1 Ağustos 2013 Perşembe

Mısır büyük İslam devriminin iç dinamikleri - 4: Ordu

 (Milli Gazete)

“ Allah’ım Senin adınla düşmana saldırırım, Senin adınla düşmanın hilesini defederim ve Senin adınla düşmanın üzerine yürürüm.”

Hz. Muhammed (sav)

Mısır’da ABD-Siyonist-İngiltere-Suud-Katar-BAE (şer ekseni) ittifakı fiili bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Müslüman Kardeşler hareketi, Sivil itaatsizliği öngören, şiddete bulaşmayan bir strateji uygulayarak tüm Mısır halkını şer ekseninin karşısına bir güç olarak dikmek istemektedir. Mısır’da çok ciddi bir hesaplaşma yaşanacaktır. Şiddete bulaşmadan yürütülecek bir mücadele, Allah’ın izniyle Büyük İslam Devrimini gerçekleştirecek ve “21. Yüzyıl Haçlı Seferleri” Mısır’da perişan edilecektir.

Mısır’da Büyük İslam devrimi gerçekleştiği an, domino etkisi yaparak İslam coğrafyasındaki tüm işbirlikçi yönetimler, diktatörler yıkılacaktır. Böyle bir etkinin var olabileceğini, tüm bölgesel, küresel ve iç aktörlerin gördüğünü ve ona göre hesap yaptıklarını ve Mısır’daki sürece müdahil olabileceklerini, İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlar ve İslami hareketler, göz önüne almak zorundadırlar. O nedenle Mısır’da bundan böyle muhtemel tüm değişimler, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamiklerin etkileşimi ile şekillenecektir. Mısır’da vuku bulabilecek tüm olayları, bu üç dinamiği ele alarak incelemek zorundayız.

Bu yazı serisinde, Mısır’da art arda vuku bulan olayların analizi yapılacak ve buradan dünya İslam Birliği ve Büyük İslam Devrimi için yapılabileceklere ve alınabilecek derslere yer verilecektir. Konu ile ilgili; 1- Tükürün, 2- Mısır’da Bir Devrim Daha Var,  3- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-3: Ekonomi başlıklı makaleler yazıldı

Burada, Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamiklerinden Ordu ve Ordu ile ilgili yapılabilecekler, konusu ele alınıp incelenecektir.

Mısır Ordusu

Mısır ordusunun temeli 1919’a kadar uzanmakta olup, 469 binlik personel gücüyle Ortadoğu’nun en büyük gücü konumundadır. 1952 yılındaki “Hür Subaylar Darbesi” ile başlayan süreçten sonra, Mısır ordusu, sistemin ağırlık merkezine yerleşerek Mısır’ın, siyasi, iktisadi ve kültürel hayatını şekillendiren en etkin güç haline gelmiştir. Devlet başkanlarının tamamı, hükümet üyelerinin, valilerin ve üst düzey bürokratların çoğunluğu ordu kökenli olmuştur. Yönetimde bulunan siviller ise ordunun aşırı baskısı altındadır. Yol boyu yapılan politika ve strateji değişiklikleri ile ordu, sistem içindeki konumunu her geçen gün sağlamlaştırmış, devlet içinde ayrı bir devlet olarak tartışılmaz olmuştur.

Enver Sedat döneminde, 1970’li yıllarda, Sovyetler Birliği ile yollarını ayırıp Batıya ve İsrail’e yaklaşması ile Mısır ordusu, ABD-AB-İsrail ekseninin en güvenilir müttefiki konumuna gelmiş ve Mısır sistemi içerisinde konumunu daha da kuvvetlendirmiştir. Bu politika değişiminin sonucunda, Mısır ordusu, 1975 yılından bugüne 28 milyar dolar ABD yardımı almıştır. Yardımlar, genellikle, silah satışları, personel eğitimi ve ortak tatbikatlar şeklinde gerçekleşmiştir. Sovyet yapımı eski teknoloji ürünü askeri araçlar ABD yapımı yeni teknoloji ürünleri ile değiştirilmiş, askeri personel ABD’de eğitim almıştır. Ordu, piyade sınıfına dayanmakta ve savunma amaçlı konumlanmaktadır. (1)

Mısır devlet başkanı Enver Sedat zamanında, İsrail başbakanı Menahem Begin ile ABD gözetiminde, 1978 yılında “Camp David Sözleşmesi” imzalanarak Filistin davasına ve İslam coğrafyasına en büyük ihanet yapılmıştır. Bu ihanetin karşılığında, her yıl ABD tarafından 1,3-1,5 milyar dolarlık askeri yardım almaktadır (2).

Nâsır Tarafından Kurulan Özel Bir Sistem

Mısır, 1948 Arap-İsrail Savaşı’nı kaybedince Ordu, Kral I. Faruk’u suçlamış ve iki yıl sonra da, 1952’de Cemal Abdülnâsır ve Enver Sedat’ın başını çektiği ‘Hür Subaylar’ teşkilatı, Kral Faruk’u darbeyle devirip yönetime el koymuştur. Ancak halk, Kral Faruk’a destek vererek, her fırsatta, yenilgiden dolayı orduyu sorumlu tutup eleştirmiştir (3). Halkın kendilerine sahip çıkmayacağını gören Nâsır, orduyu kendi kendine yeter hale getirecek bir mekanizma olarak ekonomik alanda yapılanmaya gitmiştir. Daha sonra General Enver Sedat ve General Hüsnü Mübarek zamanlarında ordunun ekonomik faaliyetleri daha da derinleştirilip yaygınlaştırılmıştır (3). Mübarek zamanında, 1964 Anayasası’na eklenen maddelerle asker kendisini, özel bir koruma altına almıştır. ‘Ülkedeki tüm üretim araçlarının yönetiminin halk adına devlete (orduya) ait olduğu’ anayasaya konarak orduya büyük bir hareket alanı sağlanmış, kontrol edilemez bir güç haline getirilmiştir. 1970’lı yıllarda liberalleşme kapsamında Batı tarafından uygulanan baskı sonucunda, Mısır ekonomisi dışa açılmaya başladığında, asker süreçten kuvvetlenerek çıkmıştır. Çünkü yabancı yatırımcılar, imtiyazlı askerlerin kontrolünde, grevsiz, sendikasız, düşük işçi ücretli işletmelerle ortaklık yapmayı çok daha avantajlı görmüşlerdir.

Hüsnü Mübarek zamanında, ordu işletmelerine verilen sübvansiyon artırılmış, vergi muafiyeti genişletilmiştir. Yeni yatırım alanlarında askerlere öncelik tanınmıştır. 1992’de, yine Batı zoruyla girişilen özelleştirme sürecinden askerî işletmeler muaf tutularak, ordunun ekonomik varlığını koruması sağlanmıştır. Özelleştirilen kamu teşekküllerinin başına da emekli askerler atanarak, sivil piyasanın askerler tarafından kontrol edilmesine imkân sağlanmıştır (3).

Ordu ve Ekonomi

Devletin ve rejimin asıl sahibi olarak Mısır ordusu, bir taraftan ülke yönetiminin en stratejik noktalarını elinde bulundururken; diğer taraftan ülke ekonomisinde %25-%40 gibi çok önemli bir ağırlığı vardır (2). Mısır ordusu, kendi özel bütçesi dışında, ekonominin her alanında hizmet veren şirketlere sahiptir. Diğer şirketlere nazaran ordu şirketlerinin düşük vergi vermesi ve ücretsiz istihdam yapması, ordu şirketlerine özel bir imtiyaz tanımakta ve rekabet gücünü artırarak Mısır ekonomisinde daha da etkin hale getirmektedir. “Mısır Toprak Planlama Otoritesi’ne göre, ülke topraklarının %87’lik kısmı üzerinde ordunun defacto kontolü var ve bu alanlarda tüm sivil projelerin yürütülmesi, ulusal güvenlik çerçevesinde ordunun inisiyatifine verilmiştir” (4). Ayrıca ordu işletmeleri, sivil denetimden muaftır. Mursi zamanında Merkezi Denetleme Kurumu Başkanı (MDK / Mısır Sayıştay’ı) Hişham Cenine’nin, “ordu ve polis de dâhil olmak üzere tüm devlet kurumları finansal açıdan MDK’nın gözetimi altındadır” şeklinde ki açıklamasına (4) karşı ordudan gelen yalanlama, ordunun gasp ettiği hakları geri vermek istemediği ve bu noktada tavizsiz olduğu anlamına gelmektedir.

Elde sağlam bilgiler olmadığından Mısır Ordusu’nun yönettiği ekonominin büyüklüğünü tam olarak bilmek mümkün değildir. Çünkü işletmeler denetimden muaf, herhangi bir bilanço veya bütçeleme, kamuoyuna açık değildir. Herhangi bir sorgulama, “askeri sır” gerekçe gösterilerek engellenmektedir. Israrcı girişimler, “vatan hainliği” suçlaması ile askeri mahkemelerde sonlanmaktadır (5). Bununla birlikte Mısır ve uluslararası basında yer alan bilgilere göre ordu, GSYH’nın %25-40’ını kontrol etmektedir (2,4). Dünya Bankası verilerine göre, Mısır askeri harcamaları her geçen gün azalmaktadır. “1998’de GSYH’ya oranı %6.5 olan rakam, 2010’da %2 ve 2011’de %1.8 gerilemiş durumda. Bu rakamlara ABD tarafından her yıl Mısır Ordusu’na verilen 1.3 milyar dolar da dâhildir.” (4). Dolayısıyla Mısır ordusu, askeri gücünü geliştirecek askeri teknolojik alt yapıya yatırım yapmamakta, ordunun vurucu gücünü artırmamakta, ABD yardımı ile yetinmekte ve iş adamı olarak davranmaktadır (3-5).

Arap Araştırmaları Enstitüsü uzmanlarından Zeinab Abul-Magd’ın çalışmalarına göre ordu, gayrimenkul satın alma ve kiralama, enerji, elektronik, temizlik hizmetleri, eğlence, kafeterya, benzin istasyon, tarım ve hayvancılık, gıda ürünleri, bankacılık, inşaat, toprak ıslahı, oteller, yazlık evler, turistik tesisler, domates konservesi, plastik masa üretimi, düğün salonu sahipliği, su arıtma, çöp imhası, kanal inşası, yeni şehirler ve ticaret bölgeleri kurulması (el-Selam Kanalı ve Güney Vadi projeleri gibi) ve ağır sanayi sektörüne kadar her alanda faaliyet göstermektedir (3,5). En kârlı faaliyet alanı inşaat sektörü olup, ulusal savunma gerekçesiyle arazileri kamulaştırma yetkisi veren yasa sayesinde, ülke topraklarının %60-80’ine yakını ordu tarafından kontrol edilmektedir. Ordu bünyesinde kurulan “Silahlı Kuvvetler Arsa Projeleri Ofisi” sayesinde, özel şirketlerle birlikte konut, tatil köyü, alışveriş merkezi gibi birçok büyük proje yürütülmektedir. Turizm cenneti olarak anılan Sidi Krir’de deniz kıyısında tatil köyleri, villalar ve turistik oteller yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Benzer şekilde ülkenin zengin yerlerinden Nasr City’de de orduya ait satılık veya kiralık olan yüzlerce konut mevcuttur. En büyük benzin istasyonu zinciri Wataniya, bizzat ordu tarafından kiralanıp işletilmektedir. “Safi mineral suları” ordunun gözbebeği ürünlerindendir. Safi ile Kuveyt sermayeli Ortadoğu’nun ve Arap Yarımadası’nın en büyük içecek devi Arabian Beverage Company (ABC) ile hayli kârlı bir anlaşma imzalanmıştır. 

ABC’nin Avrupalı büyük alkollü içki üreticileri ile güçlü ortaklıkları vardır. Dolayısıyla Safi üzerinden gerçekleşen anlaşma ile alkollü içecek piyasasının, %30’u ordunun denetimine girmiştir. Ayrıca ABC, Safi Mineral Water adıyla ordunun suyunu tüm Arap ülkeleri, Afrika ve Avrupa pazarına taşımaktadır. Halkın çok önemli bir gıda maddesi olan Kraliçe marka makarna, et, domates salçası gibi alanlar hep ordunun hâkimiyetindedir. Bütan gazı, askeri fabrikalarda üretilmektedir (3,5). Dönemin askeri üretimden sorumlu devlet bakanı Muhammed el-Gamvari, “Devlet, herhangi bir sektörün askeri endüstriye sahip olmasına izin vermez.” (5) demekle, sivillerin askeri sektör sahasında çalışmasının yasak olduğunu beyan etmiştir.

Ordu, karavanasını, ekmeğini kendisi üretmekte, erlerin büyük bir kısmı, ordu işletmelerinde vasıfsız işçi olarak çalışmaktadır. Subay ve astsubayların çoğu harcaması, ordu bütçesinden karşılandığından Subaylar, Mısır ortalamasının çok üzerinde, lüks bir hayat yaşamaktadırlar (3).

Bedelsiz işgücü ve nakliye ile ucuz hammadde temini imtiyazı, askerî şirketlere pazarda haksız avantajlar sağladığından; “makarna, et, salça, ekmek gibi halkın ana tüketim ürünlerinde askerî menşeli markalar fiyat-kalite açısından” halk tarafından tercih edilmektedir. ‘Kraliçe’ makarnaları, ‘Wataniya’ akaryakıtları ile ‘Safi’ mineral suları sektörlerinin lideri durumundadır (3).

Mısır ordusu, ekonomiyi iki farklı eksen üzerinden kontrol etmektedir: Birincisi, ekonomik işletmeleri bizzat kurup yöneterek. İkincisi, ordu işletmeleri dışındaki İşletmeleri emekli generallerle yöneterek.

Yaş haddinden emekli olan subayların bir kısmı, askerî şirketlere üst düzey yönetici olarak atanırken; bir kısmı da, özel sektörde üst düzey görevlerde çalışmaktadır (3). Luksor, Asvan ve Kuena’da şeker üretimi, Süveyş’teki turizm ve balıkçılık emekli generallerin yönetimindedir (3,5).

Mısır ordusu bu yapısı ile hem ülke ekonomisini hem de sivil pazarı kontrol altında tutmaktadır. Kendine yönetilen eleştirileri, ekonomik imkânları halka sunarak, halkın gönlüne girmekte ve eleştirilerin şiddetini hafifletmektedir. Elindeki bu ekonomik güçle siyasi iktidarları zayıflatabilmekte ya da kuvvetlendirebilmektedir.

Ortadoğu uzmanı gazeteci Kerim Balcı’ya göre 2008 yılında böyle bir uygulama yaşanmıştır:

“Mart 2008’de Türkiye’deki halk ekmek benzeri ucuzlatılmış ekmeğin piyasadan çekilmesi üzerine ülkede ciddi bir ekmek sıkıntısı, sorunu baş göstermişti. Fakir halk isyan edip Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek karşıtı gösterilere soyunmuştu. Ordu krizi aşmak için göstericilere karşı zor kullanmak yerine kendi un ve fırınlarını kullanarak ucuz ekmek üretip halka dağıttı. Bu yolla hem ‘asker baba’  imajını güçlendirdi hem de sokak eylemlerini sonlandırdı.” (3)

Mursi’nin iktidarı zamanında çıkarılan ekonomik kriz, ordunun eseri olduğu gibi; Cunta yönetiminde anında ekonomide gözüken iyileşme de gene ordunun eseridir.

Sonuç: Darbeye Karşı Psikolojik Harekât

Mısır ordusunun üst düzey subayları, cunta olup çeteleşmişlerdir. ABD ve İsrail işbirlikçisidirler. Darbenin hemen ardından Gazze’ye giden tünelleri yıkmaları ve Gazze’ye karadan abluka uygulamaları, ABD- İsrail işbirlikçisi olduklarının en açık delilidir. Hamas’ın direnişi ve Zaferi İslam coğrafyasının zaferidir. Bu konu Mısır halkına ve İslam coğrafyasına iyi anlatılmalıdır.

Mısır ordusu, hem askeri işletmeleri hem de sivil işletmeleri, subaylar üzerinden yönetmektedir. İşsizliğin ciddi bir sorun olduğu Mısır’da emekli subayların atanması işsizliği artırıcı bir etkendir.  Bu nedenle emekli subayların sivil işletmelere atanması, adaletsizliktir, haksızlıktır. Bu konudan rahatsız olan laik, liberal, solcu, Kipti kesimler vardır. Bu konu bu kesimlere en güzel bir şekilde anlatılarak Cunta- Çete, yalnızlaştırılmalıdır.

Müslüman Kardeşler hareketi, ordunun ekonomik hayattan çekilmesini, orduya tanınan ayrıcalıkların ortadan kaldırılmasını savunarak darbeye verilen halk desteğini kırabilir, cuntaya karşı birleşik cephe hareketini genişletip yaygınlaştırabilir.

Subayların lüks ve israf içinde ki yaşantıları, yaptıkları yolsuzluklar, haksızlıklar deşifre edilip kamuoyuna duyurulmalıdır.

Subayların yönettiği işletmelerde yapılan grevleri engellemek için yaptıkları zulüm, katliam belgeleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Müslüman Kardeşler Hareketi, bu ve buna benzer konuları, belgeleyerek sosyal medya dâhil çok yönlü bir psikolojik harekât yürütmelidir. Bunu yaparken orduya bir bütün olarak cephe alınmamalıdır. Ordunun üst düzeyinde ki çete ve cunta hedef alınmalı ve kullanılacak dil buna uygun olmalıdır. Öfke ile hareket edilmemelidir. Hakaret ve küfür, cepheyi çözmez; sadece birleştirir, tarafsız olanları bile saflarına katabilir.

Cunta ve çetenin lüks içerisinde yaşantısı ifşa edilerek alt düzey subaylarla, erlerle Cunta-Çetenin arası açılmalıdır.

İfşa hareketi halka dönük yapılarak Cunta-Çeteye destek vermelerine mani olunmalı hiç olmayan da bir kısmının desteğini çekmesi sağlanmalıdır.

Müslüman Kardeşler Hareketi, çok hukuklu sistemi savunarak, Kıpti, solcu, laik ve liberal kesimleri, şuur altlarına yerleştirilen “yaşam tarzına baskı” korkusundan kurtarmalıdır.

Kaynaklar

1-Eraslan Y. Mısır, Rejim ve Ordu, 2013,

2- Ordunun Ülkedeki Konumu, http://www.enderuncemiyeti.org/mis.pdf Moataz El Fegiery, ‘’ Crunch Time For Egypt’s Civil-Military Relations , August 2012, Policy Brief;  Özhan T., ‘’ Mısır, ‘Sivil Darbe’ ve Liberal Trajedi!’’

3- Çevikalp, M., Şirketler ordusu, Aksiyon, 15.07.2013

4- Acun C., Mısır Ordusunun İktisadi Krallığı, 26 Nisan 2013 Cuma

5- Özgür B.,  Darbe, silahlı ekonomiye yine pelerin oldu, RADİKAL 06.07.2013 http://www.radikal.com.tr/turkiye/darbe_silahli_ekonomiye_yine_pelerin_oldu-1140654;  bahadır.ozgur@radikal.com.trArşivi

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...