(Milli Gazete)
Giriş
Reyhanlı operasyonundan Ayn el Arap (“kobani”) operasyonuna
kadar olan Kadife darbe süreci, ana bir strateji üzerine oturtulmuş olup farklı
aşama ve evreleri ihtiva etmektedir. Her bir aşama ve evrede ana stratejinin ön
gördüğü farklı hedefleri elde etmek için farklı taktikler uygulanmaktadır.
Aşamalar arasında meydana gelen olaylar birbirinden bağımsız ve kopuk olmayıp
birbiri ile koordinelidir. Stratejinin ana hedefi, Türkiye’nin
ABD’den/NATO’dan/Batıdan bağımsız politika geliştirmesini ve bölgesel güç
olmasını engellemek, dizlerinin üzerine çökertmek ve siyasi iktidarı tasfiye
etmektir.
Burada Reyhanlı’dan Ayn el Arab’a Kadife Darbe sürecinin
farklı aşamaları ele alınacaktır.
Kadife Darbelerin Dayanak Noktası: Diktatör/Diktatörlük
Kadife darbelerde uygulanan yöntemin temel felsefesi,
siyaset bilimci Gene Sharp’a aittir. ‘Şiddet İçermeyen Hareketin Politikası’
(`The Politics of Nonviolent Action’) ve ‘Diktatörlükten Demokrasiye’ (`From
Dictatorship to Democracy’) adlı kitaplarında öngörülen yöntem anlatılmaktadır.
Gene Sharp’ın Şiddet içermeyen “sivil itaatsizlik teorisi”, diktatörlükle
yönetilen ülkelerde diktatörlüklerin “şiddete başvurmadan”, “askeri darbe
yapmadan”, sokak eylemleri ile devrilmesine ilişkin bir teoridir. Şiddet
içermeyen mücadele metodu, 1980’li yıllardan bu yana Estonya, Letonya,
Litvanya, Polonya, Doğu Almanya, Çekoslovakya, Slovenya, Madagaskar, Mali,
Bolivya, Filipinler, Nepal, Zambiya, Güney Kore, Şili, Arjantin, Haiti,
Brezilya, Uruguay, Malavi, Tayland, Bulgaristan, Macaristan, Nijerya,
Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Kıbrıs, Tunus ve Mısır’da
uygulanmış ve teori sürekli geliştirilmiştir. (1)
Bu mücadele metodunun nirengi noktası, diktatörün varlığı ve
diktatöre karşı verilecek mücadelenin şiddet içermemesidir. Mücadelenin etkin
olabilmesi için kamuoyu, halk, iş başındaki liderin ve yönetimin diktatör
olduğuna inanması veya inandırılması gerekmektedir. İnsanlar, genel olarak
diktatörlerden ve diktatörlüklerden nefret ederler ve fakat bu duygularını
çevresi ile paylaşmaktan korkarlar. Sharp’a göre bütün mesele, bu korkuyu
yıkmak ve halka güven vermektir:
“İnsanlar genellikle diktatörlüğe karşı nefretlerini ve
özgürlüğe olan açlıklarını aileleriyle ve arkadaşlarıyla bile paylaşmaktan
korkar. Toplum, genellikle ciddi bir halk direnişini düşünmekten çok korkar.
Geçmişte, bazı insanlar direniş girişiminde bulunmuş olabilir. Kısa ömürlü
geniş protestolar ve gösteriler gerçekleşmiş olabilir.…
Söz konusu geçmiş direniş hareketleri ne kadar soylu olursa
olsun, yine de insanların korkularının ve itaat etme alışkanlıklarının
üstesinden gelmeye yetmemiş, diktatörlüğü yıkmak için gerekli ön koşulu
sağlayamamıştır.” (1)
Diktatörlüklerin Yıkılabilmesi İçin “Yabancı Güç Desteği”
Bu acizlik psikolojisinden dolayı halk, diktatörlüklerin
yıkılmasının ancak yabancı güçlerin yardım ve destekleri ile mümkün
olabileceğine inanır:
“Acımasız bir diktatörlükten muzdarip veya bu diktatörlüğün
pençesinden kurtulmak için sürgüne gitmiş çoğu insan, baskı gören kesimin
kendilerini özgür kılabileceği düşüncesine inanmamaktadır. Kendi halklarının,
sadece başkalarının eylemleri yoluyla kurtarılabileceğini düşünürler. Bu
insanlar, dış güçlere umut bağlarlar. Sadece uluslararası yardımın diktatörleri
alaşağı etmek için yeterince güçlü olabileceğine inanırlar. (1)
Çok ilginç bir rastlantı, 2003 yılında AK Parti yönetimi
“Statükoyu”, “Derin devlet çarkını” yıkmak için bu psikoloji ile hareket edip
içerdeki zalimlerin zulmünden, zalimlerin efendisi olan AB’ye sığınmıştır. AB
uyum yasaları çerçevesinde AB’nin tüm hukuk sistemi alınmış ve alınmaya devam
edilmektedir.
Diktatörlüğün Yıkılması İçin İç Direniş Hareketi
Şiddete dayanmayan mücadele anlayışına göre dış destek
önemlidir. Dış desteğin istenen sonucu verebilmesi için diktatörün karşısına
dikilebilecek bir “iç kitleye”, “güce” ve “güçlü bir direnişe” ihtiyaç vardır:
“Güçlü bir iç direniş hareketini desteklediklerinde ise
uluslararası baskılar çok faydalı olabilir, Örneğin, o zaman, uluslararası
ekonomik boykotlar, ambargolar, diplomatik ilişkilerin askıya alınması,
uluslararası kuruluşlardan dışlanma, Birleşmiş Milletler organları tarafından
kınama ve benzeri eylemler büyük ölçüde yardımcı olabilir. Ancak, güçlü bir iç
direniş hareketinin yokluğunda, başkaları tarafından bu tür eylemlerin
gerçekleştirilme ihtimali de zayıf.” (1)
Patronların Taksim Gezi Parkı olaylarına açık destek vermiş
olması, “korkmayın biz sizin arkanızdayız, biz bütün servetimizi riske ederek
buraya geldiğimize göre iktidarın işi bitmiş demektir” mesajını vermeye
dönüktü. Bir iş adamının “Ne sağcıyım ne solcu, çapulcuyum çapulcu” pankartı
ile Taksim Gezi parkına çıkıp gösteri yapmış olmasının sebebi buydu. Ardından
gelen dış güçlerin destekleri, bu duyguyu pekiştirmek, eylemlere katılan
güçlere moral vererek stratejik planın diğer safhalarına geçmelerini sağlamak
içindi.
Sharp’a göre diktatörlükler genellikle ilgili ülkenin iç güç
dağılımından dolayı meydana gelmektedir. Bir tarafta azınlık olan zenginler
diğer tarafta çoğunluk olan fakirler vardır:
“Nüfus ve toplum diktatörlük için ciddi problemler yaratmak
için fazlasıyla zayıftır; zenginlik ve güç çok az kişi arasında dağılmıştır.
Diktatörlükler uluslararası eylemlerden yararlanabilse ya da bir miktar
zayıflasa bile, devam etmeleri öncelikle iç etkenlere bağlıdır.” (1)
Ne garip bir tecellidir ki, AKP zamanında servetlerini, 5
ile 10 kat artırmış olan küresel sermayenin iç temsilcileri, “İstanbul
Dukalığı”, “Boğazın Baronları”, “Faiz Lobisi”, Taksim’de boy gösteriyorlar,
yabancı istihbaratçılara otellerini açıyorlar ve “Erdoğan’ı diktatör” olarak
ilan ediyorlar.
Şiddet içermeyen mücadele yaklaşımının en dikkat çekici
noktalarından biri, diktatörü inşa etmek, inşa ettikten sonra da en zayıf
noktasını (Diktatörün Aşılın Topuğu) tespit edip tüm silahları o noktaya
yönelterek kesintisiz saldırı düzenlemektir (2). Bunun kadar önemli diğer bir
konu da, diktatörün dayandığı güç kaynaklarını dağıtacak bir “stratejik
saldırının” ve “stratejik planlamanın” yapılmış olmasıdır (3).
Diktatörü Yıkmak İçin Gayrı Memnunlar İttifakı ve Ülkenin Kantonlara Ayrılması/Bölünmesi
Şiddet içermeyen mücadelenin dayanak kitlesi, mevcut siyasi
iktidara karşı olan tüm gayrı memnunların koalisyonudur. Diktatör ilan edilen
kişi ve yönetim yıkıldığında, ülkelerin daha rahat bölünebilmesi ve
sömürülebilmesi için olsa gerek , “yeni diktatörlüklerin oluşmaması
propagandası yapılarak “mikro ulusçuluğa imkân sağlayan federal bir yapı”nın
kurulması öngörülmektedir:
“Demokratik sistemi korumak ve muhtemel diktatörlük
akımlarını önlemek amacıyla anayasada bölgesel, merkezi ve yerel düzeyde kayda
değer imtiyazlar sağlayan bir federal sistem oluşturulmalıdır. Diğerlerine göre
küçük bölgelerin büyük ayrıcalıklara sahip olup aynı zamanda ülkenin bir
parçası olmaya devam ettiği İsviçre’deki kanton sistemi kimi durumlarda örnek
teşkil edebilir.” (3)
Türkiye’de Diktatör İnşasında İlginç Bir Koalisyon
Psikolojik harekâtlarda yok olanı oluşturmak önemlidir ve
gereklidir. Türkiye’de diktatör yoksa bulunup inşa edilmeli, hedefe oturtulmalı
ve halkın şuuraltına yerleştirilmelidir. Türkiye’de diktatör inşası için hem ulusal
hem de uluslararası gazete ve televizyon kanalları senkron bir şekilde
çalışmıştır. Kuzey’deki kadife darbelerden önce diktatörlerin devrilişini
anlatan belgesellerin yayınlandığı gibi Taksim olaylarından önce de Türkiye’de,
“Amerikan Derin Devleti” ve “Hitler belgesi” yayınlanmıştır(4). Bu belgeseller
yayınlanarak halkta bir şuuraltı oluşturulmak istenmiştir ve sosyal medyada
konu işlenerek “diktatörü”(!) devirmek için belli bir kesim, eyleme geçmeye
hazır hale getirilmiştir. Diktatör imajını, eş zamanlı olarak uluslararası
medya da işleyerek dış kamuoyu oluşturulmuştur. (5,6).
Taksim olaylarına gelinirken CHP/Kılıçdaroğlu Mayıs (2013)
ayının başından beri Erdoğan’ın, her fırsatta, diktatörlüğünü işlemiş onun
Esed’den bir farkı olmadığını seslendirmiştir (7,8). Fethullah Gülen, 8 Mayıs
2013 tarihinde kendi sitesinde yaptığı ve Samanyolu TV’de yayımlanan video
kaydındaki açıklamalarında, “…Bazen kuvvet insanı küstahlaştırabilir. Mümin
bile olsa ahlaken Firavun olur. Sıfatları itibarıyla Firavun olur. Bazen
nimetlerin sağanak sağanak baştan yağması o da insanı böyle Nemrutlaştırır,
Firavunlaştırır.” “…İmkânların bolluğu şirazeden çıkarır… onu küstahlaştırır.”
diyerek diktatör inşa etme koalisyonuna katılmıştır (7).
Bir başka toplantıda gazetecilerin sorduğu bir soruya, “O
Güç zehirlenmesi yaşıyor.’’ (9) şeklinde cevap vermiştir. 10 Haziran 2013
tarihinde, kendi sitesinden; “…Baskı yapma değil… totaliter sistemler tesis
etme değil... diktatörlükler tesis etme değil… tiranlıklar kurma değil.’’
şeklinde yaptığı açıklama ile birilerinin diktatör olduğunu ima etmiştir.
Dershaneler olayından bugüne Gülen Hareketi mensupları, her fırsatta,
Erdoğan’ın diktatörlüğüne devamlı vurgu yapmıştır/yapmaya da devam
etmektedirler.
Taksim operasyonu sonrasında Ayn el Arap (Kobani)
operasyonuna gelinceye kadar “Sivil dikta/Diktatörlük” söylemi şiddeti
değişmekle beraber hep kullanıla gelmiştir. Ayn el Arap (Kobani) operasyonu
öncesinden başlayarak olaylarla beraber Sivil dikta/diktatörlük söyleminde
ciddi bir yoğunlaşma olduğu görülmektedir. Özellikle geçmişin sol kökenli yazar
kadrosu, bunun başını çekmektedir. HDP üzerinden kurulan Sol-Alevi–PKK-BDP
ittifakı, Ayn el Arap operasyonu sürecinde etkisini göstermiştir. Ahmet
Türk’ün, “Halkın gözünde Erdoğan artık bir diktatör olmuş durumda...” derken
Hasan Cemal de ona iştirak etmektedir (10).
Nuray Mert, Ayn el Arap operasyonundan çok önce (Yaz
aylarında) “Sivil dikta” sözünü ilk defa üretip servis ederken, “Barış
sürecinde samimiyet yok. Her an bir patlama olabilir. Dış konjonktür de buna
müsait… Gidişat kötü… Bir iç savaş başlayabilir” kehanetinde bulunarak kamuoyu
oluşturmaya çalışmıştır. Ayn el Arap Operasyonundan sonra Nazlı Ilıcak, “Nuray
Mert müneccim mi ” başlıklı yazısında iktidarın diktatörlüğünü, “Dolaylı Harp
Taktiği” kullanarak kamuoyu oluşturmak istemiştir (11).
“Otoriterleşme, ülkeyi badirelere sürüklüyor” isimli
makalesinde Şahin Alpay,
“…AKP hükümetinin, son yıllarda artan keyfileşme ve
otoriterleşme yolu, ne yazık ki, ülkenin Türk-Kürt, Sünni-Alevi, dindar-laik,
hükümet yandaşı ya da muhalifi bütün fay hatlarını harekete geçirme ve tüm
kesimlerini birbirine düşürme tehlikesi doğuruyor”. Diyerek “sivil dikta”
kavramının yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktadır (12).
Cengiz Çandar, “Anlayamadılar, Göremiyorlar...” adlı makalesinde,
“Bir iktidarın sıkıyönetim ilân etmesi ya da sokağa çıkma yasağı koyması,
ülkeyi normal biçimde yönetme yeteneğini kaybettiğinin işaretidir. “Ben,
askersiz ve sert güvenlik önlemlerine başvurmadan bu ülkeyi yönetemiyorum,
yönetemeyeceğim” itirafının bir biçimidir.” İfadeleri ile siyasi iktidarın,
diktatörlüğe giden bir yola girdiği imasında bulunmaktadır (13).
Görülebileceği gibi Taksim Kadife Darbe sürecinin bundan
önceki aşamalarında, diktatörlük söylemi seslendirildiği gibi Ayn el Arap
operasyonu öncesi, esnası ve sonrasında da seslendirilmiştir. Amaç, kitleleri
tahrik edip sokağa dökerek Türkiye’nin Kanton bölgelere bölünebilmesi için
gerekli ortamı hazırlamaktır.
Kadife Darbelerde Kullanılan Yöntemin Genel yapısı
Gene Sarp’ın yukarıda adı geçen eserlerinde iktidarları
devirmek için ön görülen stratejinin ana eksenlerini aşağıdaki gibi
sınıflandırabiliriz:
1- Kadife darbenin üzerine inşa edilmesi gereken temel
değerler: Demokrasi, İnsan hakları, özgürlükler, çevre, adil seçim…
2- Ülke üzerinde etkili olan iç, bölgesel ve küresel
dinamiklerin analizi.
3- Kadife Darbenin sembolü olacak bir isim
4- Lider/Liderlik: Kitleleri peşinden sürükleyecek bir
lider/liderlik
5- Kitlelere Önderlik Edecek Bir Örgüt:
6- Slogan Üretme: Kitleleri sürükleyecek basit ve etkileyici
sloganlar
7- Medya Desteği: Ulusal ve uluslararası medya desteği.
8- Finansman: Ulusal ve Uluslararası Vakıf-STK’ların
ekonomik desteği.
9- Eyleme Öncülük eden örgütlerin eğitimleri
10- Psikolojik Harekât: Olayların başlamasından önce,
olaylar esnasında ve olaylar sonrasında dozajı gittikçe artan bir psikolojik
harekât uygulanması.
11- Sürekli Gerilim için Ülkenin Fay Hatlarını Harekete
Geçirmek: “Ekonomik manipülasyon yaparak bunalımı körüklemek”; “Etnik ve
mezhepsel farklılıkları kaşımak”.
12- Gayri Memnunların İttifakını Sağlama: Birleşik Cephe
Hareketi.
13- Güvenlik güçlerini (Asker, polis) kazanma ya da
tarafsızlaştırma
14- Yargının Desteğini kazanma ya da tarafsızlaştırma
15- Dış Güçlerin (Bölgesel ve Küresel) Desteğinin sağlaması
16- Eylemlerin Başlama Zamanı: Seçime 8-12 ay kala ilk
eylemler başlatılmaktadır.
17- Sokak Hâkimiyeti: Taraftarları sürekli olarak sokakta
tutarak yönetimin otoritesini ve iradesini kırmak.
18- Siyasi iktidarı itibarsızlaştırma operasyonları
19- Siyasi İktidarın iradesini çözme, Panik hali oluşturma
ve hata yapmasını sağlama operasyonları
20- Siyasi İktidar içerisinde ihtilaflar meydana getirme,
bölme, parçalama operasyonları
21- Siyasi İktidarı Yalnızlaştırma Operasyonları
22- Kadife Darbenin Ana Amacını Gölgeleme/Perdeleme
Operasyonları
23- Seçimlere Hazırlık: “Biz Öndeyiz Fakat Seçimlere Hile
Karıştırılacak”
23- Dış Güçlerin Seçim Sonuçlarına İtirazını ve Gayrı Meşru
İlan etmesini Sağlamak.
24- Seçim Sonuçlarına İtiraz ederek Sokak Eylemleri ile
Siyasi İktidarları düşürmek.
Reyhanlı’dan Ayn el Arab’aTaksim Kadife Darbe Sürecinin
Farklı Aşamaları
Taksim Kadife darbesi, mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı
seçimleri ve Genel seçimler olmak üzere üç seçim dönemi göz önüne alınarak
stratejisi çizilmiş, gerekli taktikler belirlenmiş ve uzun vadeli olarak
planlanmış bir harekâttır. Reyhanlı’dan Ayn el Arab’a gelinceye kadarki dönemde
yapılan bütün eylemler, birbiri ile koordineli, bağlantılı ve “dolaylı harp
stratejisine” uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Sadece siyasi iktidarı
devirmeye değil ülkeyi çökertmeye yönelik bir harekâttır. Kadife darbenin
planlayıcısı küresel güçlerin karşısında, açıkça ifade edilmemiş ve ismi
konmamış karşı bir cephenin var olduğunu ifade edebiliriz. Kadife Darbecilerin
öngördükleri şeylerin istedikleri anlamda gerçekleşmemesinin sebebi, böyle bir
karşı birleşik cephenin duruşu ve halkın kadife darbecilere destek vermemiş
olması olabilir.
Kadife Darbenin (Taksim Kadife Darbe Süreci) Reyhanlı’dan Ayn
el Arab’a kadar olan dönemini aşağıdaki şekilde farklı aşamalara göre tasnif
etmemiz mümkündür:
Birinci Aşama: Eylemci Bir Yapı ve Dayanak Bir Kitle Ortaya
Çıkarma
Birinci Evre: Reyhanlı Olayları Alevi-Sünni Gerilimi Meydana
Getirme
İkinci Evre: Taksim Gezi Parkı Olayları ile Türkiye’nin dört
bir tarafında eylem yaparak sokak hâkimiyeti kurmaya çalışma
İkinci Aşama: İttifakı Genişletme-Gülen Hareketinin
Öncülüğü: Dershaneler Savaşı
Üçüncü Aşama: Polis-Yargı Kıskacı
Birinci Evre: 17 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile
İtibarsızlaştırma
İkinci Evre: 25 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile
İtibarsızlaştırma- Yalnızlaştırma-İhtilaflar çıkarma
Üçüncü Evre: İzmir “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu”
Dördüncü Aşama: MİT’in Tırları- Teröre yardım yataklıktan
suçlu gösterme operasyonu ve acziyet içerisine sokma operasyonu.
Beşinci Aşama: Diş İşleri Bakanlığı’nın dinlenmesi, Teröre
yardım yataklıktan suçlu gösterme operasyonu ve acziyet içerisine sokma
operasyonu.
Altıncı Aşama: Mahalli seçimlerde yeni model deneme
(Ankara/Yalova Modeli)
Yedinci Aşama: Cumhurbaşkanlığı Meydan Savaşları
Birinci Evre: Soma Maden Sabotajı 13 Mayıs 2014
İkinci Evre: Işid Vakası ve Musul Konsolosluğu Personelinin
Rehin Alınması
Üçüncü Evre: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı
Sekizinci Aşama: Genel Seçimler için Sol-Alevi-Gülen
Hareketi-PKK-HDP İttifakının Kurulması
Birinci Evre: Rehinelerin Serbest Bırakılması
İkinci Evre: İŞİD’in Ayne el Arab’a (Kobani) saldırması
Üçüncü Evre: PKK-HDP-BDP-KCK Sokak Terörü provokasyonu
(Kobani Provokasyonu).
Kaynaklar
1- Sharp G., Diktatörlükten Demokrasiye Kurtuluş Için Teorik
Bir Çerçeve, ABD, The Albert Einstein Enstitüsü, Dördüncü Baskı, Mayıs 2010, S:
10-16
2- Sharp G., age S: 34-36
3- Sharp G., age S: 77-85
4- Habervaktim 08.06.2013
5- Prof. Avi Shlaim: Erdoğan, Arap diktatörlerinden farksız
davranıyor. T24 10.06.2013
6- Brent E. Sasley (The National Interest) dünya bülteni
08.06.2013
7-Sinanoğlu, E., “#OCUUPYTURKEY” Yenildi, Mayıs, 2013.
8- Yeni Şafak 04.06.2013
9- Yardakaş, B., 5 Mayıs 2013-05-06 www.gercekgundem.com
10- Cemal, H., Apoletli Kemalizm’den Cübbeli Kemalizm’e!
T-24 09.10.2014.
11-Ilıcak, N., Nuray Mert Müneccim Mi Bugün 10.10.2014.
12- Alpay,Ş., Otoriterleşme, Ülkeyi Badirelere Sürüklüyor,
Zaman, 09.10.2014.
13- Cengiz Çandar, Anlayamadılar, Göremiyorlar... Radikal
09.10.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder