(Milli Gazete)
Giriş
“Öğretilmiş çaresizlik psikolojisi” bataklığına düşen
bir insan unsuru, ezber bozucu her türlü yaklaşımı, atılımı, eylemi, zamansız,
mekânsız, anlamsız ve tehlikeli görür. Gerçeği arama, olaylara nüfuz etme
noktasında duyarsızdır, hayalcidir ve kendini aldatmayı sever.
Tehlikeli olan, halkın bu tür tutum, tavır, davranış ve
psikolojisi değildir. Asıl tehlikeli olan, aydınların, düşünürlerin, kanaat
önderlerinin, siyasetçilerin, yöneticilerin ve bilim adamlarının gerçeği görme
noktasında, derinliğine düşünme, alternatifli düşünme noktasında zafiyet
göstermesidir.
Yabancı İstihbarat Psikolojik savaş uzmanlarının topluma
göstermek istediğinin arka planına nüfuz etme noktasında ki duyarlık kaybı, bu
gün en ciddi sıkıntımızdır. Her şeyi siyah beyaz ekseninde gören bir zihni
yapı, birçok olayın aydınlamasının önünde en ciddi engeldir.
Rahmetli Erbakan Hocanın mücadelesi, bir bütün olarak
incelendiğinde, milleti öncelikle, “Öğretilmiş çaresizlik
psikolojisinden” kurtaracak tarzda bir strateji ve politika izlediği, kimlik ve
bir stratejik akıl inşa etmeye çalıştığı görülmektedir.
Burada, Rahmetli Erbakan Hocanın bu yönü ele alınacaktır.
Erbakan’da Bütünü Görme Ayrıntıya Dikkat Etme Fakat
Ayrıntıda Boğulmama
Strateji, çare bulma ilmidir. Bulunduğumuz konumdan ulaşmak
istediğimiz konuma nasıl varılacağına ilişkin kuvvetlerin, imkanların sevk ve
idare edilmesi, ilim ve sanatıdır. Strateji, kendi kuvvet ve imkânlarınızın
analizi ile düşman ya da rakiplerinizin kuvvet ve imkânlarının analizi üzerine
kurulur. Strateji, zihinler arası bir mücadelenin, bir savaşın, hayatın pratiğine
uygulanmasıdır. Zihinler arası bir savaş olduğu için yığınla belirsizliği
bünyesinde barındırır. Stratejinin özü, rakip ya da düşman güçleri yanıltma,
aldatmaya dayanır.
Rahmetli Erbakan, Milli Görüş Hareketini Hak-Batıl Çatışması
Denklemi üzerine kurmuş ve bütün olayları, bu temel çatışma dinamiği içerisinde
değerlendirmiştir. Verdiği mücadelenin temel stratejisini, İç dinamikler,
Bölgesel dinamikler ve Küresel dinamikler olmak üzere 3 ana dinamiğin üzerine
inşa etmiştir. Milli Görüş kadrolarına, millete, ümmete ve hatta insanlığa
dünyadaki asıl mücadelenin gerçek taraflarını, perde arkasında saklanan
tehlikeli düşmanı/düşmanları göstermek istemiştir.
Erbakan’da Karanlıktaki Tehlikeyi Görme Yeteneği: Siyonist Gizli Dünya Devleti
Rahmetli Erbakan’a göre sadece İslam’ın değil tüm insanlığın
gerçek düşmanı, Siyonizm’dir. Siyonizm hayal değil bir gerçektir. “İlk önce şu
gerçeği unutma. Ortada bir timsah var. Siyonizm timsahı. Bunun üst çenesi ABD,
alt çenesi AB, kuyruğu da İsrail’dir. 1990’da 20. Haçlı Seferi başlarken, bu
kararı aldılar. Çeneleri ayarlardılar. ABD ile AB arasından uyum sağladılar.
Sonra NATO’yu İslam’a taarruz gücü haine çevirdiler.” derken ve “Ezen gücün
kalbini “Dünya Siyonizm’i” oluşturmaktadır. Beyni ise “Haçlı Zihniyetidir”. Sağ
pazusu USA’nın Air Force’u, kolunun devamı ise diğer batı devletleri, özellikle
İngiltere’dir. Sol kolu ise Rusya ve bu güce hizmet eden diğer yönetimlerdir.
Bu “Ezen Güç”, adeta Wall Street’e bağlı bir hortumla 6
milyarlık insanlığın kanını Drakula gibi emmektedir (1).” derken de genel
olarak İslam âlemine, özel olarak da Türkiye’ye karşı ABD-AB-İngiltere-
İsrail-Rusya ittifakının her zaman kurulabileceğine ve dış politikada bu
ihtimalin göz önüne alınması gerektiğine vurgu yapmıştır. Bugün Suriye
üzerinden Türkiye’ye karşı kurulan ABD-İsrail-Rusya-AB ittifakına bu açıdan
bakılmalıdır.
Erbakan Hocaya göre en ciddi tehlike, Siyonizm’in kurduğu,
bakıldığı zaman kolayca görülmeyen “Gizli Dünya Devleti”dir. Gizli dünya
devleti, piramit şeklinde bir yapılanma içindedir:
“Gizli Dünya devletinin ne olduğunu anlamak için bugün
küresel para haline getirilen Amerikan Dolarını incelemek bile yeterlidir.
Dolarının üzerine 1933 yılında Roosevelt tarafından ehram resmi, Mısır piramidi
yerleştirilmiştir. Bu ehram, Siyonist Güçlerin dünyayı nasıl kontrol ettiğini
gösteren karakteristik bir şemadır.”(2)
Siyonizm, bir dolar üzerinde bulunun en üstte herkesi
gözleyen, kontrol eden göz ile en altta var olan insanlık arasında 3 ana
düzlemde, kademeli bir yapıdır (2-4). Gizli Dünya devleti yapılanışını ahtapota
benzetirsek, hiç görülmeyenler kademesini (RT ve Sanhedrin), ahtapotun baş ve
gövdesi ile dünyaya yayılmış diğer tüm yapıları da (2. Ve 3. Düzlemdeki
Kademeler), ahtapotun kolları ile temsil edebiliriz. Dışarıdan bakanlar,
kolların bağlantı yerleri hariç, kolları kolaylıkla görebilmektedirler. Ancak,
kolların nereye bağlı olduğu, yani bağlantı noktalarını görmeleri mümkün
değildir. Erbakan Hoca, bu bağlantı noktalarının bağlı olduğu ana gövdeyi hep
göstermiş ve bu yapının asıl tehlike olduğuna hep dikkat çekmiştir.
Gizli Dünya devleti, açık ve nispeten açık yapıları ile
dünyayı örümcek ağına benzer bir ağla örmüştür. Her bir yapının, ana amaçla
bağlantılı ve uyumlu, ayrı bir alt amacı vardır. Ahtapotun kolları, B’nai
B’rith, Bilderberg, BM, Dünya Bankası, IMF, NATO, CFR, CIA, Busıness Round
Table, AIPAC, AB, Trilateral, Mason Locaları, Rotary, Lıons Klüpleri, Dıner,
Propeller, YMCA gibi yapılardan oluşmaktadır (4-7). Bu yapıların hepsinin
görünürdeki amaçları, farklı olsa bile, perde arkasında, aynı gayeye hizmet
ettiklerine Erbakan Hoca ısrarla vurgu yapmıştır.
Erbakan’ın dikkat çektiği çok önemli bir tehlike de Avrupa
Birliğidir. Avrupa Birliği, Siyonist bir organizasyondur. Avrupa birliğinde
Türkiye, “Büyük İsrail Projesine” giden bir kilometre taşıdır:
“Uygun zaman geldiğinde Türkiye özel statüyle AB’ye alınacak,
hemen arkasından İsrail’in de AB’ye girmesi suretiyle Türkiye İsrail ile aynı
birliğin parçası olacaktır. Bunun ardından “AB çok büyüdü, Ortadoğu’yu ayrı bir
kısım yapalım denecek, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölge İsrail ile birlikte
ayrı bir birlik, ayrı bir devlet olarak tanınacaktır.” (4,7).
Erbakan’ın Tuzakları Görebilme Yeteneği
1993’te, RP’nin mecliste sadece 38 milletvekili vardı.
Görünürde RP, sistem için tehlike değildi. Ancak Milli Görüş hareketi yükselen
bir güçtü. Yıpranmış olan Merkez Sağ kadroların hitap ettiği tabanın yeni
gözdesi RP idi. Bunu, hem ulusal hem de küresel sistem mensupları görmekte ve
bu hareketi vaktinden önce iktidar yapıp, iktidarda, canlı canlı mezara gömmek
peşindeydiler. ABD-İsrail-İngiltere şer ekseni tarafından desteklenen
“Sol–Alevi-Sabatayist Cunta”, ordu içerisinde buna göre mevzilenmekte ve
hazırlık yapmaktaydı (8).
Erbakan, tehlikeyi ve kurulan tuzağı zamanında
görmüştü. 23 Aralık 1993’te, yapılmış olan bir röportajda Erbakan,
bu tehlikeye, tuzağa hatta bir projeye dikkat çekmekteydi:
“Erbakan: Refah Partisini bekleyen büyük bir tehlike vardır…
Biz iktidara geliriz. Geliriz gelmesine de… Evet iktidara gelebiliriz. Ama
sonra ne olur? İktidarda kalabilir miyiz? Yanı bizi iktidara hapsederler…
Biz bir şey fark ettik. Bugün Türkiye’de bizim iktidara
gelmemizi engellemek isteyen güçler var. Eskiden bize ilgi göstermeyen
çevreler, şimdi bize hoş görünmeye çalışıyorlar. Eskiden yolumuza engel
koyanlar, şimdi engellerini çekmek ister gibi davranıyorlar. Adeta bizim
iktidara gelmemizi ister gibi çalışıyorlar. En azından bize ilişmemeye özen
gösteriyorlar… Bu adamlar bizim iktidara gelmemizi hoşgörüyle karşılıyorlarsa,
bunda bir bit yeniği vardır.
Anladığımız kadarıyla, bu adamlar bizim iktidara gelmemize
ses çıkartmamak kararı aldılar. Biz iktidara geldikten sonra da bizi iktidarda
perişan etmeyi düşünüyorlar… Böyle bir planları varmış gibi geliyor bana. Biz
iktidara geleceğiz. Sonra da bizi iktidara hapsedip perişan etmek isteyecekler.
Bize iş yaptırmayacaklar. Önümüze akıl almaz engeller çıkaracaklar. Atacağımız
her adımda bizi batırmayı, sabote etmeyi düşünecekler. Hangi soruna el atsak,
çözümü yokuşa sürüp, çok kısa zamanda bizleri iktidarda beceriksiz davranmış
olmakla suçlayacaklar. İşte Müslümanlar ne kadar başarısız, görün diyecekler.
Elimizde Amerikalıların yayınladıkları stratejik araştırma
enstitülerinin raporları var. Bunlara göre, Türkiye’deki askeri ihtilallar
çözüm getirmiyor deniliyor. Ama biz iktidara gelirsek hükümetimizi
çalıştırmazlar. Bu raporlardan bizim çıkardığımız sonuç budur.
Ama biz Allah’a güveniyoruz.”(9)
Erbakan Hocanın hissettiği tehlikeleri, tuzakları, projeleri
aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
* “Sistem Karşıtı Unsurların Sistem İçine Çekilerek
Entegrasyonu Projesi”, “RP’nin Sağcılaştırılması”,
“Merkez Sağ Parti Yapılması”
*“Başarısızlığın İslamileştirilmesi Projesi”
*“İşbirlikçi Konumuna Sokma Projesi”
*“Şiddete Bulaştırarak Darbe Yapma Projesi”
*“Milli Görüş Hareketini Parçalama Projesi”
*“Milli Görüşün Karşısına Güçlü Rakipler Çıkarma Projesi”
Erbakan hislerinde yanılmamıştır. Bu projeler birbirleri ile
bağlantılı bir şekilde devreye sokulmuştur. İstenen sonucu elde edebilmek için
önce RP sonra da FP kapatılmış ve Erbakan Hoca siyasetten yasaklanarak hareket
bölünmüştür.
Sonuç: Savaşı Değil Barışı Önceleyen Bir Stratejik Akıl
Erbakan
Birinci körfez krizi nedeniyle Müslüman ülkeler arasında
yürüttüğü diplomaside, Müslüman ülkeler arasındaki meselelerin savaşla değil
barışla çözülmesi gerektiğini aksi takdirde bu coğrafyada çıkacak bir savaşın
sadece ve sadece emperyalistlere yarayacağını ısrarla dile getirmiş bir
stratejisyen olan Erbakan, sanki bugünleri tarif etmektedir (1):
“Müslüman ülkeler, aralarındaki ihtilafları savaşla değil, barış yoluyla çözmeye karar vermelidirler. Mevcut şartlar altında milyonlarca Müslüman kanı akacağına, Müslüman ülkeler tahrip olup zayıf düşeceklerine, dış güçlerin aleti olup birbirleri ile savaşacaklarına aşağıdaki şartlarla barış yapmalarında sayılamayacak kadar fayda mevcuttur...”
Allah tüm iman edenlere, basiret ve feraset sahibi stratejik bir akla sahip olmayı nasip eylesin.
Kaynaklar
1- Erbakan, N., Körfez Krizi Emperyalizm ve Petrol,Rehber
yayınları, S: 11, 20-21.
2- Erbakan, N., Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen, Esam, Ankara,
2010, S: 27-30.
3- Erbakan, N., Davam, MGV yayınları,2014, S: 83-117
4- Allen, G., Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete, İstanbul,
1996.
5- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,1975,
S:235-270.
6- Erbakan’ın Basın Toplantı Özetleri, İstanbul İl Teşkilatı
Yayın No 3, 1990.
7- Erbakan N., Türkiye’nin Temel
Meseleleri, Rehber Yayıncılık, Ankara, 1991, S: 52,80-96,199
8- Vatandaş, A., Armagedon Türkiye–İsrail Gizli Savaşı,
Timaş yay., İstanbul, 1997, S: 22- 28, 33-34, 46-55, 113-116.
9- Altındal, A., Röportaj, 23-24 Aralık 1993, Yeni
Günaydın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder