(Milli Gazete)
Giriş
Üniversite öğrencilerinin çok farklı gerekçelerle kızlı
erkekli aynı evlerde yaşamaları, üniversitelerin büyük şehirlerde olduğu
dönemlerde bilinen, fakat gündeme gelmeyen, en azından siyasetin gündeminde yer
almayan bir konuydu. Sosyal problem haline gelmediği için büyük şehrin
yoğunluğu ve yorgunluğu içerisinde toplumun tepkisini çekmiyordu. Üniversite,
sayısı artıp Anadolu’ya, özellikle, küçük şehirlere yayılmaya başlayınca, bu
hayat tarzı dine, ahlaka ve geleneksel değerlere daha sıkı bağlı olan yöre
halkını rahatsız etmeye başladı. Mahalle kültürünün bir kontrol mekanizması
olarak görev icra ettiği bu şehirlerin mensupları, üniversite öğrencilerinin
kızlı erkekli aynı evlerde yaşamalarına itiraz ederek seslerini yükselttiler.
Konu, siyasetin gündemine düşünce, konunun tartışılması, hayat tarzına, özel
hayata müdahale ekseninde şekillenmiştir. Bu noktada önemli olan, konunun
sosyolojik durumunun ne olduğu ve bu ülkede böyle bir hayat tarzının neden
yaygınlaşıp tehlike boyutuna ulaştığıdır.
Bu hayat tarzının meşruiyet kazanmaya başlamasında,
gençlerin temel değerler konusunda bir kırılma yaşayıp yaşamadığı anlaşılmadan
sorunun çözülmesi mümkün değildir. O nedenle geçen yazıda, değerlerin ne
olduğu, nasıl ortaya çıktığı, önemi ve değerleri koyma hakkının kime ait olduğu
üzerinde durmuştuk. Burada, SEKAM’in Türkiye’deki gençlikle ilgili yaptığı saha
araştırmasına ilişkin verilerden yararlanarak gençliğin aile değerlerine
bakışını ele alıp inceleyeceğiz.
Aile Değerleri
Aile, toplumun devamını sağlayan; bireylerin kimlik ve
kişiliklerinin oluşmasında, toplumsallaşıp topluma uygun üyeler haline gelmelerinde
alternatifi olmayan özel örgütlü, çok önemli bir grup, bir birlik, bir
topluluk, bir yapı ve bir kurumdur. Ferdin toplumla teması, doğuşuyla katıldığı
ailesi aracılığıyla ve ailesinde başlamaktadır. Çocuk ile ailesi arasında
başlayan etkileşim, çocuğun o topluma uygun bir üye oluşuna imkân sağladığı
gibi, ferdin ailesi tarafından eğitilip-öğretilmesi de toplumun sürekliliğine
katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla aile, ferdin kişiliğinin inşa olunduğu yer
olup toplumun yapıtaşıdır. Toplumun temeli olan ve bir erkek ile bir kadının
evlenme kararlarıyla/anlaşmalarıyla başlayan aile, toplumsal meşruiyete dayanan
beraberlik üzerinde şekillenerek fonksiyonlarını yerine getirmeye başlar.
Ailenin neslin devamını sağlama, nesli koruma, toplumsallaştırma, fizyolojik
bazı ihtiyaçların karşılanması, cinsel davranışın düzenlenmesi, psikolojik
tatmin, kültür aktarımı, ekonomik dayanışma, eğitim, sevgi ve arkadaşlık
inşası, toplumsal statü sağlama, kişilik inşası, kimlik inşası gibi çok önemli
fonksiyonları bulunmaktadır. Üniversite öğrencilerinin kızlı erkekli olarak
aynı evde yaşamaları, ailenin neslin devamını sağlama, nesli koruma ve cinsel
davranışı düzenleme fonksiyonları ile doğrudan ilgilidir.
Her toplumun dinî, kültürü ve hukuk sistemi, o toplumdaki
fertlerin cinsel ihtiyaçlarını tatmin etmelerinin yol ve yöntemini
belirlemiştir. Aile kurumu, bu bağlamda alternatifsiz bir konumda yer
almaktadır. Nikâh, aileyi oluşturan ve cinsel hayatı düzenleyen bir
anlaşma/sözleşme ve toplumsal bir beyan olarak devreye girmektedir. Nikâh,
toplumun onayladığı bir birlik akdi ve ilanı demektir. Toplumdan topluma
uygulanış şekli farklılaşsa bile nikâh her zaman var olmuş, aileyi başlatan,
cinselliği düzenleyen bir kurum olarak varlığını koruya gelmiştir. O nedenle
nikâhsız yaşama/birliktelik doğal aile yapısı olmayıp gayrı meşru bir hayat
tarzıdır.
Üniversiteli kız ve erkeklerin aralarında hiçbir nikâh akdi
olmadan, üstelik grup halinde aynı evde yaşamaları, doğrudan doğruya aile
değerleri ile alakalı bir durumdur. Üniversite gençlerinin böyle bir hayat
tarzını benimsemeleri, dini, ahlaki, geleneksel ve aile değerleri ile doğrudan
bağlantılıdır. Üniversiteli gençlerin aileye, aile değerlerine, evlilik
kurumuna, zinaya, çapkınlığa, cinsel ilişkiye yükledikleri anlam, anlaşılmadan
kız ve erkek birlikte yaşamalarının nedenini anlamak mümkün olmayabilir.
Üniversiteli Gençlerin Aile Değerlerine Bakışı
SEKAM’in Gençlik araştırması kapsamında gençlere, aile
kurumu, önemi, evliliğin anlamı, nikâh ve cinsellik ile ilgili birçok soru
sorulmuş ve bu soruların, farklı değişkenlere ve farklı sorulara göre çapraz
sorgulaması yapılarak gençliğin aile değerlerine bakışı ortaya konmaya
çalışılmıştır (Tablo 1- Tablo12.)
Üniversiteli gençlerin uğrunda en çok mücadele etmeye değer
şeyler arasında, aile/Çocuklar/gelecek nesiller (birinci tercih düzeyinde),
%18’lık bir oranla ikinci sırada yer almaktadır (Tablo 1). Aile, ancak üçüncü
tercih düzeyinde %20’lık bir oranla birinci sırada önemli olmaktadır. Gençler
açısından Özgürlüğün birinci derecede önemli olması ile üniversiteli gençlerin
kız ve erkek olarak aynı evde yaşamaları arasında bir bağlantı bulunmaktadır.
Üniversiteli olmayı, özgür olmak olarak anlayan yeni neslin, kısıtlayıcı şartlara
ve ortamlara tepki vermesinin, özgürlüğe yüklenen anlamla yakın alakası vardır.
Bununla beraber, Gençlerin %78’i evliliği önemli ve gerekli görmekte; %85’i ise
evliliğe “modası geçmiş bir kurum” olarak bakmamaktadır(Tablo 2-Tablo 3). Bu
iki soruya verilen cevaplardan hareketle gençlerin %15- %22 arasında değişen
bir kesiminin aileyi önemsemediğini ve modası geçmiş bir kurum olarak gördüğünü
söyleyebiliriz.
Tablo 1: Uğrunda En Çok Mücadele Etmeye Değer Şeyler
Değerler 1.Tercih 2.Tercih 3.Tercih Sayı % Sayı % Sayı %
Özgürlük/Barış/Eşitlik 2177 39,9 786 15,4 504 10,1
Adalet/Hak/Hakikat 820 15,0 1593 31,3 706 14,1
Meslek/Kariyer 396 7,3 520 10,2 701 14,0
Aile/Çocuklar/Gelecek 988 18,1 1151 22,6 990 19,8
Para/Ekonomik İmkânlar 169 3,1 343 6,7 622 12,4
Din/Ahlâk 752 13,8 544 10,7 927 18,5
Tuttuğum Spor Kulübü 30 0,5 30 0,6 120 2,4
Sevgilim 124 2,3 125 2,5 440 8,8
Tablo 2: Evliliğin önemine ilişkin görüşler Evlilik Hakkındaki Görüşünüz Nedir
SAYI %
Evlilik önemli ve gereklidir 4028 77,9
Modası geçmiş bir kurumdur/Gereksiz 115 2,2
Esarettir 150 2,9
Olsa da olur, olmasa da 877 17,0
Toplam 5170 100,0
Tablo 3: Evlilik Modası geçmiş bir kurum mudur
“Evlilik Modası Geçmiş Bir Kurumdur”
SAYI %
Kesinlikle katılıyorum 194 3,8
Katılıyorum 269 5,3
Kararsızım 305 6,0
Katılmıyorum 1538 30,1
Kesinlikle katılmıyorum 2804 54,9
Toplam 5110 100,0
Araştırma kapsamında evli gençlere yöneltilen Evlenirken
hangi nikâhı kıydırdınız sorusuna gençlerin %95’inin hem resmi ve hem de dini
nikah olmak üzere iki nikahı da birden kıydırmış olması gençlerin, nikaha
verdikleri önemin ve yükledikleri dini boyutun bir göstergesidir. Gençler
nikâhla ilgili bu tutumları ile nikâha kutsallık yüklemişlerdir.
Üniversiteli gençlerin kızlı erkekli aynı evde yaşamalarını
değerlendirebilmek için gençlerin, zinaya nasıl baktıkları, ne anlam
yüklediklerini bilmek yararlı olacaktır. Gençlerin %85’i, zinayı nikâhsız
cinsel ilişki olarak, %13’ü de zinayı, tecavüzle karıştırarak, nikâhsız zorla
cinsel ilişki olarak tanımlamıştır (Tablo 4). Dolayısıyla gençler yaklaşımları
ile rızaya dayalı nikâhsız cinsel ilişkiyi, zina olarak değerlendirmişlerdir.
Bu, sıhhatli bir yaklaşımdır ve sevindiricidir.
Tablo 4: Zina Nedir
Zinanın Anlamı Sayı %
Nikâhsız Cinsellik 4572 85,4
Eşler Arası Zorla İlişki 85 1,6
Nikâhsız Zorla İlişki 695 13,0
Toplam 5352 100,0
Zinayı bu şekilde tanımlamış ve benimsemiş olan gençlerin,
özü aynı, şekli farklı aşağıdaki sorulara/yargı cümlelerine verdiği cevaplarda,
kafasının karışık olduğu anlaşılmaktadır:
Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Konusunda Görüşünüz Nedir
Çapkınlık size göre ne ifade ediyor
Bekâr kişilerin cinsel ilişkileri konusunda ne
düşünüyorsunuz
Bekârların cinsel ilişkileri yasalar açısından suç olmalı mı
Evli kişinin bir başkasıyla cinsel ilişkisini nasıl
değerlendirirsiniz
Evlenmeyi düşündüğünüz kişinin birisiyle cinsel beraberliği
olduğunu öğrenirseniz ne yaparsınız
Erkeğin bekâreti önemli değildir, önemli olan evlendikten
sonraki sadakatidir.
Kadının bekâreti önemli değildir, önemli olan evlendikten
sonraki sadakatidir.
Gençlerin %65’i Evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı
çıkmakta, %20’si erkekler için kabul edip kızlar için kabul etmemekte, %12’si
her iki cins içinde normal kabul etmektedir (Tablo 5). Bu sonucu destekleyen
bir başka bulgu, çapkınlığa olan bakıştır. Gençlerin %62’si, her iki cins için
de çapkınlığa karşı çıkmakta, %24’ü erkekler için kabul edip kızlar için kabul
etmemekte, %14’ü her iki cins için de normal kabul etmektedir (Tablo 6).
Gençlerin zina anlayışında, kişinin bekâr olup-olmamasının
önemli bir kıstas olduğu, konu ile ilgili sorulan sorulara verilen cevaplardan
ortaya çıkmaktadır. Gençlerin %43’ü, bekârların evlilik dışı cinsel
ilişkilerinin yasalar açısından suç kabul edilmesini beyan ederken, %78’i de
evlilerin evlilik dışı cinsel ilişkilerinin yasalar açısından suç kabul edilmesini
beyan etmektedir (Tablo 7, Tablo 8). Bu sonuçlar, bir boyutu ile sevindirici
bir boyutu ile de üzücüdür. Sevindiricidir çünkü gençlerin kahır ekseriyeti
evlilik kurumunu önemsiyor; üzücüdür önemli bir kesiminin zinaya yükledikleri
anlam, evli veya bekâra göre değişmekte ve çifte standart kullanılmaktadır.
Tablo 5: Evlilik öncesi cinsel ilişki
Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Konusunda Görüşünüz Nedir %
SAYI %
Hem erkek hem de kız için kesinlikle kabul edilemez 3438 65,1
Erkek için kabul edilebilir ama kız için kabul edilemez 1074 20,3
Hem erkek hem de kız için normal karşılanmalı 637 12,1
Diğer 134 2,5
Toplam 5283 100,0
Tablo 6: Çapkınlığın değerlendirilmesi
Çapkınlık size göre neyi ifade ediyor
SAYI %
Erkek için normal-kadın için kabul edilemez 1302 24,1
Erkek ve kadın için normal 750 13,9
Her iki cins için de kabul edilemez 3357 62,1
Toplam 5409 100,0
Tablo 7: Bekârların cinsel ilişkileri yasalar açısından suç
kabul edilmesi
Bekârların cinsel ilişkileri yasalar açısından suç olmalı mı
SAYI %
Evet 2297 42,8
Kararsızım 1184 22,1
Hayır 1883 35,1
Toplam 5364 100,0
Tablo 8: Evli kişinin bir başkasıyla cinsel ilişkisinin
yasalar açısından suç kabul edilmesi
Evli kişinin bir başkasıyla cinsel ilişkisi yasalar açısından suç olmalı mı
SAYI %
Evet 4181 78,0
Kararsızım 574 10,7
Hayır 602 11,2
Toplam 5357 100,0
Bekâret konusunda da benzer bir tavırla karşılaşılmaktadır.
Bekâret konusunda gençlerin önemli bir kesimi, cinsiyete bağlı olarak
düşünmekte ve çifte standartçı bir yaklaşım sergilemektedir. Erkeğin bekâreti
önemli değildir, önemli olan evlendikten sonraki sadakatidir görüşüne gençlerin
%57’si destek verip, %30’u karşı çıkarken; Kadının bekâreti önemli değildir,
önemli olan evlendikten sonraki sadakatidir görüşüne gençlerin %23’ü destek
verip, %64’u karşı çıkmaktadır. Aynı eylem türünün cinsiyete bağlı olarak bu
denli değişmesi, kadının bekâretini önemseyen ama erkeğin bekâretini
önemsemeyen ve erkeğin evlilik dışı ilişkisini çapkınlık adı altında bir
şekilde onaylayan yanlış, çarpık bir yaklaşımın, gençler tarafından da
paylaşıldığı anlamına gelmektedir. Daha da ilginç olanı kadın bekâretiyle ilgili
bu soruya yaklaşımda, katılımcıların cinsiyetlerine göre önemli bir farklılık
göstermemiş olmasıdır.
Tablo 9: Erkeğin bekâreti önemli değildir, önemli olan
evlendikten sonraki sadakatidir
SAYI %
Kesinlikle katılıyorum 1495 29,1
Katılıyorum 1426 27,8
Kararsızım 697 13,6
Katılmıyorum 659 12,8
Kesinlikle katılmıyorum 855 16,7
Toplam 5132 100,0
Tablo 10: Kadının bekâreti önemli değildir, önemli olan
evlendikten sonraki sadakatidir
SAYI %
Kesinlikle katılıyorum 583 11,3
Katılıyorum 621 12,0
Kararsızım 667 12,9
Katılmıyorum 1077 20,8
Kesinlikle katılmıyorum 2224 43,0
Toplam 5172 100,0
Gençlerin bazı kesimlerinin, aile kurumunun amacı ve aile
değerleri ile ilgili bu temel yaklaşımı, genelde gençlerin, özelde,
üniversiteli gençlerin kızlı erkekli aynı evde yaşamalarında bir sakınca
olmadığı gibi bir sonucun doğmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim konu
çerçevesinde gençlere yönetilen “Genç bir kız ile erkek istedikleri şartlarda
aynı evde yaşayabilirler” ve “Üniversite öğrencilerinin kızlı-erkekli aynı
evlerde yaşamaları kendilerinden başka hiç kimseyi ilgilendirmez” şeklindeki
iki soruya verdikleri cevaplar (Tablo 11, Tablo 12), bu düşüncemizi teyit
etmektedir.
“Genç bir kız ile erkek istedikleri şartlarda aynı evde
yaşayabilirler” sorusuna verilen cevaplar gözden geçirildiğinde (Tablo 11),
toplamda %23’lük bir kesimin, genç bir kız ve erkeğin istedikleri şartlarda
aynı evde yaşamalarını onaylamakta, %15’i de kararsız davranmaktadır. Tedbir
alınmadığı takdirde kararsız olanların, gelecekte bu durumu onaylama ihtimali
çok yüksektir. Bu durumda, yaklaşık %38 civarında bir kesim, evli olmayan genç
kız ve erkeklerin aynı evi istedikleri gibi paylaşabileceklerini
onaylayacaklardır. Bu da, gençlerin önemli bir kesiminde, geleneksel aile
değerleri, namus anlayışı ve nikâhın önemiyle ilgili önemli bir değişimin
meydana geldiğini/geleceğini göstermektedir.
Tablo 11: “Genç Bir Kız İle Erkek İstedikleri Şartlarda
Aynı Evde Yaşayabilirler” Görüşünü Değerlendirme
Katılım Düzeyi Sayı %
Kesinlikle Katılıyorum 389 7,5
Katılıyorum 796 15,4
Kararsızım 775 15,0
Katılmıyorum 1455 28,2
Kesinlikle Katılmıyorum 1752 33,9
Toplam 5167 100,0
“Üniversite öğrencilerinin kızlı-erkekli aynı evlerde
yaşamaları kendilerinden başka hiç kimseyi ilgilendirmez” yargı cümlesini
değerlendirme tarzları dikkate alındığında, gençlerin, %36’lık bir kesimi,
farklı düzeylerde de olsa bu yargı cümlesine katılmakta; %13’luk bir kesiminin
de kararsız kaldığı görülmektedir (Tablo 12). Olumlu bir zihniyet değişimi
olmadığı takdirde, gelecekte, kararsızlar da kızlı erkekli üniversite
öğrencilerinin aynı evde kalmalarını onaylayacakları gerçeğini göz önüne
aldığımızda, bu oran %49’lara yükselecektir. Bu da, gençliğin yarısının, zinaya
giden yolları ve zinayı meşru görmeye başlayacağı ve aile kurumunun buna bağlı
olarak çökeceği anlamına gelecektir.
Tablo 11 ve Tablo 12 karşılaştırıldığında gençliğin önemli
bir kesiminde meşruiyet kavramının muhataba, faile göre değiştiği
görülmektedir. Genç bir kız ve erkek için gayrı meşru olan bir fiilin,
üniversite öğrencileri söz konusu olduğunda meşruiyet kazanmış olmasıdır. Bu
çifte standartçı yaklaşım, gençliğin önemli bir kesiminin genetik kodlarına
sinmiş gibidir.
Tablo 12: Üniversite Öğrencilerinin Kızlı-Erkekli Aynı
Evlerde Yaşamalarını Değerlendirme
“Üniversite öğrencilerinin kızlı-erkekli aynı evlerde yaşamaları kendilerinden başka hiç kimseyi ilgilendirmez”
Katılım Düzeyi Sayı %
Kesinlikle Katılıyorum 805 15,6
Katılıyorum 1037 20,2
Kararsızım 679 13,2
Katılmıyorum 1147 22,3
Kesinlikle Katılmıyorum 1477 28,7
Toplam 5145 100,0
Sonuç: Kafası Karışık Bir Nesil
Yukarıdaki sorulara verdikleri cevaplar, gençlerin doğrudan
ve dolaylı bir şekilde aile kurumundan ve zinadan ne anladığını ve zinanın
mahiyetini nasıl algıladıklarını ortaya koymaktadır. Gençliğin önemli bir
kısmının, aile değerleri konusunda ciddi bilgi eksikliğine sahip olduğu ya da
aile değerlerine karşı duyarsızlaştığı söylenebilir. Gençlerin belli
konulardaki düşünceleri muhataba, faile göre değişmekte, konunun mahiyeti,
muhtevası göz önüne alınmamaktadır.
Bugün Türkiye’de tartışılan vaka, bir sonuçtur, sebep
değildir. Ana sorun, Lozan’da, Türkiye’deki sistemin ve devlet yapısının, Hayım
Nahum doktrinine göre Batı kültür ve medeniyet değerleri üzerine kurulması ile
başlamıştır. O tarihten bu yana İslam kültür ve medeniyetine göre şekillenmiş
bir milletle Batı kültür ve medeniyetine göre şekillenmiş sistemin kavgası
vardır. Bu kavga, zaman içerisinde genç nesiller üzerinde şizofren etkisi
yaparak, melez değerlerin ve melez bir kimliğin oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Tedbir alınmadığı takdirde, Aile değerleri konusundaki bu
kafa karışıklığı veya duyarsızlık, gelecekte daha derinleşecek ve çok daha
büyük sosyal, toplumsal sorunlara neden olabilecektir.
Not: SEKAM’ın Türkiye Gençlik Araştırması raporu, 30 Kasım
2013 Cumartesi günü, İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü yerleşkesinde
Kamuoyuna sunulacaktır.
Kaynaklar
SEKAM, Türkiye’de Gençlik, Gençliğin Özellikleri, Sorunları,
Kimlikleri ve Beklentileri, İstanbul, Eylül, 2013.
SEKAM, Üniversite Öğrencilerinin Hayat Tarzı ve Toplumsal
Değerler, İstanbul, Kasım, 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder