23 Ekim 2014 Perşembe

Reyhanlı Operasyonundan Ayn el Arap (Kobani) Operasyonuna Kadife Darbe Süreci - 2: Kadife Darbenin Farklı Aşamaları

 (Milli Gazete)

Giriş

Reyhanlı operasyonundan Ayn el Arap (“kobani”) operasyonuna kadar olan Kadife darbe süreci, ana bir strateji üzerine oturtulmuş olup farklı aşama ve evreleri ihtiva etmektedir. Her bir aşama ve evrede ana stratejinin ön gördüğü farklı hedefleri elde etmek için farklı taktikler uygulanmaktadır. Aşamalar arasında meydana gelen olaylar birbirinden bağımsız ve kopuk olmayıp birbiri ile koordinelidir. Stratejinin ana hedefi, Türkiye’nin ABD’den/NATO’dan/Batıdan bağımsız politika geliştirmesini ve bölgesel güç olmasını engellemek, dizlerinin üzerine çökertmek ve siyasi iktidarı tasfiye etmektir.

Burada Reyhanlı’dan Ayn el Arab’a Kadife Darbe sürecinin farklı aşamaları ele alınacaktır.

Kadife Darbelerin Dayanak Noktası: Diktatör/Diktatörlük

Kadife darbelerde uygulanan yöntemin temel felsefesi, siyaset bilimci Gene Sharp’a aittir. ‘Şiddet İçermeyen Hareketin Politikası’ (`The Politics of Nonviolent Action’) ve ‘Diktatörlükten Demokrasiye’ (`From Dictatorship to Democracy’) adlı kitaplarında öngörülen yöntem anlatılmaktadır. Gene Sharp’ın Şiddet içermeyen “sivil itaatsizlik teorisi”, diktatörlükle yönetilen ülkelerde diktatörlüklerin “şiddete başvurmadan”, “askeri darbe yapmadan”, sokak eylemleri ile devrilmesine ilişkin bir teoridir. Şiddet içermeyen mücadele metodu, 1980’li yıllardan bu yana Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Doğu Almanya, Çekoslovakya, Slovenya, Madagaskar, Mali, Bolivya, Filipinler, Nepal, Zambiya, Güney Kore, Şili, Arjantin, Haiti, Brezilya, Uruguay, Malavi, Tayland, Bulgaristan, Macaristan, Nijerya, Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Kıbrıs, Tunus ve Mısır’da uygulanmış ve teori sürekli geliştirilmiştir. (1)

Bu mücadele metodunun nirengi noktası, diktatörün varlığı ve diktatöre karşı verilecek mücadelenin şiddet içermemesidir. Mücadelenin etkin olabilmesi için kamuoyu, halk, iş başındaki liderin ve yönetimin diktatör olduğuna inanması veya inandırılması gerekmektedir. İnsanlar, genel olarak diktatörlerden ve diktatörlüklerden nefret ederler ve fakat bu duygularını çevresi ile paylaşmaktan korkarlar. Sharp’a göre bütün mesele, bu korkuyu yıkmak ve halka güven vermektir:

“İnsanlar genellikle diktatörlüğe karşı nefretlerini ve özgürlüğe olan açlıklarını aileleriyle ve arkadaşlarıyla bile paylaşmaktan korkar. Toplum, genellikle ciddi bir halk direnişini düşünmekten çok korkar. Geçmişte, bazı insanlar direniş girişiminde bulunmuş olabilir. Kısa ömürlü geniş protestolar ve gösteriler gerçekleşmiş olabilir.…

Söz konusu geçmiş direniş hareketleri ne kadar soylu olursa olsun, yine de insanların korkularının ve itaat etme alışkanlıklarının üstesinden gelmeye yetmemiş, diktatörlüğü yıkmak için gerekli ön koşulu sağlayamamıştır.” (1)

Diktatörlüklerin Yıkılabilmesi İçin “Yabancı Güç Desteği”

Bu acizlik psikolojisinden dolayı halk, diktatörlüklerin yıkılmasının ancak yabancı güçlerin yardım ve destekleri ile mümkün olabileceğine inanır:

“Acımasız bir diktatörlükten muzdarip veya bu diktatörlüğün pençesinden kurtulmak için sürgüne gitmiş çoğu insan, baskı gören kesimin kendilerini özgür kılabileceği düşüncesine inanmamaktadır. Kendi halklarının, sadece başkalarının eylemleri yoluyla kurtarılabileceğini düşünürler. Bu insanlar, dış güçlere umut bağlarlar. Sadece uluslararası yardımın diktatörleri alaşağı etmek için yeterince güçlü olabileceğine inanırlar. (1)

Çok ilginç bir rastlantı, 2003 yılında AK Parti yönetimi “Statükoyu”, “Derin devlet çarkını” yıkmak için bu psikoloji ile hareket edip içerdeki zalimlerin zulmünden, zalimlerin efendisi olan AB’ye sığınmıştır. AB uyum yasaları çerçevesinde AB’nin tüm hukuk sistemi alınmış ve alınmaya devam edilmektedir.

Diktatörlüğün Yıkılması İçin İç Direniş Hareketi

Şiddete dayanmayan mücadele anlayışına göre dış destek önemlidir. Dış desteğin istenen sonucu verebilmesi için diktatörün karşısına dikilebilecek bir “iç kitleye”, “güce” ve “güçlü bir direnişe” ihtiyaç vardır:

“Güçlü bir iç direniş hareketini desteklediklerinde ise uluslararası baskılar çok faydalı olabilir, Örneğin, o zaman, uluslararası ekonomik boykotlar, ambargolar, diplomatik ilişkilerin askıya alınması, uluslararası kuruluşlardan dışlanma, Birleşmiş Milletler organları tarafından kınama ve benzeri eylemler büyük ölçüde yardımcı olabilir. Ancak, güçlü bir iç direniş hareketinin yokluğunda, başkaları tarafından bu tür eylemlerin gerçekleştirilme ihtimali de zayıf.” (1)

Patronların Taksim Gezi Parkı olaylarına açık destek vermiş olması, “korkmayın biz sizin arkanızdayız, biz bütün servetimizi riske ederek buraya geldiğimize göre iktidarın işi bitmiş demektir” mesajını vermeye dönüktü. Bir iş adamının “Ne sağcıyım ne solcu, çapulcuyum çapulcu” pankartı ile Taksim Gezi parkına çıkıp gösteri yapmış olmasının sebebi buydu. Ardından gelen dış güçlerin destekleri, bu duyguyu pekiştirmek, eylemlere katılan güçlere moral vererek stratejik planın diğer safhalarına geçmelerini sağlamak içindi.

Sharp’a göre diktatörlükler genellikle ilgili ülkenin iç güç dağılımından dolayı meydana gelmektedir. Bir tarafta azınlık olan zenginler diğer tarafta çoğunluk olan fakirler vardır:

“Nüfus ve toplum diktatörlük için ciddi problemler yaratmak için fazlasıyla zayıftır; zenginlik ve güç çok az kişi arasında dağılmıştır. Diktatörlükler uluslararası eylemlerden yararlanabilse ya da bir miktar zayıflasa bile, devam etmeleri öncelikle iç etkenlere bağlıdır.” (1)

Ne garip bir tecellidir ki, AKP zamanında servetlerini, 5 ile 10 kat artırmış olan küresel sermayenin iç temsilcileri, “İstanbul Dukalığı”, “Boğazın Baronları”, “Faiz Lobisi”, Taksim’de boy gösteriyorlar, yabancı istihbaratçılara otellerini açıyorlar ve “Erdoğan’ı diktatör” olarak ilan ediyorlar.

Şiddet içermeyen mücadele yaklaşımının en dikkat çekici noktalarından biri, diktatörü inşa etmek, inşa ettikten sonra da en zayıf noktasını (Diktatörün Aşılın Topuğu) tespit edip tüm silahları o noktaya yönelterek kesintisiz saldırı düzenlemektir (2). Bunun kadar önemli diğer bir konu da, diktatörün dayandığı güç kaynaklarını dağıtacak bir “stratejik saldırının” ve “stratejik planlamanın” yapılmış olmasıdır (3).

Diktatörü Yıkmak İçin Gayrı Memnunlar İttifakı ve Ülkenin Kantonlara Ayrılması/Bölünmesi

Şiddet içermeyen mücadelenin dayanak kitlesi, mevcut siyasi iktidara karşı olan tüm gayrı memnunların koalisyonudur. Diktatör ilan edilen kişi ve yönetim yıkıldığında, ülkelerin daha rahat bölünebilmesi ve sömürülebilmesi için olsa gerek , “yeni diktatörlüklerin oluşmaması propagandası yapılarak “mikro ulusçuluğa imkân sağlayan federal bir yapı”nın kurulması öngörülmektedir:

“Demokratik sistemi korumak ve muhtemel diktatörlük akımlarını önlemek amacıyla anayasada bölgesel, merkezi ve yerel düzeyde kayda değer imtiyazlar sağlayan bir federal sistem oluşturulmalıdır. Diğerlerine göre küçük bölgelerin büyük ayrıcalıklara sahip olup aynı zamanda ülkenin bir parçası olmaya devam ettiği İsviçre’deki kanton sistemi kimi durumlarda örnek teşkil edebilir.” (3)

Türkiye’de Diktatör İnşasında İlginç Bir Koalisyon

Psikolojik harekâtlarda yok olanı oluşturmak önemlidir ve gereklidir. Türkiye’de diktatör yoksa bulunup inşa edilmeli, hedefe oturtulmalı ve halkın şuuraltına yerleştirilmelidir. Türkiye’de diktatör inşası için hem ulusal hem de uluslararası gazete ve televizyon kanalları senkron bir şekilde çalışmıştır. Kuzey’deki kadife darbelerden önce diktatörlerin devrilişini anlatan belgesellerin yayınlandığı gibi Taksim olaylarından önce de Türkiye’de, “Amerikan Derin Devleti” ve “Hitler belgesi” yayınlanmıştır(4). Bu belgeseller yayınlanarak halkta bir şuuraltı oluşturulmak istenmiştir ve sosyal medyada konu işlenerek “diktatörü”(!) devirmek için belli bir kesim, eyleme geçmeye hazır hale getirilmiştir. Diktatör imajını, eş zamanlı olarak uluslararası medya da işleyerek dış kamuoyu oluşturulmuştur. (5,6).

Taksim olaylarına gelinirken CHP/Kılıçdaroğlu Mayıs (2013) ayının başından beri Erdoğan’ın, her fırsatta, diktatörlüğünü işlemiş onun Esed’den bir farkı olmadığını seslendirmiştir (7,8). Fethullah Gülen, 8 Mayıs 2013 tarihinde kendi sitesinde yaptığı ve Samanyolu TV’de yayımlanan video kaydındaki açıklamalarında, “…Bazen kuvvet insanı küstahlaştırabilir. Mümin bile olsa ahlaken Firavun olur. Sıfatları itibarıyla Firavun olur. Bazen nimetlerin sağanak sağanak baştan yağması o da insanı böyle Nemrutlaştırır, Firavunlaştırır.” “…İmkânların bolluğu şirazeden çıkarır… onu küstahlaştırır.” diyerek diktatör inşa etme koalisyonuna katılmıştır (7).

Bir başka toplantıda gazetecilerin sorduğu bir soruya, “O Güç zehirlenmesi yaşıyor.’’ (9) şeklinde cevap vermiştir. 10 Haziran 2013 tarihinde, kendi sitesinden; “…Baskı yapma değil… totaliter sistemler tesis etme değil... diktatörlükler tesis etme değil… tiranlıklar kurma değil.’’ şeklinde yaptığı açıklama ile birilerinin diktatör olduğunu ima etmiştir. Dershaneler olayından bugüne Gülen Hareketi mensupları, her fırsatta, Erdoğan’ın diktatörlüğüne devamlı vurgu yapmıştır/yapmaya da devam etmektedirler.

Taksim operasyonu sonrasında Ayn el Arap (Kobani) operasyonuna gelinceye kadar “Sivil dikta/Diktatörlük” söylemi şiddeti değişmekle beraber hep kullanıla gelmiştir. Ayn el Arap (Kobani) operasyonu öncesinden başlayarak olaylarla beraber Sivil dikta/diktatörlük söyleminde ciddi bir yoğunlaşma olduğu görülmektedir. Özellikle geçmişin sol kökenli yazar kadrosu, bunun başını çekmektedir. HDP üzerinden kurulan Sol-Alevi–PKK-BDP ittifakı, Ayn el Arap operasyonu sürecinde etkisini göstermiştir. Ahmet Türk’ün, “Halkın gözünde Erdoğan artık bir diktatör olmuş durumda...” derken Hasan Cemal de ona iştirak etmektedir (10).

Nuray Mert, Ayn el Arap operasyonundan çok önce (Yaz aylarında) “Sivil dikta” sözünü ilk defa üretip servis ederken, “Barış sürecinde samimiyet yok. Her an bir patlama olabilir. Dış konjonktür de buna müsait… Gidişat kötü… Bir iç savaş başlayabilir” kehanetinde bulunarak kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Ayn el Arap Operasyonundan sonra Nazlı Ilıcak, “Nuray Mert müneccim mi ” başlıklı yazısında iktidarın diktatörlüğünü, “Dolaylı Harp Taktiği” kullanarak kamuoyu oluşturmak istemiştir (11).

“Otoriterleşme, ülkeyi badirelere sürüklüyor” isimli makalesinde Şahin Alpay,

“…AKP hükümetinin, son yıllarda artan keyfileşme ve otoriterleşme yolu, ne yazık ki, ülkenin Türk-Kürt, Sünni-Alevi, dindar-laik, hükümet yandaşı ya da muhalifi bütün fay hatlarını harekete geçirme ve tüm kesimlerini birbirine düşürme tehlikesi doğuruyor”. Diyerek “sivil dikta” kavramının yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktadır (12).

Cengiz Çandar, “Anlayamadılar, Göremiyorlar...” adlı makalesinde, “Bir iktidarın sıkıyönetim ilân etmesi ya da sokağa çıkma yasağı koyması, ülkeyi normal biçimde yönetme yeteneğini kaybettiğinin işaretidir. “Ben, askersiz ve sert güvenlik önlemlerine başvurmadan bu ülkeyi yönetemiyorum, yönetemeyeceğim” itirafının bir biçimidir.” İfadeleri ile siyasi iktidarın, diktatörlüğe giden bir yola girdiği imasında bulunmaktadır (13).

Görülebileceği gibi Taksim Kadife Darbe sürecinin bundan önceki aşamalarında, diktatörlük söylemi seslendirildiği gibi Ayn el Arap operasyonu öncesi, esnası ve sonrasında da seslendirilmiştir. Amaç, kitleleri tahrik edip sokağa dökerek Türkiye’nin Kanton bölgelere bölünebilmesi için gerekli ortamı hazırlamaktır.

Kadife Darbelerde Kullanılan Yöntemin Genel yapısı

Gene Sarp’ın yukarıda adı geçen eserlerinde iktidarları devirmek için ön görülen stratejinin ana eksenlerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

1-  Kadife darbenin üzerine inşa edilmesi gereken temel değerler: Demokrasi, İnsan hakları, özgürlükler, çevre, adil seçim…

2-  Ülke üzerinde etkili olan iç, bölgesel ve küresel dinamiklerin analizi.

3-  Kadife Darbenin sembolü olacak  bir isim

4- Lider/Liderlik: Kitleleri peşinden sürükleyecek bir lider/liderlik

5- Kitlelere Önderlik Edecek Bir Örgüt:

6- Slogan Üretme: Kitleleri sürükleyecek basit ve etkileyici sloganlar

7- Medya Desteği: Ulusal ve uluslararası medya desteği.

8- Finansman: Ulusal ve Uluslararası Vakıf-STK’ların ekonomik desteği.

9- Eyleme Öncülük eden örgütlerin eğitimleri

10- Psikolojik Harekât: Olayların başlamasından önce, olaylar esnasında ve olaylar sonrasında dozajı gittikçe artan bir psikolojik harekât uygulanması.

11- Sürekli Gerilim için Ülkenin Fay Hatlarını Harekete Geçirmek: “Ekonomik manipülasyon yaparak bunalımı körüklemek”; “Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşımak”.

12- Gayri Memnunların İttifakını Sağlama: Birleşik Cephe Hareketi.

13- Güvenlik güçlerini (Asker, polis) kazanma ya da tarafsızlaştırma

14- Yargının Desteğini kazanma ya da tarafsızlaştırma

15- Dış Güçlerin (Bölgesel ve Küresel) Desteğinin sağlaması

16- Eylemlerin Başlama Zamanı: Seçime 8-12 ay kala ilk eylemler başlatılmaktadır.

17- Sokak Hâkimiyeti: Taraftarları sürekli olarak sokakta tutarak yönetimin otoritesini ve iradesini kırmak.

18- Siyasi iktidarı itibarsızlaştırma operasyonları

19- Siyasi İktidarın iradesini çözme, Panik hali oluşturma ve hata yapmasını sağlama operasyonları

20- Siyasi İktidar içerisinde ihtilaflar meydana getirme, bölme, parçalama operasyonları

21- Siyasi İktidarı Yalnızlaştırma Operasyonları

22- Kadife Darbenin Ana Amacını Gölgeleme/Perdeleme Operasyonları

23- Seçimlere Hazırlık: “Biz Öndeyiz Fakat Seçimlere Hile Karıştırılacak”

23- Dış Güçlerin Seçim Sonuçlarına İtirazını ve Gayrı Meşru İlan etmesini Sağlamak.

24- Seçim Sonuçlarına İtiraz ederek Sokak Eylemleri ile Siyasi İktidarları düşürmek.

Reyhanlı’dan Ayn el Arab’aTaksim Kadife Darbe Sürecinin Farklı Aşamaları

Taksim Kadife darbesi, mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Genel seçimler olmak üzere üç seçim dönemi göz önüne alınarak stratejisi çizilmiş, gerekli taktikler belirlenmiş ve uzun vadeli olarak planlanmış bir harekâttır. Reyhanlı’dan Ayn el Arab’a gelinceye kadarki dönemde yapılan bütün eylemler, birbiri ile koordineli, bağlantılı ve “dolaylı harp stratejisine” uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Sadece siyasi iktidarı devirmeye değil ülkeyi çökertmeye yönelik bir harekâttır. Kadife darbenin planlayıcısı küresel güçlerin karşısında, açıkça ifade edilmemiş ve ismi konmamış karşı bir cephenin var olduğunu ifade edebiliriz. Kadife Darbecilerin öngördükleri şeylerin istedikleri anlamda gerçekleşmemesinin sebebi, böyle bir karşı birleşik cephenin duruşu ve halkın kadife darbecilere destek vermemiş olması olabilir.

Kadife Darbenin (Taksim Kadife Darbe Süreci) Reyhanlı’dan Ayn el Arab’a kadar olan dönemini aşağıdaki şekilde farklı aşamalara göre tasnif etmemiz mümkündür:

Birinci Aşama: Eylemci Bir Yapı ve Dayanak Bir Kitle Ortaya Çıkarma

Birinci Evre: Reyhanlı Olayları Alevi-Sünni Gerilimi Meydana Getirme

İkinci Evre: Taksim Gezi Parkı Olayları ile Türkiye’nin dört bir tarafında eylem yaparak sokak hâkimiyeti kurmaya çalışma

İkinci Aşama: İttifakı Genişletme-Gülen Hareketinin Öncülüğü: Dershaneler Savaşı

Üçüncü Aşama: Polis-Yargı Kıskacı

Birinci Evre: 17 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile İtibarsızlaştırma

İkinci Evre: 25 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile İtibarsızlaştırma- Yalnızlaştırma-İhtilaflar çıkarma

Üçüncü Evre: İzmir “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu”

Dördüncü Aşama: MİT’in Tırları- Teröre yardım yataklıktan suçlu gösterme operasyonu ve acziyet içerisine sokma operasyonu.

Beşinci Aşama: Diş İşleri Bakanlığı’nın dinlenmesi, Teröre yardım yataklıktan suçlu gösterme operasyonu ve acziyet içerisine sokma operasyonu.

Altıncı Aşama: Mahalli seçimlerde yeni model deneme (Ankara/Yalova Modeli)

Yedinci Aşama: Cumhurbaşkanlığı Meydan Savaşları

Birinci Evre: Soma Maden Sabotajı 13 Mayıs 2014

İkinci Evre: Işid Vakası ve Musul Konsolosluğu Personelinin Rehin Alınması

Üçüncü Evre: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı

Sekizinci Aşama: Genel Seçimler için Sol-Alevi-Gülen Hareketi-PKK-HDP İttifakının Kurulması

Birinci Evre: Rehinelerin Serbest Bırakılması

İkinci Evre: İŞİD’in Ayne el Arab’a (Kobani) saldırması

Üçüncü Evre: PKK-HDP-BDP-KCK Sokak Terörü provokasyonu (Kobani Provokasyonu).

Kaynaklar

1- Sharp G., Diktatörlükten Demokrasiye Kurtuluş Için Teorik Bir Çerçeve, ABD, The Albert Einstein Enstitüsü, Dördüncü Baskı, Mayıs 2010, S: 10-16

2- Sharp G., age S: 34-36

3- Sharp G., age S: 77-85

4- Habervaktim 08.06.2013

5- Prof. Avi Shlaim: Erdoğan, Arap diktatörlerinden farksız davranıyor. T24 10.06.2013

6- Brent E. Sasley (The National Interest) dünya bülteni 08.06.2013

7-Sinanoğlu, E., “#OCUUPYTURKEY” Yenildi, Mayıs, 2013.

8- Yeni Şafak 04.06.2013

9- Yardakaş, B., 5 Mayıs 2013-05-06 www.gercekgundem.com

10- Cemal, H., Apoletli Kemalizm’den Cübbeli Kemalizm’e! T-24 09.10.2014.

11-Ilıcak, N., Nuray Mert Müneccim Mi Bugün 10.10.2014.

12- Alpay,Ş., Otoriterleşme, Ülkeyi Badirelere Sürüklüyor, Zaman, 09.10.2014.

13- Cengiz Çandar, Anlayamadılar, Göremiyorlar... Radikal 09.10.2014

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...