(Milli Gazete)
Giriş
ABD Başkan yardımcısı Joe Biden, Türkiye’ye gelip açık ve
kapalı bir şekilde değişik kesimden insanlarla görüşmüş, görüşmeler sürecinde,
genel olarak, “Akademisyenler Bildirisi”, “Tutuklu Gazeteciler” ve PKK-PYD
olmak üzere üç ana konu ile ilgili beyanatlar vermiştir. Geçen iki yazıda
“Akademisyenler Bildirisi”, “Tutuklu Gazeteciler” ile ilgili yaptığı
açıklamalar, ele alınmıştır. Burada 3. konu olan PKK-PYD ile ilgili hem
Türkiye’de hem de ABD’ye döndükten sonra yaptığı açıklamalar ele alınıp
değerlendirilecektir.
Irak- Suriye Ekseninde Türkiye ABD Çatışması
Tarafların birbirlerini “Model ortak”, “stratejik ortak”, “dost” olarak kamuoyuna taktım etmiş olmalarına rağmen Türkiye’nin menfaatleri ile ABD’nin menfaatleri, özellikle, İslam Coğrafyasının her yerinde çatışma halindedir. Bu Türkiye’nin kullandığı diplomasi diline yansımakta; ABD ise daha itidalli bir dil kullanmaktadır. Bununla birlikte Irak- Suriye özeline gelindiğinde tarafların kullandığı dil birbirine benzeşmekte hatta örtüşmektedir.
Irak- Suriye hattında Türkiye ile ABD’nin karşı karşıya geldiği konuları, Biden’in gelişi bağlamında aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
* Başika Kampındaki Türk Askerleri
* PKK-PYD İlişkisi
* Bu coğrafyada asıl savaşılması gereken düşman Kim?
* Bu coğrafyada terörist olan olmayan örgütler kimler?
* Bölünmüş Suriye mi Tek Suriye mi?
* Esed’lı geçiş mi? Esed’sız geçiş mi?
* Göçmenler için Güvenli Bölge Meselesi.
Bugün için asıl mesele, bu konularda “Dost” ve “stratejik ortak” olarak kabul edilen ABD ile Türkiye’nin tezlerinin örtüşmemesidir:
Davutoğlu: “Türkiye olarak ulusal güvenlik kaygılarımızı
sayın Biden’e açık şekilde ifade ettim. Irak ve Suriye boyunca sınırlarımızın
ötesinde maalesef bir devlet otoritesi yok. Türkiye Suriye’de aynı anda 3 risk
unsurunu birlikte bir tehdit olarak görmektedir. Birincisi rejimdir. Barbarca
zulümleriyle mülteci akınlarına sebebiyet vermiştir. İkincisi DAEŞ’tir, ki
onlar da barbarca terör eylemleriyle insanlık suçu işlemiştir. Üçüncüsü de
YPG’’dir. Çünkü YPG de aynı şekilde bulunduğu, kontrol ettiği bölgelerde Arap
ve Türkmenleri ve kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri tam bir etnik temizlik
mantığıyla temizlemeye kalkmış ve Türkiye içinde teröre destek olacak
faaliyetler içinde bulunmuştur. Dolayısıyla bu üç unsuru da biz tehdit olarak
görüyoruz, gerektiğinde bu üç unsura karşı ulusal güvenliğimizin gerektirdiği
her türlü adımı atma konusunda kararlı bir tutum sergiliyoruz.”
Buna karşılık ABD’nin tehdit sıralamasında birinci derece
tehdit İŞİD, ikinci derece tehdit, PYD dışındaki silahlı mücadele yapan güçler,
üçüncü sırada Esed yönetimi gelmektedir. Taban tabana zıt bir tehdit algısı söz
konusudur. Nitekim Biden’in Türkiye’de görüştüğü kişilerden Orhan Miroğlu,
Biden’in; ‘Amerika’nın yararı nerede biliyorum ama bu sizin (Türkiye’nin)
yararınıza mıdır, işte onu bilmiyorum..’ tarzında bir ifade kullandığını
belirtmiş olması (1), ABD ve Türkiye Menfaatlerinin örtüşmediği anlamına
gelmektedir. Türkiye, yol boyu bunu unutmamalıdır.
Başika Kampındaki Çatışma
Uzun zamandan beri Türkiye, Irak hükümeti ile anlaşmalı
olarak İŞİD’e karşı Irak’ın Başika bölgesinde özel bir birlik bulundurmaktaydı.
2015’in sonlarına doğru Türkiye bu kamptaki hem askeri birliğinin sayısını hem
de teçhizatını artırarak İŞİD’e karşı, Musul’da daha karalı bir mücadele vermek
istemiştir. Fakat beklenmedik bir tarzda hem ABD hem de Irak yönetimi, Irak’ın
toprak bütünlüğünü bahane ederek Türkiye’nin Başika’daki askeri varlığına
toptan karşı çıkmış, bizzat Obama Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefonla görüşerek
bölgeyi boşaltmasın istemiştir. Biden’in Türkiye’ye gelişinde üzerinde
konuştuğu konulardan birisi de Başika kampındaki askerler meselesidir:
“Biden: “Irak konusundaki katkılarınızı konuşuyoruz. Biz
Ankara ile Bağdat ile çalışmalara devam edeceğiz. İlgili taraflarla birlikte
Musul’u geri almak için çalışacağız. Musul herhangi bir ülkenin emrinde
olmayacak, Musul’u işgalden kurtarmamız gerekecek. Sadece yetkilendirilmedim
aynı zamanda görev kabul ediyorum bunu..’’ (2,3)
Irak Başbakanı Haydar Abadi’nin Biden’in Türkiye’ye gelişinden önce Davos’ta CNBC’ye verdiği mülakatta Türkiye’yle ilgili “Türkiye’nin Osmanlı imparatorluğu şeyine dönmek istediğini düşünüyorum. Bölgede buna yer olduğunu düşünmüyorum” tarzında bir açıklama yapmış olması (4) ile bu durum, Türkiye’nin menfaatine uymadığı gibi daha önce ABD-Türkiye-Irak’la yapılmış anlaşmalara da uygun değildir.
ABD bir kez daha “Model Ortak”, “Stratejik Ortak”, “dost”
dediği Türkiye’ye ihanet etmiş, ikiyüzlü, dost görünen düşman olduğunu ortaya
koymuştur.
ABD ve Türkiye’nin PKK-PYD-YPG’ye Bakışı
Türkiye ile ABD arasındaki en ciddi ihtilaf konularından
biri, Suriye’de faaliyet gösteren, Kürtçü, kavmiyetçi, Esed ile işbirliği
içerisinde olan PYD örgütüne bakış açısıdır. Türkiye, PYD’yi PKK’nin Suriye
kolu olarak görüp “terörist” kabul etmektedir. PYD’nin ya da onunla ilişkili
örgütlerin Suriye’nin Kuzeyinde herhangi bir otorite kurmalarını, Kürt halkını
temsil etmelerini kabul etmemektedir.
ABD-İŞİD-Esed İşbirliği sonucu PYD, Kobani, Tel Elyap, Afrin
bölgelerini kontrolü altına alarak, Kürt olmayan halkların göçünü sağlayarak
“Kantonal yönetimler”, meydana getirmiştir. Şimdi bu Kantonal yönetimleri,
Cerablus bölgesini işgal ederek birleştirip Suriye’nin Kuzeyinde Kürtçü,
Seküler büyük bir Kürt Kanton bölgesi kurmak ve Akdeniz’e ulaşan bir koridor
oluşturmak istemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyişi ile “Türkiye, bunu
savaş nedeni” saymakta, “PYD’nin Fırat’ın Batısına geçmesine müsaade
etmeyeceğini” açık bir şekilde belirtmektedir. Türkiye, Suriye’nin Kuzeyinde
“2. bir Kandil istememektedir”.
Nitekim Başbakan Davutoğlu, bu noktada, Türkiye’nin
kararlılığını ısrarla gündeme getirmekte ve konu üzerine özel vurgu
yapmaktadır:
“ABD’nin, dost ve stratejik bir müttefik olarak bu kaygıları
doğru anlaması bizim için önemlidir. PKK, bizim için DAEŞ gibi bir terör
örgütüdür. YPG, PKK ile doğrudan özdeşleştiği için, dolayısıyla Suriye’den
Türkiye’ye gittikçe artan bir tehdit haline dönüşmektedir. Türkiye içinde de
teröre karşı verdiğimiz mücadele son silahlı unsur silahını bırakana veya
Türkiye’yi terk edene kadar da sürecektir... Biz terör örgütleri arasında fark
görmedik” (5)
ABD’nin yaklaşımı ise, Türkiye’nin bu yaklaşımının tam tersidir:
“ Sizinle Sayın Başbakan, DEAŞ, PKK ve Nusra konusunda
hemfikiriz. Basitçe bunlar terörist gruplardır. Türkiye’ye zarar veren kişi ve
örgütlerin karşısındayız.” “Terör örgütlerini ortadan kaldırmak için işbirliği
yapmaya devam edeceğiz. Ortak misyon DEAŞ’ı ortadan kaldırmaktır, bunda
kesiniz.” (5)
Türkiye, Güneyinde Suriye’de PYD’nin Kantonal bölgeler
kurmasına karşı çıkarken; ABD, İŞİD’in Türkiye’nin Güneyinde Devlet kurmasına
karşı çıkmaktadır:
“DEAŞ’ın sınırdaki saldırılarını engelleme konusunda mücadelemize
şimdi ve örgütü yendikten sonra da devam edeceğiz. Güney sınırınızda devlet
kurmasına engel olacağız.” (5)
ABD, Türkiye ne kadar güzel hemfikirler (!). Türkiye PYD’yi,
PKK’nin Suriye kolu olarak görürken; ABD, PYD’yi İŞİD’e karşı savaşan bir “karasal
güç” ve “stratejik ortak” olarak görmektedir.Nitekim Biden, yaptığı
açıklamalarla ”PYD’yi PKK’nın uzantısı olarak görmüyoruz” demiştir. (2,3) Diğer
taraftan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Washington’da 8.02.2016
tarihinde düzenlediği basın toplantısında, “Türkiye’nin, YPG ile ilgili
endişelerini anlıyoruz. Ancak YPG, İŞİD ile mücadelede en başarılı güçlerden
biri. Biz onları terörist örgüt olarak görmüyoruz ve kendilerini desteklemeyi
sürdüreceğiz” açıklamasını yaparak Biden’in görüşlerini tekrarlayarak ABD’nin
bu noktada ki kararlılığını ortaya koymuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’nin PYD ile ilişkisine
değinerek, “Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobanı’deki teröristler mi?”
sorusuna Kirby, “Cumhurbaşkanı Erdoğan açık açık söyledi. Ya biz ya onlar dedi…
“Burada yapılacak seçim, koalisyon üyesi olarak bizlerin IŞİD’e karşı çabamızı
artırmak ve örgütü Irak ve Suriye’de zayıflatıp, bütünüyle ortadan kaldırmak…”
YPD ile ilgili dillendirdikleri kaygılar yeni değil, yeni olan bir şey yok. Bu
konuda Türkiye ile konuşmayı ve görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz”
tarzında bir cevap vermekle, PYD konusundaki kararlı tutumlarını devam
ettirdiklerini ortaya koymuştur.
Özet olarak Türkiye, PYD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak
terörist bir örgüt olarak görürken; ABD, PYD’yi, “İŞİD’e karşı savaşan bir kara
gücü olarak görmekte ve “stratejik ortak” olarak kabul etmekte ve her türlü
askeri desteği vermektedir.
Sonuç: ABD İkiyüzlüdür, Dost Görüne Düşmandır
Cerablusa girmeye çalışan ABD, Rusya destekli PYD güçlerine
Türkiye, uzun menzilli toplarla müdahale etmektedir. 17.2.2016, Ankara’nın
göbeğinde art arda patlatılan 28 kişinin ölümüne, 60 civarında insanın
yaralanmasına sebebiyet veren bombalar, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John
Kirby’nin yukarıda sözüne ettiği Türkiye ile konuşmanın bir şekli olarak
değerlendirilmelidir. ABD’ye cevap da, buna uygun olarak verilmelidir. Türkiye,
ABD ile anladığı dilden konuşmaya başlamalıdır. İlk yapılabilecek olan,
Türkiye’deki ABD ve NATO üslerini kapatmak olmalıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müttefikimiz, dostumuz, ortağımız
dediğimiz devletlerin de aralarında bulunduğu kimi ülkeler, ısrarla terör
örgütünün gerçek yüzünü görmüyor, görmek istemiyor. Bizimle başa baş oturup
konuştuğumuzda, ismini vermeyeceğim, bölücü terörü, bu bir terör örgütüdür
diyor. Madem böyledir, o zaman çık, açıkça tavrını koy. Yok.”(6)
O nedenle diyoruz ki ABD, ikiyüzlüdür, dost değil düşmandır.
Öyleyse ey siyasetçiler, ABD’ye “Model Ortak”, Stratejik
Ortak”, “Dost” demeyin, dilinizi düzeltin.
Kaynaklar
1- Miroğlu, O., Amerika Ve Kürtler, Star, 26.01.2016.
2- Hacaloğlu,H., Türkiye- ABD Hangi Konularda Mutabık Kaldı?
Amerika’nın sesi, 23.01.2016
3- Davutoğlu ile Biden görüştü; al jazeera 24.01.2016;
http://www.aljazeera.com.tr/haber/davutoglu-ile-biden-gorustu
4- Zaman, A., Biden ve Başika bilmecesi, DİKEN.COM.TR
26.01.2016;
http://www.diken.com.tr/biden-ve-basika-bilmecesi/
5- Davutoğlu ile Biden görüştü ,al jazeera 24.01.2016;
http://www.aljazeera.com.tr/haber/davutoglu-ile-biden-gorustu
6- Karataş, O., Hani Dünyaya Ayar Veriyorduk?, Ortadoğu
26.01.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder