(Milli Gazete)
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Aralık-2012 tarihli
tespitlerine göre, 75.627.386 olan Türkiye nüfusunun 18.862.319’u 15-29 yaş
grubunda yer almaktadır. Bu rakamlar dikkate alındığında mevcut Türkiye nüfusunun
%24,94’ünün gençlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi Türkiye’de
nüfus çok genç olup Türkiye, dünyada genç nüfusa sahip ülkelerden biridir. Bu
genç nüfus Türkiye’nin stratejik gücüdür.
Gençlik, genel olarak, çok dinamik olup toplumsal değişimlerden,
sorunlardan ve bunalımlardan en çok etkilenen kesimdir. Tarihimizin son 200
yıllık dönemi, gençliğin kişilik ve kimlik arayışının en yoğun olduğu bir
dönemdir. Genel olarak bu dönemde, kalıcı bir kimlik inşa edilememiş olması,
üzerinde en çok durulması ve düşünülmesi gereken bir konudur. Gençliğin bu
duruma gelmesinde, genellikle, hakim olan sistem, zihniyet birinci derecede
sorumludur. Bunun yanı sıra gençlik düşmanın beşinci kol faaliyetlerinin boy
hedefi halindedir (1). Gençler, Küresel büyük oyunun kurbanları olarak
seçilmişlerdir. Bu gerçek, göz ardı edilmemelidir.
Gençlikle ilgili son 10 yıl içerisinde yapılan çalışmalar,
gençliğin, genel olarak, bir kimlik krizi yaşadığını ortaya koymaktadır (2-17).
Bu noktada ana sorun, benimsediği ve savunduğu kimlikle düşüncesinin,
davranışının ve yaşantısının uyumlu olmaması, hatta tezat teşkil etmesidir. Bu
açıdan gençlik, bir sosyal şizofreni yaşamaktadır.
Bu genel ortak özelliğin yanı sıra farklı gençlik kesimleri,
şiddet, madde bağımlılığı, yabancılaşma, ülkeyi terk etme, sefahat alemine
dalma, fuhuş, hırsızlık, sorumsuzluk gibi sorunlara sahip olup ve şiddeti
kesimden kesime değişen bir bunalım yaşamaktadır.
Gençlikle ilgili olarak farklı zamanlarda, farklı bazı temel
özellikleri göz önüne alınarak, ‘68 Kuşağı’, ‘80 Kuşağı’, ‘90 Kuşağı’,
‘Milenyum Gençliği’, ‘Cool Gençlik’, ‘Rock’n Roll Gençliği’, ‘Çiçek Çocukları’,
‘Hippi Gençlik’, ‘Yuppie Gençlik’, ‘Kayıp Kuşak’, ‘Tiki Gençlik’, ‘Metroseksüel
Gençlik’, ‘Mahalleli’, ‘Emo Gençlik’, ‘Apaçi Gençlik’, ‘Fake’, ‘Louser’,
‘Jonjon’, ‘Cipcop’, ‘Paçoz /Fason’, ‘Punk’, ‘Tinerciler’, ‘Maddeciler’,
‘Alkolikler’, ‘Sokak Çocukları’, ‘Köprü Altı Çocukları’, ‘Köşe Başı Gençliği’
gibi farklı isimlendirmeler yapılmıştır (2,3).
Son zamanlarda Türkiye’de, bunalım gençliği olarak gittikçe
yaygınlaşan ve sosyal bir sorun haline gelmeye başlayan gençlik kesimi, ‘Apaçi
gençlik’ olarak isimlendirilen bir kesimdir. Bu gençlik kesimi ile ilgili
Yalova Üniversitesinde Ömer Yaman tarafından bir doktora tezi yapılmış ve
Açılım Yayınlarından Kitap olarak basılmıştır. Genç akademisyen Dr. Ömer Yaman,
son derece yoğun, riskli ve başarılı bir çalışma ile Apaçi gençliğin, doğuşunu,
duygu ve düşüncelerini, sorunlarını ve geleceklerini değişik boyutları ile ele
alıp incelemiş ve değişik önerilerde bulunmuştur.
Burada, bu doktora tez çalışmasından yararlanarak ‘Apaçi
gençlik’, denilen gençlik kesimi, genel hatları ile ele alınacak, kamuoyunun,
yöneticilerin, özellikle, bakanlıkların soruna eğilmesi istenecektir. Herkesin,
daha ayrıntılı bilgi için, Açılım Yayınlarından çıkan ‘Apaçi Gençlik’ kitabını
okumasında fayda vardır. Çünkü, eğer böyle giderse, bu sorun bir gün hepimizin
kapısını çok acı ve tehlikeli bir şekilde çalabilir.
‘Apaçi Gençlik’ Kimdir?
Genç Akademisyen Dr. Yaman’a göre, “Apaçı gençlik”
kavramının kökleri, Fransızların Amerikan kıtasındaki işgaline karşı çıkıp,
topraklarını savunan Apaçi Kızılderili kabilesine dayanmaktadır. Apaçilerin
Batı zulmüne karşı çıkıp direnmeleri, topraklarını savunmaları ve satmamaları,
yol boyu, zulme, haksızlığa, mağdur edilmeye karşı bir isyan, bir direniş ve
bir protesto hareketi sembolüne dönüşmüştür. Apaçi Kızılderililerinin
giyimleri, saç modelleri, dansları ve müzikleri (müzik ve danslarındaki
hareketlilik), toplumdan dışlanmış, horlanmış kesimler tarafından taklit
edilerek içselleştirilmiş; isyanın, protestonun farklı olmanın sembolleri
haline getirilmiştir. Dolayısıyla ‘Apaçı gençlik’, dışlanmış, horlanmış,
ezilmiş, fakir gençlerin benzer sembolleri kullanmaları, benzer davranış
özelliği göstermeleri nedeniyle, benzer toplum kesimlerindeki gençler arasında
ilgi görerek yayılmaya başlamıştır.
Yaman’a göre Türkiye’de ‘Apaçi gençlik’, “1950-1960’lara
dayanan “kıro, maganda, amele, zonta, hırbo” olarak dillendirilen toplum
kesimlerinin veya bireylerin, 2000’lerden sonra yeniden kodlanması, yeniden
tanımlanmasıyla birlikte” ortaya çıkmıştır. 2000 yılı öncesinde Anadolu’nun
değişik köylerinden şehre göç etmiş ve kendi yöresel davranışlarını gösteren
yoksul ve gariban insanlara, ekonomik durumu ve yaşam seviyesi iyi olan
kentlilerin “kıro, maganda, amele, zonta, hırbo” gibi tabirleri kullanması, bir
aşağılama, hor görme hatta ötekileştirme davranışı idi. Bugün Apaçi kavramının
kullanılması da benzer düşünce ile ortaya çıkmıştır. Sistem ve toplum tarafından
dışlanmış, Adam yerine konmamış, değer verilmemiş, tahkir edilmiş ve
ötekileştirilmiş bir gençlik kesiminin, kendilerini savunma refleksi bu şekilde
tezahür etmiştir. Bir bakıma ‘Apaçı gençlik’, Sistemin mevcut zihniyetine,
toplumun ötekileştirmesine karşı bir tavır alma, bir tepki ortaya koymadır.
Toplumun en fakir kesimlerindeki çocukların okuyamama, geçinememe, yemek bulup
yiyememe, akranlarının sahip olduğu imkânlardan birçoğuna sahip olamamaya karşı
geliştirilen bir tepki hareketidir.
Apaçi Gençlik: “1980 Sonrası Göç Dalgasının Sonucu Ortaya
Çıkmıştır”
Türkiye’de iç göçün başlangıç tarihini, genel olarak, 1950
olarak ifade etsek yanlış yapmış olmayız. Türkiye’deki iç göç, bugünden geriye
dönülüp bakıldığında, bir toplumsal dönüşüm projesi olduğunu ifade edebiliriz.
Batılılaşmaya direnen kırsal kesimin, bağından bahçesinden koparak şehirlere
göç etme mecburiyetinde bırakılması; böylelikle, şehirlerin kenar mahallerinde
eritilme, hatta asimile edilmesi olarak düşünülmüş bir proje. Devletin arazisi,
Anadolu’nun fakir insanlarına mafya tarafından satılmakta; bir gecede hiçbir
estetiği olmayan, ne olduğu belirsiz ‘gecekondu’ adında bir ucube ortaya
çıkarılmaktadır. Sonra siz devlet olarak oraya elektrik, su vermekte ve yol
yapmaktasınız. Araziyi satmayıp elektriği, suyu ve yolu getirmenin tutarlı izah
edilebilir bir mantığı var mıdır Varsa nedir
Cumhuriyet dönemi yapılmış batılılaşma hareketine,
devrimlere direnen toplumun kırsal kesimini, şehre kendi isteği ile getirtip
asimile etmek, bu mantığın nirengi noktası olduğu kanaatindeyim. Ancak göç
edenlerin bir mahalle kültürü oluşturmaları, dernekleşmeleri ve camilerde
toplanarak kendilerini savunmaları, kırsalın kentleri kuşatmasına sebebiyet
vererek, kayıplar vermiş olmalarına rağmen, kırsal kesimin zaferi ile
sonuçlanmıştır.
Türkiye’deki iç göçü, amaçları bakımından iki ana sınıfa
ayırabiliriz: 1- Geçim ya da hayat standardını yükseltmek amacıyla kırlarda
şehirlere doğru olan göç (birinci nesil göç, 1950-1990). 2- Güvenlik (Terör ya
da zorunlu) gerekçesiyle meydana gelen göç (ikinci nesil göç, 1990 sonrası).
Türkiye’de köylü ve kentli çekişmesi Cumhuriyetin ilk
yıllarına kadar uzanır.1950 yılına kadar köylülerin, köylü kıyafetleri ile
birlikte Ankara gibi büyük şehirlerin merkezlerine gelmelerine müsaade edilmemiştir.
Ancak 1950 sonrası oluşan özgürlük ortamından yararlanan köylüler, daha iyi
hayat şartlarına sahip olmak için şehirlere göç etmeye başlamışlardır. Bu
insanlar, “hizmet sektörünün en alt basamaklarında kimi zaman komi, kimi zaman
bulaşıkçı, hizmetçi ya da inşaatlarda bekçi olarak” (3) çalışarak hayata
tutunmuşlar ve yukarıda izah edildiği şekilde kendilerini koruyup şehirleri
kuşatmışlardır. Bu akıma karşı, merkezleri koruyabilmek için ilçeler bölünerek
yeni ilçeler oluşturulmuştur.
1990 sonrası dönemdeki göçlerin (ikinci nesil göç) ana
nedeni ise, geçim yada daha yüksek hayat standardı elde etmek olmayıp
güvenliktir. Güvenlik nedeniyle ya göç etmişler ya da ettirilmişlerdir. Bu göç
dalgasında yer alan insan unsuru, genel olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
insanıdır.
Dr. Yaman’a göre Apaçi gençliği doğuran ana sebep bu ikinci
nesil göçlerdir. “Göç burada temel bir parametre ve büyük kentlerde Apaçi
olarak tanımlanan gençlerin kendilerini farklı tarzlarda ifade etme yoluna
başvurmalarında bir başlangıç noktasıdır.” Bu nedenle, “Apaçi Gençliğin yüzde
70’i Kürt kökenlidir”. “Ama Apaçi gençliği doğuran tek sebep göç değildir” (3).
‘Apaçi Gençlik’ Yoksulluğun bir ürünüdür
Bu gençlerin çoğunluğu, ikinci göç dalgası ile gelmiş,
yersiz, yurtsuz kalmış köklerinden kopmuş nereli olduğunu dahi bilmeyen
çocuklardır. Bu gençlerin aileleri, büyük oranda göçmen aileler oldukları için
ekonomik durumları iyi değil. Babalar, ilkokul ya da ortaokul mezunu olup,
genelde, maddi anlamda sıkıntılı ve zor işlerde çalışıyorlar. Annelerse
çalışmıyorlar, evdeler. Bodrum katlarında rutubetli evlerde oturmaktalar. Bu
gençlerin yaşadıkları ailelerde çocuk sayısı çok fazla, yaşadıkları evler de
çok küçük olduğu için insanlar, yatmaya zor yer buluyorlar. Anne baba ve çocuk
arasında ciddi bir iletişim sorunu var. Anne babalarından ciddi bir destek
bulamıyorlar (3). Sıcak yuva eksikliği, onları dışarı, hatta suç odaklarının,
mafyanın, yabancı istihbarat örgütlerinin, terör örgütlerinin, fuhuş ve
uyuşturucu sektörünün kucağına itiyor ve değişik suçlara bulaşmalarına ya da
bulaştırılmalarına neden oluyor. Dr. Yaman’a göre, “Bu çocukların aileleri,
çocuklarının madde kullandığını, hırsızlık yaptığını, kavgalara karıştığını,
kimi kez nezarethaneye girip çıktığını, suça bulaşma eğiliminin çok yüksek
olduğunu, taciz ve tecavüz davalarında rol oynadıklarını çok fazla bilmiyorlar.
Bilenler de az biliyorlar.” (3)
Bu gençlerin ortak özellikleri, eğitim sisteminden kopmaları,
kendi bakış açılarına göre, “dışlanmaları”, (onlar için “liseyi bitirmek bir
ütopya, üniversiteyi bitirmek ise bir hayal”), genelde sosyal statüsü olmayan
merdiven altı, fason işlerde, halde, konfeksiyon atölyelerinde, hamallıkta,
komide, kasiyerlikte, yanı emek yoğun işlerde çalışmaları, günü kurtarmaya
uğraşmaları, evlerine para getirmek zorunda olmaları, sosyal çevrelerinin dar
olması, anne babalarının doğduğu, köklerinin olduğu memleketlerini bilmemeleri,
maddi yoksunluklardan dolayı bir kere bile gidememiş olmaları, bodrum katlarda
oturmaları ve çok zor şartlarda hayatlarını devam ettirmeye ve günü kurtarmaya
çalışmalarıdır.
Dr. Yaman’a göre, “Bir günün geçmesi üzerine kurgulanmış bir
hayat şeklinin döndüğü bir gençlikle karşı karşıyayız” (3). Bu gençler,
haftalık 100-150 lira alıp, bu paranın hatırı sayılır kısmını ailelerine
veriyorlar. Diğer taraftan bu çocuklar, ergenler; ekonomik durumu daha iyi olan
yaşıtları gibi kaliteli şeyler giymek istiyorlar, kaliteli şeyler yemek
istiyorlar ve kaliteli yerlere gitmek istiyorlar, fakat bunlara ulaşamıyorlar.
Bütün bu etkenler onları, “hırsızlık”, “torbacılık”
(uyuşturucu satıcısı), yol kesme, taciz, tecavüz gibi yollara itiyor, suça
bulaştırıyor ve hatta çeteleştiriyor. Bu da onları daha tehlikeli konuma
sokuyor.
‘Apaçi Gençlik’ Okumak İstiyor Fakat Okuyamıyor
Bu gençler, okumak istiyorlar ama yoksulluktan dolayı buna
imkân bulamıyorlar. Anne babalarının eğitimsiz olmuş olmaları, çocuklarına bu
anlamda destek vermelerine imkân tanımamaktadır. Çocuklar ailelerine karşı
alabildiğine kapalılar. Dershaneye gidemiyorlar. Sınavlara hazırlanamıyorlar.
Okul dışında para kazanmak zorunda oldukları için geçici işlerde çalışıyorlar.
Hem okul hem iş onları yoruyor, strese sokuyor eğitimde başarısız kılıyor. Ekonomik
sıkıntı, sıcak yuva eksikliği, okula yansımakta ve öğretmenleriyle sorun
yaşamalarına sebep olmaktadır (3). Sokakta büyüdükleri, ciddi bir aile
terbiyesi almadıkları için sokak kültürü ile tepki ortaya koymaktadırlar. Bu
da, yanlış anlaşılmalarına, tehlikeli, huzur bozucu olarak görülmelerine ve
dışlanmalarına sebebiyet vermektedir. Bu da, onları daha da tehlikeli
yapmaktadır.
Apaçi Gençlik Sistemin Ürettiği Bir Sorundur
Türkiye’nin ana sorunu, Lozan’da Hayım Nahum Doktrinine göre
Batı Kültür medeniyeti ekseninde kurulmuş olan bir sistemin, İslam Kültür ve
medeniyetini benimsemiş, asırlarca onunla yaşamış olan bir millete rağmen var
olmasıdır. Lozan’da kurulan ulus devlete uygun yeni bir ulus “yaratılma” (!)
kavgası, toplumu şizofren yapmış, toplumsal bağları ve dayanışmayı
zayıflatmıştır. Nesillerin, tarihle, kendi kültür ve medeniyeti ile ilişkisini
kopararak mankurtlaştırıp bireyselleştirmek bir politika olarak seçilmiştir.
Birçok sorun gibi Apaçi Gençlik Sorunu da, sistemin ürettiği
sorunlardan biridir. Henüz ciddi bir tehlike boyutuna ulaşmamıştır. Eğer
ilgisiz kalınır ve çözüm üretilmezse çok daha tehlikeli konuma gelebilir. O
zamanda iş işten geçmiş ve bir gençlik kesimi heba edilmiş olur.
Sadece ne oldu bu gençliğe tarzında şikayet, yakınma ve
sitemlerde bulunmak bir çözüm değildir. Gençliği bu duruma iten şartlar ortadan
kaldırılmalıdır. Bu şartlar ortadan kaldırılmadığı sürece bu gençleri
suçlamanın mantığı yoktur.
O nedenle bu gün için asıl suçlu ve günahkâr olan bu gençler
değil, Mankurtlaştırmayı politika olarak benimsemiş ve gençliği bu duruma
düşürmüş olan Lozan sistemidir, Hayım Nahum sistemidir.
Asıl suçlu ve günahkâr olan bu gençler değildir; Firavun
gibi halkı bölüp parçalayıp birbirine düşman yapan Lozan sistemidir:
“Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım
fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek
çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o,
bozgunculardandı.” (28 Kasas 4)
O nedenle bu sistem değişmelidir.
Apaçı Gençlik konusunda tüm yetkilileri, siyası parti
mensuplarını ve tüm milleti göreve davet ediyoruz.
Kaynaklar
1- Genel Kurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün Harp
Akademilerindeki Yıllık Değerlendirme Konuşması.
2- SEKAM, Türkiye’de Gençlik Araştırması, (Henüz
Yayınlanmamış), İstanbul, 2013
3- Yaman Ö., Apaçi Gençlik, (Doktora Tezi, Yalova
Üniversitesi), Açılım Yayınları, İstanbul, 2013
4- Armağan İ. , Gençlik Gözüyle Gençlik, Kırkısraklılar Vakfı Usadem Yayınları, İstanbul, 2004
5- Yazıcıoğlu P., Türkiyede Gençlik ,Türkiye Gençlik Konseyi
Girişimi, İstanbul
6- Kula N., Gençlik Döneminde Kimlik Ve Din, Gençlik, Din Ve
Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu, Ankara, 2002. S: 31-70
7- Kılavuz M.A. “Ergenlerde Özdeşleşme Ve Din Eğitimi”, Gençlik, Din Ve Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu, Ankara, 2002. S: 209-254
8- Göka E., Gençlik Dönemi Ve Kimlik Oluşumu, Ankara
Üniversitesi Psikiyatri Kiliniği Http://Www.Sosyalhizmetuzmani.Org/Gençlikdonemleri.Htm
9-Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırması
(Üniversite Öğrencileri) 2008
10-Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırması
(Ergen Profili), 2008
11-Türkiye Gönüllüleri Vakfı Üniversite Gençlerinin
İhtiyaçları Araştırması, 2009
12- SEKAM Aile Araştırması, İstanbul, 2010
13-Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırması,
2010
14- Türkiye Uyuşturucu Raporu, 2010
15- İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, 2010
16- TUİK İstatistikleri, 2010
17-Maltepe Üniversitesi Liseli Gençlik Araştırması, 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder