(Milli Gazete)
“Söz ola kese savaşı,
söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı,
bal ile yağ ede bir söz.”
Yunus Emre
Giriş
Geçen iki yazıda, kulluk ahlâkı ve ferdi ahlâkın
güzelleştirilmesi konusu ana hatları ile ele alınıp incelenmişti. Kulluk
ahlâkını kuşanmış bir ferdin, kulluk ahlâkının gerektirdiği bazı ferdi
özelliklere sahip olması (ferdi ahlâk) ve onun gereğini hayatında bizzat tatbik
etmesi, yaşaması ve çevresi ile ilişkilerini ona göre düzenlemesi
gerekir.
İhtilafların, tefrikaya, onun da fırkalaşmaya dönüşmemesini
sağlayabilen en önemli özelliklerden biri, ferdi ahlâkın dışa yansıyan ve en
etkili boyutları olan; kullanılan dil, takınılan tutum, tavır ve duruştur.
Ferdi ahlâkın dışa yansıyan bu boyutu Kur’an’a göre, en güzel tarzda olmalıdır.
Bu eksende yapılacak olan mücadeleye, en güzel tarzda mücadele
demekteyiz.
Bu yazıda, bu konu ele alınacaktır.
İhtilafları Tefrikaya Dönüştürmemek İçin “En Güzel Tarzda
Mücadele” İlkesi
İnsanların değerlerini değiştirerek İslâmlaşmasını sağlamak,
İslâm’ın birinci önceliğidir. İnsanları Allah’ın yoluna çağırırken tutulacak
yol, takınılacak tavır ve kullanılacak üslubun en güzel tarzda olması, İslâm’ın
olmazsa olmaz şartlarındandır. Bu tavır genel olarak insanlar arasında, özelde
de, müminler arasında geçerlidir. İhtilafları tefrikaya dönüştürmemek için
mesele, bu düzlemde ele alınmalıdır.
İhtilaf ahlâkı, mücadeleye estetik bir hüviyet kazandırmakla
inşa edilebilir. Bunun için olaylar, meseleler, ihtilaflar/farklılıklar,
iyilikle, güzellikle ele alınıp, uzlaşmazlık boyutuna vardırmadan müzakere edilmelidir.
En güzel tarz bir mücadele, en güzel bir şekilde Kur’an-ı Kerim’de Nahl Süresi
125. ayette formüle edilmiştir:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla
en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir
ve hidayete ereni de bilendir.” (16 Nahl 125).
Bu ayette, “hikmet”, “güzel öğüt” ve “en güzel tarzda
mücadele” (cedel) olmak üzere üç ana kavram yer almakta, genel olarak herhangi
bir konu, özel olarak ihtilaflı konular müzakere edilirken buna göre davranılması
istenmektedir.
En güzel tarzda mücadele, doğru zamanda, doğru mekânda, en
uygun metotla yapılması/söylenmesi gerekeni yapmaktır. Değer sistemleri
arasındaki mücadeleye estetik hüviyet kazandırmaktır.
En güzel tarzda mücadele, kalpleri inceltir, pasları giderir
ve düşüncelerin birbirine yakınlaşmasına sebebiyet verir. Böylelikle anlaşma,
uzlaşma ve barış sağlanabilir.
İnsanların Kalbini Fethetmenin Yolu: İhtilaf Ahlâkının En
Güzel Tarzda Olması
İslâm, değerler sistemi/farklı görüşler arasındaki
mücadelenin her aşamasında şartlar ne olursa olsun iyiliği ve güzelliği esas
alır. Şeytanî değerlerin kullandığı usul ve vasıtaların çirkinliği, vahşiliği,
kabalığı ve gayrı insaniliği bu olguyu, bu prensibi hiçbir zaman değiştiremez.
Müslüman açısından mücadelenin gayesi, insan fıtratının bir ifadesi olan İslâmi
değerlerin, farklı inanç sistemine sahip insanlara kabul ettirilmesidir. Bu
amaç, mücadelenin tüm aşamalarını şekillendirir. Müslümanlar arasındaki
ihtilafları, tefrikaya dönüştürmeden halletmenin yolu, böyle bir yaklaşımla
mümkündür.
İslâm’ın amacı, insanların zihnini ve kalbini feth etmektir,
işgal etmek değildir. Fetihte rahmet ve bereket, işgalde zulüm ve yok etme
vardır. Fetihte dengede oluş, kararlı oluş vardır; işgal ve zorbalıkta kaos ve
kararsızlık vardır. Biri yeşertir, diğeri ise kurutur. Biri meyve verir, öteki
meyveleri kurutur.
Kur’an-ı Kerim en güzel tarz mücadelenin bu özelliğini, bir
ağaçla/bir bitki ile ilişkilendirerek açıklamaktadır (7 Araf 58). “Güzel bir
söz”, “güzel bir ağaca”; “kötü bir söz” ise “kötü bir ağaca” benzetilmektedir.
“Güzel ağacın” kökleri sabit ve yerin derinliklerine doğru ilerleyip hem
kendini sağlamlaştırır, hem de gerekli gıdayı topraktan sağlar. Bu dengeli,
sağlam yapısından dolayı dallarını göğe doğru genişletip meyvesini verir. “Kötü
ağacın” ise kökleri yerden kopmuş, tutunma imkânı kalmamış, dengesini kaybetmiş
ve beslenemediği için de meyve vermesi söz konusu değildir.
Bu benzetmeden çıkarılacak sonuç, İhtilaf ahlâkı, bir denge,
kararlılık, bolluk ve bereket halidir. Bir inşa, bir fıtrata dönme
hareketidir.
En güzel tarzda mücadele, 14 İbrahim 24-27 ayetlerinde “bir
ağaçla” temsil edilirken; 7 Araf 58. ayette de bir “şehrin bitkisine”
benzetilmektedir. Bu benzetmelerle en güzel tarzda mücadelenin birinde bireysel
boyutuna (14/24-27), diğerinde ise (7/58) toplumsal boyutuna dikkat
çekilmektedir. Öyleyse İhtilaf Ahlâkı, ister bireysel zeminde olsun, isterse
toplumsal zeminde olsun uygulanması gereken zorunlu bir ahlâkî tarzdır. Olsa da
olur, olmasa da olur denebilecek keyfi bir hareket şekli değildir.
En güzel tarzda ihtilaf ahlâkı, kötülüklerin iyiliklerle
giderilmesi ilkesini esas alan bir ahlâkî sistemdir (11/114-115; 23/96;
41/34-36; 60/7).
Kötülük yapanlara iyilik yaparak, onların kalplerini
yumuşatmak ve hatta dostluğunu kazanmak mümkün olabilir:
“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda
(kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık
bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.”
“Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna,
büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.” (41/34-35; Bak:
11/114-115; 23/96; 60/7).
Kötülüğe kötülük yaparak cevap vermek, müminlere öğütlenen
bir davranış şekli değildir. Çünkü müminin amacı, İslâmi değerlerin
benimsetilmesi, yaygınlaştırılması; müminlerin birlik ve beraberliğinin
sağlanması ve korunmasıdır. Ayette dikkat çekilen çok önemli bir nokta,
ihtilafların, düşmanlıkların, anında, kısa zamanda çözüme kavuşturulmasının
beklenmemesidir. Bu tür meselelerde, belli bir zamana ihtiyaç vardır. O
nedenle, sabredilmelidir. Sabrın, ferdi ahlâkın en önemli özelliklerinden biri
olduğu, yol boyu unutulmamalıdır.
En Güzel Tarzda İhtilaf Ahlâkı, Kibre, Nefsaniyete,
Enaniyeteve Taassuba Yer Vermez
Canı yanan, kalbi kırılan insanlara, şeytan, her türlü
vesveseyi verir. Kendisine kötülük yapana daha fazla kötülük yapmayı telkin
eder. Bütün bu iğvalara (azdırma, baştan çıkarma) karşı ancak Allah’a sığınarak
büyük bir sabır ve irade gösterebilenler ve şeytanın yolundan gidenleri
öğretmen olarak kabul etmeyenler, bu zorlu görevi başarabilir:
“İşte onlara; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa
verilir ve onlar, kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden infak ederler.
‹Boş ve yararsız olan sözü› işittikleri zaman ondan yüz
çevirirler ve: «Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz
sizindir; size selâm olsun, biz cahilleri benimsemeyiz» derler.” (28 Kasas
54-55).
Ayette dikkat çekilen çok önemli bir nokta, “Boş ve yararsız
olan sözlerle, konularla, işlerle uğraşılmaması”; bu noktalarda tartışmaya
girilmemesidir. Özellikle mücadelenin stratejisine, seyrine fayda yerine zarar
verecek konuların gündeme getirilip tartışılmasına; kamuoyunun yanlış
bilgilendirilip yönlendirilmesine imkân ve fırsat verilmemelidir. Ayette geçen,
‘Boş ve yararsız olan sözü’ işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: «Bizim
yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selâm olsun,
biz cahilleri benimsemeyiz» ifadesi, bir tutum, bir tavır ve bir duruş ortaya
koymakta; dava adamlarının ve tebliğcilerin buna göre davranması istenmektedir.
En Güzel Tarzda İhtilaf Ahlâkı, Af ve Kolaylık Yoludur
İnsanın yapısında hem iyi özellikler, hem de kötü özellikler
iç içedir. Şeytan ve yolundan gidenler, insanın kötülük cephesine hitap ederek
hep kötü meziyetlerini öne çıkarmaya çalışırlar. Rahman’ın yolundan gidenlerin,
kendi değerlerini en iyi bir şekilde özümseyerek, ona şek ve şüphe taşımayan
bir içtenlikle sarılarak, insanlarla olan ilişkilerini af ve kolaylık merkezli
olacak tarzda en güzel bir şekilde düzenleyerek, ihtilaflara çözüm bulmaları
mümkündür ve bu, tarihi bir sorumluluktur (7/145).
Cendereye sıkıştırılmış, her şeyi ters yüz edilmiş ve kafası
karmakarışık olan insanları uyarabilmek için açık, etkileyici, nazik bir dil ve
bir üslup kullanmak, En güzel tarz ihtilaf ahlâkının esasıdır, olmalıdır
(4/63). Bu ilke, sadece mazlumlar için değil aynı zamanda zalimler için de
geçerlidir. Allah, Hz. Musa ile kardeşi Harun’u Firavun’a uyarmaları için
gönderirken, yumuşak davranmalarını onlara öğütlemesi anlamlı, düşündürücü ve
dikkat çekicidir:
“«İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunmaktadır.»
«Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki o, öğüt alıp-düşünür ya
da içi titrer-korkar.»” (20/43-44)
Ayette geçen “umulur ki” ifadesi, nefsî davranmaya fırsat
vermeyen bir tebliğ, bir müzakere, ihtilafları çözmede etkili olma ihtimalinin
varlığına bir işarettir. Kimin, neden etkilenebileceğini ve ruhunda fırtınalar
oluşturup tefekkür edebileceğini bilebilmek her zaman mümkün değildir. Onun
için davetimiz, tebliğimiz, nasihatimiz, müzakeremiz ve mücadelemiz, yumuşak,
etkileyici ve kuşatıcı olmalıdır.
En güzel tarzda ihtilaf ahlâkı, Hz. Peygamber’in
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın. Müjdeleyin nefret ettirmeyin (1).” emrini
merkeze alan en güzel ahlâk sisteminin (İslâm ahlâk sistemi) bir alt ahlâk
sistemidir (17/53). En güzel tarz ihtilaf ahlâkı, başkalarının kutsallarına
saygı gösterilmesini ister (6/108).
En güzel tarz bir mücadeleyi esas alan İhtilaf Ahlâkı,
karanlıklar içerisinde bocalayan insanlığa ve bir kaos yaşayan ümmete ışığı
gösterme, onları aydınlığa çıkarma refleksidir. Dolayısıyla karanlıklar
içerisinde el yordamı ile yol bulmaya çalışanların yaptığı hata ve kötülüklere
karşı affedici olmayı öğütler (7 Araf 198-199).
Sonuç: En güzel Tarzda İhtilaf Ahlâkı Savaşı Değil Barışı
Hedefler
Yaşadığımız ahlâkî sorunların tümü, İslâm dünyasında yetişen
insan unsurunun kalbi hastalıklarının doğal sonucudur. Bunlar tedavi edilmeden
İslam dünyasındaki ihtilafların tefrikaya dönüşmesine mani olmak mümkün
gözükmemektedir. O nedenle İslam dünyası, “vasat” ümmetin inşası için Kur’an ve
Sünnetin tanımladığı bir Müslüman insan tipine ilişkin asgari müşterekleri
belirlemek ve de ona uygun bir insan unsuru yetiştirmek zorundadır. Bu, Kur’an
ve Sünnetin öngördüğü Kulluk Ahlakı ile Ferdi Ahlakın en güzel bir tarzda inşa
edilmesi ile mümkündür.
Kur’an ve Sünnetin emrettiği bir ihtilaf ahlakını benimsemiş
olanların mücadelesi, yanlışlıklar ve kötülüklere karşı olmaktır. İhtilaf ahlak
sisteminde, söylenmesi ve yapılması gerekeni en estetik, en hikmetli ve en
basiretli bir şekilde, muhatabın kalbini etkileyebilecek, etkilenip öğüt
alabilecek bir üslupta, bir tarzda ifade etmek gerekmektedir. Muhatabın
kalbinde, vicdanında ürperti meydana getirebilmek, düşünmesini sağlayabilmek
amaçtır. O nedenle bedduacı değil duacı olmak; sabırla dağ devirmek, dengeli ve
kararlı olmak esastır.
Biz, şahısların yaptığı kötülüklerden dolayı onlara değil,
yaptıklarına karşıyız. Biz, onlara değil, yaptıklarına buğzederiz. Onlara karşı
şefkat ve merhametle davranmak inancımızın, ahlakımızın bir gereğidir. Biz,
insanları kaybetmeye değil kazanmaya talibiz.
Bunun için;
“Resûlullah (sav.): “Allah’ım!
Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi
istiyorum.
Keza, nimetine şükretmeyi, Sana güzel ibadette bulunmayı
talep ediyor,
Doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalp
diliyorum.
Allah’ım, Senin bildiğin her çeşit şerden Sana
sığınıyorum,
Bilmekte olduğun bütün hayırları Senden istiyorum,
Bildiğin günahlarımdan Sana istiğfar ediyorum!” (2).
Ve;
Güzel ahlakı kuşanıp “Allah’a yönelenleri arıtmak, kötüleri
sakındırmak için öğüt telkin edenlere…” (77/5-6) selam olsun.
Kaynaklar
1- EbûDâvud, Edep 20, (4835); Müslim, Cihâd 6, (1737).
2- Tirmizî, Daavât 22, (3404); Nesâî, Sehv 61, (1847).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder