29 Aralık 2017 Cuma

Ümmet Şuurunun Yeniden İnşası-3: “İpini eğirdikten sonra çözüp bozan kadın” gibi davranan ABD çökerken

 (Milli Gazete)

Bu yazıda, ABD’nin BM kararı üzerine gösterdiği tutum ve tavrın ümmet açısından ne anlama geldiği üzerinde durulacaktır.

ABD, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ (BMGK) KARARINI NİÇİN VETO ETMİŞ OLABİLİR?

ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararının, BMGK’da, ABD’nin yalnız başına evet demesine karşılık 14 ülkenin hayır diyerek reddedilmesi, gerçek anlamda ABD’ye verilen önemli bir mesajdı. Ancak bu sonuç, ABD için bir sürpriz olmamalıydı. Çünkü bu 14 ülkenin neredeyse tamamı, ABD’nin bu kararına itiraz etmişler ve bu kararın hem Ortadoğu’da hem de dünyada büyük gerilimlere ve hatta çatışmalara sebebiyet vereceğini önceden açıklamışlardı.

22 yıl önce 1995 yılında alınmış bir kararın aradan geçen bunca zamana rağmen uygulamaya sokulmamış olmasının sebebi neydi? Şimdi ne değişti de uygulamaya sokulmak istendi? Bu gün, ABD kararında neden ısrar etmiştir? ABD’nin Kudüs kararı, BMGK tarafından 14 oyla reddedilmiş ve ABD tamamen yalnız bırakılmış olmasına rağmen ABD’nin BMGK kararını veto etmiş olmasının sebebi ne olabilir? BM Genel Kurulunda karar reddedilince ABD’nin ortaya koyduğu sert, kırıcı, kaba tavrın sebebi hikmeti nedir? Normalde ABD ile birlikte hareket etmesi gereken birçok ülkenin çekimser kalmasının ya da hayır demesinin sebebi nedir? Bu durum doğal mıdır; yoksa bir gizli güç devreye mi girmiştir? Gizli bir strateji mi uygulanmak istenmektedir?

Bu soruların muhtemel cevaplarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

1- ABD, İlahi Sünnete aykırı davranarak helak olma sürecine girmiştir. (Sonuç Kısmında şartlar yazılı). Bunun şaşkınlığı içindedir ve ne yaptığını bilememektedir.

2- II. Dünya savaşı sonrasında dünyada kurulan düzenin patronu olarak ABD, kendisini “Dünya Köyünün” ağası olarak kabul etmektedir. ABD, “Dünyanın ağası”(!) olarak söylediği her şey, emirdir ve mutlaka yerine getirilmesi gerekir psikolojisinin etkisi altındadır.

3- ABD içinde var olan, zaman zaman şiddetlenen Neocon-Siyonist İttifakı ile ABD milliyetçilerinin(WASP’çılar/Pentagon) arasındaki savaşı durdurma, en azından geçici bir barış sağlamak amacıyla Siyonistlerin asırlar boyu süren arzusu gerçekleştirilmek istenmiştir.

4- II. Dünya savaşı sonrasında kurulan ve ABD’nin kesin hâkimiyeti olan dünya düzeninin bugün çöktüğünü, işe yaramaz olduğunu, ABD’nin hâkimiyetinin yok olmak üzere olduğunu, ABD, kendi halkına göstererek yeni bir dünya düzenine olan ihtiyacı, halkına kabul ettirmek, bunun için Amerikan halkının bedel ödemeyi kabullenmesini sağlamak,

5- 2000’li yıllardan bu yana yayınlanan ABD Milli Güvenlik belgelerinin hepsinde ABD’nin otoritesinin zayıfladığı, ekonomisinin çözülmeye doğru gittiği ve böyle devam ederse ABD’nin dağılma, parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceği her seferinde vurgulanmıştır. Bütün bu belgelerde Rusya ve Çin’in asıl rakip, hatta üstü kapalı düşman olduğu vurgulanmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzene karşı çıkan ve “Revizyonist” olarak nitelenen bu ülkelerle hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğu ortaya konmaktadır. ABD’nin liderliğinde yeni bir dünyanın kurulabilmesi için “yaratıcı yıkım savaşına ihtiyaç” vardır. Bu askeri anlamda Üçüncü Dünya Savaşı demektir. Böyle bir savaşa Amerikan halkını ikna etmek için ABD yönetimi, sürekli gerilim ve bunalım üretmek zorundadır.

6- ABD, BM’de Kudüs kararında ısrar etmesi ile İslâm coğrafyasındaki ABD işbirlikçisi yönetimleri (Mısır, Ürdün, Suud-i Arabistan, BAE, Bahreyn gibi), kendi halkları ile karşı karşıya getirecek bir durum meydana getirmiştir. Bu yönetimler, ABD’nin kararını onaylayacak olsalar ülkelerinde halklarının büyük protestoları ile karşı karşıya kalacaklardı. Desteklemedikleri takdirde de ABD ile karşı karşıya kalacaklardı. Eğer arkada ABD ile bir danışıklı dövüş yoksa birinciyi tercih ettikleri için ABD bu ülkelerde iç karışıklıklar çıkarmak için yeni bir strateji uygulamaya başlayacaktır. Diğer bir tabirle “İkinci Arap Baharı projesini” (4. Nesil Kadife darbeler dönemi) yürürlüğe sokup Büyük Ortadoğu Projesi’ni Mısır-Ürdün-Suudi Arabistan-BAE-Bahreyn ekseninde hayata geçirerek bu ülkeleri bölmek isteyecektir.

7- ABD, Büyük bir ihtimalle büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararının BM’de reddedileceğini bilerek hareket etmiştir. BM’de alınan red kararından sonra hem kendi büyükelçiliğini, hem de başka ülkelerin büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıttırarak BM’nin kararını, geçersiz, işlevsiz hale getirmek isteyecektir. Büyükelçiliklerin Kudüs’e taşınması ile İslâm coğrafyasındaki halklar düzeyinde gerilim yükselecek ve iç karışıklıklar meydana gelecektir. Böylece ABD, İslâm coğrafyasında meydana gelecek kaostan yararlanarak bölgeye müdahale edip Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve Yemen’de olduğu gibi yeni bir iç savaş zinciri başlatmak isteyecektir.

8- ABD’de 22 yıl önce alınan bir kararın bugün hayata geçirilmesini birinci derecede isteyen güç Siyonizm’dir. ABD Milliyetçileri (WASP/Pentagon), böyle bir kararın bugün için uygulanmasını uygun görmemiş olabilirler. Bu nedenle dünyanın değişik ülkeleri ile temasa geçip ret vermelerini ya da en azından çekimser kalmalarını sağlamış olabilirler. Böylece Neocon-Siyonist ittifakına büyük bir darbe indirmiş olabilir. Eğer böyle ise ABD’de iç kavga daha da derinleşecek ve bunun etkisi, dünyanın her tarafına farklı bir şekilde yansıyacaktır.

9- İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul toplantısında, Doğu Kudüs’ün Filistin Devletinin Başşehri olarak kabul edilmesi kararı alınmış ve bu, tüm dünyaya duyurulmuştur. ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararının BMGK’da görüşülmesi bundan sonradır. BMGK’nın on dörde bir aldığı kararı ABD’nin veto etmesinin bir sebebi, BM Genel Kurulu’nda da reddedilmesini sağlamak olabilir. Bu durumda İslâm Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı’nın Doğu Kudüs’le ilgili aldığı kararın önü kesilmiş olacaktır. İslâm ülkeleri böyle bir kararı uygulamaya soktuklarında, ABD bunu BMGK’ya oradan da BM Genel Kurulu’na götürecek, ABD’nin Kudüs’e Büyükelçiliğini taşıma ilgili BM Genel Kurulu’nun aldığı kararı gerekçe olarak gösterip İslâm ülkelerinin aldığı kararın reddedilmesini isteyebilecektir. İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın yayınladığı bildiriden sonra Rusya’nın “Kudüs konusunda Türkiye ile aynı düşüncede değiliz.” açıklamasını yapmış olması; İslâm ü0lkelerinin aldığı kararın BM’de reddedilebileceğinin bir işareti olarak değerlendirilebilir.

10- Şer ittifakı, Kudüs’ün uluslararası bir yapı tarafından yönetilmesini zaman zaman seslendirmiştir. Bu son operasyonla birlikte BM’den böyle bir kararı çıkarabilmek için ABD böyle bir taktiğe başvurmuş da olabilir.

Bu ihtimallerden hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecektir. Fakat unutulmaması gereken en önemli nokta, ABD’nin bu tavrı, uzun vadeli bir stratejide sadece taktik bir hamledir. Asıl strateji, “Kaostan Kaynaklanan Düzen”/“Yaratıcı Yıkım”/ “Düzeltici Savaş” ile ABD patronluğunda yeni bir dünya düzeninin kurulabilmesini sağlamaktır(1,2).

“İPİNİ EĞİRDİKTEN SONRA ÇÖZÜP BOZAN KADIN”: ABD

Günümüz dünyasında insan fıtratına karşı girişilen büyük saldırının öncülüğünü ABD yapmaktadır. İnsanı sefahate, çürümeye, sonu belirsiz bir maceraya sürüklemektedir. ABD, tarihte helâk olmuş tüm toplumların helâk olmasına sebep olan-yukarıda ifade ettiğimiz- tüm özellikleri kendinde toplayan sisteme sahip tek devlettir. 11 Eylül 2001 provokasyonundan (ABD’deki İkiz Kulelerin sivil uçaklar tarafından vurulması) sonra ABD, ‘Müslümanlar bizim yaşam tarzımıza karşılar’ deyip “100 yıl sürecek Haçlı Savaşlarını başlattığını” ilan etmiştir. Bu savaş ilanı, 21. Yüzyılda nelerin olabileceğinin, Şer ittifakının/Şeytani ittifakın/21. asrın Firavunlarının ağzından açık, aleni söylenmiş olmasından başka bir şey değildi. Müslümanlara karşı açtığı bu savaş, gerçekte ABD için sonun başlangıcıdır.

Bunu hep beraber göreceğiz İnşallah.

Afganistan’dan sonra Irak’ın işgal edilmesi için BM’den karar çıkartamadığında BM’ye, dünyaya karşı sarf ettiği sözler unutulmamıştır. Özellikle Fransa ve Almanya’nın BM’deki tavrından dolayı ‘Yaşlı Avrupa’ deyip onları aşağılamıştır. Her seferinde BM’ye ayırdığı bütçeyi kesme ya da bütçede kısıtlama yapma tehdidinde bulunmuştur. ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararına, BMGK ve BM Genel Kurulunun verdiği ret cevabı karşısında ABD Başkanı Trump’ın ve ABD’nin BM Daimi Temsilcisi NikkiHaley’in sarf ettiği sözler ve yaptığı tehditler, Firavunlaşmış bir zihniyetin ürünüdür:

“Trump: Yüzlerce milyon hatta milyarlarca dolar alıp sonra bize karşı oy kullanıyorlar. Peki, bu oyları takip edeceğiz. Bırakalım aleyhimize oy kullansınlar, biz de epey (parayı) muhafaza etmiş oluruz. Umurumuzda değil.”

“Haley: Aleyhte oy kullananların isimlerini alacağız… ABD, Kudüs’e büyükelçiliğini taşıyacaktır. Bunu bizden ABD halkı istiyor ve doğru olan da budur. Hiçbir oylama bunu değiştirmeyecektir; ama bu oylama Amerikalıların BM›ye nasıl baktığı ve bizim bize BM›de saygısızlık yapan ülkelere nasıl baktığımız konusunda bir fark yaratacaktır.» (3)

Ayrıca ABD, BM’ye ayırdığı bütçede kısıtlama yapacağını açıklamıştır.

BM’de çok farklı zamanlarda yapılan oylamalarda ABD, istediğini alamayınca karşı oy kullanan herkesi tehdit etmekle tutarsızlığını ortaya koymuştur. ABD, Dünya insanlığı açısından güvenilir olmaktan çıkmış bir ülkedir. Bu durum bize, Hz. Musa’nın mücadele ettiği Mısır Firavun’unu hatırlatmaktadır. Aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen Firavunî düşünce ve davranış değişmemektedir; sonları da değişmeyecektir.

Şu ana kadar dünyaya önerdiği düzenin tam zıddına davranışlarda bulunmuş, tüm insanlığın birikimi ve dayanışmasının sembolü haline gelen ve dün kutsadığı tüm değer ve kurumlara bugün saldırmış, onları kendisine ayak bağı olarak görüp devirlerini tamamladıklarını ve onlara ihtiyacı olmadığını söylemiştir. Firavunlar gibi gücünü putlaştırarak “ipini eğirdikten sonra çözüp bozan kadın” gibi davranmıştır:

“Bir toplum diğer bir toplumdan sayıca ve malca daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan kadın gibi olmayın.” (16 Nahl 92)

SONUÇ: YUMUŞAK GÜCÜNÜ KAYBEDEN ABD ÇÖKMEKTEDİR

Çözülen ipin tekrar eski haline gelmesi nasıl mümkün değilse, ABD’nin de dünyadaki eski konumuna yeniden dönmesi, eski güvenirliliğini ve saygınlığını yeniden kazanması mümkün değildir. Belki kendisinden korkulacaktır, ancak sevilmeyecek, nefret edilecek, kendisine saygı duyulmayacak ve güvenilmeyecektir.

ABD, kendisini etkin kılan yumuşak gücünü (SoftPower) kaybetmiştir

Allah, her şeyi bir kanuniyete tâbi olacak tarzda yaratmıştır. Bu yaratılış kanununa “Sünnetullah” denmektedir. Kur’an ve Sünnet’e göre helâk olan kavimlerin helâk olma/edilme nedeni; Şirk Koşmak-Allah’tan Başkasına Kulluk ve İbadet Etmek (Nuh Kavmi:11 Hud 26; 23 Mü’minun 23), Allah’ı Önemsiz Kabul Etmek ve Unutmak (Şuayb Kavmi: 11 Hud 91, 92), Peygamberi Yalanlamak (Nuh Kavmi: 25 Furkan 37), Kulları Şaşırtıp Saptırmak (Nuh Kavmi: 71 Nuh 27), Eşcinsellik (Lut Kavmi: 7 Araf 80-84; 11 Hud 77-83; Neml 54-58; 29 Ankebut 28, 30, 34; 26 Şuara 160-174), Yol Kesmek (Lut Kavmi: 29 Ankebut 29), İfsad Etmek (Şuayb Kavmi: 11 Hud 85; 7 Araf 85-90; 7 Araf 73-79; 43 Zuhruf 54; LutKavmı: 21 Enbiya 74; 29 Ankebut 30,34; Nuh Kavmi: 51 Zariyat 46; Semud Kavmi: 11 Hud 85; 26 Şuara 152; 11 Hud 62; Firavun Kavmi: 7 Araf 103; 27 Neml 14; 28 Kasas 4; Karun: 28 Kasas 76-83), Terazi, Mizan Bozukluğu (Şuayb Kavmi: 11 Hud 91,92; 11 hud 85, 7 Araf 85-90; 7 Araf 73-79, 43 Zuhruf 54), Zulüm-Zorbalık -Kibir –Büyüklenme, Azgınlık (Hud Kavmi: 11 Hud 59-60; 26 Şuara 128-130; 41 Fussilet 15; Firavun Kavmi: 2 Bakara 49; 7 Araf 123-127; 11 Hud 91; 43 Zuhruf 54; Karun: 28 Kasas 76-83). Nuh Kavmi: 11 Hud 37,44; 25 Furkan 37; 23 Mü’minun 27; 29 Ankebut 14; 11 Hud 27-31; 53 Necm 52), Refahtan Şımarıp Azmak (Sebe Halkı: 34 Sebe 15-22; Karun: 28 Kasas 76-83), Bölünmüşlük (Semud Kavmi: 27 Neml 45; Firavun Kavmi: 28 Kasas 4), Ölçüsüzce Davranmak (Semud Kavmi: 26 Şuara 151; Lut Kavmi: 26 Şuara 166; Nuh Kavmi: 71 Nuh 27) ve Çeteleşmektir (Semud Kavmi: 27 Neml 45-52).

Bunların hepsi, ABD’de mevcuttur ve ABD, zalim Roma imparatorluğunun girdiği yıkılış sürecine girmiştir. Yıkılışın ne zaman, hangi hız ve ivme ile vuku bulacağını zaman gösterecektir. Şüphesiz ki bu, bugünden yarına olmayacak; fakat mutlaka vuku bulacaktır. Bu, ilahi sünnetin doğal sonucudur:

“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen vardır.” (14 İbrahim 46).

KAYNAKLAR

1- Can, B., İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-1: “Kaostan Kaynaklanan Düzen” ve “Küresel Savaş” Umran, Eylül 2017.

2- Can, B., İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-2: “Küresel Savaş” Türkiye Üzerinden Mi(!)? Çıkarılmak İsteniyor, Umran, Ekim 2017.

3- http://aa.com.tr/tr/dunya/kudus-tasarisi-abd-nin-tehditlerine-ragmen-bm-de-kabul-edildi/1011415

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...