28 Ağustos 2014 Perşembe

Uyuşturucu Madde Bataklığına Çekilmek İstenen Gençlik-1: İstihbarat Örgütlerinin Sosyal Medya Tuzağı

 (Milli Gazete)

Giriş

Türkiye İstatistik Kurumu nun Aralık 2012 tarihli verilerine göre, 75.627.386 olan Türkiye nüfusunun 18.862.319 u, 15-29 yaş grubunda yer almaktadır. Buna göre Türkiye nüfusunun yaklaşık %25 i gençlerden oluşmaktadır. Türkiye, Dünya da genç nüfus oranı yüksek olan ülkelerden birisidir. Genç nüfus, ülkenin önemli stratejik unsurlarından biridir. Bu nedenle birbirine rakip, düşman olan ülkeler, birbirleri ile olan mücadelesini, kavgasını ülke gençliği üzerinden yürütmeyi, ülke gençliğini ele geçirmeyi ya da uyuşturmayı önemli stratejik hedeflerden biri olarak kabul etmektedirler. 

Ülkemizde gençlikle ilgili yapılan çalışmalarda, genel olarak durum tespiti yapılmakta, gençlere ve ana babalara tavsiyelerde bulunulmaktadır. Ciddi çalışmalar yapılmış olmasına karşılık, temel neden/nedenler üzerinde tartışma yapılmamakta ya da yapılamamaktadır. Birçok araştırmada; gençler arasında her geçen gün şiddetin, fuhşun ve madde bağımlılığının arttığı, belli bir kesiminin kendi toplumuna ve tarihine yabancılaştığı, kendi ülkesini terk edip yabancı bir ülkede yaşamak istediği, sefahat âlemine doğru bir eğilimi olduğu, sorumluluk almaktan kaçtığı, kısa zamanda zengin olmak istediği, marka tutkusu içinde olduğu, zahmetsiz rahmet peşinde koştuğu şeklinde önemli tespitlerde bulunulmuştur. Bunlar, gençliğin sorunlarını tespit etme noktasında çok güzel çalışmalardır. 

Ancak bu gidişin ana sebepleri nelerdir sorusu sorulmamaktadır. Bu sorunun cevabini bulabilmek için de, şu sorular da son derece hayati olup muhakkak sorulması gereken sorular olarak anlam kazanmaktadır: Gençlerimiz, mensup oldukları kültür ve medeniyetin temel değerlerini, kültür ve medeniyetlerine ruh ve şekil veren dinlerini, dinlerinin öngördüğü ahlak sistemini gerçekten bilmekte midirler Gençlerimizin İslam dini ile olan irtibatları ne düzeydedir Gençlerimiz kendilerini dini değerlere göre nasıl tanımlıyorlar 

Benimsedikleri dini kimliğin duygu, düşünce, tutum ve davranışları üzerindeki etkisi nedir Kendilerine biçtikleri dindarlık ile duygu, düşünce, tutum ve tavırları örtüşmekte midir Dini bilgi düzeyi açısından kendilerini nasıl görmektedirler İbadetleri ne düzeydedir İbadet düzeyleri ile günlük hayatta benimsedikleri değerler arasında bir tutarlılık var mıdır Laik- seküler bir dünya görüşüne nasıl bakmaktadırlar Laik-seküler değerlerle İslami değerlerden oluşan melez değerlere sahipler mi Melez değerlere sahipseler onların duygu, düşünce, tutum ve davranışlarına bu nasıl yansımaktadır Gençlikte sosyal şizofreni diyebileceğimiz bir hastalık hali mevcut mudur Eğer melez bir değer sistemi oluşmuşsa ve bunun sonucunda şizofren davranışlar ortaya çıkıyorsa, bunun temel sebebi nedir 

Hemem hemen her yıl, farklı uyuşturucu madde ismi zikredilerek gençliğin uyuşturucu bataklığına doğru sürüklendiği şikâyetleri yapılmakta ve acil yasal düzenlemeler gerçekleştirilmektedir. Türkiye, 2009 yılından itibaren bonzai denen sentetik bir uyuşturucu ile başı beladadır. 2011 yılından itibaren de bu belaya karşı yasal düzenleme yaparak savaş açmıştır. Bu son savaşın ne sonuç vereceğini bilememekteyiz. Ancak şimdiye kadar verilen savaşlardan iyi bir sonuç alınamamıştır. Türkiye bunun ana sebeplerini araştırmak ve ortaya koymak zorundadır. Burada, söz konusu sorular çerçevesinde uyuşturucu/madde kullanımını ele alıp inceleyecek, temel sebepleri tartışmaya açacağız.

Gençlik Düşmanın Beşinci Kol Faaliyetlerinin Boy Hedefidir

Gençliğin madde kullanımını ele almadan önce gençlik üzerinde etkili olan faktörleri, özetlemekte fayda vardır. Gerçekçi bir analiz yapmak, çözüm için zorunludur. Eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök harp akademilerindeki yıllık değerlendirme toplantısında, Türkiye de gençlik düşmanın beşinci kol faaliyetlerinin boy hedefidir. şeklinde bir açıklama yapmıştır. Beşinci kol faaliyeti, düşman istihbarat örgütlerinin başka ülkelerde yürüttükleri faaliyetler için kullanılmaktadır. 

Gençlikle ilgili beşinci kol faaliyetleri, ülkeden ülkeye değişmekle beraber, genellikle, istihbaratçı elde etmek, ideolojik olarak kazanmak (komünist, Hıristiyan, satanist, ateist ), mafyalaştırmak, şiddete bulaştırmak, darbe için uygun zemin hazırlamak, kadife darbe gerçekleştirmek, taşeron olarak kullanmak, fuhuş, alkol, uyuşturucu bataklığına, sefahat âlemine sokarak dinamizmini yok etmek olarak ortaya çıkmaktadır. Org. Hilmi Özkök ten yaklaşık sekiz-on yıl sonra Taksim Gezi parkı hadiselerinde (Taksim Kadife Darbe başlangıç evresi) Başbakan Erdoğan, Türkiye deki faiz lobisine seslenerek, Senin otellerinde yabancı istihbaratların ne işi vardır tarzında bir çıkış yapmıştır. 

Gene Başbakan tarafından Pensilvanya nın CIA ve MOSSAD tarafından taşeron olarak kullanıldığı iddia edilmektedir. O nedenle gençlik meselesi ile ilgili hangi konuyu ele alırsak alalım mutlaka düşman istihbaratlarını göz önüne almalıyız. Her zaman ifade ettiğimiz bir gerçek, Türkiye gibi son derece jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik önemi olan bir ülkede herhangi bir meseleyi ele alıp incelerken, küresel, bölgesel ve iç dinamikleri mutlaka göz önüne almalı ve çözümü de buna göre düşünmeliyiz. Bu coğrafyada hem bölgesel hem de küresel güçler, birçok proje çerçevesinde birbiri ile savaşmakta, hâkimiyet mücadelesi yapmaktadırlar. Bu açıdan küresel güç olarak ABD, Siyonizm, Bölgesel güç olarak AB (Almanya, İngiltere, Fransa), İsrail, Iran, Rusya, Mısır ve Suud, Türkiye üzerinde bir kavga yürütmektedirler. Bu kavgada, bazen bir kısmı bir kısmı ile anlaşmakta; bazen de birbirleri ile kavga ederek yol almaya çalışmaktadırlar. 

Bunlara ek olarak Suriye istihbaratı, Türkiye üzerinde yoğun çalışma içerisinde bulunmaktadır. Medyada yer alan bilgiler doğruysa Suriye istihbaratı, sınır boylarında cirit atmakta, gençler üzerinden Suriyeli göçmenlere karşı bir muhalefet oluşturarak sokak hareketleri organize etmektedir. Taksim Kadife Darbesinin yeni aşaması, Suriyeli göçmenler merkeze alınarak gerçekleştirilebilir. Türkiye bu ihtimali göz önüne almalıdır.

Şeytanın Kulakları : Echelon Sistemi

Dünyadaki tüm telefon, telsiz, faks, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir dinleme sistemi, dev bir kulaktır, Echelon sistemi. Bu sistem, ABD (NSA), İngiltere (GCHO), Kanada (CSE), Avustralya (DSD) ve Yeni Zelanda (GCSB) istihbarat teşkilatlarının, dünya üzerindeki iletişim sistemlerini denetlemek için 1948 yılında UKUSA anlaşması ile kurulmuştur (1,2). 1971 yılında etkin bir şekilde hayata geçirilmiş, o günden buyana gelişen teknolojiye bağlı olarak alt yapısı sürekli geliştirilerek devasa bir dinleme sistemi haline getirilmiştir. 

Dünyanın değişik yerlerine kurulan dinleme istasyonları, aralarında görev dağılımı yapılmış bir şekilde dünyanın farklı bölgelerini takibe almışlardır. Echelon sisteminin bel kemiğinin, İngiltere deki Menwith Hill olduğu iddia edilmektedir. Echelon sistemi, teknolojinin kullanıldığı tüm iletişim sistemlerini, dinleyebilmekte, elde edilen tüm bilgiler, süper bilgisayarlarda kayıt altına alınıp işlenmektedir. Dinleme ile elde edilen veriler, `sözlük (Dictionary) adı verilen bir filtreleme sisteminde filtrelenmektedir (1,2). `Sözlük (Dictionary), Echelon projesinde yer alan beş devlet tarafından belirlenen anahtar kelimeler, isimler, adresler gibi bilgilerin yer aldığı bilgisayar ağ sistemidir. Rusya, Çin, Fransa ve İsrail gibi devletlerin de benzer dinleme sistemleri kurdukları ve dünyayı dinledikleri bilinmektedir.

İnternet Üzerinden Online Casusluk

Bilgisayar ve İnternet sistemi, elektronik istihbarat alanında etkin bir şekilde kullanılmaktadır. İnternet, bir bilgi kütüphanesi olarak bilgi toplama metodunda, köklü değişiklik yapılmasına sebep olmuştur. Geçmişte casusların peşinde koştuğu bilgilerin neredeyse % 80 ni, bugün internet ortamında dolaşmaktadır. İstihbaratçılar, elektronik istihbarat sayesinde hedef ülkelerde işbirlikçiler bularak, bilgilere çok daha rahat ve risksiz bir şekilde ulaşabilmektedir. İstihbarat birimleri, işbirliğine yatkın kimseleri, eskiden ajanların kendi gözlemlerine dayalı olarak tespit ederken; şimdi bu işi, bilgisayar programları aracılığıyla internet üzerinden yapmaktadırlar. 

Aşırı miktarda borcu, başarısız bir kariyeri, cinsel sorunları, ailevi sorunları, aşırı ıhtırası, lüks yaşama isteği ve ideolojik körlükleri olanlar, yabancı istihbaratçılarla işbirliğine daha yatkındırlar (1). Özel geliştirilmiş bilgisayar programları (Sayısal casuslar), internet üzerinden insanların harcama alışkanlıklarını, karşı cinse olan düşkünlüklerini, malı durumlarını, ihtiraslarını, özlemlerini, sağlık durumlarını ve çalışma alışkanlıklarını tespit etmekte ve değerlendirmek üzere bir veri bankası oluşturmaktadırlar. Bugün, internet üzerinde milyonlarca kaynaktan gelen sayısız bilgi, yapay zekâ ve yapay sınır ağları ile donatılmış çok yüksek hızlı süper bilgisayarlar aracılığıyla alınıp işleme tabı tutulabilmektedir. Herhangi bir kişinin, sanal dünyada kayıtlı tüm bilgilerini bir araya getiren bilgisayar programları sayesinde, istenen şahıs hakkında kapsamlı bir dosya oluşturulabilinmektedir. Bilgisayarlara internet üzerinden yerleştirilen arka kapı ( Back Door ) programları sayesinde bilgisayarlardaki tüm bilgilerin alınması ve istenen bilgilerin bilgisayara yerleştirilmesi imkân dâhilindedir. 

Casus yazılımlar (spyware), kişiler hakkında her türlü bilgiyi anında toplayabilmekte ve kişilerin bilgisayarlarındaki dokümanları ve resimleri kopyalayabilmektedirler ( Online casusluk ). 2001 yılında NSA, Microsoft yazılımında ki ana şifreyi kullanarak Alman Ordusunun gizli belgelerini ele geçirmiştir. Bunun üzerine Alman yönetimi, Telekom ve Siemens ten Microsoft a alternatif daha güvenli başka yazılım programları geliştirilmesini istemiştir (2). 

Çin ise, kodları açık olan daha güvenli işletim sistemi olarak Linux işletim sisteminin kullanılmasına karar vermiş, diğer işletim sistemlerinin kullanılmasını yasaklamıştır. Son zamanlarda Alman İstihbaratı BND nin Türkiye yi dinlediğine dair bilgilerin servis edilmesi, Almanya Başbakanı Merkel in bunu kabul etmesi, elektronik istihbaratın ne kadar etkin olduğunun bir göstergesidir. Türkiye yi sadece Almanya dinlememektedir. Elektronik savaş-Elektronik İstihbarat kapsamında, dinleme imkânlarına sahip olan başta ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin olmak üzere tüm ülkeler dinlemektedirler. Dinleme işi de yeni değildir, bugünün işi de değildir. 

Daha düne kadar MIT, CİA ve MOSSAD ile iç içeydi; MİT ve Özel harp dairesinin maaşları ABD tarafından verilmekteydi. Ergenekon, NATO tarafından kurulmuş ve eğitilmiş bir kontrgerilla yapılanmasıdır. NATO, Türkiye nin sinir sistemine/kılcal damarlarına yerleşmiş ve Türkiye yi dinlemektedir. NATO üslerinde neler olup gittiğini Türkiye gerçekten de bilmekte midir Türkiye deki NATO üstlerine Türkiyeli yetkililer, istedikleri anda istedikleri yerlere girebilmekte midir NATO içimize sızmış düşmandır ve Türkiye nin hayrına çalışmamaktadır. PKK yi besleyip büyüten, bugünlere getiren NATO dur. RF4 Uçağı hadisesinde NATO nun parmağı vardır. Hablemitoğlu ve Uğur Mumcu, BND ve MOSSAD faaliyetlerini deşifre ettikleri için öldürülmüşlerdir. Türkiye yi 12 Eylül 1980 ortamına getirebilmek için yol boyu öldürülmüş isimler kimlerdir ve bunları kimler öldürmüştür Bunların yerli işbirlikçileri kimlerdir Bu soruların cevapları gerçekçi bir şekilde bulunduğunda ve gereği yapıldığında, Türkiye gerçek anlamda huzura kavuşacaktır. 

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ın başını yiyen kaset olayı, Suriye-Irak Sınırı boyunca İsrail tarafından kurulacak elektronik erken uyarı sistemini ve mayınlı arazilerin İsrail e verilmesini, Anayasa Mahkemesi ne götürerek İsrail in bölgede rahat istihbarat faaliyeti yapmasını engellemiş olması ile ilgilidir. Türkiye nin kullandığı bütün iletişim sistemleri, kripto cihazlar, mobil takip sistemleri, internet sistemi, istihbarat amaçlı Heronlar, aldıkları tüm bilgileri, arka kapıdan eş zamanlı olarak daha üst komuta merkezine bildirmektedirler. Dağlıca, Çukurca, Aktütün, Şemdinli, Reyhanlı ve RF4 uçağında yaşanan hadiseler, elektronik savaşın/İstihbarat savaşının sonucudur.

İnternet /Sosyal Medya Üzerinden Gençliğe Uyuşturucu Tuzağı

Bugün gençliği kasıp kavurduğu söylenen bonzai belası, internet ve sosyal medya üzerinden Türkiye ye girmekte ve pazarlanmaktadır. İstihbarat örgütleri ve mafya baronları tarafından pazarlama başlatılmakta sonra da sosyal medya grupları üzerinden pazarlama devam ettirilmektedir (3,4). Bonzai, Spice silver, spice gold, spice diamond, Spice Arctic Synergy, Spice Tropiccl Synergy, Spice Egypt, Yucatan Fire, Smoke, Sence, ChillX, Highdi s Almdröhner, Earth Impact, Gorillaz, Skunk, Genie, Galaxy Gold, Space Truckin, Solar Flare, Moon Rocks, Blue Lotus, Aroma, Scope gibi bir çok farklı isim ve ambalaj adı altına internette online satış sitelerinden 2004 yılından itibaren satışı başlamış 2006 yılından itibaren de satışında ciddi bir artış olduğu görülmüştür (3). 

Sosyal medya üzerinden, özellikle Facebook üzerinden özel gruplar ve özel şifreler oluşturularak satılması, uyuşturucu şebekesine karşı verilen mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Narkotik polis yetkililerinin ifadesine göre kapanan sitenin yerine yenisi açılmakta, bonzai farklı adlar altında, yaldızlı sloganlarla tekrar pazarlanmaktadır (4). Merak duygusu, o anki gencin ruh hali, bataklığın içine gençlerin çekilmesini kolaylaştırmaktadır.

Sonuç: Türkiye deki Echelon Sistemi Ve NATO Üsleri Kapatılsın ve Pardus İşletim Sistemi Kullanılsın

Anayasa nın 58. maddesinde, Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır denmektedir. Türkiye nin pratiğini göz önüne aldığımızda ortadaki rakamlar ve yaşananlar, alınan tedbirlerin yeterli olmadığını göstermektedir. Türkiye de uyuşturucu kullanım ve bağımlılık oranları ve fuhuş giderek artmakta, kullanım yaşı, fuhuş yaşı gittikçe düşmektedir. 

Öyleyse bir yerlerde yanlışlık yapılmaktadır. Hastalığa yanlış teşhis konulduğu için tedavi de yanlış yapılmaktadır. Mesele, öncelikle bir kültür ve medeniyet meselesi, değerler sistemi meselesi olarak ele alınmalıdır. Bu konu yol boyu tartışılacaktır. Toplumsal bir mutabakat aranmalı, madde kullanımı ve fuhşa karşı topyekûn bir savaşa karar verilmelidir. Türkiye, internet ve sosyal medyanın gençlik üzerindeki olumsuz etkilerini yok etmek için ülkedeki yabancı elektronik istihbarat ağının varlığını ortaya çıkarmak zorundadır. Türkiye, başta ABD ve NATO olmak üzere Batı ile olan tüm ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. 

Türkiye deki Echelon sistemi ve tüm NATO üsleri kapatılmalıdır. Yabancılardan aldığı istihbarat ve kriptolama amaçlı tüm sistemleri, yeniden gözden geçirmeli, sistem içerisindeki tüm elektronik casus mekanizmaları etkisiz hale getirmelidir. Türkiye nin bir an önce elektronik istihbarat konusunda gerekli yatırımı yapması ve milli bir sistem kurması gerekmektedir. Öncelikle internet güvenliği sağlanmalıdır. Türkiye de, bilgi güvenliği, mobil sistemlerin güvenliği, güvenli yazılım geliştirme metotları ve bankacılık uygulamaları gibi bilişim sistemleri güvenliği konularında kullanılmak amacıyla TUBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) tarafından, PARDUS adı verilen bir işletim sistemi geliştirilmiştir (5-7). Bu işletim sistemi kullanılmalı ve sürekli geliştirilmelidir.

Kaynaklar

1 Avcı, G., İstihbarat Teknikleri, Timaş yayınları, İstanbul, s: 11-30, 2004.

2 Çimen A., Echelon, İstihbarat Dünyasının Perde Arkası, Timaş Yayınları, s: 235-265, 2002.

3 Eğilmez, M., Konuksever, A., Top, T., Gençlere Yeni Tuzak: Bonzai ;  Al Jazeera Uyuşturucu Yazı Dizisi; Http://Www.Aljazeera.Com.Tr/Al-Jazeera-Ozel/Genclere-Yeni-Tuzak-Bonzai.

4 Koçoğlu, H., Yusuf Doğan, Y., Ucuz Ve Ölümcül Bonzai Virüsü , Yeni Şafak 28 30.06.2014

5 TUBİTAK, UEKAE, Pardus Nereden Geldi Şimdi Nerede Nereye Gidiyor 2008

6 Ömeroğlu A., Begiter N., Pardus, Linux Nedir Özgürlükİçin.com

7 Pardus Elektronik Dergi Sayı: 1, Mart 2006.

21 Ağustos 2014 Perşembe

Siyonist Örümceğin Ağları: Lobiler

 (Milli Gazete)

Giriş

Siyonizm, gizli, açık ve yarı açık teşkilatlanma sayesinde dünyanın değişik ülkelerinde örümcek ağı gibi bir ağ örerek insanlara çengel atmakta, onlarla ortak payda oluşturarak kendine hizmet ettirmektedir. Başlangıçta muhatabına menfaat sağlayan yapı, daha sonra, örümceğin ağına takılanlara zerk ettiği zehir gibi, Siyonizm de ağına takılanlara zehir zerk ederek onların düşünme mekanizmasını dumura uğratmakta ve kendilerinden istediği her işi yaptırmaktadır. Gönüllü ya da gönülsüz olarak Siyonizm’in menfaatine çalışan bu yapı, Siyonist Lobi, olarak bilinmektedir. Siyonist lobiler, bulundukları ülkelerin aleyhine ve fakat Siyonizm’in ve İsrail’in lehine çalışmaktadır.

Burada, Siyonist lobi ele alınıp incelenmektedir.

“Lobi” Nedir

Lobicilikle ilgili değişik tanımlamalar yapılmaktadır(1-6). Bu tanımlamaları birleştirerek daha genel bir tanımlama yapmak mümkündür. “Lobi faaliyetleri” ya da kısaca “lobicilik”, genel olarak, bir devletin/ülkenin/milletin ya da bir grubun/STK’nin/cemaatin/hareketin kendi iddialarını, tezlerini, düşüncelerini, politikalarını, çıkarlarını ve imajını, uluslararası arenada vaya başka ülkelerde ya da başka grup/STK/cemaat/hareket içerisinde değişik yöntem ve araçlarla savunmak, muhatap yapının karar alma mekanizmalarındaki kişileri ikna etmek, onları etkilemek, onları inandırmak ve istenilen kararları almalarını sağlamak veya aleyhte karar alınmasını engellemek ya da tarafsız hale getirmek veya imaj oluşturmak ya da olumsuz imajı düzeltmek faaliyetidir. Lobicilik, karar verme süreçlerini etkileme, yönlendirme, dost/müttefik sayısını artırma; düşman/rakip/muhalif sayısını azalma stratejisi olarak değerlendirilebilir. Lobi faaliyetleri, hedef üzerinde aşağıdaki etkileri oluşturmak üzere yapılmaktadır:

• Aleyhimize alınacak kararları engellemek

• Lehimize karar aldırmak

• Tarafsız hale getirmek

• Olumlu İmaj oluşturmak

• Olumsuz imajı düzeltmek

• Dost kazanmak, dost hale getirmek, müttefik yapmak

• Karşı cepheyi çözmek, güven bunalımı ortaya çıkarmak

Lobicilik, karar süreçlerini etkileme, imaj oluşturma ve birleşik cephe meydana getirme amaçlı üç boyutlu bir faaliyet türüdür. Bunun için özel olarak eğitilmiş, uzmanlaşmış, stratejik akla sahip kişi ya da kişiler tarafından yürütülür. Halkla ilişkiler ve psikolojik savaş tekniklerinin iyi bilindiği bir uzmanlık alanıdır. Lobicilik, süreklilik isteyen, yüksek maliyetli bir faaliyettir.

Etkin lobicilik, yasama, yürütme, yargı, medya, düşünce kuruluşları, üniversite ve akademik çevreler, STK’lar, kanaat önderleri, öğrenciler ve kamuoyunu üzerinde etkili olma, bunları baskı altına alma ve istediğinizi yaptırma olarak ortaya çıkmaktadır.

Dünyada çok etkin olan ve öne çıkan iki lobi, Siyonist lobi ile Ermeni lobisidir. Her iki lobi de, ABD’de profesyonelce faaliyet yürütmekte olup karar mekanizmalarını ciddi bir şekilde etkilemektedirler (6,7).

Siyonist Lobi

Dünyanın her tarafında Siyonizm’in oluşturduğu lobiler mevcut olup bir örümcek ağı gibi bir çok ülkeyi kuşatmıştır. Bu lobiler, Siyonizm’in dünya hâkimiyeti için “Gizli Dünya Devletinin” ve İsrail devletinin politikalarını ve aldığı kararları desteklemek, hayata geçirmek ve her türlü karşı operasyon, eylem, politika ve düşünceyi bertaraf etmek için çalışmaktadır.

Siyonist lobinin dört ana ayağı bulunmaktadır: 1- İdeal/Dava Sahibi olmak, 2- Merkezi örgütsel yapı (Ahtapot), 3- Para gücü, 4- Medya gücü. Bu dört ayak, “Gizli Dünya Devletinin” ana stratejisine göre birbiri ile uyumlu çalışmaktadır. Bu gerçek, görülüp kabul edildiğinde ve ona göre teşkilatlanıp mücadele verildiğinde, Siyonist örümcek ağı, çok kolay bir şekilde parçalanıp tarihin çöp sepetine atılacaktır (29 Ankebut 41).

Bu dört ayağın birlikte var olduğu en önemli ülke ABD’dir. İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, İtalya, İspanya, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde Siyonizm’in yoğun lobi faaliyeti bulunmaktadır.

Siyonist lobi, ABD üzerinden birçok politikasını hayata geçirmektedir. ABD’yi yönetenlerin ABD’nin aleyhine olmasına rağmen İsrail politikalarını kayıtsız şartsız desteklemesinin sebebi, Siyonist lobinin gücüdür:

“Birleşik Devletler’in bölge politikalarının itici gücü, neredeyse tamamıyla Birleşik Devletler iç siyasetine ve özellikle İsrail lobisinin faaliyetlerine dayanmaktadır. Başka çıkar grupları da Amerikan dış siyasetini kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirebilmeyi başarmışlardır ancak hiçbir lobi, Amerikalıları, Birleşik Devletler ve İsrail menfaatlerinin tamamıyla özdeş olduğuna dair oluşturulan genel kanı gibi ikna edici olamamışlardır.” (8, 9).

Siyonist Lobinin Para Gücü

ABD yönetimlerinin şahinler kanadını, daime Siyonist Yahudiler oluşturmaktadır. `ABD’yi İsrail egemenleri ve Yahudi sermayesi ile bağlantıları olan 400 Amerikan zengini yönetmektedir’ (10).

ABD’de var olan bu şirketlerin çoğu uluslararası özellikte olup dünyanın başka yerlerindeki şirketlerle ilişki içerisindedirler. Dünyadaki sermaye gücü göz önüne alındığında, “Dünyadaki 500 büyük şirketin 435’i Yahudilere aittir!” Geri kalan 65 şirketin iş yaptığı, ortaklık kurduğu ve perde gerisinden emir aldığı isimlerin pek çoğu da Yahudi’dir. “En zengin 500 ismin 320’si Yahudi’dir. Geriye kalan 180 isim arasında da değişik bağlantılar var, bu grup içinde yer alanların 100’ünün eşi Yahudi’dir” (11) şeklinde acı bir gerçekle karşılaşılmaktadır.

ABD’de insanları yöneten iki güç odağı mevcut olup her ikisi de Siyonistlerin kontrolündedir. Bu iki güç, para ve medyadır. Emekli Orgeneral Kemal Yavuz’un ABD’de de iken bir ABD’li generalle aralarında geçen konuşma, ABD yönetimleri nezdinde İsrail’in güvenliğinin niçin çok önemli olduğunu ortaya koymaktadır:

“ABD’li General: İsrail’in Ortadoğu politikaları ile ilgili eleştirilerinizde tamamen haklısınız. Ama ABD’nin bu konudaki bir gerçeğini de bilmelisiniz. Amerika’da, devlette ve hatta özel sektörde hiç kimse, Başkan dâhil (bunu iki defa tekrarladı), İsrail’in politikalarını körü körüne desteklemedikçe, sandalyesinde kalamaz. Çünkü Amerika’da insanları yöneten iki güç odağı mevcuttur; paranın ve medyanın patronları. Bu iki güç odağı da Yahudilerin denetimindedir.” (12)

ABD seçimlerini medya ve para gücü belirlediğinden genel olarak Siyonistler, para gücü ile ABD başkanlarının seçilmesine ciddi katkıda bulunarak Başkanları baskı altına almakta ve yol boyu baskı altında tutmaktadırlar. Haziran 1977’de Başkan Jimmy Carter’a verilen bir memerandumda, Yahudi sermayesinin seçimlerdeki gücü açık bir şekilde dile getirilmiştir:

“Demokratik Ulusal Finans Konseyi’nin 125 üyesinin %70’inden fazlası Yahudi;

1976 yılında Demokrat Partiye bağış yapanların %60’sından fazlası Yahudi’ydi;

1972’de Nixon tarafından toplanan paraların %60’dan fazlası Yahudi; Humphery’nin 1968 yılındaki kampanyasında toplanan paraların %75’ten fazlası Yahudi; Scoop Jackson tarafından toplanan paraların %90’dan fazlası Yahudi;

Ülkenin daha az Yahudi bulunan bir bölümünden gelmemiz gerçeğine rağmen bizim birincil fonlarımızın yaklaşık %35’i Yahudi destekçilerden gelmektedir.

Bu ülkede her nerede siyaset için bağış toplanıyorsa Amerikan Yahudilerini önemli bir rol oynarken bulabilirsiniz.” (8, 13)

Britanya eski Başbakanı Clement Atlee’ye göre “Amerika Birleşik Devletleri’nin Filistin politikası, Yahudi oyu ve birçok büyük Yahudi firmasının malî destekleriyle şekillenmiştir.”

ABD’deki Siyonist Lobinin Örgütsel Ayağı: AIPAC Ve CPMJO

ABD’de Siyonist lobinin örgütsel ayağını, AIPAC (Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi) ve 51 Yahudi organizasyonunu içerisinde barındıran Genel Başkanlar Konferansı (CPMJO) oluşturmaktadır. Fortune dergisinin 1997 yılında yaptığı bir araştırmaya göre AIPAC (Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi), AARP’den (Yaşlı Amerikalıların en büyük ve en etkili kuruluşu) sonra en etkin lobiydi. Mart 2005’de yapılan bir araştırmaya göre de bu sıralama değişmemiş AIPAC, ikinciliğini korumuştur. (8)

Siyonist lobinin çekirdeğini AIPAC meydana getirmekte olup ABD’de Başkan, kongre, yürütme, medya, düşünce kuruluşları, üniversiteler ve akademik çevreler ve öğrenciler üzerinde etkin olmaya çalışmaktadır. ABD Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Senatör Fullbright, 1973 yılında yaptığı açıklamada; “İsrailliler Kongre’nin ve Senato’nun politikasını kontrol ediyorlar… Senato’daki meslektaşlarımızın yüzde 70’i, kararlarını hürriyet ve hukuk ilkeleri olarak tasavvur ettikleri kendi görüşlerine dayanmaktan ziyade bir lobinin baskısı altında veriyorlar.” (9) demektedir.

AIPAC’ın başarısı, kendisini destekleyen yasama üyeleri ve kongre adaylarını ödüllendirmesi, ona karşı çıkanları ise cezalandırabilmesi imkan ve yeteneğinden kaynaklanmaktadır. İsrail’in politikalarına karşı çıkan senatörleri, medya gücünü kullanarak yıpratmaktadır. Illinois’ten Senatör Charles Percy’i gibi pek çok senatör AIPAC’ın hışmına uğrayarak seçimleri kaybetmiştir. (8) Paul Findley’e göre; “İsrail politikasını tenkit eden kişi, üzücü ve sürekli misillemelere ve hatta İsrail “lobi”sinin baskıları yüzünden geçim vasıtalarını dahi kaybetmeye hazırlanmalıdır. Başkan onlardan korkuyor. Kongre onların bütün isteklerine boyun eğiyor. En itibarlı üniversiteler programlarında bu lobiye ters düşecek her şeyi bertaraf etmeye özen gösteriyorlar. Dev medya kuruluşları ve askerî komutanlar onun baskılarına teslim oluyorlar”… “İsrail Başbakanı, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu ile ilgili dış politikasında, kendi ülkesinde sahip olduğundan çok daha fazla nüfuza sahiptir.” (9)

AIPAC yüksek ve geniş bir bilgi gücüne sahiptir. Bu ona güç katmaktadır. ABD yönetimi, bir bilgiye ihtiyaç duydukları zaman öncelikle “AIPAC’e başvurmaktadır”. Ayrıca “konuşma taslağı hazırlaması, yasama konusunda çalışması, taktikler için tavsiye vermesi, araştırma yapması, ek sponsor toplaması ve oyları düzenlemesi için AIPAC’a sıklıkla müracaat edilmektedir” (8). Dolayısıyla “İsrail hükümetinin fiili vekili olarak AIPAC”, ABD Kongresi’nde çok etkileyici bir konuma sahiptir. (8)

Eski Senatör Ernest Hollings görevini bırakırken; “AIPAC’ın sana verdiğinden başka bir İsrail politikasına sahip olamazsın.” (8) demiş olması, ABD kongresi üzerinde AIPAC’in etkisini göstermesi açısından önemlidir. İsrail Başbakanı Ariel Şaron bir Amerikalı izleyiciye “İnsanlar İsrail’e nasıl yardım edebileceklerini sorduğunda onlara AIPAC’e yardım etmelerini söylüyorum” demesini aynı bağlamda değerlendirmek gerekmektedir. (8) AIPAC, bir taraftan kongreye senatör sokmaya çalışırken diğer taraftan Başkan’ın çevresine ve önemli bakanlıklara kendi elemanlarını, görevli personel veya danışman olarak yerleştirmektedir. AIPAC eski araştırma müdür vekili ve İsrail yandaşı Washington Institute for Near East Policy’nin (WINEP) eş kurucusu Martin Indyk, 2001 yılında hükümetteki görevini bıraktıktan sonra WINEP’e katılan Dennis Ross ve İsrail’de yaşayıp sık sık orayı ziyaret eden Aaron Miller, Temmuz 2000 Camp David zirvesinde Başkan Clinton’ın en yakın danışmanları arasındaydı. Her üçü Oslo Barış sürecini ve Filistin devletinin kuruluşunu, Ehud Barak’ın düşüncelerine göre şekillendirmişlerdir (8). Eliot Abrams, John Bolton, Douglas Feith, I. Lewis (Scooter) Libby, Richard Perle, Paul Wolfowitz ve David Wurmser gibi ateşli Siyonist ekip, Bush yönetiminde çok etkin konumda olup ABD’nin Ortadoğu politikalarını belirlemişlerdir.

Bugün Büyük Ortadoğu coğrafyasının yaşadığı kaos, Siyonist lobinin eseridir. Bu gerçek, Wall Street Journal tarafından yayınlanan bir ön sayfa yazısında açıkça ortaya konmuştur: “Başkanın Rüyası: Sadece Rejimi Değil Bölgeyi Değiştirmek: ABD Yanlısı, Demokratik Bir Bölge İsrail ile Yeni Muhafazakarların Amacıdır.” (8) İsrail eski Başbakanı Ehud Barak’ın 4 Eylül 2002 tarihinde New York Times’ta yayınlanan makalesinde, ABD’nin Ortadoğu Politikasını kimin belirlediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Saddam rejimine son vermek Arap dünyasındaki jeopolitik ortamı değiştirecektir.” “Saddam’sız bir Arap dünyası, iktidara gelecek neslin büyük çoğunluğunun, bazı Körfez ülkelerinde ve Ürdün’de olduğu gibi aşamalı olarak demokratik açılımlara başlamasını kolaylaştıracaktır”

ABD’de Siyonist Lobinin Düşünce Kuruluşları

ABD’deki Siyonist lobi, ABD kamuoyunu şekillendirmek için farklı düşünce kuruluşları kurmuş ya da var olanlar üzerinde çok etkin hale gelmiştir. Lobi, Martin Indyk tarafından 1985 yılında WINEP düşünce kuruluşunun kurmuştur. (8) Lobi, son 25 yılda, Amerikan Girişim Enstitüsü’nde, Brookings Enstitüsü’nde, Güvenlik Politikası Merkezi’nde, Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nde, Heritage Kuruluşu’nda, Hudson Enstitüsü’nde, Dış Politika Analizleri Enstitüsü’nde, Saban Center ve Yahudi Ulusal Güvenlik Ajansı’nda (JINSA) çok önemli bir ağırlık meydana getirmiştir. Bu düşünce kuruluşları, kararlı bir şekilde İsrail yanlısı olup ABD’nin İsrail devletine sınırsız desteğini sağlamak ve devam ettirmek için çalışmaktadırlar (8, 9, 14).

Bu düşünce kuruluşlarının hazırladığı raporlarla, başkan ve kongre üyeleri baskı altında tutulmaktadır. Hem Başkan hem de Kongre üyeleri, bilerek ya da bilmeyerek; isteyerek ya da istemeyerek Siyonist ideallere hizmet etmekte; İsrail’i körü körüne ABD menfaatlerinin aleyhine olsa da savunmaktadırlar.

Başbakan Erdoğan, zaman zaman “Ben İsrail’e söylüyorum cevap ABD’den geliyor” serzenişinde bulunmaktadır. Cevabın ABD’den gelmesinin sebebi, ABD’deki Siyonist Lobinin güçlü oluşundandır.

Sonuç: Siyonizm Bir Örümcek Yuvasıdır ve Kendisini Tahrip Edecektir.

Bütün bu imkânlarına rağmen Siyonizm, gerçek anlamda güçlü değildir. Onun gücü karşısındakilerin güçsüzlüğü, beceriksizliği ve idealsizliğidir.

Siyonizm, Allah’a baş kaldırmanın en ifrat boyutu olduğu için zayıf ve gerçekten de güçsüzdür.

“Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.” (29 Ankebut 41)

Kaynaklar

1- Özkan, A., Lobicilik, Milli Gazete,1 Ocak 2009.

2- Amerikan Siyasetinin Bel Kemiği:Lobicilik, http://www.tumgazeteler.com/ a=2530380 , 2 Nisan 2008.

3- Kaleağası, B., Lobicilik Nedir,Ne değildir ,Radikal, 28 Ekim 2006.

4- Hanlı, H., “Küresel Lobicilik, Amerika Birleşik Devletleri, AB ve Türkiye”, Stradigma,Haziran 2003.

5 -Yazar, F., Karar Süreçlerini Etkileme Aracı Olarak Lobicilik, http://www.halklailiskiler.com.tr/makaleDetay.aspx haberID=1257, 27 Ekim 2005.

6- Yılmaz, T., Türkiye’nin Kullanamadığı Stratejik Güç; Lobicilik…TASAM.

7- Lobi Faaliyetleri ve Türkiye, http://www.analitikbakis.com/haber/20090514/Lobi-Faaliyetleri-ve-Turkiye.php, 14 Mayıs 2009.

8- Mearsheimer,J.,J., Walt, S., M., İsrail Lobisinin ABD’nin Dış Politikasına Etkisi, Tercüme: Dünya Gündemi, s:3

9- Findley P., ABD’de İsrail Lobisi, Pınar Yayınları,Tercüme, İstanbul,1994 S:300-315

10- Doğru N. , Sabah Gazetesi, 2.2.2003

11- Diler, E., “Bu Savaşın Nedeni Para!”, Takvim 25.07.2014

12- Yavuz K., Büyük Ortadoğu ve ABD, Akşam Gazetesi, 10.03.2004

13-John J. Mearsheimer, J., j., Stephen M. Walt, S., M., ABD’nin Ortadoğu Politikası İsrail Lobisi Tarafından mı Belirleniyor, Londan Review of Books, (Hamilton Jordan, Gizli Dosya, Kutu 34, Dosya “Dış Politika/İç Politika Memorandumları, HJ Memo, 6/77,” dosyalanmış 12 Haziran 1990.) S:27.

14-Garudy R., Siyonizm dosyası, Pınar yayınları,İstanbul, 1996, S:253; Clement Atlee, A Prime Minister Remember, Ed. Heinemann, Londra, 1961, s. 181.

14 Ağustos 2014 Perşembe

Siyonist Ahtapotun Kolları: Kanser Hücreleri

 (Milli Gazete)

Giriş

Siyonizm’in amentüsü olarak isimlendirdiğimiz, 6 temel varsayımdan iki tanesi şunlardır: “Dünya Yahudileri İçin Bir Tek Devlet Vardır: İsrail” ve “Yahudilerin `Dünya Hâkimiyeti’ için `Gizli Dünya Devleti’ kurulmalıdır.” Siyonizm’in amentüsü anlaşılmadan ne Siyonizm’i anlamak mümkündür ne de bugün dünyada olup biten birçok olayı. İŞİD’i gidip bombalayan ABD, Gazze’de İŞİD’den çok daha vahşi katliam yapan, soykırım uygulayan İsrail’i desteklemektedir. BM’de İsrail’in aleyhine çıkan 150 civarındaki karar, yerine getirilmemekte ve buna karşılık BM, İsrail’e hiçbir yaptırım uygulamamaktadır/uygulayamamaktadır.

Siyonizm’in amentüsünün şartlarından biri olan Gizli Dünya Devleti, bir ahtapot gibi dünyanın her tarafında teşkilatlanmakta ve birer kanser hücresi gibi var olduğu ülkelere zarar vermektedir. Bu yapı, merkezinde Siyonist Hahamların olduğu, kolları dünyanın dört bir tarafına uzanmış, gizli, yarı gizli ve açık bir teşkilat yapısına sahiptir.

Burada, Siyonist ahtapotun kolları, yanı değişik milletlerin ve devletlerin içerisinde kurdukları açık, yarı açık ve gizli yapılar ele alınıp incelenmektedir.

Ahtapotun Kolları

Gizli Dünya Devleti, piramit şeklinde yapılanmıştır. En üstten en alta doğru, kesin itaat içeren, kademeli hiyerarşik bir yapı vardır. Bir Dolar($) üzerindeki Piramit’e göre, en üstte herkesi gözleyen, kontrol eden göz ile en altta var olan insanlık arasında 3 ana düzlemde, kademeli bir yapı bulunmaktadır (1,2):

1- Hiç Görünmeyenler:

RT (3 Kabbalistten oluşan üst komuta kademesi)

13’ler Meclisi

33’ler Meclisi

300’ler Kulübü

13’ler Meclisi, 33’ler meclis ve 300’ler meclisi, SANHEDRİN, “En üst Yönetim Meclisi” olarak isimlendirilmektedir.

2-Ucu Gözüken Büyük Kısmı Gizli Olan Kademeler (5 Kademe) :

B’nai B’rıth- Bilderberg (görünen en üst ara koordinasyon ve yönetim kademesi)

Büyük Şark Locası Teşkilatı (Fransız Mason Locası)

Komünizm (Rusya Mason Locası)

İskoç Locası Teşkilatı: 1-33 Derece (İngiliz Mason Locası)

York Locası Teşkilatı (Alman Mason Locası)

3- Halkın İçine Giren ve Yukarının Emirlerini Uygulayan Saçaklar (Alt Kademeler; Üç Kademe):

Rotary-Lions-Diner-Propeller, YMCA

Mavi Localar Önlüksüz Masonlar

Gizli Dünya devleti yapılanışını ahtapota benzetirsek, hiç görülmeyenler kademesi (RT ve Sanhedrin), Ahtapotun baş ve gövdesi ile; dünyaya yayılmış diğer tüm yapıları da (2. ve 3. düzlemdeki kademeler), ahtapotun kolları ile temsil edilebilir. Dışarıdan bakanlar, kolların bağlantı yerleri hariç, kolları kolaylıkla görebilmektedirler. Ancak, kolların nereye bağlı olduğu, yanı bağlantı noktalarını ve bağlanılan yapıyı görememektedirler. “Sır” dedikleri konu da budur. Sır’ra ancak belli eğitimleri alıp belli imtihanlardan geçenler, o da belli boyutu ile vakıf olabilir. Onlar da beyin ve gövde takımını oluşturan, Hahamlar topluluğudur.

Gizli Dünya Devleti, açık ve nispeten açık yapıları ile dünyayı örümcek ağına benzer bir ağla örmüştür. Her bir yapının ana amaçla bağlantılı ve uyumlu, ayrı bir amacı vardır. Her biri, bu amaca uygun olarak çalışmaktadır. Ahtapotun kolları, B’nai B’rith ve Bilderberg, BM, Dünya Bankası, IMF, NATO, CFR, CIA, Busıness Round Table, AIPAC, AB, Trilateral, Mason Locaları, Rotary, Lıons Klüpleri, Dıner, Propeller, YMCA gibi yapılardan oluşmaktadır (1).

Ahtapotun Kolları: B’nai B’rith

B’nai B’rith, Siyonizm’in hedefi olan dünya hâkimiyetini sağlamak için çalışmaktadır. Görevi, Birleşmiş Milletler teşkilatının beyin kadrosuna sızarak alınan kararların, Gizli Dünya Devletinin menfaatlerine uygun çıkmasını sağlamaktır. Dünya bankası ve IMF, B’nai B’rith’e bağlı olarak çalışmaktadır. Kendisine bağlı “Aleph Zadik Aleph” adlı teşkilat vasıtasıyla, bütün dünyada ki 13-21 yaş grubuna mensup gençlere, Siyonist düşüncesini aşılamak için uğraşmaktadır. Türkiye’deki “Fakirleri Koruma Derneğinin”, B’nai B’rith ile bağlantılı olduğu söylenmektedir (1).

Ahtapotun Kolları: Bilderberg Grubu (“Dünyanın Efendileri”)

Bilderberg Grubu, 1954 yılında Hollanda’da Ostertbeek kentindeki Bilderberg otelinde, İsveç Farmasonluğunda Ustad-ı Azam olan Yahudi din adamı Joseph Retinger tarafından kurulmuştur (1). Bilderberg, Sanhedrin meclisinin altında en yetkili yönetim merkezidir. Bilderberg’in yönetici kadrosunu, hahamlar ve 33. dereceden masonlar oluşturmaktadır. Grubun Yahudilerden oluşan 25 yönetici kadrosu, emirleri hahamlardan almaktadır (1).

Grupta gizlilik esas olduğu için, genel olarak, grubun çalışmaları hakkında açık bilgi elde etme imkânı yoktur. Örgüt, kara para, siyaset, gizli örgütler ve iş dünyasının ünlülerini bir araya getirmektedir. Yapılan yıllık toplantılara, mutlaka üst düzey bir NATO yetkilisi katılmaktadır (1). Grup, her yıl üç gün toplanır. Toplantılar esnasında konuların gizli kalacağına dair söz verilmektedir. Bilderberg’in en belirgin özelliği, devletlerin kilit noktalarındaki en üst düzey masonları bünyesinde toplamış olmasıdır.

Gizli dünya devletini kurabilmek amacıyla ihtilallar düzenlemek, devletler kurmak ve yıkmak gibi roller üstlenmiştir. Özgürleştirildiği söylenen pek çok ülkenin başına Mason devlet başkanlarını getirerek ülkeyi yönetmeyi amaçlamaktadır (1). Dünya ekonomisini ve siyasetini, Siyonizm’in menfaatleri istikametinde yönlendirmek istemektedir. İrlanda’da çıkan Newa Nation adlı derginin Ocak 1964 tarihli sayısında Bilderberg’in amacı şu şeklide ifade edilmektedir:

“Bir Dünya Devleti Kurmak için Bilderberg Teşkilatı, B’nai B’rith tarikatı ve diğer gizli Siyonist teşkilatları ile gayet sıkı işbirliği yapmaktadır.”

AB’nin temellerini oluşturan Ortak Pazar, Bilderberg toplantılarında kararlaştırılmıştır. Trilateral Komisyonu da, Bilderberg tarafından kurulmuştur (1).

Ahtapotun Kolları: CFR ( Council of Foreign Relation= Dış İlişkiler Konseyi)

Siyonistler, Dünya politikalarını kendi kontrollerinde tutmak amacıyla, Walter Lippmann önderliğinde, CFR adlı kuruluşu ABD’de kurmuşlardır. 37 daimi üyesinin 10 tanesi, Yahudi; diğerleri ise, yüksek dereceli masondur. ABD’nin dışişleri bakanlığı göstermelik olup gerçek dışişleri bakanlığı, CFR’dir (1,2). ABD’nin 6 başkanının dışişleri danışmanlığını ve CFR başkanlığını yapan John Mcloy, “Yeni bir isme ihtiyacımız olduğunda CFR üyelerine bir göz atmamız ve New York’u aramamız yeterliydi.” demek suretiyle, CFR’nın gücünü ifade etmiş olmaktadır (1). Dışişleri bakanlığının neredeyse kahir ekseriyeti, genellikle, CFR üyesidir. Amerikan ekonomisinin güçlü isimleri ve medya kuruluşları CFR üyesidir (1).

Ahtapotun Kolları:Business Round Table

Bilderberg’in emir ve komutasına göre hareket eden, dünyanın en büyük şirket ve kuruluşlarını bünyesinde barındıran bu yapı, dünya ekonomisini kontrol etmekle sorumludur. En etkili 200 civarındaki şirketi bünyesinde barındırarak ABD içinde etkin lobi gücüne sahiptir (1). Bu kuruluş, tüm endüstri ve iş sahasındaki masonları bir araya getirmektedir.

Dünyadaki Siyonist Petrol şirketleri, Standart Oil, Exxon, Texaco, Atlantik Richfield Oil, Golf Oil, Shell; Ağır sanayı alanında U.S. Çelik, Bethlehem Çelik, Boeing Co, Caterpillar Co.; üretim şirketlerinden Johnson&Johnson, Procter& Gamble kuruluşun üyeleridir. Ayrıca Citicorp, J.P. Morgan&Co, General Foods, General Mills, Coca Cola, Pasific Gas&Electric, AT&T, Campbell Soup Co, Kraft Inc, Nabisco Co, Macy’s Penny Sear Reobuck and Co , Metropolitan Life &Prudental , General Motors, Transworld Airlines, Dow Chemical, Allied Chemical Corp., Du pont Eli Lilly&co bu kuruluşun üyeleri olup faaliyetlerine çok büyük destek sağlamaktadırlar (1).

“Dünyadaki 500 büyük şirketin 435’i Yahudilere aittir!” Geri kalan 65 şirketin iş yaptığı, ortaklık kurduğu ve perde gerisinden emir aldığı isimlerin pek çoğu da Yahudi’dir. “En zengin 500 ismin 320’si Yahudi’dir. Geriye kalan 180 isim arasında da değişik bağlantılar var, bu grup içinde yer alanların 100’ünün eşi Yahudi’dir” (3).

ABD ve İngiltere ekonomisini kontrol ederek dünya ekonomisini kontrol etmeyi hedeflemektedir. Güçlü ekonomik yapı, bu gruba çok ciddi siyası güç katmaktadır. 1970’li yıllardan itibaren ABD başkanlık seçimlerinde CFR ile birlikte istediği adayı seçtirebilmektedir. ABD kongresinden geçmesini istemedikleri kanunları, engellemektedirler. Bu lobi sayesinde İsrail’in aleyhine olan hiçbir kanun, askeri ve ekonomik paket, ABD’de yürürlüğe girememektedir (1,2). ABD’nin desteğini almak için öncelikle bu kuruluşun desteğini almak ya da İsrail’in desteğini almak şart gibidir. ABD başkanlık seçimlerinde, tüm adaylar, Siyonist lobinin desteğini almadan başkan seçilememektedirler. Bu kuruluş, ABD başkanlık seçimlerini bu denli etkilediği için gücü, sadece ABD ile sınırlı kalmayıp ABD dışına taşmıştır. Bu gruba mensup şirketler, en çok kazanan ve fakat en az vergi veren şirketlerdir (1).

Ahtapotun Kolları: AIPAC (American- Israel Public Affair Commitee= Amerikan- İsrail Halkla İlişkiler Komitesi)

Amerikan senatosunda en güçlü Siyonist lobidir. B’nai B’rith ile sıkı ilişki içerisindedir. AIPAC’ın ABD kongresindeki görevi, İsrail’e yapılan yardımları düzenlemek ve geçmesini sağlamaktır. Ayrıca, ABD’nin Ortadoğu politikalarını şekillendirmek için çalışır. Bu kuruluş, Amerikan kolej ve üniversitelerinde çok yoğun faaliyet göstererek ABD gençliğinin İsrail yanlısı yetişmesi için uğraşır. Bu noktada B’nai B’rith’in başlattığı öğrenci yetiştirme faaliyetlerini devam ettirmektedir (1).

Ahtapotun Kolları: Trilateral

Trilateral, Amerika, Japonya ve Batı Avrupa’nın fikir adamları, politikacıları ve 300 kadar iş adamından oluşmuştur. Amacı, üç bölge arasında politik ve ekonomik tekel oluşturmaktır. Komisyon, Bilderberg toplantısında David Rockefeller’in fikri olarak doğmuştur. Komisyonun kurulmasına en aktif destek, Siyonist Zbigniew Brezinski tarafından verilmiştir.

Trilateral komisyonu, ilk kez 1973 yılında Tokyo’da toplanmıştır. Kuruluşun en büyük amacı, kontrollerindeki tröstler yoluyla ekonomik ve siyası güç elde ederek dünya ekonomik ve siyası politikalarına hakım olmaktır. Komisyonun, New York, Paris ve Tokyo’da olmak üzere üç merkezi vardır. Her bölge, masonik amaçlar doğrultusunda kendi faaliyetlerini düzenler. Toplantılar, senede bir kez olmak üzere sırayla üç bölgede yapılır. 30 üyelik bir yönetim kadrosu vardır. Bu kadro, her ülkenin ekonomik işlerinde etkin olmaya çalışır. Kuruluş Trialogue adlı bir dergi ile “Üçgen Kağıtlar” adı altında politik tavsiye raporları yayınlar (1).

Trilateral komisyonu, Amerikan başkanlarının, masonik idealler doğrultusunda seçilmesi için gayret sarf etmektedir. George Bush ve Carter Trilaterel üyesi idiler (1).

ABD’nin dış politikası, Trilaterel Komisyonu tarafından şekillendirilmek istenmektedir. Başkan Carter’ın “Bizim için Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya arasında bir ortaklık arama zamanı gelmiştir” derken Trilateral komisyonunun fikirlerini dile getirmiş oluyordu (1). Komisyon, IMF ve Dünya Bankası üzerinde etkindir. Krizler çıkarıp ülkelerin borçlanmasını sağlayarak, kendilerine bağımlı hale getirmektedirler.

ABD’in eski yöneticilerinden Başkan Carter’in yardımcısı Walter Mondela, Dışişleri bakanı Cyrus Vance, Devlet Bakanı yardımcısı Warren Christopher, Hazine bakanı W. Michael Blumenthal, Savunma Bakanı Harold Brown, BM temsilcisi Andrew Young, güvenlik danışmanı Zbigniew Brezinski, Ronald Reagan ın ekonomik danışmanı ve savunma bakanı Caspar Weinberger Trilateral üyesidir. Dünyanın en büyük banklarından Bank of Tokyo, Fuji Bank, Bank of Madrid, Barclay’s Bank, Royal Petroleum, Exxon, Lehman Brothers, Sears, Boeing, Coca Cola, Sony, Toyota ve Mitsubishi yönetim kadrosu, komisyon üyeleridir. Basından La stampa, Die Zeit, Chicago Sun -Times, Minneapolis Star, Tribune de Trilateral üyesidirler (1)

Gizli Dünya Devleti tarafından kurulan bu organizasyonlar sayesinde, ABD cumhurbaşkanları seçilmektedir. Seçilmiş bazı Yahudi veya Mason olan başkanlar şunlardır: George Washington, Thomas Jefferson, James Madison, William McKingley, Theodore Roosevelt, James Monroe, Andrew Jackson, James K. Polk, Warron G Harding, William Howard Taft, James Buchanan, Andrw Johnson, James A. Garfield, Franklin D. Roosevelt, Hanry Truman, Richard Nixon, Jimmy Carter, Ronald Reagan, George Bush, W Bush, Bill Clinton, Obama.

Dünya Yahudileri İçin Bir Tek Devlet Vardır’: İsrail

Siyonist hareketin, başlangıçtan beri sloganı, “Bugün Yahudi olmak demek, İsrail’e bağlı olmaktır.” (4) şeklindedir. Siyonistlerin faaliyet gösterdiği Siyonist Yahudi Büroları, II. Cihan savaşı boyunca yaşadıkları ülkelerde, kurulmamış bir devletin gizli, ayrı, bağımsız hükümeti gibi davranmaya başlamışlardır (5).

Dünya Siyonist Teşkilâtı’nın 23. Kongresi’nde Ben Gurion, yabancı ülkelerdeki Yahudilerin görevlerinin İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermek olduğunu açıklamıştır:

“Çeşitli milletlerin bütün Siyonist örgütlerinin ortak görevi, Yahudi devletine, her halükârda, kayıtsız ve şartsız yardım etmektir. Hatta böyle bir davranış, içinde bulundukları milletlerin otoriteleriyle çelişse bile.” (4)

Ben Gurion’a göre tüm Yahudiler için hükümetten kasıt, İsrail hükümeti olmalıdır: “Amerika veya Güney Afrika’da bir Yahudi, Yahudi arkadaşlarına “bizim” hükümet dediği zaman, İsrail hükümetini kasteder.” (4)

Bu anlayıştaki örgütlü bir çalışma, dünyadaki uluslararası Yahudi sermayesi ve medya gücü ile birleşince dünyanın pek çok ülkesinde güçlü Siyonist lobilerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu lobiler, İsrail adına o ülkelerde faaliyet göstermektedirler. Bulundukları ülkelerin menfaatlerinden ziyade Siyonist İsrail devletinin menfaatlerini öncelemektedirler.

Sonuç: Ey İman Edenler Güçlerinizi Birleştirin

Dünyada vuku bulan, birbirleri ile bağlantısız gözüken pek çok olay, Siyonist “Gizli Dünya Devleti” ile alakalıdır. Uzun vadeli bir stratejiye bağlı olarak icraat yapmaktadır. Başbakan Erdoğan, “Ben İsrail’e söylüyorum, cevap Amerika’dan geliyor” şeklinde yaptığı yakınmada; anlaşılmak istenmeyen, Siyonist Ahtapot’un dünyanın her tarafına kollarını sarmış olan yapısıdır. ABD’nin, Almanya’nın Fransa’nın, İngiltere’nin son İsrail saldırılarında İsrail’in yanında yer almalarının sebebi gene bu yapıdır.

Zor olan, bu kirli, pis ve tehlikeli yapının yıkılması, kurulan oyunun bozulması değildir. Bu kolaydır. Zor olan, bu yapının, böyle bir ahtapotun var olduğunun dünya insanlığına kabul ettirilmesi ve karşısına halkların desteğini alarak çıkılmasının sağlanmasıdır.

İnsanları ikna etmedeki zorluk, abartılı bir dil ve belgelendirilmeyen bir söylem kullanmaktır. Bir başka nokta da, çok konuşup iş yapmamak, hep başkalarını suçlayıp kendi hata ve eksikliklerini görmemektir.

Uzun vadeli teşkilatlı, stratejili ve planlamalı bir mücadele anlayışını belirleyip uyguladığımızda ve istikametimizi düzelttiğimizde, Allah’ın yardımı gelecek, insanlık kurtulacaktır; Yahudiler de kurtulacaktır.

Bunun için de, Allah’ın yardımını hak edecek çalışmalar yapmak üzere iman etmiş olanların, tüm güçlerini birleştirmeleri ve gerçekten ‘Allah’ın emrettiği şekilde’, özde, ruhta kardeş olmaları gerekir: 

“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı”(3Al-ı Imran103).

Kaynaklar

1- Allen, G., Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete, İstanbul, 1996.

2- Mars, T., İllüminatı, Entrika Çemberi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002.

3- Diler, E., “Bu Savaşın Nedeni Para!”, Takvim 25.07.2014.

4- Garudy R., Siyonizm dosyası, Pınar yayınları,İstanbul S: 198-200.

5- Taylor A.R., İsrail’in Doğuşu, Pınar Yayınları, İstanbul,1992, S:148-150.

7 Ağustos 2014 Perşembe

Yalan ve Aldatmaya Dayalı Bir Psikolojik Savaş Makinesi Olan "Kudurmuş Köpek" İsrail....

 (Milli Gazete)

Giriş

İsrail, Gazze ye 2008-2009 yılında Dökme Kurşun , 2012 de, Bulut Sütunu ve Temmuz 2014 de Koruyucu Hat isimli saldırılar düzenlemiştir. İsrail in seçtiği bu isimler, Tevrat menşeli olup bir psikolojik savaşın temelini oluşturmaktadır. Bu psikolojik savaşta İsrail in temel ilkesi, vurup vuruldum deyip ana saldırıları için gerekli kamuoyu desteğini sağlamaktır. Ancak son saldırılarında istenen olmamış ve gerekli psikolojik destek gelmemiştir. Ayrıca kara harekâtındaki başarısızlığı, onu dokunulmaz olmaktan çıkarmıştır. Burada, İsrail in esas aldığı Psikolojik savaş stratejisini ele alıp inceleyeceğiz.

Psikolojik Savaş

Psikolojik savaş, muhatabın zihni üzerine yoğunlaşmaya, muhatabın iradesini çözmeye, felç etmeye, muhatabı suçlu olduğuna inandırmaya, muhatabı teslim almaya, teslim alıp eğitmeye ve eski sisteme kazandırmaya dönük bir savaştır. Psikolojik savaş, askeri mücadeleden önce başlar ve fakat savaş bitene, muhatap teslim alınana kadar devam eder. Psikolojik savaşı kullanan tarafın fikriyatına, felsefi yapısına, inançlarına bağlı olarak kullanılacak vasıtalar değişmektedir. Genel olarak şeytanın yolunu takip edenlerde hiçbir ahlaki ölçü yoktur; hedefe varmak için her şey meşrudur, mubahtır. Bu nedenle Siyonizm, Irkçı Emperyalizm , Kudurmuş Köpek İsrail in mücadelesinde hiçbir ahlaki ölçü bulunmamaktadır. Yalan, hile, aldatma, tuzak kurma, gerçekleri ters yüz etme, Siyonizm in Psikolojik savaş stratejisinin temellerini oluşturmaktadır. Bu gerçeğin, herkes tarafından bilinmesi, Siyonizm e karşı verilecek mücadelede çok önemli bir kilometre taşıdır.

Anlamı Tersine Çevirme ve Anlam Tahribatı Yapma Tabanlı Bir Psikolojik Savaş

Siyonistler, bu psikolojik savaş mantığını, Filistin e gelip yerleşebilmek için baştan beri Batılı devletlere karşı uygulamışlardır. Siyonist önderler, Batılı devletlerden Filistin topraklarına gelip yerleşme konusunda destek istediklerinde karşılarına çıkan soru, oralardaki yerli halkların ne olacağı sorusu olmuştur. Buna verdikleri cevap, Halkı olmayan topraklara, toprağı olmayan bir halkın yerleştirilmesi şeklindedir. Bu soru, aynı zamanda Siyonist olmayan Yahudiler tarafından da sorulmaktaydı. Onlara verilen cevap ise `göç edilecek arazının çöl olduğudur (1). 

Bunlar tam bir yalandı ve fakat buna Filistin i görmeyen Siyonistler de inanmaktaydı. İlk Siyonistlerden olan Asher Guinsberg, Filistin i ziyaret ettiğinde yapılan çarpıtmayı itiraf etmiştir: Dışarıda bizler Eretz-İsrail in bugün hemen hemen çöl, ekim yapılmayan bir çöl olduğuna ve toprak almak isteyen herkesin buraya gelip canının istediği kadar arazi alabileceğine inanmaya alıştık. Fakat gerçekte burası hiç de öyle değil. Ülkenin bütün sahaları içinde, işlenmemiş tarlalar bulmak zor. Tek ekilmemiş alanlar kum tarlaları ve taşlık dağlardır. (1) Gerçekten de, Siyonistlerden önce Araplar, Filistin topraklarını ekip biçiyorlardı; döneminin en zengin tarım alanlarıydı. Son derece bakımlı, mamur topraklardı buralar (1). Fakat Siyonistler, Filistin e gelir gelmez, teröre başvurmuşlar silahlı çeteleri ile ıssız ülke efsanesine itibar kazandırmak için, Arap köylerini, evleri, çitleri, mezarlıkları ile birlikte yıkıp yok etmişlerdir (1). 

Profesör İsrael Şahak, 1975 te, 1948 de mevcut olan 475 köyün buldozerlerle yıkılıp ortadan kaldırılmasındaki amacın, Filistin in bir çöl olduğuna hem batı kamuoyunu hem de göç ettirmek istedikleri Yahudileri inandırmak olduğunu açıklamıştır (1). Bu, Siyonizm in yürüttüğü psikolojik savaşın bir boyutu idi; diğer boyutu ise, kendi terörünü , düşmanlarının terörü olarak sunmasıdır. Londra da bir İsrailli diplomat saldırıya uğradığında (bizzat Bayan Thatcher in saldırganın FKÖ ile alâkası bulunmadığını ispat etmesine rağmen) olay Medyada FKO terörizmi olarak yer almıştır. Bunu bahane eden İsrail ordusu, Lübnan ı işgal edip binlerce sivili katlettiğinde, bu harekâtın adı, Galile de Barış! olarak kamuoyuna sunulmuştur. İsrail, bütün katliamlarını hep güvenlik , kendini savunma adı altında gerçekleştirmiştir. İsrail e karşı yapılan en küçük hareket, terörizm ; fakat İsrail in yaptığı katliamlar, güvenlik , kendini savunma hakkıdır. 

12 Eylül 1993 de Le Monde da yayınlanan bir rapor, silahsız insanlara karşı İsrail in silahlı güçlerinin tam bir terör uygulayarak yaptığı kıyımı, gözler önüne sermektedir: Güvenlik bahanesi, İntifada terörizmi gibi bahaneler gülünçtür. Çünkü bu hususta elde bulunan rakamlar anlamlıdır: 9 Aralık 1987 de ortaya çıkan İntifada nın (taşlı isyanın) başından bu yana, asker, polis veya kolonilerde oturanların açtıkları ateş yüzünden 1116 Filistinli ölmüştür. Yani, 1988 ve 1989 da 626, 1990 da 134, 1992 de 108 ve 1 Ocak ile 11 Eylül 1993 arasında da 155 kişi. İsrail İnsan Hakları Derneği Betselem tarafından gerçekleştirilen bir incelemeye göre, öldürülenler arasında on yedi yaşından küçük 233 de çocuk bulunmaktadır. Askerî kaynaklar kurşunla yaralanan Filistinli sayısının yirmi bin civarında olduğunu belirtiyor, Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım Ofisi ise bu rakamı doksan bin olarak veriyor. 9 Aralık 1987 den beri otuz üç İsrail askeri ölmüştür, yani 1988 de 4, 1989 da 4, 1990 da 1, 1991 de 2, 1992 de 11 ve 1993 te 11 asker. 

Ordu tarafından tespit edilen bir hesaba göre, çoğunluğu koloni sakini olmak üzere, işgal altındaki topraklarda kırk sivil öldürülmüştür. İnsanî örgütlere göre, 1993 te on beş bin Filistinli, devlet cezaevlerinde ve ordunun tutuklama merkezlerinde hapistir. İntifada nın başından bu yana, İsrail hapishanelerinde, Betselem in açıklamasına göre, bazıları henüz aydınlatılmayan şartlar altında olmak üzere, on iki Filistinli ölmüştür. Yine bu insanî örgütün belirttiğine göre, askerî tutuklama merkezlerinde her yıl sorgulama sırasında en az yirmi bin kişiye işkence edilmiştir. (1) 1 Ocak 1989 daki İntifada da Filistinliler arasında çoğunluğunu çakıl taşları atan çocukların oluşturduğu 327 kişi; İsrail tarafında ise (çoğunluğunu kurşun sıkan askerlerin oluşturduğu) 8 kişi ölmüştür. Bu durumda bile İsrailli bakan, utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan dünyanın yüzüne karşı: Filistinliler şiddet hareketlerinden vazgeçmedikleri sürece görüşmeler olmayacaktır. açıklamasını yapabilmiştir. Benzer bir durumla, felçli bir Yahudi nin, `FKÖ nün satılmış bir militanı tarafından Achille Lauro gemisinden denize atılmasında karşılaşmaktayız. Bu bir bireysel terör ve cinayet eylemi idi. Fakat İsrail in buna misillemesi çok ilginçti; İsrail hava kuvvetleri hiç alakası olmayan bir ülkeyi, Tunus u, bombalamış ve çoğunluğu çocuk olan 50 kişiyi öldürmüştü. Kudurmuş Köpek medyası bu kanlı vahşeti, Terörizme karşı mücadele, kanun ve düzeni savunma olarak sunmuştur (2). 

Yakın geçmişte, İsrail in, Filistin ve Lübnan topraklarında, sivil halka dönük yaptığı katliamlar, hep meşru savunma hakkı ; Hamas ve Hizbullah ın kendilerini savunması ise, terörizm olarak adlandırılmış ve suçlanmışlardır. İsrail in son Koruyucu Hat saldırısı da, dünya kamuoyuna böyle sunulmuştur: Netanyahu, Hedef, İsrailliler için güvenlik ve sükûneti yeniden sağlamaktır. . Birçok ülkenin başkanıyla görüştüm. Obama, Merkel ve Holland ile görüştüm ve hepsine şunu söyledim; hiçbir ülke kendi vatandaşları üzerine füze atılırken öylece beklemez. Bizi vuranları çok şiddetli bir şekilde vurmaya devam edeceğiz. Hiçbir uluslararası baskı bizi durdurmayacak. Askeri operasyonlara devam edilecek... Gazze de siviller öldüğünde onları yanlışlıkla vurmuş oluyoruz. (3). 

Şimon Peres: Roket saldırısı tehdidi altında vatandaşlarımız bir gece daha geçirdi. Çalacak başka bir siren korkusu nedeniyle birkaç gecedir anneler kollarında çocuklarıyla uyuyamıyorlar. Çocuklarımızı koruyacağız ve kimsenin onlara zarar vermesine izin vermeyeceğiz. (4). Kudurmuş Köpek İsrail in peşine takılan ABD ve AB yöneticileri, hep İsrail ağzı ile güvenlik , kendini savunma kavramlarını kullanarak İsrail in haklı olduğunu savunarak destek vermişlerdir/vermeye de devam etmektedirler: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki: Hiçbir ülkenin, topraklarına bir terörist örgüt tarafından roketler atılması ve masum sivillerin bundan etkilenmesi karşısında seyirci kalması beklenmemeli. (4) ABD Başkanı Obama: HAMAS, İsrail e füze atıyor. İsrail elbette kendini savunacak. Biz destekliyoruz. (5) . Almanya Başbakanı Angela Merkel: Kendini savunma hakkı söz konusu olduğunda biz İsrail in tarafında yer alacağız. (6) İsrail in bu saldırgan tavrının arkasında dikkat çeken bir başka olgu, genellikle, her büyük operasyondan sonra savaşın maliyetini, ABD ye ödettirmesidir. Bu son savaştan sonra da ABD Kongresi, İsrail in kendini daha iyi savunması için 621 milyon dolar para desteğinde bulunacağını açıklamıştır. (7) 

Batı Şeria da kimin tarafından kaçırılıp öldürüldüğü belli olmayan 3 Yahudi yerleşimci gençten Gazze deki Hamas ı sorumlu tutacaksın; sonra Yahudiler tarafından kaçırılıp yakılarak öldürülen Filistinli gencin ölümünü protesto eden Filistinlileri bahane ederek geniş bir tutuklamaya girişeceksin, sonra da Gazze den kimin tarafından atıldığı belli olmayan ve yerleşim bölgelerine düşmeyen füzeleri bahane ederek kara, hava, deniz kuvvetleri ile birlikte topyekûn katliam yapacaksın ve bunun adına da terörizmle savaş , güvenliği sağlamak diyeceksin. Bu, baştan beri Siyonist mantığın işleyiş biçimidir. Foreign Affairs dergisindeki makalesinde İsrailli akademisyen Barak Mendelsohn, kaçırılma ve öldürme olaylarının çok iyi planlanmış bir stratejinin uygulamaya sokulması için kullanıldığını ifade etmektedir: Siyasetçilerin verdiği tepki anlaşılır. Ancak bunun ötesinde bu olayı bir anlamda bahane eden İsrail siyaseti HAMAS a yönelik hesaplanmış bir tepki vermek için harekete geçti. (5) İsrailli bir kadın milletvekilinin Bütün Filistinli anneler ölmeli demesi (8), İsrail siyasetinin ana amacının, Filistinlilerden arındırılmış bir Gazze meydana getirmek olduğu anlamına gelmektedir. 

Siyonist propagandada genel olarak kural: Siyonist karşıtları kendilerini savunmak için şiddete başvurduğunda bu terörizm dir; Siyonistler, şiddet kullandığında ise bu, terörizme karşı mücadele dir, barış ve güvenlik hareketidir . Siyonistlerin bu denli yalana dayalı bir anlam tahrifatı yapma yeteneği anlaşılamadan vuku bulup giden olayları analiz etmek, onları yorumlamak, anlamlandırmak ve karşı tedbirler almak mümkün değildir.

Operasyon İsimleri Üzerinden Yürütülen Psikolojik Savaş

Psikolojik savaş, hedef kitle açısından anlamı çok iyi bilinen belli kavramlar üzerinden yürütülerek etki alanı ve gücü artırılır. İsrail in son 6 yılda Hamas a karşı yürüttüğü silahlı mücadelede gerçekleştirdiği geniş kapsamlı üç büyük operasyonda, operasyonlara verdiği isimler, Tevrat tan özel olarak seçilmiş, bir boyutu ile Müslümanlara bir boyutu ile de Yahudilere hitap eden kavramlardır. Ancak Hamas da İsrail in bu psikolojik savaşına Kur an dan seçilmiş kavramlarla cevap vererek daha güçlü bir psikolojik harekât yürütmektedir. Dökme Kurşun operasyonu, İsrail in 27 Aralık 2008 de Gazze ye karşı başlattığı askeri operasyonun adıdır. Dökme Kurşun anlaşıldığı kadarıyla Tevrat ta geçen özel anlamı olan bir kavramdır. Buna Hamas, Hakla Batılın savaşı anlamında Furkan Savaşı adı altında karşı psikolojik harekâtla cevap vermiştir. Bulut Sütunu operasyonu, İsrail in 14 Kasım 2012 de Gazze ye karşı başlattığı askeri operasyonun adıdır. 

Buna Hamas, Kabe yi yıkmaya gelen Ebrehe ordusunun üzerine Ebabil kuşlarının attığı taşlar anlamında Siccil Taşı adını verdiği karşı psikolojik harekatla cevap vermiştir. Koruyucu Hat operasyonu, İsrail in 7 Temmuz 2014 de Gazze ye karşı başlattığı askeri operasyonunun adıdır. Buna Hamas, Kur an daki ayetlerden olan Yenmiş ekin yaprakları adını verdiği karşı psikolojik savaşla cevap vermiştir. Bu kavramsallaştırma mücahitlerin moralini yükseltmekte, mücadele azim ve kararlılıklarını artırmaktadır. Gazze deki İslami direnişin, siyasi, askeri, ekonomik ve psikolojik alanda bir mücadele yürütmüş olması, her taktiğe yeni taktiklerle cevap vermesi, İsraillileri korkuturken; Müslümanları da cesaretlendirmekte ve morallerini yükseltmektedir. İsrail de şu an panik hâkimdir ve İsrail ordusu Gazze den çekilmek zorunda kalmıştır. Bugüne kadar görmedikleri, duymadıkları bir mukavemet ve karşı saldırı ile karşı karşıyadırlar. İsrail bugüne kadar Gazze yi hep bombalamış, ciddi bir karşılık görmemiş, İsrail halkı gece rahat uyku uyuyabilmiştir. Ancak bu son operasyonda Hamas, operasyonun başladığı andan itibaren kendi yapımı olan binlerce Füzeyi İsrail semalarına göndermiş, Halid Meşal ın tabiri ile Yıllarca Filistin halkının yaşadığını şimdi İsrail halkı yaşamaya başlamış (9) ve her siren sesi ile sığınaklara koşmak zorunda kalmışlardır. Hamas, İsrail in stratejik alanlarını füzelerle vurmaktadır. 

Ayrıca Hamas lı mücahitler, karşı saldırılar yaparak, İsrail askerlerini pusuya düşürerek İsrail ordusunun imajını, dokunulmazlığını ayaklar altına almıştır. O nedenle İsrail ordusu, psikolojik savaşı kaybetmiştir. Diğer taraftan İsrail saldırılarında ölen vücutları parçalanan Filistinli çocukların görüntüleri, anında sosyal medyaya verilerek İsrail in masum sivil halka yaptığı zulmün dünya kamuoyuna duyurulması sağlanmış, medya hakimiyeti kırılmış, mazlum ve mağdur milletler ayağa kalkmış ve dünyanın her yerinde İsrail in zulmü lanetlenmiştir. Bu ses, Dünyanın zalimlerinin uykularını kaçırmış ve daha da kaçıracaktır.

Sonuç: Bir gün Filistinliler, özgür ve bağımsız topraklarında yaşayacaklar

İsrail psikolojik savaşı kaybetmiş, Hamas ın hamlelerinin arkasına takılmıştır. Bu psikolojik yıkımı, bundan sonra kimse durduramayacak, Kudurmuş Köpekler mukadder akıbetlerine doğru yol almaya devam edecek ve tarihin çöplüğüne süpürülüp atılacaklardır. Bu durum, onu daha da kudurtacaktır. Kudurma vaklarında kuraldır: Kudurmuş Köpeklerin sahipleri, yakınları, bir müddet daha sabreder. Tahribatları, saldırganlıkları belli bir boyuta ulaşınca ya tecrit edilerek mahkûm edilip kendi kaderlerine terk edilirler ya da vurularak imha edilirler. Kudurmuş Köpek İsrail in akıbeti bundan farklı olmayacaktır. 

Kudurmuş Köpeklerin temizliği, hem Filistin halkının hem de Yahudi halkının kurtuluşu olacaktır. Hamas liderlerinden Halid Meşal in yaptığı konuşma, hem bu gerçeğin dünya kamuoyuna ilanı hem de bir meydan okuma olmuştur: Obama, Ban Ki-Mun ve özgür dünya liderlerine sesleniyorum: Size yalvarmıyoruz, sadece diyoruz ki, bir gün Filistinliler, özgür ve bağımsız topraklarında yaşayacaklar Gazze deki kuşatmanın kalkması için İsrail in kayıplarının kaça yükselmesi gerekiyor Eğer bu yeterli değilse, Filistinli mültecilerin vatanına dönmesi için bedel nedir Kaç tane İsrail askeri kaçırılmalı, bana adedini söyleyin. İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirlerimizin serbest kalması için bedel nedir (9)

Kaynaklar

1- Garaudy R., İsrail Mitler ve Terör, Pınar Yayınları, İstanbul, 1996: S: 180-190

2- Garaudy R., Age. S: 217-230

3- Dünya Bülteni, 12.07.2014

4- Anadolu Ajansı, 10.07.2014

5- Bacık G., Bugün 20.07.2014

6-Demirel, S., Yeni Akit 20.07.2014

7- Haber7, 17.07.2014

8- Karakaya, H., Yeni Akit 20.07.2014

9- Anadolu Ajansı, 24.07.2014

 

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...