(Milli Gazete)
Bu yazıda, ABD’nin BM kararı üzerine gösterdiği tutum ve
tavrın ümmet açısından ne anlama geldiği üzerinde durulacaktır.
ABD, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ (BMGK) KARARINI
NİÇİN VETO ETMİŞ OLABİLİR?
ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararının, BMGK’da,
ABD’nin yalnız başına evet demesine karşılık 14 ülkenin hayır diyerek
reddedilmesi, gerçek anlamda ABD’ye verilen önemli bir mesajdı. Ancak bu sonuç,
ABD için bir sürpriz olmamalıydı. Çünkü bu 14 ülkenin neredeyse tamamı, ABD’nin
bu kararına itiraz etmişler ve bu kararın hem Ortadoğu’da hem de dünyada büyük
gerilimlere ve hatta çatışmalara sebebiyet vereceğini önceden açıklamışlardı.
22 yıl önce 1995 yılında alınmış bir kararın aradan geçen
bunca zamana rağmen uygulamaya sokulmamış olmasının sebebi neydi? Şimdi ne
değişti de uygulamaya sokulmak istendi? Bu gün, ABD kararında neden ısrar
etmiştir? ABD’nin Kudüs kararı, BMGK tarafından 14 oyla reddedilmiş ve ABD
tamamen yalnız bırakılmış olmasına rağmen ABD’nin BMGK kararını veto etmiş
olmasının sebebi ne olabilir? BM Genel Kurulunda karar reddedilince ABD’nin
ortaya koyduğu sert, kırıcı, kaba tavrın sebebi hikmeti nedir? Normalde ABD ile
birlikte hareket etmesi gereken birçok ülkenin çekimser kalmasının ya da hayır
demesinin sebebi nedir? Bu durum doğal
mıdır; yoksa bir gizli güç devreye mi girmiştir? Gizli bir strateji mi
uygulanmak istenmektedir?
Bu soruların muhtemel cevaplarını aşağıdaki gibi
özetleyebiliriz:
1- ABD, İlahi Sünnete aykırı davranarak helak olma sürecine
girmiştir. (Sonuç Kısmında şartlar yazılı). Bunun şaşkınlığı içindedir ve ne
yaptığını bilememektedir.
2- II. Dünya savaşı sonrasında dünyada kurulan düzenin
patronu olarak ABD, kendisini “Dünya Köyünün” ağası olarak kabul etmektedir.
ABD, “Dünyanın ağası”(!) olarak söylediği her şey, emirdir ve mutlaka yerine
getirilmesi gerekir psikolojisinin etkisi altındadır.
3- ABD içinde var olan, zaman zaman şiddetlenen
Neocon-Siyonist İttifakı ile ABD milliyetçilerinin(WASP’çılar/Pentagon)
arasındaki savaşı durdurma, en azından geçici bir barış sağlamak
amacıyla Siyonistlerin asırlar boyu süren arzusu gerçekleştirilmek istenmiştir.
4- II. Dünya savaşı sonrasında kurulan ve ABD’nin kesin
hâkimiyeti olan dünya düzeninin bugün çöktüğünü, işe yaramaz olduğunu, ABD’nin
hâkimiyetinin yok olmak üzere olduğunu, ABD, kendi halkına göstererek yeni bir
dünya düzenine olan ihtiyacı, halkına kabul ettirmek, bunun için Amerikan
halkının bedel ödemeyi kabullenmesini sağlamak,
5- 2000’li yıllardan bu yana yayınlanan ABD Milli Güvenlik
belgelerinin hepsinde ABD’nin otoritesinin zayıfladığı, ekonomisinin çözülmeye
doğru gittiği ve böyle devam ederse ABD’nin dağılma, parçalanma tehlikesi ile
karşı karşıya kalabileceği her seferinde vurgulanmıştır. Bütün bu belgelerde
Rusya ve Çin’in asıl rakip, hatta üstü kapalı düşman olduğu vurgulanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzene karşı çıkan ve “Revizyonist”
olarak nitelenen bu ülkelerle hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğu ortaya
konmaktadır. ABD’nin liderliğinde yeni bir dünyanın kurulabilmesi için
“yaratıcı yıkım savaşına ihtiyaç” vardır. Bu askeri anlamda Üçüncü Dünya Savaşı
demektir. Böyle bir savaşa Amerikan halkını ikna etmek için ABD yönetimi,
sürekli gerilim ve bunalım üretmek zorundadır.
6- ABD, BM’de Kudüs kararında ısrar etmesi ile İslâm
coğrafyasındaki ABD işbirlikçisi yönetimleri (Mısır, Ürdün, Suud-i Arabistan,
BAE, Bahreyn gibi), kendi halkları ile karşı karşıya getirecek bir durum
meydana getirmiştir. Bu yönetimler, ABD’nin kararını onaylayacak olsalar
ülkelerinde halklarının büyük protestoları ile karşı karşıya kalacaklardı.
Desteklemedikleri takdirde de ABD ile karşı karşıya kalacaklardı. Eğer arkada
ABD ile bir danışıklı dövüş yoksa birinciyi tercih ettikleri için ABD bu
ülkelerde iç karışıklıklar çıkarmak için yeni bir strateji uygulamaya
başlayacaktır. Diğer bir tabirle “İkinci Arap Baharı projesini” (4. Nesil
Kadife darbeler dönemi) yürürlüğe sokup Büyük Ortadoğu Projesi’ni
Mısır-Ürdün-Suudi Arabistan-BAE-Bahreyn ekseninde hayata geçirerek bu ülkeleri
bölmek isteyecektir.
7- ABD, Büyük bir ihtimalle büyükelçiliği Kudüs’e taşıma
kararının BM’de reddedileceğini bilerek hareket etmiştir. BM’de alınan red
kararından sonra hem kendi büyükelçiliğini, hem de başka ülkelerin
büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıttırarak BM’nin kararını, geçersiz, işlevsiz
hale getirmek isteyecektir. Büyükelçiliklerin Kudüs’e taşınması ile İslâm
coğrafyasındaki halklar düzeyinde gerilim yükselecek ve iç karışıklıklar
meydana gelecektir. Böylece ABD, İslâm coğrafyasında meydana gelecek kaostan
yararlanarak bölgeye müdahale edip Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve Yemen’de
olduğu gibi yeni bir iç savaş zinciri başlatmak isteyecektir.
8- ABD’de 22 yıl önce alınan bir kararın bugün hayata
geçirilmesini birinci derecede isteyen güç Siyonizm’dir. ABD Milliyetçileri
(WASP/Pentagon), böyle bir kararın bugün için uygulanmasını uygun görmemiş
olabilirler. Bu nedenle dünyanın değişik ülkeleri ile temasa geçip ret
vermelerini ya da en azından çekimser kalmalarını sağlamış olabilirler. Böylece
Neocon-Siyonist ittifakına büyük bir darbe indirmiş olabilir. Eğer böyle ise
ABD’de iç kavga daha da derinleşecek ve bunun etkisi, dünyanın her tarafına
farklı bir şekilde yansıyacaktır.
9- İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul toplantısında,
Doğu Kudüs’ün Filistin Devletinin Başşehri olarak kabul edilmesi kararı alınmış
ve bu, tüm dünyaya duyurulmuştur. ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma
kararının BMGK’da görüşülmesi bundan sonradır. BMGK’nın on dörde bir aldığı
kararı ABD’nin veto etmesinin bir sebebi, BM Genel Kurulu’nda da reddedilmesini
sağlamak olabilir. Bu durumda İslâm Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı’nın Doğu
Kudüs’le ilgili aldığı kararın önü kesilmiş olacaktır. İslâm ülkeleri böyle bir
kararı uygulamaya soktuklarında, ABD bunu BMGK’ya oradan da BM Genel Kurulu’na
götürecek, ABD’nin Kudüs’e Büyükelçiliğini taşıma ilgili BM Genel Kurulu’nun
aldığı kararı gerekçe olarak gösterip İslâm ülkelerinin aldığı kararın
reddedilmesini isteyebilecektir. İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın yayınladığı
bildiriden sonra Rusya’nın “Kudüs konusunda Türkiye ile aynı düşüncede
değiliz.” açıklamasını yapmış olması; İslâm ü0lkelerinin aldığı kararın BM’de
reddedilebileceğinin bir işareti olarak değerlendirilebilir.
10- Şer ittifakı, Kudüs’ün uluslararası bir yapı tarafından
yönetilmesini zaman zaman seslendirmiştir. Bu son operasyonla birlikte BM’den
böyle bir kararı çıkarabilmek için ABD böyle bir taktiğe başvurmuş da olabilir.
Bu ihtimallerden hangisinin doğru olduğunu zaman
gösterecektir. Fakat unutulmaması gereken en önemli nokta, ABD’nin bu tavrı, uzun
vadeli bir stratejide sadece taktik bir hamledir. Asıl strateji, “Kaostan
Kaynaklanan Düzen”/“Yaratıcı Yıkım”/ “Düzeltici Savaş” ile ABD patronluğunda
yeni bir dünya düzeninin kurulabilmesini sağlamaktır(1,2).
“İPİNİ EĞİRDİKTEN SONRA ÇÖZÜP BOZAN KADIN”: ABD
Günümüz dünyasında insan fıtratına karşı girişilen büyük
saldırının öncülüğünü ABD yapmaktadır. İnsanı sefahate, çürümeye, sonu belirsiz
bir maceraya sürüklemektedir. ABD, tarihte helâk olmuş tüm toplumların helâk
olmasına sebep olan-yukarıda ifade ettiğimiz- tüm özellikleri kendinde toplayan
sisteme sahip tek devlettir. 11 Eylül 2001 provokasyonundan (ABD’deki İkiz
Kulelerin sivil uçaklar tarafından vurulması) sonra ABD, ‘Müslümanlar bizim
yaşam tarzımıza karşılar’ deyip “100 yıl sürecek Haçlı Savaşlarını
başlattığını” ilan etmiştir. Bu savaş ilanı, 21. Yüzyılda nelerin
olabileceğinin, Şer ittifakının/Şeytani ittifakın/21. asrın Firavunlarının
ağzından açık, aleni söylenmiş olmasından başka bir şey değildi. Müslümanlara
karşı açtığı bu savaş, gerçekte ABD için sonun başlangıcıdır.
Bunu hep beraber göreceğiz İnşallah.
Afganistan’dan sonra Irak’ın işgal edilmesi için BM’den
karar çıkartamadığında BM’ye, dünyaya karşı sarf ettiği sözler unutulmamıştır.
Özellikle Fransa ve Almanya’nın BM’deki tavrından dolayı ‘Yaşlı Avrupa’ deyip
onları aşağılamıştır. Her seferinde BM’ye ayırdığı bütçeyi kesme ya da
bütçede kısıtlama yapma
tehdidinde bulunmuştur. ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararına, BMGK
ve BM Genel Kurulunun verdiği ret cevabı karşısında ABD Başkanı Trump’ın ve
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi NikkiHaley’in sarf ettiği sözler ve yaptığı
tehditler, Firavunlaşmış bir zihniyetin ürünüdür:
“Trump: Yüzlerce milyon hatta milyarlarca dolar alıp sonra
bize karşı oy kullanıyorlar. Peki, bu oyları takip edeceğiz. Bırakalım
aleyhimize oy kullansınlar, biz de epey (parayı) muhafaza etmiş oluruz.
Umurumuzda değil.”
“Haley: Aleyhte oy kullananların isimlerini alacağız… ABD,
Kudüs’e büyükelçiliğini taşıyacaktır. Bunu bizden ABD halkı istiyor ve doğru
olan da budur. Hiçbir oylama bunu
değiştirmeyecektir; ama bu oylama Amerikalıların BM›ye nasıl baktığı ve bizim
bize BM›de saygısızlık yapan ülkelere nasıl baktığımız konusunda bir fark
yaratacaktır.» (3)
Ayrıca ABD, BM’ye ayırdığı bütçede kısıtlama yapacağını
açıklamıştır.
BM’de çok farklı zamanlarda yapılan oylamalarda ABD,
istediğini alamayınca karşı oy kullanan herkesi tehdit etmekle tutarsızlığını
ortaya koymuştur. ABD, Dünya insanlığı açısından güvenilir olmaktan çıkmış bir
ülkedir. Bu durum bize, Hz. Musa’nın mücadele ettiği Mısır Firavun’unu
hatırlatmaktadır. Aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen Firavunî düşünce ve
davranış değişmemektedir; sonları da değişmeyecektir.
Şu ana kadar dünyaya önerdiği düzenin tam zıddına
davranışlarda bulunmuş, tüm insanlığın birikimi ve dayanışmasının sembolü
haline gelen ve dün kutsadığı tüm değer ve kurumlara bugün saldırmış, onları
kendisine ayak bağı olarak görüp devirlerini tamamladıklarını ve onlara
ihtiyacı olmadığını söylemiştir. Firavunlar gibi gücünü putlaştırarak “ipini
eğirdikten sonra çözüp bozan kadın” gibi davranmıştır:
“Bir toplum diğer bir toplumdan sayıca ve malca daha çok
olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca
büktükten sonra, çözüp bozan kadın gibi olmayın.” (16 Nahl 92)
SONUÇ: YUMUŞAK GÜCÜNÜ KAYBEDEN ABD ÇÖKMEKTEDİR
Çözülen ipin tekrar eski haline gelmesi nasıl mümkün
değilse, ABD’nin de dünyadaki eski konumuna yeniden dönmesi, eski
güvenirliliğini ve saygınlığını yeniden kazanması mümkün değildir. Belki
kendisinden korkulacaktır, ancak sevilmeyecek, nefret edilecek, kendisine saygı
duyulmayacak ve güvenilmeyecektir.
ABD, kendisini etkin kılan yumuşak gücünü (SoftPower)
kaybetmiştir
Allah, her şeyi bir kanuniyete tâbi olacak tarzda
yaratmıştır. Bu yaratılış kanununa “Sünnetullah” denmektedir. Kur’an ve
Sünnet’e göre helâk olan kavimlerin helâk olma/edilme nedeni; Şirk
Koşmak-Allah’tan Başkasına Kulluk ve İbadet Etmek (Nuh Kavmi:11 Hud 26; 23
Mü’minun 23), Allah’ı Önemsiz Kabul Etmek ve Unutmak (Şuayb Kavmi: 11 Hud 91,
92), Peygamberi Yalanlamak (Nuh Kavmi: 25 Furkan 37), Kulları Şaşırtıp
Saptırmak (Nuh Kavmi: 71 Nuh 27), Eşcinsellik (Lut Kavmi: 7 Araf 80-84; 11 Hud
77-83; Neml 54-58; 29 Ankebut 28, 30, 34; 26 Şuara 160-174), Yol Kesmek (Lut
Kavmi: 29 Ankebut 29), İfsad Etmek (Şuayb Kavmi: 11 Hud 85; 7 Araf 85-90; 7
Araf 73-79; 43 Zuhruf 54; LutKavmı: 21 Enbiya 74; 29 Ankebut 30,34; Nuh Kavmi:
51 Zariyat 46; Semud Kavmi: 11 Hud 85; 26 Şuara 152; 11 Hud 62; Firavun Kavmi:
7 Araf 103; 27 Neml 14; 28 Kasas 4; Karun: 28 Kasas 76-83), Terazi, Mizan
Bozukluğu (Şuayb Kavmi: 11 Hud 91,92; 11 hud 85, 7 Araf 85-90; 7 Araf 73-79, 43
Zuhruf 54), Zulüm-Zorbalık -Kibir –Büyüklenme, Azgınlık (Hud Kavmi: 11 Hud
59-60; 26 Şuara 128-130; 41 Fussilet 15; Firavun Kavmi: 2 Bakara 49; 7 Araf
123-127; 11 Hud 91; 43 Zuhruf 54; Karun: 28 Kasas 76-83). Nuh Kavmi: 11 Hud
37,44; 25 Furkan 37; 23 Mü’minun 27; 29 Ankebut 14; 11 Hud 27-31; 53 Necm 52),
Refahtan Şımarıp Azmak (Sebe Halkı: 34 Sebe 15-22; Karun: 28 Kasas 76-83),
Bölünmüşlük (Semud Kavmi: 27 Neml 45; Firavun Kavmi: 28 Kasas 4), Ölçüsüzce
Davranmak (Semud Kavmi: 26 Şuara 151; Lut Kavmi: 26 Şuara 166; Nuh Kavmi: 71
Nuh 27) ve Çeteleşmektir (Semud Kavmi: 27 Neml 45-52).
Bunların hepsi, ABD’de mevcuttur ve ABD, zalim Roma
imparatorluğunun girdiği yıkılış sürecine girmiştir. Yıkılışın ne zaman, hangi
hız ve ivme ile vuku bulacağını zaman gösterecektir. Şüphesiz ki bu, bugünden
yarına olmayacak; fakat mutlaka vuku bulacaktır. Bu, ilahi sünnetin doğal
sonucudur:
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların
düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara
hazırlanmış düzen vardır.” (14 İbrahim 46).
KAYNAKLAR
1- Can, B., İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-1: “Kaostan
Kaynaklanan Düzen” ve “Küresel Savaş” Umran, Eylül 2017.
2- Can, B., İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-2: “Küresel
Savaş” Türkiye Üzerinden Mi(!)? Çıkarılmak İsteniyor, Umran, Ekim 2017.
3- http://aa.com.tr/tr/dunya/kudus-tasarisi-abd-nin-tehditlerine-ragmen-bm-de-kabul-edildi/1011415
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder