23 Ekim 2015 Cuma

Taksim Kadife Darbe Sürecinin Tekrar Seçim Aşaması: TÜRKİYE’Yİ SURİYELEŞTİRMEK-2

 (Milli Gazete)

Giriş

Geçen yazıda Türkiye’nin 10 ciddi olayla birlikte Taksim Kadife Darbe sürecinin 12. Aşamasına sokulduğunu ifade ederek şu soruların cevaplarının aranması gerektiğini belirtmiştik:

• Yaklaşık üç yıllık çözüm süreci içerisinde alt yapı çalışmalarını yaygınlaştıran ve derinleştiren PKK, kendi alt yapı çalışmalarını daha da yaygınlaştırma imkânına sahipken, HDP, 80 milletvekili ile Meclis’e girmişken ve kimse kendilerine dokunmaz iken, yaptıkları tüm faaliyetlere çözüm süreci aşkına göz yumulurken, beklemeyip 7 Haziran seçimlerinden sonra niçin terör eylemlerine başvurmuş, silahlı mücadeleyi başlatmıştır

• PKK’nın terör eylemlerine başlaması ile Kadife Darbeci ekibin stratejisi arasında bir ilişki var mıdır

• Türkiye’deki gelişmelerin bölgedeki, özellikle, Suriye’deki son gelişmelerle bir ilgisi var mıdır

• Kaç PKK vardır Şu an eylemleri yürüten PKK hangi PKK’dır

• PKK’ya yeni bir isim ve şekil verilerek meşrulaştırılmak mı istenmektedir Yoksa PKK, taşeron bir örgüt olarak ömrünü tamamlamış olup tasfiye mi edilmek ya da El Kaide konumuna mı getirilmek istenmektedir

Geçen yazının sonuç bölümünde niçin Sorusu sorulduktan sonra, “7 Haziran seçimlerinin hemen arkasında bu denli yoğun bir değişim yaşanması, 1 Kasım seçimlerine doğru çok daha farklı ve kanlı olayların planlandığı ve yürürlüğe sokulmak istendiği anlamına gelmektedir… Uzun zamandır intihar saldırısı gerçekleştirmeyen örgüt, yeniden intihar saldırıları düzenlemeye başlamıştır… Dikkat edilmesi gereken nokta, dikkatler hep Güneydoğu bölgesine yoğunlaşmışken Batı bölgelerinde şok yapacak olay/olayların başlatılma ihtimalinin var olmasıdır. Üniversitelerin yangın yerine çevrilmesi hedeflenmiş olabilir. Kadife Darbelerde “dolaylı harp stratejisi” uygulandığı göz ardı edilmemelidir.” Şeklinde yapılan bir değerlendirmeyle Türkiye’yi yönetenlerin ve Parlamento dışında siyaset yapanların dikkatini bir tehlikeye çekmek istemiştik.

Bu yazıdan sonra, 10.10. 2015’de, HDP’nin Ankara’da düzenlediği “Barış mitinginde” iki canlı bombanın girişimi ile şimdilik 99 kişinin öldüğü 400 civarında insanın yaralandığı, kanlı, vahşi ve kahpe bir eylem gerçekleştirilmiştir.

Burada, bu olay ele alınıp değerlendirilecektir.

Suruç Provokasyonunda Taktik Amaçlar

Kürt olmayan 34 sosyalist gencin Kobani’ye gitmek üzere Suruç’a gitmesi ve orada basın toplantısı yaparlarken bomba patlatılarak öldürülmeleri, Taksim Kadife darbe sürecini yepyeni bir aşamaya (11. aşama) sokmuştur. Kadife darbeciler tarafından gerçekleştirilen 20.07.2015 Suruç provokasyonu, Türkiye’yi topyekûn yeni eylemler zincirine sokmanın başlangıç adımı idi. Ankara provokasyonunu ele almadan önce Suruç provokasyonunda Kadife Darbeci ekibin hedeflemiş olduğu taktik amaçları hatırlamamızda fayda vardır:

• Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tekrar Seçim” İsteği ile AKP’den kopan seçmenin pişmanlık duyarak tekrar AKP’ye rey vermesinin engellenmesi,

• Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyinde Akdeniz’e ulaşacak bir koridoru, PYD’nin kontrol etmesine müsaade etmeyeceğini açıklamasından dolayı, Türkiye’nin Suriye ve bölge ile ilgilenmesini engelleyip içe kapanması.

• ABD’nin İncirlik Üssünü Operasyonlarda Kullanmak Üzere İstemesine Türkiye’nin izin vermesinin sağlanması,

• Türkiye’nin, Suriye’den gelen Göç Dalgasının Engellenmesi için Suriye’nin Kuzeyinde Bir Tampon Bölgenin Oluşturulmasını İstemesinin engellenmesi,

• Bölgenin Büyük Ortadoğu, Büyük İsrail ve 2. Sevr Projeleri kapsamında Hukuki bir statüye kavuşturulması.

• PKK ve HDP yöneticilerinin “Özerklik istekleri” ve “bölgede çıkan petrolden pay istemelerine”, seçim sonrasında meşruiyet kazandırma anlamında bir psikolojik zemin hazırlamak ve seçim sonrasında Güneydoğu’da özerklik ilan edilmesini sağlamak.

Suruç provokasyonu ile birlikte genel olarak Kürt olmayan 34 gencin değişik illerdeki cenazelerinde, sendikalar, odalar başta olmak üzere değişik örgütler, çok farklı eylemler düzenleyerek Türkiye’yi yüksek bir gerilim ortamına sokarak, var olan fay hatlarını daha da yüksek enerji ile doldurarak bir kaos ortamına sürüklemek hedeflemekteydiler. Suruç provokasyonu ile Kadife Darbeci şer ittifakı (ABD-İsrail-İngiltere-AB), birbirleri ile tezat teşkil eden, karmaşık birçok eylemi gerçekleştirmeyi planlamışlardı.

Haziran seçimleri sonrasında AKP’ye rey vermeyen seçmenlerin, “büyük bir pişmanlık içerisinde olduğu”, “hata yaptıklarının farkına vardıkları”, “hatalarını düzeltmek istedikleri” şeklinde yoğun bir psikolojik kampanya medyanın belli bir kesiminde yer almış; bir erken seçim olduğu takdirde, AKP’nin reylerinin en az %3-4 puan daha artacağı noktasında bir kamuoyu oluşturulmuştur. Bu kampanya içerisinde “tekrar seçim” olduğunda, dini hassasiyeti yüksek olan Kürt seçmenin, HDP’den vazgeçip AKP’ye dönmesi için uygun bir psikolojik ortam meydana geldiği kanaati oluşmuş ya da oluşturulmuştur. Bu nedenle Kadife Darbeci Kadro, Kürt seçmenini, AKP’ye karşı daha da tepkili hale getirip HDP’de saflarını sıklaştırmak ve Kadife Darbe sürecini daha da olgunlaştırmak amacıyla 11 Mayıs 2013 Reyhanlı, Kobanı, 5 Haziran 2015 Diyarbakır Provokasyonuna benzer bir provokasyonu Suruç’ta devreye sokmuştur.

Suruç provokasyonu ile birlikte eş zamanlı olarak her yerde AKP, IŞİD ittifakının var olduğuna ve “AKP’nin IŞİD aracılığıyla Kürt Halkını ve ‘Türk Solunu’ susturmak istediğine” ilişkin bir kamuoyu oluşturmak üzere yoğun algı operasyonu yapılmıştır. Bu psikolojik harekât, bir erken/tekrar seçimde Kürt seçmenin tekrar AKP’ye geri dönmesini engellemek, AKP’de var olan Kürt olsun veya olmasın bazı seçmenlerin diğer partilere kaymasını sağlamak amaçlı idi.

Diğer taraftan Suruç Provokasyonu ile Türkiye’ye, Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail projelerini engellemeye kalkmaması mesajı verilmek istenmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Suruç Provokasyonu’nun amacının, sadece bir siyasi iktidarın iktidardan düşürülmesi değil; aynı zamanda Türkiye’yi bölünmeye götürecek, bir sürecin de önemli bir aşaması olduğudur.

Türkiye, 24 Temmuz 2015’de PKK-İŞİD eksenli güvenlik operasyonlarını, Türkiye-Irak-Suriye hattında yoğun bir şekilde başlatarak, Suruç Provokasyonu ile Türkiye’nin dört bir tarafında yapılması öngörülen cenaze eylemlerini engellemiş; harekât sürecinde bölge halkına zarar vermemiş, böylelikle Kadife Darbecilerin Suruç Provokasyonu ile ilgili bütün planlarını altüst etmiştir.

Ankara Provokasyonu

Türkiye, PKK-İŞİD-DHKPC operasyonlarını anında başlatarak ve kararlı bir şekilde yürüterek Kadife Darbeci Kadronun Suruç Provokasyonunda öngördükleri taktik hedeflere ulaşmalarını engellemiştir. Türkiye’nin, Güneydoğusunda PKK tarafından ilan edilen özerk bölgeleri, kaosa sebebiyet vermeyecek tarzda ortadan kaldırması, 1 Kasım seçimleri sonrasında ilan edilmesi düşünülen “Kürdistan özerk bölgesi” ilanı planını suya düşürmüştür. İç savaş çığırtkanlıklarına verdiği bu sert cevap, Suruç Provokasyonunda öngörülen taktik hedeflerin birçoğunun engellenmesini sağlamıştır. Ankara Provokasyonu, Suruç Provokasyonu ile hedeflenmiş olan fakat elde edilemeyen mevzilerin elde edilmesi amaçlı ileri bir operasyonudur. Kadife darbeci Kadronun hem siyasi iktidarı düşürmek hem de iç savaş çıkartarak Türkiye’yi Suriyeleştirme amaçlı bir girişimidir.

Ankara’nın göbeğinde iki canlı bombanın bir katliama sebebiyet vermesi, Türkiye’yi karıştırmış, Suruç Provokasyonunda öngörülen fakat gerçekleştirilemeyenler, Türkiye’nin her tarafında sol sendikalar, odalar ve bazı STK’lar aracığıyla gösteri ve sokak eylemleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Süreç devam etmektedir. Çözülmeye yüz tutmuş Sol-HDP ittifakı, Kadife Darbeci Kadronun Ankara Provokasyonu ile birliktelik sağlamlaştırılmıştır. Bu ittifakla eylemler üniversitelere sıçratılmıştır.

Ankara Provokasyonunda tıpkı Suruç Provokasyonunda da olduğu gibi dikkatler hep piyonlara çekilerek organizasyonun beyni gizlenmektedir. Olay, bu coğrafyada piyon olarak kullanılan örgütlerden olan İŞİD ile irtibatlandırılmakta ve AKP- İŞİD ilişkisinin var olduğu iddia edilmektedir. Çünkü Kürt Halkının tüm renklerinin İŞİD’e özel bir düşmanlığı vardır. Dolayısıyla bu psikolojik harekâtın ana hedeflerinden birisi, AKP, İŞİD ilişkisi kurularak bir taraftan AKP’ye rey verecek olan pişman olmuş Kürt seçmenin geri dönüşünü engellemek; diğer taraftan 7 Haziran seçimlerinde AKP’ye rey vermiş olan Kürt seçmenleri AKP’den koparmaktır. Bu, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde gerçekleştirilmek istenmektedir.

Sonuç: Türkiye’de Sosyolojik Bir Savaş: Türkiye’yi Zihnen Bölmek

Bütün bu operasyonların beyni, Kadife Darbeci Şer İttifak (ABD-İsrail-İngiltere-AB) olmakla beraber olayın sonuçlarından yararlanmak isteyen hatta katkıda bulunmak isteyen/bulunan Rusya- İran- Çin- Suriye İttifakı olabilir. Hem birinci hem de ikinci ittifaka Türkiye içinden destek veren/verecek olan güç odakları mevcuttur. Türkiye’nin 1980 öncesine götürülmek istendiği görülmelidir. O nedenle hem Türkiye’yi yönetenler hem de Parlamento dışında siyaset yapan Gönüllü kuruluşlar/Cemaatler/Hareketler, bu ittifakların Türkiye’ye karşı birlikte hareket etmesine mani olucu politikalar geliştirmelidir. Unutulmasın ki siyaset çare bulma ilmidir ve herkese savaş açmak, iyi bir siyaset değildir.

Güneydoğu Anadolu bölgesinde reylerin kahir ekseriyetinin, mümkünse tamamının HDP’ye gitmesi, Kadife Darbeci ekip tarafından arzulanmakta ve planlanmaktadır. Böyle bir durum meydana geldiğinde Türkiye, zihnen bölünmüş olacaktır. Ankara Provokasyonunun ana hedeflerinden birisi de budur. Bu, görülmelidir.

Güneydoğu Anadolu bölgesinde Kürt seçmenden HDP, AKP ve Saadet Partisi rey alabilmektedir. Saadet Partisi, Güneydoğu Anadolu’daki Kürt seçmenden rey alabilecek önemli partilerden biridir. AKP’ye kırgın dini hassasiyeti yüksek Kürt seçmenin, Saadet Partisi’ne rey vermesinin sağlanması gerekmektedir. Bunu başarmak, Milli Görüş kadrolarının tarihi sorumluluğudur. Bununla beraber AKP kadroları da, Güneydoğu’da AKP’ye rey vermeyecek seçmeni, Saadet Partisi’ne yönlendirmelidir. Bu da, AKP kadrolarının tarihi sorumluluğudur. Unutmamak gerekir ki Türkiye, bir sosyolojik savaşla karşı karşıya olup şimdilik zihnen bölünmesi istenmektedir.

O nedenle Milli Görüş kadroları, RP’nin 1993 yılındaki kongresinde Erbakan Hocanın yaptığı konuşmayı ve Kürt meselesi ile ilgili daha başka konuşmalarını kitaplaştırıp Güneydoğu Anadolu’da dağıtmak, kafası karma karışık edilmiş Kürt seçmenin kalbini ve gönlünü fethetmek zorundadır.

Henüz Vakit Varken!

Yarın çok geç olabilir!

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...