(Milli Gazete)
Giriş
15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonraki sürece
bakıldığında, alınan tedbirlerin, Türkiye’yi yeni bir sosyolojik ayrışma
noktasına getirme tehlikesi söz konusudur. Bu nedenle burada, Devletin,
darbecilerin üzerine giderken yaptığı bazı uygulamalarla ilgili bazı noktalara
dikkat çekilmek istenmektedir.
Gülen Terör ve Şantaj Havuzunu Büyütme-Yaygınlaştırma
Tehlikesi
Ülke sathında, “Açığa Alma ve Tutuklamalarla” ilgili mevcut
uygulamalara göz attığımızda “Gülenciler” listesi, aşağıdaki insan unsurundan
oluşmaktadır:
* Emniyet İstihbarat/Askeri İstihbarat/MİT’in bilgi ve belge
kapsamında gerçek Gülen Hareketi mensupları olanlar.
* Kifayetsiz muhterislerin bir makamı ya da mevkii ele
geçirmek için Gülen hareketi ile hiç alakası olmayan ve fakat kendisine engel
gördüklerini Gülenci olarak ihbar etmeleri ile açığa alınanlar.
* Geçmişte aralarında husumet bulunanların birbirlerini
Gülenci olarak ihbar etmeleri ile açığa alınanlar. Özellikle idarecilerin kin
güttüğü kişileri, ilgileri olmadığı halde Gülenci olarak listelemesi.
* Bizzat Gülen Hareketi mensubu olanların, kendilerinden
olmayan herkesi, Gülenci olarak ihbar etmeleri.
* Başta Mossad ve CIA olmak üzere yabancı istihbarat
mensuplarının Gülenci olarak ihbar ettikleri kimseler.
* Geçmişte Gülen hareketine dâhil olmuş, yardım etmiş ve
fakat 17-25 Aralık operasyonundan sonra ayrılmış ve bütün bağlarını koparmış
olanların, hâlâ Gülenci olarak kabul edilmeleri ve fişlenmeleri.
* Geçmişte Gülen hareketine ait, dershane, okul ve yurtlarda
kalan ve fakat Gülen hareketi ile hiç ilgisi olmayan gençlerin, çocukların ve
onların ailelerinin Gülenci olarak kabul edilmeleri ve fişlenmeleri.
* 15 Temmuz 2016 tarihi itibariyle Gülen Hareketinin
okullarında okuyan tüm gençlerin Gülenci olarak kabul edilmeleri ve
fişlenmeleri.
* Ticari rakiplerin birbirlerini Gülenci olarak ihbar
etmeleri.
* Birbiri ile küskün komşuların birbirlerini Gülenci olarak
ihbar etmeleri.
* Psikopatların herkesi, Gülenci olarak ihbar etmeleri.
* Sahte Twitter hesapları ile hedef tahtasına konacak
ilgisiz insanlar.
* Maliye-Polis-Yargı baskı ve şantaj kıskacında Gülen
Hareketine yardıma ve hizmete mecbur bırakılan iş adamı ve bürokratlar.
* Aralarında husumet olan karı kocanın birbirlerini
“paralelci”/”Fetö’cü” olarak ihbar etmeleri.
* Dost hayatı yaşayan eşlerin “paralelci”/”Fetö’cü” olarak
birbirlerini ihbar etmeleri.
Bu liste daha da genişletilebilir. Eğer tüm bu insanlar,
“Paralelci”/”Fetö’cü”/”Gülenci” havuzuna atılır ve aynı muameleye tabi
tutulursa, Türkiye, büyük bir kaosa doğru sürüklenebilir. Kin ve nefret
ortalığı kasıp kavurabilir.
Gülen Terör Ve Şantaj Hareketi ile ilgili yapılan
operasyonlarda, dikkat edilmesi gereken noktalar, aşağıda ana hatları ile ele
alınmıştır.
“Açığa Alma ve Tutuklamalar” Sürecinde Sağlam Kriterler
Ortaya Konmalıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aşağısı ibadet, ortası ticaret,
yukarısı ihanet” olarak tasvir ettiği bir yapının tasfiyesinde, “ticaret ve
ibadet erbabının”, “ihanet erbabından” ayrılması ve bunun için çok hassas
davranılması gerekmektedir. Bunun için, iki kırılma noktası referans
alınmalıdır:
1- 17-25 Aralık Maliye-Polis- Yargı Darbe Girişimi,
2- 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi.
Bu iki tarihi kırılma anı göz önüne alınırken, şu üç noktaya
özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir:
* 17-25 Aralık Maliye-Polis- Yargı Darbe Girişimine kadar
devlet ricalının büyük bir kesiminin, Gülen Hareketi ile ilgili övgü dolu
sözler söylemesinin ve devlet imkânlarını, özellikle, belediye imkânlarını
tahsis etmelerinin etkileri
* Gülen hareketi tarafından inşa edilen Maliye-Polis- Yargı
Şantaj ve Tehdit mekanizmasının varlığı ve bunun belli bir insan unsuru
üzerindeki etkileri
* “Tedbir olarak açığa alalım, tutuklayalım; o, kendisinin
masum olduğunu ispatlasın” yaklaşımı.
15 Temmuz Askeri Darbe Girişiminden sonra Gülen Terör ve
Şantaj Hareketini desteklemiş olanların üzerine kesin bir şekilde gidilmelidir.
Ancak, 17-25 Aralık Maliye-Polis- Yargı darbe girişimi ile 15 Temmuz Askeri
Darbe Girişimi arasındaki dönemde, Gülen Terör ve Şantaj Hareketi mensuplarının
bir kısmının, o günün şartları göz önüne alındığında, gelgitler
yaşayabileceğine, kararsız kalabileceğine dikkat edilmelidir. Çocuklarını
okullarından, yurtlarından almamış/alamamış olabilir, kurban yardımında
bulunmuş olabilir. Bu dönemle ilgili olarak çocuklarını Gülen Terör ve Şantaj
hareketinin okullarında okutmuş olmak veya onun yurtlarında kalmış olmak, temel
kriterler zümresi içerisinde değerlendirilmemelidir. Yasal olarak hiçbir işleme
tabi tutulmamış banka ile işlem yapmayı, yurt ve okullarda bulunmayı, esaslı
suçlayıcı bir unsur olarak görmemiş/görememiş olabilirler. O dönemin
psikolojisi buna uygundu.
17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe Girişimine Kadar
Devlet Ricalinin El Üstünde Tuttuğu Gülen Hareketinin Halk Üzerindeki Etkisi
Dikkate Alınmalıdır
1980 Darbesinden 17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe
Girişimine kadar olan süreçte, rahmetli Erbakan hariç, genellikle, dönemin
Cumhurbaşkanları, başbakanları, genelkurmay başkanları ve siyasi parti
liderleri/kadroları, belediye başkanları, birçok STK/Gönüllü
kuruluşlar/Cemaatler, Güleni ve Gülen hareketini övmüş, ödül vermiş, ödül almış
ve ülkenin birçok imkânını ona tahsis etmişlerdir. Bu durum, halkın bu harekete
sempati ve güven duymasını sağlamıştır. Ailelerin çocuklarının korunması
noktasında gösterdiği hassasiyet ve Gülen Hareketinin Dershane-Okul-Yurt-Ev
düzleminde gösterdiği başarı, dünyanın dört bir tarafında okullar açması ve her
yıl “Türkçe olimpiyatlar”(!) düzenlenmesi, halk üzerinde etkili olmuş ve halkın
belli bir kesiminin Gülen Hareketine bağlanmasını sağlamıştır. “Türkçe
olimpiyatlarına”(!) devlet ricalinin katılıp, övgüler yağdırması, var olan
etkiyi daha da pekiştirmiştir.
Gülen Hareketinin Yurt dışında okul açabilmesi için, devlet
ricalının, ilgili ülke devlet ricaline referans mektubu yazıp ricada bulunması
da, halkın eğilimleri üzerinde etkili olmuştur.
Ayrıca Gülen Hareketinin dershane ve okullarındaki
öğrencilerin, girdikleri sınavlarda yüksek puan almaları, üniversitelere ilk
sıralarda girmiş olmaları, Gülen Hareketinin okullarına, yurtlarına ve evlerine
olan ilgiyi artırmış; geniş bir kesim, çocuklarını buralara göndermek için
sıraya girmişlerdir. (Bugün, sınav sorularını çalarak kendi seçilmiş
öğrencilerine vermelerinin sonucunda, yüksek başarı elde edildiği
söylenmektedir. Geçmişte böyle bir iddia söz konusu değildir. Dolayısıyla halk
bu durumu bilememekteydi.)
Diğer taraftan yurt dışına giden öğrencilere, barınma
imkânları sağlamış olmaları da, insanlar üzerinde etkili olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Allah ve milletimiz bizi affetsin
zamanında biz tehlikeyi göremedik”, Eski Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel’in,
Eski Meclis Başkanları Cemil Çiçek, Bülent Arınç’ın ve birçok siyasinin, benzer
açıklamalarını göz önüne aldığımızda; 17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe
girişimine kadar devletin elindeki tüm imkânlarla, göremediği bir tehlikeyi;
göremediği için sade vatandaşı, iş adamlarını ve akademisyenleri, öğretmenleri,
imamları suçlamak, ciddi deliller olmadan, gerçekten pişman olup olmadığı
araştırılmadan cezalandırmak, yanlıştır ve çok daha büyük travmalara ve
sorunlara neden olacaktır.
Bunun için çok daha dikkatli ve hassas davranılmalı,
insanlar, MOSSAD ve CIA’nin kucağına itilmemelidir.
“Açığa Alma ve Tutuklamalarda” Korku-Şantaj İmparatorluğunun
İnşa Ettiği Psikoloji Göz önüne Alınmalıdır
Gülen Terör ve Şantaj Hareketi, Maliye-Polis-Yargı üçgeninde
kurdukları şantaj şebekesi ile insanların yatak odasına ve banyolarına sızmış,
pek çok işadamını, esnafı, devlet ricalini, sivil ve asker bürokratı ve
siyasiyi tuzağa düşürmüştür. O nedenle bugün icra edilen açığa alma ve
tutuklamalarda, bu boyuta dikkat edilmelidir.
Siyasi iktidarın Maliye-Polis-Yargı üçgeninde seri halde
yaptığı görevden almalarda, yeni atananların da, bir müddet sonra tekrar ve
tekrar görevden alınması, gerek Gülen Terör ve Şantaj Hareketindeki “İbadet ve
Ticaret ehlinin” ve gerekse Gülen Terör ve Şantaj Hareketine mensup olmayan
insanların üzerinde, bir korku meydana getirmiştir. Bu korkunun sonucunda
birçok insan ve iş adamı, Bank Asya’daki hesaplarını kapatamamış, kredi
kartlarını iptal edememiş, zaman Gazetesi aboneliğini iptal edememiş olabilir.
Dahası, kredi kartlarını iptal ettirme isteklerine Bank Asya yönetimi, olumlu
bakmamış, hep göz ardı etmiş ve iptal etmeyi savsaklamıştır. Keza aynı durum,
Zaman Gazetesi aboneliği için de geçerlidir.
Bugün açığa alma ve tutuklamalarda, hem korku-şantaj
psikolojisi hem de bu engelleme operasyonları göz önüne alınmalı, ona göre karar
verilmelidir.
“Tedbir Olarak Açığa Alalım, Tutuklayalım; O, Kendisinin
Masum Olduğunu İspatlasın”
Masum insanların, “Terör Örgütü üyesi” iddiası ile tedbir
olarak, açığa alınması ve/veya tutuklanması, basite indirgenecek bir konu
değildir. Yarın aklanmış olsa bile her şeyden önce fişlenmiş, sosyal çevresi
tarafından tehlikeli görülüp dışlanmıştır/dışlanacaktır. Süreçten beraat
etmiş/aklanmış olarak çıkmış olsa bile sicilinde, bir terör örgütü üyesi iması
daima bulunacak, her başvurduğu işte ya da yapacağı işte, her güvenlik
araştırmasında, bu durum karşısına çıkacaktır. Yol boyu derin bir travma
yaşayacaktır. Adalete ve devlete olan güveni yıkılacaktır. O nedenle sağlam
deliller olmadan, kanaatler veya mesnetsiz ihbarlar üzerinden insanların açığa
alınması ve tutuklanması yoluna gidilmemelidir.
“Domino Etkisi” Meydana Getirilerek Anadolu Sermayesi
Tasfiye Edilmemelidir
Gülen Terör ve Şantaj Hareketindeki “Ticaret erbabı” üzerine
gidilirken, öncelikle, yukarıdaki üç nokta mutlaka göz önüne alınmalıdır. 17-25
Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe Girişimi ile 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi
arasındaki dönemde, bugün hedef alınan şirketlerin, Maliye-Polis- Yargı Şantaj
ve Tehdit mekanizmasının baskısı altında olup olmadığı, araştırılmalı ve ona
göre ilgili firmanın üzerine gidilmelidir.
Ayrıca üzerine gidilen şirketlerle ticari olarak irtibatlı,
fakat Gülen Terör ve Şantaj Hareketi ile ilişiği olmayan başka şirketlerin
varlığına dikkat edilmelidir. Ödemeler zincirinde meydana gelecek bir kırılma,
domino etkisi yaparak Gülen Terör ve Şantaj Hareketiyle ilgisi olmayan pek çok
şirketin kapanmasına ve yıllar içerisinde ortaya çıkan “Anadolu Sermayesinin”
tasfiye olmasına sebebiyet verebilir.
Yanlış “Beyin Göçüne” Sebebiyet Verilmemelidir
Akademik dünyada insanların yetişmesi, çok uzun zaman
almaktadır. Akademik dünyada yapılan operasyonlarda, suçlu suçsuz ayırımında,
çok daha hassas davranılmalıdır. Unutulmamalıdır ki çok iyi yetişmiş
akademisyenlerin, dünyanın her yerinde iş bulma imkânı vardır. O nedenle ihanet
içerisinde olduğu kesin belgelerle kanıtlanmamış olanların üzerine acele ile
gidilmemelidir. Aksi takdirde çok yanlış “beyin göçüne” sebebiyet
verilebilecektir.
Açığa Alma ve Tutuklama Listelerinin Hazırlanmasında Mason
Kadrolara Fırsat Verilmemelidir
15 Temmuz 2016 İhanet Hareketine karşı başlatılmış olan
temizlik harekâtında, açığa alma ve tutuklama ile ilgili hazırlanan listelerde,
Masonların, kaos çıkarmak amacıyla, etkili olup olmadığına bakılmalıdır.
Türkiye’nin Askeri Gücü Yok Edilmek İstenmektedir
İsrail’in “80’li yıllar için İsrail’in stratejik
plânları”ında yer aldığı şekliyle hedef ülkeler de ilk yapılacak iş, “söz
konusu devletlerin askerî güçlerinin imha edilmesidir.” Orduda yapılan
Ergenekon-Balyoz operasyonları ve 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi sonrasında
yapılan askeri temizlik operasyonları ile ordu, ciddi bir yara almış ve itibar
kaybına uğramıştır. Bulunduğumuz çok önemli jeopolitik, jeostratejik ve
jeoekonomik bir coğrafyadan dolayı ordunun, milletin ordusu olarak yeniden
yapılandırılması ve güçlendirilmesi, şu gün en hayatı bir konudur. Bu
yapılırken ordu içerisindeki cuntalarla/ihanet şebekeleri ile ordunun varlığı
birbirine karıştırılmamalı, duygusal davranılarak ordu kurumu, aşağılanıp
yıpratılmamalıdır.
Sonuç: Açığa Alma ve Tutuklamalarla İlgili Kriz Masası
Kurulmalıdır.
15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminde fiilen yer almış,
yardım ve yataklık yapmış ve görevini ihmal etmiş olanların tümü, yasalar
çerçevesinde, delillere ve belgelere dayalı olarak adil bir şekilde yargılanıp
cezalandırılmalıdır.
15 Temmuz İhanet hareketi, sadece sürecin bir parçasıdır;
süreç devam etmektedir. Ana amaç, yeni sosyolojik fay hatları inşa ederek
Türkiye’yi sosyolojik olarak bölmektir, Suriyeleştirmektir. Sosyolojik savaşın
etkileri, anında değil yıllar sonra görülebilir, yavaş ve tedricidir. Farkına
varıldığı zaman da “Kurbağa haşlanmış” ve iş bitmiştir. Siyası iktidar yeniden
yapılanma yaparken kendi başına hareket etmemeli, farklı siyasi görüşleri, daha
da önemlisi milletin, gönüllü kuruluşların/STK’ların görüşlerini almalıdır.
O nedenle “Açığa Alma ve Tutuklama” işlemleri tek bir
merkezden (Kriz Masası) yönetilmelidir. Bu tek merkez, “Açığa Alma ve
Tutuklamalarla ” ilgili kriterleri belirlemelidir. Ana kriz masası, gerektiği
yerlerde, kurumlarda daha alt kriz masaları kurmalıdır. Kriz masaları, yapılan
uygulamalarla ilgili şikâyetleri göz önüne almalı ve gerektiği anda, vakit
geçirmeden, küskünler/kırgınlar zümresi meydana gelmeden müdahale etmelidir.
Bu süreçte, iyi niyetle ortaya konan her karşı görüşü,
düşmanlık ve hainlik olarak görmek, nitelendirmek ve suçlamak yanlıştır,
tehlikelidir.
Henüz Vakit Varken, Yarın Çok Geç Olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder