26 Ağustos 2016 Cuma

KADİFE DARBEDEN ASKERİ DARBEYE-6: Acil Bir Uyarı: “Açığa Alma ve Tutuklamalar” İçin Kriz Masası/Masaları Kurulmalıdır

 (Milli Gazete)

Giriş

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonraki sürece bakıldığında, alınan tedbirlerin, Türkiye’yi yeni bir sosyolojik ayrışma noktasına getirme tehlikesi söz konusudur. Bu nedenle burada, Devletin, darbecilerin üzerine giderken yaptığı bazı uygulamalarla ilgili bazı noktalara dikkat çekilmek istenmektedir.

Gülen Terör ve Şantaj Havuzunu Büyütme-Yaygınlaştırma Tehlikesi

Ülke sathında, “Açığa Alma ve Tutuklamalarla” ilgili mevcut uygulamalara göz attığımızda “Gülenciler” listesi, aşağıdaki insan unsurundan oluşmaktadır:

* Emniyet İstihbarat/Askeri İstihbarat/MİT’in bilgi ve belge kapsamında gerçek Gülen Hareketi mensupları olanlar.

* Kifayetsiz muhterislerin bir makamı ya da mevkii ele geçirmek için Gülen hareketi ile hiç alakası olmayan ve fakat kendisine engel gördüklerini Gülenci olarak ihbar etmeleri ile açığa alınanlar.

* Geçmişte aralarında husumet bulunanların birbirlerini Gülenci olarak ihbar etmeleri ile açığa alınanlar. Özellikle idarecilerin kin güttüğü kişileri, ilgileri olmadığı halde Gülenci olarak listelemesi.

* Bizzat Gülen Hareketi mensubu olanların, kendilerinden olmayan herkesi, Gülenci olarak ihbar etmeleri.

* Başta Mossad ve CIA olmak üzere yabancı istihbarat mensuplarının Gülenci olarak ihbar ettikleri kimseler.

* Geçmişte Gülen hareketine dâhil olmuş, yardım etmiş ve fakat 17-25 Aralık operasyonundan sonra ayrılmış ve bütün bağlarını koparmış olanların, hâlâ Gülenci olarak kabul edilmeleri ve fişlenmeleri.

* Geçmişte Gülen hareketine ait, dershane, okul ve yurtlarda kalan ve fakat Gülen hareketi ile hiç ilgisi olmayan gençlerin, çocukların ve onların ailelerinin Gülenci olarak kabul edilmeleri ve fişlenmeleri.

* 15 Temmuz 2016 tarihi itibariyle Gülen Hareketinin okullarında okuyan tüm gençlerin Gülenci olarak kabul edilmeleri ve fişlenmeleri.

* Ticari rakiplerin birbirlerini Gülenci olarak ihbar etmeleri.

* Birbiri ile küskün komşuların birbirlerini Gülenci olarak ihbar etmeleri.

* Psikopatların herkesi, Gülenci olarak ihbar etmeleri.

* Sahte Twitter hesapları ile hedef tahtasına konacak ilgisiz insanlar.

* Maliye-Polis-Yargı baskı ve şantaj kıskacında Gülen Hareketine yardıma ve hizmete mecbur bırakılan iş adamı ve bürokratlar.

* Aralarında husumet olan karı kocanın birbirlerini “paralelci”/”Fetö’cü” olarak ihbar etmeleri.

* Dost hayatı yaşayan eşlerin “paralelci”/”Fetö’cü” olarak birbirlerini ihbar etmeleri.

Bu liste daha da genişletilebilir. Eğer tüm bu insanlar, “Paralelci”/”Fetö’cü”/”Gülenci” havuzuna atılır ve aynı muameleye tabi tutulursa, Türkiye, büyük bir kaosa doğru sürüklenebilir. Kin ve nefret ortalığı kasıp kavurabilir.

Gülen Terör Ve Şantaj Hareketi ile ilgili yapılan operasyonlarda, dikkat edilmesi gereken noktalar, aşağıda ana hatları ile ele alınmıştır.

“Açığa Alma ve Tutuklamalar” Sürecinde Sağlam Kriterler Ortaya Konmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aşağısı ibadet, ortası ticaret, yukarısı ihanet” olarak tasvir ettiği bir yapının tasfiyesinde, “ticaret ve ibadet erbabının”, “ihanet erbabından” ayrılması ve bunun için çok hassas davranılması gerekmektedir. Bunun için, iki kırılma noktası referans alınmalıdır:

1- 17-25 Aralık Maliye-Polis- Yargı Darbe Girişimi,

2- 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi.

Bu iki tarihi kırılma anı göz önüne alınırken, şu üç noktaya özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir:

* 17-25 Aralık Maliye-Polis- Yargı Darbe Girişimine kadar devlet ricalının büyük bir kesiminin, Gülen Hareketi ile ilgili övgü dolu sözler söylemesinin ve devlet imkânlarını, özellikle, belediye imkânlarını tahsis etmelerinin etkileri

* Gülen hareketi tarafından inşa edilen Maliye-Polis- Yargı Şantaj ve Tehdit mekanizmasının varlığı ve bunun belli bir insan unsuru üzerindeki etkileri

* “Tedbir olarak açığa alalım, tutuklayalım; o, kendisinin masum olduğunu ispatlasın” yaklaşımı.

15 Temmuz Askeri Darbe Girişiminden sonra Gülen Terör ve Şantaj Hareketini desteklemiş olanların üzerine kesin bir şekilde gidilmelidir. Ancak, 17-25 Aralık Maliye-Polis- Yargı darbe girişimi ile 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi arasındaki dönemde, Gülen Terör ve Şantaj Hareketi mensuplarının bir kısmının, o günün şartları göz önüne alındığında, gelgitler yaşayabileceğine, kararsız kalabileceğine dikkat edilmelidir. Çocuklarını okullarından, yurtlarından almamış/alamamış olabilir, kurban yardımında bulunmuş olabilir. Bu dönemle ilgili olarak çocuklarını Gülen Terör ve Şantaj hareketinin okullarında okutmuş olmak veya onun yurtlarında kalmış olmak, temel kriterler zümresi içerisinde değerlendirilmemelidir. Yasal olarak hiçbir işleme tabi tutulmamış banka ile işlem yapmayı, yurt ve okullarda bulunmayı, esaslı suçlayıcı bir unsur olarak görmemiş/görememiş olabilirler. O dönemin psikolojisi buna uygundu.

17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe Girişimine Kadar Devlet Ricalinin El Üstünde Tuttuğu Gülen Hareketinin Halk Üzerindeki Etkisi Dikkate Alınmalıdır

1980 Darbesinden 17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe Girişimine kadar olan süreçte, rahmetli Erbakan hariç, genellikle, dönemin Cumhurbaşkanları, başbakanları, genelkurmay başkanları ve siyasi parti liderleri/kadroları, belediye başkanları, birçok STK/Gönüllü kuruluşlar/Cemaatler, Güleni ve Gülen hareketini övmüş, ödül vermiş, ödül almış ve ülkenin birçok imkânını ona tahsis etmişlerdir. Bu durum, halkın bu harekete sempati ve güven duymasını sağlamıştır. Ailelerin çocuklarının korunması noktasında gösterdiği hassasiyet ve Gülen Hareketinin Dershane-Okul-Yurt-Ev düzleminde gösterdiği başarı, dünyanın dört bir tarafında okullar açması ve her yıl “Türkçe olimpiyatlar”(!) düzenlenmesi, halk üzerinde etkili olmuş ve halkın belli bir kesiminin Gülen Hareketine bağlanmasını sağlamıştır. “Türkçe olimpiyatlarına”(!) devlet ricalinin katılıp, övgüler yağdırması, var olan etkiyi daha da pekiştirmiştir.

Gülen Hareketinin Yurt dışında okul açabilmesi için, devlet ricalının, ilgili ülke devlet ricaline referans mektubu yazıp ricada bulunması da, halkın eğilimleri üzerinde etkili olmuştur.

Ayrıca Gülen Hareketinin dershane ve okullarındaki öğrencilerin, girdikleri sınavlarda yüksek puan almaları, üniversitelere ilk sıralarda girmiş olmaları, Gülen Hareketinin okullarına, yurtlarına ve evlerine olan ilgiyi artırmış; geniş bir kesim, çocuklarını buralara göndermek için sıraya girmişlerdir. (Bugün, sınav sorularını çalarak kendi seçilmiş öğrencilerine vermelerinin sonucunda, yüksek başarı elde edildiği söylenmektedir. Geçmişte böyle bir iddia söz konusu değildir. Dolayısıyla halk bu durumu bilememekteydi.)

Diğer taraftan yurt dışına giden öğrencilere, barınma imkânları sağlamış olmaları da, insanlar üzerinde etkili olmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Allah ve milletimiz bizi affetsin zamanında biz tehlikeyi göremedik”, Eski Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel’in, Eski Meclis Başkanları Cemil Çiçek, Bülent Arınç’ın ve birçok siyasinin, benzer açıklamalarını göz önüne aldığımızda; 17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe girişimine kadar devletin elindeki tüm imkânlarla, göremediği bir tehlikeyi; göremediği için sade vatandaşı, iş adamlarını ve akademisyenleri, öğretmenleri, imamları suçlamak, ciddi deliller olmadan, gerçekten pişman olup olmadığı araştırılmadan cezalandırmak, yanlıştır ve çok daha büyük travmalara ve sorunlara neden olacaktır.

Bunun için çok daha dikkatli ve hassas davranılmalı, insanlar, MOSSAD ve CIA’nin kucağına itilmemelidir.

“Açığa Alma ve Tutuklamalarda” Korku-Şantaj İmparatorluğunun İnşa Ettiği Psikoloji Göz önüne Alınmalıdır

Gülen Terör ve Şantaj Hareketi, Maliye-Polis-Yargı üçgeninde kurdukları şantaj şebekesi ile insanların yatak odasına ve banyolarına sızmış, pek çok işadamını, esnafı, devlet ricalini, sivil ve asker bürokratı ve siyasiyi tuzağa düşürmüştür. O nedenle bugün icra edilen açığa alma ve tutuklamalarda, bu boyuta dikkat edilmelidir.

Siyasi iktidarın Maliye-Polis-Yargı üçgeninde seri halde yaptığı görevden almalarda, yeni atananların da, bir müddet sonra tekrar ve tekrar görevden alınması, gerek Gülen Terör ve Şantaj Hareketindeki “İbadet ve Ticaret ehlinin” ve gerekse Gülen Terör ve Şantaj Hareketine mensup olmayan insanların üzerinde, bir korku meydana getirmiştir. Bu korkunun sonucunda birçok insan ve iş adamı, Bank Asya’daki hesaplarını kapatamamış, kredi kartlarını iptal edememiş, zaman Gazetesi aboneliğini iptal edememiş olabilir. Dahası, kredi kartlarını iptal ettirme isteklerine Bank Asya yönetimi, olumlu bakmamış, hep göz ardı etmiş ve iptal etmeyi savsaklamıştır. Keza aynı durum, Zaman Gazetesi aboneliği için de geçerlidir.

Bugün açığa alma ve tutuklamalarda, hem korku-şantaj psikolojisi hem de bu engelleme operasyonları göz önüne alınmalı, ona göre karar verilmelidir.

“Tedbir Olarak Açığa Alalım, Tutuklayalım; O, Kendisinin Masum Olduğunu İspatlasın”

Masum insanların, “Terör Örgütü üyesi” iddiası ile tedbir olarak, açığa alınması ve/veya tutuklanması, basite indirgenecek bir konu değildir. Yarın aklanmış olsa bile her şeyden önce fişlenmiş, sosyal çevresi tarafından tehlikeli görülüp dışlanmıştır/dışlanacaktır. Süreçten beraat etmiş/aklanmış olarak çıkmış olsa bile sicilinde, bir terör örgütü üyesi iması daima bulunacak, her başvurduğu işte ya da yapacağı işte, her güvenlik araştırmasında, bu durum karşısına çıkacaktır. Yol boyu derin bir travma yaşayacaktır. Adalete ve devlete olan güveni yıkılacaktır. O nedenle sağlam deliller olmadan, kanaatler veya mesnetsiz ihbarlar üzerinden insanların açığa alınması ve tutuklanması yoluna gidilmemelidir.

“Domino Etkisi” Meydana Getirilerek Anadolu Sermayesi Tasfiye Edilmemelidir

Gülen Terör ve Şantaj Hareketindeki “Ticaret erbabı” üzerine gidilirken, öncelikle, yukarıdaki üç nokta mutlaka göz önüne alınmalıdır. 17-25 Aralık Maliye-Polis-Yargı Darbe Girişimi ile 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi arasındaki dönemde, bugün hedef alınan şirketlerin, Maliye-Polis- Yargı Şantaj ve Tehdit mekanizmasının baskısı altında olup olmadığı, araştırılmalı ve ona göre ilgili firmanın üzerine gidilmelidir.

Ayrıca üzerine gidilen şirketlerle ticari olarak irtibatlı, fakat Gülen Terör ve Şantaj Hareketi ile ilişiği olmayan başka şirketlerin varlığına dikkat edilmelidir. Ödemeler zincirinde meydana gelecek bir kırılma, domino etkisi yaparak Gülen Terör ve Şantaj Hareketiyle ilgisi olmayan pek çok şirketin kapanmasına ve yıllar içerisinde ortaya çıkan “Anadolu Sermayesinin” tasfiye olmasına sebebiyet verebilir.

Yanlış “Beyin Göçüne” Sebebiyet Verilmemelidir

Akademik dünyada insanların yetişmesi, çok uzun zaman almaktadır. Akademik dünyada yapılan operasyonlarda, suçlu suçsuz ayırımında, çok daha hassas davranılmalıdır. Unutulmamalıdır ki çok iyi yetişmiş akademisyenlerin, dünyanın her yerinde iş bulma imkânı vardır. O nedenle ihanet içerisinde olduğu kesin belgelerle kanıtlanmamış olanların üzerine acele ile gidilmemelidir. Aksi takdirde çok yanlış “beyin göçüne” sebebiyet verilebilecektir.

Açığa Alma ve Tutuklama Listelerinin Hazırlanmasında Mason Kadrolara Fırsat Verilmemelidir

15 Temmuz 2016 İhanet Hareketine karşı başlatılmış olan temizlik harekâtında, açığa alma ve tutuklama ile ilgili hazırlanan listelerde, Masonların, kaos çıkarmak amacıyla, etkili olup olmadığına bakılmalıdır.

Türkiye’nin Askeri Gücü Yok Edilmek İstenmektedir

İsrail’in “80’li yıllar için İsrail’in stratejik plânları”ında yer aldığı şekliyle hedef ülkeler de ilk yapılacak iş, “söz konusu devletlerin askerî güçlerinin imha edilmesidir.” Orduda yapılan Ergenekon-Balyoz operasyonları ve 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi sonrasında yapılan askeri temizlik operasyonları ile ordu, ciddi bir yara almış ve itibar kaybına uğramıştır. Bulunduğumuz çok önemli jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik bir coğrafyadan dolayı ordunun, milletin ordusu olarak yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi, şu gün en hayatı bir konudur. Bu yapılırken ordu içerisindeki cuntalarla/ihanet şebekeleri ile ordunun varlığı birbirine karıştırılmamalı, duygusal davranılarak ordu kurumu, aşağılanıp yıpratılmamalıdır.

Sonuç: Açığa Alma ve Tutuklamalarla İlgili Kriz Masası Kurulmalıdır.

15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminde fiilen yer almış, yardım ve yataklık yapmış ve görevini ihmal etmiş olanların tümü, yasalar çerçevesinde, delillere ve belgelere dayalı olarak adil bir şekilde yargılanıp cezalandırılmalıdır.

15 Temmuz İhanet hareketi, sadece sürecin bir parçasıdır; süreç devam etmektedir. Ana amaç, yeni sosyolojik fay hatları inşa ederek Türkiye’yi sosyolojik olarak bölmektir, Suriyeleştirmektir. Sosyolojik savaşın etkileri, anında değil yıllar sonra görülebilir, yavaş ve tedricidir. Farkına varıldığı zaman da “Kurbağa haşlanmış” ve iş bitmiştir. Siyası iktidar yeniden yapılanma yaparken kendi başına hareket etmemeli, farklı siyasi görüşleri, daha da önemlisi milletin, gönüllü kuruluşların/STK’ların görüşlerini almalıdır.

O nedenle “Açığa Alma ve Tutuklama” işlemleri tek bir merkezden (Kriz Masası) yönetilmelidir. Bu tek merkez, “Açığa Alma ve Tutuklamalarla ” ilgili kriterleri belirlemelidir. Ana kriz masası, gerektiği yerlerde, kurumlarda daha alt kriz masaları kurmalıdır. Kriz masaları, yapılan uygulamalarla ilgili şikâyetleri göz önüne almalı ve gerektiği anda, vakit geçirmeden, küskünler/kırgınlar zümresi meydana gelmeden müdahale etmelidir.

Bu süreçte, iyi niyetle ortaya konan her karşı görüşü, düşmanlık ve hainlik olarak görmek, nitelendirmek ve suçlamak yanlıştır, tehlikelidir.

Henüz Vakit Varken, Yarın Çok Geç Olabilir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...