(Milli Gazete)
Göz o ki dağın arkasını göre, akıl o ki başına geleceği bile’
Türkiye’de yeni bir tür Kadife darbe hazırlığı
yapılmaktadır. Biz bunu, öncekilerinden farklı bazı özelliklerinden dolayı, 3.
Nesil Kadife Darbe” olarak isimlendirmekteyiz. Taksim Kadife Darbe girişimini,
27 Nisan Kadife Darbe girişiminin daha sivil görüntülü ileri bir aşaması olarak
değerlendirmekteyiz. Önceki yazılarımızda, genel olarak, Kadife darbelerin
felsefesini, kullandığı yöntemleri ve Taksim operasyonunda öngörülen muhtemel
beş senaryoyu ele alıp inceledik. Taksim olaylarında öngörülen muhtemel
senaryoları, aşağıdaki gibi sınıflandırdık:
Birinci İhtimal: Oy kaybetmeye başlayan AK Parti’nin
önümüzdeki seçimlerde oylarının düşüşünü engelleyip oy artışını sağlamak.
İkinci İhtimal: Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/+AB)
bölgede uygulamak istedikleri politikaları Erdoğan engellemektedir. Bu
politikaların kabul edilmesi için bir ikna operasyonu yapılmaktadır.
Erdoğan’dan istenen alınınca süreç durdurulacaktır.
Üçüncü İhtimal: İlk iki ihtimalin birlikte kullanılması;
yanı hem istenenlerin alınması hem de AK partinin reylerinin artırılması.
Dördüncü İhtimal: Erdoğan’ın tasfiye edilip AK partinin
muhafaza edilmesi.
Beşinci İhtimal: Erdoğan ve AK Partinin tasfiye edilmesi
veya etkisizleştirilmesi.
Birinci ihtimal ya da senaryoyu, geçen haftaki yazıda
değerlendirdik ve bunun en zayıf ihtimal olduğunu ifade ettik. Burada diğer
senaryoları, ele alıp değerlendireceğiz ve Taksim olaylarının niçin bir kadife
darbe sürecinin başlangıcı olduğunu açıklayacağız.
İkinci, Dördüncü ve Beşinci Senaryolar
Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/İsrail/+AB) bölgede
uygulamak istedikleri politikaları, Türkiye engellemektedir. Türkiye,
ABD/+Küresel Sermaye/İsrail/+AB/Vatikan ekseninin öngördüğü Patrikhane, Kıbrıs,
Ermenistan, Iran, Irak, İsrail, Suriye, Filistin politikalarına gerekli desteği
vermemiş, kendine özgü çok yönlü bir politika izlemeye başlamıştır. Bir NATO
ülkesi olarak Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) girme isteği, bu açıdan
cesurcadır. Erdoğan’ın dindar nesil isteği, içki kısıtlaması, imam hatiplerin
yaygınlaştırılması, ilköğretim düzeyinde dini muhtevalı derslerin konması,
sanayileşme hamleleri, MİT’i yeniden yapılandırması, 2000’lı yılların başında
kurulan ittifakı, bozulma noktasına getirmiştir. Bundan sonra Başbakan
Erdoğan’ın geri dönüş şansı yoktur, yola devam etmek zorundadır. Başbakan
Erdoğan, bütün bu politikalardan vazgeçip şer ekseninin dümen suyuna girerse
millet tarafından tasfiye edilecektir.
Bu aşamadan sonra Erdoğan, Şer ekseni için tehlikeli ve
istenmeyen adamdır. Şer ekseninin Erdoğan’a güvenmesi mümkün değildir.
Erdoğan, 2003 yılında, yanlış bir yaklaşım ve politika
olarak, Avrupa kültür ve medeniyeti aşkı ile çıktığı seyahatin sonunda, 10
yıllık uygulama sonucunda, sistemden kopmuş, Batı kültür ve medeniyetine,
ABD’ye ve Siyonizm’e karşı olan kitleleri, sistemin merkezine çekerek entegre
etmiştir. Bu sürecin sonunda, sistemin felsefesi değişememiş ve fakat merkeze
gelenlerin zihin dünyası değişmiştir. Bu süreçte, davası İslam olan %25’lık bir
halk tabanı erimiş ve büyük bir ekseriyeti dünyevileşmiş, sekülerleşmiş ve
laikleşmiştir. Bu yaklaşımın sonucunda, 2003 yılında 10 yaşında olan bir çocuk
şu an 20, 15 yaşında olan bir ergen ise şu an 25 yaşında olup Taksim’de Cuma
kılmakta, kandil simitli dağıtmakta ve “Diktatör Erdoğan istifa” diye
haykırmaktadır. AKP, ekonomiye, taşa, toprağa yatırım yapmış, insana, kültür ve
medeniyete yatırım yapmamıştır. Bu yanlış yaklaşımın bedeli, şimdi Taksim
sürecinde ödenmektedir.
Erimiş, yok olmuş AP, ANAP, DYP merkez partilerini yeniden
diriltme imkânı olmadığına ve yeni bir merkez partisini kısa zamanda inşa edip
halka kabul ettirmek zor olduğuna göre, hazır, var olan AKP’yi merkezde tutmak
ve fakat genel başkanını değiştirmek, en akıllı, en az zayiatlı ve en kârlı bir
yoldur. Bize göre Taksim operasyonu ile başlatılan kadife darbenin amacı,
AKP’yi merkezde tutarak Erdoğan’ı tasfiye etmektir (Dördüncü senaryo).
Geçmiş siyasi tarihimiz, lider ve parti yeme operasyonları
konusunda çok zengindir. Bunları bir araya toplayıp değerlendirdiğimizde ilginç
senaryolar ortaya çıkmaktadır. Bütün bu senaryolar, iç ve dış güçlerin
işbirliği ile sahnelenmiş, halk seyirci kalmış ve önlerinin açılacağı aşkı ile
birçok anlı şanlı zevat ve kuruluş, sürece katkıda bulunmuştur. Aşağıda
Erdoğan’ı tasfiye ve etkisizleştirme ihtimallerine bakarak kimsenin morali
bozulmasın. Bunlar geçmişte var olup tekrar yürürlüğe sokulabilecek
ihtimallerdir. Tutup tutmaması, başarılı olup olmaması, başta AKP kadroları
olmak üzere bu ülkeyi seven insanların ortaya koyacağı ortak tavra ve bileşke
kuvvetine bağlı olacaktır.
Şer cephesinin Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmek için ön
görebileceği mümkün senaryolar, siyasi tarihimizde mevcuttur:
Yargı Yolu İle Tasfiye Etmek: Erbakan Örneği
Cumhurbaşkanı/Başkan Adayı Göstererek Partinin Başından
Uzaklaştırıp Tasfiye Etmek: Faruk Gürler Örneği: Orgeneral Faruk
Gürler, 12 Mart 1971 Muhtıra döneminde kudretli Kara Kuvvetleri Komutanı olup
en güçlü cuntanın mensubudur. 9 Mart Olayı ile önce yalnızlaştırılmış, sonra da
tabii senatör yapılarak ordudan uzaklaştırılıp bütün güç elinden alınarak
Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmiştir. Daha sonra, arkasındaki ordu desteği
çekilerek Siyasetin kurtlarına parçalanmak üzere teslim edilip tasfiye
edilmiştir. Cumhurbaşkanı adayı olup partiden uzaklaşan bir Erdoğan, kampanya
ile, “dosyalar savaşı”(!) ile yıpratılıp tasfiye edilmek istenebilir.
Dosya Yoluyla Tasfiye: Dosyanın gerçek olup
olmadığı önemli değildir. Önemli olan geniş kitleleri etkileyebilecek,
senaryosu uygun hazırlanmış yoğun bir psikolojik harekâtın yürütülmesidir. Bu
noktada, Ergenekon’daki dosya savaşının etki düzeyi göz önüne alınmalıdır
Suikast Yoluyla Tasfiye: Özal Örneği: Özal’a ilk
önce kendi kongresinde suikast girişiminde bulunuldu. Başarılı olunamadı. Özal
cumhurbaşkanlığına geçince zehirlenerek öldürüldü.
Laikliğe Aykırı Davranmaktan Dolayı Yargı Yoluyla Tasfiye
Darbe Yoluyla Tasfiye: 27 Mayıs, 12 Mart, 12
Eylül Örnekleri
Hastalık Gerekçesiyle Tasfiye: Ecevit Örneği: Başarılı
olamamış bir girişimdi.
Bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği için bir öngörüde
bulunuyor değiliz. Ancak bütün ihtimallerin, özellikle de, en kötü ihtimalin
göz önüne alınması, strateji kurmanın gereğidir.
Eğer dördüncü senaryo tutmazsa, o takdirde Beşinci senaryo
devreye sokulacaktır. Beşinci senaryoda, hem Erdoğan’ın hem de partinin
birlikte tasfiye edilmesi ya da etkisiz hale getirilmesi öngörülmüş olabilir.
Bu dördüncü senaryoya göre daha kolay icra edilebilecek bir senaryodur. Gene
siyasi tarihimizde mevcut mümkün ihtimalleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olmaktan ceza almış bir
partinin kapatılması ve Erdoğan’a siyası yasak konması bugün için en kolay
yoldur: MSP, RP örnekleri. Bunun için malzemeye gerek yoktur. Türkiye’de
malzeme üretilmektedir. Erdoğan’a yasak koyup parti kapatıldığında, Erdoğan’ın
etkili olamayacağı birden fazla parti kurularak mevcut taban dağıtılabilir. Ya
da bu tabana hitap edecek yeni bir yıldız ortaya çıkarılabilir.
Seçimde Başarısız Kılarak Tasfiye/Etkisizleştirme: FP
örneği, İsmet İnönü Örneği. Önümüzde yerel seçimler, genel seçimler ve
cumhurbaşkanlığı seçimleri vardır. Erdoğan için yerel seçimler hayati öneme
haizdir. Yerel seçimlerde İstanbul, Ankara gibi birkaç büyük şehrin
kaybedilmesi, Erdoğan için en büyük darbe olacaktır. Bu darbeyi almış bir
lideri, yıpratmak daha kolaydır.
Partinin Bölünmesi Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: Demokratik
Parti örneği, İsmail Cem İpekçi Örneği: 1970’lı yıllarda Demokratik parti, AP
içinde milletvekilleri tarafından kurularak AP’nin reyleri bölünmüş, AP bir
daha kendisini toparlayamamıştır. Sokak hâkimiyeti kadife darbecilerin eline
geçtikçe AK Parti içerisindeki liberal kanadın iradesi çözülebilir.
AK Parti Tabanında Etkili Olabilecek Yeni Partilerin
Kurulması Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: Genç Parti Örneği. AK
partinin yumuşak karnı, partinin liberal kanadıdır. Bu tabana hitap edecek,
güçlü “Muhafazakâr Demokratlar” önderliğinde parti ya da partiler
kurdurulabilir. Genç Parti kurularak MHP tabanından aldığı %7.5’lik bir oyla
MHP parlamento dışı bırakılmıştır.
Darbe Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: 27 Mayıs, 12 Eylül
Örnekleri
Bütün bunlar, bizim siyasi hayatımızın acı gerçekleridir.
Hemen hemen bütün siyasi iktidarlar, öncelikle sokak hareketleri, terör ve
ekonomik kriz ile yıpratılmışlardır. Gene bütün bu operasyonlar, Siyasi
iktidarların(Erbakan hariç) “dost”, “stratejik ortak”, “model ortak” olarak
kabul ettikleri ABD ve Batı tarafından desteklenmiştir. Taksim Operasyonu bu
açıdan önemlidir. Nereye evrilebileceği tahmin edilerek tedbir alınmalıdır.
Kadife Darbe, Taksim Olayları İle Başlatılmıştır ve Süreç
Devam Etmektedir
Bize göre Taksim olayları, bir kadife darbe sürecinin
başlangıç anıdır ve süreç devam edecektir.
Genel olarak, Büyük operasyonların hazırlık safhası 3-5 yıl
gibi bir zaman dilimini kapsar. Yüksek ve uzun vadeli stratejilerde, genel
olarak, bir zaman, mekân, yöntem, taktik planlanması yapılmaktadır; anlık, günü
birlik bir strateji uygulanmamaktadır. 12 Eylül 1980 darbesi, çok önceden
hazırlıkları yapılmış olmasına karşılık, halkın daha da hazır hale gelmesi için
bir yıl daha kanın dökülmesi istenmiş ve sağlanmıştır. Taksim operasyonu da
medyada yer alan belgelere göre 2009 yılında “Avrupa’nın iki büyük ülkesinin
istihbarat örgütleri ile bir rektör tarafından hazırlanan Türkiye raporu” ile
birlikte başlatılmıştır (5). Bu bilgiye, Başbakanın açıklamalarını da (Faiz
Lobisi) kattığımızda, ülkenin, bir koalisyon ya da bir konsorsiyumla (Şeytanı
İttifak, Şer cephesi) karşı karşıya olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Başbakanının açıkça isimlendirmediği Faiz lobisi, Küresel Tefeci Siyonist
Sermaye’dir. Bu güç, ABD’de Neoconlarla ittifak halindedir. Batı dünyasından bu
kadar yoğun baskının gelmesi, küresel bir konsorsiyumun faaliyete geçtiği
anlamındadır. ABD’deki Neocon-Siyonist ittifakı ile Amerikan milliyetçileri arasında
olan savaş, Türkiye’deki bu süreci çok etkileyecektir. ABD’deki FED (Merkez
Bankası) operasyonu bu açıdan değerlendirilmelidir.
Taksim olayları esnasında ortaya çıkan “Taksim Platformu”,
hemen o anda günübirlik oluşmuş bir yapı olmayıp kökü, daha önce kurulmuş olan
“Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’ne” dayanmaktadır. Bu
dernek, 13 Nisan Cumartesi 2013 tarihli festivalde Kadife Darbe sürecini fiilen
başlattığını duyurmuştur:
“Bu festival, hiç bitmeden devam edecek eylemler
zincirimizin ilk halkasıdır. O gün, orada birlikte ayağa kalkacak, birlikte
şarkılar söyleyip eğlenecek on yüz binler, biz halkın kararlılığı ve inancının
işareti olarak görülmelidir.
Baharla birlikte Taksim Gezi Parkı’nın nasıl yeniden
doğacağını, filizlenip dal, budak salacağını, çiçeklenip şenleneceğini tüm
dünya hayranlık ve şaşkınlıkla takip edecek. Adını paylaşmaktan alan, suyun
taksim edildiği beldemizi, su gibi bereketli ve barışın, huzurun, aşkın paylaşıldığı
bir diyar olarak Dünya’ya duyuracağız.
Biz kalktık, dünyayı da ayağa kaldıracağız! Parkımız için..
Meydanımız için.. Eşit Taksim İçin. Kamu âleme ilan olunur” (6)
Gerçekten de dernek, sözünde durmuş ve 28 Mayıs 2013 günü,
Gezi Parkı’nda protesto eylemini başlatmıştır. Gezi Parkı’nda oturma eylemi
yapanlara, polisin müdahalesi istenen fırsatı vermiş, Kadife darbeci hücreler,
sosyal medya üzerinden harekete geçerek süreçten rahatsız olan tüm gayrı
memnunları, Taksim’e çağırmıştır. Sosyal medya üzerinden yapılan tahrik, yalan
üzerine inşa edilmiş malzeme, isteneni sağlamış, geniş bir kitle akınının
oluşmasına imkân vermiştir. Daha önce ittifak edilmiş tüm unsurlar, aynı anda
Türkiye’nin her tarafında devreye sokulmuştur.
2011 yılında sosyal medyada “Occupy İstanbul” adıyla bir
sayfa oluşturulmuştur. Buranın mensupları değişik aralıklarla “Revolt (Ayaklan)
İstanbul” eylemleri düzenlemişlerdir. Fakat bu çağrılar gerekli ilgiyi
görmemiştir. Daha sonra “OCCUPYTURKEY” adlı sayfa, Aralık 2012’de kurulmuş ve ODTÜ
eylemleri için devreye sokulmuştur (6). Ancak bu da tutmamıştır. Örgüt için
aranan fırsat, Taksim Gezi Parkı ile yakalanmıştır. Dolayısıyla Taksim’de
meydan gelen ve devam eden hadiseler doğal, rastgele, ani oluşmuş hadiseler
olmayıp bir arka planı mevcuttur. Bunun iyi görülmesi gerekmektedir.
Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Taksim olaylarını,
Kadife Darbelerde uygulanan strateji açısından ele alıp incelemek yararlı
olacaktır:
• 1. Nokta: Örgüt: Arap baharında olduğu gibi, şimdilik,
ortaya çıkan bir örgüt yoktur. Ancak etkin kitle, gençler ve öğrencilerdir.
• 2. Nokta: Slogan: “Direniş”, “Diren İstanbul”,
“Diren Türkiye”, “Diktatör istifa”, “direne direne kazanacağız”, “Diktatör
Erdoğan”, “Taksim halkındır”, “Occupy Turkey”, “OccupyGezi”
Sembol olarak seçilen renk, kırmızıdır.
• 3. Nokta: Medya: hem ulusal ve hem de uluslararası
medya desteği sağlanmıştır. Halk TV ve Ulusal Kanal Hareketin sözcülüğünü
yapmıştır.
• 4. Nokta: Finansman: Faiz lobisi. Bunla birlikte
hangi yapılar tarafından finanse edildikleri henüz belli değildir.
• 5. Nokta: Seçimlere Hazırlık: Seçimlerin adil
olmayacağı kampanyası şimdiden başlatılmıştır.
• 6. Nokta: Gerilim Artırma: Ekonomik manipülasyon yapılmış,
70 ilde sokak eylemleri gerçekleştirilmiş ve şiddete başvurulmuştur. Alevi
Sünni gerilimi artırılmaya çalışılmaktadır.
• 7. Nokta: Gayri Memnunları Toparlama (Gayrı Memnunların
Koalisyonu):
Yönetime karşı olan tüm gayri memnunlar, Taksim’de
toplanmıştır. Cuma namazı kılınmış ve Kandil kutlanmıştır. Bazı sendikalar, sürece
açık destek vermişlerdir.
• 8. Nokta: Güvenlik güçlerini (Asker, polis) kazanma ya da
tarafsızlaştırma: Polis yıpratılarak devre dışı bırakılmaya çalışılmıştır. Hem
Devlet Bahçeli hem de Erdoğan Polise sahip çıkarak yapılmak isteneni şimdilik
engellemişlerdir.
• 9. Nokta: Yargının Desteğini kazanma ya da
tarafsızlaştırma: Yargının, Taksim Tarihi Kışla inşaatını durdurması,
Bahçeli’ye göre kasıtlıdır.
• 10. Nokta: Dış Güçlerin Desteğini sağlama: Farklı ülke
liderleri ve Uluslar arası kuruluşlar süreci desteklemiş, iktidarı eleştirmiş
ve baskı uygulamıştır.
• 11. Nokta: Sokak Hâkimiyeti: Sokak ve bölge hâkimiyeti
kurulmaya çalışılmıştır. Bahçeli’nin süreci “ülkeye kurulmuş uluslar arası bir
komplo” olarak değerlendirip destek vermemesi, Erdoğan’ın mitinglere başlaması,
sokak hâkimiyetini kırmıştır. Ancak süreç devam etmektedir.
• 12. Nokta: Sonuç: Süreç devam etmektedir
Sonuç:
Şer ittifakının kurduğu Oyun budur. Türkiye, bu oyunu
bozabilir ve bozmalıdır da. Türkiye, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan ve Ecevit’te
düştüğü hataya tekrar düşmemeli, 21. Haçlı seferlerini durdurmalıdır. Başta
Erdoğan olmak üzere tüm siyasi liderler üzerlerine düşen görevi yapmalı,
öncelikle dillerini ve üsluplarını düzeltmelidirler.
Unutmayın bu ülke hepimizindir.
Ya Rabbi! Bize basiret ve feraset ver.
Ya Rabbi! Nurunu kalbimize koy Onunla görelim, Onunla
bilelim.
Ya Rabbi üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sabit kıl ve
kafirler, zalimler, münafıklar ve menfaatçiler topluluğuna karşı bize yardım
et. ( Devam Edecek)
Kaynaklar
1- Gardels N., Amerika’nın Yumuşak Gücünün Yükselişi ve
Düşüşü’, NPQ, cilt 7, Sayı 1, 2005 S:36-43
2- Kırgızistan Kadife Devrim Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı
Arşivi, 2005.
3- Başyurt E., Kadife Devrimin Yeni Hedefi: Orta Asya,
Aksiyon, 28.03.2005, S:34-37.
4- Ukrayna Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.
5- Bulut, Y., Korkunç Rapor, Kanal 24, 16.06.2013.
6- Sinanoğlu, E., “#OCCUPYTURKEY” Yenildi, Mayıs, 2013.