“Siz (Müslümanlar), onların (Yahudilerin) size
inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü
işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile
değiştiriyorlardı.” (2 Bakara 75)
Bu coğrafyada vuku bulan olayların arkasındaki ana niyetin
ne olduğunu ve ne ile karşı karşıya kaldığımızı, kime, niçin karşı olmamız
gerektiğini ana hatları ile Siyonizm çerçevesinde ortaya koymak amacımızdır.
İsrail, Gazze’ye 2008-2009 yılında “Dökme Kurşun”,
2012’de, “Bulut Sütunu”, Temmuz 2014’te “Koruyucu Hat” ve 2021’de
“Surların Muhafızı” saldırıları ile uluslararası savaş hukukunda suç sayılan
kitle imha silahlarını (seyreltilmiş uranyumlu bomba, fosfor bombası, misket
bombası...) kullanarak tam bir soykırım girişiminde
bulunmuştur/bulunmaktadır. Buna karşılık bütün bu süreçlerde BM, NATO,
ABD, AB, İngiltere, Almanya, Fransa ve özgür olduğu söylenen uluslararası medya
İsrail’in saldırılarını onaylamakta ve destek vermektedir. İsrail’in bu
vahşetine karşı sadece Türkiye, İran, Katar, Malezya ve Pakistan gibi birkaç
Müslüman ülke yönetimleri tepki vermektedir.
Büyük Ortadoğu denilen coğrafyada ve dünyada vuku bulan
olayları, gerçek anlamda anlayabilmek, sonra da uygun alternatif çözüm ve
politikalar geliştirebilmek, Siyonizm’in yapısını, zihniyetini, hedeflerini,
plan, proje, taktik ve stratejilerini, duygusallıktan uzak bir şekilde çok iyi
bilmekle, anlamakla mümkündür. Özelde Türkiye’de, genelde İslâm
dünyasında Siyonizm’e/zulme karşı mücadelede fert, cemaat/STK, toplum, devlet
ve ümmet olarak herkesin ve her kesimin üstleneceği görev ve sorumluluklar
vardır. Bunların kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanması zorunluluğu
vardır. Ancak burada bu ayrıntıya girilmeyecek genel olarak yapılabileceklerin
bir fotoğrafı verilecektir.
Bu konu, bu yazı serisinde genel olarak alınacaktır. Ancak
aciliyetinden dolayı bu yazıda öncelikle, “Kudurmuş Köpek”
İsrail’e karşı yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır. Bununla beraber
bütünü görebilmek ve bütün içerisinde yapılması gerekenleri gerektiği gibi
konumlandırabilmek için Siyonizm’in ele alınma şekli ile ilgili bir çerçeve
ortaya konacaktır.
Siyonizm’e Karşı Mücadelenin Genel Çerçevesi
Roger Garaudy eserlerinde Siyonizm’i, dinî ve siyasi olmak
üzere iki ana kategoriye ayırdıktan sonra; Siyonizm’i Siyonist kaynaklara
dayanarak, “siyasî, ulusal ve sömürgeci bir doktrin” olarak
tanımlamaktadır.[1]
İslâm dininin amentüsü, olmazsa olmazları imanın
şartlarıdır. Siyonizm’in de dayandığı, olmazsa olmazları onun amentüsüdür
(temel varsayımları). Bunlar bir Siyonist tarafından tartışılmadan doğru olduğuna
inanılır ve bütün strateji bunun üzerine kuruludur. O nedenle meseleyi
bir bütün olarak ele almak zorunluluğu vardır.
Aşağıda verilen haritalar Siyonizm’in zamana yayılmış ana stratejisinin başarısının bir ölçüsü olarak değerlendirilmelidir. Bu harita, aynı zamanda, 1,8 milyarlık Müslüman dünyanın içinde bulunduğu durumun da bir göstergesi olduğu asla unutulmamalıdır. O nedenle Siyonizm’e karşı verilecek bir mücadele gerçekçi bir zemin üzerine inşa edilmelidir.
Şekil: Filistin Topraklarında İsrail’in
Zamana Yayılmış İşgal Hareketi
Siyonizm’e karşı verilecek mücadelenin başarılı olabilmesi
için mesele aşağıdaki çerçevede ele alınmak zorundadır:
Kur’ân’da İsrailoğulları-Yahudiler İsrail
Devleti’nin Kuruluşu, Siyonizm Tanımı
Siyonizm’in Amentüsü (Temel Varsayımları)
· Allah
tarafından Yahudilere “Vaat edilmiş topraklar”(!)
· Yahudiler,
Allah tarafından “seçilmiş bir halktır.”(!), “üstün bir ırktır.”(!)
· Yahudiler “âri
ırktır.”(!), “saf ırk olarak kalmalıdır.”
· Yahudi
olmayanlar için “Etnik temizlik ya da soykırım” yapılacaktır.
· “Dünya
Yahudileri için bir tek devlet vardır”: İsrail
· Derin/Gizli
Dünya Devleti-Yeni Dünya Düzeni-Dijital Diktatörlük
Gizli Dünya Devleti: Ahtapot
· Kabala-Tevrat-Talmut
eksenli bir yapılanış,
· Siyonist
küresel sermaye,
Sömürgeleştirme,
Kapitalizme karşı sistemlerin yok
edilmesi ve kapitalizmin renk değiştirmesi (paydaş kapitalizm),
· Millî/ulus
devletler ve kaos,
· Dünya
vatandaşlığı,
· Yeni dünya
düzeni, dijital diktatörlük.
Gizli Dünya Devleti Kuruluşları: Ahtapotun Kolları
(Kanser Hücreleri)
· Gizli dünya devletinin yapılanışı, üç
düzlemde hiyerarşik bir yapılanış
· Ahtapotun beyni(gizli dünya devletinin
beyni): RT
· Ahtapotun gövdesi (gizli dünya devletinin
gövdesi): Sanhedrin
o Ahtapotun
Kolları
o B’nai
B’rith,
o Bilderberg
Grubu,
o CFR
(Council of Foreign Relation=Dış İlişkiler Konseyi),
o Business
Round Table,
o AIPAC
(American-Israel Public Affair Commitee=Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler
Komitesi),
o Trılateral,
o Masonluk.
o …
Siyonizm’in “Kudurmuş Köpek” Stratejisi (Temel
Strateji ve Taktikleri)
· Genel anlamda
taktik ve strateji,
· Çizilen
strateji ve uygulanan taktikler: “Kudurmuş Köpek” stratejisi,
· Kudurmuş Köpek
stratejisinin temelleri:
· İki
yönlü göç ettirme politikası: Yahudilerin İsrail’e göç ettirilmesi,
Yahudi olmayanların da Filistin topraklarından göç
ettirilmesi,
· Yahudi
Göçü İçin Siyonist-Nazi ve Faşist iş birliği,
· İsrail’in
"Koruyucu Hat" operasyonu,
· Araplar
için ya soykırım ya da göç,
· Sürekli
tehlike, sürekli korku ve provokasyon,
· Böl,
parçala, yönet ve yok et,
· Yalana,
aldatmaya, anlam tahribatına dayalı bir psikolojik savaş,
· Lobi
faaliyetleri,
· Siyonizm’in ifsat politikası: Siyonist
eğlence kültürü ile ifsat; Siyonizm’in ifsat aracı olarak
medya; Siyonizm’in eğitim yoluyla insanlığı ifsadı.
Siyonist Örümceğin Ağları: Lobiler
· “Lobi”
Nedir?
· Siyonist
Lobi
· Siyonist
Lobinin Para Gücü
· ABD’deki
Siyonist Lobinin Örgütsel Ayağı: AIPAC ve CPMJO
· ABD’de
Siyonist Lobinin Düşünce Kuruluşları
Siyonizm’in Türkiye’nin Eğitim Sistemi Üzerindeki
Tahribatı
· Eğitimin
Amacı ve Eğitime Etki Eden Faktörler,
· Eğitimde
Nasıl Bir İnsan Hedeflenmeli ?
· Lozan’da
Kabul Edilen “Hayım Naum Doktrini”,
· Varlık
Teorisi ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,
· Bilgi
Teorisi ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,
· Değer
Teorisi ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,
· Tarih
Anlayışı ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,
· Mankurtlaştırma.
Siyonizm’e Karşı Mücadelede Bir Yol Haritası
· Siyonizm’e
karşı verilecek mücadelede zaman faktörü: kısa, orta, uzun vade
· Siyonizm’e
karşı verilecek mücadelede insan faktörü: fert, cemaat-stk-hareket, millet,
ümmet, devlet
· “Kudurmuş
Köpek” İsrail ve eli kanlı katiller
· Siyonizm’in
temel tezatları/zaaflarını merkeze alan bir strateji çizmek
o Siyonizm bir terör ve ifsat hareketidir.
o Siyonizm Hakk’a isyan üzerine, haksız bir
inanç ve felsefe üzerine inşa edilmiştir.
o Siyonizm çok küçük bir azınlığa
dayanmaktadır.
o Siyonizm’le insanlık arasında bir tezat var
olup insanlık tarafından tehlikeli görülmektedir.
o Ülke yönetimleri ile Siyonist lobiler
arasında tezat vardır.
o Siyonist baskı altındaki ülke yönetimleri
ile halk arasında tezat vardır.
o Siyonist Yahudilerle Siyonist olmayan
Yahudiler arasında tezat vardır.
o Siyonistlerin kendi arasında tezat vardır.
o Tefeci küresel Siyonist sermaye ile diğer
küresel sermaye arasında tezat vardır.
o Tarihteki ilahı cezalar, Yahudilere
hatırlatılarak tefekkür etmeleri sağlanmalıdır.
o Antisemitik söylemler Siyonizm’in Truva
atıdır.
Siyonizm’e Karşı Mücadelede Bir Yol Haritası
Öncelikle Türkiye’nin 21. yüzyılda karşı karşıya
kalabileceği en büyük tehlikenin, Siyonizm’in dünya hâkimiyeti mücadelesi
olduğu ve tek dünya devleti, tek dünya hükûmeti, tek dünya dini, tek
dünya parası, tek dünya ekonomisi, tek dünya merkez bankası, tek dünya ordusu,
tek eğitim sistemi eksenli bir dijital diktatörlük kurmak istediği
olgusudur. Öncelikle, Türkiye’nin bunu görmesi gerekir. Aramızdaki hiçbir
ihtilaf, bu ana tezadın önüne geçirilmemelidir.
Türkiye’nin Siyonizm’e karşı verecek olduğu mücadeleyi
aşağıda sunulan çerçevede ele almasında yarar vardır:
1. Ülke
İçerisinde Birleşik Cephe Hareketi İnşa Edilmelidir
Bölgede gelinen son durum göz önüne alındığında, Türkiye
önce kendi içinde, sonra da İslâm coğrafyasında bir bütünleşme ve dayanışmayı
acil olarak inşa etmesi için gerekenleri yapmak zorundadır. Türkiye iç siyasi
çekişmelerden kurtulmalıdır. Ana hedeften uzaklaşmamalıdır.
Son haftalarda sosyal medya üzerinden açılan kampanyanın,
Türkiye’yi içe kapatma ve dizleri üzerine çökertme stratejisi ile ilgisi olup
olmadığı özel olarak araştırılmalıdır. Kampanyanın zamanlaması dikkat
çekicidir. Bu kampanya, Filistin için ayağa kalkmış bir Türkiye’yi, içine
kapatma amaçlı olabilir. Süreç kırmadan, dökmeden, gerçekçi bir şekilde
araştırılmalı, yanlış yola girenler uyarılmalı, hatalar telafi edilmeli,
kırılan kalpler kazanılmalıdır. Kaybedilen, Siyonizm’in saflarına itilen her
fert, Türkiye için büyük bir kayıp olduğu asla unutulmamalıdır. Bu nedenle
Türkiye acilen aşağıda ifade edilenleri uygulamaya sokmalıdır:
· Genel olarak
Türkiye içerisinde şer ittifakına karşı iktidar ve muhalefeti içine
alan bir birleşik cephe hareketi kurulmalıdır.
· İç
barış/toplumsal barış sağlanmalıdır. Farklılıklar tezada dönüştürülmemelidir.
· Dış politika, iç
politika malzemesi olarak kullanılmamalıdır.
· Siyasette inşa
edici, derleyici, toparlayıcı, kardeşlik ve dayanışmayı sağlayıcı bir dil
kullanılmalı; tehdit ve hakaretlerden uzak durulmalıdır.
· Birbirine, farklı
bakış açılarına tahammül etme yeteneği geliştirilmelidir.
· Gayrimemnun
sayısı azaltılmalıdır.
· Gençliğe özel
önem verilip beyin göçü engellenmelidir.
· Son zamanlardaki
kampanya ile ilgili doyurucu, tatmin edici, derleyici, toparlayıcı bir yol
haritası ortaya konmalı; dikkatler Siyonizm’in işgal stratejisine ve Davos’ta
inşa edilmesi düşünülen dijital diktatörlüğe çevrilmelidir. Bununla ilgili çok
iyi bir yol haritası ortaya konmalıdır.
· Her dönem
şeytanla iş birliği yapan Hasan Sabbah’lar var olmuştur. Önemli olan
bunun var olabileceğini göz önüne alarak bunları tecrit edecek, etkisiz hâle
getirecek politika ve stratejiler üretebilmektir. Kendi hatalarımızı minimize
etmektir. Kendi hatalarını görmeyip hep başkalarının hatalarını görmek,
yapılabilecek en büyük hatalardan biridir. Türkiye’yi yönetenler, bu konuda çok
daha fazla hassas olmalıdır.
2. Siyonizm’in
Temel Tezatları/Zaaflarını Merkeze Alan Bir Strateji Çizmek
Strateji kuvvet kullanma, çare bulma ilim ve sanatı olduğuna
göre Siyonizm’in güçlü ve zayıf yanlarının çok iyi analiz edilmesi ve ona göre
bir planlama yapılması gerekmektedir. Siyonizm’in uyguladığı strateji ve
taktiklerin genel yapısını analiz edebilmek ve karşı strateji geliştirebilmek
için Siyonizm’in güçlü yanlarını, mantığını, zaaflarını ve kendi içinde
barındırdığı tezatları ortaya çıkarmak son derece önemlidir. Buna ilişkin
çerçeve ana hatları ile yukarıda verilmiştir.
Genelde Yahudilerin, özelde Siyonistlerin elinde iki önemli
güç bulunmaktadır: Para ve medya. Bu iki güç aracılığıyla
dünyanın değişik ülkelerinde güçlü lobiler kurmuşlardır. Bu
lobiler aracılığıyla hükûmetler, medya, iş dünyası, akademik dünya ve aydınlar
üzerinde yoğun baskı uygulanmaktadır. Lobi faaliyeti ile genelde Siyonizm’in
özelde İsrail’in istek, politika ve stratejileri ülkelerin aleyhine olacak
tarzda şekillendirilmektedir. Dijital teknolojinin, iletişim ve ulaşımın
getirdiği kolaylıklar, küresel bir olumsuzluğun yaygınlaşmasına sebebiyet
vermektedir. Siyonist İsrail’in yöneticilerinin uyguladığı vahşi, zalim ve
gaddar politikalar sonucunda sessiz kalan ülke yönetimleri ve uluslararası
kuruluşlar, yıpranmakta ve güven kaybına uğramaktadır. Hemen hemen tüm dünyada
milletler, aldatılmaktan dolayı devletlerine karşı güvensizlik duymaya
başlamışlardır. Millet/ulus devlet tezadı ortaya çıkmaktadır.
Siyonizm, tarihî süreçte uyguladığı politikalar, yaptığı
katliamlar ve yürüttüğü psikolojik savaş sonucu çok ciddi fay hatlarının ve
tezatların meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu tezatları aşağıdaki gibi
sınıflandırabiliriz:
· Siyonizm
Hakk’a isyan, haksız bir inanç ve felsefe üzerine inşa edilmiştir:
Siyonizm’in temel felsefesi, Siyonizm’in Amentüsü üzerine
inşa edilmiş olup hakkı inkâr etmekte ve tahrif etmektedir; kuvveti
kutsamaktadır. İsrail oğullarını efendi, seçilmiş üstün ırk olarak, diğer
insanları köle olarak kabul etmekte ve soykırımı meşru görmektedir. Bu
yapısından ve özelliğinden dolayı hem insan fıtratı ile hem de insanlıkla
çatışması; hem insanı hem de insanlığı bunalıma sürüklemesi kaçınılmazdır.
Öncelikle öne çıkarılması gereken bu temel zaaftır. Tüm iman edenlerin bunu
görmesi ve bilmesi, mücadelede temel moral güç olarak önemlidir.
· Siyonizm
çok küçük bir azınlığa dayanmaktadır:
Siyonist hareketin en ciddi zaaflarından biri sayısal olarak
çok az bir insan unsuruna sahip olmasıdır. Dünyadaki Yahudi nüfusunun yaklaşık
25 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. İsrail’in ise nüfusu 5 milyon
civarındadır. Gerek dünyadaki gerekse İsrail’deki Yahudi nüfusun tümü Siyonist
değildir. Siyonizm’e karşı olan çok sayıda Yahudi mevcuttur. Siyonizm bu
zaafını kurduğu ittifaklarla gidermektedir. Siyonizm Yahudi düşmanlığını
yayarak, teşvik ederek anti Siyonist olan Yahudileri tehlikeye maruz psikolojisi
içerisinde tutarak Siyonizm’e karşı çıkmalarını engellemektedir. Yapılacak
ciddi çalışmalarla Anti Siyonist olan Yahudilere adaletle davranılarak, güven
verilerek kurulan tezgâhtan kurtulmaları ve Siyonizm’e karşı çıkmaları
sağlanabilir. Siyonizm’in Hristiyan ve sekülerlerle kurduğu ittifak zincirini
kıracak çalışmalar yapılmalıdır. Çünkü Hristiyan dünyası Siyonizm’in
çalışmalarından çok şikâyetçidir. Hz. İsa’yı Kim Öldürdü? filminin
yapılması, Siyonist Evangelist ittifakını çözmek için yapılmış bir çalışmadır.
Bunun için Siyonizm’in nihai hedeflerinin müttefiklerine belgelendirilerek iyi
anlatılması önemlidir.
· Siyonizm’le
insanlık arasında ciddi bir tezat vardır:
Bugün Ortadoğu’da yaşanan sorun, sadece bu bölgeye has bir
sorun değildir. Bu, dünyayı kontrol etmek isteyen Siyonizm’le insanlığın tümü
arasındaki bir sorundur. Siyonizm Tevrat’ın tahrif edilerek yorumlanması ile
ortaya çıkmış hem dünya insanlığına hem de Yahudilere karşı suç işleyen bir
zihniyettir. “Seçilmiş halk” varsayımının nihai sonucu, “üstün ırk ve
soykırım” anlayışıdır. Siyonistler kendilerini birinci sınıf halk,
seçilmiş ırk olarak görürken, diğer insanları ikinci sınıf halk ve köle olarak
görmektedirler. Etnik temizliği meşru kabul etmektedirler. Yalanı, aldatmayı ve
sömürmeyi kendilerinin doğal hakkı olarak görmektedirler. Bu, Siyonistlerle tüm
insanlık arasındaki birinci derece tezattır, birinci derece fay hattıdır.
Bu bakış açısından dolayı isteklerine karşı direnen kim
olursa olsun onları yok etmeyi, dini bir gereklilik olarak görmektedirler.
Bugüne kadar sivilleri öldürmelerinin nedeni budur. Dolayısıyla Siyonistlerle
geri kalan tüm insanlık arasında açıktan ilan edilmemiş bir savaş vardır. Bu
gizli savaş, deşifre edilerek tüm insanlığa en güzel bir şekilde ve belgelendirilerek
anlatılmalıdır. Siyonizm’in tüm ülkelerde sorun çıkartmayı ilke edindiği ve
bunu dünya hâkimiyeti mücadelesi için verilecek Armagedon’a (Son Dünya
Hâkimiyet Savaşı) hazırlık olarak yaptıkları delilleri ile ortaya konulmalıdır.
Hedefe ulaşabilmeleri için insanlığın temel değerlerini yozlaştırarak
sürüleştirmek istedikleri iyi anlatılmalıdır.
Dünyadaki barışın önünde en ciddi tehlike bu hedeflerinden
dolayı Siyonizm’dir. Dünyada 21. yüzyılın başında yapılan pek çok ankette
barışın önünde en ciddi tehlike olarak İsrail ile ABD’nin
görülmesi böyle bir tezadın gittikçe derinleştiğini göstermektedir. O
nedenle uygulanacak politikalarla Siyonizm’le insanlık arasında ki bu tezat
teşhir edilerek daha da derinleştirilmeli ve insanlığın ortak tavır alması için
çalışılmalıdır.
· Ülke
yönetimleri ile Siyonist lobiler arasındaki tezat:
Siyonizm’in gücü, İsrail’de bir devletleri olmasından değil,
dünyada kurdukları güçlü lobilerden kaynaklanmaktadır. Bu lobiler, uluslararası
sermaye ve uluslararası medya desteğinden dolayı ülkelerin kaderlerinde
etkindirler. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde bir Yahudi lobisi bulmak
mümkündür. Siyonist lobinin en güçlü olduğu ülke ABD’dir. ABD yönetimleri
üzerine kurdukları para, medya, akademik baskı ile Siyonizm
korkulan, çekinilen, karşıya alınamayan bir güç hâline gelmiştir: “Yahudi
yumruğunun gücü, üzerini kaplayan Amerika’nın çelik eldiveninden ve bu
eldivenin içinde astar vazifesi gören folarlardan gelir.”[2]
ABD seçimlerinde Siyonist lobinin para gücü önemli bir
parametre olarak rol oynamaktadır. ABD’deki tüm seçimlerde Siyonist
sermayesinin gücünü görmek mümkündür.[3] Seçimlerde oynadıkları bu rolden dolayı ABD-İngiliz
yönetimlerinin Ortadoğu’da öngördükleri hoşa gitmeyen bir barış, bu lobi
tarafından daima engellenmiştir. Başkan Bush, Filistin’de yeni yerleşim
bölgelerinin kurulmamasını istediğinde İsrail Başbakanı Şaron tarafından
ciddiye alınmayarak suçlanmıştır: “Şaron ve Lobi, ABD Başkanına yüklendiler ve
kazandılar. …Şaron, Başkan Bush’un gözlerinde yenilgiyi gördü, ikisi karşı
karşıya geldi ve ilk çekilen Başkan oldu. Ancak Bush’un yenilmesinde anahtar
rolü oynayan ABD’deki İsrail yanlısı güçlerdi, İsrail veya Şaron’un kendisi
değil. (…) ABD’li yetkililer İsrail’in bazı eylemlerini yumuşak bir dille
eleştirdiler, ama ayakları üzerinde durabilecek bir Filistin devletinin
kurulmasına katkıda bulunmak için hiçbir şey yapmadılar. (…) Demokrat Parti
başkan adayları bu gerçekleri iyi biliyorlar; işte bu yüzden John Kerry 2004
yılında İsrail’e tam desteğini göstermek için mümkün olan her şeyi yaptı ve
Hillary Clinton bugün aynı şeyi yapıyor. Filistinlilere karşı İsrail
politikalarına ABD desteğinin sürmesi Lobi’nin ana hedeflerinde biridir, ancak
hırsları burada bitmemektedir. İsrail’in bölgenin egemen gücü olarak kalması
için ABD’nin destek olmasını da istemektedir. İsrail hükûmeti ve ABD’deki
İsrail yanlısı grupların, Bush yönetiminin Irak, Suriye ve İran’a yönelik
politikaları ile Ortadoğu’yu yeniden düzenleme planını şekillendirmek için
birlikte çalışmaları şaşırtıcı değildir.”[4]
Ülke yönetimleri üzerinde kurulmuş olan bu baskı ifşa
edilerek halkın yönetim üzerindeki denetimi ve baskısı artırılabilir. ABD’de
Siyonistlerle Neocon (Evangelistler) arasında kurulu ittifakın çözülmesi
istikametinde lobi faaliyetleri yürütülebilir. Amerikan milliyetçilerinin
(WASP) bu noktada ki rahatsızlıkları iyi değerlendirilebilir. Bu nedenle İslam
coğrafyasındaki tüm ülkelerde Siyonist lobinin etkisini kıracak tarzda halkın
teşkilatlanması sağlanmalıdır. Siyonizm’e ve onunla işbirliği içerisinde olan
tüm güçlere karşı en büyük güç, teşkilatlı halk hareketidir.
· Siyonist
baskı altındaki ülke yönetimleri ile halk arasındaki tezat:
Siyonist baskı altında olan ülke yönetimleri, iktidar
koltuğunu kaybetmemek için İsrail’in lehine ve fakat kendi ülkelerinin aleyhine
olan birçok karar ve uygulamaları kendi halkından saklamakta, halkı aldatmak
için yalan söylemektedirler. Halklar tek yönlü ve tek yanlı
şartlandırılmaktadır: “İsrail ve Lobi’nin baskısı, ABD’nin Irak’a saldırma
kararının arkasındaki tek etken değildi, ancak etkili faktörlerden biriydi.
Bazı Amerikalılar bunun bir petrol savaşı olduğuna inanıyor, ancak bu iddiayı
desteklemeye yönelik doğrudan bir kanıt hemen hemen hiç bulunmamaktadır. Aksine
savaş kısmen İsrail’i daha güvenli yapma isteğinden kaynaklanmıştır. (...)
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın danışmanı olan Philip Zelikow’a göre,
Irak’taki tehdit ABD’ye yönelik bir tehdit değildi. ‘Açıklanmayan
tehdit’ İsrail’e karşıydı; 2002 Eylül’ünde Zelikow Virginia
Üniversitesi’nde katılımcılara ‘Amerika hükûmetinin, herkesçe kabul edilecek
bir durum olmadığı için bu söylemi çok fazla kullanmak istemediğini’
açıklamıştır.”[5]
Bu yanılmaya rağmen gerçekler uzun süre saklanamadığı için
İsrail’e haksızca ve tek yanlı olarak verilen destek, aydınların ve halkın
tepkisine sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla ülke yönetimleri bu işbirlikçi
tavırdan dolayı yıpranmaktadır: “İsrail’e sorgusuz sualsiz verilen bu destek,
Birleşik Devletlerin Ortadoğu dışındaki pozisyonunu da zayıflatmaktadır.
Yabancı elitler sürekli olarak Birleşik Devletler’in İsrail’e bu destekleyici
imajını izlemektedir ve işgal edilmiş bölgelerde İsrail’e olan toleransını
ahlak dışı ve teröre karşı savaşta bir handikap olarak algılamaktadırlar.”
Örnek olarak Nisan 2004’de 52 eski İngiliz diplomat Başbakan Tony Blair’e bir
mektup göndererek İsrail-Filistin çatışmasının Batı ile Arap ve İslam dünyası
arasındaki ilişkileri zehirlediğini söylediler ve Bush ile Başbakan Ariel
Şaron’un politikalarının tek taraflı ve illegal olduğu konusunda uyarı
yaptılar…”[6]
İngiliz diplomatların Tony Blair’e yazdığı mektubun benzeri
2004 Mayıs’ında 50 emekli Amerikalı diplomat tarafından Başkan Bush’a
yazılmıştır.[7] Amerikan halkı, İsrail’in bu fütursuz tavrını barışın
önünde ciddi bir engel olarak görmekte olup yönetimin tavır almasını
istemektedir. 10-11 Nisan 2002 ve Mayıs 2003’te yapılan araştırmadaki bulgular,
İsrail’e karşı duyulan tepkinin bir göstergesiydi.[8] Bu nedenle Siyonist Lobinin yönetimler üzerinde kurduğu
bu yıpratıcı baskı ifşa edilerek, kamuoyunun kendi ülkelerindeki yönetimlerin
üzerindeki baskısı harekete geçirilmelidir.
· Siyonist
Yahudilerle Siyonist olmayan Yahudiler arasındaki tezat ve
Siyonistler arasındaki tezat:
Siyonistlerin uyguladıkları politikalardan dolayı rahatsız
olan ve karşı çıkan Yahudi din adamları, bilim insanları, aydınlar ve halk
vardır. Ancak devlet erkini eline geçirmiş Siyonist bir grup, dünyevi bir
iktidar için dinî ve dindarı istismar etmekte ve kutsal metinleri çarpıtıp
kullanmaktadır. Bu anlayışa, Nathan Weinstock Siyonizm İsrail’e Karşı kitabında
dikkat çekmekte ve karşı çıkmaktadır: “İsrail’de haham gericiliği galip
geliyorsa, Siyonist inanışın Hazreti Musa’nın dinine sarılmaktan başka tutanağı
olmadığı içindir. ‘Seçilmiş Halk’ ve ‘Vaat Edilmiş Toprak’ kavramlarını silip
atın, Siyonizm’in temeli bir anda çöker. Onun için dinî partiler güçlerini
tuhaf bir şekilde agnostik Siyonistlerin suç ortaklığından alırlar. İsrail’in
Siyonist yapısının iç tutarlılığı, din adamlarının otoritesini güçlendirmeye
ülkenin yöneticilerini mecbur bırakmıştır. Okul programlarına mecburî din
derslerini koyan, Ben Gurion’un etkisi altındaki sosyal demokrat “Mapai”
partisi olmuştur, dinci partiler değil.”[9]
Profesör Israel Shahak, İsrail Devletinde Irkçılık kitabında
Siyonistlerin beyin yıkamasının Yahudi halkında yaptığı tahribatı dile
getirerek uygulamalara karşı çıkmıştır: “Yahudiler inanır ve günde üç kere bir
Yahudi’nin Allah’a ve ancak Allah’a sadakatle bağlı kalması gerektiğini
söylerler: “Tanrın Yahova’yı bütün kalbinle, bütün ruhunla ve bütün gücünle
seveceksin” (Tesniye, böl. 6, cümle 5). Çok küçük bir azınlık hâlâ buna inanır.
Fakat bana öyle geliyor ki Yahudi halkının büyük çoğunluğu Tanrısını kaybetti
ve Onun yerine bir put koydu, tıpkı bir heykelini dikmek için, uğruna bütün
altınlarını vererek diktirdikleri altın buzağıya çölde taptıkları zamanki gibi.
Onların modern putunun adı İsrail devletidir.”[10]
Hayatını Siyonizm’e adayan Siyonist önderlerden, Truman
zamanından beri “Lobi”de birinci plânda bir rol oynayan, Başkanlar Konferansı
kurucusu, Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Nahum Goldman, Kasım 1976’da
(İsrail’de Menahem Begin iktidardaydı) Siyonist politikaların
“yıkıcı bir güç” ve Ortadoğu barışına “büyük bir engel” olduğunu görüp Başkan
Carter ve danışmanları Vance ile Brzezinski’ye, “Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki Siyonist lobiyi kırmalarını.” teklif
etmiştir.[11]
Keza İsrail’in uyguladığı politikaları tehlikeli bulduğu
için Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Edgar Bronfman Sr, 2003
yılında Başkan Bush’tan İsrail’in, “güvenlik duvarı’” inşaatını durdurmasını
istemiştir. Benzer bir şekilde İsrail Siyaset Forumu Başkanı Seymour Reich,
Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’a 2005 Kasım ayında İsrail’in Gazze
Şeridi’ndeki kritik bir sınırı tekrar açması için baskı yapmasını
önermiştir. 2005 yılında yapılan araştırmalar; “Genç Amerikan Yahudi
nüfusunun İsrail’e karşı çok daha fazla kararsız bir tutum sergilemekte’’ ve
“Birleşik Devletler Yahudilerinin İsrail’e olan bağlılıkları son 2 yılda düşme
eğiliminde olduğunu göstermiştir.”[12]
Görülebileceği gibi hem Siyonistlerin tümü hem de
Yahudilerin tümü aynı şeyleri düşünmemekte, uygulanan politikaların tümüne
destek vermemektedirler. Genel olarak toplumlar homojen olmayıp
kötülükleri icra edenler, kötülüğe karşı çıkanlar ve kötülükler karşısında
sessiz kalanlar olmak üzere üç farklı tavır sergileyen insan unsuru
bulunmaktadır. İsrail oğullarının geçmişinde bu üç farklı grup içerisinde,
zalimlerin baskın olmasının çok acı sonuçlar doğurduğu bizzat Yahudiler
tarafından bilinmektedir. (7 A’râf suresi 160-169)
Geçmişte Hz. Musa’nın kavminde “hakka ileten ve onunla
adalet yapan bir topluluğun var olması” (7/159) gibi, bugün de
Yahudiler arasında hakkı ve adaleti ayakta tutmak isteyen, zulme karşı olan
insanlar mevcuttur. Geçmişte ataları, sözlerin çarpıtılarak zulmün ve fesadın
yaygınlaşmasına nasıl karşı çıkmışsa bugün de bu insanlar aynı şekilde karşı
çıkacaktır/çıkmaktadırlar.
Müslümanlara bugün düşen görev, bu insanları bulup ortaya
çıkarmak, onları, ‘zulme karşı çıkma’ konusunda ikna etmektir. Öyleyse
yapılması gereken, bu tür gayrimemnunların seslerinin duyulmasını sağlamaktır.
Yapılması gereken, Siyonistlere karşı Siyonist olmayanları desteklemek,
Siyonist politikalara karşı çıkmasını sağlamaktır. Yapılması
gereken, Siyonist politikaların Yahudi halkının menfaatine olmadığına
Yahudileri ikna edebilmektir.
· Tarihteki
ilâhî ceza Yahudilere hatırlatılarak tefekkür etmeleri sağlanmalıdır:
Dünyanın en modern silahları ile donatılmış ve ABD’den her
türlü lojistik desteği alan İsrail ordusuna karşı Hizbullah’ın ve HAMAS’ın
gösterdiği başarı, Allah’ın Yahudilere bir ikazı, bir uyarısıdır. Tarihte
İsrail oğullarının iki kez sürgün edilmesindeki ilahi cezanın gelişinin nedeni,
İsrail oğullarının büyük çoğunluğunun fesat, zulüm ve isyanda aşırılığa kaçmış
olmalarıydı. (7 A’râf 160-169; 17 İsrâ 4-7) Gerek Kur’ân’da ve gerekse
Tevrat’ta İsrail oğullarına geçmişte yaptıkları zulümlerden dolayı
çarptırıldıkları cezalar anlatılmaktadır. Tevrat’ın, Tesniye
28/15-68, Leviller 26/14-39, Yas 28/36-65 bölümlerinde cezalandırılma
nedenleri ve cezalandırılma şekilleri açıklanmaktadır. Öngörülen cezalar,
insanın tüylerini diken diken etmeye yeter de artar bile.
Tüm Yahudileri Kitab-ı Mukaddes’te yer alan bu ve buna
benzer ayetler üzerinde düşünmeye davet etmek, bugün öncelikle yapılması
gereken önemli bir tebliğ faaliyeti olarak öngörülmelidir.
· Antisemitist
söylemler Siyonizm’in Truva atıdır:
Hiçbir ırk ve hiçbir millet yaratılıştan topyekûn iyi ve
topyekûn kötü değildir; topyekûn üstün ve topyekûn aşağılık değildir. Genetik
olarak böyle bir tasnif, böyle bir sınıflama yapılamaz. Bu ilahi adalete
aykırıdır. İslam’da insanların birbirlerine karşı üstünlüğünün ölçüsü “takva”
kavramı ile formüle edilmiştir. (49/13) Her ırk ve her millet içerisinde
Kur’ân’da (7/160-169) genel çerçevede belirtilen üç grup insan unsuru (kötülüğü
icra edenler, kötülüğe karşı çıkanlar, nemelazımcılar) vardır. Asıl mücadele,
birinci ve ikinci gruplar arasında; şuurlu iman edenlerle şuurlu inkâr edenler
arasındadır. Sessiz kalabalıklar seyircidirler. Toplum ilk iki grubun
mücadelesi ile yön ve şekil almaktadır. Yahudiler için de bu kanuniyet
geçerlidir. Kur’ân’daki kavramlara ve hitaplara bu açıdan çok dikkat
edilmelidir: “İsrail oğullarından küfredenlere, Davud ve Meryem Oğlu İsa
diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları
nedeniyledir. Yapmakta oldukları münkirden (çirkin iş) birbirlerini sakındırmıyorlardı.
Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!” (5 Mâide 78-79). Bu nedenle bir ırkı, bir
milleti toptan suçlu ve kötü olarak görmekten kaynaklanan bir düşmanlık
anlamına gelen antisemit bir söylem yanlıştır, tehlikelidir.
Bu konuda yapılacak provokasyonların tuzağına düşülmemelidir.
İkinci Dünya Savaşı’nda antisemit hareketlerden dolayı
Yahudilerin, Siyonist Yahudilerin değil, Nazı-Faşist-Siyonizm iş birliği sonucu
maruz kaldıkları katliam insanlığın şuur altında nefret dolu bir öfkeyi
yerleştirmiştir.[13] İşte bu şuur altını iyi okuyan Siyonist Lobiler,
Yahudilerin maruz kaldıkları bu zulmü kullanmakta mahirdirler. Siyonist
politikaları uygulayan İsrail devletine ilişkin bir eleştirinin etkisini kırmak
için antisemitizmi bir silah olarak kullanıp bütün muhatapları bu silahla
yıpratmak istemektedirler.[14]
O nedenle ırkçılık anlamı taşıyacak tüm tutum, tavır ve
söylemler yanlıştır. Siyonistlerin ekmeğine yağ süren söylem, davranış ve
hareketlerdir. Anti Siyonistleri zora sokacak Siyonistlerin işini
kolaylaştıracak her türlü söz, fikir, düşünce ve davranıştan kaçınılmalıdır.
İslâm coğrafyasında bu incelik yakalanamadığı için körü körüne bir Yahudi
düşmanlığı yapılmıştır. Bir kavim, millet genetik yapısından dolayı ne üstündür
ne de aşağılıktır. Irklar, boylar ve milletler İlâhî sünnetin bir gerçeği
olarak vardır. (49 Hucurât 13; 30 Rûm 22)
Siyonistler, Yahudi düşmanlığının diri olmasını, kendi
stratejilerinin bir unsuru olarak görmekte ve kullanmaktadırlar. Antisemitizmi
bir fırsat olarak görmektedirler. Onun için
Herzl; “Antisemitler bizim en emin dostlarımız, antisemit ülkeler
müttefiklerimiz hâline gelecekler.”[15] demiştir.
Yahudilerin tümü Siyonist değildir. Siyonist ile Yahudi,
Siyonizm ile Yahudilik arasındaki ayrıma yol boyu dikkat edilmelidir.
Siyonistlerin yaptıkları çirkinlik, yanlışlık ve zulümler genelleştirilerek bir
millete şamil kılınarak suçlanmamalıdır. Siyonist olan Yahudilerle Siyonist
olmayan Yahudiler arasında uygulanan politikalardan dolayı gittikçe derinleşen
bir tezat vardır. Bu tezat iyi görülmelidir. Siyonistlerin yaptığı katliam ve
zulümlerden dolayı tüm Yahudileri sorumlu tutmak ve itham etmek yanlıştır ve de
tehlikelidir! Söylemlerde bu ince çizgiye dikkat edilmelidir.
Türkiye, Siyonizm’e karşı mücadelesinde yukarıda ortaya
koyduğumuz ana tezatları merkeze alacak bir politika ve strateji
benimsemelidir. Bunun için Türkiye’de devlet yapısında yeni bir yapılanma
gerçekleştirilmesinde fayda vardır.
Türkiye’de Müslüman Ülkeler Bakanlığı Kurulmalıdır
Siyonizm’in stratejisinin temel unsurlarından
biri, hedef ülkeleri, “Böl, parçala ve yok et!” yaklaşımıdır.
Siyonizm’in bu coğrafyada stratejik hedefi ise İslâm ülkelerini bölmek,
parçalamak ve birbirleriyle savaştırmaktır. İsrail’in bazı Sünni Arap ülkeleri
ile İran’a karşı oluşturduğu ittifaka ve bazı Arap ülkeleri ile
yaptığı Abraham Antlaşması’na bu açıdan bakılmasında fayda vardır. O
nedenle Siyonizm’e karşı verilecek mücadelenin nirengi noktalarından biri,
İslâm dünyasının bir ve bütün olarak hareket edebilme imkânına
kavuşturulmasıdır. Bunun için Türkiye Müslüman Ülkeler Bakanlığı adı altında
bir bakanlık ihdas etmeli ve ona gereken ağırlığı ve önemi vermelidir. Bu
bakanlığın görev ve sorumluluğu aşağıdaki gibi özetlenebilir:
· İslâm
Ülkeleri ile ilgili veri bankası kurmak:
İslâm ülkeleri ile ilgili gerçekçi bir veri bankası
kurmak, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, sanayileşme düzeylerini; ülkelerin
jeostratejik, jeoekonomik, sosyokültürel ve inanç değerleri açılarından gerçek
bir analizini yapmak; imkân ve ihtiyaçlarını belirlemek.
• İslâm ülkelerinin birlik ve dayanışmasını
sağlamak amaçlı birleşik cephe hareketi için bakanlık bünyesinde merkezi
bir yapı kurmak:
– İslâm
ülkelerinin birlik ve dayanışmasını sağlamak için geçmişe takılıp
kalmamak, geçmişte vuku bulan olayları bugüne taşımamak, geçmişi geçmişte
bırakarak kin ve nefret duygularını kalbimizden söküp atmak: “Rabbimiz, bizi ve
bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman etmiş
olanlara karşı bir kin bırakma…” (59/10) ayetinin gereğini yapmak,
– Ümmet
arasındaki ihtilafları çözmek için seferberlik ilan etmek, Emperyalizmle
aramızdaki tezadın önüne etnik, mezhepsel, kültürel farklılıklarımızı
geçirmemek ve Hucurât suresinin 9. ve 10. ayetlerinin gereğini
yapmak,
– Her
türlü etnik ve mezhepsel çatışmayı engelleyecek bir dil ve tavır sergilenmek,
– İslâm
ülkelerinde okutulan ders kitaplarındaki düşmanlığı teşvik, tahrik eden
ifadelerin, anlatımların, metinlerin müfredattan kaldırılması için girişimde
bulunmak,
– Bölgenin
tarihini, ortak komisyonlar tarafından yeniden yazdırmak,
– Müslüman
ülkeler arasındaki ihtilafların tespiti ve çözüm yollarının bulunması için
çalışmalar yapmak,
– İslâm
ülkeleri arasında birlik ve dayanışmanın sağlanması için bir yol haritası
ortaya koymak ve planlama yapmak,
– Müslüman
ülkelerin iç sorunlarının çözümü için çalışmalar yapmak,
– Müslüman
ülkeler arasındaki sorunların çözümü için çalışmalar yapmak, temas grupları
kurmak, diyalogları geliştirmek ve sağlamlaştırmak, Bölgeyi ilgilendiren su
sorunu gibi ortak sorunları, ortak çalışma gruplarının çalışması ile gidermek,
– Suriye,
Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Irak, İran, Pakistan, Yemen, Sudan,
Libya, Somali, BAE, Bahreyn ve Afganistan ile ilgili özel diyalog grupları
kurup aralarında var olan ihtilafları kardeşlik zemininde çözüme kavuşturmak,
– İslâm
Birliğinin kuruluş çalışmalarını yapmak. İslâm ülkeleri arasında var olan
oluşumları analiz edip devam edip etmemeleri konusunda bir yol haritası
belirlemek,
– D-8’leri
yeniden yapılandırmak, D-60’lar için çalışmaları başlatmak; üst parlamento, üst
hukuk, ekonomik iş birliği, savunma iş birliği örgütünün kurulması, özel bir
ordu kurulması ve belli periyotlarla ortak tatbikat yapılmasının planlamasını,
yol haritasını yapmak,
– Müslüman
ülkelerle ilgili tüm çalışmaları koordine etmek için girişimlerde bulunmak,
çalışmalar yapmak,
– Müslümanların
tüm insanlığa kazandırdıklarını belgesel olarak hazırlamak,
– Lobi
faaliyetlerinde bulunmak,
– Müslüman
ülkelerle ilgili çalışmalara yapmak üzere özel masalar kurmak, birimler kurmak,
öncelikle Filistin’le ilgili özel bir masanın/birimin acilen kurulmasını,
yapılandırılmasını sağlamak.
· Filistin’de
mücadele eden örgütleri bir üst kimlikte birleştirmek:
– Aralarındaki
ihtilafları çözmek ve ittifakı sağlamak,
– Yol
haritası çizmek, strateji belirlemek,
– Özel
eğitim vermek-lojistik destek sağlamak,
– Terörizme
kaymalarına mani olmak,
– Terörist
damgasını silme kampanyası açmak
• Filistin Devleti’nin tanınmasının
yaygınlaştırılması eylem planını yapmak:
– Filistin’i
devlet olarak tanımayan İslâm ülkelerinin -varsa- Filistin’i acilen devlet
olarak tanıması için eylem planı ortaya koymak;
– Filistin
Devleti’nin başkenti olarak Kudüs’ün tamamını kabul ettirmek,
– Kudüs’ün
Filistin Devleti’nin başkenti olarak kabul edilişinin ardından
Büyükelçiliklerin Kudüs’e taşınma kararının alınmasını ve taşınmasını sağlamak,
– İlişkilerin
konsolosluk düzeyinden, büyükelçilik düzeyine çıkarılmasını sağlamak,
– BM’de
İsrail’i destekleyen ve çekimser kalan ülkelerin, büyükelçiliklerini Kudüs’e
taşıma girişimlerini ertelemelerini sağlamak,
– İsrail’le
İslâm ülkelerinin yaptığı anlaşmaları, incelemek, iptal edilmeleri için gerekli
çalışmaları yapmak, İsrail’i bölgede tecrit etmek için gerekli girişimlerde
bulunmak,
– Bölgede
savaşan projeleri, küresel istila hareketini delillere, belgelere dayalı olarak
raporlandırıp özel olarak Müslümanlara, Müslüman ülkelerin yöneticilerine, bu
ülkelerin gönüllü kuruluşlarına, genel olarak tüm dünya kamuoyuna ve mazlum
milletlere anlatılmasını sağlamak ve onları ikna etmek, bu konuda tarihsel arka
planı iyi değerlendirmek,
– Filistin
konusunda İslâm ülkelerini kapsayan bir diyalog grubu kurmak,
– Filistin
Devleti/halkı için İslâm ülkelerini kapsayacak bir yardım fonu kurulmasını
sağlamak,
– Filistinlilere
çifte vatandaşlık verilmesini sağlamak,
– Filistin’le
gümrüksüz ticaret yapılması için gerekli alt yapıyı oluşturmak,
– Filistin
dışındaki Filistinliler diasporasını organize etmek için çalışmalarda bulunmak,
– Filistin
direnişini romanlaştırmak, filmleştirmek ve belgeseller hazırlamak.
Türkiye’de Siyonizm’e Karşı Özel Bir Psikolojik
Harekât Merkezi Kurulmalıdır
Yukarıda Siyonizm’e ilişkin genel çerçeve ve Siyonizm’in
yaklaşık 2000 yıllık tecrübesi, ekonomik imkânları göz önüne alındığında
Siyonizm’e karşı verilecek bir mücadele günübirlik olmaktan çıkarılıp uzun
vadeli bir mücadele düzlemine oturtulması gerekmektedir. Bu nedenle çok özel
bir psikolojik harekât merkezi, devlet yapısı içerisinde kurulmalıdır.
Bu merkez, sağlam teşkilatlanma, üstün bir strateji,
güçlü kadrolar üzerine kurulmalıdır. Bu merkez, ümmetin birliğini
inşa etmeyi hedefleyen topyekûn ve sınırsız bir mücadele anlayışına sahip
olmalı, “Teori ve pratiğin birlikteliği” ilkesine sadakatle bağlı olmalı ve
ümmeti “Öğretilmiş çaresizlikten” kurtaracak bir anlayış ve zihin inşa
etmelidir. Bunlar başarı için gerek şartlardır. Yeter şart ise Siyonizm
konusunda ihtisaslaşmalı, Siyonizm’in stratejisi- taktiklerini, ihanetlerini,
örgütsel yapısını, işbirlikçilerini ifşa edecek psikolojik harekâtı organize
etmeli; bu konuda İslâm dünyasında verilen mücadeleler arasında koordinasyonu
ve senkronizasyonu sağlamak üzere Müslüman Ülkeler Bakanlığı ile koordinasyon
içerisinde bulunmalıdır.
Bu merkez Kudüs Davasını gündemde tutmak
için, periyodik duyurular, aydınlatma amaçlı ortak ilanlar-basın
açıklamaları yapmalıdır.
Bu merkez; Türkiye vatandaşı
Yahudilerle ilgili olarak aşağıdaki görevleri icra etmelidir:
· Türkiye
vatandaşı Yahudilerin İsrail’de askerlik yapmalarına mani olunması
için ilgili birimler nezdinde girişimlerde bulunmak,
· Bu konuda
geçmişte İsrail’le imzalanmış ikili anlaşma varsa iptal edilmesini sağlamak,
· Çifte
vatandaşlık sahibi olup MOSSAD ajanı olanları deşifre edip vatandaşlıktan
çıkarılması için gerekli çalışmaları yapmak.
İsrail’in Elindeki Kitle İmha Silahları ile İlgili
Psikolojik Harekât Yapmak
İsrail, Ortadoğu coğrafyasında nükleer, kimyasal, biyolojik
silahlara sahip olan ve bu konuda sürekli çalışma içerisinde bulunan tek
ülkedir. İsrail’in kitle imha silahlarına sahip olması, bugüne kadar dünyanın
gündemine girememiştir. O nedenle bu merkez, bu konuyu önce Türkiye, sonra
İslâm ülkeleri sonra da tüm dünyanın gündemine taşıyacak bir psikolojik
harekâtı organize etmelidir.
BM’nin, Özel Olarak İsrail-Filistin’le, Genel Olarak
Mazlum Milletlerin Lehine Aldığı Kararların Uygulanması İçin Psikolojik Harekât
Planlaması Yapmak
BM’nin İsrail-Filistin’le ilgili geçmişte aldığı kararların
uygulanması için kamuoyu oluşturmalıdır. Bunun için BM’de ABD’nin İsrail’le
ilgili veto ettiği kararları ve BM’de ABD’nin veto etmeyip İsrail’in
uygulamadığı kararları gündeme taşıyarak İsrail ve ABD aleyhine kamuoyunun
oluşmasını sağlamalı, çifte standart uygulanmasının sebep ve sonuçlarını tartışmalı,
BM’nin görevini ifa etmesi için kamuoyu baskısını diri
tutmalıdır. Bu konuda aydınlatma amaçlı ilanlar-basın açıklamaları
yapmalı, konferans, seminer ve paneller organize etmelidir.
İsrail’in İşgal Ettiği Topraklardan Çıkarılması
İçin Psikolojik Harekât Planlanması Yapmak
· İsrail’in,
1967 sınırlarına çekilmesini sağlamak için bir strateji belirlemek,
· İsrail’in
Golan Tepelerinden ve Suriye içerisine girdiği 60 km’lik alandan geri
çekilmesini sağlamak için girişimlerde bulunmak,
· Filistin
ile Suriye-Ürdün geçiş yollarının ve Gazze-Batı Şeria ulaşım hattının
kurulmasını sağlamak için gerekeni yapmak,
· İsrail’e kademeli
yaptırım uygulamak için bir strateji geliştirmek, politika belirlemek, planlama
yapmak; BM’de ve dünyanın tüm ülkelerinde çalışmalar yapmak; zulmünden vaz
geçmezse İsrail’i rahatsız edecek eylemleri yaygınlaştırmak,
• Gerekli durumlarda İsrail’e
karşı ekonomik boykot ve ekonomik ambargo uygulanmasını ilgili birimlerle
görüşerek planlamak, uygulamak, genişletmek-yaygınlaştırmak.
İsrail/Siyonist/ABD mallarına, bazı markalara kademeli genişlemeli boykot ilan
edip organize etmek. 1.8 milyar Müslüman, ekonomik olarak çok büyük bir
pazardır. Bu pazarda Batının ürettiği birçok mal, ürün tüketilmektedir. İsrail
dahil, İsrail’e destek veren tüm Batılı şirketlerin mallarına karşı yapılacak
bir ekonomik boykot, ‘Karikatür olayında’ olduğu gibi, son derece etkili
olacaktır. Uluslararası rekabet böyle bir ekonomik boykotun sonuçlarına
katlanamaz. Bu, uluslararası şirketlerin Siyonist İsrail’e bizzat baskı
uygulamasına neden olabilir. Bu gerçek göz ardı edilmemelidir.
· İsrail’i hem
bölgede hem de mazlum milletler nezdinde yalnızlaştırmak ve tecrit etmek için
politikalar ve strateji-taktikler geliştirmelidir.
· İsrail
ile yapılan ikili anlaşmalar, Abraham Antlaşması gibi, gözden
geçirilmeli, devletin ilgili birimleri ile koordinasyon içerisinde gelişmelere
bağlı olarak anlaşmaların iptali için bir yol haritası ortaya koymalı;
kısa-orta-uzun vadede iptal edilebileceklerin planlamasını yapmak üzere
Psikolojik harekât planlamalıdır.
· İsrail’le
iş birliği yapmakta ısrarcı olan Müslüman ülkelerin analizi son derece dikkatli
bir şekilde yapılmalıdır. “İş birlikçi ülke yönetimleri kimlerdir, sebebi
nedir? Yönetimlere özel bir menfaat sağlamakta mıdır?” “İş birliğinin
düzeyi, işbirliğinin sebebi nedir? İttifakı çözmek için neler yapılabilir?”
“Tarafsızlaştırmak mümkün mü?” “Bunlar mümkün değilse yalnızlaştırmak için
neler yapılabilir?” “Ekonomik boykot ve ekonomik ambargo uygulanabilir mi?”
sorularının cevaplarını verip gerekli adımları zamanında atmak.
Filistin’e Uygulanan Ambargonun Kırılması
İçin Psikolojik Harekât Planlamak ve Uygulamak
Bunun için bir yol haritası belirleyerek Türkiye’deki ilgili
birimin/birimlerin girişimde bulunmasını sağlamak, Öncelikle Mısır kapılarının
Filistin’e açılması için Mısır ile girişimde bulunmak, Mısır’ı ikna etmek;
kara-deniz-hava ulaşımının açılması için uluslararası kuruluşları ve kamuoyunu
harekete geçirmek.
Filistin’le İlgili İnşa Edilen Yanlış Algıları
Değiştirmek (Algı Yönetimi) Amaçlı Bir Psikolojik Harekât Yapmak
“Filistin Bizim Sorunumuz Değil”, “Ne Olacak?” “30 Yıldır Ne
Değişti?”, “Sadece Bağırdık-Adamlar İstediklerini Adım Adım
Gerçekleştirdi.” algısını değiştirmek için çalışmalar yapılmalıdır. Bu
algıyı değiştirmek için; tarihsel arka plan anlatılmalı, Türkiye’nin ve
İslâm dünyasının güvenliği ile ilgisi kurulmalı, FKÖ-HAMAS ve Hizbullah’ın
mücadelesi, etkileri anlatılmalı, tarihten eşdeğer örnekler gösterilmelidir.
Filistin/Kudüs’ün İslâm dünyasının son savunma hattı olduğu millete/ümmete
gerçekçi bir şekilde anlatılmalı ve ikna edilmelidir.
Bu bağlamda “Sorun Filistin Değil İsrail Sorunu”, “Yahudi
Değil Siyonizm Sorunu” olarak ele alınıp değerlendirilmelidir. Oluşan
algıyı değiştirmek için konferans-panel-seminer-kongre
düzenlemek, Filistin-Kudüs’ün tarihsel arka planı, Bir fesat-fitne
hareketi olarak Siyonizm ve küresel savaş senaryoları, mevcut biyolojik savaşın
kapsamı, amacı ve hedefleri, millete ve ümmete anlatılmalıdır.
Siyonizm’e Karşı Birleşik Cephe Kurulması
İçin Psikolojik Harekât Başlatmak ve Devam Ettirmek
Bunun için Anti Siyonist Yahudi, Hristiyan, Müslümanların
birlikte hareket edebilmeleri için politika geliştirmek, planlama yapmak,
strateji belirlemek, Yahudi karşıtı olmayan Siyonist karşıtı olan bir söylem
geliştirmek ve yaygınlaştırmak.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın Yapması Gerekenler
Kudüs-Filistin meselesinin, Siyonizm’in Millî
Eğitim Bakanlığı müfredatına konmasını sağlayarak genç nesillerde bir şuur inşa
etmek ve geleceğe hazırlamak,
Filistinli liseli gençlere burslu eğitim-öğretim imkânı
sağlamak.
YÖK’te, İslâm Ülkeleri Enstitüsü/Enstitüleri
Kurulmalıdır
· Bu
enstitüler, belli bir stratejiye uygun olarak, koordinasyon içerisinde;
– Filistin ile ilgili özel raporlar
hazırlamalı,
– İslâm ülkeleri ile ilgili belli bir
plan ve proje dâhilinde master ve doktora tezleri yaptırmalı,
– İslâm ülkelerinden master ve
doktora öğrencisi almalı,
– Filistinli gençlere master ve
doktora eğitim imkânı sağlamalı,
– İslâm ülkelerinden akademisyen /
uzman getirmeli,
– Batı’ya göç etmiş ilim adamlarını
Türkiye’ye getirmeyi, organize etmeli,
– Belli aralıklarla Filistin
(Kudüs-Filistin Meselesi) konulu uluslararası kongre düzenlemelidirler (değişik
boyutları ile uluslararası hukuk vb.).
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın-Müftülüklerin Yapması Gerekenler
· Ümmetin birlik ve
dayanışmasını sağlayacak ortak paydalar oluşturmak,
· İhtilaflı
konuların ulema arasında arka planda tartışmasını sağlamak-kamuoyu önünde
tartışma yapılmasını engellemek,
· Ortak mutabakat
olsa bile toplumu nasıl etkileyeceğini göz önüne alarak kamuoyuna açıklamak ya
da açıklamamak veya açıklamayı zamana yaymak,
· Sürekli ihtilaflı
konuları gündeme getirip kargaşa çıkaranlarla ilgili bir yol haritası
belirlemek,
· ‘Müslüman Âlimler
Birliği’ ile ilişki kurmak; özel bir platform oluşturmak, ümmet arasındaki
etnik ve mezhebi ihtilafları ortak bir zeminde çözüme kavuşturmak,
· 21. asırda
Müslümanların karşı karşıya kaldığı sorunlara, Kur’ân ve Sünnet merkezli
çözümler üretmek, bu konuda master ve doktora tezleri yapılmasını teşvik etmek,
hatta bir fon oluşturmak,
· Müslümanlar
arasındaki ihtilafları “En güzel tarzda mücadele” anlayışı içerisinde çözüme
kavuşturacak bir dil ve söylem geliştirmek,
· Siyonizm’e,
Yahudilere, İsrail oğullarına karşı Kur’ân ve Sünnet merkezli bir söylem ve dil
geliştirmek,
· Siyonizm’e karşı
anti Siyonist, Yahudi ve Hristiyanlarla bir birleşik cephenin kurulabilmesinin
teorik ve pratik temellerini oluşturmak.
Yerel Yönetimler-Belediyelerin Yapması Gerekenler
· Bölgelerinde
Kudüs ve Filistin’i hatırlatacak şekilde cadde, sokak ve mahalle isimleri
vermek,
· Özelde
Türkiye’de, genelde İslâm ülkelerinde Kudüs’le kardeş şehirler ilan etmek için
girişimlerde bulunmak,
· Kudüs- Filistin
İle ilgili “Panorama-1453” gibi “Panorama-Kudüs” ü İstanbul ve Ankara’da
yapmak,
· Kudüs’ün
maketlerini belli yol ve merkezlere yerleştirmek,
· Zaman zaman (bez)
afişlemeler yapmak,
· Her yıl Kudüs
günü düzenlemek,
· Filistin ve
Kudüs’e geziler düzenlemek ve gezileri topluma yaymak, THY’nin
indirim yapmasını sağlamak, zenginlerin finanse etmesini sağlamak, bu konuda
diğer İslâm ülkelerindeki şehirlerle birlikte hareket etmek.
Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve MİT’in
Yapması Gerekenler
Türkiye, Filistin devletini tanıdığına göre ilişkilerin iki
devlet arasındaki ilişkiler şeklinde düzenlenmesinde çok büyük fayda vardır.
Filistin’in devlet şeklinde organize edilebilmesi için gerekli personel eğitimi
verilmeli, devlet altyapısının kurulabilmesi sağlanmalıdır.
Bu aşamada MSB ve İçişleri Bakanlığı ve MİT Filistin’in
Güvenlik Sistemini (Ordu-Polis-İstihbarat) yeniden düzenlemeli, her türlü
askerî ve istihbarat desteği vermeli; silah ve istihbarat için gerekli
donanımlar sağlanmalıdır.
Filistin güvenlik birimleri, her türlü savaşa göre
eğitilmelidir; Filistin devleti düzenli orduya kavuşturulmalıdır. ABD’nin
İsrail’e her türlü silah ve istihbarat desteği vermesinin mantığı neyse,
Türkiye’nin güvenlik anlamında Filistin’e her türlü yardım etmesinin de mantığı
odur.
Türkiye’nin Libya ile kurduğu Mavi Vatan projesinin
benzerini Gazze’nin deniz sahili üzerinden Filistin devleti ile kurabilir. Bu
konuda yapılacak tüm girişimlerin psikolojik çok büyük etkisi olacaktır.
Türkiye’de İsrail’e hizmet sunan, Kürecik üssü gibi tüm NATO
ve ABD üsleri, kademeli bir şekilde kapatılmalıdır.
Filistin Devleti’ne yapılabilecek her türlü silah ve
teknoloji yardımı için Filistin devletini tanıyan diğer İslâm ülkelerinde
girişimlerde bulunulmalıdır.
Filistin devletine, Türkiye-İran-Mısır ve Pakistan’ın
garantör ülke olmasının sağlanması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.
Türkiye’nin Kıbrıs’ta (kara-deniz-hava) kurduğu üslerin benzerini Filistin’de
kurmalı, bunun için İslâm ülkelerinin desteğini kazanmalıdır. Ayrıca Türkiye
Doğu Akdeniz’de düzenli donanma bulundurmalıdır.
Gönüllü Kuruluşların Yapması Gerekenler
Değerler sistemi açısından baktığımızda siyaset, bir değer
sisteminin, iktidarı elde etmek, muhafaza etmek ve diğer değer
sistemleri ile uzlaşmaz bir çatışmaya girmeden toplumsal bütünleşmeyi
gerçekleştirmek amacıyla yaptığı faaliyetler bütünüdür.
Parlamento içi siyaset, siyasi partiler aracılığıyla
parlamentoyu hedefleyen ve onun aracılığıyla bir güç ve iktidar arayışı
faaliyeti iken; parlamento dışı siyaset, partiler, cemaatler, sivil toplum
örgütleri ve benzer yapılar tarafından yürütülen bir iktidar olma faaliyetidir.
Genelde parlamento dışı siyasetin amacı parlamentoya girmek değildir.
Parlamento içi siyaset üzerinde baskı gücü oluşturarak, onu milletin/ümmetin
emrinde verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak, yanlışlarını düzeltmek,
doğrularında destek vermek, projeler üreterek parlamento içi siyaseti
yönlendirmektir. Milleti/ümmeti teşkilatlı toplum hâline getirmektir. İnsan
vücudundaki kılcal damarlar ya da sınır sistemi gibi toplumun her kesimine
nüfuz etmek, milleti/ümmeti bütünleştirmek, kaynaştırmak ve bir güç olarak
ortaya çıkarmaktır. Böylece uluslararası güçlerin Türkiye’deki siyasal
iktidarlar üzerindeki baskısını kırmak, sapmasına ve yanlış yapmasına mani
olmak amaçları arasındadır. Parlamento dışı siyasetin denetleyici,
yönlendirici, inşa ve irşat edici bir rolü olmalıdır. Parlamento dışı siyaset
“Seni eğri kılıçlarımızla düzeltiriz ya Ömer!” diyen/diyebilen sahabenin
siyasetidir, siyaset anlayışıdır.
Bize göre parlamento dışı siyaset, cemaatler, sivil toplum
örgütleri ve benzer yapılar tarafından yürütülen, fıtrî değerlerin iktidar
olması/iktidarda kalması için gerekli tavrı ortaya koyan, rey almayı değil
fıtrat ekseninde toplumsal değişimi öngören, parlamentonun dışında ve fakat
parlamento içi siyaset, devlet ve tüm güç odakları üzerinde baskı, denetleme,
yönlendirme, şekillendirme gücünü temsil eden sınırsız, topyekûn ve
teşkilatlı bir mücadelenin adıdır.
Parlamento dışı siyaseti
bu kapsamda değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’deki gönüllü
kuruluşların/STK’ların/cemaatlerin/hareketlerin öncelikle yapması gereken, bir
partinin arka bahçesi olmadan, hakkın ve adaletin inşası için çalışmak; siyasi
iktidarları hak ve adalet çerçevesinde küresel güçlere karşı savunmak, korumak,
mücadelelerinde onlara yardımcı olacak çalışmalar yapmaktır. O nedenle
aralarında bir üst kimlik inşa ederek hem Türkiye’de hem de İslâm coğrafyasında
sorumluluklarını yerine getirmek, bugün için en acil ve önemli görevlerden
biridir.
Bu kapsamda Filistin meselesini ele aldığımızda yapılması
gerekenleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
· Öncelikle
Türkiye’deki gönüllü kuruluşlar, kendi içlerinde bir üst dayanışma birliği
kurmalı; sonra bunu İslâm ülkelerine taşıyıp hayata geçirmelidir. Bu grup,
İslâm ülkeleri arasındaki birliği, beraberliği, dayanışmayı sağlamayı
hedeflemelidir. Bu nedenle çok yönlü, çok boyutlu, bir stratejik plan çizip
çalışmalıdır. Bu noktada medya ve internet sistemi en verimli şekilde
kullanılarak bilgi kirliliğini engelleyecek tarzda bir çalışma içerisinde
bulunmalıdır.
• İslâm ülkelerinde var olan
sorunları tespit edip çözüme kavuşturabilmek, ümmet şuurunu oluşturabilmek
amacıyla ortak konferans-panel-seminer-kongre düzenlemek,
• Filistin-Kudüs’ün tarihsel
arka planı, bir fesat-fitne hareketi Olarak Siyonizm’i, amacı ve hedeflerini,
millete ve ümmete anlatmak, bu konuda kamuoyu meydana getirmek.
• Filistin ve Kudüs’e- Gazze’ye
geziler düzenlemek, bunu toplumun her kesimine yaymak, bu konuda diğer İslâm
ülkelerindeki kardeş kuruluşlarla birlikte hareket etmek.
· BM’nin, özel
olarak İsrail ve Filistin ile genel olarak, mazlum milletlerle ilgili aldığı
kararlara karşı kamuoyu oluşturmak, hassas davranmak,
· İsrail/Siyonist/ABD
mallarına kademeli genişlemeli boykot ilan etmek ve hayata geçirilmesi için
seferber olmak,
· İsrail’le yapılan
Abraham Antlaşması gibi anlaşmaların feshedilmesi için Türkiye’de ve İslâm
dünyasında kamuoyu oluşturmak, eylemler yapmak, panel, seminer ve konferanslar
düzenlemek.
Sonuç: Filistin Bir Turnusol
Kâğıdıdır "Bir Gün Filistinliler, Özgür ve Bağımsız
Topraklarında Yaşayacaklar"
Siyonizm’e karşı mücadele edilebilmesi için ondan daha
sağlam bir örgütsel yapı, onun stratejisinden daha üstün bir strateji ile güçlü
kadrolar oluşturmak gerekmektedir. Teori ile pratiğin birlikteliği ilkesi bir
mücadelede temel ilkelerden biridir. Teorisiz pratik gibi, pratiksiz teori de
isteneni sağlamaz. Özelde Siyonizm’e genelde zulme karşı bir mücadele uzun
vadeli bir mücadeledir. 100 metre koşusu değil asırlara uzanacak olan
uzun bir maratondur. Kadroların zihni alt yapısı buna göre oluşturulmalıdır.
Aceleci çözüm ve kurtuluş reçetelerinden uzak durulmalıdır. İslâm’ın öngördüğü,
‘İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.’ dediği çerçevenin iyi anlaşılması
gerekir. Mücadele bir imtihan ve arınma sürecidir. Bundan dolayı zafer ve
mağlubiyet iç içedir. Zafer ve mağlubiyet anlarında kadroların birbirini
suçlamadan birbirine sahip çıkması, 2. Akabe Biati ve Hudeybiye Antlaşmasından
bize kalan bir mirastır. Kadroların buna göre eğitilmesi ve geleceğe
hazırlanması gerekmektedir. Bunlar Siyonizm’e karşı mücadelede ön şartlardır.
Siyonizm tüm insanlığa hatta Yahudiliğe karşı açılmış gizli
bir savaştır. Siyonizm’e karşı mücadele Yahudileri de kurtarmayı
amaçlayacak bir genişlik ve elastikiyette olmalıdır. Siyonizm,
yalan ve aldatma eksenli bir psikolojik savaş makinesidir. O nedenle İsrail
bugün psikolojik savaşı kaybetmiştir. Bu psikolojik yıkımı, bundan sonra kimse
durduramayacak, “Kudurmuş Köpekler” mukadder akıbetlerine doğru yol almaya
devam edecek ve tarihin çöplüğüne süpürülüp atılacaklardır!
Kudurma vakalarında kuraldır: Kudurmuş köpeklerin sahipleri,
yakınları, bir müddet daha sabreder. Tahribatları, saldırganlıkları belli bir
boyuta ulaşınca ya tecrit edilerek mahkûm edilip kendi kaderlerine terk
edilirler ya da vurularak imha edilirler. Böyle devam ederse, “kudurmuş köpek”
Siyonist İsrail’in akıbeti de kesinlikle bundan farklı olmayacaktır.
“Kudurmuş köpeklerin” temizliği hem Filistin halkının hem de
Yahudi halkının kurtuluşu olacaktır. Filistin meselesi,
sadece bir İsrail’i sorgulama olayı olmayıp aynı zamanda Batı Dünyasını,
uluslararası camia denen kuruluşları ve halkı Müslüman olan ülkelerin
yönetimlerini de sorgulama meselesidir. Filistin, herkesin ve her ülkenin
samimiyetinin, değerlerinin, medeniyetinin ölçüldüğü bir turnusol kâğıdı ve bir
mihenk taşıdır.
Mevcut dünya düzeni, sorgulanmak, hak ve adalet merkezli
yeni bir dünya düzeni kurulmak zorundadır. Yeni bir dünya, adil bir dünya
kurulana kadar sadece Filistin ya da Ortadoğu halkları ya da dünyanın mazlum
milletleri değil; başta müstekbirler, sömürgeciler dâhil olmak üzere tüm dünya,
huzur yüzü göremeyecektir. Bu savaş, müstekbirlerin dünyasına/coğrafyasına bir
gün mutlaka girecek ve perişan olup gideceklerdir: “Zulmetmekte
olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp-devrileceklerini pek yakında
bileceklerdir.” (26 Şu’arâ 227).
HAMAS liderlerinden Halid Meşal’in yaptığı konuşma, hem bu
gerçeğin dünya kamuoyuna ilanı hem de bir meydan okumadır:
"Obama, Ban Ki-Mun ve özgür dünya liderlerine
sesleniyorum: Size yalvarmıyoruz, sadece diyoruz ki, bir
gün Filistinliler, özgür ve bağımsız topraklarında
yaşayacaklar… Gazze’deki kuşatmanın kalkması için İsrail’in
kayıplarının kaça yükselmesi gerekiyor? Eğer bu yeterli değilse,
Filistinli mültecilerin vatanına dönmesi için bedel nedir? Kaç
tane İsrail askeri kaçırılmalı, bana adedini söyleyin. İsrail
hapishanelerindeki Filistinli esirlerimizin serbest kalması için bedel nedir?”[16]
Allah’tan yardım bekleyenler, yardımın gelmesi için gerekli
alt yapıyı kurmaları ve mücadeleyi vermeleri gerekir. O zaman Allah’ın yardımı
gelecek, kurulu tüm tuzaklar parçalanacaktır. “Gerçek şu ki, onlar
hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerinden oynatacak da
olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen vardır.” (14 İbrahim
46).
Zafer Hakk’ın ve Hakk’a inanlarındır ve zafer yakındır…
[1] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, Pınar
Yayınları, İstanbul, 1996, s. 253.
[2] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, Pınar
Yayınları, İstanbul, 1996, s. 253.
[3] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, İsrail
Lobisi ve Amerikan Dış Politikası, Küre Yayınları, s. 27.
[4] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.
[5] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.
[6] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.7-10.
[7] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.16-26.
[8] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.
[9] Roger Garaudy , Siyonizm Dosyası, s.
171-190.
[10] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s.190-210.
[11] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s.190-210.
Taylor A.R., İsrail’in Doğuşu, Pınar Yayınları, İstanbul,1992,
s.148-150.
[12] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.20-25.
[13] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.
[14] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.
[15] Roger Garaudy, İsrail, Mitler ve Terör,
Pınar Yayınları, İstanbul, 1996, s.50-86.
[16] Anadolu Ajansı, 24.07.2014.