9 Ekim 2015 Cuma

ÇÖZÜM SÜRECİ BUZDOLABINDA-6: Milli Görüş Hareketi Lideri Erbakan a Göre Kürt Sorununun Çözümü

 (Milli Gazete)

Giriş

Milli Görüş Hareketi Lideri Rahmetli Erbakan Hoca nın  Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak  gerekmektedir. Geçen yazıda Erbakan Hoca nın soruna ilişkin teşhisini ele  almıştık. Burada, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa ilişkin Türkiye ye önerdiği çözüm ele alınıp değerlendirilecektir.

Erbakan: Federasyon veya Ayrı Devlet Kurmak Çözüm Değil Çözümsüzlüktür, Kaostur

Rahmetli Erbakan Hoca, kavmi kimliklerin asimile  edilmesine karşı çıkarken meseleyi, sadece bir terör ya da Kürt sorunu olarak  görmemiştir. Erbakan a göre mesele, 1- Terör, 2- Kürt Meselesi, 3- Güneydoğu  Meselesi olmak üzere 3 boyutludur. Her bir boyuttaki olumlu ya da  olumsuzluklar, diğerlerini etkilemektedir. Bu nedenle her üç mesele birlikte  ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır (1). Meseleyi bu düzlemde ele alan Erbakan  Hoca, Kürt sorununun çözümü için birliği savunmakta, parçalanmaya neden  olabilecek ayrı bir devlet ve fedaratif yapıya karşı çıkmaktadır. Böyle bir  bölünme, ayrışma, sorunu kangren haline getirir, büyük bir iç göçe neden olur,  İslam birliğinin Türkiye öncülüğünde kurulmasını engeller ve sadece dış  güçlerin işine yarar:

Şüphesiz ki çözüm, yeni milli devletler kurmak, yeni  parçalar ihdas etmek değil, parçaları birleştirmek, yeni ve ırkçılığa  dayanmayan, büyük bir bütüne doğru yol almaktır. Bir bütün içinde hep beraber  saadet bulmaktır.  Nitekim çok açıktır ki Kürt meselesinin çözümünde ne  federasyon ve ne de ayrı devlet asla kimseye fayda getirmez, saadet  getirmez ve bir çözüm sağlamaz. Çünkü;

1.Güneydoğudan daha çok Kürt kardeşimiz Türkiye nin diğerbölgelerinde yaşamaktadır. Böyle bir ayırım göçe zorlar. Kimseye saadet getirmez.

2.Batılılar ve bütün ülkeler aralarındaki sınırları kaldırıp tek bir devlet ve topluluk olmak için adım atarken, dış güçler bizi sömürmek ve ezmek için bölmek istiyorlar. Onların bu emellerine alet olmak sadece felaket getirir.

3.Güneydoğudaki Kürt kardeşlerimizin Adana ya, Mersin e, İzmir e, İstanbul a pasaport ve vize ile gitmeleri gerekirse bundan kimin eline geçer.

4.Ateist ve komünist rejimlerin zulmü altında aç, işsiz, Bangladeş ten daha geri bir topluluğa dönüşmek kime ne saadet getirir.

5.Bugün yeryüzündeki bütün insanlığın saadeti Kuvveti değil, hakkı üstün tutan zihniyetin kuvvetlenmesi ve korunması ile mümkündür. Bu maksatla İslam birliğinin kurulması görevi, Türkiye nin öncülüğünü gerektirmektedir. Bu görevi yapacak bir Türkiye nin ise küçülmüş, bölünmüş değil, bütün, sağlam ve güçlü bir Türkiye olması gerekmektedir.

Dış güçlerin oyunlarına aldanıp, onların planlarına  hizmet ederek, Türkiye mizi bölmeye ve parçalamaya çalışmak, sadece Türkiye de  60 milyon (1993 yılında Türkiye nüfusu) insana değil, yeryüzünde ki bütün  Müslümanlara ve insanlığa en büyük kötülüğü yapmak demektir. (1)  Herhangi bir ayrışma, çok büyük bir iç göçe sebebiyet  verecek ve göç edenler, etkisi yıllarca sürecek büyük bir travma  yaşayacaklardır. Ayrıca, çok büyük bir kin ve nefret dalgası toplumun her  kesimini etkisi altına alacak, düşünce dumura uğrayacak, istenmeyen sonuçlar  ortaya çıkabilecektir. Osmanlı devletinde buna benzer çok olay yaşanmıştır.  Bugün Irak ve Suriye hattında çok daha vahşi, kanlı ve acı bir durum  yaşanmaktadır. Gözümüzün önünde sürüp giden olaylardan herkes ders almalıdır.  Bu nedenle emperyalistlerin/zalimlerin oyununa  gelinmemelidir.

En az bunun kadar önemli bir olgu da, Kürtlerle Türkler  arasında, tahmin edilen, 3 milyon civarında bir evliliğin var olmasıdır. Bu  evliliklerden oluşmuş bir ailenin ortalama 4 kişiden müteşekkil olduğunu  düşünürsek yaklaşık 12 milyon insan, iki farklı alt kimliğin ara kesitinde  bulunmaktadır. Herhangi bir ayrışmanın, bu aileler üzerinde yapacağı maddi ve  manevi tahribatın boyutu çok yüksek olacaktır. Her iki toplum kesimi büyük bir  travma yaşayacaktır.

Çözüm düşünülürken bu iki ana etken göz önüne alınmalı,  sloganların meydana getirdiği duygusallıkla hareket edilmemelidir.  Erbakan ın dikkat çektiği çok önemli diğer bir nokta da;  AB, ABD, Rusya, Çin, Vatikan ve Siyonizm kendi coğrafyalarında birliği,  bütünlüğü savunurken; İslam coğrafyasında ve hele Türkiye de ayrılığı,  bölünmeyi savunmaları ve körüklemeleridir. Hoca, bu aradaki tezada dikkat  çekmektedir. Dünya İslam birliği, ancak Türkiye nin öncülüğünde ve önderliğinde  kurulabilir. Dış güçler, Türkiye nin öncülüğünde İslam birliğinin kurulmasını  engelleyebilmek için Türkiye ye, etnisite ve mezhepler üzerinden tuzak  kurmaktadırlar. Kürt sorunu ile ilgili çözüm arayışında, bu konuya dikkat  edilmelidir.

Erbakan a Göre Türkiye nin Kimlik İnşasında Altı Ortak Payda

Erbakan Hoca, kavmi kimlikleri, 49 Hucurat 13. ayetinde,  farklı renk ve dilleri de 30 Rum 22. ayetinde ifade edildiği şekilde, Allah ın  ayetleri olarak görmektedir.  Bu nedenle  de kavimlerin birbirlerine karşı soy, renk ve dilden dolayı herhangi bir  üstünlüğe sahip olabileceklerini kabul etmemektedir. Ayrıca soy, renk, dil  asimilasyonunu, ırkçılık olarak kabul edip karşı çıkmaktadır:  Erbakan: Irkçılığın her türlüsüne karşıyız. Çünkü bu  milletin inancı, tarihi ve medeniyet değerleri içerisinde ırkçılık, herhangi  bir grubun ve /veya ırkın diğerine karşı tekebbürü asla yer bulmamıştır. (2)  Erbakan, Irkçılığa karşı çıkarken, Türkiye nin etnik  yapısı ve inanç fotoğrafını göz önüne alarak Millet olarak benimsenecek bir üst  kimlik için, altı ortak paydanın (İslam, ortak tarih, ortak coğrafya, ortak  kültür medeniyet, kader birliği ve akrabalık ilişkisi) göz önüne alınması  gerektiğini ifade etmektedir (2).

Erbakan, Müslüman halklar için en önemli birleştirici,  bütünleştirici ortak paydanın İslam olduğunu, her vesile ile dile getirmiştir  (3,4). Erbakan a göre, 1071 den beri Anadolu nun İslamlaşmasını Kürtler de  istemekte ve desteklemektedir. Nitekim bu amaçla Alpaslan Gaziye 10 bin kişilik  bir kuvvetle yardım etmişlerdir. Birinci Cihan savaşı yıllarında Kürt aşiret  liderleri, Halifenin yanında yer alarak İngilizlere karşı çıkmışlardır (1).  Asırlarca şerefli tarihimiz boyunca hep bir ve beraber olduk, bütün  savaşlarımızı el birliği ile tek kalp, tek bir vücut olarak hep beraber  yaptık. (1) diyen Erbakan, yaşanan tarihi gerçekleri göz önüne alarak 1994  yılında Bingöl de ki konuşmasında, Türkiye nin kimlik krizini tedavi edecek  ilacın, siyası hayatına mal olacağını bile bile İslam olduğunu seslendirmiştir  (5).

Erbakan ın Sorunun Çözümü İçin Ortaya Koyduğu Yol Haritası

Bölünmeye götürecek her türlü çözüme karşı çıkan Erbakan, 1993 yılında, Refah Partisinin 4. Olağan Kongresinde, açış konuşmasında, Kürt sorunun çözümü için bir yol haritası ortaya koymuştur:

1.Teklif edilecek herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve  sosyal gerçeklerine uygun olmalıdır. Tarihen biliyoruz ki Kürtlerin de bir  parçası olduğu bölgemiz büyük devletler ve imparatorluklar tarafından idare  edilmiştir. Şüphesiz ki Kürtler de bu bölgenin, İslam coğrafyası ve İslam  dünyasının şerefli bir kavmidir. Elitlerinden bir bölümü, Avrupa, Amerika veya  başka bir güce eğilim gösterseler bile, Kürt halkının kalbi İslam dünyasında  atar. Bundan hareketle bölgesel her çözüm, İslam faktörünü göz önüne almadan  tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz. Biz Kardeşler arasında tesis edilecek  hukuki eşitlik ve işbirliğinin Kürt meselesinde tatminkâr bir çözüm  getireceğini ve bunun bölgenin iktisadi, beşeri ve sosyal entegrasyonu yolunda  önemli bir adım teşkil edeceğini düşünüyoruz.

2.Elbette Kürt kardeşlerimizin tabii hakları var. Kendi dilleriyle konuşmaları, medyayı kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii haklarıdır ve zaten tarih boyunca bu haklarını kullanmışlardır. Ancak, son 70 yılda izlenen milliyetçi, materyalist ve ırkçı politikalar problem yaratmış ve problemi ağırlaştırmıştır.

3- Öyleyse yapılacak iş; Ülkemizin 60 milyon insanını birbirinin, şerefli kardeşi sayan ve herkese insan hakkı, inandığı gibi yaşama hakkı, hatta inancına uygun hukuk sistemi seçme hakkı veren Adil Düzen i medeni insanlar olarak, kan dökmeden, barış yoluyla, elbirliği ile kurmak meselenin çözümünün ana unsurudur.

4-  Adil Düzen kurulduğunda bütün ülke fertlerinin, insan hakları ve saadetleri teminat altına alınmış olacak, Ezen ve ezilen düzeni ortadan kalkacak ülkedeki herkesin bu meyanda Müslümanların dini inançları ve inancına uygun yaşama hakları teessüs edecek. Böylece Müslümanların arasında ki şerefli kardeşlik ve içten gelen muhabbet bağı yeniden teessüs edecektir.

5- Ülkenin birliği kesinlikle teminat altına alındıktan sonra, ülke evlatları arasında ırk ayırımı yapılmadan muhabbet ve kardeşlik bağları teşkil edildikten sonra ve ülkede Adil Düzen kurulduktan sonra, herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması en tabii hakkıdır. Bu, ülkeye sadece kültür zenginliği getirir. (1)

Sonuç: Çok Hukuklu Adil Bir Düzen

Erbakan Hoca, çok kavimli, çok dinli, çok dilli ve çok hukuklu bir toplumsal yapıyı öngörmekte; çok kültürlülüğü zenginlik olarak kabul etmektedir. Medine sözleşmesinde(6) öngörülen kimlik inşası yaklaşımını, bir çözüm yolu olarak tam da zamanında Türkiye ye önermiştir. O gün (1993) bu teklifler kabul edilseydi, ülke bu kadar kan kaybetmeyecek, bedel ödemeyecek ve bu günleri (2015) hiç yaşamayacaktı. Ülke, sadece bölgesel güç değil küresel güç olmuş olabilecekti. 

KAYNAKLAR

1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış

Konuşması, 1993.

2- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,

1975 s: 260.

3- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,

1975 s: 17-40

4- Erbakan N., Türkiye nin Temel Meseleleri, Rehber

Yayınları, Ankara, 1991, S: 81

5- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık,

İstanbul, 2000, S:105-122

6- Hamidullah M., İslam Peygamberi, İrfan yayınları,

İstanbul, 1972, S: 149-153.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...