16 Şubat 2018 Cuma

Adı Konmamış Gizli Türkiye-ABD Savaşı-2: Siyonist İsrail Suriye’de Toprak İşgali İçin Alt Yapı Oluşturuyor

 (Milli Gazete)

GİRİŞ

Türkiye, Iran, Suriye ve Irak, bölgede görünürde terör örgütleri (PKK, PYD/YPG/SDG, DAEŞ) ile savaşıyor; gerçekte bu dört ülke, terör örgütleri üzerinden Şer ittifakı (ABD-İngiltere-İsrail-Siyonizm) ile savaşıyor. Ancak bu gizli savaşın adı henüz konmamıştır. Türkiye’nin Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı Harekâtını” da adı konmamış bu gizli savaş kapsamında ele alıp değerlendirmek gerekmektedir.

Son gelişmeleri göz önüne aldığımızda, Şer ittifakı (ABD-İngiltere-İsrail-Siyonizm), PKK, PYD/YPG/SDG, DAEŞ gibi terör örgütlerini kullanarak Suriye’yi beş ya da altı bölgeli kantonlara ayırmayı, sonra da kantonları, ayrı devletçiklere dönüştürüp birbiri ile savaştırmayı öngörmekte olduğunu söyleyebiliriz. ABD’nin Türkiye’ye rağmen PYD/YPG/SDG’yi “stratejik ortak” ilan edip düzenli orduya geçmesi için eğitmesi, ağır silahlarla donatması ve bunlar aracılığıyla terör operasyonlarını organize etmesi, Türkiye’yi, Carablus ve Afrin’e girmek zorunda bırakmak içindi.

Bugün Siyonist İsrail, Şer İttifakının bölgede meydana getirdiği kaostan yararlanarak, önceden işgal ettiği Suriye’nin Golan tepeleri üzerinden yeni Suriye topraklarını, “güvenlik” gerekçesi ile gasp etmeye çalışmaktadır.

Bu yazıda, bu konu ele alınacaktır.

İsrail’in Bölge Stratejisi

İsrail bölgede “Kaostan Kaynaklanan Düzen” teorisine uygun bir strateji izlemektedir. Bölge ülkelerini birbiri ile savaştırarak bölmeyi ve bir güç olmaktan çıkarmayı hedeflemektedir. Dünya Siyonist Örgütü tarafından Kudüs’te yayınlanan Kivunim (Yönelişler) dergisinde “80’li yıllar için İsrail’in stratejik planları” adlı bir makalede, bölgeye dönük öngörülen Siyonist stratejinin ana hatları özetlenmektedir:

“Bu ülkenin (Mısır) ayrı coğrafî eyaletlere bölünmesi, bizim Batı cephesi üzerinde, 1990’lı yıllar için siyasî hedefimiz olmalıdır. Böylece Mısır bir kere parçalandıktan ve merkezî iktidardan yoksun bırakıldıktan sonra, Libya, Sudan ve diğer uzak ülkeler aynı çözülmenin içine gireceklerdir. Yukarı Mısır’da bir Kıptî devletinin kurulması ve daha az öneme sahip bölgesel kimliklerin oluşturulması, barış anlaşması yüzünden şimdilik geciktirilmiş, fakat uzun vadede kaçınılmaz olan bir gelişmenin anahtarıdır.

Lübnan’ın beş eyalete bölünmesi... Arap dünyasının bütününde meydana geleceklerin müjdesini veriyor. Suriye ve Irak’ın etnik veya dinî kıstaslar bazında belli bölgelere ayrılması,

uzun vadede, İsrail için öncelikli gaye olmalıdır. Bunun birinci safhası ise, söz konusu devletlerin askerî güçlerinin imha edilmesidir.

Suriye’nin etnik yapıları, kendisini parçalanmaya hazır hâle getiriyor. Suriye’nin deniz sahili boyunca bir Şiî devleti, Halep’te ve Şam’da birer Sünnî devleti kurulabilir.

Her halükârda Huran’la birlikte Ürdün’ün kuzeyinde -belki de bizim Golan’ımız üzerinde- kendi devletini oluşturmayı ümid eden bir Dürzi kimliği de ortaya çıkabilecektir...

Petrolce zengin ve iç mücadelelerin pençesindeki Irak, İsrail’in nişan çizgisindedir. Onun dağılması bizim için Suriye’ninkinden daha önemlidir, zira Irak, yakın vadede İsrail için en ciddî tehlikeyi temsil etmektedir.” (1)

Makalede geçen ve “bizim Golan’ımız üzerinde” tabiri ile ifade edilen yer, Suriye’ye ait olup 1967 savaşında İsrail tarafından gasp edilmiş bir bölgedir.

Şer ittifakı, “Kaos Teorisi”nin birinci aşaması olarak Büyük Ortadoğu coğrafyasının birçok bölgesinde askeri yapıları ve tüm otoriteleri yıkarak toplumları etnik, din, mezhep ve aşiret eksenli olarak birbiri ile savaştırarak herkesin herkese düşman olduğu bir kaos ortamı meydana getirmiştir. Teorinin ikinci aşamasında ise kaostan, yorgun düşmüş, iç göçlerle dini, mezhebi ve etnik olarak ayrışmış olan coğrafyada birbirine düşman küçük özerk kanton bölgeler kurmayı; üçüncü aşamada da, bu kanton bölgeleri devletçiklere dönüştürüp savaştırmayı hedeflemektedirler.

İSRAİL’İN ÜÇ AŞAMALI İŞGAL PLANI

İsrail Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Moşe Yalon’un, “Suriye, şimdiden yarı-bağımsız yapılara bölünmüştür. Dürziler güneydeki belirli alanlarda yoğunlaşırken, Suriyeli Kürtler de kuzeyde... Doğuda ise IŞİD gibi Sünni unsurlar vardır.” (2) şeklinde yaptığı açıklama, yukarıdaki makalede öngörülen “Dürzilere ayrı bir devlet” kurdurma stratejisinin adım adım uygulamaya sokulduğu manasındadır.

İsrail, Golan Tepeleri üzerinden Suriye’de yaşayan Dürzîlere ulaşarak, onları ayrı bir devlet şeklinde organize etmek vadiyle kendi topraklarını, Suriye’nin içine doğru genişletmek istemektedir. Bu amaçla “üç aşamalı bir planlama” yaptığı, Batı, özellikle, Amerikan medyasında çıkan haber ve makalelerde dile getirilmektedir.

Lübnanlı gazeteci Nur Samaha, The Intercept adlı ABD merkezli bir “yeni medya” kuruluşunda yayınlanan haber- makalelerden hareketle 23 Ocak 2018’de yazdığı “Israel’s ‘Safe Zone’ is Creeping Farther Into Syria” adlı makalesinde, İsrail’in Golan Tepelerinden Suriye’nin içine doğuya ve kuzeye doğru 40 km’lik bir bölgeyi “Güvenlik Alanı” ilan edip işgal etmek için “üç aşamalı bir planı” uygulamaya soktuğunu iddia etmektedir (3, 4) (Şekil-1).

İsrail’in Öngördüğü Planın birinci aşaması, Golan tepelerine yakın Suriye’nin içindeki bölgede yaşayan Dürzîlere ve o bölgede Suriye yönetimine karşı savaşan muhalif gruplara askeri ve para yardımı yaparak ilişki kurmayı ve onlarla “dost olmayı” (!) sağlamaktır.

“Arap Baharı” adlı İkinci Nesil Kadife darbeler zinciri başlatıldığı andan itibaren İsrail, “1980 yıllarda öngördüğü stratejiye” uygun bir şekilde Dürzîlerin çoğunlukta yaşadığı bölge ile yakın ilişki kurmaya çalışmıştır. Özellikle 2013 yılından sonra Suriye’nin Golan tepelerine komşu olan bölgesindeki “Muhalif Güçlerden” bir kısmı ile yakın ilişki kurmuş, onlara silah ve para yardımı yapmıştır(5).

Son yıllarda ABD- İsrail işbirliği ile bu ilişki kurulmuş ve geliştirilmiştir. Lübnanlı gazeteci Nur Semaha, İsrailli bir online haber sitesi olan “YNET News”da 31 Mayıs 2016’da çıkan bir haberi referans alarak 25 Temmuz 2016 tarihli “İsrail Güney Suriye’de Güvenli Bölge mi Oluşturacak?” başlıklı yazısında, bu konuyu ele alıp incelemiştir(3). Nur Semaha, bölgedeki gelişmeleri aktararak, İsrail’in işgal altındaki topraklarda yaşayan Suriyelilerin bulunduğu 35 köye, oradaki sivil temsilcilerle koordinasyon içinde Ramazan ayında birtakım yardımlar ulaştırdığını ve “İsrail’in 11 Temmuz 2016’da çok sayıda buldozer ile bir tankı Suriye topraklarına, Kuneytra’ya doğru 300 m. sokarak siper kazmaya başladığını ve bölgeye yaklaşanları da, ateş açmakla tehdit ettiğini”; “İsrail Savunma Bakanlığı’nın bölgedeki sivillerin İsrail devleti ile ilişkisini geliştirebilmesi için yeni bir irtibat birimi oluşturduğunu” yazmıştır (3).

Makaleye göre İsrail tarafından öngörülen Plana uygun olarak, “küçük bir İsrail birliği ile istihbarat personeli, 2017 yılı Temmuz ayında, Suriye’nin Ürdün sınırına yakın Batı Dera kırsalına geçmiş ve ABD ile Ürdün’ün desteğiyle Dera ve Kuneytra bölgesinde savaşmakta olan Liva Ceydur Horan ile Ceyş’ül Ebabil adlı iki grubun komutanlarıyla buluşmuş”; “İsrailli yetkililer, Eylül 2017’de de Liva Caydur, Fursan el-Culan ve Suriye Devrimciler Cephesi (Cebhet Suvvar Suriye) gibi gruplarla Kuneytra’nın güneyindeki Rafid kasabasında özel görüşmeler” yapmışlardır (3).

İsrail’in Suriye hükümetine karşı savaşan muhalif kuvvetlerle ilişkisini kuvvetlendirmesi, Ürdün’deki ABD Askeri Operasyon Merkezi (MOC) tarafından bu muhalif gruplara yapılan askeri desteği kesilmesinden sonra hızlanmıştır. ABD yardımı keserek bu grupları İsrail’in kucağına itmiştir. Haziran 2017 Wall Street Journal gazetesinde,“Israel Gives Secret Aid to Syrian Rebels” başlıklı haberde, “İsrail’in Suriye’nin güney cephesindeki silahlı gruplara gıda, ilaç ve yakıt yardımı yanı sıra nakit para yardımı da yaptığı” açıklaması yer almıştır. Haberde, Furkan el Culan grubunun sözcülerinden Mutasım el Culani’nın, “İsrail kahramanca yanımızda durdu. Onların yardımı olmaksızın ayakta kalamazdık,” ifadelerine yer verilmiştir (3,5).

İsrail’in Öngördüğü Planın ikinci aşaması, Fursan el-Culan örgütünün militanlarından oluşan 500 kişilik bir grubun “sınır muhafız gücü” olarak konuşlandırmak amacıyla İsrail tarafından “eğit/donat programı” kapsamında eğitime tabı tutulmasıdır. Eğit/Donat Programına alınan böyle bir grupla İsrail, “Golan Tepeleri’nin Suriye tarafındaki Dürzi kenti Hadar’ın güneyinden başlayarak, güneye doğru inen, muhalif gruplar denetimindeki Cubata el Kasab, Ber Acem, Hamidiye ve Kuneytra’nın güney kırsalındaki Rafid kasabasına kadar olan bölgeyi” kontrol altına almayı düşünmektedir (3-5).

İsrail’in Öngördüğü Planın üçüncü aşaması, Eğit/Donatla kurduğu taşeron örgütlerle gerçekleştirmeyi öngördüğü güvenli bölgeyi, kademeli bir şekilde Suriye’nin içerisine doğru 40 km derinliğe ulaştırıp işgal etmektir (3,4). Böylelikle İsrail 1967’deki “Altı Gün Savaşı”ndan bu yana işgal altında tuttuğu, Suriye’ye ait olan Golan Tepelerindeki askeri varlığını, hem kuzeye hem de doğuya doğru genişleterek Suriye’nin bazı topraklarını kendi topraklarına katarak Büyük İsrail Projesini bir ileri aşamaya taşımış olacaktır.

Bu İşgal gerçekleştiği andan itibaren dünyanın değişik yerlerinde var olan fakir Yahudilerin, İsrail’e göç etmesini sağlayabilmek için “Yahudi düşmanlığını” o ülkelerde körükleyecektir. Böylelikle, Yahudi toplulukları üzerine yerel baskının olmasını sağlayarak onları İsrail’e göç etmeye mecbur bırakmak isteyecektir.

Siyonistler baştan beri bu stratejiyi uygulamaktadırlar. Filistin topraklarına ilk yerleştikleri günden buyana işgal ettikleri toprakların durumu ile bugünkü durumunu mukayese edildiğinde bu gerçek çok daha kolay bir şekilde görülecektir. 1967 savaşında İsrail, Golan Tepelerini işgal edildikten sonra bölgede, yeni Yahudi yerleşim yerleri kurarak bölgedeki nüfus yapısını tamamen değiştirmiştir.

Sonuç: Aklı Selim Sahibi Olarak Hareket Etmek

Bölgede çatışan güçleri ve onların projelerini göz önüne almadan, bu coğrafyada vuku bulup giden olayları, heyecanla, duygusallıkla, öfke ile salt siyah -beyaz mantığıyla değerlendirmeye kalkmak ve eyleme geçmek yanlıştır. Bu coğrafyada, başkaları tarafından çizilmiş olan uzun vadeli bir stratejinin satranç tahtasında piyon konumuna düşme; avcı iken av olmak tehlikesi, her zaman mevcuttur. Bu nokta göz ardı edilmemelidir.

Dün Irak için çizilen strateji, bugün Suriye için çizilmiş ve IŞİD, PYD, YPG, SDG, PKK taşeronluğunda uygulamaya sokulmuştur. Şer İttifakı, etnik, dini ve mezhebi olarak ayrışmış olan bölgeleri, “güvenli bölge olarak ilan etmek”, kantonlaştırmak”, “özerkleştirmek” ve “devletleştirip savaştırmak” amacına dönük bir 100 yıllık strateji izlemektedir.

Bir arada olmaları mümkün görülmeyen ABD, İsrail, IŞİD, PYD/YPG/SDG, PKK arasında Türkiye’ye/İran’a karşı, şimdilik, gizli, güçlü bir ittifak vardır. Bu İttifaka zaman zaman ESED ve Rusya’da dâhil olmaktadır.

İsrail’in, “Büyük İsrail Projesine” uygun olarak topraklarını genişlettiğine Türkiye ve İran dikkat etmek zorundadır.

Şer İttifakı, Suriye’yi kantonlaştırırken Türkiye’yi ve İran’ı da bölmek istemektedir. Ana stratejinin hedefi budur. Türkiye ve İran, bunu görmek, ona göre davranmak ve tedbir almak zorundadırlar.

Türkiye’nin Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı Harekâtı” ile Şer İttifakı, olayı bir Türk-Kürt, Kürt-Arap ve Sünni-Nusayri/Alevi/Şii çatışması olarak göstermek istemektedir. Türkiye’nin dışında ve Türkiye içerisinde başlatılan psikolojik harekâtın bu boyutuna dikkat edilmelidir. O nedenle Türkiye, bu harekâtın bölge halklarına karşı yapılan bir harekât olmadığını, İslam Coğrafyasını bölmek isteyen Şer İttifakına karşı bir harekât olduğunu, Irak-Suriye düzleminde vuku bulan olayların arka planını, görünmeyen yüzünü, halkların anlayabileceği bir dille belgelere, delillere dayalı olarak çok estetik bir şekilde ortaya koymalıdır.

Türkiye içerde ortak bir stratejik akıl üretmek zorundadır. Türkiye’de yaşayan, bu ülkeyi, bu milleti ve bu ümmeti seven herkes, sağlıklı bir şekilde düşünmeyi, tefekkür etmeyi ve aklını en güzel bir şeklide kullanmayı tarihi bir görev olarak görmelidir.

Kaynaklar

1- Çebi, H.Y., İsrail’in Şifresi, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2006, S: 52-66.

2- Bulut, A., Yeniçağ, 21.07.2015; Sputnik, 21 Temmuz 2015

3- Akdoğan Ö., “Bir Zeytin Dalı da İsrail›den mi?”, - T24 - 29 Ocak 2018;

http://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/bir-zeytin-dali-da-israilden-mi,19044

4- Samaha, N., “Israel’s “Safe Zone” Is Creepıng Farther Into Syrıa” , January 23 2018;

https://theintercept.com/2018/01/23/israel-syria-safe-buffer-zone-golan-heights/

5- Report: Israel Gives Secret Aid to Syrian Rebels, IsraelDefense, 19.06.2017 Contact author; http://www.israeldefense.co.il/en/node/30036

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...