30 Haziran 2017 Cuma

İslâm Coğrafyası ve “Kaostan Kaynaklanan Düzen”/(Yaratıcı Yıkım/Düzeltici Savaş) Teorisi-2: “2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı ABD raporu (2000)(1-4)

 (Milli Gazete)

Giriş

Bu yazıda, “Kaostan Kaynaklanan Düzen”/( Yaratıcı Savaş/Düzeltici Savaş) Teorisi kapsamında Küresel bir savaş mı çıkarılmak istenmektedir sorusunun cevabı aranmaktadır. Bu amaçla “2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı ABD Raporu (2000) değerlendirilmektedir.

“2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı ABD Raporu (2000) (1-4)

Dünyanın tek süper gücü durumunda olan ABD, ekonomik alanda (2000’in başlarında) ciddi bunalım içerisinde bulunduğunun sinyallerini vermeye başlamıştı. Ekonomik analist Jim Griffin; “1997 yılındaki problem, başkalarının problemiydi ve bizim pantolonumuza kan sıçramıştı; ancak şimdi kendi bileklerimizden kan kaybediyoruz. Bu krizin kökleri ABD’dedir. 1929 benzeri bir krizin yaşanması olasılığı çok da uzak değildir.” (5) diyerek tehlikenin boyutlarına dikkat çekmiştir. Diğer taraftan dünyanın en büyük para spekülatörü George Soros, krizden önce; ‘Dünyanın genel anlamda çift dipli bir ekonomik krize gireceği ve önümüzdeki yıllarda doların üçte bir oranında değer kaybedeceği, ABD ekonomisinde ve buna bağlı olarak dünya ekonomisinde bir krize doğru girildiğini’ belirtmişti (6).

2000’in başlarında uluslararası piyasalarda dolaşan 41 trilyon dolarlık sermaye, daha güvenli limanlar aramak üzere ABD’den kaçmaya başlamıştı. Bu durumu, Alman Dresdner Investmen Trust Genel Müdürü Wolfram Gerdes; “Artık ABD’nin yatırım için en iyi yer olmadığı hakkında ortak bir görüş hâkim” diyerek dile getirmişti (7).

‘2015 Yılına Doğru Küresel Trendler’ adlı ABD raporunda (2000); “ABD ekonomisi sürekli bir düşüşe maruz kalacak. Yeni küresel ekonominin en önemli itici gücü olan ABD ekonomisinde büyük ticaret açıkları ve düşük iç tasarruflar nedeniyle büyüme beklentilerine olan güvensizlik diğer ülkeler için de son derece zararlı ekonomik ve politik sonuçlara yol açabilir. Dünyanın en büyük pazarının daralması ile önemli ticari ortakları (partnerleri) de sıkıntıya düşebilir ve finansal piyasalar derin istikrarsızlıklarla karşı karşıya kalabilir” (1-3) denerek, ABD ekonomisindeki düşüşün devam edeceği belirtilmektedir.

Raporda gelecek 15 yılda görülmesi muhtemel çeşitli etkilerin kombinasyonları değerlendirilmiş ve aşağıdaki ihtimallere yer verilmiştir:

- “Birçok büyük Ortadoğu ülkesinde geniş toplum kesimlerinin hayat standardının bozulması ve İsrail ile Filistin arasında bir “soğuk barış” yapılamaması halinde Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde ciddi, şiddetli siyasi karışıklıklar ortaya çıkacaktır.”

- “Daha dağınık, serbest hareket eden uluslararası terörist örgütler, batı karşıtı hedefleri olan bir terörist koalisyon oluşturabilir ve WMD (Kitle İmha Silahları) elde edebilirler.”

- “İran, Nijerya, İsrail ya da Suudi Arabistan gibi ABD’nin stratejik çıkarlarının bulunduğu ülkeler ciddi dini ya da etnik bölünmeler ve krizlerle karşılaşabilir.”

- “Büyüyen bir küreselleşme karşıtı hareket. Batılı hükümet ve işbirlikçilerin çıkarlarını tehdit eden güçlü, devamlı bir küresel ve kültürel güç halini alabilir.”

- “Çin, Hindistan ve Rusya, ABD ve Batı etkisini dengelemek için fiilî (de facto) bir jeostratejik ittifak oluşturabilirler.”

- “ABD- Avrupa ittifakı çökebilir ve her biri ayrı ticari yönelimler içine girebilir ve güvenlik konularında liderlik için rekabet edebilirler.”

- “Büyük Asya ülkeleri, bir Asya Para Fonu veya düşük bir ihtimalle bir Asya Ticaret Örgütü kurarak IMF (Uluslararası Para Fonu) ve WTO (Dünya Ticaret Örgütü) gibi kuruluşlara zarar verebilir.”

- “Tarihinin, konumunun ve çıkarlarının gücüyle Türkiye kuzeyde Kafkasya ve Orta Asya ile güneyde ve doğuda ise Suriye, Irak ve İran ile meşgul olacaktır. Türkiye, bu bölge ülkelerine yönelik tutarlı bir politika uygulayabilirse, tek başına herhangi bir konu ülkenin güvenlik gündemini işgal etmeye yetmeyecektir. Aksi takdirde Ankara, iç ve dış çatışmalara yönelik hangi politikaları uygulayacağı da dâhil, kitle imha silahlarının üretimi, enerji geçişlerinin siyasal ve ekonomik boyutları ve su hakları gibi bölgesel sorunlarla baş etmek durumunda kalacaktır.”

Raporun ‘Dört Alternatif Küresel Gelecek Senaryosu’ başlıklı kısmında, 2015’li yıllara ilişkin öngörülerde bulunulmaktadır:

“Birinci Senaryo: Kapsayıcı Küreselleşme

“Küreselleşmeden yararlanan ülkeler içinde ve arasında savaşlar asgari düzeyde olacak. Dünya nüfusunun azınlığını oluşturan kesimleri, Alt-Sahra Afrika’sı, Ortadoğu, Orta ve Güney Asya ve And Bölgesi halkları, bu olumlu değişimlerden faydalanamayacaklar ve bu bölge ülkeleri içinde ve etrafında iç çatışmalar sürecek.”

İkinci Senaryo: Zararlı Küreselleşme

Bu senaryoya göre “… Yönetim ve siyasi liderlik hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kötü olacak. Artan talepler, eşitsizlikler ve yükselen toplumsal gerilimlerin beslediği iç savaşlar artacak”.

Üçüncü Senaryo: Bölgesel Rekabetler

“Avrupa, Asya ve Amerika’da bölgesel kimlikler belirginleşecek. Bu belirginlikler, Avrupa ve Doğu Asya’da ABD’nin küresel üstünlüğüne ve ABD liderliğindeki küreselleşmeye karşı siyasi direniş şeklinde görülecek.”

Dördüncü Senaryo: Kutupsuz Bir Dünya

ABD için en olumsuz senaryo budur. “ABD ekonomisi önce yavaşladığında sonra da durgunlaştığında, ABD’nin ulusal meşguliyeti artacak. Avrupa ile ekonomik ve siyasi gerilim artacak, ABD’nin birliklerini çekmesi ve Avrupa’nın kendi kurumlarına güvenerek içe yönelmesi sonucunda ABD- Avrupa ittifakı bitecek. Latin Amerika’da özellikle de Kolombiya, Küba, Meksika ve Panama gibi ülkelerde ortaya çıkacak hükümet krizleri nedeniyle bölgesel istikrarsızlıklar yaşanacak ve ABD’nin bölge üzerine eğilmesi gerekecek. …Çin’in bölgesel bir barış ve istikrar unsuru olmasına yol açılacak. Kore’nin normalleşmesi ve fiilî (de facto) birleşmesini Çin ve Japonya finansal kurumları ile destekleyecek ve ABD, Kore’deki ve Japonya’daki birliklerini geri çekmeye başlayacak. ...Çin’in Japonya’ya nükleer programını Çin kontrolüne açması yönünde bir ultimatom vermesi ve Japonya’nın ABD’den yardım istemesi durumunda büyük bir savaşın eşiğine kadar gelinebilecek ters neticeler ortaya çıkabilir.”

Rapor’da yer alan dört senaryoda, “…küreselleşmeden faydalanamayan ülkelerin, iç savaşlarla ve rejim tehlikeleri” ile karşı karşıya kalacakları yorumu yapılmaktadır.

Her dört senaryoya göre de, ABD’nin küresel etkisi azalacak, ekonomisi durgunlaşıp çöküşe doğru (“iflas”) yol alacaktır.

ABD’nin gerileme ve çöküşe doğru seyreden bir bunalım dönemine (“iflasın eşiği”) girmesinin sebebi, “dünya paylaşımı için birlikte yola çıkan Küresel şirketlerin, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki pazarın paylaşımından dolayı karşı karşıya gelip restleşmiş olmalarıdır” (4). Bu restleşme, Kapitalist mantığın doğal seyri olarak yeni bir paylaşım savaşını kaçınılmaz kılmakta ve “Dünya, 3. bir paylaşım savaşına doğru yol almaktadır” (4).

Woodrow Wilson, 1. Cihan Savaşının bitiminden bir yıl sonra, “Söyleyin, modern dünyadaki savaşın gerçek nedeninin endüstriyel ve ticari rekabet olduğunu bilmeyen herhangi bir erkek, kadın ve hatta çocuk var mıdır?” derken kapitalist mantığın temel varsayımını açıklamış olmaktaydı(8).

Bu noktada ABD Başkanı Trump’ın, rekabet içerisinde olan ve fakat “ABD içinde yatırım yapmayan tüm küresel şirketlere ABD’de yaptırım uygulayacağını” söylemiş olması, “restleşmenin” boyutlarını göstermesi açısından çok önemlidir.

Sonuç: ABD, İflasını Durdurmak için Savaş Çıkarıp Yaygınlaştırmak İstiyor

II. Cihan Savaşı sonlanırken Başkan Roosevelt, ABD’nin güvenlik ve refahını garantileyecek politikalar ve kurumların tespit edilmesi görevini Dışişleri Bakanlığına vermişti. Dışişleri Bakanlığı ise istenen politikaları, üç ana noktada yoğunlaştırmıştı: “1. Birleşmiş Milletlerin kurulması. 2. Bretton Woods dünya mali kurumlarının inşası. 3. Yeterli petrol stoklarının temini”. Söz konusu kurumlar, ABD güvenliği ve refahı için kurulurken; gerekli petrol kaynağı için başkan Roosevelt, Şubat 1945 yılında Süveyş kanalında bir ABD savaş gemisinde Kral Abdül Aziz Suud ile ‘Suudi petrolüne ayrıcalıklı erişim karşılığında Kralın ABD tarafından korunmasını’ sağlayan özel, gizli bir anlaşma yapmıştır (9).

Bu noktada Trump’ın, Suud ziyaretinde (Haziran 2017) yaptığı gizli anlaşma ile Roosevelt’in 1945 yılında yaptığı anlaşma arasında bir ilişki olduğuna dikkat edilmelidir. Nitekim ABD-Suud anlaşmasından sonra hem Suud Veliaht seçiminde bir değişim olmuş, hem Katar Krizi meydana gelmiş ve hem de ABD, Suud ve Katar ile ticari anlaşmalar yapmıştır.

Trump’ın seçim kampanyasında “ABD’nin güvenlik nedeniyle yaptığı harcamaları”, Körfez ülkelerine ödettireceğini vaad etmesi ve seçim sonrasında bunun bir kısmını haydutça gerçekleştirmiş olması, ‘2015 Yılına Doğru Küresel Trendler’ adlı ABD Raporu kapsamında değerlendirilmelidir.

Diğer taraftan raporda, 2015’li yıllara doğru “IMF’nin ve Dünya Bankası’nın yeryüzündeki ekonomik liderliği yıkılabilir…” öngörüsü yer almaktadır. Bu, ABD’nin Roosevelt zamanından beri benimsediği temel stratejiye ters bir durumdur. 1961 yılında Kennedy’nin hazırlattığı raporda (Kennedy’nin bilim adamlarına sorduğu ‘Ben Amerikan halkının refahını yükseltmek ve aynı zamanda moralini daima yüksek tutabilmek için ne gibi tedbirler almalıyım’ sorusu üzerine 1,5 yılda hazırlanmış 800 sayfalık rapor), “Amerika’nın refah seviyesini yükseltebilmesi için üretim ve tüketim şartlarının devamlı surette incelenmesi lazımdır. Bunun için de Amerika’nın her on senede bir harbe girmesi gerekmektedir.” önerisinde bulunulmaktadır (10).

Bütün bunlardan çıkan sonuç, Amerikan halkının refah seviyesi, dökülen kanın seviyesi ile bağlantılıdır. Amerikalı ne kadar kan dökerse, refah seviyesi o kadar yükselecektir.

11 Temmuz-Ağustos 2001’de Bush, Cheney ve enerji lobisinin ABD’nin enerji politikalarını belirleyen raporunda, dünya enerji kaynakları, bunların pazara nakli ve bunların ABD şirketlerince paylaşımının nasıl olacağı kararlaştırılmıştır. Bu rapora göre dünya altı enerji bölgesine ayrılmıştır (11):

“1. Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar ve genel olarak Ortadoğu.

2. Hazar bölgesi, Hindistan ve Güney Asya.

3. Nijerya, Nijerya bağlantılı Nijer Deltası, Batı Afrika Boru Hattı.

4. Güneydoğu Asya. Açe, Borneo Adası, Burma, Spratly adası, Doğu Timor.

5. Çad ve Kamerun boru hattı.

6. Brezilya, Venezüella ve Kolombiya.”

Bu enerji havzalarını incelediğimizde, 4. ve 6. maddelerdekiler hariç diğer 4 havza doğrudan veya dolaylı olarak İslâm coğrafyası ile alakalıdır.

‘2015 Yılına Doğru Küresel Trendler’ raporundan bir yıl sonra ve 11 Temmuz -Ağustos 2001 Bush, Cheney ve enerji lobisinin raporundan yaklaşık bir ay sonra, 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kulelerin vurulması ve arkasından tüm İslâm coğrafyasının tehlikeli bölge ilân edilerek Afganistan ve Irak’ın işgal edilmesi bir tesadüf değildir (12,13).

İslâm Coğrafyasında “Arap Baharı” olarak başlatılan 2. Nesil Kadife darbe süreci, “Kaostan kaynaklanan Düzen” (Yaratıcı savaş/Düzenleyici savaş) kapsamında başlatılmıştır. İslâm coğrafyası, “2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı ABD Raporunda (2000) öngörülen çerçevede vekâlet savaşları ile kan gölüne çevrilmiştir.

Bugün Türkiye-Libya-Mısır-Irak-Suriye-Katar-Yemen-Somali-Sudan düzlemindeki iç savaş ve/veya terör olayları ile ABD-İngiltere-Fransa-Rusya ekseninde vuku bulan, terör görüntüsü verilmiş hesaplaşmalar, yukarıda ortaya konan belgeler çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Kaynakça

1- Global Trend 2015: A Dialog About the Future with Nongoverment Experts, 2000.

2- 2015’e doğru Global Trendler-I, Umran, Sayı 90, Şubat 2002 Ek; Global Trend 2015: A Dialog About the Future with Nongoverment Experts, 2000.

3- 2015’e doğru Global Trendler-II, Umran, Sayı 91, Mart 2002 Ek.

4- Avar, B., 26.5.2017.

5- Milliyet Gazetesi 21 Temmuz 2002.

6- Odabaşı H., ‘Yürü ya Euro’, Aksiyon, Sayı 396, 8 Temmuz 2002, S:52-54.

7- ‘ABD Ekonomisi Sönen Balon Gibi’ , Aydınlık, Sayı 781, 7 Temmuz 2002 S:36-37.

8- Monbiot G., ‘Amerika’nın Boru Hattı Rüyası’, Cosmo Politik, Sayı 2 Kış 2002 S:19-21.

9- Klare M.T., ‘Savaşın Jeopolitiği’, Cosmo Politik, Sayı 2 Kış 2002 S:14-18.

10- Özemre A.Y. ‘ABD, Her 10 Yılda Bir Savaş Çıkarmak Zorunda’, Umran, Sayı 87, Kasım 2001, S:21-26.

11- Karagül İ., ‘Petrol Savaşının Endonezya Cephesi, İslâmî Direniş Dalgası’, Yeni Şafak Gazetesi,19 Ekim 2002; ‘Enerji Savaşları ve Yeni Dünya Haritası’, Umran, Sayı 95, Temmuz 2002, S:20-27.

12- Can, B., ‘Küresel Derin Devlet’in Düşük Yoğunluklu Savaşı”, Ekim 2001, Umran.

13- Can, B., Yeni Soğuk Savaş: ABD Emperyalizminin Tükenişi İslâm Dünyasının Yeniden Dirilişi, Umran, 2002.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...