(Milli Gazete)
Taksim Kadife Darbe Sürecinin 7 Haziran 2015 Genel Seçimler aşamasında, AKP’nin tek başına iktidar yapılmaması ile başlayan 1 Kasım 2015 genel seçimlerine kadar devam eden süreçte, Türkiye-Irak-Suriye düzleminde vuku bulan olaylara bağlı olarak Türkiye’nin arka odasında, küresel güçlerle Türkiye arasında çok ciddi pazarlıkların yapıldığı ve kısmı bir uzlaşmaya varıldığı söylenebilir.
Siyasi iktidarın çok ani bir değişiklikle, “2002
Fabrika ayarlarına döndüğünü” ilan ederek, NATO üslerini açması, AB sürecini
yeniden başlatması, Çin füze ihalesini iptal etmesi ve İsrail devletini dost
ilan etmesi, böyle bir sürecin sonucu olmalıdır. Rus uçağının düşürülmesi, İran
üzerindeki ambargonun kaldırılarak önünün açılması, İslam coğrafyasındaki
satranç oyununun bir parçasıdır. Rus uçağı düşürülerek Türkiye, Suriye
denkleminden saf dışı edilmeye çalışılırken; Başika kampındaki askerlerin ABD
tarafından çekilmesinin ısrarla istenmesi ile de Türkiye, Irak denkleminden
devre dışına çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Bunların ardından Sultanahmet canlı bomba vakası ve bununla
hemen hemen aynı zamana denk düşen, Türkiye’yi meşgul eden, küresel baskıların
Türkiye üzerine yoğunlaşmasına sebebiyet veren, bir sosyolojik savaş ürünü olan
“Akademisyenler Bildirisi”, Küresel Şer İttifakın Türkiye’den çok daha başka
şeyler istediğini göstermektedir. Uluslararası kariyere sahip olan ve
içerisinde hukukçuların da yer aldığı bir akademisyenler grubunun, tek yanlı
olarak devleti, hükümeti suçlanması, tehdit ve tahrik etmesi, akla mantığa
aykırı olduğuna göre “Akademisyenler bildirisi” başka bir amaca hizmet etmek
üzere hazırlanmıştır (önceki yazımızda bu konu tartışıldı).
Gerek Güneydoğuda olayların şiddetlenmesi, gerek Sultanahmet
canlı bomba olayı ve gerekse Akademisyenler bildirisi, ABD Başkan Yardımcısı
Joe Biden’in gelişinin hemen öncesine denk gelmesi, arada çok ciddi bir
ilişkinin var olduğunu göstermektedir.
Bölgede Çatışan Projeler
ABD Başkan yardımcısı Biden’in gelişindeki zamanlama,
yaptığı görüşmeler ve açıklamalar, daha uzun vadeli hedeflere dönüktür.
Öncelikle bu noktanın göz ardı edilmemesi gerekir. Uzun vadeli hedefler nedir?
Ne olabilir? Sorularının cevaplarını bulabilmek için bölgede çatışan, iç,
bölgesel ve küresel dinamikler ile bunlarla ilişkili çatışan projeleri göz
önüne almak gerekir.
Hem bölgemizde hem de dünyada vuku bulan olaylar, rastgele,
tesadüfen meydana gelmiş olmayıp birbiri ile bağlantılı, bazen uzlaşan bazen
çatışan projelerin sonucudur. Bütünü gözden kaçırırsak, olaylar arasında
bağlantı kuramaz, olayların meydana getirdiği anaforda savrulup dururuz.
Bununla beraber “şeytanın ayrıntıda gizli olduğu” düsturunu unutursak, bu kez
de tuzağa düşmüş oluruz. O nedenle ayrıntıda boğulmadan bütünü yakalamak,
basiret ve ferasetle hareket etmek mecburiyeti vardır.
Biden’in Türkiye’ye gelişini, yaptığı görüşmeleri ve
açıklamaları bu coğrafyada çatışan projelerle bağlantılı olarak değerlendirmek
ve yorumlamak gerekmektedir. İslam coğrafyasında çatışan projeler,
şunlardır:
* “21. Asır ABD Yüzyılı Olacak Projesi” (PNAC) (ABD)
* “Gizli Dünya Devleti Projesi” (Siyonizm)
* “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP;
ABD-İsrail–İngiltere-Küresel Sermaye): PNAC projesinin bir alt projesidir
* “Büyük İsrail Projesi” (BİP; İsrail-Siyonizm, ABD
destekli) Gizli Dünya Devleti Projesinin bir alt projesi
* “2. Sevr Projesi” (AB)
* “Büyük Ortadoğu’nun Hıristiyanlaştırılması” (‘Dinler
Arası Diyalog’) Projesi (Vatikan)
* ‘NATO’nun Evrenselleşmesi Ve İslam Coğrafyasına Yerleşmesi
Projesi’ (ABD-Siyonizm-Küresel Sermaye)
* “Serbest Piyasa” ve “Özelleştirmenin Yaygınlaştırılması
Projesi” (ABD-Siyonizm-Küresel Sermaye-AB)
* Etnik-Mezhepsel Fay Hatları oluşturma Projesi- “Kaos
Projesi” (ABD/AB/Rusya/Çin/Siyonizm): Vekâlet Savaşları
* Sıcak Denizlere İnme- Eski Müttefikleri Kazanma Projesi
(Rusya)
* Düşmanla/Rakiple Güvenlik Alanının Dışında Hesaplaşma Projesi
(ABD/Çin/Rusya): Vekâlet savaşları
* “İslam’ın İslam’la Savaştırılması Projesi”
(Siyonizm-ABD-İngiltere-AB)
* Türkiye-İran-Suud-Irak-Suriye Savaşı Projesi
(Siyonizm-ABD-İngiltere-AB)
* “Yeni Osmanlı Projesi”-Bölgesel Güç Olma Projesi
(Türkiye)
* Türkiye ile birlikte Büyük Ortadoğu’yu Değiştirme
Projesi-Türkiye’nin Patronluğu (Şimdilik rafa kaldırılmıştır.). BOP’un bir alt
projesi idi.
* Şia Savunma Hattı Projesi (İran-Irak-Suriye-Lübnan)
* Şia Eksenini Parçalama, Yayılmasını Engelleme ve Sünni Bir
Eksen Meydana Getirme Projesi (Birinci Eksen: Suudi Arabistan/Katar/
Türkiye/Mısır; İkinci Eksen: Sünni Arap Yönetimleri + İsrail).
* İran-ABD-AB Yakınlaşması Projesi: İran’ı Küresel
sistemi Entegrasyon Projesi (Siyonizm-ABD-İngiltere-AB)
* İran’da Kadife Devrim Şartlarını Hazırlama Projesi
(Siyonizm-ABD-İngiltere)
* Çok Kutuplu Ortadoğu Projesi: Bölge Güçlerinin
(Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan) Birbirlerini Dengelemesi Projesi–Ayrı,
Dengeli Güç Odakları Oluşturma (ABD-İngiltere-Siyonizm)
Bütün bu projelerin çatıştığı İslam coğrafyasında, Tunus,
Libya, Mısır, Suriye, Irak ve Afganistan kuzey hattı ile Pakistan, Yemen,
Somalı, Sudan, Nijerya, Çad güney hattı boyunca kan gövdeyi götürmekte, yığınla
taşeron yapı ve istihbarat örgütlerinin organize edip yürüttüğü, kimin elinin
kimin cebinde olduğunun belli olmadığı, çok kirli, pis bir askeri
savaş/sosyolojik savaş/psikolojik savaş yürütülmektedir.
ABD-İngiltere-AB-Siyonizm- Rusya-Çin-Vatikan-Küresel Sermaye
(Şer İttifakı) destekli olan yukarıdaki projelerin çoğunluğu, birbirleri ile
çatışmış olsalar bile, bu coğrafyanın bölünmesini ve yeniden paylaşılmasını
öngörmektedir. Proje sahiplerinin aralarındaki ihtilaflar, sürenin uzamasına
sebebiyet vermektedir. Biden’in Türkiye manevralarını bu süreçle birlikte değerlendirmek
gerekmektedir.
Türkiye’nin AB üyeliğine kıbrıs şartı
Uzun zamandan beri ABD’nin başını çektiği şer ekseninin
Türkiye ile ilgili üst düzey ziyaretlerinde altı boyutlu çok garip bir ilişki
söz konusudur: Birincisi, Türkiye’nin önünde, Türkiye’yi, bölgeyi
ilgilendiren bir görüşme ya da toplantı vardır. İkincisi, ABD’nin
başını çektiği şer ekseninin üst düzey yetkililerinin gelişinden önce mutlaka
Türkiye’de kanlı veya kitlesel büyük olaylar olmaktadır. Üçüncüsü,
olaylar üzerine, önce bir kısım iç medya ve STK’lar geniş bir kampanya
açmaktadırlar; sonra şer ekseninin Türkiye’deki büyükelçilikleri; daha sonra da
ABD, AB, BM üst düzey yetkilileri, Türkiye’yi kınamakta, eleştirmektedirler. Dördüncüsü,
ABD Başkan Yardımcısı, Genelkurmay Başkanı veya Dışişleri Bakanı gibi üst düzey
yetkililer, Türkiye’yi ziyaret etmekte, açık, gizli yığınla görüşme yapmakta,
kamuoyunu meşgul etmekte ve bir kamuoyu oluşturup gitmektedir. Beşincisi,
bu görüşmelerde bir mutabakat sağlanamadığı takdirde Türkiye’de olaylar tırmanmakta/tırmandırılmaktadır.
Altıncısı, Türkiye’nin eli zayıflatılmış olarak toplantıya girmesi
sağlanıp belli isteklerinden geri adım atması kendisinden istenmektedir.
Türkiye’nin önünde her önemli toplantıdan önce bu
mekanizmanın işlemiş olması, ABD’nin başını çektiği şer ekseni ile Türkiye’de
vuku bulan olaylar arasında çok ciddi bir ilişkinin var olduğunu
göstermektedir. ABD, Türkiye’deki olayları bizzat ya da dolaylı olarak organize
ederek pazarlık konusu yapıp kendi pazarlık gücünü artırmakta; Türkiye’nin
elini zayıflatmak istemektedir.
7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 seçim döneminde, Türkiye’nin
karanlık odalarında yapılan pazarlıkların sonucunda Türkiye, “2002 Fabrika
ayarlarına döndürülmüştür”. Buna karşılık Şer ekseni, PKK’yi satışa çıkarıp
Türkiye’nin önüne atarak Irak-Suriye Hattına müdahale etmemesini ve ABD
projelerine karşı çıkmamasını istememektedir.
Biden’in gelişinden önce Güneydoğuda olaylar tırmanmış şehit
sayısında artış meydana gelmiştir. Sultanahmet meydanında canlı bir bomba,
Alman Turist kafilesinin arasına girerek 10 civarında Alman turistin ölümüne,
bir o kadarının da yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Bu olayla hemen hemen eş
zamanlı “Akademisyenler Bildirisi, yayınlanarak, Türkiye devleti ve hükümeti,
“katil” olarak dünya kamuoyuna ilan edilmiştir.
Dünyanın farklı ülkelerinden farklı üniversitelerinden ve farklı akademik kariyerli insanların böyle tarafgir, kasıtlı tahrife dayalı bir bildiriyi imzalayıp yayınlamakla Biden’in pazarlık gücünü kuvvetlendirmişlerdir. Biden Türkiye’ye geldiğinde öncelikle farklı kişilerle görüşmüş, yaptığı açıklamalarla bir kamuoyu meydana getirmiş; ardından Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmüştür.
Sultanahmet Meydanında Canlı Bomba, Merkel, Biden ve Kıbrıs Denklemi
Sultanahmet meydanında canlı bomba eylemcisinin Alman Turist
kafilesini hedef almış olmasının özel bir nedeni olmalıdır. Eylemci, bombayı
çok daha kalabalık ortamlarda patlatarak, çok daha fazla insanın ölmesini
sağlayabilir ve daha büyük bir psikolojik şok meydana getirebilirdi. Bunu
yapmayıp küçük bir Alman Turist kafilesini seçmesinin özel bir nedeni
olmalıydı.
Bu tür olayların bir psikolojik harekât boyutu, bir de
ilgililere özel bir mesaj boyutu vardır. Olayın bir boyutu Türkiye ile ilgili
iken diğer boyutu da Almanya ile ilgili olmalıdır. Alman Turistleri hedef
almış canlı bomba eyleminden sonra Almanya Başbakanı Merkel’in, “Türkiye’nin AB
üyeliğini Kıbrıs şartına” bağlaması, Sultanahmet operasyonunun bir arka
planının var olduğunu ortaya koymaktadır. Alman turistler üzerinden
Almanya’ya bir mesaj verilmiş, Merkel de, yaptığı konuşma ile bu mesajı
aldığını ve gereğini yapacağını ifade etmektedir:
“(AB)…Görüşmelerin iki taraf açısından ucu açık olduğunu
söyledik. Bu süreçte yeni bir fasıl açtık. Yeni fasılların açılması mümkün.
Ancak burada gidilmesi gereken çok uzun bir yol bulunuyor. Görüşmelerin yeniden
sıklaşmasını olumlu buluyorum. Umarım bizi kaygılandıran bir konu olan Kıbrıs
konusunda ilerleme kaydedebiliriz.” (1)
Görülebileceği gibi Merkel, Türkiye’nin AB’ye girme
şartını, Kıbrıs’tan vazgeçilip Kıbrıs’ın Rumlara bırakılmasına bağlamıştır.
Biden geçtiğimiz yıl Mayıs’ta, John Kerry ise Aralık ayında
Kıbrıs’a gidip görüşmelerde bulunmuşlardır. Biden, Türkiye gelmeden önce
Davos’ta Kıbrıs için ilgili taraflarla görüşmeler yapmıştır. Biden Türkiye
ziyaretinde, medyaya yansıdığı kadarıyla, Türkiye’den Kıbrıs sorununun çözümüne
destek vermesini istemiştir (2,3). Biden’in de Kıbrıs konusunu ele alması,
Türkiye’yi sıkıştırma operasyonunun bir parçası olarak görülmelidir.
Sonuç
Bu coğrafyada vuku bulan olayların dışarıdan bakıldığında
görülmeyen bir arka planı vardır. Ana mesele, gösterilmek isteneni değil
gösterilmek istenmeyeni görebilmek ve ona göre tedbir alabilmek ve hamle
yapabilmektir.
Kaynaklar
1- Milli Gazete, 18.01.2016.
2- Zeyrek D., Hürriyet, 24.01.2016.
3- Yegin M., USAK 22.01.2016;
http://www.usak.org.tr/kose_yazilari_det.php?id=2467&cat=331#.VqXkd_mLTl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder