(Milli Gazete)
Giriş
Reyhanlı operasyonundan Ayn El Arap (“Kobani”) operasyonuna
kadar olan Taksim Kadife darbe süreci, Mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı
seçimleri ve genel seçimler olmak üzere üç seçim dönemi göz önüne alınarak uzun
vadeli ana bir strateji üzerine oturtulmuş olup farklı aşama ve evreleri ihtiva
etmektedir. Her bir aşama ve evrede ana stratejinin ön gördüğü farklı hedefleri
elde etmek için farklı taktikler uygulanmaktadır.
Burada Reyhanlı’dan Ayn El Arab’a Kadife Darbe sürecinin
farklı aşamalarındaki taktik hedefleri ele alınacaktır.
Reyhanlı’dan Ayn El Arab’a Taksim Kadife Darbe Sürecinin
Farklı Aşamaları
Taksim Kadife Darbe Sürecinde uygulanan ana strateji- temel
taktikler, “dolaylı harp stratejisine” uygun olarak gerçekleştirilmektedir.
Belli konularda/alanlarda/noktalarda beklenti oluşturup tam ters bir
konudan/alandan/noktadan harekete geçip yıkıcı/yıpratıcı darbe
vurulmaktadır/vurulmak istenmektedir. Ana strateji, futboldaki “ters köşeye
yatırmak” tabirine uygun taktikler ihtiva etmektedir. Çizilen stratejiye uygun
olarak bir dizi taktik hamle gerçekleştirilmektedir. Düşülecek en büyük hata,
ana stratejiyi göz önüne almadan sadece taktik hamlelere, karşı genel bir
strateji oluşturmadan, anlık taktik hamlelerle cevap verme, karşı koyma ve
başarısız kılma gayreti içerisinde olmadır.
Taksim kadife darbesinin farklı aşamalarında/evrelerinde
stratejik/taktik hedefler/amaçlar, biri görünür, açık olan; diğeri, gizli olan,
açıkça söylenmeyen, olmak üzere iki boyutludur. Açık olan amaçlar, her bir
taktiğe uygun olarak halkın belli bir kesiminin ya da tümünün rahatsız olduğu
ya da rahatsızlık duyabileceği konuların gündeme taşınması ve
seslendirilmesidir. Görünürde siyasi bir amaç güdülmemektedir. Gizli amaçlar
(açıkça ifade edilmeyen) ise, siyasi iktidarın karşısında gayrı memnunlar
ittifakı oluşturmak ve yaygınlaştırmak, var olan fay hatlarını enerji ile
yüklemek ve derinleştirmek, siyasi iktidarı zayıflatmak, taviz vermeye
zorlamak, bazı politikalardan vazgeçmesini sağlamak, iktidardan düşürmek,
Erdoğan’ı ve/veya AKP’yi tasfiye etmek ve ülkeyi dizleri üzerine çökerterek
bölgesel güç olma amacından vazgeçirmektir. Gizli amaçlar, Kadife darbenin
bütün aşama/evrelerinde geçerlidir.
Taksim Kadife Darbe Sürecinin Birinci Aşaması: Taksim Gezi Parkı Olayları Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar
Gezi Parkı olaylarının görünür amacı, Taksim gezi
meydanındaki, çevreyi ve ağaçları koruma, parkı muhafaza etme ve AVM
yapılmasını engelleme olarak seslendirilmiştir. Koç üniversitesi, Arena
stadyumu ve 100’e yakın AVM ve birçok gökdelen yapılırken kesilen ağaçlar için
ve AVM’ler için seferber olmayanların, Gezi Parkı için harekete geçmesinin ve
bu amaç için Türkiye’yi günlerce kaosa sürüklemesinin tutarlı, mantıklı bir
izahı yoktur. O nedenle asıl üzerinde durulması gereken Gezi Parkı olaylarının
gizli amaçlarının ne olduğudur. Gezi Parkı olaylarının gizli amaçlarını
aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
• Çok güçlü gözüken, dokunulamaz olan siyasi iktidara yara
aldırmak/dokunmak, korku duvarını aşmak, eşik seviyeyi geçmek, karşı
çıkılabilir olduğu kanaatini yerleştirmek.
• Siyasi iktidarın dengesini bozmak, partide şok dalgalar
oluşturmak.
• Eylemcilerin çok güçlü olduğunu göstermek için etrafa
korku salmak ve halkı sindirmek.
• Sokak hâkimiyeti kurmak, eylemlere süreklilik kazandırmak
• Çevrecilik üzerinden gayrı memnunların ittifakını sağlamak
• Gelecek eylemler için kitleyi hazırlamak.
• Çekirdek bir eylemci kadro/örgüt ortaya çıkarmak
• İç ve dış kamuoyu oluşturmak, iç ve dış medya desteği
sağlamak
• Dış güçlerin dikkatini çekmek ve desteğini almak
• Ekonomiye zarar vermek
• Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarına karşı yapılması
planlanan Sisi darbesine Türkiye’nin müdahale etmesini engellemek için kendi
içine kapatmak.
Taksim kadife darbesinin Gezi Parkı aşamasında yukarıdaki
hedeflerin birçoğu gerçekleşmiştir. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın karşı hamle
olarak başlattığı
milyonluk mitingler ile kadife darbecilerin sokak hakimiyeti
kurması ve partide panik meydana getirilmesi engellenmiş ve gerilim stratejisi
ile AKP seçmenin kenetlenmesi sağlanmıştır.
Taksim Kadife Darbe Sürecinin İkinci Aşaması: Dershaneler Savaşı Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar
Açık amacı, 5580 sayılı yasaya uygun olarak kurulmuş olan
dershanelerin, özel okullara dönüştürülmesinin engellenmesidir.
Gizli amaçları ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:
• Taksim Kadife darbesinin meydana getirdiği gayrı memnunlar
ittifakını genişleterek daha büyük gayrı memnun kitle oluşturmak
• Siyasi iktidar ile Dershanelerin %20’sine sahip olan Gülen
Hareketini karşı karşıya getirmek
• Kadife Darbenin öncü teşkilat konumuna (Üçüncü halka),
Gülen Hareketini yerleştirmek ve mücadeleyi Gülen Hareketi üzerinden yürütmek.
• Siyasi İktidarın dengesini daha da bozmak, imajını
yıpratmak
• Siyasi iktidarın içinde ihtilaflar meydana getirmek.
• AKP’yi oy kaybına uğratmak, Gülen hareketi mensup ve
sempatizanları ile liberal seçmeni partiden koparmak
• Başbakan Erdoğan’ı tahrik ederek hata yapmasına sebebiyet
vermek; hem parti içinde hem de kamuoyunda yıpratmak.
• Ekonomiye zarar vermek
• İran, AB, ABD yakınlaşması ve İsrail öncülüğünde Sünni
Arap yönetimlerinin bir araya gelip bir anti Şia cephesi oluşturulması
sürecinde, Türkiye’nin dershane savaşları ile kendi içine kapanmasını sağlamak
ve devre dışı bırakmak.
Kadife darbenin beyin takımının Kadife darbenin ikinci
aşamasındaki en büyük başarısı, Gülen hareketi İle AKP’yi karşı karşıya
getirilmesi ve Kadife darbe organizasyonundaki üçüncü halkaya Gülen hareketinin
yerleştirilmesidir. Özel dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi 2015 yılına
ertelenmesi sağlanmış hükümete geri adım attırılmıştır. Yeni gayri memnunların
oluşması ile cephe genişletilmiştir. Türkiye’nin içine kapatılması başarılmış,
bölgeyle gerektiği gibi ilgilenilememiştir. Siyasi İktidar içinde gerilim ve
ihtilaflar meydana getirilmiş, milletvekili istifaları olmuştur. 5580 sayılı
yasaya göre kurulmuş dershanelere, iktidar tarafından yöneltilmiş haksız ve
tutarsız eleştiriler siyasi iktidarı yıpratmıştır.
Diğer taraftan Gülen hareketi yıpranmış, toplumun
kendilerine gösterdiği teveccühte bir kırılma meydana gelmiştir.
Taksim Kadife Darbe sürecinin Üçüncü Aşaması: Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu ile İtibarsızlaştırma/ Polis-Yargı Kıskacı Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar
Bu aşamadaki açık amaç, rüşvet ve yolsuzluk olaylarının
üzerine giderek milleti ve devleti soyanları cezalandırmak ve bir temizlik
hareketi yapmaktır.
Bu aşamanın muhtemel gizli amaçlarını aşağıdaki gibi
özetleyebiliriz:
• Rüşvet ve yolsuzluklara batmış bir siyasi iktidarın var
olduğu kanaatini yaygınlaştırmak. Bu yolla siyasi iktidarı itibarsızlaştırmak.
• Bakan çocuklarının tutuklanması ve ardından gelen “25
Aralık operasyonu” ile Başbakan Erdoğan’a ulaşmak onu yolsuzluğun başı olarak
kamuoyuna sunmak
• Gerek 17 gerekse 25 Aralık operasyonları üzerinden
yürütülen psikolojik savaşla AKP’nin tüm üst düzey kadrolarına özel bir mesaj
vererek siyasi iktidardan istediklerini alarak uzlaşmak
• Siyasi iktidarın oy kaybına uğramasını sağlamak.
• Siyasi iktidarın, AKP’nin ve tabanın üzerinde şok
dalgaları oluşturarak iradelerini çözmek, parti içi ihtilafları körüklemek,
Milletvekillerinin istifa etmelerini sağlamak
• AKP, Gülen Hareketi arasındaki fay hattını daha da
derinleştirmek, enerji ile yüklemek ve kavgayı şiddetlendirmek; tarafları geri
dönüşü olmayan bir yola sokmak
• Siyasi iktidarın kaset ve dosyaların montaj, uydurma,
sahte olduğunu açıklaması ile Ergenekon Soruşturmasının şaibeli hale
getirilmesi sağlanmıştır.
• Türkiye ekonomisini zarara uğratmak (yaklaşık 101 milyar
$)
• Halk Bankası üzerinden yapılan uluslararası ticareti
engellemek ve ticaretin, Halk Bankası yerine ABD/İngiltere bankalarına
yatırılmasını sağlamak
• Ekonomik kriz çıkacak propagandası ile
stokçuluk-karaborsayı başlatmak, Doları yükseltmek
Kadife darbenin bu aşamasında kadife darbecilerin en büyük
başarısı, siyasi iktidarı, rüşvet ve yolsuzlukla özdeşleştirecek bir kamuoyu
oluşturması ve itibarsızlaştırmasıdır. Polis- yargı kıskacı ile siyasi iktidar,
aciz bırakmış ve otoritesi ciddi bir şekilde sarsılmıştır. Dört bakanın istifa
etmesi sağlanmıştır. İdris Naim Şahin’in milletvekilliğinden istifası ve
yaptığı açıklamalar ve Erdoğan Bayraktar’ın bakanlıktan ve milletvekilliğinden
istifası ve yaptığı açıklamalar, siyasi iktidarı daha da yıpratmıştır.
Bütün bunlara rağmen Başbakan Erdoğan’a halk desteği ve STK
desteği devam etmiştir. AKP içerisinde ciddi bir ihtilaf meydana gelmemiştir.
Başbakan Erdoğan polis içerisinde büyük bir operasyon yaparak süreci
şekillendirmeye çalışmıştır. Yargıya yönelik eleştiriler yargının yıpranmasına
neden olmuştur.
Kadife Darbenin Dershaneler ve Hukuk savaşları aşamasında
ortaya çıkan en ciddi sıkıntı, Kadife darbenin öncülüğünün Gülen hareketine
yüklenmesi, İki büyük camianın karşı karşıya getirilmiş olmasıdır. Yeni bir
Timur ile Yıldırım Beyazıt vakasına benzer yeni bir Ankara meydan savaşının
yaşanmasıdır. Yine Bizanslar ve yine Galata Tüccarları sevinmiştir.
Taksim Kadife Darbe Sürecinin Dördüncü ve Beşinci Aşamaları:
MİT’in Tırları-Dışişleri Bakanlığı’nın Dinlenmesi Stratejik/Taktik
Hedefler/Amaçlar
Taksim Kadife Darbe Sürecinin Dördüncü Aşamasında açık amaç,
kaçak silah ve mühimmat taşıyan tırların yakalanması ve suçluların
cezalandırılmasıdır. Mesele basit bir kaçakçılık olayıdır.
Gizli amaçlar ise Irak ya da Suriye’ye devlet kurumları
tarafından gönderilen TIR’ları yakalayıp deşifre etmek suretiyle MİT’i ve
Hükümeti iktidarsız ve itibarsız kılma, Hükümeti “teröre yardım yataklık suçu
işleme konumuna sokma”, böylelikle Uluslararası Mahkemelerde yargılatma,
askeri, sürece dâhil ederek hem asker içerisinde hem de siyaset asker arasında
ihtilaf çıkarma- o görüntüyü verme-, İran-Irak-Suriye-Mısır ile ihtilafları
derinleştirme ve Kadife darbecilerin çok güçlü olduğunu, her istediklerini
yapabilecekleri imajını oluşturmak olarak açıklanabilir. MİT’in Tırları olarak
anılan yıpratma kampanyası her iki yönüyle ve her iki kesim açısından etkili
olmuş, her iki kesimi de daha fazla yıpratmıştır. Asıl amaç olan, teröre yardım
yataklık suçu işleme konumuna sokarak Uluslararası Mahkemelerde yargılatma
başarılamamış ve fakat geleceğe dönük bir alt yapı oluşturulmuştur. Türkiye’nin
Suriye içerisinde ki bazı “terörist”(!) gruplara silah yardımı yaptığı kanaati
meydana getirilmiştir.
MİT’in Tırları ve ardından gelen Dışişleri Bakanlığı’nın
dinlenmesi, siyasi iktidarın hem otoritesini hem de itibarını sarsmıştır. Buna
karşılık Erdoğan’ın Gülen Hareketine karşı açtığı “Küresel, Karanlık Güç
Merkezinin Taşeronu”/“Ajanı”, “Vatan haini”/”Haşhaşı”/ “Çete” kampanyası çok
etkili olmuş, Pensilvanya iktidarın psikolojik harekâtının merkezine konarak
Gülen hareketi ciddi bir şekilde yıpratılmış ve seçimler şekillendirilmiştir.
Gülen Hareketini yıpratmak için açılmış olan kampanyada
siyasi iktidar mensuplarının şuursuzca kullandıkları, cemaat, hizmet, imam,
abi-abla, vaiz, dua-beddua gibi bizce önemli ve ağırlığı olan kavramlar
kirletilmiş ve itibarsızlaştırılmıştır.
Bir tarafın diğerini hırsız, sahtekâr olarak diğer tarafın
da ajan, taşeron, hain ve haşhaşı olarak niteleyerek karalaması genel olarak
Müslüman camianın yıpranmasına ve itibarsızlaşmasına sebebiyet vermiştir.
Taksim Kadife Darbe Sürecinin Altıncı ve Yedinci Aşamaları:
Mahalli ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Süreci Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar
Kadife Darbenin gerek mahalli seçimler ve gerekse
Cumhurbaşkanlığı seçimleri aşamasının en önemli özelliği, yeni bir seçim
modelinin denenmiş olmasıdır: CHP- MHP Seçim İttifakı. CHP ve MHP Mahalli
seçimlerde Ankara, Yalova ve İstanbul’da açık olmayan dolaylı seçim ittifakı
yapmışlardır. İstanbul ve Ankara’da istenen sonuçlar alınamamış fakat Yalova’da
alınmıştır. Mahalli seçimlerde bu ittifak başarılı olmuş olsaydı
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı engellenmiş;
genel seçimlerde de AKP iktidarına son verilmiş olacaktı. Mahalli seçimlerde
“İttifaktan” beklenen başarı elde edilememiştir. Bununla beraber
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Özellikle CHP zihniyeti ve tabanı için çok
sürpriz ve şok edici bir isim olarak Ekmellettin İhsanoğlu CHP ve MHP
ittifakının adayı olarak ortaya çıkarılmıştır. Bundan da istenen sonuç elde
edilememiştir. O zaman da ifade ettiğimiz gibi İhsanoğlu gerçekten
Cumhurbaşkanlığı için mi yoksa daha sonraki dönemler için mi öne çıkarılmıştır,
henüz açıklığa kavuşmamıştır.
İhsanoğlu’yla beraber CHP’nin yeni dönem için
formatlandığını, sağa daha da yaklaştırıldığını görmekteyiz. İhsanoğlu
operasyonu, Türkiye’nin ABD’deki iki partili bir sisteme geçmesine ilişkin daha
büyük bir operasyonun bir parçası olabilir. Genel Seçimlerde gerek CHP’nin ve
Gerekse MHP’nin milletvekili profili, ittifak olup olmaması bu yaklaşımın bir
ölçüsü olarak değerlendirilebilir.
Mahalli seçimlerde denenen ittifaka rağmen istenen elde
edilemeyince, salt seçim yoluyla AKP iktidarını düşürmenin mümkün olmadığı
görüldüğünden, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde siyasi iktidarı rüşvet ve
yolsuzluğun yanı sıra yıpratacak başka tekniklerin kullanılması gerekmiş ve
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde SOMA Maden Kazası ve İŞİD’in Musul
Konsolosluğu’ndaki personeli rehin alması operasyonları gerçekleştirilmiştir.
Soma kazası sonrasında yaşananlar Taksim Gezi Parkı
olaylarının benzeri olmuştur. Sorumluluk zinciri birinci derecede, madeni
işleten firma, ikinci derecede, denetleyen ve rapor veren kurum, üçüncü
derecede ilgili bakanlık ya da bakanlıklar, dördüncü derecede sendika, beşinci
derecede Başbakanlık olmasına rağmen hedefe Başbakan konularak Türkiye’nin her
tarafında vilayetlerde eş zamanlı eylemler yapılmış; “Her Yer Soma; Her Yer
Direniş”, Ya Direniş Ya Ölüm” sloganları ile sokak hâkimiyeti kurulmak
istenmiştir. Eylemci örgüt olarak Taksim’de yer alan `Sol-alevi’ örgütler başı
çekmiş ve Alevi- Sünni Fay Hattı daha yüksek bir enerji İle yüklenmiştir. Batı
medyası ve onların yerli uzantıları, Taksim Gezi Parkı aşamasındaki dili
kullanarak sürece katkıda bulunmuşlardır.
Kadife darbenin yedinci aşamasının ikinci evresi
diyebileceğimiz en önemli olay, IŞİD olarak isimlendirilen örgütün Suriye-Irak
hattını ortadan yararak yeni bir devlet kurduğunu ve halifeliği ihdas ettiğini
açıklamasının Türkiye’deki yansımalarıdır. İŞİD’in Musul konsolosluğunu işgal
ederek konsolosluktaki tüm personeli rehin almış olması ve Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde de teslim etmemiş olması, Türkiye’ye karşı girişilmiş büyük bir
operasyondur. İlginç olan nokta, bu operasyonun AKP iktidarı ile birlikte
danışıklı dövüş olarak yapıldığı, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Türkiye’ye
teslim edileceği ve seçimin şekillendirileceğinin ısrarla dile getirilmesi,
seslendirilmesidir.
İŞİD’i bahane ederek Irak Suriye hattında yeni bir strateji
uygulamak isteyen Şer İttifakı (ABD-İsrail-İngiltere-AB), Suud ve bazı Arap
devletlerini de yedeğine alarak İŞİD üzerinden yeni bir operasyon başlatmıştır.
Önemli olan nokta bu operasyona Türkiye’nin kara harekâtı ile katılması için
baskı uygulanması ve bunun da her geçen gün şiddetinin artırılmasıdır. Türkiye
bu baskılar karşısında rehineler meselesini gündeme getirerek operasyona
iştirak edemeyeceğini söyleyerek direnirken aniden rehineler teslim edilmiş ya
da teslim alınmıştır. Türkiye’nin gerekçesi geçersiz kılınmıştır.
İŞİD’in Ayn el Arap’a (Kobanı) saldırması ile birlikte
Türkiye’de, “Kobani’de katliam yapılıyor” kampanyası açılmış ve ardından
Türkiye’de kanlı sokak hadiseleri başlatılmıştır. Ayn El Arap (Kobani)
üzerinden yürütülen bu operasyonla birlikte Türkiye’deki Kadife darbe süreci
sekizinci aşamasına, genel seçimler aşamasına geçmiş bulunmaktadır. Bu aşamanın
birinci evresi, “Kobani olaylarıdır”
Gelecek hafta Ayn El Arap (Kobani) operasyonun da hedeflenen
taktik hedeflerin ne olduğu üzerinde durulacaktır.