3 Mart 2016 Perşembe

D-8 hareketi, Erbakan?ın dünyanın yönetimine isyanıdır

(Milli Gazete)

“Bana Ne Amerika’dan!”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Giriş

Rahmetli Erbakan’ın öncülüğünü yaptığı D-8 hareketinin önemi, o gün Türkiye tarafından anlaşılabilmiş değildir. O zamanki muhalefet partileri tarafından dalga geçilmiş ve alaya alınmıştır. ABD-İsrail-İngiltere şer ekseninde hareket eden sivil ve askeri bürokrasi tarafından da engellenmek istenmiştir. Ama daha da vahim olanı, daha sonra Milli görüş hareketinin ‘yenilikçileri’ olarak adlandırılan gençleri tarafından Erbakan’ın hayali olarak görülüp nitelendirilmesidir.

Burada, Erbakan’ın D-8 Hareketi ana hatları ile ele alınacaktır.

D-8 İslam Birliğinin Kurulabilmesi İçin Etkin Olabilecek Stratejik Bir Çekirdek Yapı.

Rahmetli Erbakan’ın kafasında, daha önce kurulmuş olan İslam Konferansı Teşkilatı gibi yapılar, fonksiyonsuz olup hiçbir işe yaramamaktadır. Müslümanları savunmadıkları gibi Müslümanların hiçbir yarasına da merhem olamamaktadırlar. Bu hantallaşmış yapıları harekete geçirmek çok zordur. Onun yerine Müslüman ülkelerin tümünü değil, Batının en çok baskı uyguladığı, stratejik öneme sahip ve belli alt yapıları olan ülkeleri bir araya getirmek, hem daha kolay hem de daha faydalıdır. Devamlı olarak horlanmaktan, aşağılanmaktan ve sömürülmekten şikâyetçi olmuş olan bu ülkeler, baskıyı azaltabilecek, kırabilecek bir güç arayışı içinde idiler. D-8’lerin kuruluş çalışmaları sürecinde liderlerin (Türkiye Başbakanı Erbakan, Malezya Başbakanı Muhatir Muhammed, Pakistan başbakanı Nevaz Şerif, Endonezya Devlet Başkanı Prof. Dr. Habibi) yaptıkları konuşmalarda bunu görmek mümkündür(1). Müstekbirlerin karşısına mustazafların bir güç olarak çıkması gerekliliğine ilişkin bir psikoloji oluşmuştu. Rahmetli Erbakan, bu psikolojiyi tam zamanında görerek D-8’lerin kuruluşunu gündeme getirmiştir.

D-8’in kuruluş sürecinde Müslüman dünyada kurulmuş ve varlığı ile yokluğu belli olmayan teşkilatların yapısından bıkmış olan liderler, etkisiz, faydasız toplantılarla vakit harcanmamasında ısrarcıydılar. Bu nedenle Rahmetli Erbakan, D-8’lerin “etkinlik prensibi” üzerine kurulması noktasında ısrarcıydı (1). Erbakan’a göre etkinlik ilkesinin iki hedefi vardır: 1- Gelişmekte olan ülkelere yürek vermek; 2- Sanayileşmiş ülkeler tarafından ciddiye alınmak. Her ikisi için de güce ihtiyaç vardı. Açıkça ifade edilmemiş olmasına rağmen konuşulanlara, çizilen stratejiye bakıldığında bu gücün; 1- D-8’ler tarafından geliştirilmiş teknolojiler; 2- D-8’lerin sahip olduğu stratejik önem; 3- D-8 ülkelerinin 800 milyonluk bir pazar oluşturması; 4- Sahip oldukları enerji kaynakları ve enerji nakil yolları; 5- Kıymetli zengin Maden yatakları; 6- Genç nüfus; 7- Temiz su havzaları; 8- Mustazafların müstekbirlere duyduğu öfke üzerinden oluşturulması öngörülmüştür.

Bu gücü hızlıca oluşturabilmenin yolu olarak da etkin çalışabilecek, hareketli, oyalama yapmayacak ülkeler seçilmiş ve onlarla yola çıkılmıştır. Dolayısıyla D-8’ler, müstekbirlere karşı mücadelede hedeflenen asıl büyük gücün çelik çekirdeğini oluşturmaktaydı. Birinci hedef Müslümanlar; İkinci hedef tüm mustazaflar, üçüncü hedef de müstekbirler dâhil tüm insanlıktı. En azından Erbakan böyle düşünmekteydi:

“Burada 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek oluşturulmuş,1 milyarlık bir nüfus meydana getirilmiştir. Bu bir çekirdektir; yola çıkmış, çekirdeği teşkil etmiştir.

İşbirliğine başlamış, projeleri taksim edilmiş ve kolları sıvamıştır. Bunun arkasından 2. hedefimiz vardı. Bunlar, bütün Müslüman ülkeleri ve ezilen ülkeleri yani Rusya’sı, Çin’i, Hindistan’ı dâhil 5 milyar ezilen sömürülen insanın hepsini biz adil bir dünya düzeni etrafında toplayacağız, prensibinden hareket edilmişti.

Bizim gayemiz sadece 5 milyara değil. 6 milyar insanın hepsine hizmettir.

O takdirde kendini gelişmiş sayan ülkeleri de bu sefer bir yuvarlak masa etrafında toplayacağız. Onlara, “Oturun bakalım buraya, yeni dünya sizin kuvvet ve prensiplerinize göre değil, adil düzen prensiplerine göre kurulacaktır” diyeceğiz. “Herkes saadet bulacak” diyeceğiz ve buna uymak için de gereken müeyyideyi elimizde tutacağız. Çünkü bunlar laftan anlamazlar. Müeyyidesiz bunlara bir iş yaptırmak mümkün değildir. İşte yeni dünyanın adil esaslara göre kurulması prensibi gözetilerek D-8`ler kurulmuştur.

Bundan sonra 3 ana istikamet var. 3 istikameti bir kez daha özetliyorum.

Bunlardan birincisi, sömürgeleşmeyeceğiz. Lider ülke olacağız.

İkinci husus, ana istikamet ise biz mutlaka emperyalist güçlere köle olmak mecburiyetinde değiliz. Ekonomide milli çözüm vardır. Kendi gücümüzle kalkınmak mecburiyetindeyiz.

Üçüncü husus, gidilecek yol, Avrupa Birliği’ne kul, köle olmak değil, önce İslam birliğini kurmak, D-8’ler vasıtasıyla yeni bir dünyayı kurmak yoludur.

Bu istikametlerde çalışma yapılırken çok önemli bir istikamet ise Yeni Bir Dünya düzeni nasıl kurulacak? Yeni dünya düzeni 6 milyar insana saadet getirmek üzere adil bir düzene dayanmak üzere yapılmak mecburiyetindedir.” (2)

D-8, Enerji Bölgelerinin Ve Enerji Nakil Hatları ile Ulaşım Yollarının Kontrol Edilmesi Projesidir

D-8’ler, Büyük Ortadoğu coğrafyasında, uçları, Nijerya, Endonezya-Malezya ve Türkiye olan geniş bir üçgen üzerine konumlandırılmıştır. D-8’lerdeki ülkelerin seçimindeki stratejik akıl, çok geniş bir coğrafyanın stratejik olarak kontrol edilmesini ön görmüştür. Nijerya Afrika’da ağırlığı olan bir ülkedir. Türkiye-Mısır-Pakistan-Bangledeş-Endonezya-Malezya hattı, hem enerji üretim alanlarının hem de nakil hatlarının ve ulaşım yollarının geçtiği boğazların ve körfezlerin kontrol edilebildiği bir hattır. İstanbul boğazı, Çanakkale Boğazı, Süveyş Kanalı, Babul Mendap Boğazı, Aden Körfezi,  Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi, Arap Denizi, Bengal Körfezi, Malaka boğazı, Sonda Boğazı ve Lombok Boğazı, tamamen D-8’lerin kontrolü altında olan boğazlar ve körfezlerdir. Bu, büyük bir jeostratejik güç demektir.

Sonuç: D-8 Hareketi, Erbakan’ın Dünyanın Yönetimine Olan İtirazı ve İsyanıdır

Rahmetli Erbakan, siyasi mücadeleye başladığı andan itibaren hep seslendirdiği ve gündeme taşıdığı bir hedefi vardı: Dünya İslam Birliği. Bu, Erbakan’ın ufkunun (vizyonunun) özü idi. Siyasete atıldıktan ölümüne kadarki süreçte, hatta hasta yatağında bile bunun için çalıştı. Dünya İslam Birliği için cihada çıkmış bir mücahit olarak 4. Uluslararası Müslüman Topluluklar Kongresinde, ‘1897 Siyonist Basel Kongresi’ tarafından kararlaştırılıp hayata geçirilen mevcut dünya sistemine isyan ediyordu:

“Bugün biz Amerika izin vermediği için İsviçre’ye imam gönderemiyoruz, Mekke’ye para göndermek ancak Amerikan bankaları üzerinden mümkün olmaktadır ve bir İslam beldesine telefon etmek bile batı santralleri üzerinden olabilmektedir.”

Erbakan, kurulu bu sisteme isyan ederken alternatifinin Dünya İslam Birliği olduğunu söylüyordu: “Batıdan korkmuyoruz çünkü Müslüman’ız. Kuvvet ve Kudret sahibi yalnız Cenab-ı Allah’tır ve O cihad edenlere yardım eder. Altı milyar insanının saadetinin tek yolu Dünya İslam Birliğinin Kurulmasıdır… İslam birliği kurmak için beş tane adım gereklidir.  Müslüman Ülkelerin Birleşmiş Milletler teşkilatı, İslam NATOSU, İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı, İslami UNESCO. İşte atacağımız beş önemli adım böyledir.” (3)

Erbakan, ‘yeryüzünde Hakkı hâkim kılmak için’ D-8’lerin kurulmasına çalışırken dünyanın bugünkü durumunu sağlayan iki ana noktaya itiraz etmekteydi. Birincisi, Birinci cihan savaşı sonunda Yalta Konferansında dünyanın, galip devletler arasında paylaşılması; İkincisi de Birleşmiş Milletlerde 5 ülkenin Veto hakkı ayrıcalığı.

Erbakan, Yalta konferansını etkisiz kılmak için D-8’leri, D-160’lara dönüştürüp G-20’lerle 2. Yalta konferansını düzenlemek amacındaydı:

“2. Dünya harbinden sonra 1. Yalta Konferansı ile dünya şekillendirildi… Şimdi D-8 projesinde öngörülen bir hedef de 2. Yalta Konferansı ile ve 20. asırdaki yanlışlıklardan alınacak derslerle Yeni Bir Dünyanın G-7’lerle beraber doğrulara dayandırılarak kurulmasını sağlamak (1)…”

“Bunların (D-8) etrafında D-60’lar, 60 tane Müslüman ülke toplanacak. D-160’lar, yanı 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacak… D-160’ların nüfusu 5 milyardan fazla olacaktır. Buna mukabil emperyalizmin etkisi altındaki G-8’lerin toplam nüfusu 1 milyar dolayında olacak. 1. Yalta konferansı yerine, Adil bir dünyanın kuruluş ilkelerinin benimseneceği 2. Yalta Konferansı yapılacak. Bu 2. Yalta konferansında Yeni bir dünya kurulacak. (4)”

Erbakan’ın ikinci itirazı, BM’de, beş ülkenin veto hakkının olmasının getirdiği ayrıcalığa idi:

“Bugün Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, İMF, UNDP ve UNICEF Irkçı Emperyalizmin kuruluşlarıdır. Tekelci sermayeye hizmet etmektedirler. Bu kuruluşları Irkçı Emperyalizm yönetmektedir. Bu dünyayla adil hizmet yapılamaz. Bu kurumların yerine yeni bir Birleşmiş milletler kurulacak. Mevcut dünya düzeninin değiştirilmesi için insanlara yeni bir siyasi irade bilinci verilecek.” (4)

“Bugün, şu Birleşmiş Milletler Teşkilatında 5 ülkenin veto hakkı var; bu çelişki değil mi... Bu, elli sene öncenin dünyası; bu dünya böyle yürümez. Şimdi, bütün dünyanın hepsi haklı bir dünya istiyor; herkes elli yıl sonra dünyayı yeniden kurmak istiyor.” (5) 

Erbakan, “Hak ve adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni” kurabilmek için ümmetin şuurlandırılıp teşkilatlandırılması gerektiğine inanmaktaydı:

“İslam âleminin boykot ettiği hiçbir ülke uzun süre buna dayanamaz, bunu kullanabiliriz. Bir buçuk milyarlık İslam âlemi yeryüzünde çok önemli bir güçtür. Biz bunları şuurlandırabilirsek Yeni Dünya Düzeni kurulacak demektir. (3)”

Öyleyse!

“Hak ve Adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni” için Ne AB, ne ŞİO ve ne de NATO; Önce D-8.”

Kaynaklar

1-Alan B., D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge yayınları, İstanbul, 2001, s: 10-20, 194-201,309

2-Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir, Esam-Ankara, 16 Kasım 2005

3-Erbakan, Uluslar arası Müslüman Topluluklar 4. Kongresi, 4. Kongrenin Rapor ve teklifleri, İstanbul, 1995, s: 9-10, 37

4-Erbakan, Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen, Esam-Ankara, 16 Kasım 2010.

5-Erbakan, 09 Aralık 1996 tarihinde Parlamentoda bütçe üzerine yaptığı konuşma.

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...