6 Haziran 2013 Perşembe

Reyhanlı psikolojik harekâtı - 3: Krizi tek merkezden yönetmek

 (Milli Gazete)

Sizi yere yıkan yumruk nereden geldiğini bilemediğiniz yumruktur.

Giriş

Suriye meselesi, 1- İç dinamikler, 2- Bölgesel dinamikler ve 3- Küresel dinamikler olmak üzere 3 ana eksene bağlı olarak şekillenmektedir. Bugün Suriye kapsamında karşı karşıya gelen bölgesel ve küresel güçlerin Suriye bağlamında projeleri, amaçlar ve hedefleri birbiri ile çatışmaktadır. Bu üç ana dinamik birbiri ile çatışırken gelişen ve değişen duruma bağlı olarak yer değiştirmeler olmakta, yeni saflar ve yeni fay hatları meydana gelmektedir. Bu tür saf tutma, yer değiştirme, yeni ittifaklar oluşturma, beraberinde belirsizlikleri getirmektedir. O nedenle üç boyutlu bir mücadelede belirsizlikler arttıkça, karar vermek ve süreci idare etmek zorlaşmaktadır. Bunun için stratejik bir akla, dingin zekâlara ihtiyaç vardır. Strateji aynı zamanda bilinmeyenleri görme, hissetme, tahmin etme ve belirsizlikleri ve ihtimalleri yönetme sanatıdır. Çok konuşma, rastgele konuşma, küfretme, hakaret etme ve herkesin her şeyi konuşması değildir.

Dağlıca, Çukurca, Aktütün, Akçakale, Cilvegözü, Uludere, RF-4 uçağı ve Reyhanlı olaylarında sürecin yönetimi tek merkezli yürütülmemiş, birçok yönetici adeta rast gele konuşmuş ve birbirlerinin söylediklerini, bilerek ya da bilmeyerek tekzip etmişlerdir. Taksime tarihi kışlanın yapılmasını engellemek için Türkiye sathında yapılan eylemlerle ilgili benzer tutum ve davranış sergilenmiştir. Reyhanlı meselesini geçen hafta incelerken, kim ya da kimler ne mesaj vermektedir sorusunu incelemiş, ihtimaller arasından en güçlü ihtimalin, Suriye meselesi ile ilgili yeni oluşan ABD-Rusya hattının olduğunu belirtmiş ve gerekçelerimizi söylemiştik. Bu yeni hat (Konsorsiyum), çok daha farklı aktörlerin devreye girmesini sağlayarak, Türkiye den istediklerini alana kadar Türkiye yi, gerilim ortamında tutmak isteyeceklerdir. O nedenle Türkiye bir ve bütün olarak hareket etmeli, edebilmelidir. Türkiye nin iç dinamikleri, bu gerçeği görerek ortak, bütünleştirici bir dil kullanmalıdır. Bunun için Başbakanlığa bağlı bir Krizi Yönetim Merkezi kurularak her kafadan bir ses çıkmasına mani olunmalı ve süreç tek merkezden yönetilmelidir. Küresel tuzak bozulmalı ve kırılmalıdır. Burada Reyhanlı bağlamında bu konu ele alınacaktır.

Reyhanlı Psikolojik Harekâtının Ortaya Çıkardığı Acı Gerçekler

Daha önceki benzer olaylarda olduğu gibi Reyhanlı da da iktidar partisi, muhalefet partisi, yazarların bir kesimi, medyanın bir kesimi ve STK ların bir kesimi sorumlu davranmamışlardır. İktidar suçluyu anında tespit edip ilan etmiştir. Buna karşı farklı görüş bildirenler, Esed yanlısı hatta hain ilan edilmişlerdir.  Bunun tam tersi durum da, İktidar partisini ve onun dış politikasını savunanları da ABD, AB uşağı, hain ilan etmek şeklinde tezahür etmiştir. Her iki kesimin kullandığı dil yanlıştır ve tehlikelidir. Osmanlı dan bugüne bu dil ve tutum hep kaybetmemize neden olmuştur. Bu sorunu çözmenin bir yolu, öncelikle Başbakan ın ve iktidar partisi yöneticilerinin dillerini değiştirme basiretlerini göstermeleridir.

Reyhanlı ve benzer olayların ortaya çıkardığı bir başka acı gerçek, hem iktidar partisi hem de muhalefet partileri rakiplerini yıpratmak için dış politikayı iç politika malzemesi yapmış olmalarıdır. Dış politika, iktidar ve muhalefeti ile devlet politikası olarak ortaya konmalı ve ona ülke olarak, bütün olarak, sahip çıkılmalıdır. Ne yazık ki Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye yi yönetenler, ben yaptım oldu mantığı içerisinde hareket etmişlerdir. İktidarda iken yaptıklarına muhalefette iken karşı çıkmışlar; muhalefette iken karşı çıktıklarına da iktidarda iken sahip çıkmışlardır. Bu, Türkiye nin çok acı bir gerçeğidir. O nedenle devlet politikası olması gereken konular, hükümet politikası olmaktan çıkarılmalı ve muhalefet partilerinin sürece katkısı, desteği sağlanmalıdır. Dış politikada kullanılacak dil ile iç politikada kullanılacak dil aynı değildir ve olmamalıdır. Bu açıdan Suriye olaylarında süreci yönetirken kullanılan dil, sorunlu bir dildir. Suriye Türkiye nin eyaleti değildir, Esed de eyalet valisi değildir. Esed e şunu yap bunu yap gibi emir sığası kullanarak hitap etmek ya da bir bakanın Hizbullah a Hizbuş Şeytan diyerek hitap etmesi doğru değildir. Başbakan dahil Türkiye yi yönetenlerin Suriye olaylarında kullandıkları dili, STK lar kullanabilir, kullanmaktadırlar da. STK ların baskısı altında kalarak, onların gönlünü kazanmak için hükümet ricalinin STK gibi davranması uluslararası ilişkilerde sıkıntılıdır. Uluslararası ilişkilerde kullanacağımız dil, diyaloğa, iletişime açık olmalıdır. Düşmanlık halinde bile her an temas kurulabilecek bir dil kullanılmalıdır. Türkiye yi yönetenlerden en azından bir ya da birkaç yetkili böyle bir dil kullanmalıydı. En azından Cumhurbaşkanı sert söylemin dışında kalacak bir dil kullanmış olsaydı, Suriye ile ilgili süreci, doğrudan temas ve görüşmelerle Türkiye yönetebilirdi. ABD-Rusya ekseninin devreye girmesi ile dil ve üslup değiştirmek ya da başka aktörler üzerinden ilişki kurmak, bir zafiyet olarak görülecektir. O nedenle dış politikada itidalli bir dil kullanılmalıdır.

Krizi Tek Merkezden Yönetmek

Reyhanlı ve benzeri olaylarda operasyonu yapan güç ya da güçler, operasyondan önce ülkenin köşe başlarına yerleşmekte, değişik ittifaklar kurarak bir örümcek ağı oluşturmakta, ülkenin kılcal damarlarına yerleşmektedirler. Operasyon öncesi, esnası ve sonrası için yürütülecek psikolojik harekâtı planlamakta ve işaretle birlikte uygulamaya sokmaktadırlar. İç ve dış ittifakla birlikte yürütülen psikolojik harekâta, çok yönlü ve çok merkezli bir görüntü verilerek organizatör gizlenmekte, hedef şaşırtması yapılmaktadır. Yüzlerce doğru ve yanlış bilgi, operasyonu yapan gücün amacına ve hedefine hizmet edecek şekilde sunulmaktadır. 99 doğrunun içerisine bir yanlış, yalan eklenerek, paketlenerek ve harmanlanarak kamuoyuna servis edilmektedir. Amaç, o yanlış ve yalan olan bilginin halk tarafından kabul edilmesi ve ona göre tepki vermesi ya da onun yaygınlaşmasını sağlayarak kamuoyu oluşmasıdır. Bu şekilde oluşan kamuoyu ile hedefe konan iktidar, muhalefet, cemaat ve yapı yıpratılmakta, itibarsızlaştırılmakta ve yalnızlaştırılmaktadır. Hedefe konan yönetici veya yöneticilerde kafa karışıklığı ile birlikte panik hali meydana getirilmek istenmektedir. 

Doğru ve güvenilir bilgi alamayan yöneticiler, halkı sakinleştirmek için, birbirlerinden habersiz bir görüntü vererek rastgele konuşmaktadırlar. Birbirlerinden habersizmişler gibi yaptıkları konuşmalar arasında tezat ortaya çıkmakta, kafalar daha da karışmaktadır. Hatta yöneticiler arasında ihtilaf var intibaı meydana gelmektedir. Bu tür operasyonların bir başka boyutu da, yanlış bir hedefe yönlendirmektir. Özellikle operasyon öncesi ve esnasında öyle bir hava oluşturulmaktadır ki, bütün işaretler, belirtiler, bu işi o (yanlış) hedefin yaptığı şeklindedir. Önce yöneticiler bu tuzağa düşürülüp açıklama yapmaları sağlanmaktadır. Arkasından, farklı bilgi ve belgelerle kafalar karıştırılarak yöneticiler itibarsızlaştırılmakta ve güvenirlilikleri sorgulattırılmaktadır. 

Suriye ile ilgili bütün olaylarda bu yaklaşım tarzını görmek mümkündür. RF-4 uçağı hadisesinde Türkiye ye oynanan oyun ortadadır. Türkiye nin BM ye ve NATO ya başvurması üzerine, ABD ve Rusya nın yaptığı açıklamalar, Türkiye nin tezlerini zayıflatmış ve yöneticileri çok zor durumda bırakmıştır. Olayın üzerine daha fazla gidilememiştir. Reyhanlı operasyonunda da benzer bir durum meydana gelmiştir. Rus Dışişlerinden yapılan açıklama, bu işi Suriye nin yapmadığı istikametindedir. ABD ise susmuştur; ya da zamanını beklemektedir. O nedenle Türkiye yi yönetenler olayın sıcaklığında, acele ile açıklama yapmamalıdırlar. Özellikle ilk açıklama, başbakan tarafından yapılmamalıdır. Reyhanlı operasyonunu bu açıdan değerlendirmekte fayda vardır. Reyhanlı olayında, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İçişleri Bakanı Güler, Devlet Bakanı Atalay, Devlet Bakanı Arınç, Genelkurmay Başkanlığı ve Hüseyin Çelik açıklama yapmışlardır: 

Hüseyin Çelik: Bunlar Suriye istihbaratıyla El Muhaberat la irtibatı olan bizim kendi içimizdeki hainlerdir. Çok net bir şekilde ortada. El Muhaberat la irtibatlı bizim kendi içimizdeki maalesef bir terör örgütüdür. (1) Devlet Bakanı Atalay: Saldırıyı düzenleyen örgüt ve mensuplarının Suriye deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle bağlantılı oldukları belirlenmiştir. Kişiler de büyük oranda bellidir. Plaka tespitleri yapılmıştır. (2)

İçişleri Bakanı Muammer Güler: Saldırıyı düzenleyen örgüt ve mensuplarının Suriye deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle bağlantılı oldukları belirlenmiştir. Örgüt de bellidir, kişiler de büyük oranda bellidir. Plaka tespitleri vesaire yapılmıştır. Hemen o depolardan çıkartılarak olay yerine getirilip kısa süre içerisinde patlattıklarını tespit ettik.   MOBESE kameralarıyla ilgili bir sıkıntı yok, ama yeniden plaka okuma sisteminin geliştirilmesi gerekiyor. (3, 4)

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Banyas katliamını kim yapmışsa Reyhanlı saldırısında da onların ayak izleri var. (2) Başbakan Yardımcısı Arınç:  Suriye El Muhaberatı olağan şüpheli noktasındaki düşüncemizdir. Suriye tarafından planlanıp icra edildiğini gösteriyor. (5)

Genelkurmay Başkanlığı: Reyhanlı da meydana gelen, insanlıktan nasibini almamış, vicdanı kararmış, gözünü kan bürümüş odaklar tarafından masum kişilere yönelik olarak yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınıyor, hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah tan rahmet, aile yakınlarına sabırlar, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. (1)

Başbakan Erdoğan: olay kesinlikle rejimle alakalı bir olaydır. Rejim bu işin arkasındadır. Bu belli. Ama rejimin Türkiye de tabii uzantıları var. Bu uzantılar üzerindeki çalışmalar derinleştirilerek devam etmektedir. (6)

Bütün bu açıklamalarda en ihtiyatlı davranan Genelkurmay başkanlığı olmuştur. Yöneticilerin açıklamaları arasında MOBESE, plaka ile ilgili bilgiler arasında tezat olmuş olmasını bir tarafa bırakırsak eylemi yapan belli demektir. O zaman soru şudur: Elimizde bu işi yapanın Suriye olduğuna ilişkin belgeler kesinse niçin uluslararası hukuk harekete geçirilmemektedir   Türkiye NATO müttefiki olduğuna göre niçin 5. Maddenin yürürlüğe konması için harekete geçilmemektedir Eğer Suriye Devleti bu işin arkasında ise Türkiye bunun cevabını askeri olarak verme gerekmez miydi Bütün bu girişimlerin yapılmamış olmasının sebebi nedir Yoksa bu operasyon geçen haftaki yazımızda ifade ettiğimiz Rusya-ABD konsorsiyumu tarafından mı gerçekleştirilmiştir   Eğer böyle ise yanlış hedef göstermeyin. Ana düşmana yönelin, planları, tuzakları usulüne uygun olarak deşifre edip kamuoyu oluşturun, milleti daha sıkıntılı günlere şimdiden hazırlayın.

Reyhanlı dan sonraki Taksim e kışla yapılmasına mani olmak için Türkiye sathında yürütülen operasyona bu açıdan bir bakın. Türkiye, yeniden 1968 dekine benzer bir sürece sokulmak istenmektedir. Amerikancı Demirel , ABD isteklerine karşı çıkıp taviz vermediği ve Sovyetlerle antlaşma (Seydişehir Alüminyum tesisleri, İskenderun demir çelik, Aliağa rafinerisi) yaptığı için ABD tarafından, ABD nin yerli işbirlikçisi güçler aracılığıyla, 12 Mart muhtırası ile düşürülmüştür. Bunu unutmayın. O nedenle Türkiye yeni krizlere hazır olmalıdır. Bunun için Başbakanlık bünyesinde Kriz Yönetme Merkezi kurularak rastgele açıklamalara mani olunmalı, Kriz tek merkezden dengeli bir şekilde yönetilmelidir. İstihbarat örgütleri arasındaki güven bunalımı ortadan kaldırılmalı, Devlet kurumları arasındaki çatışma durdurulmalıdır. Böylelikle etkin bir Karşı psikolojik harekât yürütmek, sağlanmış olur.

Sonuç: Çok Tefekkür Etmek ve Az Konuşmak

Devlet Kurumları arasındaki güven bunalımını ortadan kaldıracak olan irade, başbakandır. Toplumsal gerilimi düşürme sorumluluğu da, öncelikle başbakanın omuzlarındadır. Küresel güçlere direnecek bir siyasi irade, öncelikle ülkesinde birlik beraberlik ve dayanışmayı sağlamak zorundadır. Muhalefeti partilerini, milletvekili çoğunluğuna dayanarak yok saymak en büyük yanılgıdır. Oy her şey değildir ve de asıl güç de değildir. Ne iktidarın yaptığı ya da yapmak istediği her şey doğrudur. Ne de muhalefetin söylediği her şey yanlıştır. Veya bunun tersi. Başta Başbakan olmak üzere herkes fay hattı oluşturacak bir dil ve söylemden kaçınmalıdır. Hepimiz olaylar üzerinde çok tefekkür etmeli ve az konuşmalıyız. Ve Gereğini yaptığımızda; Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen vardır. (14 İbrahim 46)

Kaynaklar

1- Star 12.05.2013

2- Zaman 12.05.2013

3- NTVMSNBC 12.05.2013

4- Cumhuriyet 16.05.2013

5- BBC 13.05.2013

6- NTVMSNBC 13.05.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...