(Milli Gazete)
“Bana Ne Amerika’dan!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Giriş
Rahmetli Erbakan’ın öncülüğünü yaptığı D-8 hareketinin
önemi, o gün Türkiye tarafından anlaşılabilmiş değildir. O zamanki muhalefet
partileri tarafından dalga geçilmiş ve alaya alınmıştır. ABD-İsrail-İngiltere
şer ekseninde hareket eden sivil ve askeri bürokrasi tarafından da engellenmek
istenmiştir. Ama daha da vahim olanı, daha sonra Milli görüş hareketinin
‘yenilikçileri’ olarak adlandırılan gençleri tarafından Erbakan’ın hayali
olarak görülüp nitelendirilmesidir.
Burada, Erbakan’ın D-8 Hareketi ana hatları ile ele
alınacaktır.
D-8 İslam Birliğinin Kurulabilmesi İçin Etkin Olabilecek
Stratejik Bir Çekirdek Yapı.
Rahmetli Erbakan’ın kafasında, daha önce kurulmuş olan İslam
Konferansı Teşkilatı gibi yapılar, fonksiyonsuz olup hiçbir işe yaramamaktadır.
Müslümanları savunmadıkları gibi Müslümanların hiçbir yarasına da merhem
olamamaktadırlar. Bu hantallaşmış yapıları harekete geçirmek çok zordur. Onun
yerine Müslüman ülkelerin tümünü değil, Batının en çok baskı uyguladığı,
stratejik öneme sahip ve belli alt yapıları olan ülkeleri bir araya getirmek,
hem daha kolay hem de daha faydalıdır. Devamlı olarak horlanmaktan,
aşağılanmaktan ve sömürülmekten şikâyetçi olmuş olan bu ülkeler, baskıyı
azaltabilecek, kırabilecek bir güç arayışı içinde idiler. D-8’lerin kuruluş
çalışmaları sürecinde liderlerin (Türkiye Başbakanı Erbakan, Malezya Başbakanı
Muhatir Muhammed, Pakistan başbakanı Nevaz Şerif, Endonezya Devlet Başkanı
Prof. Dr. Habibi) yaptıkları konuşmalarda bunu görmek mümkündür(1).
Müstekbirlerin karşısına mustazafların bir güç olarak çıkması gerekliliğine
ilişkin bir psikoloji oluşmuştu. Rahmetli Erbakan, bu psikolojiyi tam zamanında
görerek D-8’lerin kuruluşunu gündeme getirmiştir.
D-8’in kuruluş sürecinde Müslüman dünyada kurulmuş ve
varlığı ile yokluğu belli olmayan teşkilatların yapısından bıkmış olan
liderler, etkisiz, faydasız toplantılarla vakit harcanmamasında ısrarcıydılar.
Bu nedenle Rahmetli Erbakan, D-8’lerin “etkinlik prensibi” üzerine kurulması
noktasında ısrarcıydı (1). Erbakan’a göre etkinlik ilkesinin iki hedefi vardır:
1- Gelişmekte olan ülkelere yürek vermek; 2- Sanayileşmiş ülkeler tarafından
ciddiye alınmak. Her ikisi için de güce ihtiyaç vardı. Açıkça ifade edilmemiş
olmasına rağmen konuşulanlara, çizilen stratejiye bakıldığında bu gücün; 1- D-8’ler
tarafından geliştirilmiş teknolojiler; 2- D-8’lerin sahip olduğu stratejik
önem; 3- D-8 ülkelerinin 800 milyonluk bir pazar oluşturması; 4- Sahip
oldukları enerji kaynakları ve enerji nakil yolları; 5- Kıymetli zengin Maden
yatakları; 6- Genç nüfus; 7- Temiz su havzaları; 8- Mustazafların müstekbirlere
duyduğu öfke üzerinden oluşturulması öngörülmüştür.
Bu gücü hızlıca oluşturabilmenin yolu olarak da etkin
çalışabilecek, hareketli, oyalama yapmayacak ülkeler seçilmiş ve onlarla yola
çıkılmıştır. Dolayısıyla D-8’ler, müstekbirlere karşı mücadelede hedeflenen
asıl büyük gücün çelik çekirdeğini oluşturmaktaydı. Birinci hedef Müslümanlar;
İkinci hedef tüm mustazaflar, üçüncü hedef de müstekbirler dâhil tüm
insanlıktı. En azından Erbakan böyle düşünmekteydi:
“Burada 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek
oluşturulmuş,1 milyarlık bir nüfus meydana getirilmiştir. Bu bir çekirdektir;
yola çıkmış, çekirdeği teşkil etmiştir.
İşbirliğine başlamış, projeleri taksim edilmiş ve kolları
sıvamıştır. Bunun arkasından 2. hedefimiz vardı. Bunlar, bütün Müslüman
ülkeleri ve ezilen ülkeleri yani Rusya’sı, Çin’i, Hindistan’ı dâhil 5 milyar
ezilen sömürülen insanın hepsini biz adil bir dünya düzeni etrafında
toplayacağız, prensibinden hareket edilmişti.
Bizim gayemiz sadece 5 milyara değil. 6 milyar insanın
hepsine hizmettir.
O takdirde kendini gelişmiş sayan ülkeleri de bu sefer bir
yuvarlak masa etrafında toplayacağız. Onlara, “Oturun bakalım buraya, yeni
dünya sizin kuvvet ve prensiplerinize göre değil, adil düzen prensiplerine göre
kurulacaktır” diyeceğiz. “Herkes saadet bulacak” diyeceğiz ve buna uymak için
de gereken müeyyideyi elimizde tutacağız. Çünkü bunlar laftan anlamazlar.
Müeyyidesiz bunlara bir iş yaptırmak mümkün değildir. İşte yeni dünyanın adil
esaslara göre kurulması prensibi gözetilerek D-8`ler kurulmuştur.
Bundan sonra 3 ana istikamet var. 3 istikameti bir kez daha
özetliyorum.
Bunlardan birincisi, sömürgeleşmeyeceğiz. Lider ülke
olacağız.
İkinci husus, ana istikamet ise biz mutlaka emperyalist
güçlere köle olmak mecburiyetinde değiliz. Ekonomide milli çözüm vardır. Kendi
gücümüzle kalkınmak mecburiyetindeyiz.
Üçüncü husus, gidilecek yol, Avrupa Birliği’ne kul, köle
olmak değil, önce İslam birliğini kurmak, D-8’ler vasıtasıyla yeni bir dünyayı
kurmak yoludur.
Bu istikametlerde çalışma yapılırken çok önemli bir
istikamet ise Yeni Bir Dünya düzeni nasıl kurulacak? Yeni dünya düzeni 6 milyar
insana saadet getirmek üzere adil bir düzene dayanmak üzere yapılmak
mecburiyetindedir.” (2)
D-8, Enerji Bölgelerinin Ve Enerji Nakil Hatları ile
Ulaşım Yollarının Kontrol Edilmesi Projesidir
D-8’ler, Büyük Ortadoğu coğrafyasında, uçları, Nijerya,
Endonezya-Malezya ve Türkiye olan geniş bir üçgen üzerine konumlandırılmıştır.
D-8’lerdeki ülkelerin seçimindeki stratejik akıl, çok geniş bir coğrafyanın
stratejik olarak kontrol edilmesini ön görmüştür. Nijerya Afrika’da ağırlığı
olan bir ülkedir. Türkiye-Mısır-Pakistan-Bangledeş-Endonezya-Malezya hattı, hem
enerji üretim alanlarının hem de nakil hatlarının ve ulaşım yollarının geçtiği
boğazların ve körfezlerin kontrol edilebildiği bir hattır. İstanbul boğazı,
Çanakkale Boğazı, Süveyş Kanalı, Babul Mendap Boğazı, Aden
Körfezi, Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi, Arap Denizi, Bengal Körfezi,
Malaka boğazı, Sonda Boğazı ve Lombok Boğazı, tamamen D-8’lerin kontrolü
altında olan boğazlar ve körfezlerdir. Bu, büyük bir jeostratejik güç demektir.
Sonuç: D-8 Hareketi, Erbakan’ın Dünyanın Yönetimine Olan
İtirazı ve İsyanıdır
Rahmetli Erbakan, siyasi mücadeleye başladığı andan itibaren
hep seslendirdiği ve gündeme taşıdığı bir hedefi vardı: Dünya İslam Birliği.
Bu, Erbakan’ın ufkunun (vizyonunun) özü idi. Siyasete atıldıktan ölümüne
kadarki süreçte, hatta hasta yatağında bile bunun için çalıştı. Dünya İslam
Birliği için cihada çıkmış bir mücahit olarak 4. Uluslararası Müslüman
Topluluklar Kongresinde, ‘1897 Siyonist Basel Kongresi’ tarafından
kararlaştırılıp hayata geçirilen mevcut dünya sistemine isyan ediyordu:
“Bugün biz Amerika izin vermediği için İsviçre’ye imam
gönderemiyoruz, Mekke’ye para göndermek ancak Amerikan bankaları üzerinden
mümkün olmaktadır ve bir İslam beldesine telefon etmek bile batı santralleri
üzerinden olabilmektedir.”
Erbakan, kurulu bu sisteme isyan ederken alternatifinin
Dünya İslam Birliği olduğunu söylüyordu: “Batıdan korkmuyoruz çünkü
Müslüman’ız. Kuvvet ve Kudret sahibi yalnız Cenab-ı Allah’tır ve O cihad
edenlere yardım eder. Altı milyar insanının saadetinin tek yolu Dünya İslam
Birliğinin Kurulmasıdır… İslam birliği kurmak için beş tane adım
gereklidir. Müslüman Ülkelerin Birleşmiş Milletler teşkilatı, İslam
NATOSU, İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı, İslami UNESCO. İşte atacağımız beş
önemli adım böyledir.” (3)
Erbakan, ‘yeryüzünde Hakkı hâkim kılmak için’ D-8’lerin
kurulmasına çalışırken dünyanın bugünkü durumunu sağlayan iki ana noktaya
itiraz etmekteydi. Birincisi, Birinci cihan savaşı sonunda Yalta Konferansında
dünyanın, galip devletler arasında paylaşılması; İkincisi de Birleşmiş
Milletlerde 5 ülkenin Veto hakkı ayrıcalığı.
Erbakan, Yalta konferansını etkisiz kılmak için D-8’leri,
D-160’lara dönüştürüp G-20’lerle 2. Yalta konferansını düzenlemek amacındaydı:
“2. Dünya harbinden sonra 1. Yalta Konferansı ile dünya
şekillendirildi… Şimdi D-8 projesinde öngörülen bir hedef de 2. Yalta
Konferansı ile ve 20. asırdaki yanlışlıklardan alınacak derslerle Yeni Bir
Dünyanın G-7’lerle beraber doğrulara dayandırılarak kurulmasını sağlamak (1)…”
“Bunların (D-8) etrafında D-60’lar, 60 tane Müslüman ülke
toplanacak. D-160’lar, yanı 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacak…
D-160’ların nüfusu 5 milyardan fazla olacaktır. Buna mukabil emperyalizmin
etkisi altındaki G-8’lerin toplam nüfusu 1 milyar dolayında olacak. 1. Yalta
konferansı yerine, Adil bir dünyanın kuruluş ilkelerinin benimseneceği 2. Yalta
Konferansı yapılacak. Bu 2. Yalta konferansında Yeni bir dünya kurulacak. (4)”
Erbakan’ın ikinci itirazı, BM’de, beş ülkenin veto hakkının
olmasının getirdiği ayrıcalığa idi:
“Bugün Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, İMF, UNDP ve
UNICEF Irkçı Emperyalizmin kuruluşlarıdır. Tekelci sermayeye hizmet
etmektedirler. Bu kuruluşları Irkçı Emperyalizm yönetmektedir. Bu dünyayla adil
hizmet yapılamaz. Bu kurumların yerine yeni bir Birleşmiş milletler kurulacak.
Mevcut dünya düzeninin değiştirilmesi için insanlara yeni bir siyasi irade
bilinci verilecek.” (4)
“Bugün, şu Birleşmiş Milletler Teşkilatında 5 ülkenin veto
hakkı var; bu çelişki değil mi... Bu, elli sene öncenin dünyası; bu dünya böyle
yürümez. Şimdi, bütün dünyanın hepsi haklı bir dünya istiyor; herkes elli yıl
sonra dünyayı yeniden kurmak istiyor.” (5)
Erbakan, “Hak ve adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni”
kurabilmek için ümmetin şuurlandırılıp teşkilatlandırılması gerektiğine
inanmaktaydı:
“İslam âleminin boykot ettiği hiçbir ülke uzun süre buna
dayanamaz, bunu kullanabiliriz. Bir buçuk milyarlık İslam âlemi yeryüzünde çok
önemli bir güçtür. Biz bunları şuurlandırabilirsek Yeni Dünya Düzeni kurulacak
demektir. (3)”
Öyleyse!
“Hak ve Adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni” için Ne AB,
ne ŞİO ve ne de NATO; Önce D-8.”
Kaynaklar
1-Alan B., D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge yayınları, İstanbul,
2001, s: 10-20, 194-201,309
2-Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir,
Esam-Ankara, 16 Kasım 2005
3-Erbakan, Uluslar arası Müslüman Topluluklar 4. Kongresi,
4. Kongrenin Rapor ve teklifleri, İstanbul, 1995, s: 9-10, 37
4-Erbakan, Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen, Esam-Ankara, 16
Kasım 2010.
5-Erbakan, 09 Aralık 1996 tarihinde Parlamentoda bütçe
üzerine yaptığı konuşma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder