1 Haziran 2021 Salı

“KUDURMUŞ KÖPEK”(*) SİYONİST İSRAİL’E KARŞI MÜCADELEDE BİR YOL HARİTASI


(Umran Dergisi Haziran 2021 Yazısıdır)

“Siz (Müslümanlar), onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı.” (2 Bakara 75)

Bu coğrafyada vuku bulan olayların arkasındaki ana niyetin ne olduğunu ve ne ile karşı karşıya kaldığımızı, kime, niçin karşı olmamız gerektiğini ana hatları ile Siyonizm çerçevesinde ortaya koymak amacımızdır.

İsrail, Gazze’ye 2008-2009 yılında “Dökme Kurşun”, 2012’de, “Bulut Sütunu”, Temmuz 2014’te  “Koruyucu Hat” ve 2021’de “Surların Muhafızı” saldırıları ile uluslararası savaş hukukunda suç sayılan kitle imha silahlarını (seyreltilmiş uranyumlu bomba, fosfor bombası, misket bombası...) kullanarak tam bir soykırım girişiminde bulunmuştur/bulunmaktadır. Buna karşılık bütün bu süreçlerde BM, NATO, ABD, AB, İngiltere, Almanya, Fransa ve özgür olduğu söylenen uluslararası medya İsrail’in saldırılarını onaylamakta ve destek vermektedir. İsrail’in bu vahşetine karşı sadece Türkiye, İran, Katar, Malezya ve Pakistan gibi birkaç Müslüman ülke yönetimleri tepki vermektedir.

Büyük Ortadoğu denilen coğrafyada ve dünyada vuku bulan olayları, gerçek anlamda anlayabilmek, sonra da uygun alternatif çözüm ve politikalar geliştirebilmek, Siyonizm’in yapısını, zihniyetini, hedeflerini, plan, proje, taktik ve stratejilerini, duygusallıktan uzak bir şekilde çok iyi bilmekle, anlamakla mümkündür.  Özelde Türkiye’de, genelde İslâm dünyasında Siyonizm’e/zulme karşı mücadelede fert, cemaat/STK, toplum, devlet ve ümmet olarak herkesin ve her kesimin üstleneceği görev ve sorumluluklar vardır. Bunların kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanması zorunluluğu vardır. Ancak burada bu ayrıntıya girilmeyecek genel olarak yapılabileceklerin bir fotoğrafı verilecektir.

Bu konu, bu yazı serisinde genel olarak alınacaktır. Ancak aciliyetinden dolayı bu yazıda öncelikle, “Kudurmuş Köpek” İsrail’e karşı yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır. Bununla beraber bütünü görebilmek ve bütün içerisinde yapılması gerekenleri gerektiği gibi konumlandırabilmek için Siyonizm’in ele alınma şekli ile ilgili bir çerçeve ortaya konacaktır.

Siyonizm’e Karşı Mücadelenin Genel Çerçevesi

Roger Garaudy eserlerinde Siyonizm’i, dinî ve siyasi olmak üzere iki ana kategoriye ayırdıktan sonra; Siyonizm’i Siyonist kaynaklara dayanarak, “siyasî, ulusal ve sömürgeci bir doktrin” olarak tanımlamaktadır.[1]

İslâm dininin amentüsü, olmazsa olmazları imanın şartlarıdır. Siyonizm’in de dayandığı, olmazsa olmazları onun amentüsüdür (temel varsayımları). Bunlar bir Siyonist tarafından tartışılmadan doğru olduğuna inanılır ve bütün strateji bunun üzerine kuruludur. O nedenle meseleyi bir bütün olarak ele almak zorunluluğu vardır.

Aşağıda verilen haritalar Siyonizm’in zamana yayılmış ana stratejisinin başarısının bir ölçüsü olarak değerlendirilmelidir. Bu harita, aynı zamanda, 1,8 milyarlık Müslüman dünyanın içinde bulunduğu durumun da bir göstergesi olduğu asla unutulmamalıdır. O nedenle Siyonizm’e karşı verilecek bir mücadele gerçekçi bir zemin üzerine inşa edilmelidir.

Şekil: Filistin Topraklarında İsrail’in Zamana Yayılmış İşgal Hareketi

Siyonizm’e karşı verilecek mücadelenin başarılı olabilmesi için mesele aşağıdaki çerçevede ele alınmak zorundadır:

Kur’ân’da İsrailoğulları-Yahudiler İsrail Devleti’nin Kuruluşu, Siyonizm Tanımı

Siyonizm’in Amentüsü (Temel Varsayımları)

·       Allah tarafından Yahudilere “Vaat edilmiş topraklar”(!)

·       Yahudiler, Allah tarafından “seçilmiş bir halktır.”(!), “üstün bir ırktır.”(!)

·       Yahudiler “âri ırktır.”(!), “saf ırk olarak kalmalıdır.”

·       Yahudi olmayanlar için “Etnik temizlik ya da soykırım” yapılacaktır.

·       “Dünya Yahudileri için bir tek devlet vardır”: İsrail

·       Derin/Gizli Dünya Devleti-Yeni Dünya Düzeni-Dijital Diktatörlük

Gizli Dünya Devleti: Ahtapot

·       Kabala-Tevrat-Talmut eksenli bir yapılanış,

·       Siyonist küresel sermaye,

    Sömürgeleştirme,

    Kapitalizme karşı sistemlerin yok edilmesi ve kapitalizmin renk değiştirmesi (paydaş kapitalizm), 

·       Millî/ulus devletler ve kaos,

·       Dünya vatandaşlığı,

·       Yeni dünya düzeni, dijital diktatörlük.

Gizli Dünya Devleti Kuruluşları: Ahtapotun Kolları (Kanser Hücreleri)

·  Gizli dünya devletinin yapılanışı, üç düzlemde hiyerarşik bir yapılanış

·  Ahtapotun beyni(gizli dünya devletinin beyni): RT

·  Ahtapotun gövdesi (gizli dünya devletinin gövdesi): Sanhedrin

o          Ahtapotun Kolları

o          B’nai B’rith,

o          Bilderberg Grubu,

o          CFR (Council of Foreign Relation=Dış İlişkiler Konseyi),

o          Business Round Table,

o          AIPAC (American-Israel Public Affair Commitee=Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi),

o          Trılateral,

o          Masonluk.

o          

Siyonizm’in “Kudurmuş Köpek” Stratejisi (Temel Strateji ve Taktikleri)

·       Genel anlamda taktik ve strateji,

·       Çizilen strateji ve uygulanan taktikler: “Kudurmuş Köpek” stratejisi,

·       Kudurmuş Köpek stratejisinin temelleri: 

·                  İki yönlü göç ettirme politikası: Yahudilerin İsrail’e göç ettirilmesi,

Yahudi olmayanların da Filistin topraklarından göç ettirilmesi,

·                  Yahudi Göçü İçin Siyonist-Nazi ve Faşist iş birliği,

·                  İsrail’in "Koruyucu Hat" operasyonu,

·                  Araplar için ya soykırım ya da göç,

·                  Sürekli tehlike, sürekli korku ve provokasyon,

·                  Böl, parçala, yönet ve yok et,

·                  Yalana, aldatmaya, anlam tahribatına dayalı bir psikolojik savaş,

·                  Lobi faaliyetleri,

·                  Siyonizm’in ifsat politikası: Siyonist eğlence kültürü ile ifsat; Siyonizm’in ifsat aracı olarak medya; Siyonizm’in eğitim yoluyla insanlığı ifsadı.

Siyonist Örümceğin Ağları: Lobiler 

·           “Lobi” Nedir?

·           Siyonist Lobi

·           Siyonist Lobinin Para Gücü

·           ABD’deki Siyonist Lobinin Örgütsel Ayağı: AIPAC ve CPMJO

·           ABD’de Siyonist Lobinin Düşünce Kuruluşları

Siyonizm’in Türkiye’nin Eğitim Sistemi Üzerindeki Tahribatı

·           Eğitimin Amacı ve Eğitime Etki Eden Faktörler,

·           Eğitimde Nasıl Bir İnsan Hedeflenmeli ?

·           Lozan’da Kabul Edilen “Hayım Naum Doktrini”,

·           Varlık Teorisi ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,

·           Bilgi Teorisi ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,

·           Değer Teorisi ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,

·           Tarih Anlayışı ve Millî Eğitim Bakanlığının Müfredatları,

·           Mankurtlaştırma.

Siyonizm’e Karşı Mücadelede Bir Yol Haritası

·       Siyonizm’e karşı verilecek mücadelede zaman faktörü: kısa, orta, uzun vade

·       Siyonizm’e karşı verilecek mücadelede insan faktörü: fert, cemaat-stk-hareket, millet, ümmet, devlet

·       “Kudurmuş Köpek” İsrail ve eli kanlı katiller

·       Siyonizm’in temel tezatları/zaaflarını merkeze alan bir strateji çizmek

o  Siyonizm bir terör ve ifsat hareketidir.

o  Siyonizm Hakk’a isyan üzerine, haksız bir inanç ve felsefe üzerine inşa edilmiştir.

o  Siyonizm çok küçük bir azınlığa dayanmaktadır.     

o  Siyonizm’le insanlık arasında bir tezat var olup insanlık tarafından tehlikeli görülmektedir.

o  Ülke yönetimleri ile Siyonist lobiler arasında tezat vardır.

o  Siyonist baskı altındaki ülke yönetimleri ile halk arasında tezat vardır.

o  Siyonist Yahudilerle Siyonist olmayan Yahudiler arasında tezat vardır.

o  Siyonistlerin kendi arasında tezat vardır.

o  Tefeci küresel Siyonist sermaye ile diğer küresel sermaye arasında tezat vardır.

o  Tarihteki ilahı cezalar, Yahudilere hatırlatılarak tefekkür etmeleri sağlanmalıdır.

o  Antisemitik söylemler Siyonizm’in Truva atıdır.

Siyonizm’e Karşı Mücadelede Bir Yol Haritası

Öncelikle Türkiye’nin 21. yüzyılda karşı karşıya kalabileceği en büyük tehlikenin, Siyonizm’in dünya hâkimiyeti mücadelesi olduğu ve tek dünya devleti, tek dünya hükûmeti, tek dünya dini, tek dünya parası, tek dünya ekonomisi, tek dünya merkez bankası, tek dünya ordusu, tek eğitim sistemi eksenli bir dijital diktatörlük kurmak istediği olgusudur. Öncelikle, Türkiye’nin bunu görmesi gerekir. Aramızdaki hiçbir ihtilaf, bu ana tezadın önüne geçirilmemelidir.

Türkiye’nin Siyonizm’e karşı verecek olduğu mücadeleyi aşağıda sunulan çerçevede ele almasında yarar vardır:

1.           Ülke İçerisinde Birleşik Cephe Hareketi İnşa Edilmelidir

Bölgede gelinen son durum göz önüne alındığında, Türkiye önce kendi içinde, sonra da İslâm coğrafyasında bir bütünleşme ve dayanışmayı acil olarak inşa etmesi için gerekenleri yapmak zorundadır. Türkiye iç siyasi çekişmelerden kurtulmalıdır. Ana hedeften uzaklaşmamalıdır.

Son haftalarda sosyal medya üzerinden açılan kampanyanın, Türkiye’yi içe kapatma ve dizleri üzerine çökertme stratejisi ile ilgisi olup olmadığı özel olarak araştırılmalıdır. Kampanyanın zamanlaması dikkat çekicidir. Bu kampanya, Filistin için ayağa kalkmış bir Türkiye’yi, içine kapatma amaçlı olabilir. Süreç kırmadan, dökmeden, gerçekçi bir şekilde araştırılmalı, yanlış yola girenler uyarılmalı, hatalar telafi edilmeli, kırılan kalpler kazanılmalıdır. Kaybedilen, Siyonizm’in saflarına itilen her fert, Türkiye için büyük bir kayıp olduğu asla unutulmamalıdır. Bu nedenle Türkiye acilen aşağıda ifade edilenleri uygulamaya sokmalıdır:

·       Genel olarak Türkiye içerisinde şer ittifakına karşı iktidar ve muhalefeti içine alan bir birleşik cephe hareketi kurulmalıdır.

·       İç barış/toplumsal barış sağlanmalıdır. Farklılıklar tezada dönüştürülmemelidir.

·       Dış politika, iç politika malzemesi olarak kullanılmamalıdır.

·       Siyasette inşa edici, derleyici, toparlayıcı, kardeşlik ve dayanışmayı sağlayıcı bir dil kullanılmalı; tehdit ve hakaretlerden uzak durulmalıdır.

·       Birbirine, farklı bakış açılarına tahammül etme yeteneği geliştirilmelidir.

·       Gayrimemnun sayısı azaltılmalıdır.

·       Gençliğe özel önem verilip beyin göçü engellenmelidir.

·       Son zamanlardaki kampanya ile ilgili doyurucu, tatmin edici, derleyici, toparlayıcı bir yol haritası ortaya konmalı; dikkatler Siyonizm’in işgal stratejisine ve Davos’ta inşa edilmesi düşünülen dijital diktatörlüğe çevrilmelidir. Bununla ilgili çok iyi bir yol haritası ortaya konmalıdır.

·       Her dönem şeytanla iş birliği yapan Hasan Sabbah’lar var olmuştur. Önemli olan bunun var olabileceğini göz önüne alarak bunları tecrit edecek, etkisiz hâle getirecek politika ve stratejiler üretebilmektir. Kendi hatalarımızı minimize etmektir. Kendi hatalarını görmeyip hep başkalarının hatalarını görmek, yapılabilecek en büyük hatalardan biridir. Türkiye’yi yönetenler, bu konuda çok daha fazla hassas olmalıdır.

2.            Siyonizm’in Temel Tezatları/Zaaflarını Merkeze Alan Bir Strateji Çizmek

Strateji kuvvet kullanma, çare bulma ilim ve sanatı olduğuna göre Siyonizm’in güçlü ve zayıf yanlarının çok iyi analiz edilmesi ve ona göre bir planlama yapılması gerekmektedir. Siyonizm’in uyguladığı strateji ve taktiklerin genel yapısını analiz edebilmek ve karşı strateji geliştirebilmek için Siyonizm’in güçlü yanlarını, mantığını, zaaflarını ve kendi içinde barındırdığı tezatları ortaya çıkarmak son derece önemlidir. Buna ilişkin çerçeve ana hatları ile yukarıda verilmiştir.

Genelde Yahudilerin, özelde Siyonistlerin elinde iki önemli güç bulunmaktadır: Para ve medya. Bu iki güç aracılığıyla dünyanın değişik ülkelerinde güçlü lobiler kurmuşlardır. Bu lobiler aracılığıyla hükûmetler, medya, iş dünyası, akademik dünya ve aydınlar üzerinde yoğun baskı uygulanmaktadır. Lobi faaliyeti ile genelde Siyonizm’in özelde İsrail’in istek, politika ve stratejileri ülkelerin aleyhine olacak tarzda şekillendirilmektedir. Dijital teknolojinin, iletişim ve ulaşımın getirdiği kolaylıklar, küresel bir olumsuzluğun yaygınlaşmasına sebebiyet vermektedir. Siyonist İsrail’in yöneticilerinin uyguladığı vahşi, zalim ve gaddar politikalar sonucunda sessiz kalan ülke yönetimleri ve uluslararası kuruluşlar, yıpranmakta ve güven kaybına uğramaktadır. Hemen hemen tüm dünyada milletler, aldatılmaktan dolayı devletlerine karşı güvensizlik duymaya başlamışlardır. Millet/ulus devlet tezadı ortaya çıkmaktadır.

Siyonizm, tarihî süreçte uyguladığı politikalar, yaptığı katliamlar ve yürüttüğü psikolojik savaş sonucu çok ciddi fay hatlarının ve tezatların meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu tezatları aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

·       Siyonizm Hakk’a isyan, haksız bir inanç ve felsefe üzerine inşa edilmiştir:

Siyonizm’in temel felsefesi, Siyonizm’in Amentüsü üzerine inşa edilmiş olup hakkı inkâr etmekte ve tahrif etmektedir; kuvveti kutsamaktadır. İsrail oğullarını efendi, seçilmiş üstün ırk olarak, diğer insanları köle olarak kabul etmekte ve soykırımı meşru görmektedir. Bu yapısından ve özelliğinden dolayı hem insan fıtratı ile hem de insanlıkla çatışması; hem insanı hem de insanlığı bunalıma sürüklemesi kaçınılmazdır. Öncelikle öne çıkarılması gereken bu temel zaaftır. Tüm iman edenlerin bunu görmesi ve bilmesi, mücadelede temel moral güç olarak önemlidir.

·       Siyonizm çok küçük bir azınlığa dayanmaktadır:   

Siyonist hareketin en ciddi zaaflarından biri sayısal olarak çok az bir insan unsuruna sahip olmasıdır. Dünyadaki Yahudi nüfusunun yaklaşık 25 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. İsrail’in ise nüfusu 5 milyon civarındadır. Gerek dünyadaki gerekse İsrail’deki Yahudi nüfusun tümü Siyonist değildir. Siyonizm’e karşı olan çok sayıda Yahudi mevcuttur. Siyonizm bu zaafını kurduğu ittifaklarla gidermektedir. Siyonizm Yahudi düşmanlığını yayarak, teşvik ederek anti Siyonist olan Yahudileri tehlikeye maruz psikolojisi içerisinde tutarak Siyonizm’e karşı çıkmalarını engellemektedir. Yapılacak ciddi çalışmalarla Anti Siyonist olan Yahudilere adaletle davranılarak, güven verilerek kurulan tezgâhtan kurtulmaları ve Siyonizm’e karşı çıkmaları sağlanabilir. Siyonizm’in Hristiyan ve sekülerlerle kurduğu ittifak zincirini kıracak çalışmalar yapılmalıdır. Çünkü Hristiyan dünyası Siyonizm’in çalışmalarından çok şikâyetçidir. Hz. İsa’yı Kim Öldürdü? filminin yapılması, Siyonist Evangelist ittifakını çözmek için yapılmış bir çalışmadır. Bunun için Siyonizm’in nihai hedeflerinin müttefiklerine belgelendirilerek iyi anlatılması önemlidir.

·       Siyonizm’le insanlık arasında ciddi bir tezat vardır: 

Bugün Ortadoğu’da yaşanan sorun, sadece bu bölgeye has bir sorun değildir. Bu, dünyayı kontrol etmek isteyen Siyonizm’le insanlığın tümü arasındaki bir sorundur. Siyonizm Tevrat’ın tahrif edilerek yorumlanması ile ortaya çıkmış hem dünya insanlığına hem de Yahudilere karşı suç işleyen bir zihniyettir. “Seçilmiş halk” varsayımının nihai sonucu, “üstün ırk ve soykırım” anlayışıdır. Siyonistler kendilerini birinci sınıf halk, seçilmiş ırk olarak görürken, diğer insanları ikinci sınıf halk ve köle olarak görmektedirler. Etnik temizliği meşru kabul etmektedirler. Yalanı, aldatmayı ve sömürmeyi kendilerinin doğal hakkı olarak görmektedirler. Bu, Siyonistlerle tüm insanlık arasındaki birinci derece tezattır, birinci derece fay hattıdır.

Bu bakış açısından dolayı isteklerine karşı direnen kim olursa olsun onları yok etmeyi, dini bir gereklilik olarak görmektedirler. Bugüne kadar sivilleri öldürmelerinin nedeni budur. Dolayısıyla Siyonistlerle geri kalan tüm insanlık arasında açıktan ilan edilmemiş bir savaş vardır. Bu gizli savaş, deşifre edilerek tüm insanlığa en güzel bir şekilde ve belgelendirilerek anlatılmalıdır. Siyonizm’in tüm ülkelerde sorun çıkartmayı ilke edindiği ve bunu dünya hâkimiyeti mücadelesi için verilecek Armagedon’a (Son Dünya Hâkimiyet Savaşı) hazırlık olarak yaptıkları delilleri ile ortaya konulmalıdır. Hedefe ulaşabilmeleri için insanlığın temel değerlerini yozlaştırarak sürüleştirmek istedikleri iyi anlatılmalıdır.

Dünyadaki barışın önünde en ciddi tehlike bu hedeflerinden dolayı Siyonizm’dir. Dünyada 21. yüzyılın başında yapılan pek çok ankette barışın önünde en ciddi tehlike olarak İsrail ile ABD’nin görülmesi böyle bir tezadın gittikçe derinleştiğini göstermektedir. O nedenle uygulanacak politikalarla Siyonizm’le insanlık arasında ki bu tezat teşhir edilerek daha da derinleştirilmeli ve insanlığın ortak tavır alması için çalışılmalıdır.

·       Ülke yönetimleri ile Siyonist lobiler arasındaki tezat: 

Siyonizm’in gücü, İsrail’de bir devletleri olmasından değil, dünyada kurdukları güçlü lobilerden kaynaklanmaktadır. Bu lobiler, uluslararası sermaye ve uluslararası medya desteğinden dolayı ülkelerin kaderlerinde etkindirler. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde bir Yahudi lobisi bulmak mümkündür. Siyonist lobinin en güçlü olduğu ülke ABD’dir. ABD yönetimleri üzerine kurdukları para, medya, akademik baskı ile Siyonizm korkulan, çekinilen, karşıya alınamayan bir güç hâline gelmiştir: “Yahudi yumruğunun gücü, üzerini kaplayan Amerika’nın çelik eldiveninden ve bu eldivenin içinde astar vazifesi gören folarlardan gelir.”[2]

ABD seçimlerinde Siyonist lobinin para gücü önemli bir parametre olarak rol oynamaktadır. ABD’deki tüm seçimlerde Siyonist sermayesinin gücünü görmek mümkündür.[3] Seçimlerde oynadıkları bu rolden dolayı ABD-İngiliz yönetimlerinin Ortadoğu’da öngördükleri hoşa gitmeyen bir barış, bu lobi tarafından daima engellenmiştir. Başkan Bush, Filistin’de yeni yerleşim bölgelerinin kurulmamasını istediğinde İsrail Başbakanı Şaron tarafından ciddiye alınmayarak suçlanmıştır: “Şaron ve Lobi, ABD Başkanına yüklendiler ve kazandılar. …Şaron, Başkan Bush’un gözlerinde yenilgiyi gördü, ikisi karşı karşıya geldi ve ilk çekilen Başkan oldu. Ancak Bush’un yenilmesinde anahtar rolü oynayan ABD’deki İsrail yanlısı güçlerdi, İsrail veya Şaron’un kendisi değil. (…) ABD’li yetkililer İsrail’in bazı eylemlerini yumuşak bir dille eleştirdiler, ama ayakları üzerinde durabilecek bir Filistin devletinin kurulmasına katkıda bulunmak için hiçbir şey yapmadılar. (…) Demokrat Parti başkan adayları bu gerçekleri iyi biliyorlar; işte bu yüzden John Kerry 2004 yılında İsrail’e tam desteğini göstermek için mümkün olan her şeyi yaptı ve Hillary Clinton bugün aynı şeyi yapıyor. Filistinlilere karşı İsrail politikalarına ABD desteğinin sürmesi Lobi’nin ana hedeflerinde biridir, ancak hırsları burada bitmemektedir. İsrail’in bölgenin egemen gücü olarak kalması için ABD’nin destek olmasını da istemektedir. İsrail hükûmeti ve ABD’deki İsrail yanlısı grupların, Bush yönetiminin Irak, Suriye ve İran’a yönelik politikaları ile Ortadoğu’yu yeniden düzenleme planını şekillendirmek için birlikte çalışmaları şaşırtıcı değildir.”[4]

Ülke yönetimleri üzerinde kurulmuş olan bu baskı ifşa edilerek halkın yönetim üzerindeki denetimi ve baskısı artırılabilir. ABD’de Siyonistlerle Neocon (Evangelistler) arasında kurulu ittifakın çözülmesi istikametinde lobi faaliyetleri yürütülebilir. Amerikan milliyetçilerinin (WASP) bu noktada ki rahatsızlıkları iyi değerlendirilebilir. Bu nedenle İslam coğrafyasındaki tüm ülkelerde Siyonist lobinin etkisini kıracak tarzda halkın teşkilatlanması sağlanmalıdır. Siyonizm’e ve onunla işbirliği içerisinde olan tüm güçlere karşı en büyük güç, teşkilatlı halk hareketidir.

·       Siyonist baskı altındaki ülke yönetimleri ile halk arasındaki tezat: 

Siyonist baskı altında olan ülke yönetimleri, iktidar koltuğunu kaybetmemek için İsrail’in lehine ve fakat kendi ülkelerinin aleyhine olan birçok karar ve uygulamaları kendi halkından saklamakta, halkı aldatmak için yalan söylemektedirlerHalklar tek yönlü ve tek yanlı şartlandırılmaktadır: “İsrail ve Lobi’nin baskısı, ABD’nin Irak’a saldırma kararının arkasındaki tek etken değildi, ancak etkili faktörlerden biriydi. Bazı Amerikalılar bunun bir petrol savaşı olduğuna inanıyor, ancak bu iddiayı desteklemeye yönelik doğrudan bir kanıt hemen hemen hiç bulunmamaktadır. Aksine savaş kısmen İsrail’i daha güvenli yapma isteğinden kaynaklanmıştır. (...) Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın danışmanı olan Philip Zelikow’a göre, Irak’taki tehdit ABD’ye yönelik bir tehdit değildi. ‘Açıklanmayan tehdit’ İsrail’e karşıydı; 2002 Eylül’ünde Zelikow Virginia Üniversitesi’nde katılımcılara ‘Amerika hükûmetinin, herkesçe kabul edilecek bir durum olmadığı için bu söylemi çok fazla kullanmak istemediğini’ açıklamıştır.”[5]

Bu yanılmaya rağmen gerçekler uzun süre saklanamadığı için İsrail’e haksızca ve tek yanlı olarak verilen destek, aydınların ve halkın tepkisine sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla ülke yönetimleri bu işbirlikçi tavırdan dolayı yıpranmaktadır: “İsrail’e sorgusuz sualsiz verilen bu destek, Birleşik Devletlerin Ortadoğu dışındaki pozisyonunu da zayıflatmaktadır. Yabancı elitler sürekli olarak Birleşik Devletler’in İsrail’e bu destekleyici imajını izlemektedir ve işgal edilmiş bölgelerde İsrail’e olan toleransını ahlak dışı ve teröre karşı savaşta bir handikap olarak algılamaktadırlar.” Örnek olarak Nisan 2004’de 52 eski İngiliz diplomat Başbakan Tony Blair’e bir mektup göndererek İsrail-Filistin çatışmasının Batı ile Arap ve İslam dünyası arasındaki ilişkileri zehirlediğini söylediler ve Bush ile Başbakan Ariel Şaron’un politikalarının tek taraflı ve illegal olduğu konusunda uyarı yaptılar…”[6]

İngiliz diplomatların Tony Blair’e yazdığı mektubun benzeri 2004 Mayıs’ında 50 emekli Amerikalı diplomat tarafından Başkan Bush’a yazılmıştır.[7] Amerikan halkı, İsrail’in bu fütursuz tavrını barışın önünde ciddi bir engel olarak görmekte olup yönetimin tavır almasını istemektedir. 10-11 Nisan 2002 ve Mayıs 2003’te yapılan araştırmadaki bulgular, İsrail’e karşı duyulan tepkinin bir göstergesiydi.[8] Bu nedenle Siyonist Lobinin yönetimler üzerinde kurduğu bu yıpratıcı baskı ifşa edilerek, kamuoyunun kendi ülkelerindeki yönetimlerin üzerindeki baskısı harekete geçirilmelidir.

·       Siyonist Yahudilerle Siyonist olmayan Yahudiler arasındaki tezat ve

Siyonistler arasındaki tezat:   

Siyonistlerin uyguladıkları politikalardan dolayı rahatsız olan ve karşı çıkan Yahudi din adamları, bilim insanları, aydınlar ve halk vardır. Ancak devlet erkini eline geçirmiş Siyonist bir grup, dünyevi bir iktidar için dinî ve dindarı istismar etmekte ve kutsal metinleri çarpıtıp kullanmaktadır. Bu anlayışa, Nathan Weinstock Siyonizm İsrail’e Karşı kitabında dikkat çekmekte ve karşı çıkmaktadır: “İsrail’de haham gericiliği galip geliyorsa, Siyonist inanışın Hazreti Musa’nın dinine sarılmaktan başka tutanağı olmadığı içindir. ‘Seçilmiş Halk’ ve ‘Vaat Edilmiş Toprak’ kavramlarını silip atın, Siyonizm’in temeli bir anda çöker. Onun için dinî partiler güçlerini tuhaf bir şekilde agnostik Siyonistlerin suç ortaklığından alırlar. İsrail’in Siyonist yapısının iç tutarlılığı, din adamlarının otoritesini güçlendirmeye ülkenin yöneticilerini mecbur bırakmıştır. Okul programlarına mecburî din derslerini koyan, Ben Gurion’un etkisi altındaki sosyal demokrat “Mapai” partisi olmuştur, dinci partiler değil.”[9]

Profesör Israel Shahak, İsrail Devletinde Irkçılık kitabında Siyonistlerin beyin yıkamasının Yahudi halkında yaptığı tahribatı dile getirerek uygulamalara karşı çıkmıştır: “Yahudiler inanır ve günde üç kere bir Yahudi’nin Allah’a ve ancak Allah’a sadakatle bağlı kalması gerektiğini söylerler: “Tanrın Yahova’yı bütün kalbinle, bütün ruhunla ve bütün gücünle seveceksin” (Tesniye, böl. 6, cümle 5). Çok küçük bir azınlık hâlâ buna inanır. Fakat bana öyle geliyor ki Yahudi halkının büyük çoğunluğu Tanrısını kaybetti ve Onun yerine bir put koydu, tıpkı bir heykelini dikmek için, uğruna bütün altınlarını vererek diktirdikleri altın buzağıya çölde taptıkları zamanki gibi. Onların modern putunun adı İsrail devletidir.”[10]

Hayatını Siyonizm’e adayan Siyonist önderlerden, Truman zamanından beri “Lobi”de birinci plânda bir rol oynayan, Başkanlar Konferansı kurucusu, Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Nahum Goldman, Kasım 1976’da (İsrail’de Menahem Begin iktidardaydı)  Siyonist politikaların “yıkıcı bir güç” ve Ortadoğu barışına “büyük bir engel” olduğunu görüp Başkan Carter ve danışmanları Vance ile Brzezinski’ye, “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Siyonist lobiyi kırmalarını.” teklif etmiştir.[11]

Keza İsrail’in uyguladığı politikaları tehlikeli bulduğu için Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Edgar Bronfman Sr,  2003 yılında Başkan Bush’tan İsrail’in, “güvenlik duvarı’” inşaatını durdurmasını istemiştir. Benzer bir şekilde İsrail Siyaset Forumu Başkanı Seymour Reich, Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’a 2005 Kasım ayında İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki kritik bir sınırı tekrar açması için baskı yapmasını önermiştir.  2005 yılında yapılan araştırmalar; “Genç Amerikan Yahudi nüfusunun İsrail’e karşı çok daha fazla kararsız bir tutum sergilemekte’’ ve “Birleşik Devletler Yahudilerinin İsrail’e olan bağlılıkları son 2 yılda düşme eğiliminde olduğunu göstermiştir.”[12]

Görülebileceği gibi hem Siyonistlerin tümü hem de Yahudilerin tümü aynı şeyleri düşünmemekte, uygulanan politikaların tümüne destek vermemektedirlerGenel olarak toplumlar homojen olmayıp kötülükleri icra edenler, kötülüğe karşı çıkanlar ve kötülükler karşısında sessiz kalanlar olmak üzere üç farklı tavır sergileyen insan unsuru bulunmaktadır. İsrail oğullarının geçmişinde bu üç farklı grup içerisinde, zalimlerin baskın olmasının çok acı sonuçlar doğurduğu bizzat Yahudiler tarafından bilinmektedir. (7 A’râf suresi 160-169)

Geçmişte Hz. Musa’nın kavminde “hakka ileten ve onunla adalet yapan bir topluluğun var olması” (7/159) gibi, bugün de Yahudiler arasında hakkı ve adaleti ayakta tutmak isteyen, zulme karşı olan insanlar mevcuttur. Geçmişte ataları, sözlerin çarpıtılarak zulmün ve fesadın yaygınlaşmasına nasıl karşı çıkmışsa bugün de bu insanlar aynı şekilde karşı çıkacaktır/çıkmaktadırlar.

Müslümanlara bugün düşen görev, bu insanları bulup ortaya çıkarmak, onları, ‘zulme karşı çıkma’ konusunda ikna etmektir. Öyleyse yapılması gereken, bu tür gayrimemnunların seslerinin duyulmasını sağlamaktır. Yapılması gereken, Siyonistlere karşı Siyonist olmayanları desteklemek, Siyonist politikalara karşı çıkmasını sağlamaktır.  Yapılması gereken, Siyonist politikaların Yahudi halkının menfaatine olmadığına Yahudileri ikna edebilmektir.

·       Tarihteki ilâhî ceza Yahudilere hatırlatılarak tefekkür etmeleri sağlanmalıdır: 

Dünyanın en modern silahları ile donatılmış ve ABD’den her türlü lojistik desteği alan İsrail ordusuna karşı Hizbullah’ın ve HAMAS’ın gösterdiği başarı, Allah’ın Yahudilere bir ikazı, bir uyarısıdır. Tarihte İsrail oğullarının iki kez sürgün edilmesindeki ilahi cezanın gelişinin nedeni, İsrail oğullarının büyük çoğunluğunun fesat, zulüm ve isyanda aşırılığa kaçmış olmalarıydı. (7 A’râf 160-169; 17 İsrâ 4-7) Gerek Kur’ân’da ve gerekse Tevrat’ta İsrail oğullarına geçmişte yaptıkları zulümlerden dolayı çarptırıldıkları cezalar anlatılmaktadır. Tevrat’ın, Tesniye 28/15-68, Leviller 26/14-39, Yas 28/36-65 bölümlerinde cezalandırılma nedenleri ve cezalandırılma şekilleri açıklanmaktadır. Öngörülen cezalar, insanın tüylerini diken diken etmeye yeter de artar bile. 

Tüm Yahudileri Kitab-ı Mukaddes’te yer alan bu ve buna benzer ayetler üzerinde düşünmeye davet etmek, bugün öncelikle yapılması gereken önemli bir tebliğ faaliyeti olarak öngörülmelidir.

·       Antisemitist söylemler Siyonizm’in Truva atıdır:

Hiçbir ırk ve hiçbir millet yaratılıştan topyekûn iyi ve topyekûn kötü değildir; topyekûn üstün ve topyekûn aşağılık değildir. Genetik olarak böyle bir tasnif, böyle bir sınıflama yapılamaz. Bu ilahi adalete aykırıdır. İslam’da insanların birbirlerine karşı üstünlüğünün ölçüsü “takva” kavramı ile formüle edilmiştir. (49/13) Her ırk ve her millet içerisinde Kur’ân’da (7/160-169) genel çerçevede belirtilen üç grup insan unsuru (kötülüğü icra edenler, kötülüğe karşı çıkanlar, nemelazımcılar) vardır. Asıl mücadele, birinci ve ikinci gruplar arasında; şuurlu iman edenlerle şuurlu inkâr edenler arasındadır. Sessiz kalabalıklar seyircidirler. Toplum ilk iki grubun mücadelesi ile yön ve şekil almaktadır. Yahudiler için de bu kanuniyet geçerlidir.  Kur’ân’daki kavramlara ve hitaplara bu açıdan çok dikkat edilmelidir: “İsrail oğullarından küfredenlere, Davud ve Meryem Oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. Yapmakta oldukları münkirden (çirkin iş) birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!” (5 Mâide 78-79). Bu nedenle bir ırkı, bir milleti toptan suçlu ve kötü olarak görmekten kaynaklanan bir düşmanlık anlamına gelen antisemit bir söylem yanlıştır, tehlikelidir. Bu konuda yapılacak provokasyonların tuzağına düşülmemelidir.

İkinci Dünya Savaşı’nda antisemit hareketlerden dolayı Yahudilerin, Siyonist Yahudilerin değil, Nazı-Faşist-Siyonizm iş birliği sonucu maruz kaldıkları katliam insanlığın şuur altında nefret dolu bir öfkeyi yerleştirmiştir.[13] İşte bu şuur altını iyi okuyan Siyonist Lobiler, Yahudilerin maruz kaldıkları bu zulmü kullanmakta mahirdirler. Siyonist politikaları uygulayan İsrail devletine ilişkin bir eleştirinin etkisini kırmak için antisemitizmi bir silah olarak kullanıp bütün muhatapları bu silahla yıpratmak istemektedirler.[14]

O nedenle ırkçılık anlamı taşıyacak tüm tutum, tavır ve söylemler yanlıştır. Siyonistlerin ekmeğine yağ süren söylem, davranış ve hareketlerdir. Anti Siyonistleri zora sokacak Siyonistlerin işini kolaylaştıracak her türlü söz, fikir, düşünce ve davranıştan kaçınılmalıdır. İslâm coğrafyasında bu incelik yakalanamadığı için körü körüne bir Yahudi düşmanlığı yapılmıştır. Bir kavim, millet genetik yapısından dolayı ne üstündür ne de aşağılıktır. Irklar, boylar ve milletler İlâhî sünnetin bir gerçeği olarak vardır. (49 Hucurât 13; 30 Rûm 22)

Siyonistler, Yahudi düşmanlığının diri olmasını, kendi stratejilerinin bir unsuru olarak görmekte ve kullanmaktadırlar. Antisemitizmi bir fırsat olarak görmektedirler. Onun için Herzl; “Antisemitler bizim en emin dostlarımız, antisemit ülkeler müttefiklerimiz hâline gelecekler.”[15] demiştir.

Yahudilerin tümü Siyonist değildir. Siyonist ile Yahudi, Siyonizm ile Yahudilik arasındaki ayrıma yol boyu dikkat edilmelidir. Siyonistlerin yaptıkları çirkinlik, yanlışlık ve zulümler genelleştirilerek bir millete şamil kılınarak suçlanmamalıdır. Siyonist olan Yahudilerle Siyonist olmayan Yahudiler arasında uygulanan politikalardan dolayı gittikçe derinleşen bir tezat vardır. Bu tezat iyi görülmelidir. Siyonistlerin yaptığı katliam ve zulümlerden dolayı tüm Yahudileri sorumlu tutmak ve itham etmek yanlıştır ve de tehlikelidir! Söylemlerde bu ince çizgiye dikkat edilmelidir.

Türkiye, Siyonizm’e karşı mücadelesinde yukarıda ortaya koyduğumuz ana tezatları merkeze alacak bir politika ve strateji benimsemelidir. Bunun için Türkiye’de devlet yapısında yeni bir yapılanma gerçekleştirilmesinde fayda vardır. 

Türkiye’de Müslüman Ülkeler Bakanlığı Kurulmalıdır

Siyonizm’in stratejisinin temel unsurlarından biri, hedef ülkeleri, “Böl, parçala ve yok et!” yaklaşımıdır. Siyonizm’in bu coğrafyada stratejik hedefi ise İslâm ülkelerini bölmek, parçalamak ve birbirleriyle savaştırmaktır. İsrail’in bazı Sünni Arap ülkeleri ile İran’a karşı oluşturduğu ittifaka ve bazı Arap ülkeleri ile yaptığı Abraham Antlaşması’na bu açıdan bakılmasında fayda vardır. O nedenle Siyonizm’e karşı verilecek mücadelenin nirengi noktalarından biri, İslâm dünyasının bir ve bütün olarak hareket edebilme imkânına kavuşturulmasıdır. Bunun için Türkiye Müslüman Ülkeler Bakanlığı adı altında bir bakanlık ihdas etmeli ve ona gereken ağırlığı ve önemi vermelidir. Bu bakanlığın görev ve sorumluluğu aşağıdaki gibi özetlenebilir:

·       İslâm Ülkeleri ile ilgili veri bankası kurmak:

İslâm ülkeleri ile ilgili gerçekçi bir veri bankası kurmak, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, sanayileşme düzeylerini; ülkelerin jeostratejik, jeoekonomik, sosyokültürel ve inanç değerleri açılarından gerçek bir analizini yapmak; imkân ve ihtiyaçlarını belirlemek.

•  İslâm ülkelerinin birlik ve dayanışmasını sağlamak amaçlı birleşik cephe hareketi için bakanlık bünyesinde merkezi bir yapı kurmak:

–          İslâm ülkelerinin birlik ve dayanışmasını sağlamak için geçmişe takılıp kalmamak, geçmişte vuku bulan olayları bugüne taşımamak, geçmişi geçmişte bırakarak kin ve nefret duygularını kalbimizden söküp atmak: “Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman etmiş olanlara karşı bir kin bırakma…” (59/10) ayetinin gereğini yapmak,

–          Ümmet arasındaki ihtilafları çözmek için seferberlik ilan etmek, Emperyalizmle aramızdaki tezadın önüne etnik, mezhepsel, kültürel farklılıklarımızı geçirmemek ve Hucurât suresinin 9. ve 10. ayetlerinin gereğini yapmak,

–          Her türlü etnik ve mezhepsel çatışmayı engelleyecek bir dil ve tavır sergilenmek,

–          İslâm ülkelerinde okutulan ders kitaplarındaki düşmanlığı teşvik, tahrik eden ifadelerin, anlatımların, metinlerin müfredattan kaldırılması için girişimde bulunmak,

–          Bölgenin tarihini, ortak komisyonlar tarafından yeniden yazdırmak,

–          Müslüman ülkeler arasındaki ihtilafların tespiti ve çözüm yollarının bulunması için çalışmalar yapmak,

–          İslâm ülkeleri arasında birlik ve dayanışmanın sağlanması için bir yol haritası ortaya koymak ve planlama yapmak,

–          Müslüman ülkelerin iç sorunlarının çözümü için çalışmalar yapmak,

–          Müslüman ülkeler arasındaki sorunların çözümü için çalışmalar yapmak, temas grupları kurmak, diyalogları geliştirmek ve sağlamlaştırmak, Bölgeyi ilgilendiren su sorunu gibi ortak sorunları, ortak çalışma gruplarının çalışması ile gidermek,

–          Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Irak, İran, Pakistan, Yemen, Sudan, Libya, Somali, BAE, Bahreyn ve Afganistan ile ilgili özel diyalog grupları kurup aralarında var olan ihtilafları kardeşlik zemininde çözüme kavuşturmak,

–          İslâm Birliğinin kuruluş çalışmalarını yapmak. İslâm ülkeleri arasında var olan oluşumları analiz edip devam edip etmemeleri konusunda bir yol haritası belirlemek,

–          D-8’leri yeniden yapılandırmak, D-60’lar için çalışmaları başlatmak; üst parlamento, üst hukuk, ekonomik iş birliği, savunma iş birliği örgütünün kurulması, özel bir ordu kurulması ve belli periyotlarla ortak tatbikat yapılmasının planlamasını, yol haritasını yapmak,

–          Müslüman ülkelerle ilgili tüm çalışmaları koordine etmek için girişimlerde bulunmak, çalışmalar yapmak,

–          Müslümanların tüm insanlığa kazandırdıklarını belgesel olarak hazırlamak,

–          Lobi faaliyetlerinde bulunmak,

–          Müslüman ülkelerle ilgili çalışmalara yapmak üzere özel masalar kurmak, birimler kurmak, öncelikle Filistin’le ilgili özel bir masanın/birimin acilen kurulmasını, yapılandırılmasını sağlamak.

·       Filistin’de mücadele eden örgütleri bir üst kimlikte birleştirmek:

–           Aralarındaki ihtilafları çözmek ve ittifakı sağlamak,

–          Yol haritası çizmek, strateji belirlemek,

–          Özel eğitim vermek-lojistik destek sağlamak,

–          Terörizme kaymalarına mani olmak,

–          Terörist damgasını silme kampanyası açmak

•  Filistin Devleti’nin tanınmasının yaygınlaştırılması eylem planını yapmak:

–          Filistin’i devlet olarak tanımayan İslâm ülkelerinin -varsa- Filistin’i acilen devlet olarak tanıması için eylem planı ortaya koymak;

–          Filistin Devleti’nin başkenti olarak Kudüs’ün tamamını kabul ettirmek,

–          Kudüs’ün Filistin Devleti’nin başkenti olarak kabul edilişinin ardından Büyükelçiliklerin Kudüs’e taşınma kararının alınmasını ve taşınmasını sağlamak,

–          İlişkilerin konsolosluk düzeyinden, büyükelçilik düzeyine çıkarılmasını sağlamak,

–          BM’de İsrail’i destekleyen ve çekimser kalan ülkelerin, büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıma girişimlerini ertelemelerini sağlamak,

–          İsrail’le İslâm ülkelerinin yaptığı anlaşmaları, incelemek, iptal edilmeleri için gerekli çalışmaları yapmak, İsrail’i bölgede tecrit etmek için gerekli girişimlerde bulunmak,

–          Bölgede savaşan projeleri, küresel istila hareketini delillere, belgelere dayalı olarak raporlandırıp özel olarak Müslümanlara, Müslüman ülkelerin yöneticilerine, bu ülkelerin gönüllü kuruluşlarına, genel olarak tüm dünya kamuoyuna ve mazlum milletlere anlatılmasını sağlamak ve onları ikna etmek, bu konuda tarihsel arka planı iyi değerlendirmek,

–          Filistin konusunda İslâm ülkelerini kapsayan bir diyalog grubu kurmak,

–          Filistin Devleti/halkı için İslâm ülkelerini kapsayacak bir yardım fonu kurulmasını sağlamak,

–           Filistinlilere çifte vatandaşlık verilmesini sağlamak,

–          Filistin’le gümrüksüz ticaret yapılması için gerekli alt yapıyı oluşturmak,

–          Filistin dışındaki Filistinliler diasporasını organize etmek için çalışmalarda bulunmak,

–          Filistin direnişini romanlaştırmak, filmleştirmek ve belgeseller hazırlamak.

Türkiye’de Siyonizm’e Karşı Özel Bir Psikolojik Harekât Merkezi Kurulmalıdır

Yukarıda Siyonizm’e ilişkin genel çerçeve ve Siyonizm’in yaklaşık 2000 yıllık tecrübesi, ekonomik imkânları göz önüne alındığında Siyonizm’e karşı verilecek bir mücadele günübirlik olmaktan çıkarılıp uzun vadeli bir mücadele düzlemine oturtulması gerekmektedir. Bu nedenle çok özel bir psikolojik harekât merkezi, devlet yapısı içerisinde kurulmalıdır.

Bu merkez, sağlam teşkilatlanma, üstün bir strateji, güçlü kadrolar üzerine kurulmalıdır.  Bu merkez, ümmetin birliğini inşa etmeyi hedefleyen topyekûn ve sınırsız bir mücadele anlayışına sahip olmalı, “Teori ve pratiğin birlikteliği” ilkesine sadakatle bağlı olmalı ve ümmeti “Öğretilmiş çaresizlikten” kurtaracak bir anlayış ve zihin inşa etmelidir. Bunlar başarı için gerek şartlardır. Yeter şart ise Siyonizm konusunda ihtisaslaşmalı, Siyonizm’in stratejisi- taktiklerini, ihanetlerini, örgütsel yapısını, işbirlikçilerini ifşa edecek psikolojik harekâtı organize etmeli; bu konuda İslâm dünyasında verilen mücadeleler arasında koordinasyonu ve senkronizasyonu sağlamak üzere Müslüman Ülkeler Bakanlığı ile koordinasyon içerisinde bulunmalıdır.

Bu merkez Kudüs Davasını gündemde tutmak için, periyodik duyurular, aydınlatma amaçlı ortak ilanlar-basın açıklamaları yapmalıdır.

Bu merkez;  Türkiye vatandaşı Yahudilerle ilgili olarak aşağıdaki görevleri icra etmelidir:

·       Türkiye vatandaşı Yahudilerin İsrail’de askerlik yapmalarına mani olunması

için ilgili birimler nezdinde girişimlerde bulunmak,

·       Bu konuda geçmişte İsrail’le imzalanmış ikili anlaşma varsa iptal edilmesini sağlamak,

·       Çifte vatandaşlık sahibi olup MOSSAD ajanı olanları deşifre edip vatandaşlıktan çıkarılması için gerekli çalışmaları yapmak.   

İsrail’in Elindeki Kitle İmha Silahları ile İlgili Psikolojik Harekât Yapmak

İsrail, Ortadoğu coğrafyasında nükleer, kimyasal, biyolojik silahlara sahip olan ve bu konuda sürekli çalışma içerisinde bulunan tek ülkedir. İsrail’in kitle imha silahlarına sahip olması, bugüne kadar dünyanın gündemine girememiştir. O nedenle bu merkez, bu konuyu önce Türkiye, sonra İslâm ülkeleri sonra da tüm dünyanın gündemine taşıyacak bir psikolojik harekâtı organize etmelidir.

BM’nin, Özel Olarak İsrail-Filistin’le, Genel Olarak Mazlum Milletlerin Lehine Aldığı Kararların Uygulanması İçin Psikolojik Harekât Planlaması Yapmak

BM’nin İsrail-Filistin’le ilgili geçmişte aldığı kararların uygulanması için kamuoyu oluşturmalıdır. Bunun için BM’de ABD’nin İsrail’le ilgili veto ettiği kararları ve BM’de ABD’nin veto etmeyip İsrail’in uygulamadığı kararları gündeme taşıyarak İsrail ve ABD aleyhine kamuoyunun oluşmasını sağlamalı, çifte standart uygulanmasının sebep ve sonuçlarını tartışmalı, BM’nin görevini ifa etmesi için kamuoyu baskısını diri tutmalıdır.  Bu konuda aydınlatma amaçlı ilanlar-basın açıklamaları yapmalı, konferans, seminer ve paneller organize etmelidir.

İsrail’in İşgal Ettiği Topraklardan Çıkarılması İçin Psikolojik Harekât Planlanması Yapmak

·           İsrail’in, 1967 sınırlarına çekilmesini sağlamak için bir strateji belirlemek,

·           İsrail’in Golan Tepelerinden ve Suriye içerisine girdiği 60 km’lik alandan geri çekilmesini sağlamak için girişimlerde bulunmak,

·           Filistin ile Suriye-Ürdün geçiş yollarının ve Gazze-Batı Şeria ulaşım hattının kurulmasını sağlamak için gerekeni yapmak,

·           İsrail’e kademeli yaptırım uygulamak için bir strateji geliştirmek, politika belirlemek, planlama yapmak; BM’de ve dünyanın tüm ülkelerinde çalışmalar yapmak; zulmünden vaz geçmezse İsrail’i rahatsız edecek eylemleri yaygınlaştırmak,

•     Gerekli durumlarda İsrail’e karşı ekonomik boykot ve ekonomik ambargo uygulanmasını ilgili birimlerle görüşerek planlamak, uygulamak, genişletmek-yaygınlaştırmak. İsrail/Siyonist/ABD mallarına, bazı markalara kademeli genişlemeli boykot ilan edip organize etmek. 1.8 milyar Müslüman, ekonomik olarak çok büyük bir pazardır. Bu pazarda Batının ürettiği birçok mal, ürün tüketilmektedir. İsrail dahil, İsrail’e destek veren tüm Batılı şirketlerin mallarına karşı yapılacak bir ekonomik boykot, ‘Karikatür olayında’ olduğu gibi, son derece etkili olacaktır. Uluslararası rekabet böyle bir ekonomik boykotun sonuçlarına katlanamaz. Bu, uluslararası şirketlerin Siyonist İsrail’e bizzat baskı uygulamasına neden olabilir. Bu gerçek göz ardı edilmemelidir.

·       İsrail’i hem bölgede hem de mazlum milletler nezdinde yalnızlaştırmak ve tecrit etmek için politikalar ve strateji-taktikler geliştirmelidir.

·           İsrail ile yapılan ikili anlaşmalar, Abraham Antlaşması gibi,  gözden geçirilmeli, devletin ilgili birimleri ile koordinasyon içerisinde gelişmelere bağlı olarak anlaşmaların iptali için bir yol haritası ortaya koymalı; kısa-orta-uzun vadede iptal edilebileceklerin planlamasını yapmak üzere Psikolojik harekât planlamalıdır.

·           İsrail’le iş birliği yapmakta ısrarcı olan Müslüman ülkelerin analizi son derece dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. “İş birlikçi ülke yönetimleri kimlerdir, sebebi nedir? Yönetimlere özel bir menfaat sağlamakta mıdır?” “İş birliğinin düzeyi, işbirliğinin sebebi nedir? İttifakı çözmek için neler yapılabilir?” “Tarafsızlaştırmak mümkün mü?” “Bunlar mümkün değilse yalnızlaştırmak için neler yapılabilir?” “Ekonomik boykot ve ekonomik ambargo uygulanabilir mi?” sorularının cevaplarını verip gerekli adımları zamanında atmak.

Filistin’e Uygulanan Ambargonun Kırılması İçin Psikolojik Harekât Planlamak ve Uygulamak

Bunun için bir yol haritası belirleyerek Türkiye’deki ilgili birimin/birimlerin girişimde bulunmasını sağlamak, Öncelikle Mısır kapılarının Filistin’e açılması için Mısır ile girişimde bulunmak, Mısır’ı ikna etmek; kara-deniz-hava ulaşımının açılması için uluslararası kuruluşları ve kamuoyunu harekete geçirmek.

Filistin’le İlgili İnşa Edilen Yanlış Algıları Değiştirmek (Algı Yönetimi) Amaçlı Bir Psikolojik Harekât Yapmak

“Filistin Bizim Sorunumuz Değil”, “Ne Olacak?” “30 Yıldır Ne Değişti?”, “Sadece Bağırdık-Adamlar İstediklerini Adım Adım Gerçekleştirdi.” algısını değiştirmek için çalışmalar yapılmalıdır. Bu algıyı değiştirmek için; tarihsel arka plan anlatılmalı, Türkiye’nin ve İslâm dünyasının güvenliği ile ilgisi kurulmalı, FKÖ-HAMAS ve Hizbullah’ın mücadelesi, etkileri anlatılmalı, tarihten eşdeğer örnekler gösterilmelidir. Filistin/Kudüs’ün İslâm dünyasının son savunma hattı olduğu millete/ümmete gerçekçi bir şekilde anlatılmalı ve ikna edilmelidir.

Bu bağlamda “Sorun Filistin Değil İsrail Sorunu”, “Yahudi Değil Siyonizm Sorunu” olarak ele alınıp değerlendirilmelidir. Oluşan algıyı değiştirmek için konferans-panel-seminer-kongre düzenlemek, Filistin-Kudüs’ün tarihsel arka planı, Bir fesat-fitne hareketi olarak Siyonizm ve küresel savaş senaryoları, mevcut biyolojik savaşın kapsamı, amacı ve hedefleri, millete ve ümmete anlatılmalıdır.

Siyonizm’e Karşı Birleşik Cephe Kurulması İçin Psikolojik Harekât Başlatmak ve Devam Ettirmek

Bunun için Anti Siyonist Yahudi, Hristiyan, Müslümanların birlikte hareket edebilmeleri için politika geliştirmek, planlama yapmak, strateji belirlemek, Yahudi karşıtı olmayan Siyonist karşıtı olan bir söylem geliştirmek ve yaygınlaştırmak.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın Yapması Gerekenler

Kudüs-Filistin meselesinin, Siyonizm’in Millî Eğitim Bakanlığı müfredatına konmasını sağlayarak genç nesillerde bir şuur inşa etmek ve geleceğe hazırlamak,

Filistinli liseli gençlere burslu eğitim-öğretim imkânı sağlamak.

YÖK’te, İslâm Ülkeleri Enstitüsü/Enstitüleri Kurulmalıdır

·             Bu enstitüler, belli bir stratejiye uygun olarak, koordinasyon içerisinde;

–    Filistin ile ilgili özel raporlar hazırlamalı,

–    İslâm ülkeleri ile ilgili belli bir plan ve proje dâhilinde master ve doktora tezleri yaptırmalı,

–    İslâm ülkelerinden master ve doktora öğrencisi almalı,

–    Filistinli gençlere master ve doktora eğitim imkânı sağlamalı,

–    İslâm ülkelerinden akademisyen / uzman getirmeli,

–    Batı’ya göç etmiş ilim adamlarını Türkiye’ye getirmeyi, organize etmeli,

–    Belli aralıklarla Filistin (Kudüs-Filistin Meselesi) konulu uluslararası kongre düzenlemelidirler (değişik boyutları ile uluslararası hukuk vb.).

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın-Müftülüklerin Yapması Gerekenler

·       Ümmetin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ortak paydalar oluşturmak,

·       İhtilaflı konuların ulema arasında arka planda tartışmasını sağlamak-kamuoyu önünde tartışma yapılmasını engellemek,

·       Ortak mutabakat olsa bile toplumu nasıl etkileyeceğini göz önüne alarak kamuoyuna açıklamak ya da açıklamamak veya açıklamayı zamana yaymak,

·       Sürekli ihtilaflı konuları gündeme getirip kargaşa çıkaranlarla ilgili bir yol haritası belirlemek,

·       ‘Müslüman Âlimler Birliği’ ile ilişki kurmak; özel bir platform oluşturmak, ümmet arasındaki etnik ve mezhebi ihtilafları ortak bir zeminde çözüme kavuşturmak,

·       21. asırda Müslümanların karşı karşıya kaldığı sorunlara, Kur’ân ve Sünnet merkezli çözümler üretmek, bu konuda master ve doktora tezleri yapılmasını teşvik etmek, hatta bir fon oluşturmak,

·       Müslümanlar arasındaki ihtilafları “En güzel tarzda mücadele” anlayışı içerisinde çözüme kavuşturacak bir dil ve söylem geliştirmek,

·       Siyonizm’e, Yahudilere, İsrail oğullarına karşı Kur’ân ve Sünnet merkezli bir söylem ve dil geliştirmek,

·       Siyonizm’e karşı anti Siyonist, Yahudi ve Hristiyanlarla bir birleşik cephenin kurulabilmesinin teorik ve pratik temellerini oluşturmak.

Yerel Yönetimler-Belediyelerin Yapması Gerekenler

·       Bölgelerinde Kudüs ve Filistin’i hatırlatacak şekilde cadde, sokak ve mahalle isimleri vermek,

·       Özelde Türkiye’de, genelde İslâm ülkelerinde Kudüs’le kardeş şehirler ilan etmek için girişimlerde bulunmak,

·       Kudüs- Filistin İle ilgili “Panorama-1453” gibi “Panorama-Kudüs” ü İstanbul ve Ankara’da yapmak,

·       Kudüs’ün maketlerini belli yol ve merkezlere yerleştirmek,

·       Zaman zaman (bez) afişlemeler yapmak,

·       Her yıl Kudüs günü düzenlemek,

·       Filistin ve Kudüs’e geziler düzenlemek ve gezileri topluma yaymak,  THY’nin indirim yapmasını sağlamak, zenginlerin finanse etmesini sağlamak, bu konuda diğer İslâm ülkelerindeki şehirlerle birlikte hareket etmek.  

Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve MİT’in Yapması Gerekenler

Türkiye, Filistin devletini tanıdığına göre ilişkilerin iki devlet arasındaki ilişkiler şeklinde düzenlenmesinde çok büyük fayda vardır. Filistin’in devlet şeklinde organize edilebilmesi için gerekli personel eğitimi verilmeli, devlet altyapısının kurulabilmesi sağlanmalıdır.

Bu aşamada MSB ve İçişleri Bakanlığı ve MİT Filistin’in Güvenlik Sistemini (Ordu-Polis-İstihbarat) yeniden düzenlemeli, her türlü askerî ve istihbarat desteği vermeli; silah ve istihbarat için gerekli donanımlar sağlanmalıdır.

Filistin güvenlik birimleri, her türlü savaşa göre eğitilmelidir; Filistin devleti düzenli orduya kavuşturulmalıdır. ABD’nin İsrail’e her türlü silah ve istihbarat desteği vermesinin mantığı neyse, Türkiye’nin güvenlik anlamında Filistin’e her türlü yardım etmesinin de mantığı odur. 

Türkiye’nin Libya ile kurduğu Mavi Vatan projesinin benzerini Gazze’nin deniz sahili üzerinden Filistin devleti ile kurabilir. Bu konuda yapılacak tüm girişimlerin psikolojik çok büyük etkisi olacaktır.

Türkiye’de İsrail’e hizmet sunan, Kürecik üssü gibi tüm NATO ve ABD üsleri, kademeli bir şekilde kapatılmalıdır.

Filistin Devleti’ne yapılabilecek her türlü silah ve teknoloji yardımı için Filistin devletini tanıyan diğer İslâm ülkelerinde girişimlerde bulunulmalıdır.

Filistin devletine, Türkiye-İran-Mısır ve Pakistan’ın garantör ülke olmasının sağlanması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır. Türkiye’nin Kıbrıs’ta (kara-deniz-hava) kurduğu üslerin benzerini Filistin’de kurmalı, bunun için İslâm ülkelerinin desteğini kazanmalıdır. Ayrıca Türkiye Doğu Akdeniz’de düzenli donanma bulundurmalıdır.

Gönüllü Kuruluşların Yapması Gerekenler

Değerler sistemi açısından baktığımızda siyaset, bir değer sisteminin, iktidarı elde etmek, muhafaza etmek ve diğer değer sistemleri ile uzlaşmaz bir çatışmaya girmeden toplumsal bütünleşmeyi gerçekleştirmek amacıyla yaptığı faaliyetler bütünüdür.

Parlamento içi siyaset, siyasi partiler aracılığıyla parlamentoyu hedefleyen ve onun aracılığıyla bir güç ve iktidar arayışı faaliyeti iken; parlamento dışı siyaset, partiler, cemaatler, sivil toplum örgütleri ve benzer yapılar tarafından yürütülen bir iktidar olma faaliyetidir. Genelde parlamento dışı siyasetin amacı parlamentoya girmek değildir. Parlamento içi siyaset üzerinde baskı gücü oluşturarak, onu milletin/ümmetin emrinde verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak, yanlışlarını düzeltmek, doğrularında destek vermek, projeler üreterek parlamento içi siyaseti yönlendirmektir. Milleti/ümmeti teşkilatlı toplum hâline getirmektir. İnsan vücudundaki kılcal damarlar ya da sınır sistemi gibi toplumun her kesimine nüfuz etmek, milleti/ümmeti bütünleştirmek, kaynaştırmak ve bir güç olarak ortaya çıkarmaktır. Böylece uluslararası güçlerin Türkiye’deki siyasal iktidarlar üzerindeki baskısını kırmak, sapmasına ve yanlış yapmasına mani olmak amaçları arasındadır. Parlamento dışı siyasetin denetleyici, yönlendirici, inşa ve irşat edici bir rolü olmalıdır. Parlamento dışı siyaset “Seni eğri kılıçlarımızla düzeltiriz ya Ömer!” diyen/diyebilen sahabenin siyasetidir, siyaset anlayışıdır.

Bize göre parlamento dışı siyaset, cemaatler, sivil toplum örgütleri ve benzer yapılar tarafından yürütülen, fıtrî değerlerin iktidar olması/iktidarda kalması için gerekli tavrı ortaya koyan, rey almayı değil fıtrat ekseninde toplumsal değişimi öngören, parlamentonun dışında ve fakat parlamento içi siyaset, devlet ve tüm güç odakları üzerinde baskı, denetleme, yönlendirme, şekillendirme gücünü temsil eden sınırsız, topyekûn ve teşkilatlı bir mücadelenin adıdır.

      Parlamento dışı siyaseti bu kapsamda değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’deki gönüllü kuruluşların/STK’ların/cemaatlerin/hareketlerin öncelikle yapması gereken, bir partinin arka bahçesi olmadan, hakkın ve adaletin inşası için çalışmak; siyasi iktidarları hak ve adalet çerçevesinde küresel güçlere karşı savunmak, korumak, mücadelelerinde onlara yardımcı olacak çalışmalar yapmaktır. O nedenle aralarında bir üst kimlik inşa ederek hem Türkiye’de hem de İslâm coğrafyasında sorumluluklarını yerine getirmek, bugün için en acil ve önemli görevlerden biridir.

Bu kapsamda Filistin meselesini ele aldığımızda yapılması gerekenleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

·       Öncelikle Türkiye’deki gönüllü kuruluşlar, kendi içlerinde bir üst dayanışma birliği kurmalı; sonra bunu İslâm ülkelerine taşıyıp hayata geçirmelidir. Bu grup, İslâm ülkeleri arasındaki birliği, beraberliği, dayanışmayı sağlamayı hedeflemelidir. Bu nedenle çok yönlü, çok boyutlu, bir stratejik plan çizip çalışmalıdır. Bu noktada medya ve internet sistemi en verimli şekilde kullanılarak bilgi kirliliğini engelleyecek tarzda bir çalışma içerisinde bulunmalıdır.

•     İslâm ülkelerinde var olan sorunları tespit edip çözüme kavuşturabilmek, ümmet şuurunu oluşturabilmek amacıyla ortak konferans-panel-seminer-kongre düzenlemek,

•     Filistin-Kudüs’ün tarihsel arka planı, bir fesat-fitne hareketi Olarak Siyonizm’i, amacı ve hedeflerini, millete ve ümmete anlatmak, bu konuda kamuoyu meydana getirmek.

•     Filistin ve Kudüs’e- Gazze’ye geziler düzenlemek, bunu toplumun her kesimine yaymak, bu konuda diğer İslâm ülkelerindeki kardeş kuruluşlarla birlikte hareket etmek.

·       BM’nin, özel olarak İsrail ve Filistin ile genel olarak, mazlum milletlerle ilgili aldığı kararlara karşı kamuoyu oluşturmak, hassas davranmak,

·       İsrail/Siyonist/ABD mallarına kademeli genişlemeli boykot ilan etmek ve hayata geçirilmesi için seferber olmak,

·       İsrail’le yapılan Abraham Antlaşması gibi anlaşmaların feshedilmesi için Türkiye’de ve İslâm dünyasında kamuoyu oluşturmak, eylemler yapmak, panel, seminer ve konferanslar düzenlemek.

 Sonuç: Filistin Bir Turnusol Kâğıdıdır  "Bir Gün Filistinliler, Özgür ve Bağımsız Topraklarında Yaşayacaklar"

Siyonizm’e karşı mücadele edilebilmesi için ondan daha sağlam bir örgütsel yapı, onun stratejisinden daha üstün bir strateji ile güçlü kadrolar oluşturmak gerekmektedir. Teori ile pratiğin birlikteliği ilkesi bir mücadelede temel ilkelerden biridir. Teorisiz pratik gibi, pratiksiz teori de isteneni sağlamaz. Özelde Siyonizm’e genelde zulme karşı bir mücadele uzun vadeli bir mücadeledir. 100 metre koşusu değil asırlara uzanacak olan uzun bir maratondur. Kadroların zihni alt yapısı buna göre oluşturulmalıdır. Aceleci çözüm ve kurtuluş reçetelerinden uzak durulmalıdır. İslâm’ın öngördüğü, ‘İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.’ dediği çerçevenin iyi anlaşılması gerekir. Mücadele bir imtihan ve arınma sürecidir. Bundan dolayı zafer ve mağlubiyet iç içedir. Zafer ve mağlubiyet anlarında kadroların birbirini suçlamadan birbirine sahip çıkması, 2. Akabe Biati ve Hudeybiye Antlaşmasından bize kalan bir mirastır. Kadroların buna göre eğitilmesi ve geleceğe hazırlanması gerekmektedir. Bunlar Siyonizm’e karşı mücadelede ön şartlardır.

Siyonizm tüm insanlığa hatta Yahudiliğe karşı açılmış gizli bir savaştır. Siyonizm’e karşı mücadele Yahudileri de kurtarmayı amaçlayacak bir genişlik ve elastikiyette olmalıdır.   Siyonizm, yalan ve aldatma eksenli bir psikolojik savaş makinesidir. O nedenle İsrail bugün psikolojik savaşı kaybetmiştir. Bu psikolojik yıkımı, bundan sonra kimse durduramayacak, “Kudurmuş Köpekler” mukadder akıbetlerine doğru yol almaya devam edecek ve tarihin çöplüğüne süpürülüp atılacaklardır!

Kudurma vakalarında kuraldır: Kudurmuş köpeklerin sahipleri, yakınları, bir müddet daha sabreder. Tahribatları, saldırganlıkları belli bir boyuta ulaşınca ya tecrit edilerek mahkûm edilip kendi kaderlerine terk edilirler ya da vurularak imha edilirler. Böyle devam ederse, “kudurmuş köpek” Siyonist İsrail’in akıbeti de kesinlikle bundan farklı olmayacaktır.

“Kudurmuş köpeklerin” temizliği hem Filistin halkının hem de Yahudi halkının kurtuluşu olacaktır.  Filistin meselesi, sadece bir İsrail’i sorgulama olayı olmayıp aynı zamanda Batı Dünyasını, uluslararası camia denen kuruluşları ve halkı Müslüman olan ülkelerin yönetimlerini de sorgulama meselesidir. Filistin, herkesin ve her ülkenin samimiyetinin, değerlerinin, medeniyetinin ölçüldüğü bir turnusol kâğıdı ve bir mihenk taşıdır.

Mevcut dünya düzeni, sorgulanmak, hak ve adalet merkezli yeni bir dünya düzeni kurulmak zorundadır. Yeni bir dünya, adil bir dünya kurulana kadar sadece Filistin ya da Ortadoğu halkları ya da dünyanın mazlum milletleri değil; başta müstekbirler, sömürgeciler dâhil olmak üzere tüm dünya, huzur yüzü göremeyecektir. Bu savaş, müstekbirlerin dünyasına/coğrafyasına bir gün mutlaka girecek ve perişan olup gideceklerdir: “Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp-devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (26 Şu’arâ 227).

HAMAS liderlerinden Halid Meşal’in yaptığı konuşma, hem bu gerçeğin dünya kamuoyuna ilanı hem de bir meydan okumadır:

"Obama, Ban Ki-Mun ve özgür dünya liderlerine sesleniyorum: Size yalvarmıyoruz, sadece diyoruz ki, bir gün Filistinliler, özgür ve bağımsız topraklarında yaşayacaklar…  Gazze’deki kuşatmanın kalkması için İsrail’in kayıplarının kaça yükselmesi gerekiyor?  Eğer bu yeterli değilse, Filistinli mültecilerin vatanına dönmesi için bedel nedir?  Kaç tane İsrail askeri kaçırılmalı, bana adedini söyleyin.  İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirlerimizin serbest kalması için bedel nedir?”[16]

Allah’tan yardım bekleyenler, yardımın gelmesi için gerekli alt yapıyı kurmaları ve mücadeleyi vermeleri gerekir. O zaman Allah’ın yardımı gelecek, kurulu tüm tuzaklar parçalanacaktır. “Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen vardır.” (14 İbrahim 46).

Zafer Hakk’ın ve Hakk’a inanlarındır ve zafer yakındır…


[1] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, Pınar Yayınları, İstanbul, 1996, s. 253.

[2] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, Pınar Yayınları, İstanbul, 1996, s. 253.

[3] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası, Küre Yayınları, s. 27.

[4] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.

[5] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.

[6] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.7-10.

[7] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.16-26.

[8] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40. 

[9] Roger Garaudy , Siyonizm Dosyası, s. 171-190.

[10] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s.190-210.

[11] Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s.190-210. Taylor A.R., İsrail’in Doğuşu, Pınar Yayınları, İstanbul,1992, s.148-150.

[12] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.20-25.

[13] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.

[14] John J. Mearsheimer, Stephen M. Walt, age., s.30-40.

[15] Roger Garaudy, İsrail, Mitler ve Terör, Pınar Yayınları, İstanbul, 1996,  s.50-86.

[16] Anadolu Ajansı, 24.07.2014.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...