14 Kasım 2013 Perşembe

Demokratikleşme Paketi üzerine değerlendirme - 5: Nefret Yasası

(Milli Gazete)

Giriş

Başbakan Erdoğan’ın “Demokratikleşme Paketini” açıklarken, pakette üzerinde durduğu konulardan biri de, “Ayrımcılık ve Nefret Suçları” ile ilgili cezaların artırılmasıdır. Tanımı kesin olarak yapılmamış “Ayrımcılık” ve “Nefret” kavramları üzerine inşa edilen suçlar ve yasalar, gelecekte, genel olarak herkesin, özelde de iman edenlerin başına bela olabilecektir. O nedenle tanımı ve muhtevası üzerinde tartışılması gerekmektedir. Geçen yazıda ayrımcılık yasasının ne getirip ne götüreceği ele alınıp incelenmişti. Burada, Nefret söylemi ve nefret suçları ile ilgili yasal düzenleme konusu ele alınacaktır.

‘Demokratikleşme  Paketi’nde Nefret Suçları

Başbakan Erdoğan `Demokratikleşme Paketini’ açıklarken üzerinde durduğu konulardan biri de, “nefret”, “ayrımcılık”, “yaşam tarzına müdahale” gibi suçlarla daha etkin şekilde mücadele edebilmek için yeni cezai müeyyidelerin konulması ve var olan cezaların artırılmasıdır:

“Yeni süreçte, nefret, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahale gibi suçlarla daha etkin şekilde mücadele etmeye başlıyoruz.

Nefret saikıyla işlenmesi durumunda, belirli suçların cezalarını daha da artırıyoruz. Belirli suçlar, kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak.”

Uluslararası Hukukta ve Avrupa Birliği Hukukunda Nefret Suçları

Dünyada Nefret suçlarına ilişkin ilk yasal düzenleme1978 yılında, ABD’de Kaliforniya eyaletinde “Irk”, din, (ten) rengi ve ulusal köken ayrımcılığına dayanan, önyargı/nefret saikıyla işlenen ve ölümle sonuçlanan suçlarla ilgili yapılmıştır. ABD’de federal ve eyaletlerde nefret suçlarına ilişkin yasal mevzuatlarda farklılıklar vardır. 1990 yılında federal düzeyde “Nefret Suçları İstatistik Yasası”, 1994 yılında “Nefret Suçlarında Ağırlaştırıcı Hükümler Yasası”, 1997’de, “Üniversite Kampuslarında Nefret Suçlarını Bilme Hakkı Yasası”, 2007 yılında Senato, 28 Ekim 2009 tarihinde de Barrack Obama tarafından onaylanan “Nefret Suçlarını Önlemede Yerel Yasaların Güçlendirilmesi Yasası” kabul edilmiştir. “Nefret Suçlarını Önlemede Yerel Yasaların Güçlendirilmesi Yasası” ile nefret suçlarının muhtevası, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik ve engellilik alanlarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir (1). Bu yasa ile cinsel yönelim adı altında eşcinsellik meşru kabul edilmiş, ayrımcılık ve nefret suçları kapsamına sokularak koruma altına alınmıştır.

AB’de de nefret suçları ile ilgili gelişmeler, ABD’dekine benzerdir. Başlangıçta ırk, din ve yabancı düşmanlığına ilişkin nefret suçları ile ilgili yasal düzenleme yapılmış, daha sonra bu yasal düzenlemelerin muhtevası, cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelimi içine alacak şekilde genişletilmiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1997’de kabul ettiği bir tavsiye kararıyla nefret söylemini şöyle tanımlamıştır: “Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan, haklı gösteren her tür ifade biçimi. Hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret, saldırgan milliyetçilik, ayrımcılık ve azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere karşı düşmanlık yoluyla ifade edilen hoşgörüsüzlüğü içermektedir.” (1, 2)

Bu tanımlamada “Irkçı nefret”, “yabancı düşmanlığı”, “antisemitizm” açıkça ifade edilmiş olmasına karşılık; din ve dindar, İslam ve Müslüman düşmanlığı, aşağılanması ve tahkir edilmesi yasada yer almamıştır. Batıda yapılan birçok filmde İslam’ın ve Müslümanların hatta Hz. Muhammed’in(sav) aşağılanmasına, hakarete uğramasına rağmen yapılan şikâyetlerin hiçbiri kale alınmamıştır. Olay, ayrımcılık ve nefret yasaları kapsamına değil de, ifade özgürlüğü kapsamına sokulup herhangibir yasal işleme gerek görülmemiştir. Diğer taraftan tanımlamada yer alan “hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan, haklı gösteren her tür ifade biçimi” ifadesi, son derece esnek ve muğlâk bir hüküm cümlesidir. Buna rağmen İslam ve Müslümanlarla ilgili her türlü ayırımcılık ve nefret söylem ve suçu, bu çerçevede dahi ele alınıp değerlendirilmemiştir. İslam ve Müslümanlar açık aleni saldırılardan korunmamıştır. Bu ifade çerçevesinde Müslümanların ve Kuran’ın birçok söylemi, nefret suçu kapsamına sokulabilir.

Avrupa Konseyi, “Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonunu (ECRI)” kurmuştur. Bu komisyon, 2002 yılında yayımladığı “7 No’lu Genel Politika Tavsiye” kararı ile 47 Avrupa Konseyi üyesi ülkeye ırk ayrımcılığına dayalı nefret suçlarını yasal mevzuatlarına koymalarını, 29 Haziran 2007 tarihinde “Kolluk Güçlerinin Görevini Yerine Getirmesinde Irkçılık ve Irk Ayrımcılığına Karşı Mücadele” konulu “11 Nolu Genel Politika Tavsiyesi” belgesi ile nefret suçlarına ilişkin olayların daha iyi rapor edilmesini tavsiye etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de üye ülkelere bu konuda tavsiyelerde bulunmaktadır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), katılımcı ülkelere nefret suçlarına ilişkin yasal mevzuatlarında düzenleme yapma konusunda zorunluluk getirmemektedir. Bununla birlikte nefret suçlarına karşı daha duyarlı davranmalarını istemektedir. AGİT’in Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu da nefret suçları konusunda yasaların geliştirilmesi, uyarlanması ve uygulanması konusunda bilgilendirme yapmakta ve üye ülkeleri teşvik etmektedir. Bu konuda üye ülkelerde ortak bir tutum ve tavır olmayıp ülkeden ülkeye farklılıklar söz konusudur. Avrupa Birliği’nde Temel Haklar Ajansı (FRA), AB’de kayıt altına alınan ırkçı suçlara ilişkin toplanan verilerle ilgili düzenli değerlendirmede bulunmaktadır. Avrupa Birliği tarafından 20 Nisan 2007’de kabul edilen “Irkçılığa ve Yabancı Düşmanlığına Karşı Mücadelede Çerçeve Karar”, üye ülkeler tarafından iç hukuklarına aktarılmak zorundadır. AB, 2 Aralık 2009 tarihinde gerçekleşen 17’nci AGİT Bakanlar Konseyi toplantısı kapanışında; “AB, nefret suçlarına ilişkin alınan kararda, `cinsel yönelim ve cinsel kimliğin’ nefret suçlarının tanımının ayrılmaz bir unsuru olduğu konusunda ısrar etmektedir.” Şeklinde bir karar beyanında bulunmuştur(1-5). Bu açıklama ile cinsel yönelim adı altında eşcinsellik koruma altına alınmakta ve gerekli yasal düzenlemeleri yapmaları için üye ülkelere baskı yapılmaktadır.

Türkiye’de Nefret Suçları

Türkiye’de nefret suçları ile ilgili yasal düzenlemeler, değişik zamanlarda farklı yasalarda yapılmış ve bunların çerçevesi yol boyu genişletilmiştir. Türk Ceza Kanununun 216. Maddesi doğrudan nefret suçları ile alakalı bir maddedir. TCK’nin 216. Maddesi sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak tahkir ve tahrik etmekle ilgili olup gerekli ceza miktarlarını belirlemektedir. TCK’nin 153. Maddesi “İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, TCK’nin 115. Maddesi “İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme”, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun (3984 sayılı) 4. Maddesi “Radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın ilkeleri”, 33. maddesi ise verilecek cezalarla ilgili yasal düzenlemeleri ihtiva etmektedir.

TCK 216. Maddede yer alan “kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde”, “fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde” ifadelerinin iki tarafı keskin bir kılıç olduğu; benzer ifadeler yüzünden TCK 312 ve TCK 301 çerçevesinde birçok insanın geçmişte mağdur edildiği de unutulmamalıdır.

Gerek Türkiye’de ve gerekse Uluslararası ve AB mevzuatında söz konusu edilen yasaların hiçbirinde nefret, objektif olarak tanımlanmamış, nefret söylemi ile nefret suçları arasında ilişki kurulmamıştır. Nefret söylemi ile din ve vicdan hürriyet, ifade hürriyeti arasındaki ilişki ve karşılıklı etkileşim konusunda da hiçbir açıklık yoktur. Bu ve buna benzer konular berraklaştırılmadığı takdirde, çıkarılan ve de çıkarılacak olan yasalar yada yapılacak olan yasal değişiklikler, savcı ve hakimlere geniş hareket alanı sağlayacak, ayrımcılık ve nefret suçları, bir niyet okuma şekline dönüşüp bir çok kesim, özellikle de Müslüman kesim çok yoğun mağduriyet yaşayabilecektir.

Ayrımcılık ve Nefret suçları ile ilgili mevcut yasal mevzuatın hiç birinde, “cinsel kimlik”, “cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” ile ilgili bir hüküm yer almamaktadır. Demokratikleşme Paketinde ifade edildiği şekliyle gene “uluslararası sözleşmeler” ve “AB müktesebatı referans” alınacaksa, yeni yapılacak yasal düzenlemelerde “cinsel kimlik” ,“cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramlarının ayrımcılık ve nefret suçları kapsamına alınması söz konusu olabilecektir. Bu, üç dinin(İslam, Hıristiyanlık, Musevilik) haram, münker, batıl, sapıklık ve helak nedeni olarak gördüğü pis bir davranış ve bir yaşam tarzı olarak nitelediği eşcinselliğe meşruiyet kazandırmak demektir.

Bu noktada insan fıtratını, tabiatını, genetiğini ve gelecek nesilleri korumak isteyen herkes, her kesim ayağa kalkmalı, dik durmalı ve de diklenmelidir.

Nefret-Buğz Nedir

Türk Dil Kurumu’nun (TDK) Türkçe Sözlüğünde, ‘Nefret: “1. Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu, 2. Tiksinme, tiksinti” olarak tanımlanmıştır (6). Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlüğü’nde nefreti biraz daha açarak ve farklılaştırarak, “bir kimseden veya şeyden kaçınma, iğrenme, ikrah, istikrah” olarak tarif etmiştir (7). Ragıp el İsfahanı ise nefreti, “dehşet ve korkuyla bir şeyden kaçmak veya bir nesneye sığınmak” olarak tarif etmektedir (8).

Bu tanımlamalar göz önüne alındığında nefretin 1- Bir kimseden ve bir şeyden kendini koruma; 2- Bir kimsenin ve bir şeyin kötülüğünü isteme gibi iki boyutu olduğunu görmekteyiz. Nefretin birinci anlam boyutu, İslami terminolojide yaygın bir şekilde kullanılan Buğz kelimesi ile örtüşmektedir. “Buğz” doğrudan kötülük fiiline yönelmiş ve onun zararlarından korunmaya dönük, sevmeme, kin bağlama, hoşlanmama, tiksinme ve ikrah etme halidir. Şahıslardan daha ziyade şahıslar tarafından yapılan kötülük, çirkinlik, münker, fahşa, haram içeren duygu, düşünce, tutum, tavır, davranış ve yaşam tarzlarına dönüktür. Buğz, nefsin yüz çevirdiği bir şeyden kaçınması olup hubbun(sevgi) zıddıdır. Özünde, yapılan fiili tasvip etmeme ve mani olma şuurunu kaybetmeme psikolojisini barındırmaktadır. Bu noktada, kötülükler karşısında el- dil- kalp ekseninde takınılacak tavırla ilgili aşağıdaki hadisi göz önüne almakta fayda vardır:

“Bir kötülük gördüğünüzde önce elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmezse dilinizle düzeltmeye çalışın, buna da gücünüz yetmezse kalben buğzedin. Bu, imanın en zayıf derecesidir.” (9).

Sonuç: AB İçin Sevmek Ve Buğz Etmek Yerine Allah İçin Sevmek Ve Buğz Etmek

Hadiste, kötülükler karşısında buğz ve nefret etmek, doğrudan imanla irtibatlandırılmıştır. Bu nedenle bir mümin için sevgi ve nefrette ölçü, “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.” (10).

Demokratikleşme Paketinde yer alan Ayırımcılık ve Nefret Suçlarına ilişkin yapılması düşünülen yasal düzenleme, her iki kavramın gerek ulusal gerekse uluslararası/AB yasal mevzuatında kesin, objektif bir tanımlanması mevcut olmadığından dolayı gelecekte çok ciddi sıkıntılara sebebiyet verebilecektir. Sürece tek yönlü, tek boyutlu bakanlar, gelecekte çok acı gerçeklerle yüzleşmek durumunda kalabileceklerdir. Din ve vicdan hürriyeti, ifade hürriyeti, laiklik, ayrımcılık ve nefret yasaları düzlemindeki karmaşık, muğlâk ilişki nedeniyle, gücü elinde bulunduranların yasal mevzuatı istediği gibi yorumlama, değerlendirme ve uygulamasına imkân sağlanacaktır. Kuran ve Sünnetin iman edenlere yüklediği birçok sorumluluk, askıya alınması istenecektir. Tebliğ, irşad, nasihat ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyma faaliyetleri icra edilemeyebilecektir. Uluslararası/AB mevzuatlarındaki mevcut şekliyle Ayrımcılık ve nefret Yasaları, kötülükleri engellemeyi değil kötülüklere mani olmak isteyenleri engelleyecektir.

Yasalar, Batının istediği şekilde çıktığında, Kur’an ve Sünnet doğrudan hedef seçilebilecek; Kuran ve Sünnette yer alan bir çok kavramın, hükmün ve söylemin kullanılmaması yada yasaklanması istenebilecektir. Örnek olarak Rics (pislik olarak nitelendirilen, “içki, kumar, dikili taşlar, fal okları”, putlar, zina, şirk ve yalan söylemekle ilgili ayetlerin (5/90, 9/28, 22/30) kullanılmaması söz konusu edilebilecektir. Keza Lanetleme ile ilgili ayetlerin (2/89, 159, 161; 3/61, 3/87, 4/46, 47, 52, 93,118,155; 5/60, 64, 78; 7/44; 9/68; 11/18,60,99; 13/25; 15/35;17/60; 24/7,23; 24/42; 28/42;29/25; 33/57,61,64,68; 38/78; 40/52; 47/23;48/6; eşcinselliği hayasızlık, pislik olarak niteleyen ve helak nedeni olarak gösteren ayetlerin (11/70-89, 15/59-77, 21/74-75, 26/160-175, 27/54-59, 29/25-35, 37/133-138, 54/33-39), dosdoğru yola vurgu yapan Fatiha süresinin okunmasının, kullanılmasının, yorumlanmasının yasaklanması istenebilecektir.

Türkiye’de uzun zamandır ayrımcılık ve nefret suçları yasası ile ilgili yürütülen kampanyaya ve kampanyayı yürütenlerin kimliklerine ve uluslararası ilişkilerine bakıldığı zaman bu ihtimallerin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Nereye gideceklerini bilmeyenler için ideal yol yoktur. O nedenle öncelikle istikamet düzeltilmeli ve ölçüler belli olmalıdır:

“Kalbini Allah’a yönelt. Her işinde Allah’ın emirlerini ölçü al, Allah seni sevsin, halkın elindekine göz dikme, halk da seni sevsin.” (11)

Kaynaklar

1-Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek, Sosyal Değişim Derneği Yayınları, 2010

2-Gül, İ.,I., Karan, U., Ayrımcılık Yasağı, Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 351, 1. Baskı, İstanbul, Şubat 2011.

3- Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Hate_crime_laws_in_the_United_States

4-Karan, U., Avrupa Birliği Ülkelerinde Ayrımcılık Yasağı ve Eşitlik Kurumları, Kasım 2009, ihop@ihop.org.tr, www.ihop.org.tr

5-Avrupa Ayrımcılık Yasağı Hukuku El Kitabı

6- Türkçe Sözlik, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2005.

7- Doğan, M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar yayınları, İstanbul, 2005.

8- Bulaç A., 07 Ekim 2013, Zaman Gazetesi

9- Müslim, İman, 78; Ebud Davud, Salat, 232.

10- Ebu Davud, Sünnet, 3.

11-İbn-i Mâce, H. No: 4102.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...