16 Mart 2018 Cuma

“2019 Cumhurbaşkanlığı Kadife Darbe Sürecinde” Yeni Bir Aşama-7: Hocalar üzerinden yürütülen sosyo-psikolojik savaş-1: Genel bir analiz

GİRİŞ

Türkiye’de Şer İttifakı (ABD-İngiltere-İsrail/Siyonizm) desteği ile icra edilen tüm darbe ve verilmiş muhtıralarda darbenin beyin takımının (iç ve dış beyin) 1- Darbe öncesi plânlama, 2-Darbenin icrası, 3-Darbe sonrasının darbenin amaçlarına göre formatlanması, şekillendirilmesi, yönlendirilmesi olmak üzere üç aşamalı bir planlama yaptığını söyleyebiliriz.

Türkiye’de darbe sonrası gelen iktidarlar bu süreçleri, iyi analiz etmedikleri, edemedikleri ya da çaresiz kaldıkları için bir müddet sonra kendileri darbenin muhatabı olmuşlardır.

Şer İttifakı tarafından başlatılan Taksim (Gezi Parkı) Üçüncü Nesil Kadife Darbe sürecinin amacı, şiddet kullanmadan siyasi iktidarı düşürmek, sonra Türkiye’yi eyalet sistemine geçirterek zihnen bölmek ve nihayetinde fiziksel olarak bölmekti. “Arap Baharı” olarak isimlendirilen İkinci Nesil Kadife Darbeler zincirinin bugün geldiği nokta, bu tespitimizi doğrulamaktadır.

Türkiye’de Taksim Kadife Darbe sürecinin dershaneler aşamasından sonra Gülen Hareketi’nin taşeron örgüt olarak kullanılması, Türkiye’deki İslâmi camianın bölünmesine ve çok sert bir iç mücadelenin başlatılmasına sebebiyet vermiştir. Özellikle sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi’nde FETÖ’nün, NATO tarafından taşeron örgüt olarak kullanılması ile Türkiye’deki Müslüman camia arasında çok ciddi bir zihinsel travma yaşanmıştır/yaşanmaktadır.

Sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi’nin ana hedefi, İslâm dininin halk, özellikle gençler üzerindeki etkisini kırmak, zayıflatmak, yayılmasını engellemek, dini hassasiyeti yüksek olan camia ve yapılara karşı büyük bir alerji, şüphe ve hatta düşmanlığın oluşmasını sağlamak, insanların birbirine olan güvenini yıkarak her türlü dayanışmayı engellemek, toplumu yığın haline çevirmekti. Bu hedef, belli boyutları ile gerçekleşmiştir ve süreç devam etmektedir.

15 Temmuz ihanet hareketinin hemen ardından birkaç ay içerisinde, “En iyi cemaat, cami cemaatidir” sloganıyla başlatılan psikolojik harekât, “Pelikancıların”, “Mavi Marmara Manyakları ve İslâmcılar AK Parti’den atılsın kampanyası” ve buna siyasetin sessiz kalması ile sosyolojik savaş sürecinde yeni bir aşamaya geçilmiştir. Son dönemde Hocalar üzerinden dine ve dindara karşı başlatılan psikolojik harekât bu sürecin bir devamıdır.

Bu yazı serisinde, Nurettin Yıldız Hoca üzerinden açılan psikolojik harekâtın amacı, hedefleri ve dinî hassasiyeti olan tüm yapıları bekleyen tehlikelerin neler olabileceği konusu ele alınıp değerlendirilecek ve bu sürecin, “2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri” ile ilişkisi olup olmadığı tartışılacaktır.

2019 CUMHURBAŞKANLIĞI KADİFE DARBE SÜRECİNDE GELİNEN AŞAMALAR

Taksim Kadife Darbe sürecinin ana stratejisi, mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2015 genel seçimleri göz önüne alınarak çizilmiş ve 7 Haziran Genel Seçimleri ile birlikte AK Parti’nin tek başına iktidar olması engellenerek Kadife Darbe birinci hedefine ulaşmıştı. Mahalli seçimler sürecinde Güneydoğu’daki Bazı HDP’li belediye başkanlarının sürekli olarak “özerklik” ve “bölge petrolünden pay” istemiş olmaları, “PKK’nin Kır Gerillasından Şehir Gerillası” aşamasına geçerek hendek savaşları için “alt yapı hazırlaması”, “güvenlik kontrolü yapması”, “haraç toplaması”, Kadife Darbe’nin ikinci amacı ile ilgili eylemlerdi. Ne yazık ki siyasi iktidar, bu tehlikeyi göremedi ve “çözüm süreci” hatırına bunlara sessiz kaldı. (“Taksim Kadife Darbe Süreci”nin her bir aşaması, Millî Gazete ve Umran dergisindeki yazılarımda ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir.)

Şer İttifakı tarafından başlatılan Taksim Kadife Darbe sürecinin farklı dönemlerini aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz:

  • 1. Dönem: Oslo görüşmesinin deşifre edilmesinden 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’ne kadar Kadife Darbe dönemi.
  • 2. Dönem: 7 Haziran 2015’den 1 Kasım 2015 Seçimleri’ne kadar PKK’nın Sosyolojik Savaş Amaçlı Terör Dönemi.
  • 3. Dönem: 1 Kasım 2015 Seçimlerinden 15 Temmuz 2016 Sosyolojik Savaş Amaçlı Askeri Darbe girişimine kadar olan güvenlik güçlerinin terörle savaş dönemi.
  • 4. Dönem: 15 Temmuz 2016 Sosyolojik Savaş Amaçlı Askeri Darbe girişiminden 16 Nisan 2017 referandumuna kadar Gülen Şantaj ve Terör Örgütünün Tasfiye Dönemi.
  • 5. Dönem: Rıza Zarraf’ın ABD’ye Götürülüp 16 Mart 2016’da tutuklanmasından 2019 Cumhurbaşkanlığı Seçimine kadar olacak olan yeni Kadife Darbe Dönemi (2019 Cumhurbaşkanlığı Kadife Darbe Süreci).

2019 Cumhurbaşkanlığı Kadife Darbe Sürecinin şu ana kadarki safhalarının/aşamalarının kademelerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

  • Birinci Aşama/Hazırlık Aşaması: İki evre ihtiva etmektedir:

Birinci Evre: Rıza Zarraf’ın ABD’ye Götürülüp 16 Mart 2016’da Tutuklanması,

İkinci Evre: Can Dündar’ın MİT TIR’larından Dolayı tutuklanması ve akademisyenler bildirisi yayınlanması,

  • İkinci Aşama: Darbe girişiminin bastırılması ile sivil, askeri bürokraside ve iş dünyasında geniş çaplı operasyonların başlatılması ile Sünni halk içerisinde gayrı memnun sayısının artırılması.
  • Üçüncü Aşama: Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı, Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de 27 Mart 2017’de tutuklanması
  • Dördüncü Aşama: 16 Nisan 2017 Referandumu

Birinci Evre: Referandum sonuçlarına itiraz kampanyası,

İkinci Evre: Tek Adam söylemi ile diktatör inşa etme süreci,

Üçüncü Evre: Pelikancıların, Mavi Marmaracılara ve İslâmcılara savaş açması, siyasetin sessiz kalması,

Dördüncü Evre: Mustafa Kemal, Annesi, Hanımı ve Evlatlığı ile ilgili açılan çirkin kampanya, Mustafa Kemal’in heykellerine yapılan saldırılar,

Beşinci Evre: Pelikancıların ve İhlas Grubunun Kutlu Doğum Haftası üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı’na açtıkları savaş sonucu Diyanet İşleri Başkan ve Yardımcısının görevden ayrılması,

  • Beşinci Aşama: ABD New York Güney Bölge Mahkemesinin Halk Bankası’nın eski yöneticileri ve bir bakan hakkında tutuklama kararı vermesi,
  • Altıncı Aşama: AK Parti-MHP İttifakı, Türkiye’nin Kuzey Irak Referandumuna karşı çıkması ve Afrin Operasyonu ile “Türkiye, Kürt halkına karşı savaşıyor.” Psikolojik harekâtının başlatılması ve zaten var olan Türk- Kürt fay hattına enerji yüklenmeye çalışılması,
  • Yedinci Aşama: Dine ve Dindara Karşı Güvensizlik İnşa etme, Dini hassasiyeti olan kesimleri yıpratma, birbiri ile savaştırma ve gayri memnun sayısını artırarak yeni fay hatları inşa etme:

1- Açılmış olan “En iyi cemaat cami cemaatidir” ve “Laiklik en iyidir” kampanyasının sürdürülmesi,

2- Ensar Vakfı merkeze alınarak tüm vakıfları yıpratma kampanyasının devam ettirilmesi,

3- “Mavi Marmara Manyakları” ve “İslâmcılar AK Partiden atılsın.” kampanyası ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz tekkeye mürit aramıyoruz” ifadesi ile AK parti içerisinde dini hassasiyeti olanlara karşı alerji oluşturulması,

4- Diyanet İşleri Başkan ve Yardımcısının görevden ayrılması,

5- Furkan Vakfı Başkanı Alpaslan Kuytul’un tutuklanması,

6- İhsan Şenocak olayı,

7- Kadına şiddet ve cinsel taciz psikolojik harekâtının yoğunlaştırılması,

8- Nurettin Yıldız’ı linç etme girişimi ve hakkında dava açılması,

9- “İslâm Dininin Güncellenmesi” tartışmalarının başlatılıp derinleştirilmeye çalışılması.

YAŞANANLAR ŞER İTTİFAKININ STRATEJİSİNİN ÜRÜNÜDÜR

1. dönemde Kadife darbecilerin muhtemel amacı, gayrimemnunluğun toplumun değişik kesimleri arasında yaygınlaşmasını, kin ve nefretin yol boyu artmasını sağlayarak iki yıl boyunca Türkiye’yi gerilim halinde tutarak huzursuzluğu yaygınlaştırmaktır. Bize göre Pelikancılar tarafından başlatılan “Mavi Marmara Manyakları” ve “İslâmcılar AK Parti’den atılsın!” kampanyası, tesadüfen meydana gelmiş olmayıp iki yıllık bir stratejinin başlangıç aşamasıdır. Kadife Darbe’nin beyin takımı, mikro düzeydeki tüm fay hatlarının enerji ile doldurulmasını ve harekete geçirilmesini istemektedir.

Unutulmaması gereken en önemli gerçek, Kadife Darbelerin siyasi iktidarların yaptığı hatalar üzerine kurgulanmakta olduğudur.

Eğer içine girilen bu yeni süreç, Müslüman camia ve siyasiler tarafından iyi anlaşılamaz ise Taksim Kadife Darbe Süreci ve 15 Temmuz İhanet Hareketi sürecinde ödediğimiz bedelden daha büyük bir bedel ödeyebiliriz.

Farklı düşünme bir zenginliktir. Cemaatler ve kanaat önderleri, aralarındaki farklılıkları bir zenginlik olarak görüp müntesiplerine anlatmalı ve birbirimize karşı kardeşçe ve adaletle davranmanın yol ve yöntemlerini öğretmelidirler: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et/tartış...”(16 Nahl 125)

15 Temmuz sonrasında harcanmak, tasfiye edilmek, karalanmak ve itibarsızlaştırmak istenen herkes, her kurum, bizzat FETÖ’nünkripto elemanları, CIA, MOSSAD ajanları ve de kifayetsiz muhterisler, medyadaki troller, tetikçiler ve sosyal medyadaki ahlâksızlar tarafından FETÖ’cü, tacizci, manyak, sapık ve meczup olarak ilân edilmektedir. İhanet şebekelerinin oltasına takılan şuursuz, ahlâksız, kifayetsiz muhterisler, güvensizlik virüsünün toplumsal bünyede yayılmasına hizmet etmekte ve kanserin “metastas” olmasına (sıçramasına, yayılmasına) katkıda bulunmaktadırlar. Böylelikle Türkiye’de yeni fay hatları inşa edilmekte; hem inşa edilen fay hatları, hem de mevcut fay hatları enerji ile doldurulup harekete geçirilmeye çalışılmaktadır. Bu açıdan sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi’ne katkı sağlanmakta ve darbenin sosyolojik olarak derinleşip devam etmesine hizmet edilmektedir.

Ne yazık ki süreç, siyasi iktidar ve ittifak tarafından iyi yönetilememektedir.

SONUÇ: HER DARBEDEN SONRA BAŞLATILAN DİN MERKEZLİ TARTIŞMALAR TESADÜFÎ DEĞİLDİR

Türkiye’de genel olarak her darbeden sonra, özellikle de, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 (postmodern darbe) darbelerinden sonra, İslâmi camia içerisinde tarihte çözülememiş ne kadar ihtilaf konusu varsa, gizli bir el tarafından tartışmaya açılmıştır. En dikkat çekici dönem, 12 Eylül 1980 darbe sonrası süreçtir. O yıllarda SSCB dağılmaya başlamış, İran’da bir devrim olmuştur. Türkiye’de ve İslâm coğrafyasında, mevcut sistemlere karşı Sosyalist/Komünist/Marksist-Leninist düşünce ve hareketler, alternatif olmaktan çıkmış; İslâmi düşünce ve hareketler, rakipsiz kalmıştır. Iran İslâm Devriminin meydana getirdiği büyük heyecan, başta gençlik olmak üzere toplumun her kesimini etkilemiştir. Türkiye’de yükselen “İslâm Devrimi” heyecanı ortamında İslâmi camianın öncü kadroları/kanaat önderleri/uleması/ teşkilatları/hareketleri/cemaatleri, birden bire kendilerini, tarihte çözülemeyen tüm problemlerin tartışma ortamında bulmuşlardır. “Türkiye Dar’ül Harp mi, Dar’ül İslâm mı?” “Cuma kılınır mı, kılınmaz mı?” “Ramazan ayının başlaması için hilâl görüldü mü, görülmedi mi?” “Devlet memurluğu caiz mi, değil mi?” “Diyanetin imamlarının arkasında namaz kılınır mı, kılınmaz mı?” “TC. camileriMescid-i Dırar mı değil mi?” vb. Bu ve buna benzer sorular, kırıcı dil ve üsluplarla uzun bir süre tartışıldı ve hiçbiri çözüme kavuşturulmadan, tarafların birbirlerine gönülleri kırgın olarak rafa kaldırılıp unutuldu.

Bu fitne, İslâmi camia içerisine nasıl girmişti ya da kim sokmuştu? Hiç tartışılmadı. Tarihteki ihtilaflı konular, niçin zaman zaman gündeme gelir, tartışılır; fakat çözüme kavuşturulmadan nadasa bırakılır?

Bu bir tesadüf mü, yoksa bir merkez tarafından yönetilen bir psikolojik harekât mı?

Taksim Kadife darbe süreci ve 15 Temmuz Sosyolojik amaçlı ihanet hareketi sonrasında İslâmi camia içerisinde gene, tarihte tartışılıp unutulmuş ne kadar konu varsa gündeme taşınmış, dini camianın önderleri tartıştırılıp karşı karşıya getirilmiştir. Bugün de hepsi aynı kefeye konup kademeli bir şekilde tasfiye edilmek istenmektedir.

Bu psikolojik harekâtların her dönemde belli bir amacı olmuştur. 12 Eylül Darbesi sürecindeki amaç, yükselen İslâmi hareketi, kendi içine kapatıp, vuruşturup dermansız bırakıp, yorgun savaşçı durumuna getirmekti. 28 Şubat postmodern darbe sürecinde başlatılan tartışma ise, “laiklik ve AB” idi ve amacı da, Müslümanları laik ve Avrupa Birlikçi yapmaktı. 2000 sonrası süreç göz önüne alındığında, Müslüman camianın belli bir kesiminin, laik-seküler ve AB’ci olduğu rahatlıkla görülebilir.

Öyleyse bugün Sosyolojik amaçlı 15 Temmuz ihanet hareketi sonrasında Hocalar üzerinden başlatılan tartışmaların kapsamı, amacı ve hedefi nedir?

Bu açıdan meseleyi ele aldığımızda, önümüzdeki günlerde Kadife Darbecilerin, devlet mekanizmasının kılcal damarlarına, medyaya/sosyal medyaya, iş dünyasına yerleşmiş, gizli, uyuyan kadroları/hücreleri aracılığıyla pek çok provokatif eylem icra etmek isteyeceklerini söyleyebiliriz.

Nurettin Yıldız’ın 2012, 2013, 2015 yıllarındaki konuşmalarını kırparak, anlam kaybına sebebiyet vererek, bambaşka anlamlar üreterek başlatılan kampanya, Şer İttifakının bir psikolojik harekâtı olup Sünni camiayı sosyolojik olarak bölüp çatıştırmak amaçlıdır.

Başta siyasiler, cemaatler ve kanaat önderleri olmak üzere tüm Müslümanların bu oyuna gelmemesi ve birbirlerine sahip çıkması, tarihi bir zorunluluktur.

Henüz vakit varken!

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...