2 Mayıs 2013 Perşembe

Bir sosyal yara: Apaçi gençlik

 (Milli Gazete)

Türkiye İstatistik Kurumu’nun Aralık-2012 tarihli tespitlerine göre, 75.627.386 olan Türkiye nüfusunun 18.862.319’u 15-29 yaş grubunda yer almaktadır. Bu rakamlar dikkate alındığında mevcut Türkiye nüfusunun %24,94’ünün gençlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi Türkiye’de nüfus çok genç olup Türkiye, dünyada genç nüfusa sahip ülkelerden biridir. Bu genç nüfus Türkiye’nin stratejik gücüdür.

Gençlik, genel olarak, çok dinamik olup toplumsal değişimlerden, sorunlardan ve bunalımlardan en çok etkilenen kesimdir. Tarihimizin son 200 yıllık dönemi, gençliğin kişilik ve kimlik arayışının en yoğun olduğu bir dönemdir. Genel olarak bu dönemde, kalıcı bir kimlik inşa edilememiş olması, üzerinde en çok durulması ve düşünülmesi gereken bir konudur. Gençliğin bu duruma gelmesinde, genellikle, hakim olan sistem, zihniyet birinci derecede sorumludur. Bunun yanı sıra gençlik düşmanın beşinci kol faaliyetlerinin boy hedefi halindedir (1). Gençler, Küresel büyük oyunun kurbanları olarak seçilmişlerdir. Bu gerçek, göz ardı edilmemelidir.

Gençlikle ilgili son 10 yıl içerisinde yapılan çalışmalar, gençliğin, genel olarak, bir kimlik krizi yaşadığını ortaya koymaktadır (2-17). Bu noktada ana sorun, benimsediği ve savunduğu kimlikle düşüncesinin, davranışının ve yaşantısının uyumlu olmaması, hatta tezat teşkil etmesidir. Bu açıdan gençlik, bir sosyal şizofreni yaşamaktadır.

Bu genel ortak özelliğin yanı sıra farklı gençlik kesimleri, şiddet, madde bağımlılığı, yabancılaşma, ülkeyi terk etme, sefahat alemine dalma, fuhuş, hırsızlık, sorumsuzluk gibi sorunlara sahip olup ve şiddeti kesimden kesime değişen bir bunalım yaşamaktadır.

Gençlikle ilgili olarak farklı zamanlarda, farklı bazı temel özellikleri göz önüne alınarak, ‘68 Kuşağı’, ‘80 Kuşağı’, ‘90 Kuşağı’, ‘Milenyum Gençliği’, ‘Cool Gençlik’, ‘Rock’n Roll Gençliği’, ‘Çiçek Çocukları’, ‘Hippi Gençlik’, ‘Yuppie Gençlik’, ‘Kayıp Kuşak’, ‘Tiki Gençlik’, ‘Metroseksüel Gençlik’, ‘Mahalleli’, ‘Emo Gençlik’, ‘Apaçi Gençlik’, ‘Fake’, ‘Louser’, ‘Jonjon’, ‘Cipcop’, ‘Paçoz /Fason’, ‘Punk’, ‘Tinerciler’, ‘Maddeciler’, ‘Alkolikler’, ‘Sokak Çocukları’, ‘Köprü Altı Çocukları’, ‘Köşe Başı Gençliği’ gibi farklı isimlendirmeler yapılmıştır (2,3).

Son zamanlarda Türkiye’de, bunalım gençliği olarak gittikçe yaygınlaşan ve sosyal bir sorun haline gelmeye başlayan gençlik kesimi, ‘Apaçi gençlik’ olarak isimlendirilen bir kesimdir. Bu gençlik kesimi ile ilgili Yalova Üniversitesinde Ömer Yaman tarafından bir doktora tezi yapılmış ve Açılım Yayınlarından Kitap olarak basılmıştır. Genç akademisyen Dr. Ömer Yaman, son derece yoğun, riskli ve başarılı bir çalışma ile Apaçi gençliğin, doğuşunu, duygu ve düşüncelerini, sorunlarını ve geleceklerini değişik boyutları ile ele alıp incelemiş ve değişik önerilerde bulunmuştur.

Burada, bu doktora tez çalışmasından yararlanarak ‘Apaçi gençlik’, denilen gençlik kesimi, genel hatları ile ele alınacak, kamuoyunun, yöneticilerin, özellikle, bakanlıkların soruna eğilmesi istenecektir. Herkesin, daha ayrıntılı bilgi için, Açılım Yayınlarından çıkan ‘Apaçi Gençlik’ kitabını okumasında fayda vardır. Çünkü, eğer böyle giderse, bu sorun bir gün hepimizin kapısını çok acı ve tehlikeli bir şekilde çalabilir.

‘Apaçi Gençlik’ Kimdir?

Genç Akademisyen Dr. Yaman’a göre, “Apaçı gençlik” kavramının kökleri, Fransızların Amerikan kıtasındaki işgaline karşı çıkıp, topraklarını savunan Apaçi Kızılderili kabilesine dayanmaktadır. Apaçilerin Batı zulmüne karşı çıkıp direnmeleri, topraklarını savunmaları ve satmamaları, yol boyu, zulme, haksızlığa, mağdur edilmeye karşı bir isyan, bir direniş ve bir protesto hareketi sembolüne dönüşmüştür. Apaçi Kızılderililerinin giyimleri, saç modelleri, dansları ve müzikleri (müzik ve danslarındaki hareketlilik), toplumdan dışlanmış, horlanmış kesimler tarafından taklit edilerek içselleştirilmiş; isyanın, protestonun farklı olmanın sembolleri haline getirilmiştir. Dolayısıyla ‘Apaçı gençlik’, dışlanmış, horlanmış, ezilmiş, fakir gençlerin benzer sembolleri kullanmaları, benzer davranış özelliği göstermeleri nedeniyle, benzer toplum kesimlerindeki gençler arasında ilgi görerek yayılmaya başlamıştır.

Yaman’a göre Türkiye’de ‘Apaçi gençlik’, “1950-1960’lara dayanan “kıro, maganda, amele, zonta, hırbo” olarak dillendirilen toplum kesimlerinin veya bireylerin, 2000’lerden sonra yeniden kodlanması, yeniden tanımlanmasıyla birlikte” ortaya çıkmıştır. 2000 yılı öncesinde Anadolu’nun değişik köylerinden şehre göç etmiş ve kendi yöresel davranışlarını gösteren yoksul ve gariban insanlara, ekonomik durumu ve yaşam seviyesi iyi olan kentlilerin “kıro, maganda, amele, zonta, hırbo” gibi tabirleri kullanması, bir aşağılama, hor görme hatta ötekileştirme davranışı idi. Bugün Apaçi kavramının kullanılması da benzer düşünce ile ortaya çıkmıştır. Sistem ve toplum tarafından dışlanmış, Adam yerine konmamış, değer verilmemiş, tahkir edilmiş ve ötekileştirilmiş bir gençlik kesiminin, kendilerini savunma refleksi bu şekilde tezahür etmiştir. Bir bakıma ‘Apaçı gençlik’, Sistemin mevcut zihniyetine, toplumun ötekileştirmesine karşı bir tavır alma, bir tepki ortaya koymadır. Toplumun en fakir kesimlerindeki çocukların okuyamama, geçinememe, yemek bulup yiyememe, akranlarının sahip olduğu imkânlardan birçoğuna sahip olamamaya karşı geliştirilen bir tepki hareketidir.

Apaçi Gençlik: “1980 Sonrası Göç Dalgasının Sonucu Ortaya Çıkmıştır”

Türkiye’de iç göçün başlangıç tarihini, genel olarak, 1950 olarak ifade etsek yanlış yapmış olmayız. Türkiye’deki iç göç, bugünden geriye dönülüp bakıldığında, bir toplumsal dönüşüm projesi olduğunu ifade edebiliriz. Batılılaşmaya direnen kırsal kesimin, bağından bahçesinden koparak şehirlere göç etme mecburiyetinde bırakılması; böylelikle, şehirlerin kenar mahallerinde eritilme, hatta asimile edilmesi olarak düşünülmüş bir proje. Devletin arazisi, Anadolu’nun fakir insanlarına mafya tarafından satılmakta; bir gecede hiçbir estetiği olmayan, ne olduğu belirsiz ‘gecekondu’ adında bir ucube ortaya çıkarılmaktadır. Sonra siz devlet olarak oraya elektrik, su vermekte ve yol yapmaktasınız. Araziyi satmayıp elektriği, suyu ve yolu getirmenin tutarlı izah edilebilir bir mantığı var mıdır Varsa nedir

Cumhuriyet dönemi yapılmış batılılaşma hareketine, devrimlere direnen toplumun kırsal kesimini, şehre kendi isteği ile getirtip asimile etmek, bu mantığın nirengi noktası olduğu kanaatindeyim. Ancak göç edenlerin bir mahalle kültürü oluşturmaları, dernekleşmeleri ve camilerde toplanarak kendilerini savunmaları, kırsalın kentleri kuşatmasına sebebiyet vererek, kayıplar vermiş olmalarına rağmen, kırsal kesimin zaferi ile sonuçlanmıştır.

Türkiye’deki iç göçü, amaçları bakımından iki ana sınıfa ayırabiliriz: 1- Geçim ya da hayat standardını yükseltmek amacıyla kırlarda şehirlere doğru olan göç (birinci nesil göç, 1950-1990). 2- Güvenlik (Terör ya da zorunlu) gerekçesiyle meydana gelen göç (ikinci nesil göç, 1990 sonrası).

Türkiye’de köylü ve kentli çekişmesi Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanır.1950 yılına kadar köylülerin, köylü kıyafetleri ile birlikte Ankara gibi büyük şehirlerin merkezlerine gelmelerine müsaade edilmemiştir. Ancak 1950 sonrası oluşan özgürlük ortamından yararlanan köylüler, daha iyi hayat şartlarına sahip olmak için şehirlere göç etmeye başlamışlardır. Bu insanlar, “hizmet sektörünün en alt basamaklarında kimi zaman komi, kimi zaman bulaşıkçı, hizmetçi ya da inşaatlarda bekçi olarak” (3) çalışarak hayata tutunmuşlar ve yukarıda izah edildiği şekilde kendilerini koruyup şehirleri kuşatmışlardır. Bu akıma karşı, merkezleri koruyabilmek için ilçeler bölünerek yeni ilçeler oluşturulmuştur.

1990 sonrası dönemdeki göçlerin (ikinci nesil göç) ana nedeni ise, geçim yada daha yüksek hayat standardı elde etmek olmayıp güvenliktir. Güvenlik nedeniyle ya göç etmişler ya da ettirilmişlerdir. Bu göç dalgasında yer alan insan unsuru, genel olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanıdır.

Dr. Yaman’a göre Apaçi gençliği doğuran ana sebep bu ikinci nesil göçlerdir. “Göç burada temel bir parametre ve büyük kentlerde Apaçi olarak tanımlanan gençlerin kendilerini farklı tarzlarda ifade etme yoluna başvurmalarında bir başlangıç noktasıdır.” Bu nedenle, “Apaçi Gençliğin yüzde 70’i Kürt kökenlidir”. “Ama Apaçi gençliği doğuran tek sebep göç değildir” (3).

‘Apaçi Gençlik’ Yoksulluğun bir ürünüdür

Bu gençlerin çoğunluğu, ikinci göç dalgası ile gelmiş, yersiz, yurtsuz kalmış köklerinden kopmuş nereli olduğunu dahi bilmeyen çocuklardır. Bu gençlerin aileleri, büyük oranda göçmen aileler oldukları için ekonomik durumları iyi değil. Babalar, ilkokul ya da ortaokul mezunu olup, genelde, maddi anlamda sıkıntılı ve zor işlerde çalışıyorlar. Annelerse çalışmıyorlar, evdeler. Bodrum katlarında rutubetli evlerde oturmaktalar. Bu gençlerin yaşadıkları ailelerde çocuk sayısı çok fazla, yaşadıkları evler de çok küçük olduğu için insanlar, yatmaya zor yer buluyorlar. Anne baba ve çocuk arasında ciddi bir iletişim sorunu var. Anne babalarından ciddi bir destek bulamıyorlar (3). Sıcak yuva eksikliği, onları dışarı, hatta suç odaklarının, mafyanın, yabancı istihbarat örgütlerinin, terör örgütlerinin, fuhuş ve uyuşturucu sektörünün kucağına itiyor ve değişik suçlara bulaşmalarına ya da bulaştırılmalarına neden oluyor. Dr. Yaman’a göre, “Bu çocukların aileleri, çocuklarının madde kullandığını, hırsızlık yaptığını, kavgalara karıştığını, kimi kez nezarethaneye girip çıktığını, suça bulaşma eğiliminin çok yüksek olduğunu, taciz ve tecavüz davalarında rol oynadıklarını çok fazla bilmiyorlar. Bilenler de az biliyorlar.” (3)

Bu gençlerin ortak özellikleri, eğitim sisteminden kopmaları, kendi bakış açılarına göre, “dışlanmaları”, (onlar için “liseyi bitirmek bir ütopya, üniversiteyi bitirmek ise bir hayal”), genelde sosyal statüsü olmayan merdiven altı, fason işlerde, halde, konfeksiyon atölyelerinde, hamallıkta, komide, kasiyerlikte, yanı emek yoğun işlerde çalışmaları, günü kurtarmaya uğraşmaları, evlerine para getirmek zorunda olmaları, sosyal çevrelerinin dar olması, anne babalarının doğduğu, köklerinin olduğu memleketlerini bilmemeleri, maddi yoksunluklardan dolayı bir kere bile gidememiş olmaları, bodrum katlarda oturmaları ve çok zor şartlarda hayatlarını devam ettirmeye ve günü kurtarmaya çalışmalarıdır.

Dr. Yaman’a göre, “Bir günün geçmesi üzerine kurgulanmış bir hayat şeklinin döndüğü bir gençlikle karşı karşıyayız” (3). Bu gençler, haftalık 100-150 lira alıp, bu paranın hatırı sayılır kısmını ailelerine veriyorlar. Diğer taraftan bu çocuklar, ergenler; ekonomik durumu daha iyi olan yaşıtları gibi kaliteli şeyler giymek istiyorlar, kaliteli şeyler yemek istiyorlar ve kaliteli yerlere gitmek istiyorlar, fakat bunlara ulaşamıyorlar.

Bütün bu etkenler onları, “hırsızlık”, “torbacılık” (uyuşturucu satıcısı), yol kesme, taciz, tecavüz gibi yollara itiyor, suça bulaştırıyor ve hatta çeteleştiriyor. Bu da onları daha tehlikeli konuma sokuyor.

‘Apaçi Gençlik’ Okumak İstiyor Fakat Okuyamıyor

Bu gençler, okumak istiyorlar ama yoksulluktan dolayı buna imkân bulamıyorlar. Anne babalarının eğitimsiz olmuş olmaları, çocuklarına bu anlamda destek vermelerine imkân tanımamaktadır. Çocuklar ailelerine karşı alabildiğine kapalılar. Dershaneye gidemiyorlar. Sınavlara hazırlanamıyorlar. Okul dışında para kazanmak zorunda oldukları için geçici işlerde çalışıyorlar. Hem okul hem iş onları yoruyor, strese sokuyor eğitimde başarısız kılıyor. Ekonomik sıkıntı, sıcak yuva eksikliği, okula yansımakta ve öğretmenleriyle sorun yaşamalarına sebep olmaktadır (3). Sokakta büyüdükleri, ciddi bir aile terbiyesi almadıkları için sokak kültürü ile tepki ortaya koymaktadırlar. Bu da, yanlış anlaşılmalarına, tehlikeli, huzur bozucu olarak görülmelerine ve dışlanmalarına sebebiyet vermektedir. Bu da, onları daha da tehlikeli yapmaktadır.

Apaçi Gençlik Sistemin Ürettiği Bir Sorundur

Türkiye’nin ana sorunu, Lozan’da Hayım Nahum Doktrinine göre Batı Kültür medeniyeti ekseninde kurulmuş olan bir sistemin, İslam Kültür ve medeniyetini benimsemiş, asırlarca onunla yaşamış olan bir millete rağmen var olmasıdır. Lozan’da kurulan ulus devlete uygun yeni bir ulus “yaratılma” (!) kavgası, toplumu şizofren yapmış, toplumsal bağları ve dayanışmayı zayıflatmıştır. Nesillerin, tarihle, kendi kültür ve medeniyeti ile ilişkisini kopararak mankurtlaştırıp bireyselleştirmek bir politika olarak seçilmiştir.

Birçok sorun gibi Apaçi Gençlik Sorunu da, sistemin ürettiği sorunlardan biridir. Henüz ciddi bir tehlike boyutuna ulaşmamıştır. Eğer ilgisiz kalınır ve çözüm üretilmezse çok daha tehlikeli konuma gelebilir. O zamanda iş işten geçmiş ve bir gençlik kesimi heba edilmiş olur.

Sadece ne oldu bu gençliğe tarzında şikayet, yakınma ve sitemlerde bulunmak bir çözüm değildir. Gençliği bu duruma iten şartlar ortadan kaldırılmalıdır. Bu şartlar ortadan kaldırılmadığı sürece bu gençleri suçlamanın mantığı yoktur.

O nedenle bu gün için asıl suçlu ve günahkâr olan bu gençler değil, Mankurtlaştırmayı politika olarak benimsemiş ve gençliği bu duruma düşürmüş olan Lozan sistemidir, Hayım Nahum sistemidir.

Asıl suçlu ve günahkâr olan bu gençler değildir; Firavun gibi halkı bölüp parçalayıp birbirine düşman yapan Lozan sistemidir:

“Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.” (28 Kasas 4)

O nedenle bu sistem değişmelidir.

Apaçı Gençlik konusunda tüm yetkilileri, siyası parti mensuplarını ve tüm milleti göreve davet ediyoruz.

Kaynaklar

1- Genel Kurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün Harp Akademilerindeki Yıllık Değerlendirme Konuşması.

2- SEKAM, Türkiye’de Gençlik Araştırması, (Henüz Yayınlanmamış), İstanbul, 2013

3- Yaman Ö., Apaçi Gençlik, (Doktora Tezi, Yalova Üniversitesi), Açılım Yayınları, İstanbul, 2013

4- Armağan İ. , Gençlik Gözüyle Gençlik, Kırkısraklılar Vakfı Usadem Yayınları, İstanbul, 2004

5- Yazıcıoğlu P., Türkiyede Gençlik ,Türkiye Gençlik Konseyi Girişimi, İstanbul

6- Kula N., Gençlik Döneminde Kimlik Ve Din, Gençlik, Din Ve Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu, Ankara, 2002. S: 31-70

7- Kılavuz M.A. “Ergenlerde Özdeşleşme Ve Din Eğitimi”, Gençlik, Din Ve Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu, Ankara, 2002. S: 209-254

8- Göka E., Gençlik Dönemi Ve Kimlik Oluşumu, Ankara Üniversitesi Psikiyatri Kiliniği Http://Www.Sosyalhizmetuzmani.Org/Gençlikdonemleri.Htm

9-Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırması (Üniversite Öğrencileri)  2008

10-Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırması (Ergen Profili), 2008

11-Türkiye Gönüllüleri Vakfı Üniversite Gençlerinin İhtiyaçları Araştırması, 2009

12- SEKAM Aile Araştırması, İstanbul, 2010

13-Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Araştırması, 2010

14- Türkiye Uyuşturucu Raporu, 2010

15- İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, 2010

16- TUİK İstatistikleri, 2010

17-Maltepe Üniversitesi Liseli Gençlik Araştırması, 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...