(Milli Gazete)
“ABD’nin gelmesi bir dert, çıkarılması iki derttir.”
Necmettin Erbakan
Giriş
ABD-İsrail/ Siyonizm-İngiltere şer ittifakı, “Kaos
Teorisi”nin birinci aşaması olarak Büyük Ortadoğu coğrafyasının birçok
bölgesinde tüm otoriteleri yıkarak ve toplumları etnik, dini ve mezhebi olarak
birbiri ile savaştırarak herkesin herkese düşman olduğu bir kaos ortamı meydana
getirmiştir. Teorinin ikinci aşamasında ise kaostan, yorgun düşmüş, iç göçlerle
dini, mezhebi ve etnik olarak ayrışmış olan coğrafyada ve birbirine düşman
küçük özerk kanton bölgeler kurmayı; üçüncü aşamada da bu kanton bölgeleri
devletçiklere dönüştürmeyi hedeflenmektedirler.
Kaos teorisinin ikinci aşamasına göre Suriye’de meydana
gelen gelişmeleri göz önüne aldığımızda Suriye’nin, dört ya da altı bölgeli
kantonlara ayrılması; daha sonra da kantonların ayrı devletler halinde ortaya
çıkarılması ön görülmektedir.
Burada, bu konu ele alınıp değerlendirilecektir.
Dünya Hâkimiyeti İçin Yeni Sömürgecilik Yaklaşımı
Şer ittifakının yeni sömürgecilik anlayışında, çok mecbur
kalınmadıkça, askeri işgal, askeri darbe yoktur. Askeri işgalin yerini
kültürel, ekonomik ve bürokratik işgal almıştır.
Bütün ülkelere, şer ittifakı tarafından özelleştirilme
yapılmasının dayatılması ve bütün özelleştirmelerde yabancı ortak şartının
istenmesi ve halkın yönetimdeki etkisini kıracak tarzda “üst kurullar” denilen
dokunulamaz mekanizmalar oluşturulması, yeni sömürgecilik anlayışının en temel
karakteristikleridir:
“Sömürgecilik, doğrudan askeri ve politik gücün uygulanması
olarak algılanır. Aslında bağımlı ülkelerin sosyal ve ekonomik kurumlarının
metropolitan merkezlerin ihtiyaçlarına göre tekrar şekillendirilmesi
gereklidir. Bir kez bu yeniden şekillendirme başarıya ulaşırsa, ekonomik güçler
(uluslar arası fiyatlandırma, pazarlama ve finansal sistemler), devam etmek ve
aslında ana ülke ve sömürü arasındaki hâkimiyet-sömürülme ilişkisini
güçlendirmek için tek başlarına yeterlidirler. Bu koşullar altında sömürgeye
esas olan hiçbir şey değiştirilmeden resmi politik bağımsızlığı verilecektir.’(1)
Kanton Bölgeli Konfederal Yapı Yaklaşımı
Geçen yazıda ifade ettiğimiz gibi sömürgeleştirmek istenen
ülkelere, önce her şeyi yıkarak, tüm alt yapıları tahrip ederek girilmektedir.
Oluşturulan kaos ortamının son bulması amacıyla kantonlar meydana getirilip
bölgeler özerkleştirilmekte ve asla çalışmayacak, işlemeyecek olan konfederal
bir yapı oluşturulmaktadır.
Meydana getirilen, şer ittifakına hizmet edecek özerk
yapıların yönetilmeye ihtiyacı vardır. Eski sistemin mensupları tasfiye
edildiği için yeni yönetimde görev alacak yeni insan unsuru gerekli olmaktadır.
İlgili bölgeden yeterli sayıda insan alınıp ülke dışında şer ittifakının
öngördüğü yerlerde, 2-3 yıl eğitilmekte, şer ittifakına bağlı kılınmakta, sonra
da ülkelerine geri getirilip özerk kanton bölge yönettirilmektedir.
Bunun en güzel örneklerinden biri Irak’tır. Birinci Körfez
Harekâtı ile Irak bombalanmış, Saddam kuvvetlerine uçuşa yasak bölgeler ilan
edilmiş; sonra da, “kuzeyde Kürtler, ortada Sünniler ve güneyde Şiiler”
şeklinde bir psikolojik harekât yürütülerek Irak, Kürt, Sünni ve Şii bölgelerine
bölünmüştür. Bu esnada, Barzani bölgesinden 3-4 bin peşmerge ABD’ye götürülüp
2-3 yıl eğitime tabı tutulmuş; ikinci körfez harekâtıyla Irak işgal edilmeye
başlandığında, bu insan unsuru getirilip Kuzey Irak bölgesine
yerleştirilmiştir.
IŞİD öncesinde Irak üç bölgeli konfederal bir yapı idi.
Seçimler yapılıp cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekilleri seçilmekte,
parlamento ve hükümet oluşmaktaydı. Fakat seçimlerle oluşan merkezi hükümet,
Irak’ı hiçbir zaman yönetmemiş, yönetememiştir. Barzani’nin başkanlığını
yaptığı özerk Kürdistan bölgesi, merkezi hükümete bağlı olarak çalışmamış ve
çalışmamaktadır. Bugünlerde ise Barzani, bağımsızlık ilan edebileceklerini
sıkça seslendirmektedir.
“Güvenli Bölge” Aldatmacası
ABD’nin ön gördüğü güvenli bölgeler ile Türkiye’nin
öngördüğü güvenli bölgeler arasında, isim benzerliğinden başka hiçbir bağ
yoktur. Türkiye güvenli bölge yaklaşımı ile Türkiye’ye göçü engellemeye, göç
dalgasını, Suriye topraklarında tutmayı hedeflerken; ABD, güvenli bölge
yaklaşımı ile Suriye’nin bölünmesi için Kantonal bölge inşa etmeyi
hedeflemektedir. Türkiye’deki üstleri de, güvenli bölge inşa etmede Esed’e veya
çizilen sınırları ihlal edecek Suriye’de çatışan örgütlere karşı caydırıcı veya
imha edici bir güç olarak kullanmak istemektedir.
ABD, “güvenli bölge” yaklaşımı ile Türkiye ile arasında
ortak bir payda oluşturup Türkiye’yi yanıltmakta, aldatmakta, istismar etmekte
ve Türkiye’yi, Suriye’yi bölme planına dolaylı bir şekilde dahil emektedir.
İngiltere, ABD, İsrail yetkililerinin açıklamaları,
kantonlaşmış bir Suriye Projesinin ilanından başka bir şey değildir:
İngiltere Dışişleri Bakanı: “Esad rejiminin kurumları
çökerse, Suriye’de istenilen sonuç alınamayacaktır. İstenilen sonuç, Suriye
rejiminin başında siyasi bir değişikliğin olması ve böylece devletin temel
altyapısı korunarak, tüm ılımlı grupların paylaştığı siyasi bir meşruiyetin
oluşmasıdır” (2).
İsrail Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Moşe
Yalon: Suriye, şimdiden yarı-bağımsız yapılara bölünmüştür. Dürziler
güneydeki belirli alanlarda yoğunlaşırken, Suriyeli Kürtler de kuzeyde...
Doğuda ise IŞİD gibi Sünni unsurlar vardır.” (Sputnik, 21 Temmuz 2015) (3)
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry: “Bizim IŞİD ile mücadele
konusundaki kararlılığımız, büyük ihtimalle yıllar içinde karşılığını
bulacaktır. Kuzeyde ve Batıda Kürt birlikler cesurca savaşıyor ve Sünni
aşiretler de sahaya çıkmaya başladı.” (3)
İngiltere Başbakanı David Cameron: “Radikal İslamcı
tehditlerle mücadele için beş yıllık yeni bir plan yaptık” (3).
John Kerry ve David Cameron’un bu açıklamaları, Suriye
sorunu, bölünme sağlanana kadar daha uzun yıllar devam edeceği anlamına
gelmektedir. Türkiye’yi yönetenler, artık bu acı gerçeği görmeli, yeni
politikalar üretmelidirler.
Suriye’nin Kanton Bölgelere Ayrılması: “Konfederal Suriye” Projesi
Bugün şer ittifakı, Irak-Suriye Hattında IŞİD’e bu iki
ülkede kurulacak devletçiklerin haritasını çizdirmektedir. IŞİD’e izlettirilen
stratejinin amacı, etnik, dini ve mezhepsel olarak iç göç sağlayarak bölgeleri,
kendi içlerinde etnik, dini ve mezhebi olarak homojenleştirmektir. IŞİD’in
değişik operasyonları ile meydana getirilen göç dalgasının ardından, Peşmerge,
PYD-YPG güçleri, Kürt nüfusun yaşadığı Kerkük, Tel Ebyad, Kobanı ve Efrin gibi
bölgelerde kontrolü ele geçirmişlerdir. Bu bölgeler arasındaki topraklarda
yaşayan farklı etnik ve mezhebi unsurları da göç ettirerek, Irak’ın Kuzeyinden
Akdeniz’e uzanan, adına “Kürt koridoru” dedikleri bir bölge inşa etmek
istemektedirler. Türkiye, Suriye’nin Kuzeyindeki bu oluşuma şiddetle karşı çıkmakta
ve askeri müdahalede bulunacağını beyan etmektedir. Buna karşılık Şer ittifakı,
IŞİD’e karşı PYD’yı hatta Esed’i ortak olarak kabul etmektedir.
Bu noktada; ABD’nin Irak işgali sonrasında eski CIA şefi
Graham Fuller’in, Irak’ın Kuzeyinde ABD’nin öngördüğü bir Kürt Devletinin
kurulması ile ilgili, Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini, Suriye bağlamında
yeniden hatırlamalıyız:
“Kürtler, muhtemelen PKK’yı Kürt arzuları için ideal bir
örgüt olarak görmemektedir. Ancak PKK’nın Türkiye Kürtlerinin sahip olduğu tek
milli örgüt olduğu ve birçok Kürd’ün PKK’yı kendi durumlarını düzeltecek bir
kuruluş olarak gördüğü ve en azından sempati duyduğu değerlendirilmektedir.
Kısacası artık liberal politikaların Kürtlerin Irak, İran ve Türkiye’de
‘self-determination’ arayışlarını önlemek için yetersiz kalabileceği
kıymetlendirilmektedir. Kürtlerin bu üç ülkede girişeceği özerklik, ardından
gelebilecek bağımsızlık ve hatta birlik arayışları bölgeyi istikrarsız
kılacaktır. Böyle bir eğilim artık en azından Irak’ta önüne geçilmez bir hal
almıştır. Sadece zaman, bölgesel olaylar ve izlenecek politikalar bu sorunun
cevabını verebilecektir.
Eğer Ankara bu süreci durdurmaya çalışırsa ortaya çıkacak
sonuç tehlikeli ve masraflı olabilir. Böyle bir deneme sadece Türkiye’nin
önemli bir parçasını kaybetmesine yol açmayıp, kaçınılmaz olarak Türkiye’nin
diğer bölgelerine dağılmış Kürt topluluğunun da istikrarsızlığına sebep
olacaktır. Kürt sorunu, Türkiye’nin gelecekteki istikrarı, bölgedeki rolü ve
Batı ve ABD ilişkileri için büyük önem taşımaktadır.” (4)
ABD’de, Brookings Enstitüsü’nce Haziran 2015’te hazırlanan
raporda, “Suriye’nin Kantonlara ayrılması” ön görülmektedir. Rapora göre,
gelinen aşamada, “güvenli bölgeler” oluşturulmalı, sonra bu bölgeler, “özerk
bölgeye” dönüştürülmeli ve sonra da “konfederal bir Suriye” kurulmalıdır.
Oluşturulacak özerk bölgelerde, öncelikle, “seçilmiş bir insan unsurunun
eğitilmesi sağlanacak; ardından yönetim organları oluşturulacaktır” (5).
Brookings’in stratejisinde göre, arazide savaşacak esas
kuvvetler, yerel güçler olacaktır. Ancak güvenli bölgeler (Kantonlar), ABD
önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından oluşturulacak ve korunacaktır.
Türkiye de bu kantonlaşmaya ortak edilecektir (5). Bu durumda ana soru, “IŞİD’e
karşı mücadele” adlı ABD stratejisinin amacı nedir
Sonuç:
Dün Irak için çizilen strateji, bugün Suriye için çizilmiş
ve IŞİD, PYD, YPG, PKK taşeronluğunda uygulamaya sokulmuştur. Koalisyon
güçleri, etnik, dini ve mezhebi olarak ayrışmış olan bölgeleri, güvenli bölge
olarak ilan etmek, kantonlaştırmak ve özerkleştirmek ve devletleştirmek amacına
dönük olarak koruyacaktır.
Bir arada olmaları mümkün görülmeyen IŞİD, PYD, PKK ve ESED
arasında Türkiye’ye karşı, şimdilik, gizli, güçlü bir ittifak vardır. Bu
ittifakın arkasında, yaptıkları tüm açıklamalara rağmen Şer İttifakı da
bulunmaktadır. Suriye çökerken Türkiye’yi de çökertmek istemektedirler. Ana
stratejinin hedefi budur. Siyası İktidar, bunu görmeli, ona göre tedbirlerini
almalıdır.
Geçmişte İncirlik üssünden kalkan NATO uçaklarının, PKK’ya
mühimmat nasıl taşıdığı, onu besleyip büyüttüğü, istihbarat sağlayarak
Türkiye’nin yaptığı operasyonlardan nasıl koruduğu hatırlanmalıdır. ABD,
Türkiye’ye verdiği hangi sözünde durmuştur ki bugünde durmuş olsun.
O nedenle Türkiye’deki üstlerin NATO’ya, ABD’ye açılması,
büyük bir hatadır. ABD’nin yaptığı ilk iş, Suriye’de sivil halkı bombalamak
olmuştur. Bu bahane ile üstler tekrar kapatılmalıdır.
Evet, henüz vakit varken.
Kaynaklar
1-Foster J.B. ‘Emperyal Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik,
Sayı:6, Sonbahar 2003, S: 39-45.
2- Bulut, A., Yeniçağ, 23.07.2015.
3- Bulut, A., Yeniçağ, 21.07.2015.
4- Vatandaş, A., Armagedon Türkiye–İsrail Gizli Savaşı,
Timaş , İstanbul, 1997.
5- Akfırat, F., Aydınlık, 20, 22, 07. 2015.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder