(Milli Gazete)
Muhakkak ki ademoğlunun yanlışlıklarının çoğu dilindedir. Hz. Muhammed
Giriş
Bugün Türkiye de değer eksenli, kültür ve medeniyet eksenli, ümmet şuurlu, kadrolu, plan ve programlı, stratejik düzlemde topyekûn ve sınırsız bir siyası mücadeleye ihtiyaç vardır. Mevcut şartlarda bu mücadeleyi, Parlamento düzleminde yürütebilecek hareket, Milli Görüş hareketidir. Türkiye nin önünde Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler gibi hayatı önemde iki seçim vardır. Türkiye bu seçimlere, Siyonist- Mason-Sabatayist kadrolar tarafından stratejisi çizilmiş (beyin takımı) Taksim kadife darbe sürecinin gölgesi altında girecektir. Ülkenin bu kavgadan minimum zararla çıkabilmesi için İman, Şuur, Cihad vasıflarını bünyesinde barındıran ve bunları ilke edinmiş kadroların mücadelesine, ittifakına ve önderliğine ihtiyaç vardır.
Böyle bir dönemde Saadet Partisi kongresi yapılmıştır. Kongrenin üzülenleri olabilir; ancak üzüntü kin ve nefrete dönüşmemelidir. Böyle bir sonucun doğmaması için de herkes sorumluluk üstlenmek zorundadır. Seçimler dünde kalmış, yarınlarda büyük ve hayati bir mücadele beklemektedir. Hakla Batılın Mücadelesinde feda edilebilecek hiçbir kardeşimiz bulunmamaktadır. O nedenle herkes dilini ve öfkesini, kontrol etmeli, birbirinin ne dediğini anlamaya çalışmalıdır. Kelimeler, kullanıldığı bağlamdan koparılıp, cımbızla çekilip alınıp, muhteva ve anlam bütünlüğü bozulup kullanılmamalıdır. Burada bu bağlamda kullanılacak dil ve üslup konusu ele alınacaktır.
Kuran'la Gelen Mizan
Hayatın ve kâinatın huzur içerisinde idame etmesi, fesadın ortaya çıkıp yaygınlaşmaması için hak , mizan , adl ve kıst gibi 4 ana kavramın, genel olarak, esas alınması gerekmektedir. Allah insanlara gönderdiği Kitap ve Peygamberlerle bunların muhtevasını açıklamış ve insanlığın ancak mizan ve adaletle ayakta durabileceğini bildirmiştir (57 Hadid Süresi 25). Kur an-ı Kerim e göre hayat ve kâinat, mizan ve adalet üzerine kurulmuştur. Onun için mizanın bozulmaması, adaletle korunması ana bir görev ve sorumluluk olarak insanın omuzlarına yüklenmiştir (55 Rahman Süresi 7-9). Siyasi mücadelenin hedefi, iktidar olmanın hedefi, bu mizanı korumak ve adaleti hâkim kılmak olmalıdır. Hz. Davud a halifelik görev ve sorumluluğu bu çerçevede yüklenmiştir (38 Sad Süresi 26).
Milli Görüş hareketinin Adil Düzen fikri böyle bir amacın ve de hedefin ürünüdür. Amaç devam etmekte ama hedefe henüz ulaşılmış değildir. Bu mesele hâlâ hayati önemini korumaktadır. Bugün için ana mesele, hayat, tüm insanların hakkını, hukukunu koruyan, kollayan tevhidi değerlere (Hak) göre mi tanzim edilecek; yoksa belli bir zümrenin, sınıfın menfaatlerini koruyup kollayan seküler değerlere (heva-hevese) göre mi tanzim edilecektir Hz. Adem ile İblis arasında başlayan mücadeleden bu yana tarihi şekillendiren ana dinamik bu sorunun cevabıdır. Kur an-ı Kerim bu soruyu nirengi noktası olarak görmekte ve buna dikkat çekmektedir (74 Müddesir Süresi18-24). Mizan ve adaletin bozulması, toplumları ifsad etmekte ve de helaklerine sebep olmaktadır (7 Araf 81-85, 10 Yunus 83, 11 Hud 84-85). Bugün Türkiye nin ana sorunu, tevhidi değerlere (Hakk) dayanan bir mizanın olmayışıdır. Türkiye de mizan bozulmuştur. Mizan yoksa adalet yoktur, Adalet yoksa barış da yoktur. Türkiye de yıllar süren kargaşanın, istikrarsızlığın, bunalımın ve kavganın arkasında bu gerçek yatmaktadır. Türkiye de başta siyaset olmak üzere sürece dâhil olup mücadele edenlerin dilinin bozulmasının temel sebebi de, Hak Batıl düzleminde ilkeli olup olmama, şuurlu olup olmama, nefsani davranıp davranmama ile alakalıdır.
Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede Kullanacağımız
Dil, Karalayıcı ve Tehditci
Olmamalıdır
Dil bir iletişim aracıdır. Kullanılan kelimeler, kavramlar muhataplar arasında ki ilişkiyi ya kuvvetlendirir ya da bozar. Birçok kötülüğün, şerrin kaynağı yanlış ve kötü olan bir dildir. Hz. Peygamber(sav), Muhakkak ki ademoğlunun yanlışlıklarının çoğu dilindedir. (1); Bir kişiye dilindeki fazlalıktan daha şerli bir şey verilmiş değildir! (2) derken dikkat çektiği nokta burasıdır. İnsanı ateşe sürükleyen, ülkeyi, toplumu kargaşaya sürükleyen, kin ve nefret etrafa saçan kötü bir dilden başkası değildir: Hz. Peygamber (s.a): İnsanları burunları üzerine ateşe sürükleyen dillerin mahsulünden başka ne olabilir (3) O nedenle dil güvenliği, Müslüman ın temel özelliklerinden biridir: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir. (4) İnsanın bütün uzuvlarını etkileyen, onların üzerinde baskı kuran önemli azalardan biri insanın dilidir (5). Ve en çok birbirini etkileyen iki organ kalp ve dildir (6).
Kalp ve dilin bu ilişkisinden dolayı bir müminle mümin olmayanın kalpleri ve dilleri birbirlerinden farklıdır ve farklı olmak zorundadır: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): Mü min bir kimsenin dili, kalbinin arkasındadır. Konuşmak istediği zaman kalbiyle o şeyi düşünür, sonra diliyle onu geçiştirir; münafığın dili kalbinin önündedir. Bir şeyi kastettiğinde diliyle söyler, kalbiyle düşünmez. (6) Dil aynı zamanda müminin dışa yansıyan ve dışta etkili olan, olması gereken yönüdür. Mümin, İslam ı şahsında temsil eden ya da temsil etmek zorunda olan insandır. Üzerinde bu açıdan ağır bir sorumluluk vardır. Bu sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. Batıl için mücadele eden kadroların kullandıkları dilin, tehditçi, karalayıcı, aşağılayıcı, kaba, çirkin küfür dolu olması, benimsedikleri seküler-laik değer sistemine uygundur. Bu yadırganmamalıdır.
Yadırganması gereken, Batıla karşı olanların ya da karşı olduğunu söyleyenlerin, Hak adına, benzer bir dil kullanmalarıdır. Kullandıkları dil, ne milli değerlere ne de dini değerlere uygundur. Kendi kültür medeniyetinin değerlerine ters ve insanı ifsad edici bir dil kullanmaları hem yanlış hem de tehlikelidir. O nedenle Adil Düzeni savunan, Hak için ayağa kalkan/kalktığını söyleyen Milli Görüş Kadroları bu hataya düşmemelidirler. İslam kültür ve medeniyetinin izin verdiği dili kullanmak ve onun gerektirdiği seviyeyi tutturmak mecburiyetindedirler. Bu noktada hem bu dünya da hem de öteki dünyada sorumlu olacaklarını unutmamaları gerekir.
Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede Kullanacağımız Dil, İfsat Edici Değil İnşa Edici Olmalıdır.
Kullanacağımız dilde asıl amaç, insanların aynı anne ve babanın çocukları olduğu noktasından hareketle tevhidi değerler çerçevesinde bir kardeşliğin ihdas edilmesi, korunması, geliştirilmesi ve pekiştirilmesidir. Bütün sorunlarımızı, bu kardeşlik mantığı içerisinde el birlik çözüme kavuşturacak bir atmosferin ihdas edilebilmesi için kullanacağımız dil, Allah a yönelenleri arıtmak, kötüleri sakındırmak amaçlı olmalıdır (77 Mürselat 5-6). Dolayısıyla kullanacağımız dil, bu iki ana amaca dönük olmak zorundadır. Herkes, özellikle Milli Görüş Kadroları, kullandıkları dilin bu çerçevede olup olmadığına bakmalıdır. Bu çerçevenin dışına çıkan bir söylem, bir dil yanlıştır, yapıcı değil yıkıcıdır. Buna da hep birlikte karşı çıkmalıyız. İman edenlerin kullanacağı dil estetik olmalıdır (16 Nahl 125). Nefsi galeyana getirici olmamalıdır. Azarlama, aşağılama, horlama ve suçlama içeren hitap tarzı, muhatabın her türlü algı mekanizmasının kapanmasına ve bir tepkinin doğmasına sebep olmaktadır. Hz. Peygamber Müslümanların birbirlerine Kardeşim demesini her vesile ile teşvik etmiş ve bu hitabın yaygınlaştırılmasını istemiştir. Genelde kardeş ve sevgi kavramlarını birlikte kullanmaya özen göstermiştir. Menfaat ve riyadan uzak bir kardeşlik ve sevgi ifadesi, muhatabın güvenini kazandırmakta ve gerçekten de söylenenlerin kendi hayrına olduğuna ikna eden bir atmosfer oluşturmaktadır. Sevildiğine ve düşünüldüğüne inanan bir insan, fikri almaya hazır hale gelmektedir. Sevgi ile beraber şefkat ve merhamet içeren hitaplar, genelde her türlü direnci kırmaktadır.
Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede Dil, İyilikler Kötülükleri Giderir İlkesine Uygun Olmalıdır.
Batıl uğrunda mücadele edenlerin tarih boyunca muhatabı karalamak, kötülemek ve tehdit etmek üzerine kurulu bir dil ve söylemleri var olmuştur. İman edenler olarak canımız yansa da, içimiz kan ağlasa da, Hakkın hâkimiyeti için mücadeleye estetik bir seviye kazandırmak zorundayız. Kötülükleri iyiliklerle uzaklaştırmak, sabırla dağ devirmek bu gün, en önemli görevlerimizden biridir (11 Hud114-115; 23 Müminun 96) . Kötülüğü en güzel, en estetik bir tarzda uzaklaştırmak, müminlerin taşıması gereken bir vasıftır (28 Kasas 54-55). Kötülük yapanlara iyilik yaparak onların kalplerini yumuşatmak ve hatta dostluğunu kazanmak mümkün olabilir (41 Fussilet 34, 60 Mümtehine 7).
Bütün bunları Allah, Batıl uğrunda mücadele edenlere karşı göstermemiz gereken bir tavır olarak emrederken; aynı Kıbleye yönelmiş, aynı davanın yükünü, çilesini çekmiş, bedel ödemiş olan kardeşlerimize karşı daha yüksek bir hassasiyetle göstermemiz gerekli değimlidir Herkes bu sorgulamayı kendi nefsinde yapmalıdır. Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede Kullanacağımız Dil, Af Ve Kolaylık Yolunu İlke Edinmelidir. İnsanın yapısında hem iyi özellikler, hem de kötü özellikler iç içedir. Şeytan ve yolundan gidenler, insanın kötülük cephesine hitap ederek hep kötü meziyetlerini öne çıkarmaya çalışırlar. Cendereye sıkıştırılmış, her şeyi ters yüz edilmiş ve kafası karmakarışık olan insanları uyarabilmek için insanın iyilik cephesine açık, etkileyici, nazik bir dil ve bir üslup ile hitap edilmelidir (4 Nisa 63). Bu ilke, sadece mazlumlar için değil aynı zamanda zalimler için de geçerlidir. Allah Hz. Musa ile Kardeşi Harun u Firavun a, uyarmak için gönderirken, yumuşak davranmalarını onlara öğütlemesi anlamlı, düşündürücü ve dikkat çekicidir: «İkiniz Firavun a gidin, çünkü o, azmış bulunmaktadır.» «Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki o öğüt alıp-düşünür ya da içi titrer-kokar.» (20 Taha 43-47).
Halife Memun ile bir vaiz arasında geçen bir olay, bu konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir: Halife Me mun dan rivâyet edildiğine göre, kendisine vaaz ve nasihat eden bir vâiz, konuşması sırasında sert bir dille terhib ve tergibde bulunur. Halife, vâize dönerek: Be adam, mülâyim ol, görmez misin Allah, senden daha hayırlı olanı (yani Hz. Mûsâ ve Hârun u), benden daha hayırsız olana (yani Firavun a) gönderdi de mülâyim olmasını emretti ve: Varın da ona yumuşak söz söyleyin, olur ki nasihat dinler yahut da korkar dedi der. (7) İşte Allah, Hz. Musa nın şahsında tüm müminlere bir uyarı yapmaktadır: Muhataplarınız hakkında peşin hükümlü olmayın. Kimin ne zaman ve hangi gerekçe ile iman edeceği sizler tarafından bilinemez. Kimin kalbinin mühürlenip kilitlendiğini sizler bilemezsiniz. O nedenle kolaya kaçıp insanları karalayarak kendinizi temize çıkarmaya çalışmayın.
Herkesin bir Ömer, bir Amr İbnul As, bir Halit bin Velid olma ihtimali her zaman vardır. Böyle bir ihtimal de daima dikkate alınmalıdır. Onun için Adil Düzen de ve Adil Düzen için mücadelede kullanacağımız dil, yapacağımız davet, tebliğ, nasihat ve mücadele yumuşak, etkileyici ve kuşatıcı olmalı, kolaylaştırıcı olmalı, zorlaştırıcı olmamalı, müjdeleyici olmalı, nefret ettirici olmamalıdır: Hz. Peygamber (sas) Sevindirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Uyumlu olun, ihtilâf etmeyin, teskin edin, nefret ettirmeyin. (8) Adil Düzen de Ve Adil Düzen için mücadelede kullanacağımız dil, sözün en güzelini ihtiva etmelidir(17 İsra 53). Adil Düzen de ve Adil Düzen için mücadelede kullanacağımız dil, başkalarının kutsallarına saygı göstermek zorundadır: Allah tan başka yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin; sonra onlar da haddi aşarak bilmeksizin Allah a söverler. (6 Enam 108) Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede kullanacağımız dil, karanlıklar içerisinde bocalayan insanlığa ışığı gösterme, onları aydınlığa çıkarma mücadelesidir. Salt bir oy alma mücadelesi değildir. Dolayısıyla karanlıklar içerisinde el yordamı ile yol bulmaya çalışanların yaptığı hata ve kötülüklere karşı affedici olunmalıdır (7 Araf 198-199)
Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede kullanacağımız dil, Şahısları Değil, Zihniyeti Ve Yapılanları Hedef Almalıdır
Bizim mücadelemiz yanlışlıklara ve kötülüklere karşıdır. Biz şahısların yaptığı kötülüklerden dolayı onlara değil yaptıklarına karşıyız. Biz onlara değil yaptıklarına buğz ederiz. Onlara karşı şefkat ve merhametle davranmak, bizim inancımızın bir gereğidir. Biz insanları kaybetmeye değil kazanmaya talibiz. Sahabe döneminde Müslümanlar arasında geçen bir olay, en güzel tarz bir mücadeleden ne anlamamız gerektiği konusunda güzel bir örnektir (9): Bir kardeşinizi günah işlerken gördüğünüz zaman, Allah ım ona lanet et, onu, sürüm sürüm sürümdür, diyerek kardeşinizin aleyhine şeytana yardımcı olmayın, Allah tan onu düzeltmesini isteyin. (9) O nedenle kullanacağımız dil, yıkmayı değil yapmayı, kazanmayı hedeflemelidir.
Sonuç: Adil Düzen de Ve Adil Düzen İçin Mücadelede Kullanacağımız Dil, Savaşı Değil Barışı ve En Güzel Tarzda Mücadeleyi Hedeflemelidir
Büyük Ortadoğu Projesi ve Büyük İsrail Projeleri kapsamında ümmet, tamamen etnik ve mezhebi parçalara bölünmek ve çatıştırılmak istenmektedir. Bu nedenle en güzel tarz bir mücadele, öncelikle Müslümanlar arasındaki ilişkilere yansımalıdır. Müslümanlar öncelikle mümin kardeşine karşı en fazla af edici, merhametli ve şefkatli davranmalıdır. Sonra bu, dış çevreye doğru tüm insanları kuşatacak tarzda genişletilmelidir. En Güzel Tarz Mücadele demek, söylenmesi gerekeni söylemeyip susmak veya yalan söylemek değildir. Öfke ile söylenip bir anlık deşarj olma ise hiç değildir. Kendi kutsallarına saygı bekleyip başkalarının kutsallarına hakaret etmek de değildir. En Güzel Tarz Mücadele, söylenmesi gerekeni, yapılması gerekeni en estetik, en hikmetli ve en basiretli bir şekilde, muhatabın kalbini etkileyebilecek ve etkilenip öğüt alabilecek bir üslupta, bir tarzda ifade etmek veya yapmaktır. Muhatabın kalbinde, vicdanında titreme meydana getirebilmektir, düşünmesini sağlayabilmektir. En Güzel Tarz Mücadele, kötülükleri iyilikle uzaklaştırabilmektir. Kendisine zulmedenleri, hidayet yoluna bıkmadan, usanmadan, kin gütmeden çağırabilmektir. Bedduacı değil duacı olmaktır. Yılanı deliğinden çıkarabilmektir. Kendi içinde tutarlı olmaktır. Sabrıyla dağ devirmektir. Dengeli ve kararlı olmaktır. Yunus olmaktır, Yunus gibi bir dil kullanmaktır:
Söz ola kese savaşı söz ola kesdire başı
Söz ola ağulu aşı balıla yağ ede bir söz
Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz.
Bunun için; Resûlullah (aleyhissalâtu vesselem): Allahım!... Senden doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalb diliyorum. (10).
Kaynaklar
1-Taberânî, İbn Ebî Dünya, Beyhakî.
2-Deylemî
3-İbn Mâce, Hâkim.
4-Tirmizî, İman 12, (2629); Nesâî, İman 8, (8, 104, 105)).
5- Tirmizî
6- Harâitî
7- Ebû Dâvud, Edep 20, (4835); Müslim, Cihâd 6, (1737).]
8- Ebû Dâvud, Edep 20, (4835); Müslim, Cihâd 6, (1737).
9- Kandehlevi, Y., Hadislerle Müslümanlık, Kalem Yayınevi, İstanbul, c.3 (1980) s.1029
10-Tirmizî, Daavât 22, (3404); Nesâî, Sehv 61.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder