(Milli Gazete)
Burhanettin Yakamızda Rozet Takacak Yer Kalmadı. Erbakan
Giriş
Rahmetli Erbakan Hoca, Parlamento eksenli bir siyasi mücadeleye başladığında ele alıp seslendirdiği beş ana konu, Kimlik (Milli Görüş), Ahlâk (Önce Ahlâk ve Maneviyat), Kültür ve Medeniyet (İslam Birliği), Sanayileşme (Milli ve Ağır Sanayi Hamlesi) ve Siyonizm olmuştur. Parlamento içi siyasete bütün bu kavram ve konuları sokan ve yol boyu bu yaklaşımından taviz vermeyen, hükümetlerin sorumluluklarını yerine getirmesini isteyen, bu konularda birçok kanun teklifinde bulunulmasını sağlayan rahmetli Erbakan dır. Bu gün, Erbakan Hocanın mücadeleye başladığı yıllara göre ahlâkta, kimlikte, kültür ve medeniyet alanında, İslam Birliği nde çok daha büyük çözülme, kırılma mevcuttur. Siyonizm e karşı mücadele unutulmuş, rafa kaldırılmış; sanayileşme konusunda gayretler olmuş olmasına rağmen ciddi bir atılım yapılamamıştır.
Özelleştirme, serbest piyasa adı altında küresel faizci, tefeci sermaye ülkenin kılcal damarlarına ve sinir sistemine yerleşmiştir. Devletin istatistikî verilerine ve yapılan akademik çalışma sonuçlarına göre Türkiye de alkol, uyuşturucu kullanma ve fuhuş yaşı, 12 yaş civarındadır. Türkiye de eşcinsellik (!) ve nikâhsız birlikte yaşam (!) yaygınlaşmakta, gayrı meşru çocuk sayısı artmaktadır.
Toplumsal değerlerdeki çözülmeye bağlı olarak aile yapısında çözülme hızlanmakta, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve şiddet artmaktadır. Medya, sosyal medya, internet, yabancı istihbarat örgütleri, mafya, fuhuş ve eğlence sektörü, müzik sektörü, kozmetik ve moda sektörü, bu millete yabancılaşmış Batı kültür ve medeniyetinin savunuculuğunu yapan STK lar, ahlâkı yozlaştırma hareketinin baş aktörleri olarak görev icra etmekteler. AB fonları, ABD vakıf fonları ve dünya bankası kredileri bu amaçla kullanılmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi , Büyük İsrail Projesi , 2. Sevr Projesi , Ilımlı İslam projesi , Avrasya nın Hıristiyanlaştırılması Projesi kapsamında, İslam coğrafyası, hem ahlâki olarak çökertilmek isteniyor hem de parçalanmak isteniyor. Türkiye dâhil İslam coğrafyası yeniden sömürgeleştirilmek için darbe ve kadife darbe kıskacına alınmıştır. Bu sebeplerden dolayı bugün Türkiye de değer eksenli, kültür ve medeniyet eksenli, ümmet şuurlu, kadrolu, plan ve programlı, stratejik düzlemde topyekûn ve sınırsız bir siyasi mücadeleye ihtiyaç vardır.
Mevcut şartlarda bu mücadeleyi, Parlamento düzleminde yürütebilecek hareket, Milli Görüş hareketidir. Böylesi tarihi bir dönemeçte yapılacak Saadet Partisi kongresi, çok hayati önemdedir. Burada Saadet Partisi kongresi bağlamında dikkat edilmesi gereken birkaç konu ele alınıp değerlendirilecektir.
Yakalara Yeni Rozet Takmamak/Taktırmamak Sorumluluğu
Milli Görüş hareketinin kurduğu partiler, aldıkları oy oranından dolayı değil; bizzat var oluş felsefelerinden dolayı sistem için tehlikeli olmuşlardır. Ahlâki Bunalımın Sebebi Millete Rağmen Uygulanan Zihniyet ve Sistemdir diyebilen bir hareket, mevcut partilerden farklı bir şey söyleyerek doğrudan doğruya Lozan da kurulan sistemi ve inşa edilmek istenen zihniyeti hedef almış, halkı uyandırmış ve şuurlandırmıştır. İslam kurtarıcı olarak yeniden hayat sahnesine geri dönmüş ve korku, tehdit, karalama, iftira ve yok sayma üzerinde kurulu bir sistem ve bir yapı, bu yeni söylem ve tavır karşısında aciz kalmıştır.
Partileşmeden önce ESAM gibi yapılar kurulmuş; partileştikten sonra da 45 civarında, birbirini tamamlayan, bütünleyen farklı yapılar kurularak büyük bir aile meydana getirilmiştir. Hedef, halkı hayatının her sahasında teşkilatlayarak küresel sisteme ve onun yerli işbirlikçi ortaklarına karşı ciddi bir mücadele vermek ve bundan zaferle çıkmaktır. Milli Görüş er ya da geç gelecektir; ancak bu kanlı mı olacak yoksa kansız mı , Bu ülkede bir Milli Görüşçüler var, bir de Milli Görüşçü olmaya aday olanlar , Bu ülkenin geçmişi gibi geleceği de Milli Görüş tür ifadeleri, bunun en açık ve en özlü özetidir. O nedenle Milli Görüş, salt klasik bir parti hareketi değildir. Bununla beraber Milli Görüş hareketinde parti, çok önemli ve özgül ağırlığı diğerlerine nazaran daha büyük olan bir alt yapıdır. Küresel sistem ve yerli işbirlikçileri tarafından Milli Görüş partilerinin aldıkları oy oranı ne olursa olsun kapatılmaları ya da onlarla daha yakından ilgilenmeleri, bu özel yapılanışın varlığı ve sistem felsefesini hedef seçip ciddi bir tehlike meydana getirmiş olmasından dolayıdır. Bu açıdan baktığımızda Milli Görüş partilerinin kapatılmış olması, başarısızlık değil bir başarıdır. Arı kovanına çomak sokulmuş, fincancı katırları ürkütülmüştür.
Eksen Ülkeler-Gelişen Dünyada ABD Politikalarının Yeni Hatları adlı kitabında Alan Makovsky, bu noktayı özellikle vurgulamaktadır: Türkiye ilk defa, ABD hükümetinde sürekli üst düzey dikkatlerin odağı olmuştur, çünkü İslamcı Başbakan ın Türkiye yi Batı yörüngesinden çıkarabileceğinden korkulmuştur. Hükümetin her dalından yüksek düzeyli bürokratlar düzenli toplantılar yapmış, Türkiye nin İslamcı bir yönetim altına girmesi ile ABD çıkarlarının ne olacağını değerlendirmeye çalışmışlardır... Türkiye ye böyle çok daha üst düzeylerde odaklanılması, sık rastlanan bir şey değildir... Erbakan dönemi ve o dönemin Türkiye nin geleceği konusunda yarattığı kaygılar, politika çevrelerinde Türkiye nin imajını yükseltmeye yaramıştır. (1) Küresel güçler, kurdukları sömürü düzeninin bozulmasına ve kötü örnek olunmasına tahammülü olmadığı için sadece Erbakan hükümetini tehlike olarak görmemiş, bizzat RP nin şahsında temsil edilen zihniyet ve meydana getirilen geniş yapılanmayı da tehlike olarak görmüşlerdir. O nedenle sadece Erbakan hükümetinin düşürülmesi ile yetinilmemiş, RP hareketinin iğdiş edilerek, tehlike eşik seviyesinin altına çekilmesi, halkın umudu olmaktan çıkarılması ve de önceki darbelerde olduğu gibi, halka gerekli gözdağının verilmesi hedeflenmiştir. Bunun için önce RP nin kapatılması ve bilahare istenen gerçekleşmez ise parçalanması, o da olmazsa yeni din partileri (!) kurularak ve de barajın altına çekilerek parlamentonun dışına çıkarılması, temel ince ayarlı bir strateji olarak benimsenmiştir.
30. 4. 1997. tarihli Milliyet te RP yi Bölmek başlıklı yazısında Talat Halman (Kendisinin mi yoksa ABD nin görüşü mü olduğunu bilemediğimiz) şu önerileri yapmıştır: Hükümetin akıbeti ne olursa olsun, RP nin bir parti olarak bölünmesi, daha iyisi, parçalanması, ülkemizin siyasal geleceği için hayırlı uğurlu olacaktır. RP de yakın gelecekte çatlamalar, kopmalar olması beklenebilir. Refah bölünmezse bile, yeni din partileri kurulması mümkündür. Düşünün, Refah tan üç parti doğarsa bundan sonraki seçimlerde hiçbiri barajı aşamayabilir. Ya da yepyeni bir din partisi kurulursa, RP ve yeni parti, belki küçük partiler olurlar TBMM de. Milletçe okuyalım, üfleyelim de birleşik din cephesi delinsin, bölünsün, parçalansın. Demokrasi denememizin hayırlı bir gelişme göstermesi, Refah ın zayıflamasıyla, din partisine giden oyların bölünmesiyle olacaktır. Talat Halman ın önerileri istikametinde RP kapatılmış, Erbakan Hoca siyasetten yasaklanmış ve daha sonra büyük bir psikolojik harekâtla oylar, %22 lerden %15 lere çekilmiştir. Bunca baskıya, yoğun kampanyaya ve liderinin yasaklı hale getirilmesine rağmen, FP nin %15 rey alabilmiş olması, Derin ve Büyük Güçleri çok rahatsız etmiş ve daha ince ve gelişmiş stratejiler peş peşe uygulamaya sokulmuştur. Dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, FP nin kapatılma davası ile ilgili ABD ye söz verdiklerini (2) ifade ederek yaptığı konuşma, izlenen stratejinin kirli yüzünü ortaya koyma açısından önemlidir: Bu saatten sonra FP kapatılsa da kapatılmasa da çok önemli değil. Çünkü bölük pörçük bir Fazilet var karşımızda. FP deki bu parçalanma, bu partiyi rejim için tehlikeli olmaktan çıkardı. (3) FP nin kapatılması ile gençler-yenilikçiler olarak isimlendirilen grubun önü açılmış ve hareket, SP ve AKP olarak iki partiye vücut vermiştir. Ancak Erbakan ın liderliğindeki (genel başkanlığında değil) SP, parlamentonun dışında kalmasına rağmen sistem için tehlike olmaya devam etmiştir.
İlk ciddi tepkisini, Gazze için 500 bin kişilik Çağlayan mitingiyle ortaya koymuş; ardından yapılan mahalli seçimlerde aldığı %6 lık bir oy ile yükselen bir güç olduğunu göstermiştir. Bu gelişme, yeni bir bölünmeye vücut vermiştir (HAS Parti Olayı). Sisli havalarda insan avına çıkan ve bu konularda ihtisaslaşmış özel istihbarat birimleri vardır. Bu özel harekât grubu, farkına varmadan/vardırmadan ağa takılmak/ağa taktırmak diyebileceğimiz bir yaklaşımı benimsemişlerdir. Bu yaklaşım, 2. Cihan Savaşı ndan önce Hitler tarafından Fransa ya uygulanmış ve de çok başarılı olmuştur: Bir yazarın pek de iyi olmayan bir kitabının çeviri hakkı mühim bir para verilip alınacaktır. Bir sanayiciye yeni kurulmakta olan bir Fransız-Alman şirketine ortak olması önerilecektir. Bir gazeteci, Hitler rejiminin başarılarını yakından görmeye çağrılacak ve ona resmen yolculuk yapan bir prens muamelesi yapılacaktır. Güzel kadınlara tutkun bir devlet adamına dilber ve seçkin bir sevgili bulunacaktır. Başarılı olamamış bir politikacıya büyük önem verilecek, daha parlak bir mevkie nasıl gelemediğine şaşılacak, bundan Fransız Çürümüş Rejimi sorumlu tutulacak ve kişiliğini belirtmesi için eline yeni bir parti kurmak imkânları verilecektir. (4).
Saadet Partisi yeni kongreye giderken Milli Görüş kadroları, kabaca özetlediğimiz bütün bu tarihi arka planı, göz önüne alarak davranmalıdır. Ağa takılmaya veya taktırılmaya fırsat verilmemelidir. Kullanılacak dil, geliştirilecek söylem, birliği beraberliği sağlayıcı olmalı, bölücü, parçalayıcı, karalayıcı, suçlayıcı ve dışlayıcı olmamalıdır. Bu tavır, mümin sorumluluğunun bir gereğidir: İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz (41 Fussilet 34 35). O nedenle yeni bir bölünme için kulaklara üflenebilecek olan fitne ve fesat tohumlarına karşı çıkılmalı, provokasyon yapabilecek şer odaklarına karşı dikkatli olunmalı, gerekli tedbirler alınmalı ve yekvücut hareket edilmelidir. Milli Görüş kadrolarının bu kongrede birinci derecede öncelikli görevi budur, bu olmak zorundadır.
Emaneti Ehline Vermek İmani Bir Sorumluluktur
Bir mevki ya da makama görevlendirme/atama yapılırken, o mevki ve makamın gerektirdiği belli vasıflar vardır. Bu vasıflar atanacak makama ve mevkie göre değişmektedir. Liderlik için olmazsa olmaz vasıflar vardır. Bunların en önemlilerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
Ehliyet (Yetenek, Bilgi, Tecrübe);
Liyakat (Dürüstlük, Doğruluk, Ahlâk, İnanca Bağlılık,
Kardeşlik Anlayışı, Saygı, İhlâs, Sevgi);
Emin ve Güvenilir Olma;
Güçlü ve İradeli Olma;
Cesur, Kararlı, İradeli, Sabır ve Sebatlı Olma;
Adil Olma;
Fedakâr olma;
Söz ve Davranışları Arasında Tezat Olmama;
Davasını Temsil Yeteneği;
Mütevazilik;
Sır Saklayıcılık;
Gıybet ve Dedikodu Yapmayan;
Başarıyı Takdir Edip Övmek;
Şefkat ve Merhamet Sahibi;
Geniş Bir Ufka (Vizyon ) ve Spektruma Sahip Olmak;
Hedefleri Büyük Tutmak ve Büyük Düşünmek;
Stratejik Düşünme Yeteneği ve Stratejik Akıl Sahibi Olmak;
Analiz ve Sentez Yeteneği, Hissedebilme Yeteneği;
Öz Güven Sahibi Olmak;
Vefalı Olmak Ama Vefalılığı Ayak Bağı Haline Getirmemek;
Hırslarına ve Nefsine Hâkim Olmak;
Tevekkül Sahibi Olmak;
Güçlüklerin, Zorlukların Üzerine Gitmek;
Değer Sistemine, Kurallara ve İlkelere Kesin, Katıksız
Bağlılık;
Mükemmeli Hedeflemek ve Aramak;
Teşkilatı Hedef Etrafında Toplamak, Ahenkli Çalışmayı
Sağlamak, Sistem Yeteneği;
Statükocu Olmama, Devamlı Gelişimci, Atılımcı Olma;
Hem Kendisini Hem De Arkadaşlarını Geliştirmek,
Birlikte Yükselmek;
Yüksek Şahsiyet Sahibi Olmak;
Metin Olmak;
Disiplinli Olmak.
Bütün bu vasıfları, bir kişinin üzerine toplaması mümkün olmayabilir. Ancak ekip ruhu içerisinde var olan eksiklikleri giderebilir. Dolayısıyla hayalimizde olan değil, var olanların en iyisi seçilmelidir. Diğer taraftan yetenekler, Allah vergisidir. Olmayan yeteneği varmış gibi görmek, duygusal davranmak, bir davaya yapılacak en büyük kötülüktür. Unutmamak gerekir ki insanların liderlik vasıfları, mücadelenin fiili ortamında ortaya çıkar, gelişir ve kuvvetlenir; şahsın lider olup olmadığı anlaşılır. Seçilen lidere bu imkân ve fırsatı vermek gerekmektedir. Ayrıca rahmetli Erbakan dan sonra Saadet Partisi nin genel başkanı olmak çok zor bir iştir. Erbakan, Kurtlarla beraber ulumasını bilen bir liderdi. Herkesin bunu kabul etmesi gerekmektedir. Böyle bir lider, kısa zamanda ortaya çıkmaz/çıkamaz; bunun için zaman gerekir.
Hayatın pratiğinde Türkiye de siyasetin kurtlar sofrası olduğu göz önüne alınarak var olanların en iyisi seçilmelidir. Ne Erbakan soyadını taşımak; ne de Erbakan ın kırk yıllık arkadaşı olmak, ana tercih nedeni olamaz ve olmamalıdır. Bunun terside doğrudur. İlahi sünnet, emanetin ehline verilmesini ve emanet verilene itaat edilmesini emreder: Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Ey iman edenler, Allah a itaat edin; peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah a ve Resulüne döndürün. Şayet Allah a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir (4 Nisa 58, 59). Sonuç: Allah a, Resulüne, Müminlere ihanet Etmemek ve Allah ın İpine Sarılmak Hz. Peygambere (S.A.V.) göre bunu yerine getirmeyenler, Allah a ve Resulüne ihanet etmiş olurlar: Devlet makamı halk tarafından ehil olmayana verildiği takdirde o halk felaketi beklesin. Kim Müslümanların işini üstlenir de daha ehil olanı varken başkasına görev verirse Allah a ve Peygamberine ihanet etmiş olur. (5). Kim bir toplumda -kendisinden daha ehil olanını bulduğu halde- bir adama görev yüklerse o, Allah a, Resulüne ve bütün müminlere hainlik yapmış olur. (6) Hz. Ömer e göre de böyle bir tavır ihanettir: Hz. Ömer: Kim Müslümanların herhangi bir işine başkan olur da, sevdiği veya aralarındaki akrabalıktan ötürü birini bir işe memur tayin ederse, Allah a, Resulüne ve Müslümanlara en büyük hainliği yapmış olur. (6).
Kongreye gidilirken Milli Görüş kadrolarının çok önemli tarihi sorumluluğu vardır ve büyük bir imtihanla karşı karşıyadırlar. Efsanevi liderlerinin yokluğunda yapacakları ilk olağan kongrede, ortaya koyacakları tutum, tavır ve davranış, bu büyük sorumluluğu, yükü, taşıyıp taşıyamayacaklarını ortaya koyacaktır. Öyleyse; Allah ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar. (3 Al-i İmran 103) Öyleyse; Resulûllahın (S.A.V.): Allah ım, şikak ve nifaktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım. (7)
Kaynaklar
1. Makovsky, A., Eksen Ülkeler-Gelişen Dünyada ABD Politikalarının Yeni Hatları, Sabah Yayınları, S; 109,112.
2. Özgürel, A. 1.4.2000, Radikal.
3. Savaş, V., 10.1 2001, Gazeteler.
4. Lazareff, P., Fransa da Basın Rezaletleri, TGC Yayınları, İstanbul 1995, s: 158.
5. Buhari, Cuma 29; Müslim, İmame 19.
6. Hâkim sahih; Teymiye idare edenler edilenler, Şelale Yayınları, İstanbul, 1974, S: 16.
7. Ebu Davud, Salat, 367, (1546) Nesai, İstiaze, 21, (8, 264).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder