(Milli Gazete)
Giriş
Homoseksüellik sorununa ilişkin yazı serisini, üç boyutlu
bir uzayda ele alıp incelemekteyiz. Meselenin birinci boyutu, ilahı yasaya göre
kâinatta olan her şeyin eş (zevc, çift) olarak yaratılmasıdır. Zevcler, dışı-erkek,
pozitif-negatif olarak vardırlar. Karşıt cinsler arasında çekim kuvveti; aynı
cinsler arasında ise itme kuvveti mevcuttur. Bu normal durumdur. Anormal durum,
aynı cinsler arasında bir çekim kuvvetinin var olmasıdır.
Meselenin İkinci boyutu, eşcinselliğin, aynı cinsler
arasında bir çekim, cazibe kuvvetinin var olması nedeniyle anormal bir durum,
bir hastalık hali olmasıdır. Normal şartlar altında, genlerle oynanmamışsa,
eşcinselliğe ilişkin herhangi bir gen mevcut olmayıp kişi, bu hastalığa, 0-4
yaş aralığında içinde yaşadığı sosyo-kültürel ve sosyo ekonomik çevreden dolayı
yakalanmaktadır (1).
Meselenin üçüncü boyutu, eşcinselliğin bir hastalık değil
bir yaşam tarzı olarak kabul edilerek meşrulaştırılması ile toplumların
helakine neden olan büyük bir günah olmasıdır.
Meselenin iki boyutu, bundan önceki iki yazıda ele alınıp
incelenmiştir. Burada, meselenin üçüncü boyutu ana hatları ile ele alınıp
incelenecektir.
Eşcinsellik ve Eşcinsel Yaşam Tarzı: İlahi Dinlerde
Yasaklanmıştır
Eşcinseller, iki ana sınıfa ayırtılmaktadır:
Birinci Grup: Kişi kendisini hasta olarak kabul etmektedir.
İkinci Grup: Kendilerini hasta olarak kabul etmeyip
eşcinselliği, bir yaşam tarzı olarak benimseyen ve bunu, insan hakları, birey
hak ve özgürlükleri çerçevesinde topluma kabul ettirmeye çalışanlardır.
Tehlikeli olan bu ikinci gruptur. Birinci gruptakilere
tedavi olabilmeleri için her türlü yardım yapılırken; ikinci gruptakilere karşı
da amansız bir mücadele verilmelidir. İnsan genetiğine, insan fıtratına, aile
yapısına ve gelecek nesillere savaş açmış bir düşünce ve yaşam şeklinin, hoş
görülebilecek bir tarafı yoktur; insan hakları ile de ilgisi yoktur. Bu nedenle
tüm semavi dinler, eşcinselliğe ve eşcinsel yaşam tarzına savaş açmışlardır.
Kur’an’da (7 Araf 80-84; 11 Hud 77-83; 26 Şuara 165-174; 27 Neml 54-58; 29
Ankebut 28-35; 51 Zariyet 33-37; 70 Meariç 29-31) ve Kitab-ı Mukaddes’te
(Yar.19/1-29; Yahuda1/7; Leviller 18/22; 20/13; Romalılar 1/26-27;
1.Korintliler 6/9-10) eşcinsel olan Lut kavminin cezalandırılma nedenleri ve
cezalandırma şekli, geniş bir şekilde yer almaktadır.
Hz. Lut Peygamberin, Eşcinsel Bir Yaşam Tarzına Karşı
Mücadelesi
Eşcinsellik, sadece 20-21. asırlarda ortaya çıkmış bir olgu
değildir. Kur’an, İncil ve Tevrat’a göre eşcinsellik, ilk kez Hz. Lut’un
kavminde görülmektedir. Ondan önce hiçbir toplumda, böyle bir davranışa ve
yaşam şekline rastlanmamaktadır (7/80; 29/28). Hz. Lut’tan sonraki
Peygamberlere gönderilen her üç Kutsal Kitap’ta, bu konu üzerinde özenle
durulmaktadır.
Hz. Lut, eşcinsel hayat tarzını, ‘ölçüyü aşma-sınırı
çiğneme’, ‘çirkin hayâsızlık’, ‘kötülük’, ‘fesad’, ‘fasıklık’, ‘akılsızlık’,
‘cehalet’, ‘iğrençlik’, ‘utanç verici bir tutku’, ‘sapıklık’ ve ‘günahkârlık’
olarak nitelemekte ve de şiddetle karşı çıkmaktadır:
“Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere
yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz.”. “Siz sınırı
çiğneyen bir kavimsiniz.»”. “İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam da
yok mu »”. “Yaptığı şeyi bilmeyen bir kavim.” “Fesat çıkarmakta olan kavim.”
“Suçlu-günahkâr bir kavim” (7/81; 26/165, 166; 27/55; 11/78; 27/54-55;
29/28-34; 51/32; Kitab-ı Mukaddes: Levililer.20/13; 18/22; Romalılar.1/26-27).
Hz. Lut, kavmini bu hastalıklı sapkın yoldan alıkoymak ve
Allah tarafından cezalandırılmalarını engellemek için onları meşru olan yola
davet etmiştir. Onlara, kadınlarla nikâhlanarak aile kurmalarını, böylelikle
doğal olan, insan fıtratına uygun olan bir yaşama dönmelerini tavsiye etmiştir
(11 Hud 78; Kitab-ı Mukaddes-Yaratılış 19/8). Kavminin cevabı ise meşru olanı,
doğal olanı ve fıtrata uygun olanı ret etmek olmuştur (11/79).
Hz. Lut, kavminin yaşam tarzına ve isteklerine karşı çıkmada
çok fazla ısrarcı olunca; kavmi, işi daha da ileri götürüp Hz. Lut’u sürgüne
göndermekle tehdit etmiştir (Kur’an:27/56; 26/167; Kitab-ı Mukaddes-
Yartılış.19/9).
Hz. Lut kendisine yapılan kınama, alay ve tehditlere karşı kınayıcıların kınamalarından, alay edicilerin alaylarından ve tehdit edicilerin tehditlerinden yılmayarak, onlara boyun eğmemiş ve onurlu dik duruşunu öfke ile sürdürmüştür (11/80; 26/168).
Eşcinsel Yaşam Tarzı Helak Olma Nedenidir
Hz. Lut’un halkının yapılan uyarıları ciddiye almaması,
şirretliklerini artırması ve Hz. Lut’u tehdit etmesi, zalim ve fasıklıkta aşırı
gitmesi nedeniyle üzerlerine ilahi azap hak olmuştur (Kur’an: 11/81; 7/83;
26/170, 27/57; 29/21, 34; 51/31-32; Kitabı Mukaddes: Yaratılış.19/12-23).
Allah, tarihte ilk kez, çirkin bir hayâsızlığı yaşam tarzı haline getiren ve
bütün uyarılara rağmen isteklerinde ısrar eden bu topluluğu, gelecek nesillerin
ibret almasına imkân verecek tarzda helak etmiştir:
[11.82] Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına
çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık;
[11.83] Rabbinin katında ‘belli bir biçime sokulmuş,
damgalanmış’ olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir.
[51.34] «Ki bu taşların her biri, Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için herkese ayrı ayrı işaretlenmiştir.» ( Bak: 26/173; 7/84, 27/58;
“Kitabı Mukaddes-Yaratılış.19/10-11; 24-25).
Bu olayda ibret alınacak üç önemli nokta vardır. Birincisi, böyle pis, ahlaksız bir davranış toplumsallaşırsa, helak olma nedenidir. Allah, bu tehlikeden gelecek nesillerin korunabilmesi için Sodom Gomora halkını ve bölgesini, “akledebilenler için”, “azabdan korkanlar” için ibret alınacak bir tarzda helak etmiştir (26/174; 29/35; 51/37; Kitab-ı Mukaddes- Yahuda.1/7).
İkincisi ise, Hz. Lut peygamberin hanımının, kavminin yaşam
tarzına karşı çıkmayıp onlarla işbirliği yapmış olması dolayısıyla
cezalandırılmış olmasıdır. Peygamberin hanımı olması, onu kurtarmaya
yetmemiştir (27/57; 11/81, 26/171, 29/33, 51/35-36; “ (Kitab-I
Mukaddes-Yaratılış.19/26).
Üçüncüsü de, helak etme şeklinde kullanılan araçların ileri
teknoloji ürünü silah olmasıdır. “Her bir şahsa işaretlenmiş taşlar” tabiri,
akıllı silahların varlığına bir işaret olarak değerlendirilmelidir.
Sonuç: Ya Eşcinsel Yaşam Tarzına Karşı Savaşacak Ya da
Helake Razı Olacağız
Zina ve eşcinsellik, insan fıtratına açılmış bir savaştır.
Toplumun ifsadı, gelecek nesillerin feda edilmesi, neslin yaşlanması, değişik
hastalıkların ortaya çıkması ile sağlıksız bir neslin zuhur etmesi, cinsel
tatminin gayrı meşru bir şekilde karşılanmasının sonuçlarıdır. Yaratılış
kanunlarına aykırı, insan fıtratına zıt, zararlı ve toplumun geleceğini, neslin
devamı yasasını ihlal ederek tehlikeye sokan, AİDS gibi değişik hastalıkların
ortaya çıkıp yaygınlaşmasına sebebiyet veren hiçbir düşünce ve yaşam tarzı
meşru kabul edilemez. Bütün bunlarda dolayı eşcinselliğe ve zinaya, insan hakkı
olarak da bakılamaz.
Zinayı ve eşcinselliği bir değer ve yaşam tarzı olarak kabul
etmiş olan tüm düşünce sistemleri ve Kültür ve medeniyetler, ömrünü tamamlamış
olarak helak olmaları kaçınılmazdır:
“(5905)- “Ümmü Seleme (r.a.): “Ey Allah’ın Resulü! Aramızda salihler mevcut iken bizler helak mi olacağız ”
Aleyhissalâtu vesselâm: “Evet, buyurmuşlardır, pislik
(zina,vb.) artarsa!” (6, 7).
“Kitab-ı Mukaddes-1.Korintliler.6: 9-10 Günahkârların, Tanrı
Egemenliği’ni miras almayacağını bilmiyor musunuz Aldanmayın! Ne fuhuş yapanlar
Tanrı’nın Egemenliği’ni miras alacaktır, ne puta tapanlar, ne zina edenler, ne
oğlanlar, ne oğlancılar, ne hırsızlar, ne açgözlüler, ne ayyaşlar, ne
sövücüler, ne de soyguncular.”
Bundan dolayı zinanın en pis, en iğrenç ve en ahlaksız şekli olan eşcinsellik, İslam’da şiddetle lanetlenmiş, “melun” bir eylem ve “melun” bir yaşam tarzı olarak kabul edilmiştir (2). Bu yaşam tarzını benimseyenler, Allah’ın rahmetine nail olamayacaklardır (3). Hz. Peygamber, bu hastalığın tehlikelerinden dolayı ümmeti için endişe etmiş ve gerekli uyarıları yapmıştır (4).
Allah’a, Resullerine, Kitaplarına ve de Ahiret gününe iman
edenlerin böylesine tehlikeli, ahlaksız bir yaşam tarzını hoş görmesi, mümkün
olmadığı gibi nemelazımcı da olmaları mümkün değildir.
AB sürecinde kendi kültür medeniyetimizin temel değerlerine
taban tabana zıt birçok olgu, yasallaştırılmaktadır. Toplum, bu noktada
duyarsız ve de tepkisizdir. Bu, ciddi bir tehlike olup, zalimlerle, kötülüğü
icra edenlerle aynı safta bulunmak ve aynı cezayı hak etmek anlamına
gelmektedir. Aksini düşünenlerin, “Cumartesi yasağını” çiğneyen “sahil
kasabasının” başına gelenleri, Kur’an-ı Kerim’den (Araf süresi 163- 169)
okumalarında fayda vardır.
Her üç dine gerçek anlamda iman edenler, insanlığın sonunu
hazırlayacak böyle bir hastalığa karşı birlikte mücadele etmeleri
gerekmektedir. Bu, Kitap ehli ile seküler, modernist-post modernistler arasında
bir mücadele olacaktır.
Cumhuriyet tarihi boyunca kendi kültür ve medeniyetimizin ön
gördüğü değerlere aykırı olan tüm yasalar, ele alınıp yeniden yazılmalıdır.
6284 Sayılı Aileyi koruma kanunu, öncelikle ele alınıp; aileyi, gerek içerden
ve gerekse dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyabilecek şekilde yeniden
düzenlenmelidir. “2011 İstanbul Sözleşmesi” iptal edilmelidir. 6112 Sayılı RTÜK
yasası, keyfi yorumlamalara meydan vermeyecek şekilde yeniden yazılmalıdır.
Bütün bunların yapılabilmesi için de, dosdoğru bir istikamet
tutturmak şarttır:
“Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi
dosdoğru bir istikamet tuttur. Onların hevalarına uyma.” (42 Şura 15)
Kaynaklar
1- Tarhan, N., İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı, Haber
7, 10.03.2010.
2- Muvatta, Kelam 22, (2, 991).
3- Muvatta, Cihâd 26, (2, 460).
4- Müslim, Edahi 43, (1978); Nesâî, Dahaya 34, (7, 232).
5- Tirmizi Rada 12, (1165))
6- Tirmizî, Hudud 24, (1457); İbnu Mâce, Hudud 12, (2563).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder