(Milli Gazete)
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
Mehmed Akif
Geçen yazıda Diyanet İşleri Başkanlığının “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri nedeniyle başlatılan tartışmanın kapsamı ele alınıp incelenmişti. Bu yazıda, “Kutlu Doğum Haftasının” ihdas edilmesindeki amaç, bu amaçla bağlantılı zamanlama, isim ve muhteva ile ilgili tartışmalar ele alınıp değerlendirilecektir.
“Kutlu Doğum Haftasının” İhdas Edilmesindeki Amaç
“Kutlu doğum haftasının” fikir babası, “Diyanet Vakfı Yayın
Kurulu” başkanı Hayrı Bolay’dır. “Kutlu doğum haftası”, 1989 yılında Hayri
Bolay’ın teklifi ve Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın kabul etmesi ile
resmiyet kazanmıştır (1-4). Bolay, Mevlidkandilinden ayrı olarak Hz.
Peygamberin düşüncesini, mücadelesini anlatacak bir haftaya ihtiyaç olduğu
fikrinden hareketle bu teklifi yaptığını belirtmektedir (1). Onun yaptığı
açıklamaları referans alarak “Kutlu Doğum Haftasının” oluşturulmasının
amaçlarını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür (1):
* Bu hafta, Hz. Peygambere olan sevgi ve bağlılıktan dolayı
ihdas edilmiştir.
* Bu haftada Hz. Peygamber, her yönüyle daha geniş bir
şekilde ve daha derinliğine tanıtılacaktır.
* İslâm’ın ilk zamanlarındaki, sonraki ve günümüzdeki meseleleri
konuşulacak, münakaşa edilecek ve yeni çözümler aranacaktır.
* Hz. Peygamberin düşünce dünyasına ve tefekkür hayatına
ağırlık verilecek; paneller, sempozyumlar, yarışmalar düzenlenecektir.
* Hz. Peygamber, sadece Müslümanlara değil, bütün
gayri Müslim camiaya da duyurulacak ve tanıtılacaktır.
* Hz. Peygamber, Türkiye’deki ticarî, iktisadî, idarî, ilmî
saha mensuplarının yanı sıra spor camiasını, esnafı, çiftçiyi, yoksulu,
zengini, fakiri, kimsesizi de içine alacak tarzda herkese anlatılacaktır.
* Üniversite ile milleti, millet ile Diyaneti ve
üniversiteyle halkı kaynaştırmak için Diyanetle, üniversiteyle ve sendikalarla
ve benzer her kuruluşlarla iş birliği yapılacaktır.
* Türkiye’de veya Türkiye dışında Türkçe konuşan veya
Müslüman’ım diyen herkese, Türkiye’ deki Hristiyanlara, Musevilere, ateistlere,
ulaşarak Hz. Peygamberi daha yakından bilmelerine yardımcı olmak ve onu
sevdirmek için gayret edilecektir.
* Kutlu Doğum Haftası, Mevlid kandilinin bir mukabili, zıddı
ve ona karşı bir seçenek değildir, tamamlayıcı bir unsurdur.
* İslâm, adeta cami içinde hapsolunmuştur. Camide İslâm’ın
meseleleri yeterince konuşulamıyor, anlatılamıyor. Bir hafta boyunca
Peygamberimizi, dinimizi ve İslam’ın dünkü ve bugünkü meselelerini daha etraflı
konuşma imkânı bulunacaktır.
Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez de, “Kutlu Doğum
Haftası” ile “Mevlid Kandili” arasındaki farkı açıklarken aynı zamanda amaca
ilişkin düşüncelerini de belirtmektedir(5-7). Görmez’in düşünceleri, aşağıdaki
gibi özetlenebilir:
* Kutlu Doğum Haftası “Mevlid Kandiline alternatif bir gece
veya bir hafta değildir. “Mevlid Kandili, Resulü Ekrem’in vefatından 3 asır
sonra Müslümanların başlattığı güzel bir çığır, güzel bir gelenektir.” “Kutlu
doğum haftası da dinen bid’at değil”, “Mevlid Kandilinin mütemmimidir.”
* “80 yıl bu topraklarda Mevlid Kandili sadece 3-5 hafızın
nağmelerinden ibaret olarak geçiştirilmiştir.” Hz. Peygamberi anmak, camilere
hapsedilmiştir. O nedenle “Diyanet İşleri Başkanlığı, Hz. Peygamberi ‘anmaktan
anlamaya’ şiarıyla böyle bir haftayı ihdas etmiştir.”
* Amaç, “Resulü Ekrem Aleyhisselâmın hayatını, toplumun tüm
kesimlerine her meydanda, salonda, şehirde, kasabada, köyde hattâ yurt dışında
ve gönül coğrafyamızda, her yerde anlatmak, çocuklara siyer okumak, siyer
okutmak, yüz binlerce gencin siyer okumasını sağlamak, ilkokuldan üniversiteye
kadar siyer kitaplarını okutmak, siyer yarışmaları düzenlemek, Naat-ı Şerif
yarışmaları düzenlemektir”.
* Her yıl, Hz. Peygamberin bir mesajını, bir vasfını, günün
şartlarına bağlı olarak seçip tüm insanlığa anlatmaktır.
Gerek Bolay ve gerekse Görmez’in açıklamalarında dikkat
çekilen konu, Mevlid Kandili, daha ziyade ibadet (namaz, niyaz, dua…) boyutlu
olarak camilerde icra edilmekte, caminin dışına taşmamaktadır. Oysa Hz.
Peygamberi, sadece camiye gelenlere değil, toplumun, hattâ dünyanın tüm
insanlarına anlatmamız, mesajını her kesime ulaştırmamız gerekmektedir.
Doğru bir tespit ve teşhis yapılmıştır. Bu nedenle de “Kutlu
Doğum Haftası”, “Mevlid kandilinden” daha farklı bir amaç için ihdas edilmiştir.
Öngörülen ve icra edilmeye çalışılan amaç, son derece önemli ve gereklidir.
Yadırganmaması ve hiç tartışılmaması gerekirdi.
Öyleyse niçin tartışmaya açılmıştır?
“Kutlu Doğum Haftasının” İsmi Ve Zamanı
1994 yılına kadar, “Kutlu Doğum” ilk yıl 12 Eylül-17 Ekim
1989, ikinci yıl 1 Ekim-7 Ekim 1990, sonraki sene 20 Eylül-26 Eylül 1991,
1992´de 9 Eylül-15 Eylül ve 1993´te ise 30 Ağustos-5 Eylül günleri arasında
hicri takvime göre kutlanmıştır. 1994 senesinde kutlama tarihi, 20 Nisan-26
Nisan günleri arası sabitlenmiştir (8-10).
Oysa her yıl Mevlid Kandili farklı bir tarihe denk gelmekte,
aynı amaç ve isimli iki kutlama, farklı zamanlarda, farklı takvimlere (Hicri,
Milâdi) göre icra edilmektedir. Bu, durum haklı olarak tartışılmaların
başlamasına sebebiyet vermiştir. Sıkıntının kaynağı, Kutlu Doğum ismi ile
haftanın zamanlaması arasındaki tezat ya da tutarsızlıktır. Zamanlama yapılıp
sabitlenirken, geleneğin inşa ettiği toplumsal şuur altının duyarlılığı göz önüne
alınmamıştır.
Nitekim Kutlu Doğum Haftası ile ilgili ilk tartışma, Mevlid
Kandiline bir alternatif olarak görülüp Mevlid kandilinin isminin
değiştirilerek (1989 yılı) unutturulması şeklinde başlamıştır (8). Kutlu Doğum
haftasında çok geniş ve zengin bir muhtevanın olması ve cami dışında
yaygınlaştırılması, Mevlid Kandilinin unutturulacağı şeklinde yorumlara
sebebiyet vermiştir. Ayrıca muhtevada sapmaların ve de Hristiyanlığın
etkilerinin olduğu iddia edilmektedir (9-12). Diyanetin haricindeki bazı kuruluşların
Kutlu Doğum’un ruhu ile bağdaşmayacak muhtevada kutlamalar düzenlemesi,
Diyanete mal edilerek, eleştiriler farklı bir boyuta çekilmiştir (8, 9). Her
iki kutlamanın aynı hafta içinde olması nedeniyle yol boyu yapılan bu iddialar,
ciddi görülmemiş ve ciddi bir taraftar da bulamamıştır.
Ancak Kutlu Doğum Haftasının zamanı, 1994 yılında Hicri
takvime göre değil de Miladi takvime göre belli bir haftaya sabitlenince,
tartışmalar ağırlaşmış ve de derinleşmiştir (8-12). Kutlu Doğum Haftasının
Miladi takvime göre belli bir haftada sabitlenmesi, beraberinde “kandil
günlerinin, Ramazan ayının ve Kadir Gecesinin de Miladı takvime göre belli bir
güne sabitlenmesini” getireceği şeklinde algılanmaya başlanmıştır. Bu, tehlike
olarak görülmüştür. Bir başka eleştiri de, bu isim altında zamanın
sabitlenmesi, Kutlu Doğum Gününü, “Orman Haftası, Yeşilay Haftası,
Uyuşturucuyla Mücadele Haftası” düzeyine indirgemiştir (10). “Zamanın
sabitlenmesi ile İslâm âlemindeki Mevlid Kandili kutlamalarından kopulduğu; bu
nedenle yapılan işin ve muhtevasının, “hem bidat, hem de haram” olduğu
yorumları yapılmıştır (4,10).
Diyanet işleri başkanlığı, yapılan tüm eleştirilere cevap
verirken Kutlu Doğum Haftasının amacını ve muhtevasını tekraren açıklamış ve
kendilerinin organize etmediği haftaların, kendilerine mal edilmesine şiddetle
karşı çıkmıştır. Açıklamada, Kutlu doğum haftasının
yönetmelik/yönerge/genelgelere göre icra edildiğine özel vurgu yapmıştır (13).
Ancak böyle bir çıkış, isim ile zaman arasında tezadı
ortadan kaldırmamaktadır. Bu noktada cevaplandırılması gereken iki ana soru
vardır: 1- Kutlu Doğum Haftasının zamanını Milâdi takvime göre sabitleme
ihtiyacına neden gerek duyulmuştur? 2- Zaman olarak niçin “Nisan ayının son
haftası seçilmiştir”?
Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, zamanın
sabitlenmesinin kendi dönemlerinde de eleştirildiğini ve bundan dolayı da bu
uygulamadan vaz geçtiklerini açıklamıştır:
“Kutlu Doğum Haftası 1989-1993 yılları arasında
Peygamberimizin doğum günü olan 12 Rebiü’levvel’e denk gelecek şekilde
yapılmıştır. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun teklifi üzerine 1994-2000 yılları
arasında 20 Nisan’dan itibaren kutlama programları icra edilmiştir. Ancak Kutlu
Doğum Haftası’nın bu tarihe alınması, birçok vatandaşımız tarafından
‘Peygamberimizin doğumu Mevlid Kandili ile kutlanmaktadır. Sonradan ihdas
edilen Kutlu Doğum Haftası ile Hazreti Muhammed’in doğum tarihi saptırılmıştır’
şeklindeki eleştiriler dillendirilmeye başlanmıştır.
Bunun üzerine Kutlu Doğum Haftasının Peygamberimizin doğum
günü olan 12 Rebiü’levvel’de kutlanması çalışması yeniden başlatılmıştır. Kutlu
Doğum Haftası 2001 yılında 1-7 Haziran, 2002 yılında 23-30 Mayıs, 2003 yılında
13-19 Mayıs tarihleri arasında kutlanmıştır. Görevimden ayrılışımdan sonra 2004
yılından itibaren bugüne kadar kutlamalar, miladi takvime göre Nisan ayında
gerçekleştirilmeye devam edilmiştir” (14).
Görüldüğü gibi eleştiriler karşısında Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Ali Yılmaz, başlattıkları uygulamadan geri adım atmış, eski sisteme
yeniden dönmüştür. Ondan sonraki dönemde, kutlu doğum zamanının sabitlenmesi
uygulanmasından Yılmaz’ın geri adım atma nedenleri sorgulanmadan tekrar kutlama
zamanı sabitlenmiş ise, yanlış yapılmıştır. Sorgulanmış ise, toplumsal
şuuraltındaki duyarlılık ile isim arasındaki tezadın görülememiş olması da hata
olmuştur. Önemsenmemişse, daha büyük hata yapılmıştır.
Bütün bunlara rağmen zamanın sabitlenmesini zorunlu kılan
etken nedir?
Kutlu Doğum Haftası fikrinin isim babası olan Hayri Bolay,
yaptığı açıklama ile konuya açıklık getirmektedir. Zamanın Nisan ayında
sabitlenmesinin nedenini, insanların toplantılara katılıp katılmamasında etkili
olan mevsim şartlarına ve Hz. Peygamberin doğum gününün milâdi karşılığına
bağlayarak izah etmektedir (1):
“O sene 6 Ekim’de Mevlid kandili olduğu için kutlama o
haftada yapıldı. Beş sene böyle devam etti. Ağustos ayına gelindiğinde
salonlarda dinleyici bulunamaz oldu. Diğer taraftan halktan da “Bir insanın
doğum günü her sene değişir mi?” tarzında pek çok itiraz gelmekteydi. Din
görevlilerinin dinleyici bulamamaları üzerine şikâyeti inceleyen Mütevelli
Heyeti, hicrî takvimde 12 Nisan’ın mukabili olan 21 Nisanda haftayı
sabileştirme kararına vardı. Bu şekilde 2001 yılına kadar bu tarihte
kutlamalara devam edildi. Dinden hoşlanmayan bazı çevrelerin “Bu hafta 23 Nisan
Çocuk Bayramı”nı itibarsızlaştırmak için yapılıyor iddiasına karşı haftanın 14
Nisan gününde başlatılmasına karar verildi. İşin aslı budur.”
Anlaşılan o ki, değişken zamanlı uygulamalarda, özellikle
yaz aylarında toplantılara insanlar katılmamaktadır. Dolayısıyla Kutlu Doğum
Haftasının amacı, bu anlamda gerçekleşmemiş olmakta, boş salonlarda kutlama
yapmak anlamsızlaşmaktadır. Bu sorunu aşmak için zaman sabitlenmesi
öngörülmüştür. Yapılan tespit ve verilen karar doğru olmuştur. Ancak bu, isim,
zaman ve amaç arasındaki tezadı ortadan kaldırmamış ve ikiliğin devam etmesine
mani olamamıştır.
Sonuç: Amaç, İsim ve Zaman Arasındaki Tezadın Ortadan
kaldırılması; “Siret Haftası”
Din İşleri Yüksek Kurulu bir toplantı düzenleyerek “Kutlu
Doğum Haftası” ile ilgili yapılan tartışmaları değerlendirmiş ve “Kutlu Doğum
Haftasının” adını “Siret Haftası” olarak değiştirmiş ve Hz. Peygamberin doğum
günü olan 12 Rebiulevvel 571’e tekabül eden Milâdi 20 Nisan’a uygun düşen 14-20
Nisan arasını da “Siret Haftası” olarak ilan edip sabitlemiştir (2,7).
Böylelikle amaç, isim ve zaman arasındaki tezat ortadan kaldırılmıştır.
Bütün bu tartışmalar, suçlama, itham ve karalamaları devre
dışı bırakırsak, bir hayra vesile olmuştur. İsminden dolayı, Mevlit Kandiline
alternatif olarak algılanan bir hafta sorunu, bir isim değişikliği ile çözüme
kavuşturulmuştur. Bundan sonra yapılacak organizasyonlarda muhteva, daha da
dikkatli hazırlanacak, yapılan hatalar, varsa, izale edilecektir. Ayrıca yılın
belli bir haftasında Hz. Peygamberin getirdiği sistem ve mesaj, Kutlu Doğum
Haftasında öngörülen amaçlara uygun olarak tüm insanlığa anlatılabilecektir.
Kutlu Doğum Haftası ile ilgili tartışmalarda cevaplandırılması gereken bir soru
daha vardır: “Kutlu Doğum haftası bir FETÖ projesidir” diyenlerin dayanakları,
amaçları, hedefleri nedir ve niçin şimdi bunu ilan etmişlerdir?
Kaynaklar
1- Bolay, H., “Kutlu Doğum Haftası Ve Sonrası”, Yeni Şafak,
06.05.2017
http://www.yenisafak.com/hayat/kutlu-dogum-haftasi-ve-sonrasi-2653649
2- Taşgetiren, A., “Kutlu Doğum Alanındaki Hesaplaşma!”,
Star 25.05.2017
3- Kılıçarslan, İ, “Kutlu Doğum Haftası’nın Bilinen Tarihi”,
Yeni Şafak 25.05.2017
4- Şimşirgil, A., Kutlu Doğum Haftası Fetö Projesidir
,Türkiye 14.04.2017
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/464579.aspx
5- Görmez, M., Kutlu Doğum Bidat Değil, Yeni Akit 22.04.2017
http://www.yeniakit.com.tr/haber/mehmet-gormez-kutlu-dogum-bidat-degil-310209.html
6- Görmez, M., Doğru Haber, 28.04.2017;
dogruhaber.com.tr/haber/246107-gormez-bu-hayirli-calismalarin-o-menhus-yapiya-mal-edilmesi-beni-kahretmistir/
7- Görmez., M, “Bütün Aylar, Bütün Takvimler Resulullah’a
Feda Olsun’, Doğru Haber 30.04.2017,
dogruhaber.com.tr/haber/246228-butun-aylar-butun-takvimler-resulullaha-feda-olsun/
8- Şimşirgil, A., 1980 Sonrasına Dikkat! Türkiye 28.05.2017
9- Şimşirgil, A., “Bu Fitnenin Sahibi Kim?”, 19.04.2017,
http://ahmetsimsirgil.com/bu-fitnenin-sahibi-kim-kutlu-dogum-haftasi/
10- Arvas, A., “Kutlu Doğum Fetö Projesi” , Türkiye
21.04.2017
turkiyegazetesi.com.tr/gundem/466561.aspx
11- Diyanet’e ‘Kutlu Doğum’ Çağrısı, Türkiye 21.04.2017;
12- Kutlu Doğum Haftasına Bir Tepki De Cübbeli Ahmet
Hoca’dan
Türkiye 21.04.2017;
turkiyegazetesi.com.tr/gundem/466692.aspx
13- Diyanet İşleri Başkanlığından Türkiye Gazetesine Sert
Tepki, Türkiye 21.04.2017;
dogruhaber.com.tr/haber/245142-diyanet-isleri-baskanligindan-turkiye-gazetesine-sert-tepki/
14- Yılmaz, M.A., Vatandaş İtiraz Etti Hicri Takvime Döndük;
Türkiye 29.04.2017; turkiyegazetesi.com.tr/gundem/468770.aspx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder