30 Ekim 2014 Perşembe

Reyhanlı Operasyonundan Ayn El Arap (Kobani) Operasyonuna Kadife Darbe Süreci – 3: Kadife Darbenin Farklı Aşamalarındaki Taktik Hedefleri

 (Milli Gazete)

Giriş

Reyhanlı operasyonundan Ayn El Arap (“Kobani”) operasyonuna kadar olan Taksim Kadife darbe süreci, Mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler olmak üzere üç seçim dönemi göz önüne alınarak uzun vadeli ana bir strateji üzerine oturtulmuş olup farklı aşama ve evreleri ihtiva etmektedir. Her bir aşama ve evrede ana stratejinin ön gördüğü farklı hedefleri elde etmek için farklı taktikler uygulanmaktadır.

Burada Reyhanlı’dan Ayn El Arab’a Kadife Darbe sürecinin farklı aşamalarındaki taktik hedefleri ele alınacaktır.

Reyhanlı’dan Ayn El Arab’a Taksim Kadife Darbe Sürecinin Farklı Aşamaları

Taksim Kadife Darbe Sürecinde uygulanan ana strateji- temel taktikler, “dolaylı harp stratejisine” uygun olarak gerçekleştirilmektedir. Belli konularda/alanlarda/noktalarda beklenti oluşturup tam ters bir konudan/alandan/noktadan harekete geçip yıkıcı/yıpratıcı darbe vurulmaktadır/vurulmak istenmektedir. Ana strateji, futboldaki “ters köşeye yatırmak” tabirine uygun taktikler ihtiva etmektedir. Çizilen stratejiye uygun olarak bir dizi taktik hamle gerçekleştirilmektedir. Düşülecek en büyük hata, ana stratejiyi göz önüne almadan sadece taktik hamlelere, karşı genel bir strateji oluşturmadan, anlık taktik hamlelerle cevap verme, karşı koyma ve başarısız kılma gayreti içerisinde olmadır.

Taksim kadife darbesinin farklı aşamalarında/evrelerinde stratejik/taktik hedefler/amaçlar, biri görünür, açık olan; diğeri, gizli olan, açıkça söylenmeyen, olmak üzere iki boyutludur. Açık olan amaçlar, her bir taktiğe uygun olarak halkın belli bir kesiminin ya da tümünün rahatsız olduğu ya da rahatsızlık duyabileceği konuların gündeme taşınması ve seslendirilmesidir. Görünürde siyasi bir amaç güdülmemektedir. Gizli amaçlar (açıkça ifade edilmeyen) ise, siyasi iktidarın karşısında gayrı memnunlar ittifakı oluşturmak ve yaygınlaştırmak, var olan fay hatlarını enerji ile yüklemek ve derinleştirmek, siyasi iktidarı zayıflatmak, taviz vermeye zorlamak, bazı politikalardan vazgeçmesini sağlamak, iktidardan düşürmek, Erdoğan’ı ve/veya AKP’yi tasfiye etmek ve ülkeyi dizleri üzerine çökerterek bölgesel güç olma amacından vazgeçirmektir. Gizli amaçlar, Kadife darbenin bütün aşama/evrelerinde geçerlidir.

Taksim Kadife Darbe Sürecinin Birinci Aşaması: Taksim Gezi Parkı Olayları Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar

Gezi Parkı olaylarının görünür amacı, Taksim gezi meydanındaki, çevreyi ve ağaçları koruma, parkı muhafaza etme ve AVM yapılmasını engelleme olarak seslendirilmiştir. Koç üniversitesi, Arena stadyumu ve 100’e yakın AVM ve birçok gökdelen yapılırken kesilen ağaçlar için ve AVM’ler için seferber olmayanların, Gezi Parkı için harekete geçmesinin ve bu amaç için Türkiye’yi günlerce kaosa sürüklemesinin tutarlı, mantıklı bir izahı yoktur. O nedenle asıl üzerinde durulması gereken Gezi Parkı olaylarının gizli amaçlarının ne olduğudur. Gezi Parkı olaylarının gizli amaçlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

• Çok güçlü gözüken, dokunulamaz olan siyasi iktidara yara aldırmak/dokunmak, korku duvarını aşmak, eşik seviyeyi geçmek, karşı çıkılabilir olduğu kanaatini yerleştirmek.

• Siyasi iktidarın dengesini bozmak, partide şok dalgalar oluşturmak.

• Eylemcilerin çok güçlü olduğunu göstermek için etrafa korku salmak ve halkı sindirmek.

• Sokak hâkimiyeti kurmak, eylemlere süreklilik kazandırmak

• Çevrecilik üzerinden gayrı memnunların ittifakını sağlamak

• Gelecek eylemler için kitleyi hazırlamak.

• Çekirdek bir eylemci kadro/örgüt ortaya çıkarmak

• İç ve dış kamuoyu oluşturmak, iç ve dış medya desteği sağlamak

• Dış güçlerin dikkatini çekmek ve desteğini almak

• Ekonomiye zarar vermek

• Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarına karşı yapılması planlanan Sisi darbesine Türkiye’nin müdahale etmesini engellemek için kendi içine kapatmak.

Taksim kadife darbesinin Gezi Parkı aşamasında yukarıdaki hedeflerin birçoğu gerçekleşmiştir. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın karşı hamle olarak başlattığı

milyonluk mitingler ile kadife darbecilerin sokak hakimiyeti kurması ve partide panik meydana getirilmesi engellenmiş ve gerilim stratejisi ile AKP seçmenin kenetlenmesi sağlanmıştır.

Taksim Kadife Darbe Sürecinin İkinci Aşaması: Dershaneler Savaşı Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar

Açık amacı, 5580 sayılı yasaya uygun olarak kurulmuş olan dershanelerin, özel okullara dönüştürülmesinin engellenmesidir.

Gizli amaçları ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:

• Taksim Kadife darbesinin meydana getirdiği gayrı memnunlar ittifakını genişleterek daha büyük gayrı memnun kitle oluşturmak

• Siyasi iktidar ile Dershanelerin %20’sine sahip olan Gülen Hareketini karşı karşıya getirmek

• Kadife Darbenin öncü teşkilat konumuna (Üçüncü halka), Gülen Hareketini yerleştirmek ve mücadeleyi Gülen Hareketi üzerinden yürütmek.

• Siyasi İktidarın dengesini daha da bozmak, imajını yıpratmak

• Siyasi iktidarın içinde ihtilaflar meydana getirmek.

•  AKP’yi oy kaybına uğratmak, Gülen hareketi mensup ve sempatizanları ile liberal seçmeni partiden koparmak

• Başbakan Erdoğan’ı tahrik ederek hata yapmasına sebebiyet vermek; hem parti içinde hem de kamuoyunda yıpratmak.

• Ekonomiye zarar vermek

• İran, AB, ABD yakınlaşması ve İsrail öncülüğünde Sünni Arap yönetimlerinin bir araya gelip bir anti Şia cephesi oluşturulması sürecinde, Türkiye’nin dershane savaşları ile kendi içine kapanmasını sağlamak ve devre dışı bırakmak.

Kadife darbenin beyin takımının Kadife darbenin ikinci aşamasındaki en büyük başarısı, Gülen hareketi İle AKP’yi karşı karşıya getirilmesi ve Kadife darbe organizasyonundaki üçüncü halkaya Gülen hareketinin yerleştirilmesidir. Özel dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi 2015 yılına ertelenmesi sağlanmış hükümete geri adım attırılmıştır. Yeni gayri memnunların oluşması ile cephe genişletilmiştir. Türkiye’nin içine kapatılması başarılmış, bölgeyle gerektiği gibi ilgilenilememiştir. Siyasi İktidar içinde gerilim ve ihtilaflar meydana getirilmiş, milletvekili istifaları olmuştur. 5580 sayılı yasaya göre kurulmuş dershanelere, iktidar tarafından yöneltilmiş haksız ve tutarsız eleştiriler siyasi iktidarı yıpratmıştır.

Diğer taraftan Gülen hareketi yıpranmış, toplumun kendilerine gösterdiği teveccühte bir kırılma meydana gelmiştir.

Taksim Kadife Darbe sürecinin Üçüncü Aşaması: Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu ile İtibarsızlaştırma/ Polis-Yargı Kıskacı Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar

Bu aşamadaki açık amaç, rüşvet ve yolsuzluk olaylarının üzerine giderek milleti ve devleti soyanları cezalandırmak ve bir temizlik hareketi yapmaktır.

Bu aşamanın muhtemel gizli amaçlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

• Rüşvet ve yolsuzluklara batmış bir siyasi iktidarın var olduğu kanaatini yaygınlaştırmak. Bu yolla siyasi iktidarı itibarsızlaştırmak.

• Bakan çocuklarının tutuklanması ve ardından gelen “25 Aralık operasyonu” ile Başbakan Erdoğan’a ulaşmak onu yolsuzluğun başı olarak kamuoyuna sunmak

• Gerek 17 gerekse 25 Aralık operasyonları üzerinden yürütülen psikolojik savaşla AKP’nin tüm üst düzey kadrolarına özel bir mesaj vererek siyasi iktidardan istediklerini alarak uzlaşmak

• Siyasi iktidarın oy kaybına uğramasını sağlamak.

• Siyasi iktidarın, AKP’nin ve tabanın üzerinde şok dalgaları oluşturarak iradelerini çözmek, parti içi ihtilafları körüklemek, Milletvekillerinin istifa etmelerini sağlamak

• AKP, Gülen Hareketi arasındaki fay hattını daha da derinleştirmek, enerji ile yüklemek ve kavgayı şiddetlendirmek; tarafları geri dönüşü olmayan bir yola sokmak

• Siyasi iktidarın kaset ve dosyaların montaj, uydurma, sahte olduğunu açıklaması ile Ergenekon Soruşturmasının şaibeli hale getirilmesi sağlanmıştır.

• Türkiye ekonomisini zarara uğratmak (yaklaşık 101 milyar $)

• Halk Bankası üzerinden yapılan uluslararası ticareti engellemek ve ticaretin, Halk Bankası yerine ABD/İngiltere bankalarına yatırılmasını sağlamak

• Ekonomik kriz çıkacak propagandası ile stokçuluk-karaborsayı başlatmak, Doları yükseltmek

Kadife darbenin bu aşamasında kadife darbecilerin en büyük başarısı, siyasi iktidarı, rüşvet ve yolsuzlukla özdeşleştirecek bir kamuoyu oluşturması ve itibarsızlaştırmasıdır. Polis- yargı kıskacı ile siyasi iktidar, aciz bırakmış ve otoritesi ciddi bir şekilde sarsılmıştır. Dört bakanın istifa etmesi sağlanmıştır. İdris Naim Şahin’in milletvekilliğinden istifası ve yaptığı açıklamalar ve Erdoğan Bayraktar’ın bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifası ve yaptığı açıklamalar, siyasi iktidarı daha da yıpratmıştır.

Bütün bunlara rağmen Başbakan Erdoğan’a halk desteği ve STK desteği devam etmiştir. AKP içerisinde ciddi bir ihtilaf meydana gelmemiştir. Başbakan Erdoğan polis içerisinde büyük bir operasyon yaparak süreci şekillendirmeye çalışmıştır. Yargıya yönelik eleştiriler yargının yıpranmasına neden olmuştur.

Kadife Darbenin Dershaneler ve Hukuk savaşları aşamasında ortaya çıkan en ciddi sıkıntı, Kadife darbenin öncülüğünün Gülen hareketine yüklenmesi, İki büyük camianın karşı karşıya getirilmiş olmasıdır. Yeni bir Timur ile Yıldırım Beyazıt vakasına benzer yeni bir Ankara meydan savaşının yaşanmasıdır. Yine Bizanslar ve yine Galata Tüccarları sevinmiştir.

Taksim Kadife Darbe Sürecinin Dördüncü ve Beşinci Aşamaları: MİT’in Tırları-Dışişleri Bakanlığı’nın Dinlenmesi Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar

Taksim Kadife Darbe Sürecinin Dördüncü Aşamasında açık amaç, kaçak silah ve mühimmat taşıyan tırların yakalanması ve suçluların cezalandırılmasıdır. Mesele basit bir kaçakçılık olayıdır.

Gizli amaçlar ise Irak ya da Suriye’ye devlet kurumları tarafından gönderilen TIR’ları yakalayıp deşifre etmek suretiyle MİT’i ve Hükümeti iktidarsız ve itibarsız kılma, Hükümeti “teröre yardım yataklık suçu işleme konumuna sokma”, böylelikle Uluslararası Mahkemelerde yargılatma, askeri, sürece dâhil ederek hem asker içerisinde hem de siyaset asker arasında ihtilaf çıkarma- o görüntüyü verme-, İran-Irak-Suriye-Mısır ile ihtilafları derinleştirme ve Kadife darbecilerin çok güçlü olduğunu, her istediklerini yapabilecekleri imajını oluşturmak olarak açıklanabilir. MİT’in Tırları olarak anılan yıpratma kampanyası her iki yönüyle ve her iki kesim açısından etkili olmuş, her iki kesimi de daha fazla yıpratmıştır. Asıl amaç olan, teröre yardım yataklık suçu işleme konumuna sokarak Uluslararası Mahkemelerde yargılatma başarılamamış ve fakat geleceğe dönük bir alt yapı oluşturulmuştur. Türkiye’nin Suriye içerisinde ki bazı “terörist”(!) gruplara silah yardımı yaptığı kanaati meydana getirilmiştir.

MİT’in Tırları ve ardından gelen Dışişleri Bakanlığı’nın dinlenmesi, siyasi iktidarın hem otoritesini hem de itibarını sarsmıştır. Buna karşılık Erdoğan’ın Gülen Hareketine karşı açtığı “Küresel, Karanlık Güç Merkezinin Taşeronu”/“Ajanı”, “Vatan haini”/”Haşhaşı”/ “Çete” kampanyası çok etkili olmuş, Pensilvanya iktidarın psikolojik harekâtının merkezine konarak Gülen hareketi ciddi bir şekilde yıpratılmış ve seçimler şekillendirilmiştir.

Gülen Hareketini yıpratmak için açılmış olan kampanyada siyasi iktidar mensuplarının şuursuzca kullandıkları, cemaat, hizmet, imam, abi-abla, vaiz, dua-beddua gibi bizce önemli ve ağırlığı olan kavramlar kirletilmiş ve itibarsızlaştırılmıştır.

Bir tarafın diğerini hırsız, sahtekâr olarak diğer tarafın da ajan, taşeron, hain ve haşhaşı olarak niteleyerek karalaması genel olarak Müslüman camianın yıpranmasına ve itibarsızlaşmasına sebebiyet vermiştir.

Taksim Kadife Darbe Sürecinin Altıncı ve Yedinci Aşamaları: Mahalli ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Süreci Stratejik/Taktik Hedefler/Amaçlar

Kadife Darbenin gerek mahalli seçimler ve gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimleri aşamasının en önemli özelliği, yeni bir seçim modelinin denenmiş olmasıdır: CHP- MHP Seçim İttifakı. CHP ve MHP Mahalli seçimlerde Ankara, Yalova ve İstanbul’da açık olmayan dolaylı seçim ittifakı yapmışlardır. İstanbul ve Ankara’da istenen sonuçlar alınamamış fakat Yalova’da alınmıştır. Mahalli seçimlerde bu ittifak başarılı olmuş olsaydı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı engellenmiş; genel seçimlerde de AKP iktidarına son verilmiş olacaktı. Mahalli seçimlerde “İttifaktan” beklenen başarı elde edilememiştir. Bununla beraber Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Özellikle CHP zihniyeti ve tabanı için çok sürpriz ve şok edici bir isim olarak Ekmellettin İhsanoğlu CHP ve MHP ittifakının adayı olarak ortaya çıkarılmıştır. Bundan da istenen sonuç elde edilememiştir. O zaman da ifade ettiğimiz gibi İhsanoğlu gerçekten Cumhurbaşkanlığı için mi yoksa daha sonraki dönemler için mi öne çıkarılmıştır, henüz açıklığa kavuşmamıştır.

İhsanoğlu’yla beraber CHP’nin yeni dönem için formatlandığını, sağa daha da yaklaştırıldığını görmekteyiz. İhsanoğlu operasyonu, Türkiye’nin ABD’deki iki partili bir sisteme geçmesine ilişkin daha büyük bir operasyonun bir parçası olabilir. Genel Seçimlerde gerek CHP’nin ve Gerekse MHP’nin milletvekili profili, ittifak olup olmaması bu yaklaşımın bir ölçüsü olarak değerlendirilebilir.

Mahalli seçimlerde denenen ittifaka rağmen istenen elde edilemeyince, salt seçim yoluyla AKP iktidarını düşürmenin mümkün olmadığı görüldüğünden, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde siyasi iktidarı rüşvet ve yolsuzluğun yanı sıra yıpratacak başka tekniklerin kullanılması gerekmiş ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde SOMA Maden Kazası ve İŞİD’in Musul Konsolosluğu’ndaki personeli rehin alması operasyonları gerçekleştirilmiştir.

Soma kazası sonrasında yaşananlar Taksim Gezi Parkı olaylarının benzeri olmuştur. Sorumluluk zinciri birinci derecede, madeni işleten firma, ikinci derecede, denetleyen ve rapor veren kurum, üçüncü derecede ilgili bakanlık ya da bakanlıklar, dördüncü derecede sendika, beşinci derecede Başbakanlık olmasına rağmen hedefe Başbakan konularak Türkiye’nin her tarafında vilayetlerde eş zamanlı eylemler yapılmış; “Her Yer Soma; Her Yer Direniş”, Ya Direniş Ya Ölüm” sloganları ile sokak hâkimiyeti kurulmak istenmiştir. Eylemci örgüt olarak Taksim’de yer alan `Sol-alevi’ örgütler başı çekmiş ve Alevi- Sünni Fay Hattı daha yüksek bir enerji İle yüklenmiştir. Batı medyası ve onların yerli uzantıları, Taksim Gezi Parkı aşamasındaki dili kullanarak sürece katkıda bulunmuşlardır.

Kadife darbenin yedinci aşamasının ikinci evresi diyebileceğimiz en önemli olay, IŞİD olarak isimlendirilen örgütün Suriye-Irak hattını ortadan yararak yeni bir devlet kurduğunu ve halifeliği ihdas ettiğini açıklamasının Türkiye’deki yansımalarıdır. İŞİD’in Musul konsolosluğunu işgal ederek konsolosluktaki tüm personeli rehin almış olması ve Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de teslim etmemiş olması, Türkiye’ye karşı girişilmiş büyük bir operasyondur. İlginç olan nokta, bu operasyonun AKP iktidarı ile birlikte danışıklı dövüş olarak yapıldığı, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Türkiye’ye teslim edileceği ve seçimin şekillendirileceğinin ısrarla dile getirilmesi, seslendirilmesidir.

İŞİD’i bahane ederek Irak Suriye hattında yeni bir strateji uygulamak isteyen Şer İttifakı (ABD-İsrail-İngiltere-AB), Suud ve bazı Arap devletlerini de yedeğine alarak İŞİD üzerinden yeni bir operasyon başlatmıştır. Önemli olan nokta bu operasyona Türkiye’nin kara harekâtı ile katılması için baskı uygulanması ve bunun da her geçen gün şiddetinin artırılmasıdır. Türkiye bu baskılar karşısında rehineler meselesini gündeme getirerek operasyona iştirak edemeyeceğini söyleyerek direnirken aniden rehineler teslim edilmiş ya da teslim alınmıştır. Türkiye’nin gerekçesi geçersiz kılınmıştır.

İŞİD’in Ayn el Arap’a (Kobanı) saldırması ile birlikte Türkiye’de, “Kobani’de katliam yapılıyor” kampanyası açılmış ve ardından Türkiye’de kanlı sokak hadiseleri başlatılmıştır. Ayn El Arap (Kobani) üzerinden yürütülen bu operasyonla birlikte Türkiye’deki Kadife darbe süreci sekizinci aşamasına, genel seçimler aşamasına geçmiş bulunmaktadır. Bu aşamanın birinci evresi, “Kobani olaylarıdır”

Gelecek hafta Ayn El Arap (Kobani) operasyonun da hedeflenen taktik hedeflerin ne olduğu üzerinde durulacaktır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...