(Milli Gazete)
GİRİŞ
Sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi
sonrasında dine ve dindarlara karşı güvensizlik inşa etme, dinî hassasiyeti
olan kesimleri yıpratma, birbiri ile savaştırma ve gayrimemnun sayısını
artırarak yeni fay hatları inşa etme sürecine son hafta bir kişi daha
eklenmiştir (eklemelerin devam ettirileceği kanaatindeyim): Artuklu
Üniversitesi Rektörü Ahmet Ağırakça. CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker
tarafından Başbakan Yıldırım’a, Ağırakça’nın 2000 yılında Şamil İslâm
Ansiklopedisi’ndeki yazılarından dolayı soru yöneltilmiş ve ardından medya ve
sosyal medya üzerinden yıpratma kampanyası başlatılmıştır.
Bir tuzak kuruluyor!
Bu tuzak, sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe
Girişimi’nden bağımsız olarak düşünülmemeli ve de değerlendirilmemelidir.
Hedef, Mehmet Görmez, Nurettin Yıldız, İhsan Şenocak veya
Ahmet Ağırakça değildir. Hedef, topyekûn İslâm’dır, dindarlardır ve
Türkiye’dir.
Bu yazıda, kurulan tezgâhın ve yürütülen psikolojik
harekâtın mahiyetini daha iyi anlayabilmek için Nurettin Yıldız Hoca’nın “Çocuk
Evliliği” ile ilgili yaptığı konuşmayı ele alıp değerlendireceğiz.
NURETTİN YILDIZ: “ÇOCUK EVLİLİĞİ SUİİSTİMALDİR!”
Nurettin Yıldız, kendisine sorulmuş sorulara verdiği
cevapları, sosyal medya üzerinden paylaşmayı ve bu yolla tebliğ yapmayı bir
metot olarak benimsemiştir. Bundan üç yıl önce, 12.01.2015 tarihinde “Çocuk
Evliliği İstismardır” adlı yaptığı bir konuşma vardır.
Şu an dine ve dindarlara karşı yürütülen psikolojik savaşın
boyutunu görebilmek ve gerekli değerlendirmeleri yapabilmek için bu videodaki
konuşma metninin bütünü, aşağıda verilmektedir:
“Bir anne baba, 7-8 yaşında kızını 30-40 yaşında birisine
hanım olarak hangi ana-baba şefkatiyle verebilir veya hangi aklı başında bir
insan yedi yaşında bir çocukla yedi yaşında bir kızı evlendirebilir veya 10
yaşındaki bir çocuğa, 25 yaşındaki bir kız, kadın olarak verilebilir?
Böyle bir şey olur mu?
Şeriatımızın evliliğe yaş sınırı olmadan ruhsat vermesi,
küçük çocukların da evliliğine izin vermesi veya velilerinin evlendirebileceğini
söylemesi tavsiye niteliğinde değildir. Aksine kerahatle beraber izin verdiği
bir şeydir. Bu hususta biraz önce dinlediğimiz gibi Kur’an’ın çok açık bir
hükmü var, hadisi şerifler var. Ulemanın bu konuda ciddi ittifakı var,
mezheplere göre farklı denecek bir durum yok.
Muasır ulemamız bu hususu farklı meclislerde
tartışmışlardır. Muasırdan kasıt, son elli yıl içerisinde yazan, çizen ulemayı
kastediyorum. Ciddi bir şekilde araştırıp çalışmışlar; dikkat çeken bir husus,
bu asırda yaşayan ulema, bu asrın suiistimallerine dikkat ederek, evliliğe bir
alt yaş sınırı getirmenin ciddi bir şekilde bir fitneyi, laçkalığı önleme
olacağını düşünüp, ‘Uygundur, getirilebilir, bu şeriatın hükmünü değiştirmek
değildir; bilakis çocukların heder edilmelerini, mal uğruna veya cinsel
ihtiraslar uğruna heder edilmelerini engeller’ diye bir tedbir önerisinde
bulunmuşlar… Buna bağlı olarak da halkı Müslüman olan ülkeler fetva aldık diye
böyle bir genelge çıkarmışlardır.
Müslüman insanlar eğer 7-10 yaşında küçük çocuklarını zifaf
odasına koyuyorlarsa, âlimler, devlet erbabı önce ana-babaların şefkat ve
merhametlerinin nereye gittiğini araştıran bir kanun çıkarsınlar o zaman. Kendi
doğurduğu çocuğu insan kurda yem eder de, 8 yaşında zifaf odasına nasıl koyar?
Şimdi buradaki bu hassasiyeti suiistimal ediyorsa
Müslümanlar, babalar sırf 5-10 kuruş elde etmek için zengin bir damat,
kayınpeder yahut da işte evde yeniden yüzümüz mal görsün biraz, para bizde
kalsın gibi yani üç kuruşluk dünya menfaatine doğurduğu kızını feda ediyorsa anne
ve babalar, Müslümanlar küçük yaşta çocuk evlenmesi caiz mi değil mi diye
sormadan önce, bunlar ana-baba mı diye soru sormalıdırlar!
Önce halledilmesi gereken budur; çocuğunun üzerinden para
kazanıyor olduktan sonra artık bu meseleleri konuşmaya gerek yoktur, bu iş
bitti demektir.
Çocuğun üzerinden para kazanan bir anne-babadan her şey
beklenebilir demektir.
Bunlar baba mı, bunlar ana mı? Bunların hepsi müşahede
altına alınsın; zindanlara alınsın diye bir teklife de sıcak bakarız. Bu kadar
evladına merhametsiz olan, evladının üzerinden servet kurmaya çalışanı, ‘Nasıl
bir Müslüman olarak sen Müslümanların camisine geliyorsun?’ diye tenkit ederiz
herhalde.
Buradaki açmaya çalıştığım farklı pencere inşallah
anlaşılmıştır.
Bu yaşın küçük çocukluk denecek yaştaki evliliği açısından
bu şekilde ele alınıyor. Bunun dışında baliğ olduktan sonra biyolojik, fiziksel
eksiklik söz konusu değilse, her Müslüman delikanlı, her Müslüman kız evlilik
namzetidir. Akşam aybaşı olabilir, sabaha evlenebilir.
Fizyolojik ve biyolojik eksiklik söz konusu olabilir mi?
Olur tabi; aybaşı olmuştur ama hâlâ otuz kilo geliyordur,
bir deri bir kemik; bu falanca hastalıktan tedavi görüyordur; henüz tabak,
çanak nedir bilmiyor. Abisinin bıyıkları var, kendisinin neden yok, bunu fark
edemiyor. Yani biyolojik eksiklik, zekâ yetersizliği var, hayatı idrak edememek
var; o vakit bu çocuk evlilik çağına gelmemiştir. Baliğ, baliğa olmuştur ama
reşit değildir.
Elbette bu beklenilebilir ama çocuk on altı yaşındadır,
evlenmek deyince yerinden fırlıyor hatta kaç çocuğu olacağını hesaplıyor,
balayını nerede yapacağını hesaplıyor; ona da vakti gelmedi diyenin Allah
aklını tamamlasın. Ona da öyle dua ederiz. Yani çocuk deliriyor ama babaya,
anneye göre bebek hala! Baba-anne ne bekliyor o zaman; haram düşsün de haramdan
çıkaralım diye bekliyor. Bu da yanlış.
Evliliği doğal ortamında yürütmemiz gerekiyor; bu doğal ortamı da kanun vs. gibi örften önce herkesin kendi fiziği, fizyolojisi, bedeni belirlemelidir. Beden beni evlendirin diye feryat ediyorsa bunu engelleyecek bir şey bulunmamalıdır.”(1)
NURETTİN HOCA’NIN KONUŞMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Nurettin Hoca, Müslüman hassasiyeti olan insanlara yol
gösterici, tavsiye mahiyetinde bir konuşma yapmıştır. Konuşma muhteva
itibarıyla beş bölümden oluşmaktadır:
1- Çocuk evlilikleri ile ilgili yaşa ilişkin sorular,
2- Geçmişteki ulema ve mezheplerin çocuk evlilikleri ile
ilgili görüşleri,
3- Son elli yıl içerisindeki İslâm ulemasının çocuk
evlilikleri ile ilgili görüşleri,
4- Günümüzde çocuk evliliklerine izin veren anne ve
babaların amacı, durumu,
5- Nurettin Hoca’nın çocuk evlilikleri ile ilgili görüşleri.
Nurettin hoca, çocuk yaşta evliliklerle ilgili 1- 7-8
yaşında bir kız ile 30-40 yaşında bir erkeği evlendirmek, 2- 7 yaşında bir
erkek çocukla 7 yaşında bir kız çocuğu evlendirmek, 3- 10 yaşındaki bir erkek
çocuk ile 25 yaşındaki bir kızı evlendirmek, şeklinde bir tasnif yaptıktan
sonra; buna izin veren anne- babaların “şefkatinin” ve “aklının başında” olup
olmadığını sorguluyor ve de, “Böyle bir şey olur mu?” diyerek de sorgulanmasını
istiyor.
Daha soru aşamasında “çocuk evliliğine” karşı çıkan birinin,
“çocuk evliliğini savunuyor”, “sapık”, “meczup” diye suçlanması, linç edilmeye
girişilmesinin amacı, hedefi nedir? Ne yapılmak isteniyor?
Nurettin Hoca, geçmiş ulema ve mezheplerin görüşlerini
referans alarak, “Şeriatın evliliğe yaş sınırı olmadan ruhsat verdiğini”,
“küçük çocukların da evliliğine izin verdiğini”, “velilerin küçük çocukları
evlendirebileceğini” ifade ediyor. Ancak buna, “Kerahatle beraber izin verdiği
bir şeydir.” şeklinde bir not da düşüyor.
Burada düşülen hata, İslâmiliteratürde var olan, geçmiş
ulemanın ve mezhep imamlarının kullandığı delil ve kavramları belli bir
sistematik içerisinde açıklamadan, vermeden böyle bir bilgi aktarmasıdır. Fakat
bu kısım, onun şahsı görüşleriyle alakalı değildir. Geçmişin çok kısa bir
özetidir.
İslâm’da evlilik fıkhında iki ayrı mesele vardır: 1-
‘Evlilik akdi’, 2- ‘Fiili evlilik’(2-4). “Evlilik akdinde” yaş aranmazken;
“fiili evliliğin” çocuklar arasında gerçekleşebilmesi (cinselliği yaşama
dönemi) için de yaşı belirleyen iki etken vardır: 1-Çocukların buluğ çağına
gelmesi, 2- Rüşt çağına gelmesi, rüştünü ispatlaması. “Evlilik akdinin ” fiili
evlilik” haline dönüşmesini kısıtlayan bir başka etken de, gençlerin
“rıza”sının (“Hıyarul buluğ” – “buluğa erenin seçim hakkı”) olup olmamasıdır.
Dolayısıyla ‘fiili evliliğin’ gerçekleşebilmesi için üç temel şart ortaya
çıkmış oluyor: 1- Buluğ çağına girmek, 2- Rüşt sahibi olmak, 3- Razı
gelmek(2,3).
Osmanlı döneminde Batı’da yaygınlaşan “pedofili vakaları”
üzerine 1917 yılında, “Osmanlı Aile Hukuk Kararnamesi” yayınlanarak evlilik
için alt yaş sınırı konulmuştur (2-6).
Nitekim Nurettin Hoca, kendi görüşlerini anlattığı kısımda
çocukların fiilen evlenebilmesi için hem “baliğ” hem de “reşit” olmaları ve
“biyolojik ve psikolojik eksikliklerin” olup olmadığının göz önüne alınma
gerektiğini söylüyor.
Çocukların evlenebilmesi için hem buluğ çağına hem de reşit
olma çağına gelmesini şart koşan biri, nasıl olur da çocuk yaşta evliliği
savunmuş olarak gösterilebiliyor?
Birileri de, konuşma metnini incelemeden nasıl olur da,
“sapık” ya da “meczup”, «Bunu tükürükle boğmak lazım.» diyebiliyor?
Nurettin Hoca, muasır ulemanın “…Çocukların mal uğruna veya
cinsel ihtiraslar uğruna heder edilmelerini engellemek” amacıyla “Evliliğe bir
alt yaş sınırı” getirmiş olmalarını da onaylıyor.
Hoca, bir taraftan çocuk evliliklerine şiddetle karşı
çıkarken diğer taraftan da çocuk yaşlardaki çocukları evlendiren anne ve
babaları çok ağır bir şekilde eleştiriyor:
1-Âlimler ve devlet erbabının bu tür ana-babaların şefkat ve
merhametlerinin nereye gittiğini araştıran bir kanun çıkarmasını istiyor.
2- Çocuğunun üzerinden “para kazanmak amacıyla çocuk
evliliğini isteyenlerin” ana-baba olup olmadıkları sorgulanmalıdır. Böyle bir
“anne-babadan her şey beklenebilir”.
3- Bunların hepsi müşahede altına alınsın; zindanlara
konsun.
4- “Bu kadar evlâdına merhametsiz olan bir Müslüman’ın, “Müslümanların
camisine gelmeye” hakkı yoktur.
Çocuklarını çocuk yaşta evlendiren ana babaları, bu kadar
ağır tenkit eden/eleştiren biri, nasıl olur da çocuk yaşta evliliği savunmuş
olarak gösterilebiliyor?
Birileri de, konuşma metnini incelemeden nasıl olur da,
“sapık”, “meczup”, «Bunu tükürükle boğmak lazım.» diyebiliyor?
Nurettin Hocanın karşı çıktığı bir konu da, çocukların geç
yaşta evlendirilmesidir. Bunu da, “Baba-anne ne bekliyor o zaman; harama düşsün
de haramdan çıkaralım diye mi bekliyor” ifadeleri ile eleştiriyor.
SONUÇ: NİÇİN?
2015 yılında yapılmış bir konuşma, aşağısı, sağı, solu
kırpılarak bir kampanya açılmış, Nurettin hoca suçlanmış, hakarete uğramış ve
savcılık soruşturma başlatmıştır. Böyle bir konuşmaya savcılık hangi gerekçeyle
soruşturma açmıştır. Bunun ayrıca değerlendirilmesi gerekir
Nurettin Hoca ve Sosyal Doku Vakfı, değişik zamanlarda
yapılan suçlamalara basın toplantısı yaparak cevap vermiş olmalarına(7) ve
savcılık da takipsizlik kararı vermiş(8) olmasına rağmen bu konu, bugün neden
yeniden gündeme gelmektedir?
“ÇOCUK EVLİLİĞİ SUİİSTİMALDİR!” diyen biri, nasıl olur da bu
şekilde linç edilmek istenir?
Neden? Niçin?
Osmanlı’nın son yüzyılında başlayıp Cumhuriyet’te de devam
eden dine ve dindara karşı açılmış bir psikolojik savaş vardır. Bu psikolojik
harekâtta saldırının dozajı, iç, bölgesel ve küresel dinamiklere bağlı olarak
değişmiş ama süreç, hiç kesintiye uğramamıştır. Her seferinde sürece yeni
malzemeler eklenmiştir.
28 Şubat Postmodern Darbe sürecinde çoğu istihbarat elemanı
olan, dindar maskesini takmış, seviyesiz, sahtekâr Ali Kalkancı, Müslim Gündüz,
Fadime Şahin ve benzerleri üzerinden açılıp yürütülen psikolojik harekâta
benzer bir psikolojik harekât, bugün de yürürlüğe konmuş gözüküyor. Aradaki
fark dün hedefe konan kişilerin seviyesizliğine karşı bugün Mehmet Görmez,
Nurettin Yıldız gibi seviyeli, birikimli, çevrelerinde sevilen, sayılan,
inandığını yaşayan ve söyleyen insanların hedef alınmış olmasıdır. Bu çok daha
tehlikelidir.
28 Şubat Postmodern darbesinde konumuzla ilgili iki ana amaç
vardı:
1- Dini ve dindarı itibarsızlaştırma,
2- Müslümanları, iç zalimlerinin zulmünden zalimlerin
efendisi, patronu olan dış zalimlere/Şer İttifakına (ABD, AB, İngiltere,
Siyonizm) kurtarıcı olarak yöneltmekti.
Bugün de yürütülen psikolojik harekâtta birinci amaç, dini
ve dindarı, genel olarak halkın, özel olarak gençlerin, daha da özel olarak
kadınların gözünde itibarsızlaştırmaktır. Kadın ve çocuklar, bu psikolojik
harekâtın, hem malzemesi hem de hedefidir.
Şimdilik gözüken ikinci amaç da, laik, seküler ve
kavmiyetçiliği ağır basan bir milliyetçiliği referans almış olan kapitalist bir
sistemi benimsetmek olabilir.
KAYNAKLAR
1-http://www.sosyaldoku.com
2-İlmihal-II, İslâm ve Toplum, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, Ankara, 2007, S: 203-217.
3- Sabık, S., İslâm İlmihali, Pınar yayınları, İstanbul, 3.
Baskı, 2008, S: 521-533.
4- Beşer, F., Nurettin Yıldız Üzerinden İslâmonemi, 16 Ocak
2015, Yeni Şafak.
5-Kılıçarslan, İ., “Nureddin Yıldız Sapık Mı?”, 13 Ocak
2015, Yeni Şafak.
6-Çeker, O., Hukuk-i Aile Kararnamesi Giriş ve Tarihçesi,
Mehir, İlkbahar, 1999, S:19-21.
7-http://www.sosyaldoku.com/cocuk-evliligini-protesto-eden-bir-konusma-yaptim/
;
http://www.sosyaldoku.com/basin-aciklamasi/; http://www.sosyaldoku.com/kamuoyunun-dikkatine/
8-http://sosyaldoku.com/basin-aciklamasidir/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder