(Milli Gazete)
“ Allah’ım Senin adınla düşmana saldırırım, Senin adınla düşmanın hilesini defederim ve Senin adınla düşmanın üzerine yürürüm.”
Hz. Muhammed (sav)
Mısır’da ABD-Siyonist-İngiltere-Suud-Katar-BAE (şer ekseni)
ittifakı fiili bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Müslüman Kardeşler hareketi,
Sivil itaatsizliği öngören, şiddete bulaşmayan bir strateji uygulayarak tüm
Mısır halkını şer ekseninin karşısına bir güç olarak dikmek istemektedir.
Mısır’da çok ciddi bir hesaplaşma yaşanacaktır. Şiddete bulaşmadan yürütülecek
bir mücadele, Allah’ın izniyle Büyük İslam Devrimini gerçekleştirecek ve “21.
Yüzyıl Haçlı Seferleri” Mısır’da perişan edilecektir.
Mısır’da Büyük İslam devrimi gerçekleştiği an, domino etkisi
yaparak İslam coğrafyasındaki tüm işbirlikçi yönetimler, diktatörler
yıkılacaktır. Böyle bir etkinin var olabileceğini, tüm bölgesel, küresel ve iç
aktörlerin gördüğünü ve ona göre hesap yaptıklarını ve Mısır’daki sürece
müdahil olabileceklerini, İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlar ve İslami
hareketler, göz önüne almak zorundadırlar. O nedenle Mısır’da bundan böyle
muhtemel tüm değişimler, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel
dinamiklerin etkileşimi ile şekillenecektir. Mısır’da vuku bulabilecek tüm
olayları, bu üç dinamiği ele alarak incelemek zorundayız.
Bu yazı serisinde, Mısır’da art arda vuku bulan olayların
analizi yapılacak ve buradan dünya İslam Birliği ve Büyük İslam Devrimi için
yapılabileceklere ve alınabilecek derslere yer verilecektir. Konu ile ilgili;
1- Tükürün, 2- Mısır’da Bir Devrim Daha Var, 3- Mısır Büyük İslam
Devriminin İç Dinamikleri-3: Ekonomi başlıklı makaleler yazıldı
Burada, Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamiklerinden Ordu
ve Ordu ile ilgili yapılabilecekler, konusu ele alınıp incelenecektir.
Mısır Ordusu
Mısır ordusunun
temeli 1919’a kadar uzanmakta olup, 469 binlik personel gücüyle Ortadoğu’nun en
büyük gücü konumundadır. 1952 yılındaki “Hür Subaylar Darbesi” ile başlayan
süreçten sonra, Mısır ordusu, sistemin ağırlık merkezine yerleşerek Mısır’ın,
siyasi, iktisadi ve kültürel hayatını şekillendiren en etkin güç haline
gelmiştir. Devlet başkanlarının tamamı, hükümet üyelerinin, valilerin ve üst
düzey bürokratların çoğunluğu ordu kökenli olmuştur. Yönetimde bulunan siviller
ise ordunun aşırı baskısı altındadır. Yol boyu yapılan politika ve strateji
değişiklikleri ile ordu, sistem içindeki konumunu her geçen gün
sağlamlaştırmış, devlet içinde ayrı bir devlet olarak tartışılmaz olmuştur.
Enver Sedat
döneminde, 1970’li yıllarda, Sovyetler Birliği ile yollarını ayırıp Batıya ve
İsrail’e yaklaşması ile Mısır ordusu, ABD-AB-İsrail ekseninin en güvenilir
müttefiki konumuna gelmiş ve Mısır sistemi içerisinde konumunu daha da
kuvvetlendirmiştir. Bu politika değişiminin sonucunda, Mısır ordusu, 1975
yılından bugüne 28 milyar dolar ABD yardımı almıştır. Yardımlar, genellikle,
silah satışları, personel eğitimi ve ortak tatbikatlar şeklinde
gerçekleşmiştir. Sovyet yapımı eski teknoloji ürünü askeri araçlar ABD yapımı
yeni teknoloji ürünleri ile değiştirilmiş, askeri personel ABD’de eğitim
almıştır. Ordu, piyade sınıfına dayanmakta ve savunma amaçlı konumlanmaktadır.
(1)
Mısır devlet başkanı
Enver Sedat zamanında, İsrail başbakanı Menahem Begin ile ABD gözetiminde, 1978
yılında “Camp David Sözleşmesi” imzalanarak Filistin davasına ve İslam
coğrafyasına en büyük ihanet yapılmıştır. Bu ihanetin karşılığında, her yıl ABD
tarafından 1,3-1,5 milyar dolarlık askeri yardım almaktadır (2).
Nâsır Tarafından
Kurulan Özel Bir Sistem
Mısır, 1948
Arap-İsrail Savaşı’nı kaybedince Ordu, Kral I. Faruk’u suçlamış ve iki yıl
sonra da, 1952’de Cemal Abdülnâsır ve Enver Sedat’ın başını çektiği ‘Hür
Subaylar’ teşkilatı, Kral Faruk’u darbeyle devirip yönetime el koymuştur. Ancak
halk, Kral Faruk’a destek vererek, her fırsatta, yenilgiden dolayı orduyu
sorumlu tutup eleştirmiştir (3). Halkın kendilerine sahip çıkmayacağını gören
Nâsır, orduyu kendi kendine yeter hale getirecek bir mekanizma olarak ekonomik
alanda yapılanmaya gitmiştir. Daha sonra General Enver Sedat ve General Hüsnü
Mübarek zamanlarında ordunun ekonomik faaliyetleri daha da derinleştirilip
yaygınlaştırılmıştır (3). Mübarek zamanında, 1964 Anayasası’na eklenen
maddelerle asker kendisini, özel bir koruma altına almıştır. ‘Ülkedeki tüm
üretim araçlarının yönetiminin halk adına devlete (orduya) ait olduğu’
anayasaya konarak orduya büyük bir hareket alanı sağlanmış, kontrol edilemez
bir güç haline getirilmiştir. 1970’lı yıllarda liberalleşme kapsamında Batı
tarafından uygulanan baskı sonucunda, Mısır ekonomisi dışa açılmaya
başladığında, asker süreçten kuvvetlenerek çıkmıştır. Çünkü yabancı
yatırımcılar, imtiyazlı askerlerin kontrolünde, grevsiz, sendikasız, düşük işçi
ücretli işletmelerle ortaklık yapmayı çok daha avantajlı görmüşlerdir.
Hüsnü Mübarek
zamanında, ordu işletmelerine verilen sübvansiyon artırılmış, vergi muafiyeti
genişletilmiştir. Yeni yatırım alanlarında askerlere öncelik tanınmıştır.
1992’de, yine Batı zoruyla girişilen özelleştirme sürecinden askerî işletmeler
muaf tutularak, ordunun ekonomik varlığını koruması sağlanmıştır.
Özelleştirilen kamu teşekküllerinin başına da emekli askerler atanarak, sivil
piyasanın askerler tarafından kontrol edilmesine imkân sağlanmıştır (3).
Ordu ve Ekonomi
Devletin ve rejimin
asıl sahibi olarak Mısır ordusu, bir taraftan ülke yönetiminin en stratejik
noktalarını elinde bulundururken; diğer taraftan ülke ekonomisinde %25-%40 gibi
çok önemli bir ağırlığı vardır (2). Mısır ordusu, kendi özel bütçesi dışında,
ekonominin her alanında hizmet veren şirketlere sahiptir. Diğer şirketlere
nazaran ordu şirketlerinin düşük vergi vermesi ve ücretsiz istihdam yapması,
ordu şirketlerine özel bir imtiyaz tanımakta ve rekabet gücünü artırarak Mısır
ekonomisinde daha da etkin hale getirmektedir. “Mısır Toprak Planlama
Otoritesi’ne göre, ülke topraklarının %87’lik kısmı üzerinde ordunun defacto
kontolü var ve bu alanlarda tüm sivil projelerin yürütülmesi, ulusal güvenlik
çerçevesinde ordunun inisiyatifine verilmiştir” (4). Ayrıca ordu işletmeleri,
sivil denetimden muaftır. Mursi zamanında Merkezi Denetleme Kurumu Başkanı (MDK
/ Mısır Sayıştay’ı) Hişham Cenine’nin, “ordu ve polis de dâhil olmak üzere tüm
devlet kurumları finansal açıdan MDK’nın gözetimi altındadır” şeklinde ki
açıklamasına (4) karşı ordudan gelen yalanlama, ordunun gasp ettiği hakları
geri vermek istemediği ve bu noktada tavizsiz olduğu anlamına gelmektedir.
Elde sağlam bilgiler
olmadığından Mısır Ordusu’nun yönettiği ekonominin büyüklüğünü tam olarak
bilmek mümkün değildir. Çünkü işletmeler denetimden muaf, herhangi bir bilanço
veya bütçeleme, kamuoyuna açık değildir. Herhangi bir sorgulama, “askeri sır”
gerekçe gösterilerek engellenmektedir. Israrcı girişimler, “vatan hainliği”
suçlaması ile askeri mahkemelerde sonlanmaktadır (5). Bununla birlikte Mısır ve
uluslararası basında yer alan bilgilere göre ordu, GSYH’nın %25-40’ını kontrol
etmektedir (2,4). Dünya Bankası verilerine göre, Mısır askeri harcamaları her
geçen gün azalmaktadır. “1998’de GSYH’ya oranı %6.5 olan rakam, 2010’da %2 ve
2011’de %1.8 gerilemiş durumda. Bu rakamlara ABD tarafından her yıl Mısır
Ordusu’na verilen 1.3 milyar dolar da dâhildir.” (4). Dolayısıyla Mısır ordusu,
askeri gücünü geliştirecek askeri teknolojik alt yapıya yatırım yapmamakta,
ordunun vurucu gücünü artırmamakta, ABD yardımı ile yetinmekte ve iş adamı
olarak davranmaktadır (3-5).
Arap Araştırmaları Enstitüsü uzmanlarından Zeinab Abul-Magd’ın çalışmalarına göre ordu, gayrimenkul satın alma ve kiralama, enerji, elektronik, temizlik hizmetleri, eğlence, kafeterya, benzin istasyon, tarım ve hayvancılık, gıda ürünleri, bankacılık, inşaat, toprak ıslahı, oteller, yazlık evler, turistik tesisler, domates konservesi, plastik masa üretimi, düğün salonu sahipliği, su arıtma, çöp imhası, kanal inşası, yeni şehirler ve ticaret bölgeleri kurulması (el-Selam Kanalı ve Güney Vadi projeleri gibi) ve ağır sanayi sektörüne kadar her alanda faaliyet göstermektedir (3,5). En kârlı faaliyet alanı inşaat sektörü olup, ulusal savunma gerekçesiyle arazileri kamulaştırma yetkisi veren yasa sayesinde, ülke topraklarının %60-80’ine yakını ordu tarafından kontrol edilmektedir. Ordu bünyesinde kurulan “Silahlı Kuvvetler Arsa Projeleri Ofisi” sayesinde, özel şirketlerle birlikte konut, tatil köyü, alışveriş merkezi gibi birçok büyük proje yürütülmektedir. Turizm cenneti olarak anılan Sidi Krir’de deniz kıyısında tatil köyleri, villalar ve turistik oteller yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Benzer şekilde ülkenin zengin yerlerinden Nasr City’de de orduya ait satılık veya kiralık olan yüzlerce konut mevcuttur. En büyük benzin istasyonu zinciri Wataniya, bizzat ordu tarafından kiralanıp işletilmektedir. “Safi mineral suları” ordunun gözbebeği ürünlerindendir. Safi ile Kuveyt sermayeli Ortadoğu’nun ve Arap Yarımadası’nın en büyük içecek devi Arabian Beverage Company (ABC) ile hayli kârlı bir anlaşma imzalanmıştır.
ABC’nin Avrupalı büyük alkollü içki üreticileri ile güçlü ortaklıkları vardır.
Dolayısıyla Safi üzerinden gerçekleşen anlaşma ile alkollü içecek piyasasının,
%30’u ordunun denetimine girmiştir. Ayrıca ABC, Safi Mineral Water adıyla
ordunun suyunu tüm Arap ülkeleri, Afrika ve Avrupa pazarına taşımaktadır.
Halkın çok önemli bir gıda maddesi olan Kraliçe marka makarna, et, domates
salçası gibi alanlar hep ordunun hâkimiyetindedir. Bütan gazı, askeri
fabrikalarda üretilmektedir (3,5). Dönemin askeri üretimden sorumlu devlet
bakanı Muhammed el-Gamvari, “Devlet, herhangi bir sektörün askeri endüstriye
sahip olmasına izin vermez.” (5) demekle, sivillerin askeri sektör sahasında
çalışmasının yasak olduğunu beyan etmiştir.
Ordu, karavanasını,
ekmeğini kendisi üretmekte, erlerin büyük bir kısmı, ordu işletmelerinde
vasıfsız işçi olarak çalışmaktadır. Subay ve astsubayların çoğu harcaması, ordu
bütçesinden karşılandığından Subaylar, Mısır ortalamasının çok üzerinde, lüks
bir hayat yaşamaktadırlar (3).
Bedelsiz işgücü ve
nakliye ile ucuz hammadde temini imtiyazı, askerî şirketlere pazarda haksız
avantajlar sağladığından; “makarna, et, salça, ekmek gibi halkın ana tüketim
ürünlerinde askerî menşeli markalar fiyat-kalite açısından” halk tarafından
tercih edilmektedir. ‘Kraliçe’ makarnaları, ‘Wataniya’ akaryakıtları ile ‘Safi’
mineral suları sektörlerinin lideri durumundadır (3).
Mısır ordusu,
ekonomiyi iki farklı eksen üzerinden kontrol etmektedir: Birincisi, ekonomik
işletmeleri bizzat kurup yöneterek. İkincisi, ordu işletmeleri dışındaki
İşletmeleri emekli generallerle yöneterek.
Yaş haddinden emekli
olan subayların bir kısmı, askerî şirketlere üst düzey yönetici olarak
atanırken; bir kısmı da, özel sektörde üst düzey görevlerde çalışmaktadır (3).
Luksor, Asvan ve Kuena’da şeker üretimi, Süveyş’teki turizm ve balıkçılık
emekli generallerin yönetimindedir (3,5).
Mısır ordusu bu
yapısı ile hem ülke ekonomisini hem de sivil pazarı kontrol altında
tutmaktadır. Kendine yönetilen eleştirileri, ekonomik imkânları halka sunarak,
halkın gönlüne girmekte ve eleştirilerin şiddetini hafifletmektedir. Elindeki
bu ekonomik güçle siyasi iktidarları zayıflatabilmekte ya da
kuvvetlendirebilmektedir.
Ortadoğu uzmanı
gazeteci Kerim Balcı’ya göre 2008 yılında böyle bir uygulama yaşanmıştır:
“Mart 2008’de
Türkiye’deki halk ekmek benzeri ucuzlatılmış ekmeğin piyasadan çekilmesi
üzerine ülkede ciddi bir ekmek sıkıntısı, sorunu baş göstermişti. Fakir halk
isyan edip Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek karşıtı gösterilere soyunmuştu. Ordu
krizi aşmak için göstericilere karşı zor kullanmak yerine kendi un ve
fırınlarını kullanarak ucuz ekmek üretip halka dağıttı. Bu yolla hem ‘asker
baba’ imajını güçlendirdi hem de sokak eylemlerini sonlandırdı.” (3)
Mursi’nin iktidarı
zamanında çıkarılan ekonomik kriz, ordunun eseri olduğu gibi; Cunta yönetiminde
anında ekonomide gözüken iyileşme de gene ordunun eseridir.
Sonuç: Darbeye Karşı Psikolojik Harekât
Mısır ordusunun üst
düzey subayları, cunta olup çeteleşmişlerdir. ABD ve İsrail işbirlikçisidirler.
Darbenin hemen ardından Gazze’ye giden tünelleri yıkmaları ve Gazze’ye karadan
abluka uygulamaları, ABD- İsrail işbirlikçisi olduklarının en açık delilidir.
Hamas’ın direnişi ve Zaferi İslam coğrafyasının zaferidir. Bu konu Mısır
halkına ve İslam coğrafyasına iyi anlatılmalıdır.
Mısır ordusu, hem
askeri işletmeleri hem de sivil işletmeleri, subaylar üzerinden yönetmektedir.
İşsizliğin ciddi bir sorun olduğu Mısır’da emekli subayların atanması işsizliği
artırıcı bir etkendir. Bu nedenle emekli subayların sivil işletmelere
atanması, adaletsizliktir, haksızlıktır. Bu konudan rahatsız olan laik,
liberal, solcu, Kipti kesimler vardır. Bu konu bu kesimlere en güzel bir
şekilde anlatılarak Cunta- Çete, yalnızlaştırılmalıdır.
Müslüman Kardeşler
hareketi, ordunun ekonomik hayattan çekilmesini, orduya tanınan ayrıcalıkların
ortadan kaldırılmasını savunarak darbeye verilen halk desteğini kırabilir,
cuntaya karşı birleşik cephe hareketini genişletip yaygınlaştırabilir.
Subayların lüks ve
israf içinde ki yaşantıları, yaptıkları yolsuzluklar, haksızlıklar deşifre
edilip kamuoyuna duyurulmalıdır.
Subayların yönettiği
işletmelerde yapılan grevleri engellemek için yaptıkları zulüm, katliam
belgeleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Müslüman Kardeşler
Hareketi, bu ve buna benzer konuları, belgeleyerek sosyal medya dâhil çok yönlü
bir psikolojik harekât yürütmelidir. Bunu yaparken orduya bir bütün olarak
cephe alınmamalıdır. Ordunun üst düzeyinde ki çete ve cunta hedef alınmalı ve
kullanılacak dil buna uygun olmalıdır. Öfke ile hareket edilmemelidir. Hakaret
ve küfür, cepheyi çözmez; sadece birleştirir, tarafsız olanları bile saflarına
katabilir.
Cunta ve çetenin
lüks içerisinde yaşantısı ifşa edilerek alt düzey subaylarla, erlerle
Cunta-Çetenin arası açılmalıdır.
İfşa hareketi halka
dönük yapılarak Cunta-Çeteye destek vermelerine mani olunmalı hiç olmayan da
bir kısmının desteğini çekmesi sağlanmalıdır.
Müslüman Kardeşler
Hareketi, çok hukuklu sistemi savunarak, Kıpti, solcu, laik ve liberal
kesimleri, şuur altlarına yerleştirilen “yaşam tarzına baskı” korkusundan
kurtarmalıdır.
Kaynaklar
1-Eraslan Y. Mısır,
Rejim ve Ordu, 2013,
2- Ordunun Ülkedeki Konumu, http://www.enderuncemiyeti.org/mis.pdf Moataz El Fegiery, ‘’ Crunch Time For Egypt’s Civil-Military Relations , August 2012, Policy Brief; Özhan T., ‘’ Mısır, ‘Sivil Darbe’ ve Liberal Trajedi!’’
3- Çevikalp, M.,
Şirketler ordusu, Aksiyon, 15.07.2013
4- Acun C., Mısır
Ordusunun İktisadi Krallığı, 26 Nisan 2013 Cuma
5- Özgür B., Darbe, silahlı ekonomiye yine pelerin oldu, RADİKAL 06.07.2013 http://www.radikal.com.tr/turkiye/darbe_silahli_ekonomiye_yine_pelerin_oldu-1140654; bahadır.ozgur@radikal.com.trArşivi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder