14 Ağustos 2015 Cuma

Suriyede bölünmeye giden yol: Kantonal yapı

 (Milli Gazete)

“ABD’nin gelmesi bir dert, çıkarılması iki derttir.”

Necmettin Erbakan

Giriş

ABD-İsrail/ Siyonizm-İngiltere şer ittifakı, “Kaos Teorisi”nin birinci aşaması olarak Büyük Ortadoğu coğrafyasının birçok bölgesinde tüm otoriteleri yıkarak ve toplumları etnik, dini ve mezhebi olarak birbiri ile savaştırarak herkesin herkese düşman olduğu bir kaos ortamı meydana getirmiştir. Teorinin ikinci aşamasında ise kaostan, yorgun düşmüş, iç göçlerle dini, mezhebi ve etnik olarak ayrışmış olan coğrafyada ve birbirine düşman küçük özerk kanton bölgeler kurmayı; üçüncü aşamada da bu kanton bölgeleri devletçiklere dönüştürmeyi hedeflenmektedirler. 

Kaos teorisinin ikinci aşamasına göre Suriye’de meydana gelen gelişmeleri göz önüne aldığımızda Suriye’nin, dört ya da altı bölgeli kantonlara ayrılması; daha sonra da kantonların ayrı devletler halinde ortaya çıkarılması ön görülmektedir.

Burada, bu konu ele alınıp değerlendirilecektir.

Dünya Hâkimiyeti İçin Yeni Sömürgecilik Yaklaşımı

Şer ittifakının yeni sömürgecilik anlayışında, çok mecbur kalınmadıkça, askeri işgal, askeri darbe yoktur. Askeri işgalin yerini kültürel, ekonomik ve bürokratik işgal almıştır.

Bütün ülkelere, şer ittifakı tarafından özelleştirilme yapılmasının dayatılması ve bütün özelleştirmelerde yabancı ortak şartının istenmesi ve halkın yönetimdeki etkisini kıracak tarzda “üst kurullar” denilen dokunulamaz mekanizmalar oluşturulması, yeni sömürgecilik anlayışının en temel karakteristikleridir:

“Sömürgecilik, doğrudan askeri ve politik gücün uygulanması olarak algılanır. Aslında bağımlı ülkelerin sosyal ve ekonomik kurumlarının metropolitan merkezlerin ihtiyaçlarına göre tekrar şekillendirilmesi gereklidir. Bir kez bu yeniden şekillendirme başarıya ulaşırsa, ekonomik güçler (uluslar arası fiyatlandırma, pazarlama ve finansal sistemler), devam etmek ve aslında ana ülke ve sömürü arasındaki hâkimiyet-sömürülme ilişkisini güçlendirmek için tek başlarına yeterlidirler. Bu koşullar altında sömürgeye esas olan hiçbir şey değiştirilmeden resmi politik bağımsızlığı verilecektir.’(1)

Kanton Bölgeli Konfederal  Yapı Yaklaşımı

Geçen yazıda ifade ettiğimiz gibi sömürgeleştirmek istenen ülkelere, önce her şeyi yıkarak, tüm alt yapıları tahrip ederek girilmektedir. Oluşturulan kaos ortamının son bulması amacıyla kantonlar meydana getirilip bölgeler özerkleştirilmekte ve asla çalışmayacak, işlemeyecek olan konfederal bir yapı oluşturulmaktadır.

Meydana getirilen, şer ittifakına hizmet edecek özerk yapıların yönetilmeye ihtiyacı vardır. Eski sistemin mensupları tasfiye edildiği için yeni yönetimde görev alacak yeni insan unsuru gerekli olmaktadır. İlgili bölgeden yeterli sayıda insan alınıp ülke dışında şer ittifakının öngördüğü yerlerde, 2-3 yıl eğitilmekte, şer ittifakına bağlı kılınmakta, sonra da ülkelerine geri getirilip özerk kanton bölge yönettirilmektedir.

Bunun en güzel örneklerinden biri Irak’tır. Birinci Körfez Harekâtı ile Irak bombalanmış, Saddam kuvvetlerine uçuşa yasak bölgeler ilan edilmiş; sonra da, “kuzeyde Kürtler, ortada Sünniler ve güneyde Şiiler” şeklinde bir psikolojik harekât yürütülerek Irak, Kürt, Sünni ve Şii bölgelerine bölünmüştür. Bu esnada, Barzani bölgesinden 3-4 bin peşmerge ABD’ye götürülüp 2-3 yıl eğitime tabı tutulmuş; ikinci körfez harekâtıyla Irak işgal edilmeye başlandığında, bu insan unsuru getirilip Kuzey Irak bölgesine yerleştirilmiştir.

IŞİD öncesinde Irak üç bölgeli konfederal bir yapı idi. Seçimler yapılıp cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekilleri seçilmekte, parlamento ve hükümet oluşmaktaydı. Fakat seçimlerle oluşan merkezi hükümet, Irak’ı hiçbir zaman yönetmemiş, yönetememiştir. Barzani’nin başkanlığını yaptığı özerk Kürdistan bölgesi, merkezi hükümete bağlı olarak çalışmamış ve çalışmamaktadır. Bugünlerde ise Barzani, bağımsızlık ilan edebileceklerini sıkça seslendirmektedir.

“Güvenli Bölge” Aldatmacası

ABD’nin ön gördüğü güvenli bölgeler ile Türkiye’nin öngördüğü güvenli bölgeler arasında, isim benzerliğinden başka hiçbir bağ yoktur. Türkiye güvenli bölge yaklaşımı ile Türkiye’ye göçü engellemeye, göç dalgasını, Suriye topraklarında tutmayı hedeflerken; ABD, güvenli bölge yaklaşımı ile Suriye’nin bölünmesi için Kantonal bölge inşa etmeyi hedeflemektedir. Türkiye’deki üstleri de, güvenli bölge inşa etmede Esed’e veya çizilen sınırları ihlal edecek Suriye’de çatışan örgütlere karşı caydırıcı veya imha edici bir güç olarak kullanmak istemektedir.

ABD, “güvenli bölge” yaklaşımı ile Türkiye ile arasında ortak bir payda oluşturup Türkiye’yi yanıltmakta, aldatmakta, istismar etmekte ve Türkiye’yi, Suriye’yi bölme planına dolaylı bir şekilde dahil emektedir.

İngiltere, ABD, İsrail yetkililerinin açıklamaları, kantonlaşmış bir Suriye Projesinin ilanından başka bir şey değildir:

İngiltere Dışişleri Bakanı: “Esad rejiminin kurumları çökerse, Suriye’de istenilen sonuç alınamayacaktır. İstenilen sonuç, Suriye rejiminin başında siyasi bir değişikliğin olması ve böylece devletin temel altyapısı korunarak, tüm ılımlı grupların paylaştığı siyasi bir meşruiyetin oluşmasıdır” (2).

İsrail Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Moşe Yalon:  Suriye, şimdiden yarı-bağımsız yapılara bölünmüştür. Dürziler güneydeki belirli alanlarda yoğunlaşırken, Suriyeli Kürtler de kuzeyde... Doğuda ise IŞİD gibi Sünni unsurlar vardır.” (Sputnik, 21 Temmuz 2015) (3)

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry: “Bizim IŞİD ile mücadele konusundaki kararlılığımız, büyük ihtimalle yıllar içinde karşılığını bulacaktır. Kuzeyde ve Batıda Kürt birlikler cesurca savaşıyor ve Sünni aşiretler de sahaya çıkmaya başladı.” (3)

İngiltere Başbakanı David Cameron: “Radikal İslamcı tehditlerle mücadele için beş yıllık yeni bir plan yaptık” (3).

John Kerry ve David Cameron’un bu açıklamaları, Suriye sorunu, bölünme sağlanana kadar daha uzun yıllar devam edeceği anlamına gelmektedir. Türkiye’yi yönetenler, artık bu acı gerçeği görmeli, yeni politikalar üretmelidirler.

Suriye’nin Kanton Bölgelere Ayrılması: “Konfederal Suriye” Projesi

Bugün şer ittifakı, Irak-Suriye Hattında IŞİD’e bu iki ülkede kurulacak devletçiklerin haritasını çizdirmektedir. IŞİD’e izlettirilen stratejinin amacı, etnik, dini ve mezhepsel olarak iç göç sağlayarak bölgeleri, kendi içlerinde etnik, dini ve mezhebi olarak homojenleştirmektir. IŞİD’in değişik operasyonları ile meydana getirilen göç dalgasının ardından, Peşmerge, PYD-YPG güçleri, Kürt nüfusun yaşadığı Kerkük, Tel Ebyad, Kobanı ve Efrin gibi bölgelerde kontrolü ele geçirmişlerdir. Bu bölgeler arasındaki topraklarda yaşayan farklı etnik ve mezhebi unsurları da göç ettirerek, Irak’ın Kuzeyinden Akdeniz’e uzanan, adına “Kürt koridoru” dedikleri bir bölge inşa etmek istemektedirler. Türkiye, Suriye’nin Kuzeyindeki bu oluşuma şiddetle karşı çıkmakta ve askeri müdahalede bulunacağını beyan etmektedir. Buna karşılık Şer ittifakı, IŞİD’e karşı PYD’yı hatta Esed’i ortak olarak kabul etmektedir.

Bu noktada; ABD’nin Irak işgali sonrasında eski CIA şefi Graham Fuller’in, Irak’ın Kuzeyinde ABD’nin öngördüğü bir Kürt Devletinin kurulması ile ilgili, Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini, Suriye bağlamında yeniden hatırlamalıyız:

“Kürtler, muhtemelen PKK’yı Kürt arzuları için ideal bir örgüt olarak görmemektedir. Ancak PKK’nın Türkiye Kürtlerinin sahip olduğu tek milli örgüt olduğu ve birçok Kürd’ün PKK’yı kendi durumlarını düzeltecek bir kuruluş olarak gördüğü ve en azından sempati duyduğu değerlendirilmektedir. Kısacası artık liberal politikaların Kürtlerin Irak, İran ve Türkiye’de ‘self-determination’ arayışlarını önlemek için yetersiz kalabileceği kıymetlendirilmektedir. Kürtlerin bu üç ülkede girişeceği özerklik, ardından gelebilecek bağımsızlık ve hatta birlik arayışları bölgeyi istikrarsız kılacaktır. Böyle bir eğilim artık en azından Irak’ta önüne geçilmez bir hal almıştır. Sadece zaman, bölgesel olaylar ve izlenecek politikalar bu sorunun cevabını verebilecektir.

Eğer Ankara bu süreci durdurmaya çalışırsa ortaya çıkacak sonuç tehlikeli ve masraflı olabilir. Böyle bir deneme sadece Türkiye’nin önemli bir parçasını kaybetmesine yol açmayıp, kaçınılmaz olarak Türkiye’nin diğer bölgelerine dağılmış Kürt topluluğunun da istikrarsızlığına sebep olacaktır. Kürt sorunu, Türkiye’nin gelecekteki istikrarı, bölgedeki rolü ve Batı ve ABD ilişkileri için büyük önem taşımaktadır.” (4)

ABD’de, Brookings Enstitüsü’nce Haziran 2015’te hazırlanan raporda, “Suriye’nin Kantonlara ayrılması” ön görülmektedir. Rapora göre, gelinen aşamada, “güvenli bölgeler” oluşturulmalı, sonra bu bölgeler, “özerk bölgeye” dönüştürülmeli ve sonra da “konfederal bir Suriye” kurulmalıdır. Oluşturulacak özerk bölgelerde, öncelikle, “seçilmiş bir insan unsurunun eğitilmesi sağlanacak; ardından yönetim organları oluşturulacaktır” (5).

Brookings’in stratejisinde göre, arazide savaşacak esas kuvvetler, yerel güçler olacaktır. Ancak güvenli bölgeler (Kantonlar), ABD önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından oluşturulacak ve korunacaktır. Türkiye de bu kantonlaşmaya ortak edilecektir (5). Bu durumda ana soru, “IŞİD’e karşı mücadele” adlı ABD stratejisinin amacı nedir

Sonuç:

Dün Irak için çizilen strateji, bugün Suriye için çizilmiş ve IŞİD, PYD, YPG, PKK taşeronluğunda uygulamaya sokulmuştur. Koalisyon güçleri, etnik, dini ve mezhebi olarak ayrışmış olan bölgeleri, güvenli bölge olarak ilan etmek, kantonlaştırmak ve özerkleştirmek ve devletleştirmek amacına dönük olarak koruyacaktır.

Bir arada olmaları mümkün görülmeyen IŞİD, PYD, PKK ve ESED arasında Türkiye’ye karşı, şimdilik, gizli, güçlü bir ittifak vardır. Bu ittifakın arkasında, yaptıkları tüm açıklamalara rağmen Şer İttifakı da bulunmaktadır. Suriye çökerken Türkiye’yi de çökertmek istemektedirler. Ana stratejinin hedefi budur. Siyası İktidar, bunu görmeli, ona göre tedbirlerini almalıdır.

Geçmişte İncirlik üssünden kalkan NATO uçaklarının, PKK’ya mühimmat nasıl taşıdığı, onu besleyip büyüttüğü, istihbarat sağlayarak Türkiye’nin yaptığı operasyonlardan nasıl koruduğu hatırlanmalıdır. ABD, Türkiye’ye verdiği hangi sözünde durmuştur ki bugünde durmuş olsun.

O nedenle Türkiye’deki üstlerin NATO’ya, ABD’ye açılması, büyük bir hatadır. ABD’nin yaptığı ilk iş, Suriye’de sivil halkı bombalamak olmuştur. Bu bahane ile üstler tekrar kapatılmalıdır.

Evet, henüz vakit varken.

Kaynaklar

1-Foster J.B. ‘Emperyal Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik, Sayı:6, Sonbahar 2003, S: 39-45.

2- Bulut, A., Yeniçağ,  23.07.2015.

3- Bulut, A., Yeniçağ,  21.07.2015.   

4- Vatandaş, A., Armagedon Türkiye–İsrail Gizli Savaşı, Timaş , İstanbul, 1997.

5- Akfırat, F.,  Aydınlık,  20, 22, 07. 2015.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...