(Milli Gazete)
Giriş
Bu yazıda, “Kaostan Kaynaklanan Düzen”/( Yaratıcı
Savaş/Düzeltici Savaş) Teorisi kapsamında Küresel bir savaş mı çıkarılmak
istenmektedir sorusunun cevabı aranmaktadır. Bu amaçla “2015 Yılına Doğru
Küresel Trendler” adlı ABD Raporu (2000) değerlendirilmektedir.
“2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı ABD Raporu (2000) (1-4)
Dünyanın tek süper gücü durumunda olan ABD, ekonomik alanda
(2000’in başlarında) ciddi bunalım içerisinde bulunduğunun sinyallerini vermeye
başlamıştı. Ekonomik analist Jim Griffin; “1997 yılındaki problem, başkalarının
problemiydi ve bizim pantolonumuza kan sıçramıştı; ancak şimdi kendi
bileklerimizden kan kaybediyoruz. Bu krizin kökleri ABD’dedir. 1929 benzeri bir
krizin yaşanması olasılığı çok da uzak değildir.” (5) diyerek tehlikenin
boyutlarına dikkat çekmiştir. Diğer taraftan dünyanın en büyük para spekülatörü
George Soros, krizden önce; ‘Dünyanın genel anlamda çift dipli bir ekonomik
krize gireceği ve önümüzdeki yıllarda doların üçte bir oranında değer
kaybedeceği, ABD ekonomisinde ve buna bağlı olarak dünya ekonomisinde bir krize
doğru girildiğini’ belirtmişti (6).
2000’in başlarında uluslararası piyasalarda dolaşan 41
trilyon dolarlık sermaye, daha güvenli limanlar aramak üzere ABD’den kaçmaya
başlamıştı. Bu durumu, Alman Dresdner Investmen Trust Genel Müdürü Wolfram
Gerdes; “Artık ABD’nin yatırım için en iyi yer olmadığı hakkında ortak bir
görüş hâkim” diyerek dile getirmişti (7).
‘2015 Yılına Doğru Küresel Trendler’ adlı ABD raporunda (2000);
“ABD ekonomisi sürekli bir düşüşe maruz kalacak. Yeni küresel ekonominin en
önemli itici gücü olan ABD ekonomisinde büyük ticaret açıkları ve düşük iç
tasarruflar nedeniyle büyüme beklentilerine olan güvensizlik diğer ülkeler için
de son derece zararlı ekonomik ve politik sonuçlara yol açabilir. Dünyanın en
büyük pazarının daralması ile önemli ticari ortakları (partnerleri) de
sıkıntıya düşebilir ve finansal piyasalar derin istikrarsızlıklarla karşı
karşıya kalabilir” (1-3) denerek, ABD ekonomisindeki düşüşün devam edeceği
belirtilmektedir.
Raporda gelecek 15 yılda görülmesi muhtemel çeşitli
etkilerin kombinasyonları değerlendirilmiş ve aşağıdaki ihtimallere yer
verilmiştir:
- “Birçok büyük Ortadoğu ülkesinde geniş toplum kesimlerinin
hayat standardının bozulması ve İsrail ile Filistin arasında bir “soğuk barış”
yapılamaması halinde Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde ciddi,
şiddetli siyasi karışıklıklar ortaya çıkacaktır.”
- “Daha dağınık, serbest hareket eden uluslararası terörist
örgütler, batı karşıtı hedefleri olan bir terörist koalisyon oluşturabilir ve
WMD (Kitle İmha Silahları) elde edebilirler.”
- “İran, Nijerya, İsrail ya da Suudi Arabistan gibi ABD’nin
stratejik çıkarlarının bulunduğu ülkeler ciddi dini ya da etnik bölünmeler ve
krizlerle karşılaşabilir.”
- “Büyüyen bir küreselleşme karşıtı hareket. Batılı hükümet
ve işbirlikçilerin çıkarlarını tehdit eden güçlü, devamlı bir küresel ve
kültürel güç halini alabilir.”
- “Çin, Hindistan ve Rusya, ABD ve Batı etkisini dengelemek
için fiilî (de facto) bir jeostratejik ittifak oluşturabilirler.”
- “ABD- Avrupa ittifakı çökebilir ve her biri ayrı ticari
yönelimler içine girebilir ve güvenlik konularında liderlik için rekabet
edebilirler.”
- “Büyük Asya ülkeleri, bir Asya Para Fonu veya düşük bir
ihtimalle bir Asya Ticaret Örgütü kurarak IMF (Uluslararası Para Fonu) ve WTO
(Dünya Ticaret Örgütü) gibi kuruluşlara zarar verebilir.”
- “Tarihinin, konumunun ve çıkarlarının gücüyle Türkiye
kuzeyde Kafkasya ve Orta Asya ile güneyde ve doğuda ise Suriye, Irak ve İran
ile meşgul olacaktır. Türkiye, bu bölge ülkelerine yönelik tutarlı bir politika
uygulayabilirse, tek başına herhangi bir konu ülkenin güvenlik gündemini işgal
etmeye yetmeyecektir. Aksi takdirde Ankara, iç ve dış çatışmalara yönelik hangi
politikaları uygulayacağı da dâhil, kitle imha silahlarının üretimi, enerji
geçişlerinin siyasal ve ekonomik boyutları ve su hakları gibi bölgesel
sorunlarla baş etmek durumunda kalacaktır.”
Raporun ‘Dört Alternatif Küresel Gelecek Senaryosu’ başlıklı
kısmında, 2015’li yıllara ilişkin öngörülerde bulunulmaktadır:
“Birinci Senaryo: Kapsayıcı Küreselleşme
“Küreselleşmeden yararlanan ülkeler içinde ve arasında
savaşlar asgari düzeyde olacak. Dünya nüfusunun azınlığını oluşturan kesimleri,
Alt-Sahra Afrika’sı, Ortadoğu, Orta ve Güney Asya ve And Bölgesi halkları, bu
olumlu değişimlerden faydalanamayacaklar ve bu bölge ülkeleri içinde ve
etrafında iç çatışmalar sürecek.”
İkinci Senaryo: Zararlı Küreselleşme
Bu senaryoya göre “… Yönetim ve siyasi liderlik hem ulusal
hem de uluslararası düzeyde kötü olacak. Artan talepler, eşitsizlikler ve
yükselen toplumsal gerilimlerin beslediği iç savaşlar artacak”.
Üçüncü Senaryo: Bölgesel Rekabetler
“Avrupa, Asya ve Amerika’da bölgesel kimlikler
belirginleşecek. Bu belirginlikler, Avrupa ve Doğu Asya’da ABD’nin küresel
üstünlüğüne ve ABD liderliğindeki küreselleşmeye karşı siyasi direniş şeklinde
görülecek.”
Dördüncü Senaryo: Kutupsuz Bir Dünya
ABD için en olumsuz senaryo budur. “ABD ekonomisi önce
yavaşladığında sonra da durgunlaştığında, ABD’nin ulusal meşguliyeti artacak.
Avrupa ile ekonomik ve siyasi gerilim artacak, ABD’nin birliklerini çekmesi ve
Avrupa’nın kendi kurumlarına güvenerek içe yönelmesi sonucunda ABD- Avrupa ittifakı
bitecek. Latin Amerika’da özellikle de Kolombiya, Küba, Meksika ve Panama gibi
ülkelerde ortaya çıkacak hükümet krizleri nedeniyle bölgesel istikrarsızlıklar
yaşanacak ve ABD’nin bölge üzerine eğilmesi gerekecek. …Çin’in bölgesel bir
barış ve istikrar unsuru olmasına yol açılacak. Kore’nin normalleşmesi ve fiilî
(de facto) birleşmesini Çin ve Japonya finansal kurumları ile destekleyecek ve
ABD, Kore’deki ve Japonya’daki birliklerini geri çekmeye başlayacak. ...Çin’in
Japonya’ya nükleer programını Çin kontrolüne açması yönünde bir ultimatom
vermesi ve Japonya’nın ABD’den yardım istemesi durumunda büyük bir savaşın
eşiğine kadar gelinebilecek ters neticeler ortaya çıkabilir.”
Rapor’da yer alan dört senaryoda, “…küreselleşmeden
faydalanamayan ülkelerin, iç savaşlarla ve rejim tehlikeleri” ile karşı karşıya
kalacakları yorumu yapılmaktadır.
Her dört senaryoya göre de, ABD’nin küresel etkisi azalacak,
ekonomisi durgunlaşıp çöküşe doğru (“iflas”) yol alacaktır.
ABD’nin gerileme ve çöküşe doğru seyreden bir bunalım
dönemine (“iflasın eşiği”) girmesinin sebebi, “dünya paylaşımı için birlikte
yola çıkan Küresel şirketlerin, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki pazarın
paylaşımından dolayı karşı karşıya gelip restleşmiş olmalarıdır” (4). Bu
restleşme, Kapitalist mantığın doğal seyri olarak yeni bir paylaşım savaşını
kaçınılmaz kılmakta ve “Dünya, 3. bir paylaşım savaşına doğru yol almaktadır”
(4).
Woodrow Wilson, 1. Cihan Savaşının bitiminden bir yıl sonra,
“Söyleyin, modern dünyadaki savaşın gerçek nedeninin endüstriyel ve ticari
rekabet olduğunu bilmeyen herhangi bir erkek, kadın ve hatta çocuk var mıdır?”
derken kapitalist mantığın temel varsayımını açıklamış olmaktaydı(8).
Bu noktada ABD Başkanı Trump’ın, rekabet içerisinde olan ve
fakat “ABD içinde yatırım yapmayan tüm küresel şirketlere ABD’de yaptırım
uygulayacağını” söylemiş olması, “restleşmenin” boyutlarını göstermesi
açısından çok önemlidir.
Sonuç: ABD, İflasını Durdurmak için Savaş Çıkarıp
Yaygınlaştırmak İstiyor
II. Cihan Savaşı sonlanırken Başkan Roosevelt, ABD’nin
güvenlik ve refahını garantileyecek politikalar ve kurumların tespit edilmesi
görevini Dışişleri Bakanlığına vermişti. Dışişleri Bakanlığı ise istenen
politikaları, üç ana noktada yoğunlaştırmıştı: “1. Birleşmiş Milletlerin
kurulması. 2. Bretton Woods dünya mali kurumlarının inşası. 3. Yeterli petrol
stoklarının temini”. Söz konusu kurumlar, ABD güvenliği ve refahı için
kurulurken; gerekli petrol kaynağı için başkan Roosevelt, Şubat 1945 yılında
Süveyş kanalında bir ABD savaş gemisinde Kral Abdül Aziz Suud ile ‘Suudi
petrolüne ayrıcalıklı erişim karşılığında Kralın ABD tarafından korunmasını’
sağlayan özel, gizli bir anlaşma yapmıştır (9).
Bu noktada Trump’ın, Suud ziyaretinde (Haziran 2017) yaptığı
gizli anlaşma ile Roosevelt’in 1945 yılında yaptığı anlaşma arasında bir ilişki
olduğuna dikkat edilmelidir. Nitekim ABD-Suud anlaşmasından sonra hem Suud
Veliaht seçiminde bir değişim olmuş, hem Katar Krizi meydana gelmiş ve hem de
ABD, Suud ve Katar ile ticari anlaşmalar yapmıştır.
Trump’ın seçim kampanyasında “ABD’nin güvenlik nedeniyle
yaptığı harcamaları”, Körfez ülkelerine ödettireceğini vaad etmesi ve seçim
sonrasında bunun bir kısmını haydutça gerçekleştirmiş olması, ‘2015 Yılına
Doğru Küresel Trendler’ adlı ABD Raporu kapsamında değerlendirilmelidir.
Diğer taraftan raporda, 2015’li yıllara doğru “IMF’nin ve
Dünya Bankası’nın yeryüzündeki ekonomik liderliği yıkılabilir…” öngörüsü yer
almaktadır. Bu, ABD’nin Roosevelt zamanından beri benimsediği temel stratejiye
ters bir durumdur. 1961 yılında Kennedy’nin hazırlattığı raporda (Kennedy’nin
bilim adamlarına sorduğu ‘Ben Amerikan halkının refahını yükseltmek ve aynı
zamanda moralini daima yüksek tutabilmek için ne gibi tedbirler almalıyım’
sorusu üzerine 1,5 yılda hazırlanmış 800 sayfalık rapor), “Amerika’nın refah
seviyesini yükseltebilmesi için üretim ve tüketim şartlarının devamlı surette
incelenmesi lazımdır. Bunun için de Amerika’nın her on senede bir harbe girmesi
gerekmektedir.” önerisinde bulunulmaktadır (10).
Bütün bunlardan çıkan sonuç, Amerikan halkının refah
seviyesi, dökülen kanın seviyesi ile bağlantılıdır. Amerikalı ne kadar kan
dökerse, refah seviyesi o kadar yükselecektir.
11 Temmuz-Ağustos 2001’de Bush, Cheney ve enerji lobisinin
ABD’nin enerji politikalarını belirleyen raporunda, dünya enerji kaynakları,
bunların pazara nakli ve bunların ABD şirketlerince paylaşımının nasıl olacağı
kararlaştırılmıştır. Bu rapora göre dünya altı enerji bölgesine ayrılmıştır
(11):
“1. Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan,
Katar ve genel olarak Ortadoğu.
2. Hazar bölgesi, Hindistan ve Güney Asya.
3. Nijerya, Nijerya bağlantılı Nijer Deltası, Batı Afrika
Boru Hattı.
4. Güneydoğu Asya. Açe, Borneo Adası, Burma, Spratly adası,
Doğu Timor.
5. Çad ve Kamerun boru hattı.
6. Brezilya, Venezüella ve Kolombiya.”
Bu enerji havzalarını incelediğimizde, 4. ve 6.
maddelerdekiler hariç diğer 4 havza doğrudan veya dolaylı olarak İslâm
coğrafyası ile alakalıdır.
‘2015 Yılına Doğru Küresel Trendler’ raporundan bir yıl
sonra ve 11 Temmuz -Ağustos 2001 Bush, Cheney ve enerji lobisinin raporundan
yaklaşık bir ay sonra, 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kulelerin vurulması ve
arkasından tüm İslâm coğrafyasının tehlikeli bölge ilân edilerek Afganistan ve
Irak’ın işgal edilmesi bir tesadüf değildir (12,13).
İslâm Coğrafyasında “Arap Baharı” olarak başlatılan 2. Nesil
Kadife darbe süreci, “Kaostan kaynaklanan Düzen” (Yaratıcı savaş/Düzenleyici
savaş) kapsamında başlatılmıştır. İslâm coğrafyası, “2015 Yılına Doğru Küresel
Trendler” adlı ABD Raporunda (2000) öngörülen çerçevede vekâlet savaşları ile
kan gölüne çevrilmiştir.
Bugün
Türkiye-Libya-Mısır-Irak-Suriye-Katar-Yemen-Somali-Sudan düzlemindeki iç savaş
ve/veya terör olayları ile ABD-İngiltere-Fransa-Rusya ekseninde vuku bulan,
terör görüntüsü verilmiş hesaplaşmalar, yukarıda ortaya konan belgeler
çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Kaynakça
1- Global Trend 2015: A Dialog About the Future with
Nongoverment Experts, 2000.
2- 2015’e doğru Global Trendler-I, Umran, Sayı 90, Şubat
2002 Ek; Global Trend 2015: A Dialog About the Future with Nongoverment
Experts, 2000.
3- 2015’e doğru Global Trendler-II, Umran, Sayı 91, Mart
2002 Ek.
4- Avar, B., 26.5.2017.
5- Milliyet Gazetesi 21 Temmuz 2002.
6- Odabaşı H., ‘Yürü ya Euro’, Aksiyon, Sayı 396, 8 Temmuz
2002, S:52-54.
7- ‘ABD Ekonomisi Sönen Balon Gibi’ , Aydınlık, Sayı 781, 7
Temmuz 2002 S:36-37.
8- Monbiot G., ‘Amerika’nın Boru Hattı Rüyası’, Cosmo
Politik, Sayı 2 Kış 2002 S:19-21.
9- Klare M.T., ‘Savaşın Jeopolitiği’, Cosmo Politik, Sayı 2
Kış 2002 S:14-18.
10- Özemre A.Y. ‘ABD, Her 10 Yılda Bir Savaş Çıkarmak
Zorunda’, Umran, Sayı 87, Kasım 2001, S:21-26.
11- Karagül İ., ‘Petrol Savaşının Endonezya Cephesi, İslâmî
Direniş Dalgası’, Yeni Şafak Gazetesi,19 Ekim 2002; ‘Enerji Savaşları ve Yeni
Dünya Haritası’, Umran, Sayı 95, Temmuz 2002, S:20-27.
12- Can, B., ‘Küresel Derin Devlet’in Düşük Yoğunluklu
Savaşı”, Ekim 2001, Umran.
13- Can, B., Yeni Soğuk Savaş: ABD Emperyalizminin Tükenişi İslâm Dünyasının Yeniden Dirilişi, Umran, 2002.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder