(Milli Gazete)
Giriş
“Arap Baharı” adı altında başlatılan 2. Nesil Kadife Darbe
süreci, İslâm coğrafyasını büyük bir kaosun içine sürüklemiştir. Libya ve Yemen
ikiye; Irak gayrı resmi olarak üçe bölünmüştür. Suriye’de iç savaş ve kaos
devam etmektedir. Ülkenin beşe ya da altıya bölünmesi öngörülmektedir. Şer
ittifakı (ABD-İngiltere-Siyonizm), PKK, PYD/YPG, DAEŞ, gibi terör örgütlerini
kullanarak bölge için ön gördükleri yeni haritayı hayata geçirmeye
çalışmaktadır.
Son günlerde bölgede önemli gelişmeler yaşanmaktadır.
Bunları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
ABD Suud işbirliği, Suud’un ABD ile 10 yıllık 350 Milyar $
civarında anlaşma yapmış olması,
Suud önderliğinde bazı Arap ülkelerinin Katar’a ambargo
uygulaması,
Katar’a uygulanan ambargoya Türkiye, İran, Pakistan, Cezayir
ve Fas’ın karşı çıkması ve ekonomik yardım yapması. Türkiye ve Pakistan’ın
Katar’a asker gönderme kararı alması,
ABD’nin Katar’la 10 adet F-16 savaş uçağı satma anlaşması
imzalaması ve askeri tatbikat yapması, ambargonun yumuşatılmasını talep etmesi,
Katar krizi ile birlikte, Şii-Sünni fay hattına, Sünni-Sünni
fay hattının eklenmesi ile Sünni dünyanın fiilen ikiye bölünmesi,
Sünni dünyanın ikiye bölünmesi ile İran’ın yayılmacı
politika uygulamaya dolaylı olarak teşvik edilmesi; uzun vadede Türkiye ile
İran’ın karşı karşıya getirilip savaştırılması,
Barzani’nin 25 Eylül 2017’de bağımsız Kürdistan devleti için
referandum kararı alması,
ABD’nin Irak ve Suriye düzleminde PYD/YPG’yı stratejik ortak
kabul edip operasyonları Türkiye’nin itirazlarına rağmen birlikte yapmış
olmaları; ABD’nin Türkiye’yi Rakka operasyonuna dâhil etmemesi.
ABD’nin DAEŞ ile savaşma yerine Suriye askeri güçlerinin ABD’nin
çizdiği sınırların dışına çıkmasını engellemek için Suriye askeri birliklerine
operasyon yapması,
ÖSO’dan ayrılan bazı birliklerin Suriye Ordusuna katılması,
Türkiye’nin Suriye’de hareket alanının bizzat ABD tarafından
kısıtlanması,
Türkiye’de FETÖ operasyonlarında yapılan tutuklama, ihraç ve
açığa almaların kamu vicdanını rahatsız edecek boyutlara ulaşması,
Enis Berberoğlu’na MİT TIR’ları davasından dolayı 25 yıl
mahkûmiyet verilmesi ve bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun
Ankara’dan İstanbul’a kadar 28 gün sürecek yürüyüş kararı alması, bunu fiilen
yürürlüğe sokması ve bununla ilgili gerilim yükseltici tartışmaların yapılması,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Türk heyetine
saldıran bir gruba, Cumhurbaşkanı korumalarının müdahale etmesinden dolayı ABD
yargısının Türk Korumalara mahkûmiyet vermesi.
Bütün bu olayları göz önüne aldığımızda bugün, İslâm
coğrafyasında “Kaostan Kaynaklanan Düzen” (”Yaratıcı Savaş”/“Düzeltici Savaş”)
Teorisinin bir uygulaması olarak başlatılan “Arap Baharı”nın, ABD Başkanı Trump
ile yeni bir aşamaya sokulduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye bunu görmek, yeniden değerlendirmek ve içeride
bütünleşmek zorundadır.
Bu yazı serisinde, Şer İttifakının Büyük Ortadoğu
coğrafyasındaki 22 ülkenin sınırlarının değiştirmek amacıyla kullandıkları
“Kaostan Kaynaklanan Düzen” Teorisi kapsamında ne yapmak istediği konusu ele
alınıp değerlendirilecektir.
Dünya Hâkimiyeti: Tek Dünya Devleti, Tek Dünya Hükümeti,
“Tek Dünya Güvenlik Örgütü”, “Tek Dünya Dini” ve “Tek Merkezi Dünya Ekonomisi”
Dünya hâkimiyeti için ABD, İngiltere, Vatikan, Uluslararası
Sermaye, Siyonizm ve Çin bazen birlikte bazen birbirine karşı mücadele
etmektedir. Uzun zamandan beri ABD’de, Amerikan Milliyetçileri (WASP’çılar) ile
Necon-Siyonist İttifakı arasında çok ciddi bir kavga vardır ve bu, dünyanın her
tarafına yansımaktadır. Onun için küresel satranç tahtasında çok değişken bir
zeminin var olduğunu göz önüne almak gerekmektedir. Kimin elinin kimin cebinde
olduğunun belli olmadığı, son derece karmaşık, karanlık ilişkiler zincirinin
ortaya çıktığı, dost ve düşman tanımlamalarının anlık olarak
değişebildiği/değişebileceği göz ardı edilmemelidir. Bir konuda dost/müttefik
olanlar, bir başka konuda birbirine düşman olabilmekte/müttefik olmamaktadır.
Dünya hâkimiyet mücadelesi veren güçlerin ana hedefleri,
dünyanın kendi kontrollerinde, “tek bir merkezden” yönetilmesidir. “Tek bir
dünya devleti”, “tek bir dünya hükümeti” ve “tek bir dünya güvenlik örgütü”,
“Tek bir dünya dini” ve “tek merkezi dünya ekonomisi” oluşturma gayretindeler:
“Eğer insanlar savaşların aslında bir meslek olduğu
gerçeğini ve savaşların Kaostan faydalanmak için suni olarak çıkarıldığını
öğrenselerdi çok öfkelenirlerdi. Onların uyanmamasında medyadaki yeryüzü
efendilerinin de büyük yardımı oluyor... Kaostan menfaat sağlayanlar yeni dünya
düzenini oluşturacak “aydınlanmanın” (illuminati) sonunda sosyal gücün,
milliyet kavramının ortadan kalkacağı ve insan ırkının suni ihtiyaçlarından
arınmış olarak mutlu ve tek bir aile gibi yaşadığı duruma geri dönülecek…
İlluminati’nin kendi holdingleri hariç özel mülkiyete hiçbir şekilde izin
verilmeyecek, milli kurumları, ekonomileri kötüleştirilerek geçirilecek...
Milliyet kavramı yok edilecek... Tek para, tek anayasa ve tek devlet var
olacaktır.” (1)
Eski ABD Başkan Clinton’ın Çalışma Bakanı Robert Reich, bu
politikayı şöyle özetlemektedir:
“Gelecek yüzyıl için siyaset ve ekonomimizi yeniden
düzenlediğimiz bir geçiş dönemindeyiz. Gelecekte, ne ulusal ürün ve
teknolojiler, ne ulusal şirketler, ne ulusal sanayiler olacak. Artık ulusal
ekonomilerin olmayacağını anlamak zorundayız. Sınırlar, ekonomik açıdan iyice
anlamsız hale geldi.” (2)
Siyonist önderlere göre, insanlara, kaosun nedeni olarak,
farklı devlet, din ve milliyetlerin var olması gösterilecektir. Eğer, bütün devlet,
din ve milliyetler ortadan kaldırılırsa, karışıklık son bulmuş olacaktır:
“Müstebit kralımızın tanınması, anayasanın ortadan
kaldırılmasından evvel de olabilir. Bu tanıma anı gelince, idarecilerinin bizim
tertip ettiğimiz düzensizlik ve becerisizliklerden tamamen bıkmış olan halk
gürültü ile bağıracaklar ki, ‘onları yok edin ve bize bütün dünya üzerinde bizi
birleştirecek ve anlaşmazlık sebeplerini- hudutlar, milliyetler, dinler, devlet
borçları ortadan kaldıracak, bize idarecilerimizin ve mümessillerimizin
idareleri altında bulamadığımız sulh ve sükûnu verecek bir kral verin.”
Fakat siz mükemmelen ve çok iyi bilirsiniz ki bütün
milletler tarafından böyle isteklerin ifade edilmesi imkânını hâsıl etmek için;
her memlekette halkın hükümetleri ile münasebetlerinde tamamen beşeriyeti
tüketecek derecede çekişmeler, kin mücadele, haset ile hatta işkence
kullanarak, şiddetli açlık ile hastalık aşılayarak ve yokluk ile karışıklıklar
meydana getirmek zaruridir. Şöyle ki Yahudi olmayanlar paraca ve her konuda bizim
tam hâkimiyetimiz içinde sığınak bulmaktan başka kendilerine açık bir yol
olmadığını görsünler. Fakat eğer biz dünya milletlerine nefes alacak bir mahal
bırakırsak özlediğimiz an belki de hiç gelmeyecektir.” (3)
Dünya Hâkimiyeti ve “Kaostan Kaynaklanan Düzen”
Bu yapılanışın stratejisinin temel özelliği, “Kaos
Teorisine” dayanmış olmasıdır. Bu teoride, her şey çatışmaya
dayandırılmaktadır. İnsanların can, mal, namus güvenliği olmayacak tarzda
meydana getirilecek bir çatışma ortamı, istenen kargaşayı sağlayacaktır.
Komşuların, kabilelerin, aşiretlerin, etnik yapıların ve farklı inanç
gruplarının birbirine düşman olduğu, çatıştığı, kimsenin önünü, çevresini,
geleceğini göremediği ve iradesinin felç edilip direncinin kırıldığı ve
çaresizlik içerisinde kıvrandığı bir kaos ortamı, bu şeytanı mekanizmanın ana
ilkesidir. Buna ‘Ordo Ab Chao’ (Kaostan Kaynaklanan Düzen) adını vermektedirler
(4).
Kaos, zıtların çatışmasına dayanan bir teoridir: ‘Tez, Anti
Tez, Çatışma ve Sentez’ düzleminde meydana getirilen bir kaos, dün işçi ve
işveren çatışması üzerine kurulu iken; bu gün dinler, mezhepler ve etnik
yapılar üzerine oturtulmuştur. Büyük Ortadoğu coğrafyasında yaygınlaştırılmaya
çalışılan etnik ve mezhepsel çatışmaların kökeninde, “Kaostan Düzene Geçiş”
yaklaşımı yatmaktadır. Kaosun müsebbibi olarak din, mezhep ve milliyetler
gösterilerek bütün din, mezhep ve milliyetlerin kaldırılması küreselleşme adına
istenmektedir (3).
Kaos Yaklaşımının en önemli boyutu, son derece zıt
fikirlerin ve bilgilerin kamuoyuna servis edilip, karar vermesine mani olmak,
kafa karışıklığı meydana getirip gerçekleri görmesini, arkada kurulan
tezgâhları fark etmesini engellemektir (5).
ABD/İngiltere/Siyonizm/İsrail, küresel imparatorluk için
hedef aldığı ülkeleri, alt etnik ve mezhebi gruplara bölüp yeni uluslar
oluşturmayı, bir strateji olarak benimsemiştir. Geçmişte İngiltere’nin
öncülüğünde yapılanlar, bugün ABD’nin öncülüğünde yapılmak istenmektedir.
Arkada Siyonizm vardır. Geçmişte Afganistan’ın geleceğinde Amerikan Politikası
Koordinatörlüğü görevini üstlenen Richard Haass, ‘Karışıklık’ adlı kitabında
“yeni bir ulus inşa etmeyi”, işgal edilecek bölgelerde hâkimiyet kurabilmek
için şart olarak görmektedir:
“…Tek başına güç kullanımı, politik değişikler için yeterli
değildir. Bu şekilde bir değişiklik için en etkili yol, değişik şekillerde
karışıklık yaratmaktır. ‘Ulus inşa etmek’ bu yollardan biridir. İlk önce tüm
karşı çıkanları yok edeceksin ve daha sonra başka bir topluluk yaratma işiyle
meşgul olacaksın.”(6)
Bu politika, “Arap Baharı” denilen 2. Kadife Darbe süreciyle
birlikte uygulamaya sokulmuştur.
2003 yılında RAND Corporation tarafından hazırlanan ‘Sivil
Demokratik İslâm: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler’ adlı raporda, ‘Türk
İslâm’ı’, ‘Alman İslâm’ı’, ‘Arap İslâm’ı’, ‘Mısır İslâm’ı’, ‘Köktendinciler’,
‘Gelenekçiler’, ‘Modernist Müslümanlar’ ve ‘IIımlı İslâm’ gibi
kavramlaştırmalara gidilmesi, Büyük Ortadoğu coğrafyasında “yeni ulus
inşasının” yanı sıra “yeni dinler”, “yeni mezhepler” inşa edilmek istendiği
içindi (7).
Bu tür yapılan çalışmaların ana amacı kaos teorisinin
uygulanabilmesi için gerekli alt yapı çalışmalarını yapabilmektir.
Bugün, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında 22 ülkenin
hudutlarını değiştirebilmek için (Şekil-1), Afganistan-Pakistan hattında,
Irak-Suriye-Filistin-Lübnan hattında, Katar-Yemen-Somalı-Sudan hattında ve
Libya-Mali-Orta Afrika hattında yaşananlar, kaosun şuurlu bir şekilde
yaygınlaştırılmak istendiğini ortaya koymaktadır:
“Kaos kasıtlı olarak yaratılıyor, bu suretle düzen ve
kontrol sağlanabiliyordu. Kaosun korkunç yüzüyle karşılaşan halk, bir
kurtarıcıya-Parlak zırhlı Şövalye- kaosu sona erdirmesi ve yeniden düzen
sağlaması için, sadece yetki vermekten çok daha fazlasını yapmaya istekli
oluyordu. Devrimci Kaos’un ardından illuminati’nin planını uygulayabilmek için
fırsat doğmuş oluyordu” (4).
SONUÇ: “Tükürün”
Rahmetli Akif, Osmanlının son döneminde yaşanmış olayları,
bu olaylar karşısında duyarsız, nemelazımcı tavır sergileyen insanları ve buna
karşılık Batı işbirlikçisi eli kanlı katilleri ve hainleri göz önüne alarak
aşağıdaki şiiri yazmıştır.
“Ey, bu toprakta birer na›ş-ı perîşân bırakıp,
Yükselen, mevkib-i ervah! Sakın arza bakıp;
Sanmayın: Şevk-i şehâdetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!
Tükürün cephe-i lâkaydına Şark’ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti (ümmeti) alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salib’in o hayâsız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Hele ilânı zamanında şu mel’un harbin,
«Bize efkâr-ı umûmiyyesi lâzım Garb›ın;
O da Allah›ı bırakmakla olur» herzesini,
Halka îman gibi telkin ile dînin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!...”
Mehmet Akif Ersoy, 30 Ocak 1913.
Bugün, Türkiye’de benzer bir durum yaşanmaktadır. O nedenle
Akif’in şiiri, hain, eli kanlı katillere, AB, ABD ve Siyonist işbirlikçilerine,
duyarsızlara ve nemelazımcılara ithaf edilmiştir.
Kaynaklar
1- Texe Mars, İllüminatı, Entrika Çemberi, Timaş Yayınları,
İstanbul, 2002,S:175.
2- Akfırat, A., Özel Savaş Pentagon ve CIA Belgeleriyle,
Kaynak y., İstanbul. (1997) s:111
3- Varsden, V.,Siyon Liderlerinin Protokolleri, Protokol No:
10, Kum Saati Yayınları, İstanbul, S: 53.
4- Texe Mars, Age. S:100-120.
5- Varsden, V., Age, S: 36
6- Foster J.B. ‘Emperyal Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik,
Sayı:6, Sonbahar 2003, S: 39-45
7- Canoğlu, Y., 21. Yüzyıl Haçlı Savaşlarında yeni Bir Tuzak: Ilımlı İslâm Cumhuriyeti, Umran Dergisi, Sayı:117, 2004, S:15-25
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder