(Milli Gazete)
GİRİŞ
Şer İttifakı (ABD-Siyonizm-İsrail-İngiltere-AB) tarafından
Türkiye’de, dozajı gittikçe artan pis bir propaganda ve bir psikolojik
harekât/savaş, yoğun bir şekilde medya/sosyal medya, internet ve fısıltı
gazetesi üzerinden yürütülmektedir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamak,
özel bir dikkat ve enerji harcamayı gerektirmektedir.
Bir tuzak kurulup genişletiliyor!
Bu tuzak, sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe
Girişimi’nden bağımsız olarak düşünülmemeli ve de değerlendirilmemelidir.
Unutulmaması gereken ana gerçek şudur: Tahrifat üzerine inşa
edilen bu tür saldırılarda hedef, bir Mehmet Görmez, Nurettin Yıldız, İhsan
Şenocak veya Ahmet Ağırakça değildir; hedef, İslâm’dır, topyekûn Müslümanlardır
ve özellikle dindarlardır.
Bu insanlar, sadece birer araç olarak kullanılmaktadır. Bizim
ele aldığımız konular itibarıyla bu insanların bazı yazıları kesilip, kırpılıp
anlam kaymasına uğratılıp medyada servis edilerek kamuoyunda olumsuzluklar
oluşturulmaya çalışılmaktadır. Genelde insanlar, özelde dinî hassasiyeti
olanlar, servis edilen metnin aslını araştırmadan doğru olup olmadığından emin
olmadan şer ittifakı tarafından hedef seçilmiş olan hocaları eleştirmeye ve
yargısız infaza başlamakta; böylelikle şer ittifakının istediği gerçekleşmekte,
Müslüman camia bölünüp parçalanmaktadır.
Ortalıkta dolaşan haberlerin sıhhat derecesi araştırılmadan,
analiz edilmeden kullanılması, Şer İttifakı tarafından yürütülen psikolojik
savaşa hizmet etmekten başka hiçbir işe yaramamaktadır.
O nedenle burada öncelikle Psikolojik savaş nedir, ne amaçla
kullanılmaktadır konusu ana hatları ile ele alınıp değerlendirilecektir.
Ancak öncelikle geçen yazıda yaptığım bir hatayı
düzeltmeliyim.
Geçen haftaki yazıda, Şamil İslâm Ansiklopedisi’ndeki
“Mürted” maddesinin yazarı olarak sadece Ömer Tellioğlu’nun ismi verilmiştir. Yazdığım
yazının ham halinde, Şamil İslâm Ansiklopedisi’ndeki sıralamaya uygun olarak
Eymen ed-Dimaşkî (ilk isim) ve Ömer Tellioğlu (ikinci isim) isimleri yer
alırken; kısaltmalar yapılırken, Eymen ed-Dimaşkî ismi bir şekilde silinmiştir.
Gazeteye gönderilen yazının, “kısa son şeklinde” Eymen ed-Dimaşkî ismi yer
almamıştır.
Sadece Ömer Tellioğlu’nun ismini yazdığımdan dolayı Ömer
Tellioğlu kardeşimizden, Eymen ed-Dimaşkî’den ve okuyuculardan özür diliyor,
helâllik istiyorum.
HOCALAR ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN SOSYO-PSİKOLOJİK SAVAŞ YAZI
SERİSİNDEKİ TEMEL KRİTER VE AMAÇ
Hocalar üzerinden yürütülen sosyo-psikolojik savaş yazı
serisi, sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi’nin sosyolojik
savaş boyutunun devam ettiği öngörülerek hazırlanmıştır.
Bu yazı serisi, ismi geçen ya da geçecek olan hocaları
desteklemek ya da yermek amacıyla yazılmamaktadır. Yazan ve konuşan
hocalarımız, ya “yazdıklarının ve konuştuklarının arkasında duracaklar” veya
“yanlış yaptık” deyip ”özür dileyeceklerdir”.
Olayları ele alıp değerlendirirken, yorumlarken Hz. Davut’la
ilgili “iki davacı kardeş kıssasını” referans almaktayız (38 Sad 21-26). Hz.
Davut, sadece tek koyun sahibini dinlemiş; 99 koyun sahibini dinlemeden karar
vermiştir (38 Sad 24).
Davalıyı dinleyip de davacıyı dinlemeden karar veren Hz.
Davut, Allah tarafından çok sert bir şekilde uyarılmış, insanlar arasında hak
ile hükmetmesi istenmiştir:
“Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde
insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın
yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlar, hesap gününü
unutmalarından dolayı onlar için şiddetli bir azab vardır”(38 Sad 26).
Hz. Davut’a yapılan uyarıda, konumuz açısından en can alıcı
nokta, hak ve adaletin tüm insanlar için geçerli olduğudur. Bu insanlar, hangi
dinden, hangi mezhepten, hangi partiden, hangi tarikattan, hangi cemaatten,
hangi vakıf ya da STK’dan olursa olsun fark etmez; mutlaka hak ve adaletin
gereği yapılmalıdır.
Bu yazı serisinde şu noktalar sorgulanmaya çalışılmıştır:
Bazı medya tarafından sunulan bu yazılar/konuşmalar,
gerçekten ismi geçen hocalara mı aittir?
Bu yazı/ya da konuşmalar, aslına uygun olarak verilmiş midir?
3.- Bunlar, aslına uygun bir şekilde verilmemiş ise asılları nasıldır?
4.- Hocaların konuşmaları/yazıları, tahrif edilerek verilmiş
ise bundaki amaç nedir?
Bunun sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri Darbe
Girişimi ya da “İslâm’ın İslâm’la Savaşı Projesi” ile bir ilgisi alâkası var
mıdır? Şer İttifakının stratejisinde nereye tekabül edebilir? Ya da Şer
ittifakı bundan nasıl yararlanmak isteyebilir?
Okuyucunun bu yazı serisini bu çerçevede değerlendirmesinde fayda vardır.
PSİKOLOJİK SAVAŞ NEDİR?
Psikolojik savaş, değer sistemleri, ülkeler, milletler
arasındaki mücadelede kullanılan bir mücadele şeklidir. İnsanlık tarihinin
başlangıcından itibaren kullanılmış olmasına rağmen, sistemleştirilmesi, çok
etkin hale gelmesi, 20. asırda olmuştur.
Psikolojik savaş, “Askerî silah ve askerî harekât dışında
mütalâa edilebilecek olan bütün araçların ve eylem şekillerinin kullanılmasıyla
yürütülen bir savaş şekli”(1) olarak tanımlanmaktadır.
Psikolojik savaş, zihinler arası bir savaş olup, zihin,
taktik hedef olarak gösterilmektedir. Amaç, zihinleri, yıpratarak insanların
karar verme mekanizmasını dumûra uğratmaktır. Psikolojik savaşın hedefi, karar
verici merkezlere veya güçlere karşı, bir ülke halkının veya bir grubun
direncini kırmak; onu, kaosa sürükleyerek kararsızlığa itmek, sonuçta suçlu
psikolojisine sokarak teslim olmasını sağlamaktır. Suçlu olduğunu kabullenen
fert, grup veya toplumun, yeniden eğitilerek mevcut otoriteye itaatinin
sağlanması temel hedeftir. Bu savaşta muhataplar, suçlanarak hareket edemez
hale getirilir, teslim alınır ve eğitilerek sisteme, otoriteye bağlı hale
getirilir.
PSİKOLOJİK SAVAŞ, İHTİLAFLAR ÇIKARMA VE AYIRMA TAKTİKLERİ
Psikolojik savaşın başarılı yürütülebilmesinin en temel
unsurlarından biri; savaşı yürüten merkezin, psikolojik savaş açacağı grup,
cemaat veya topluma, değişik teşkilât, yapı veya fertler aracılığıyla
sızmasıdır. Sızma işlemi, yıllar öncesinden başlar; hedefteki şahıs veya örgüt,
istenen konuma getirilinceye kadar, sabırla beklenir: Gülen Hareketi örneği.
Psikolojik savaşı yürüten merkez, örümcek gibi ağlarını
örer, ilmikler, düğümler atar. Mekanizma tamamlandıktan sonra, gerçek dava
sahiplerinin hem önünü kesmek hem de yıpratmak için bu sahte örgütlere ve
şahıslara, “dolambaçlı harp taktiği” uygulayarak saldırmaya başlar. Böylelikle
yavaş yavaş meşhur edilirler. Öngörülen amaç gerçekleştiği andan itibaren yoğun
bir saldırı başlatılarak, bu işbirlikçi teşkilât/cemaat içinde ihtilaflar
meydana getirilerek bölme, parçalama ve yok etme işlemi gerçekleştirilmek
istenir.
Bu operasyonlarla, bazen arzu edilen şahıs liderliğe
yükseltilebilir. Bazen de, kamuoyunda arzu edilen stratejik hedef ele
geçirilmiş ise, hiçbir şey yokmuş gibi suskunluk tercih edilir ve işler bir
başka bahara ertelenir. Bazen kullanılan şahıs veya örgütler, kullanan irade
için tehlike arz etmeye başlamışsa ya da daha büyük bir hedefin elde
edilmesinde faydası olacaksa, kızağa çekilmeleri, ortadan kaldırılmaları,
temizlenmeleri de söz konusu olabilir.
Size rağmen, sizin adınıza, sizi yok etmek için, örgüt
kurmak ve örgütlemek, psikolojik savaşın mantığıdır. Türkiye’de, 28 Şubat
Postmodern Darbe sürecinde Ali Kalkancı ve Acizmendiler operasyonlarında;
PKK’nın, Ergenekon’un ve FETÖ’nün yapısında bu fotoğraf, çok daha iyi bir
şekilde görülebilmektedir.
PSİKOLOJİK SAVAŞ, DİPLOMASI VE ASKERİ MÜCADELE
Psikolojik savaş, tek başına bir işe yaramaz; genel olarak,
diplomatik ve askeri faaliyetlerle birlikte kullanılır(1).
Türkiye’de her ihtilalden önce yoğun bir psikolojik
savaş ortamı yaşanması, yığınla cinayet işlenmesi, sabotaj ve bombalanma
eylemlerinin olması, kitle hareketlerinin yoğunluk kazanması, bu anlayışın
ürünüdür. “Halk, rahat duruyorsa mesele yoktur, kıpırdamaya başladı ise
aldatılmayı hak etti demektir...” (3). “Halk bu operasyonlarla ıslah edilir,
uysallaştırılır ve sindirilir.”(4).
Psikolojik savaşta, “aşırı hırs”, “asilik”, “şımarıklık”,
“korku duygusu” çok kullanılan temel yardımcı eğilimlerdir. Bu eğilimler
kullanılarak örgütlenme, cephe hareketi ve yıpratma hareketi yürütülür.
Psikolojik savaşta, açık, gizli, yarı gizli olacak şekilde propaganda yapılır.
Psikolojik savaş, hemen hemen bulanık propaganda ağırlıklıdır; kaynağı açık
değildir. “belgeler var”, “iddialar var”, “duyumlar var” “halk arasında
söylentiler var” şeklindeki değerlendirmeler, psikolojik savaşta çok sık
kullanılan ifadelerdir.
ABD’nin 2006 yılında benimsediği ve servise soktuğu ‘akıllı
güç stratejisi’ ve ‘model ortaklık’ tezleri, Komünist lider Kruşcev’in ‘Barış
içinde birlikte yaşama’ politikasının, farklı ifade edilmiş şeklinden başka bir
şey değildi. Sonuç, İslâm coğrafyasının kan gölüne dönmesi olmuştur.
PSİKOLOJİK SAVAŞTA KAVRAM YOZLAŞTIRILMASI
Psikolojik savaş, muhatabın zihni üzerine yoğunlaşmış,
iradesini çözmeye, suçlu olduğuna inandırmaya ve teslim almaya dönük bir savaş
olarak, muhatabın teslim alınıp eğitilmesi ve mevcut sisteme kazandırılmasını
hedefler. O açıdan bir ideoloji veya bir sisteme karşı mücadele veren
insanların, uğrunda mücadele verdikleri düşünce ve fikirlerin gözden
düşürülmesi gerekir. Fikri temsil eden şahısların yıpratılması önceliklidir. Bu
amaçla, diğer psikolojik savaş faaliyetlerinin yanı sıra, o inanç veya düşünce
sistemindeki temel kavramların anlamları çarpıtılır(4).
Kavramların yıpratılması, gözden düşürülmesi, çarpıtılması
değişik şekillerde yapılabilir. Birincisi; kavramlar, özel sıfatlarla
nitelendirilerek korkutucu, ürkütücü bir görüntüye sokulur. İslâm’a “ortaçağ
düşüncesi”, “çöl kanunu”, “gerici düşünce”, “çağdışı düşünce”, “irtica” ;
Müslümanlara, “gerici”, “yobaz”, “çağdışı”, “bedevi”, “din sömürücüsü hoca”,
“büyücü hoca”, “cinci hoca” denmesinin sebebi budur. Kavramların içinde
aşağılama ve suçlu ilân etme ifadeleri bulunur.
Ancak mevcut sistemin kirlenmesi, toplumun maddi ve
özellikle manevi ihtiyaçlarına cevap verememesi; halkın İslâm’a daha istekli,
daha şuurlu bir şekilde yönelmesine neden olur. İşte böyle dönemlerde, önceden
toptan reddedip, karalanan kavramlara, başka anlamlar verilerek sahip çıkmaya
başlanır. Bu da, kavramları yozlaştırmanın ikinci şeklidir: “Onlar, kelimeleri
konuldukları yerlerinden saptırırlar.”(5 Maide 13).
İşte böyle dönemlerde psikolojik savaş uzmanları, “Biz de
Müslüman’ız”(!) “Herkes Müslüman”(!) deyip müminlere, “radikaller/fundamentalistler”
diyerek saldırı başlatırlar.
Bu tavırlarıyla, kendi düşünce ve değer sistemini koruyarak,
İslâm’ın üzerine yeni bir elbise giydirmek isterler. Allah’ın helâl dediğine
haram, haram dediğine helâl diyerek “Yeni Müslümanlığı”(!) inşa etmeye
çalışırlar (9 Tevbe 31). Hz. Peygamber’in, Tevbe 31 ile ilgili “Onların
rahipleri ve bilginleri, helâli haram, haramı da helâl kılıyor, halk da onlara
uyuyordu. İşte halkın din adamlarına ve bilginlerine ibadeti budur.”(5) demiş
olmasının sebebi budur.
Allah, Kur’an-ı Kerim’de, “Hakkı batılın yerine geçirmeyin
ve sizce de bilinirken hakkı gizlemeyin.” (2 Bakara 42) diyerek müminleri, bu
tehlikeye karşı uyarmaktadır.
SONUÇ: MÜSLÜMANLAR ŞER GÜÇLERİN PSİKOLOJİK SAVAŞINA KARŞI
DUYARLI OLMALIDIR
Psikolojik savaş kesintisiz bir mücadele şekli olup,
günümüzde ileri teknoloji kullanılarak (TV, internet, sosyal medya vb.)
yürütülmektedir. Toplum, yoğun bir bilgi bombardımanına tâbi tutulmaktadır.
Genel olarak topluma sunulan 100 bilgiden 99’u doğru, bir tanesi yanlıştır. 99
doğru bilgi, yanlış olan tek bilginin, toplum tarafından ya da muhataplar
tarafından doğru kabul edilip kullanılması için sunulmaktadır. O nedenle
Müslümanlar, 21. asır Haçlı Seferleri’nde kullanılan, yüksek dozajlı psikolojik
savaşa karşı çok duyarlı olmalıdırlar (3 Ali Imran 118-120; 4 Nisa 83).
Unutmayalım;
“Batıl, her zaman batıldır; asıl tehlike; onun hak suretinde
görünmesindedir.” Bâki
Kaynaklar
Korkut, R., Psikolojik Savunma, Ankara (1975)
s.2-5
Megret, M., Psikolojik Savaş, Varlık Yayınları,
İstanbul(1972), s.103
Chomsky, N, ABD Terörü, Terörizm Kültürü, Pınar Yayınları,
İstanbul,(1991) s.22-23.
Can, B., “Halkı Sindirme Operasyonları”, Umran, İstanbul
1996.
Mevdudi, Kur’an’a Göre Dört Terim, Düşünce Yay., İst., 1979,s.23
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder