(Milli Gazete)
Giriş
Başbakan Erdoğan’ın “Demokratikleşme Paketini” açıklarken,
pakette üzerinde durduğu konulardan biri de, “Ayrımcılık ve Nefret Suçları” ile
ilgili cezaların artırılmasıdır. Tanımı kesin olarak yapılmamış “Ayrımcılık” ve
“Nefret” kavramları üzerine inşa edilen suçlar ve yasalar, gelecekte, genel
olarak herkesin, özelde de iman edenlerin başına bela olabilecektir. O nedenle
tanımı ve muhtevası üzerinde tartışılması gerekmektedir. Geçen yazıda
ayrımcılık yasasının ne getirip ne götüreceği ele alınıp incelenmişti. Burada,
Nefret söylemi ve nefret suçları ile ilgili yasal düzenleme konusu ele
alınacaktır.
‘Demokratikleşme Paketi’nde Nefret Suçları
Başbakan Erdoğan `Demokratikleşme Paketini’ açıklarken
üzerinde durduğu konulardan biri de, “nefret”, “ayrımcılık”, “yaşam tarzına
müdahale” gibi suçlarla daha etkin şekilde mücadele edebilmek için yeni cezai
müeyyidelerin konulması ve var olan cezaların artırılmasıdır:
“Yeni süreçte, nefret, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahale
gibi suçlarla daha etkin şekilde mücadele etmeye başlıyoruz.
Nefret saikıyla işlenmesi durumunda, belirli suçların
cezalarını daha da artırıyoruz. Belirli suçlar, kişinin, dili, ırkı, milliyeti,
rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya
mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak.”
Uluslararası Hukukta ve Avrupa Birliği Hukukunda Nefret
Suçları
Dünyada Nefret suçlarına ilişkin ilk yasal düzenleme1978
yılında, ABD’de Kaliforniya eyaletinde “Irk”, din, (ten) rengi ve ulusal köken
ayrımcılığına dayanan, önyargı/nefret saikıyla işlenen ve ölümle sonuçlanan
suçlarla ilgili yapılmıştır. ABD’de federal ve eyaletlerde nefret suçlarına
ilişkin yasal mevzuatlarda farklılıklar vardır. 1990 yılında federal düzeyde
“Nefret Suçları İstatistik Yasası”, 1994 yılında “Nefret Suçlarında
Ağırlaştırıcı Hükümler Yasası”, 1997’de, “Üniversite Kampuslarında Nefret
Suçlarını Bilme Hakkı Yasası”, 2007 yılında Senato, 28 Ekim 2009 tarihinde de
Barrack Obama tarafından onaylanan “Nefret Suçlarını Önlemede Yerel Yasaların
Güçlendirilmesi Yasası” kabul edilmiştir. “Nefret Suçlarını Önlemede Yerel
Yasaların Güçlendirilmesi Yasası” ile nefret suçlarının muhtevası, cinsel
yönelim, toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik ve engellilik alanlarını da
kapsayacak şekilde genişletilmiştir (1). Bu yasa ile cinsel yönelim adı altında
eşcinsellik meşru kabul edilmiş, ayrımcılık ve nefret suçları kapsamına
sokularak koruma altına alınmıştır.
AB’de de nefret suçları ile ilgili gelişmeler, ABD’dekine
benzerdir. Başlangıçta ırk, din ve yabancı düşmanlığına ilişkin nefret suçları
ile ilgili yasal düzenleme yapılmış, daha sonra bu yasal düzenlemelerin
muhtevası, cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelimi içine alacak şekilde
genişletilmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1997’de kabul ettiği bir
tavsiye kararıyla nefret söylemini şöyle tanımlamıştır: “Irkçı nefret, yabancı
düşmanlığı, antisemitizm ve hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini
yayan, teşvik eden, savunan, haklı gösteren her tür ifade biçimi.
Hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret, saldırgan milliyetçilik, ayrımcılık ve
azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere karşı düşmanlık yoluyla
ifade edilen hoşgörüsüzlüğü içermektedir.” (1, 2)
Bu tanımlamada “Irkçı nefret”, “yabancı düşmanlığı”,
“antisemitizm” açıkça ifade edilmiş olmasına karşılık; din ve dindar, İslam ve
Müslüman düşmanlığı, aşağılanması ve tahkir edilmesi yasada yer almamıştır.
Batıda yapılan birçok filmde İslam’ın ve Müslümanların hatta Hz.
Muhammed’in(sav) aşağılanmasına, hakarete uğramasına rağmen yapılan
şikâyetlerin hiçbiri kale alınmamıştır. Olay, ayrımcılık ve nefret yasaları
kapsamına değil de, ifade özgürlüğü kapsamına sokulup herhangibir yasal işleme
gerek görülmemiştir. Diğer taraftan tanımlamada yer alan “hoşgörüsüzlüğe dayalı
diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan, haklı gösteren her tür
ifade biçimi” ifadesi, son derece esnek ve muğlâk bir hüküm cümlesidir. Buna
rağmen İslam ve Müslümanlarla ilgili her türlü ayırımcılık ve nefret söylem ve
suçu, bu çerçevede dahi ele alınıp değerlendirilmemiştir. İslam ve Müslümanlar
açık aleni saldırılardan korunmamıştır. Bu ifade çerçevesinde Müslümanların ve
Kuran’ın birçok söylemi, nefret suçu kapsamına sokulabilir.
Avrupa Konseyi, “Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa
Komisyonunu (ECRI)” kurmuştur. Bu komisyon, 2002 yılında yayımladığı “7 No’lu
Genel Politika Tavsiye” kararı ile 47 Avrupa Konseyi üyesi ülkeye ırk
ayrımcılığına dayalı nefret suçlarını yasal mevzuatlarına koymalarını, 29
Haziran 2007 tarihinde “Kolluk Güçlerinin Görevini Yerine Getirmesinde Irkçılık
ve Irk Ayrımcılığına Karşı Mücadele” konulu “11 Nolu Genel Politika Tavsiyesi”
belgesi ile nefret suçlarına ilişkin olayların daha iyi rapor edilmesini
tavsiye etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de üye ülkelere bu konuda
tavsiyelerde bulunmaktadır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT),
katılımcı ülkelere nefret suçlarına ilişkin yasal mevzuatlarında düzenleme
yapma konusunda zorunluluk getirmemektedir. Bununla birlikte nefret suçlarına
karşı daha duyarlı davranmalarını istemektedir. AGİT’in Demokratik Kurumlar ve
İnsan Hakları Bürosu da nefret suçları konusunda yasaların geliştirilmesi,
uyarlanması ve uygulanması konusunda bilgilendirme yapmakta ve üye ülkeleri
teşvik etmektedir. Bu konuda üye ülkelerde ortak bir tutum ve tavır olmayıp
ülkeden ülkeye farklılıklar söz konusudur. Avrupa Birliği’nde Temel Haklar
Ajansı (FRA), AB’de kayıt altına alınan ırkçı suçlara ilişkin toplanan
verilerle ilgili düzenli değerlendirmede bulunmaktadır. Avrupa Birliği
tarafından 20 Nisan 2007’de kabul edilen “Irkçılığa ve Yabancı Düşmanlığına
Karşı Mücadelede Çerçeve Karar”, üye ülkeler tarafından iç hukuklarına
aktarılmak zorundadır. AB, 2 Aralık 2009 tarihinde gerçekleşen 17’nci AGİT
Bakanlar Konseyi toplantısı kapanışında; “AB, nefret suçlarına ilişkin alınan
kararda, `cinsel yönelim ve cinsel kimliğin’ nefret suçlarının tanımının
ayrılmaz bir unsuru olduğu konusunda ısrar etmektedir.” Şeklinde bir karar
beyanında bulunmuştur(1-5). Bu açıklama ile cinsel yönelim adı altında
eşcinsellik koruma altına alınmakta ve gerekli yasal düzenlemeleri yapmaları
için üye ülkelere baskı yapılmaktadır.
Türkiye’de Nefret Suçları
Türkiye’de nefret suçları ile ilgili yasal düzenlemeler,
değişik zamanlarda farklı yasalarda yapılmış ve bunların çerçevesi yol boyu
genişletilmiştir. Türk Ceza Kanununun 216. Maddesi doğrudan nefret suçları ile
alakalı bir maddedir. TCK’nin 216. Maddesi sosyal sınıf, ırk, din, mezhep,
cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak tahkir ve tahrik etmekle ilgili olup
gerekli ceza miktarlarını belirlemektedir. TCK’nin 153. Maddesi “İbadethanelere
ve mezarlıklara zarar verme”, TCK’nin 115. Maddesi “İnanç, düşünce ve kanaat
hürriyetinin kullanılmasını engelleme”, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun (3984 sayılı) 4. Maddesi “Radyo, televizyon ve veri
yayınlarında uyulması gereken yayın ilkeleri”, 33. maddesi ise verilecek
cezalarla ilgili yasal düzenlemeleri ihtiva etmektedir.
TCK 216. Maddede yer alan “kamu güvenliği açısından açık ve
yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde”, “fiilin kamu barışını bozmaya
elverişli olması halinde” ifadelerinin iki tarafı keskin bir kılıç olduğu;
benzer ifadeler yüzünden TCK 312 ve TCK 301 çerçevesinde birçok insanın
geçmişte mağdur edildiği de unutulmamalıdır.
Gerek Türkiye’de ve gerekse Uluslararası ve AB mevzuatında
söz konusu edilen yasaların hiçbirinde nefret, objektif olarak tanımlanmamış,
nefret söylemi ile nefret suçları arasında ilişki kurulmamıştır. Nefret söylemi
ile din ve vicdan hürriyet, ifade hürriyeti arasındaki ilişki ve karşılıklı
etkileşim konusunda da hiçbir açıklık yoktur. Bu ve buna benzer konular
berraklaştırılmadığı takdirde, çıkarılan ve de çıkarılacak olan yasalar yada
yapılacak olan yasal değişiklikler, savcı ve hakimlere geniş hareket alanı
sağlayacak, ayrımcılık ve nefret suçları, bir niyet okuma şekline dönüşüp bir
çok kesim, özellikle de Müslüman kesim çok yoğun mağduriyet yaşayabilecektir.
Ayrımcılık ve Nefret suçları ile ilgili mevcut yasal
mevzuatın hiç birinde, “cinsel kimlik”, “cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet
eşitliği” ile ilgili bir hüküm yer almamaktadır. Demokratikleşme Paketinde
ifade edildiği şekliyle gene “uluslararası sözleşmeler” ve “AB müktesebatı
referans” alınacaksa, yeni yapılacak yasal düzenlemelerde “cinsel kimlik”
,“cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramlarının ayrımcılık ve
nefret suçları kapsamına alınması söz konusu olabilecektir. Bu, üç dinin(İslam,
Hıristiyanlık, Musevilik) haram, münker, batıl, sapıklık ve helak nedeni olarak
gördüğü pis bir davranış ve bir yaşam tarzı olarak nitelediği eşcinselliğe
meşruiyet kazandırmak demektir.
Bu noktada insan fıtratını, tabiatını, genetiğini ve gelecek
nesilleri korumak isteyen herkes, her kesim ayağa kalkmalı, dik durmalı ve de
diklenmelidir.
Nefret-Buğz Nedir
Türk Dil Kurumu’nun (TDK) Türkçe Sözlüğünde, ‘Nefret: “1.
Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu, 2. Tiksinme,
tiksinti” olarak tanımlanmıştır (6). Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlüğü’nde
nefreti biraz daha açarak ve farklılaştırarak, “bir kimseden veya şeyden
kaçınma, iğrenme, ikrah, istikrah” olarak tarif etmiştir (7). Ragıp el İsfahanı
ise nefreti, “dehşet ve korkuyla bir şeyden kaçmak veya bir nesneye sığınmak”
olarak tarif etmektedir (8).
Bu tanımlamalar göz önüne alındığında nefretin 1- Bir
kimseden ve bir şeyden kendini koruma; 2- Bir kimsenin ve bir şeyin kötülüğünü
isteme gibi iki boyutu olduğunu görmekteyiz. Nefretin birinci anlam boyutu,
İslami terminolojide yaygın bir şekilde kullanılan Buğz kelimesi ile
örtüşmektedir. “Buğz” doğrudan kötülük fiiline yönelmiş ve onun zararlarından
korunmaya dönük, sevmeme, kin bağlama, hoşlanmama, tiksinme ve ikrah etme
halidir. Şahıslardan daha ziyade şahıslar tarafından yapılan kötülük,
çirkinlik, münker, fahşa, haram içeren duygu, düşünce, tutum, tavır, davranış
ve yaşam tarzlarına dönüktür. Buğz, nefsin yüz çevirdiği bir şeyden kaçınması
olup hubbun(sevgi) zıddıdır. Özünde, yapılan fiili tasvip etmeme ve mani olma
şuurunu kaybetmeme psikolojisini barındırmaktadır. Bu noktada, kötülükler
karşısında el- dil- kalp ekseninde takınılacak tavırla ilgili aşağıdaki hadisi
göz önüne almakta fayda vardır:
“Bir kötülük gördüğünüzde önce elinizle düzeltin, buna
gücünüz yetmezse dilinizle düzeltmeye çalışın, buna da gücünüz yetmezse kalben
buğzedin. Bu, imanın en zayıf derecesidir.” (9).
Sonuç: AB İçin Sevmek Ve Buğz Etmek Yerine Allah İçin Sevmek
Ve Buğz Etmek
Hadiste, kötülükler karşısında buğz ve nefret etmek,
doğrudan imanla irtibatlandırılmıştır. Bu nedenle bir mümin için sevgi ve
nefrette ölçü, “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.” (10).
Demokratikleşme Paketinde yer alan Ayırımcılık ve Nefret
Suçlarına ilişkin yapılması düşünülen yasal düzenleme, her iki kavramın gerek
ulusal gerekse uluslararası/AB yasal mevzuatında kesin, objektif bir
tanımlanması mevcut olmadığından dolayı gelecekte çok ciddi sıkıntılara
sebebiyet verebilecektir. Sürece tek yönlü, tek boyutlu bakanlar, gelecekte çok
acı gerçeklerle yüzleşmek durumunda kalabileceklerdir. Din ve vicdan hürriyeti,
ifade hürriyeti, laiklik, ayrımcılık ve nefret yasaları düzlemindeki karmaşık,
muğlâk ilişki nedeniyle, gücü elinde bulunduranların yasal mevzuatı istediği
gibi yorumlama, değerlendirme ve uygulamasına imkân sağlanacaktır. Kuran ve
Sünnetin iman edenlere yüklediği birçok sorumluluk, askıya alınması
istenecektir. Tebliğ, irşad, nasihat ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyma
faaliyetleri icra edilemeyebilecektir. Uluslararası/AB mevzuatlarındaki mevcut
şekliyle Ayrımcılık ve nefret Yasaları, kötülükleri engellemeyi değil
kötülüklere mani olmak isteyenleri engelleyecektir.
Yasalar, Batının istediği şekilde çıktığında, Kur’an ve
Sünnet doğrudan hedef seçilebilecek; Kuran ve Sünnette yer alan bir çok
kavramın, hükmün ve söylemin kullanılmaması yada yasaklanması istenebilecektir.
Örnek olarak Rics (pislik olarak nitelendirilen, “içki, kumar, dikili taşlar,
fal okları”, putlar, zina, şirk ve yalan söylemekle ilgili ayetlerin (5/90,
9/28, 22/30) kullanılmaması söz konusu edilebilecektir. Keza Lanetleme ile
ilgili ayetlerin (2/89, 159, 161; 3/61, 3/87, 4/46, 47, 52, 93,118,155; 5/60,
64, 78; 7/44; 9/68; 11/18,60,99; 13/25; 15/35;17/60; 24/7,23; 24/42;
28/42;29/25; 33/57,61,64,68; 38/78; 40/52; 47/23;48/6; eşcinselliği hayasızlık,
pislik olarak niteleyen ve helak nedeni olarak gösteren ayetlerin (11/70-89,
15/59-77, 21/74-75, 26/160-175, 27/54-59, 29/25-35, 37/133-138, 54/33-39),
dosdoğru yola vurgu yapan Fatiha süresinin okunmasının, kullanılmasının,
yorumlanmasının yasaklanması istenebilecektir.
Türkiye’de uzun zamandır ayrımcılık ve nefret suçları yasası
ile ilgili yürütülen kampanyaya ve kampanyayı yürütenlerin kimliklerine ve
uluslararası ilişkilerine bakıldığı zaman bu ihtimallerin göz ardı edilmemesi
gerekmektedir.
Nereye gideceklerini bilmeyenler için ideal yol yoktur. O
nedenle öncelikle istikamet düzeltilmeli ve ölçüler belli olmalıdır:
“Kalbini Allah’a yönelt. Her işinde Allah’ın emirlerini ölçü
al, Allah seni sevsin, halkın elindekine göz dikme, halk da seni sevsin.” (11)
Kaynaklar
1-Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek, Sosyal
Değişim Derneği Yayınları, 2010
2-Gül, İ.,I., Karan, U., Ayrımcılık Yasağı, Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 351, 1. Baskı, İstanbul, Şubat 2011.
3- Wikipedia,
http://en.wikipedia.org/wiki/Hate_crime_laws_in_the_United_States
4-Karan, U., Avrupa Birliği Ülkelerinde Ayrımcılık Yasağı ve Eşitlik Kurumları, Kasım 2009, ihop@ihop.org.tr, www.ihop.org.tr
5-Avrupa Ayrımcılık Yasağı Hukuku El Kitabı
6- Türkçe Sözlik, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2005.
7- Doğan, M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar yayınları, İstanbul,
2005.
8- Bulaç A., 07 Ekim 2013, Zaman Gazetesi
9- Müslim, İman, 78; Ebud Davud, Salat, 232.
10- Ebu Davud, Sünnet, 3.
11-İbn-i Mâce, H. No: 4102.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder