma, ortadan kaldırma, tahrif etme-dönüştürme amaçlanır. Toplumdaki farklı sosyal güçler karşı karşıya getirilir ve farklı kesimler, aktif halde kitlesel çatışmaya sokularak toplum bir kaosa sürüklenir. Ardından hedef topluma müdahale edilerek ya toplum yeni ortak paydalar etrafında şekillendirilip yapılandırılır ya da din, ırk ve mezhep merkezli bölünerek yeniden yapılandırılır2 .
Sosyolojik savaşın içe dönük ekseni/ boyutu(Sosyolojik savunma), kendi toplumu ile ilgili olup var olan sosyolojik yapısını, sosyolojik saldırılara karşı korumak, olumsuz yönde değişmesine mani olmak, kendi toplumsal değerleri, kültür ve medeniyet kodları düzleminde daha iyiye, güzele doğru bir seyir takip etmesini sağlamakla ilgilidir. Sosyolojik savunmada amaç, toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesinin ve aidiyet duygusunun korunması, geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve canlı tutulması; toplumda var olan sosyal gücün, var olan merkez etrafında bir araya getirilerek aradaki bağların daha da sağlamlaştırılması ve kuvvetlendirilmesidir. İnsanlık tarihi boyunca kullanılan savaş türlerini, klasik sıcak savaş, soğuk savaş, psikolojik savaş, asimetrik savaş, ekonomik savaş, politik savaş, iç savaş, terör, darbe, gayri nizami harp ve sosyolojik savaş olarak sınıflandırmak mümkündür. Eskiden tüm savaşlar, klasik sıcak savaşın hedefine ulaşması için kullanılırken; şimdi klasik sıcak savaş dâhil tüm savaşlar, sosyolojik savaşın hedefine ulaşması için kullanılmaktadır. 15 Temmuz ihanet hareketi darbe girişimine bu açıdan bakılmalıdır. Klasik askeri savaşlarda olduğu gibi sosyolojik savaşın sonuçları, anında görülemez. Sonuçları uzun vadede ortaya çıkıp görülebilmektedir; o zaman da iş işten geçmekte, “kurbağa haşlanarak ölmüş” olmaktadır. ABD tarafından 1992 yılında başlatılan Irak operasyonu, askeri ve ekonomik ağırlıklı bir operasyondu. Saddam, ilk askeri operasyonla birlikte devrilebilir, yerine ABD yanlısı merkezi bir yönetim getirilebilir ve ülke bütünlüğü sağlanabilirdi. Ancak Saddam iktidarı düşürülmedi, sadece hareket kabiliyeti ve nüfuz alanı kısıtlandı. Saddam ikinci operasyonla düşürülene kadar, yaklaşık on yıllık bir sürede, provokasyonlarla, kitlesel katliamlarla, suikastlarla iç göç yaptırılarak ülke, etnik ve mezhepsel temelde ayrıştırıldı.
Bu on yıl boyunca, “Kuzeyde Kürtler, Ortada Sünniler, Güneyde Şiiler” söylemiyle hemen hemen herkesin kafasında Irak zihnen bölündü. Saddam sonrasında fiziksel bölünme, nüfus hareketleri ile daha da derinleştirildi. IŞİD operasyonlarıyla iç göç hızlandırılarak Irak, hukuken değil amma fiilen etnik ve mezhepsel temelde üçe bölündü. 1992 yılından bugüne geçen 24 yıl boyunca şer ekseni dediğimiz ABD-İngiltere-İsrail-Siyonist ekseni, sosyolojik savaşa hizmet edecek şekilde askeri, ekonomik, psikolojik, gayri nizamı bir savaşı ve terörü birbiri ile entegre ve uyumlu olacak tarzda kullanmış ve de kullanmaktadır. Benzer operasyon Suriye’de yürütülmektedir. Başta ABD yöneticileri olmak üzere Batı dünyasının yöneticileri, Irak’ta uyguladıkları stratejiye benzer şekilde, “Esed’i birinci derecede tehlike olarak görmüyoruz”, “birinci derecede tehlike IŞİD’dir ve “IŞİD’le mücadelemiz 20 yıl sürecek” demektedirler. Bu söylem, Irak ta yaptıklarının benzerini, Suriye’de yaparak ülkeyi zihnen, sosyolojik ve fiziksel olarak bölmek istediklerini açıkça ortaya koymaktadır. Sosyolojik savaşa uygun bir alt zemin inşa etmek amacıyla İç savaş(askeri, ekonomik ve psikolojik savaş) kullanılmaktadır.
İç göç hızlandırılarak, Suriye dini, etnik ve mezhepsel olarak önce kantonlara sonra da küçük devletçiklere bölünmek istenmektedir. Taksim Gezi Parkı olayları ile başlatılan Taksim kadife darbe süreci, yol boyu toplumu, sosyolojik olarak ayrıştırmayı ve Türkiye’yi zihnen bölmeyi hedef almış ve stratejisini bu noktada adım adım uygulamıştır. Suruç provokasyonu, bu noktada en ciddi kırılma noktasıdır. 7 Haziran 2015 Genel seçimlerin hemen sonrasında Güneydoğu’da PKK’nın “Kıra dayalı şehir gerillası” stratejisine geçmesi ve terör eylemlerini yoğunlaştırıp yaygınlaştırması, Güneydoğunun değişik ilçelerinde bazı PKK-HDP yöneticilerinin “özerklik ilan etmesi” ve “iç savaş”tan bahsetmeleri ve bazı HDP yöneticilerinin bölgede çıkan “petrolden pay istemeleri” hep sosyolojik ayrıştırma ile ilgili taktiklerdir.
Türkiye’nin 1 Kasım seçimlerinden sonra Güneydoğuda Şehir gerillasına uygun karşı bir hareket başlatıp halka değil sadece PKK mensuplarına zarar vermesi ve bunda da çok büyük başarı kazanması, Şer ittifakını çok rahatsız etmiştir. Bunun kadar hatta bundan daha da önemlisi, Türkiye’nin Şer ittifakının Irak ve Suriye politikalarına, “Kürt Koridoru”na, “ABD’nin PYD’yi stratejik ortak ilan etmesine” şiddetle karşı çıkmasıdır. Suud ve Katar’da askeri üsler kurması, Rusya ile barışmaya çalışması, Başbakan’ın ifadesi ile “dostlarını artırmak istemesi”, bölgesel güç olma noktasında atılmış önemli adımlardır. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimine bu açıdan bakılmadığı zaman, meseleyi sadece 2016 Askeri Şuradaki tasfiyelerden dolayı Gülen Hareketi mensuplarının kendi başlarına bir darbe girişimini başlatmalarına indirgemek ve bunu ispata çalışmak Türkiye’ye çok pahalıya mal olabilir. Gülen hareketi, PKK, IŞİD gibi örgütler, Şer ittifakının birer taşeron örgütü ve Truva atıdırlar. Kullanım süreleri dolduğunda feda edileceklerdir. Tıpkı el-Kaide gibi. 11 Eylül 2001 “İkiz Kuleler Provokasyonu”nda ismi kullanılmış ve gerekçe gösterilerek önce Afganistan sonra da Irak işgal edilmiştir.
İslâm Coğrafyasında Çatışan Projeler
15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamiklerin çatıştığı bir ortamda meydana gelmiştir. Şer İttifakı (ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm) ve AB, yeni sömürgeleştirme hareketine uygun olarak İslâm coğrafyasını yeniden paylaşmak istemektedirler. Bu paylaşım kavgasına, hem bölgesel hem de küresel bazda, eksenler düzeyinde karşı çıkışlar söz konusudur. Bu coğrafyada hâkimiyet kavgasına dönük çatışan projeleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
• Büyük Ortadoğu Projesi(BOP; ABD-İsrailİngiltere-Küresel Sermaye) • Büyük İsrail Projesi(BİP; İsrail-Siyonizm, ABD destekli) • 2. Sevr Projesi(AB) • Büyük Ortadoğu’nun Hıristiyanlaştırılması (‘Dinler Arası Diyalog’) Projesi (Vatikan) • ‘NATO’nun Evrenselleşmesi ve İslâm Coğrafyasına Yerleşmesi Projesi’ • “Serbest Piyasa”-“Özelleştirme projesi”(ABDSiyonizm-Küresel Sermaye-AB) • Bölge Güçlerinin Birbirini Dengelemesi ProjesiAyrı Dengeli Güç Odakları(ABD) • Sıcak Denizlere İnme- Eski Müttefikleri Kazanma Projesi(Rusya) • Düşmanla/Rakiple Güvenlik Alanının Dışında Hesaplaşma Projesi(ABD/Çin/Rusya): Vekalet Savaşları • Dini-Etnik-Mezhepsel Fay Hatları Oluşturma Projesi-Kaos Projesi (ABD/AB/Rusya/Çin/Siyonizm) • İslâm’ın İslâm’la Savaştırılması Projesi(ABD/ AB//Siyonizm) • Şia Savunma Hattı Projesi(Iran-Irak-SuriyeLübnan; Iran-Bahreyn-Yemen) • Şia Eksenini Parçalama, Yayılmasını Engelleme ve Sünni Bir Eksen Meydana Getirme Projesi (Suud/Katar/Türkiye/Mısır; Sünni Arap Yönetimleri + İsrail) • Türkiye’nin Yeni Osmanlı Projesi, Bölgesel Güç Olma Projesi • Iran’ın Küresel Sisteme Entegrasyonu ve Kadife Darbe ile Yönetimin Değiştirilmesi Projesi • Türkiye ile Birlikte Büyük Ortadoğu’yu Değiştirme Projesi(“Model Ülke Türkiye”)(ABD/Siyonizm)(Şimdilik yürürlükte değil) • Türkiye-İran Savaşı Projesi (ABD-İsrailİngiltere-Siyonizm) • Türkiye’yi Irak-Suriye Bataklığına Çekme Projesi (ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm) • Çok Kutuplu Ortadoğu (Türkiye, İran, Mısır, Suud) Projesi(ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm)
Türkiye’de vuku bulan olayları, hele 15 Temmuz 2016 İhanet hareketini, bu projeler kapsamında ele alıp değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye’deki hiçbir olay, günü birlik, aniden ve tesadüfen meydana gelmiş değildir. Arka planda vuku bulan çatışmayı göz önüne almadıkça, sadece görünenle yetindikçe, anlık düşündükçe, hem gerçekleri göremez hem de gerekli çözümleri üretemeyiz. Bu coğrafyada vuku bulan olaylar, uzun vadeli çizilmiş stratejilerin çatışmasının sonucudur. Taktik zafer ve mağlubiyetler mutlaka önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Ancak bundan daha önemli olan Stratejik zafer ve mağlubiyetlerdir. Bazı taktik zafer ve mağlubiyetlerin yem olarak kullanıldığı asla unutulmamalıdır.
15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminin Temel Özellikleri
Şer İttifakı, Türkiye’de, başlattığı 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişiminin her aşamasında psikolojik savaşa dayalı bir sosyolojik savaş yürütmüştür. 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimin temel özelliklerini, karanlık noktalarını, soru işaretlerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
· Çok yüksek bir profesyonellikle, acemilik, beceriksizlik iç içe olan bir darbe görüntüsü vardır ya da verilmiştir. · Yukarıda özetlendiği gibi Kadife Darbeler çok iyi yapılmış bir analizin üzerine oturtulmuş olmalarına rağmen, bu askeri darbe girişiminde, bunca acemilik hangi amaç için ve niçin yapılmıştır? Bu mutlaka sorgulanmalıdır. · Çok yoğun, çok amaçlı, çok kirli bir bilgi servis edilmekte; yoğun bir psikolojik harekât yürütülmektedir. “At izi it izine karışmıştır” · 15 Temmuz Darbe girişiminin unutulmayacak yönlerinden biri, Subay kadrosunun silahsız bir sivil halka silah doğrultması, kurşun sıkması, tankları üzerlerine sürmesi, jetlerle bombalaması, ölümlere ve yaralamalara sebebiyet vermesidir. Bu açıdan halk ve millet düşmanı bir ihanet hareketidir. · Bu vaka, hem askeri eğitimin hem de Gülen hareketi eğitiminin insanları “mankurtlaştırdığının” güzel bir örneği ve delilidir. Bu durum, asla unutulmayacak ve nefretle hatırlanıp anılacaktır. · Medyaya yansıyan bilgilere göre MİT, askeri istihbarat, emniyet istihbarat, darbeden vaktinde haberdar olamamıştır. Askeri darbe yapılacağı, büyük bir maharetle gizlenmiş, ancak darbe günü saat 16.00’da ilk işaretleri alınabilmiş, doğru olup olmadığının araştırılması ile zaman kaybedilmiştir. · Başbakan ve Cumhurbaşkanı darbe girişimi olduğuna ilişkin bilgileri, resmi istihbarat kaynaklarından zamanında alamamışlar ve başka kaynaklardan öğrenmişlerdir. Bu mutlaka sorgulanmalıdır. · Genelkurmay başkanı ve Cumhurbaşkanı yaverlerinin Gülen Hareketi mensubu oldukları yerli hiçbir istihbarat birimi tarafından anlaşılamamıştır. Her iki yaverin hain olması izah edilmeye muhtaçtır. Bu durumun sürekli haber konusu edilmesi ve diri tutulması da anlaşılabilir değildir. Halkın şuur altına yerleştirilen güvensizlik olgusu göz önüne alınmamaktadır. Niçin? · Genelkurmay başkanı ve dört kuvvet komutanını rehin alacak kadar profesyonellik gösteren darbeciler, bir darbenin başarılı olmasında en önemli unsurlardan birinin medya olduğunu görememiş ve zamanında medya kanallarına el koymayı düşünememişlerdir. Sadece TRT Haber’i, o da darbe başladıktan çok sonra ele geçirip, ruhu ve özü olmayan bir korsan darbe bildirisini okutmaları tam bir şaşkınlıktır. Türksat ve Digitürk üzerinden birçok TV kanalı susturulabilirken darbeciler bunu akıl edememişler, iletişim kanallarını ve elektrikleri kesmemişlerdir. · Darbe Girişimi, emir ve komuta zinciri içerisinde olmamıştır. Bu, ülke için bir avantaj olmuştur. Ayrıca çok önemli ordu birlikleri darbeye destek vermemiştir. Bununla birlikte de darbecilere karşı ciddi bir harekette de bulunmamışlardır. Bunun sebebi bilinmemektedir. Darbecilere polis güçleri karşı çıkmış, halkla birlikte darbeyi etkisiz hale getirmişlerdir. · Genelkurmay başkanı ve dört kuvvet komutanı, rehin alınarak ordu ile tüm irtibatları kesilmiştir. Arka planda kendileri ile yerli ve yabancı kimler ne konuştu, şimdilik bilinmemektedir. · Komutanların medyaya yansıyan ifadelerinde tezatlar mevcuttur. · Genelkurmay başkanı ve dört kuvvet komutanını rehin alacak kadar profesyonellik gösteren darbeciler, Cumhurbaşkanı’nı ve Başbakan’ı zamanında rehin almayı düşünmemişler/düşünememişlerdir. Başbakan’ın, kendi ifadesine göre darbeci bir askeri konvoyun arasından geçip gidebilmiştir. · Darbeciler, İstanbul ve Ankara’da geçici olarak kısmen varlık göstermişlerdir. Bununla birlikte illerin vali ve emniyet müdürlerini darbe başlamadan önce eş zamanlı olarak kontrol altına almamışlardır. · Darbeciler, akşam 21.00-22.00 sularında İstanbul boğaz köprüsünü tek yanlı olacak tarzda kesmişler, emniyet, valilik ve büyük şehir belediyesinin önüne küçük ekipler göndermişlerdir. Köprüyü tek yanlı keserek darbe yapma girişiminde bulunmak, 15 Temmuz İhanet hareketinin/taşeron darbeci Gülen hareketinin en dikkat çeken özelliği olmuştur. · Darbeciler 18.00-19.00 sularında Ankara’da Genelkurmay’ın yollarını kontrol altına almış, Genelkurmay, MİT ve Meclis’in üzerinden uçaklar uçurmuşlardır. · Nasıl bir Genelkurmay ki darbeciler tarafından hiçbir çatışma olmadan ele geçirilmiştir. Darbeciler ele geçirdikleri Genelkurmay’ın ikinci katına kadar sade vatandaşın girmesine mani olamamışlardır. · Bu ihanet hareketinin en ciddi görünür zaaflarından biri, Jandarma ve Hava Kuvvetleri merkezli bir darbe girişimi olması, Kara Kuvvetleri’nde ciddi bir taraftarının olmamasıdır. Ancak darbeye karşı olan Hava Kuvvetleri’nin diğer mensupları darbecilerin elindeki uçak ve helikopterleri vurmaya teşebbüs etmemişlerdir. Bir taraftan, dost-düşman askeri uçak şifreleri ileri sürülerek bunun mümkün olmadığı söylenirken; diğer taraftan da, bu darbenin arkasında ABD, NATO ve İncirlik üssünün bulunduğu iddia edilmektedir. Aradaki tezat, açıklanmaya muhtaçtır. · Havada darbeci uçaklar dolanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının Marmaris’ten Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıktığının açık edilmesinin sebebi anlaşılır değildir. Ayrıca darbeci havacılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağını, Cumhurbaşkanı’nın ifadesi ile “taciz etmişler”ve fakat düşürmek için teşebbüste bulunmamışlardır! · Haziran 2016’da Şehzadebaşı ve İstanbul Atatürk Havaalanı’nda canlı bomba eyleminde bulunarak katliam yapan PKK ve IŞİD gibi örgütler, Darbe girişiminin olduğu gece ve sonrasında hiçbir eylemde bulunmamışlardır. Bu iki örgütü durdurabilen, eyleme sokmayan güç kimdir? 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Taşeron örgüt, PKK’yı Güneydoğu’da eyleme sokarak “kıra dayalı şehir gerillası” ile hendek savaşlarını başlatan, KCK’ya “sınırları belirsiz federasyon” ilan ettirten, bazı ilçeleri “özerk ilan ettirten” kadife darbenin beyin takımı şer ittifakı, böylesi bir dönemde, bu iki cinayet şebekesini niçin devreye sokmamıştır? 15 Temmuz İhanet Hareketinin en gizemli yanlarından biri de budur? · 15 Temmuz İhanet Hareketine karşı tüm partilerin birlikte hareket etmesi ve parti tabanlarının meydanlarda darbe karşıtı gösterilerde yan yana yer alması, önemli bir olgudur. Çok farklı fikir ve inanç mensubu insanların darbeye karşı tek yürek ve tek saf olması, Allah’ın bu millete en büyük lütuflarından biridir. Kalpleri Allah birbirine ısındırmıştır. Bu psikolojik yakınlaşma, küçük siyasi hesaplar uğruna feda edilmemelidir. · MHP lideri Devlet Bahçeli, bu darbe girişimine, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi, tam zamanında müdahale ederek, ülkücüleri sokağa çıkmaya ve darbeye karşı direnmeye davet etmiştir. · TBMM’ne milletvekillerinin girmesine mani olmayan/olamayan ve Meclis’teki silahsız milletvekillerini tutuklamayan darbeciler Meclis’i niçin bombalamışlardır? · Keza MİT’i, Genelkurmay’ı, Meclis’i, Emniyet Genel Müdürlüğü’nü, Özel Harekât Karargâhı’nı ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni darbecilerin niçin bombaladıkları anlaşılabilir değildir. Muhtemelen Genelkurmay başkanı ve Dört Kuvvet komutanı ile yaptıkları pazarlıklarda, kararlılıklarını göstermek için birilerine mesaj vermek istemişlerdir. Belki de bizim bilemediğimiz güçler, birbirlerine bu şekilde mesaj yollamışlardır. Ya da birileri, Ordunun itibarını sarsmak, gözden düşürmek için bunu tezgâhlamış ve yaptırmıştır. · Bunun kadar önemli olan bir nokta da, Genelkurmay’ın, MİT’in, Meclis’in, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Özel Harekât Karargâhı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ nin hava saldırılarına karşı hava savunma sistemlerinin olup olmamasıdır. Bu kurumların, hava savunma sistemlerinin olmaması bir suç, yok eğer varsa devreye girmemesi de iki suçtur. Birileri tarafından devre dışı bırakılmış ve fakat zamanında farkına varılamamışsa bu da üç suçtur. Bunların hesabının kimden ya da kimlerden sorulacağı ayrıca tartışılması gerekmektedir. · 15 Temmuz Darbe girişiminin tarih boyu unutulmayacak yönlerinden biri ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı ve cesur bir şekilde tüm halkı, meydanlara inerek darbeye karşı direnmeye ve mücadeleye davet etmiş olmasıdır. Zamanında yapılmış bir çağrı, milyonları sokağa, meydanlara indirmiş; millet meydanlara, tanklara ve toplara el koymuş, isyancıları derdest edip polise teslim etmiştir. Tankın önüne atlayan, tankın üzerine çıkan, zalimlerin üzerine korkusuzca yürüyen ve fakat aldatılmış, masum erleri de şefkat ve merhametle kucaklayıp bağrına basan bir halkın, karşı duramayacağı, direnip yıkamayacağı hiçbir beşeri güç olmadığını bu halk herkese göstermiştir. Bu direnişin, bu millete kazandırdığı en önemli şeylerden biri de özgüvendir. · 15 Temmuz İhanet Hareketi, 1- MİT, Genelkurmay, Meclis ve Emniyet Genel Müdürlüğü hava savunma sistemlerini susturması, 2- MİT, Genelkurmay, Meclis, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni bombalaması, 3- Başbakan ve Cumhurbaşkanı’ndan uzun bir süre hiç haber alınamaması, 4- Genelkurmay başkanı ve dört kuvvet komutanının ortadan kaybolması açılarından ele alındığında; ABD’deki ikiz kulelerin ve ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un 11 Eylül 2001’de sivil uçaklar tarafından vurulmasına (“İkiz Kuleler olayı”) benzer bir özellik göstermektedir. (ABD’deki İkiz Kuleler ve Pentagon, dört sivil yolcu uçağı tarafından vurulmuştur. ABD Başkanı ve Genelkurmay Başkanı bir hafta ortalıkta gözükmemiştir. Bu olay, el-Kaide üzerine yıkılarak önce Afganistan sonra da Irak, ABD tarafından işgal edilmiştir. (Ekim 2001 Umran dergisinde ayrıntılar mevcuttur).
Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı meydanlara davet etmesinden sonraki evre de, “Arap Baharının” başlangıçta yaşanan evresine benzemektedir. O nedenle 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi/Askeri Darbe Girişimi, 11 Eylül olayı ile Arap baharı karışımı bir darbe girişimi özelliği taşımaktadır. Darbe ve karşı darbe iç içe geçmiş vaziyettedir. Meydanlardaki bu şahlanış, direniş ve coşku daha şuurlu hale getirilmelidir.
Önümüzdeki Günlerde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminin ana amacı, tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi Türkiye’yi, sosyolojik olarak ayrıştırmak, ayrışanları karşı karşıya getirmek ve örgütlendirip çatıştırmaya sokmaktır. Kadife darbenin beyin takımı, önümüzdeki günlerde, 1- Bireyleri Ayrıştırma ve Çatıştırma, 2- Cemaatleri/Hareketleri Ayrıştırma ve Çatıştırma, 3- Mezhepleri Ayrıştırma-Çatıştırma, 4- Kavimleri Ayrıştırma-Çatıştırma, 5- Sınıfları Ayrıştırma-Çatıştırma, 6- Halkları AyrıştırmaÇatıştırma, 7- İdeolojileri Ayrıştırma-Çatıştırma, 8- Dinleri Ayrıştırma-Çatıştırma, 9- Kültür ve Medeniyetleri Ayrıştırma-Çatıştırma, 10- Blokları Ayrıştırma-Çatıştırma amaçlı sosyolojik savaş stratejisini, Türkiye’de daha etkin bir şekilde uygulayabilmek için ilk bakışta öngörülemeyen, yeni operasyonlara başvuracaktır. O nedenle dikkatli olunmalıdır! OHAL sürecinde yapılmak istenen “temizlik hareketinde” en zor olan, suçlu ile suçsuzu, kuru ile yaşı ayırabilmektir. Anadolu’daki deyimle “kurunun yanında yaşın” yakılmaması gerekmektedir. 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminde fiilen yer almış, yardım ve yataklık yapmış ve görevini ihmal etmiş olanların tümü, yasalar çerçevesinde, delillere ve belgelere dayalı olarak adil bir şekilde yargılanıp cezalandırılmalıdır. Çok yoğun ihbarların olabileceği bir döneme girilmiştir. Bu noktada, çok yoğun, özel amaçlı, kirli bir bilgi servis edildiğine ve yoğun bir psikolojik harekât yürütüldüğüne dikkat edilmelidir. Ortalıkta dolaşan bilgiler, sağlam analiz edilmeden kullanılır ve yaygınlaştırılırsa, başkalarına zulmedilmiş olabilir. Bunun Allah indinde hükmü, çok ağırdır. Bu nedenle Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş olanların, Kur’ân’da 4 Nisa 83, 24 Nur11-15, 27 Neml 22, 27 ve 49 Hucurat 6’da dikkat çekilen hususlara uyması bir zorunluluktur. Muhbirlik çağrısı, 15 Temmuz 2016 ihanet hareketinin sosyolojik savaş ajanlarına arayıp da bulamadıkları bir fırsatı sunmuştur. “FETÖ” ya da “paralel” avı kapsamında ortaya çıkabilecek tehlikenin büyüklüğünü görebilmek için muhtemel “FETÖ”/“Paralelciler”(!) listesinin, aşağıdaki şekilde oluşma tehlikesinin var olduğuna dikkat edilmelidir:
Emniyet İstihbarat ve/veya MİT’in bilgi ve belge kapsamında gerçekte “Paralelci”/”FETÖ’cü”/ Gülen Hareketi mensupları olanlar. · Kifayetsiz muhterislerin bir makamı ya da mevkii ele geçirmek için Gülen hareketi ile hiç alakası olmayan ve fakat kendisine engel gördüklerini “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak ihbar etmeleri. · Geçmişte aralarında husumet bulunanların birbirlerini “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak ihbar etmeleri. Özellikle idarecilerin kin güttüğü kişileri, ilgileri olmadığı halde “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak listelemesi. · Bizzat Gülen Hareketi mensubu olanların, kendilerinden olmayan herkesi, “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak ihbar etmeleri. · Başta MOSSAD ve CIA olmak üzere yabancı istihbarat mensuplarının “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak ihbar ettikleri kimseler. · Geçmişte Gülen hareketine dâhil olmuş, yardım etmiş ve fakat 17-25 Aralık operasyonundan sonra ayrılmış ve bütün bağlarını koparmış olanların, hâlâ daha “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak kabul edilmeleri. · Geçmişte Gülen hareketine ait, dershane, okul ve yurtlarda kalan ve fakat Gülen hareketi ile hiç ilgisi olmayan gençlerin, çocukların ve onların ailelerinin “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak kabul edilmeleri. · Şu anda Gülen Hareketinin okullarında okuyan tüm gençlerin “paralelci”/”FETÖ’cü” olarak kabul edilmeleri.
Bu liste daha da genişletilebilir. Eğer Paralelci/ FETÖ’cu ve Gülenci havuzuna atılan tüm bu insanlar, aynı muameleye tabi tutulur, “kurunun yanında yaş” da yanar misali bir duyarsızlık gösterilirse; korkarız ki yaşın yanında kurular yanabilir. O zaman Türkiye, çok büyük bir kaosa sürüklenebilir. Kin ve nefret ortalığı kasıp kavurabilir. Siyaset, sivil ve askeri bürokrasi ve tüm gönüllü kuruluşlar, bu konuda hassas davranmalıdır. Bu noktada nirengi noktası adalettir, adalet olmalıdır. Çünkü Allah, Peygamberlerini, Kitaplarını ve mizanı insanlar arasında adaleti hâkim kılsınlar diye göndermiştir: [57.25] Andolsun, biz peygamberlerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve İnsanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. “[5.8] Ey iman edenler, adil şahitler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adil olun. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının.”
Sonuç: Teşkilatlı Halkın Gücü ve Ulemanın Sorumluluğu
15 Temmuz İhanet hareketi olan askeri darbe girişimini, halkın çok cesur direnişi kısa zamanda bastırmış ve tarihin çöp sepetine atmıştır. Bu direniş ve darbeye el koyma olayı, aynı zamanda küresel şer ittifakına karşı çıkabilecek en önemli gücün ne olduğunu da ortaya çıkarmıştır. O güç, inanmış, organize olmuş, teşkilatlanmış ve güvenilen, inanılan bir liderliğe sahip halkın gücüdür, milletin gücüdür. Parlamento dışında siyaset yapan tüm gönüllü kuruluşların yürüttükleri mücadelede, bundan sonra yoğunlaşmaları gereken nokta burası olmalıdır. Burada bir “füzyon enerjisi” (Atom çekirdeklerinin birleştirilmesi ile açığa çıkan enerji) yatmaktadır. Bu füzyon enerjisini açığa çıkarmak, hak mücadelenin emrine vermek, gönüllü kuruluşların/ hareketlerin/cemaatlerin görev ve sorumluluğudur. Lozan’da, Hayım Nahum doktrinine ve batı kültür medeniyet değerlerine göre kurulmuş sistem, kendi öz kültür ve medeniyet değerlerimize göre yeniden yapılandırılmalıdır. Devletin emrinde bir millet değil, milletin emrinde bir devlet inşa edilmelidir. Türkiye’nin ana sorunu bu tezattır. Bu tezat ortadan kaldırılmalıdır. Bu, milletin en temel hakkıdır. Tüm darbeler, halkını düşman gören bir yabancılaştırmanın ürünüdür. Devlet, tüm kurum ve kuruluşları ile yeniden yapılandırılırken öncelikle Türkiye’deki askeri eğitim baştan sona yeniden ele alınıp değerlendirilmelidir. Bütün bunların kazasız belasız atlatılabilmesi için Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş ulemanın öne çıkması, sorumluluk üstlenmesi, hak ve adalet için mücadele etmesi şarttır. Çünkü âlimler yol gösteren yıldızlardır: “Hz. Muhammed: Yeryüzünde âlimlerin durumu, karanlık gecelerde karada ve denizde kendisine bakılarak yol bulunan gökteki yıldızlara benzer. Yıldızlar kararınca yol arayan yolcuların kaybolması an meselesidir.”
Henüz vakit varken! Yarın çok geç olabilir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder