(Milli Gazete)
Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahid Erbakan
Giriş
Erbakan sempozyumunda dikkat çeken noktalardan biri de, İslam ülkelerinden gelen Müslüman önderlerin, Erbakan Hocanın kendilerine en önemli katkısının, kimlik oluşturma olduğunu söylemiş olmalarıdır. Erbakan Hoca, İslam coğrafyasının dört bir yanında mücadele veren hareket önderlerine, seçime iştirak edip parlamento imkânını kullanmaları ve kimliği bu yolla yaygınlaştırmaları gerektiğini söylemiştir. Parlamento mücadelesi sürecinde bir kimlik, siyasal kimlik oluşturma, onu koruma ve yayma, Erbakan Hoca nın mücadelesinin çok önemli bir özelliğidir. Türkiye de, DP- CHP, AP- CHP kıskacından bunalan dini Hassasiyeti olan bir kitleyi, bu kıskaçtan kurtarıp onlara ayrı bir kimlik kazandırmıştır. Sonra da, Türkiye yi yönetebilecekleri, hatta çok daha iyi yönetebileceklerine inandırmıştır. Daha sonra, onları iktidara taşıyıp Türkiye yi fiilen yönetirmiştir. İtilen kakılan, ehveni şer mantığı ile bir yerlere sığınarak yaşamayı ilke haline getirmiş bir halk, böylelikle özgüven kazanmış, ülkenin asli unsuru olduğu şuuruna varmıştır.
Erbakan Hoca, Allah kelamının dahi, istendiğinde, suç olarak kabul edilip insanların yargılanabildiği bir dönemde, Milli Görüş diye bir kimlik ortaya atmış, yol boyu bu kavramı, özünü muhafaza ederek savunmuş ve geniş kitlelere kabul ettirmiştir. Ulusçuluğun bir tabu olarak muhafaza edildiği ve savunulduğu bir dönemde, Ümmet kimliğini çağrıştıran Milli Görüş kimliği ile amaçlanan ve hedeflenen neydi Niçin İslam denmeyip Milli Görüş denmişti Niçin bir kodlama yapılmıştı Milli Görüşün muhtevası nasıl ortaya konmaktaydı Dört parti kapatılmış olmasına rağmen bu kavramsallaştırmadan niçin hiç vazgeçilmemişti Belki de daha genel bir soru olarak Erbakan Hoca için kimlik niçin bu kadar önemliydi Burada, Erbakan Hocanın kimlik için verdiği mücadeleden İslam coğrafyasında cihad eden değişik teşkilatlar için alınabilecek derslere yer verilecektir.
Kimlik
Kimlik, bazı ortak paydalar etrafında kitlelerin birleşmesi, bütünleşmesi, özdeşleşmesi, güven duygusu oluşarak kader birliği edip bir aidiyet oluşmasıdır. Farklı oluştur, farklılık şuurudur. Kendinden beklenen rollerin istenerek yapılmasıdır. Değerlerin, kuralların ve onların yaptırım gücünün belirli ve sürekli oluşudur. Değerlere, kurallara, daha genel ifade ile kültüre kesin ve emin bir inançla bağlanıştır. Karşılıklı etkileşimin ortak bir senteze ulaşabilmesidir. Kutsalları ortak bir zeminde saygın bir şekilde severek, isteyerek gönül huzuru içinde tutabilmedir. Kimlik rızaya dayalı bir birlikteliktir. Önemli olan bireyin/bireylerin kendisini/kendilerini nasıl algıladığı, değerlendirdiği, konumlandırdığı ve kimlerle özdeş kıldığıdır. Karşıdakine/Karşıdakilere göre kendine nasıl bir konum biçtiğidir. Burada önemli olan başkalarının onu nasıl görüp konumlandırdığı değil; kendisinin kendisini nasıl görüp konumlandırdığı, kim ya da kimlerle kader birliği yaptığıdır.
Türkiye deki cari sistemin, hem Müslümanlarla hem de Kürtlerle ilgili anlayamadığı ya da anlamak istemediği en kiriktik nokta burasıdır. Müslümanlara siz laiksiniz ya da laik olmak zorundasınız; Kürtlere siz dağ Türklerisiniz ya da olmak zorundasınız demekle, ne Müslüman laik olmakta ne de Kürtler Türk olmaktadır. Şeyh Ebul Vefa nın Kürt yattım Arap kalktım dediği gibi Cumhuriyetle birlikte, akşam Müslüman veya Kürt olarak yatanların sabah laik veya Kürt olarak kalkmaları istenmiştir. Bir kimlikte üç ana unsuru söz konusudur:
Taraflar: Ben/Biz, Öteki/Ötekiler
Ortak payda ya da Ortak Özellikler: Temel değerler, tarih, coğrafya, dil, kan, kültür-medeniyet, vatandaşlık, özel sözleşme; Bizim aramızda, Ötekiler arasında
Taraflar arasında ki etkileşim/mücadele: Dost, Müttefik, Düşman-Rakip
Burada en önemli unsur, bizi biz yapan, bizi birbirine bağlayan ortak paydanın, ortak özelliklerin ne olduğudur. Kimlikte bu ortak payda, değer sistemi, tarih, coğrafya, dil, kan, kültür-medeniyet, özel sözleşme, soy bağı, vatandaşlık bağı gibi özellikler etrafında oluşur. Seçilen ortak payda kimliği niteler: Dini kimlik, milli kimlik, etnik kimlik, bireysel kimlik, ümmet kimliği gibi. Ortak paydalar artıp sağlamlaştıkça, kimliğe bağlılık ve onu savunma, koruma duygusu da artacaktır. Kimlik ortak paydalar etrafında rızaya dayanan bir birliktelik olduğuna göre ortak paydaların zayıflaması-azalması, kimlikte ayrışmaya ve krize neden olacaktır. Fertlerin ortak paydaya karşı şüphe duyması, kimlik için en ciddi tehlikedir. Kimlik, ortak değerlere rıza tabanlı bir bağlanış olduğu için fertlerin ortak değerlere mutmain olmuş olarak bağlanmaları önemlidir. Buna kimliğin mutmainlik ilkesi diyebiliriz. Mutmain olma duygusu, aidiyeti kuvvetlendirirken, kişiye de yüksek bir enerji kazandırmaktadır (2 Bakara 260).
Bugün Türkiye nin en ciddi sorunu, bu ülke insanlarının genelinin kalbi mutmain olmuş bir şekilde bir üst kimlikte uzlaşamamış olmasıdır. Erbakan ın mücadelesi, özünde, bu ülke insanının tümünü, birleştirip bütünleştirecek bir üst kimlik oluşturma mücadelesidir.
Millet ve Milli Kimlik
Arapça bir kelime olan Millet kavramı, ulusun karşılığı olmadığı gibi bir insan topluluğu için de başlangıçta kullanılmamıştır (1,2). Başlangıçta, bir dine mensubiyeti ifade etmek için kullanılmaktayken Batı daki ulusal hareketlerden sonra, 18. asırdan sonra, İnsan toplulukları anlamında kullanılmaya başlanmış ve benimsenmiştir (3,4). Muhtemelen beşeri mücadeleler sürecinde, bu iki anlam bütünleşip Millet kelimesinin anlam alanının genişlemesine sebebiyet vermiştir. Belki de, Batıdan esen Ulusçuluk akımındaki din dışılığa karşılık, ulus kavramı yerine Millet kavramı kullanılarak halka, dini kimlik verilmek istenmiştir. Bir başka açıdan Kavimlerin tarihi süreç içerisinde biriktirip olgunlaştırdıkları, dinle çatışmayan, dinin aslı değerlerine uygun farklı kültür değerleri, örfleri, gelenek ve görenekleri mevcuttur. Belki de Millet kelimesi, aynı din ve fakat farklı örf, adet, gelenekleri benimsemiş ve bu şekilde bir yol tutmuş insan topluluklarını birbirinden ayırt edebilmek için de kullanılmış olabilir. Diğer taraftan farklı devletlerin çatısı altında yapılanmış ümmetin parçalarına, ne ad verileceği de düşünülmesi gerekmektedir.
Şifrelenmiş Bir Kimlik: Milli Görüş Kimliği
Milli Görüş, millet kavramını, hem tutulan yol hem de bu yolu benimsemiş insanlar topluluğu şeklinde, her iki anlamı içerecek tarzda kullanmaktadır. Erbakan Hoca ya göre, Millet kavramı, kavim, ulus kavramlarından ayrıdır ve Milli Görüş, İslam ın tam kendisidir. Ancak Türkiye deki hâkim zihniyet, bunu ifade etmeye müsaade etmemiştir. O nedenle Erbakan Hoca, şifreleme, kodlama yaparak İslam kimliğini, Milli Görüş kimliği adı altında sunmaya ve oluşturmaya çalışmıştır. Bu nedenle de, yol boyu, içinde bulunduğu ortama bağlı olarak Milli Görüş le ilgili özü aynı kalmak şartıyla değişik tanımlamalar yapmıştır:
Milli Görüş; Malazgirt tir, Kosova dır, Niğbolu dur, İstanbul dur, Zigetvar dır, Galiçya dır, Çanakkale dir, Sakarya dır, Kıbrıs tır. Sultan Fatih tir, Ulubatlı Hasan dır, Seyit Çavuş dur, Sütçü İmam dır, Rıdvan Hoca dır, Hasan Basri Çantay dır, Vehbi Çıkrıkçı dır, (5)
Milli Görüş, milletimizin, şanlı tarihi boyunca İstanbul u fetheden, böylece çağ kapayıp çağ açan, Viyana yı kuşatan, Çanakkale Zaferini kazanan, İstiklal Harbimizi, yapan ve en son Kıbrıs ta yeniden büyük harikalar ortaya koyan ruh ve manasıdır. Milli Görüş te, milletimiz kendisini bulmaktadır, aradığını bulmaktadır. Milli bünyemizin kendisini temsil etmektedir. (6)
Bu tanımlamaları yapan Erbakan Hoca, Milli Görüş'ü anlayabilmenin şartını şöyle ifade etmektedir:
Kosova da, Niğbolu da bir kılıç olup parlamadan, Ulubatlı Hasan olup İstanbul u feth etmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden, Kanuni olup şanlı orduları ile Avrupa nın içine yürümeden, Seyit çavuş olup 250 kiloluk mermiyi ya Allah diyerek namluya sürmeden, Bir insan Sakarya nın siperlerine girmeden ve Kıbrıs ta düşman tahkimatının arasından geçmeden, Milli Görüş ün ne olduğunu anlayamaz. Kosova dan Kıbrıs a kadar uzanan zaferler zincirinin ortak paydası ve ortak ruhu, nedir İslam ın bizatihi kendisi değil midir Şartlar elvermediği için kodlama, şifreleme yaparak meramını anlatmak, Erbakan Hoca da bir tarz ve metottur: Bu zaferler sağlanırken şüphesiz ki, iman, temel kuvvet kaynağını teşkil etmiştir. Bu ruhu canlandırmazsak kâğıtlar üzerinde ki planlarda özlediğimiz, beklediğimiz neticeyi alamayız. Çünkü o mevkie erişmenin tılsımı, kâğıt üzerinde ki planlarda değil bin yıldan beri içimizde yaşattığımız ruh ta gizlidir. (6)
Erbakan Hoca bir başka konuşmasında, ideolojik akımları, tarihi şahsiyetler üzerinden eleyerek, tek alternatif olarak Milli Görüş ü bırakmakta; böylece kişilerin kafasında İslam la Milli Görüş özdeşleşmektedir: Sultan Alparslan ın, Sultan Fatih in görüşüdür. Sultan Alparslan, Sultan Fatih ne solcuydu, ne sağcıydı, ne liberal görüşlüydü. Milli Görüşçü idi. Bazen Hak Batıl Eksenli yaptığı tanımlamalarla Milli Görüşü, Hakla dolayısıyla İslam la özdeşleştirmektedir: Ve bu millet bin yıldır ilay-ı kelimetullah Allah ın şanını yüceltme uğruna yeryüzünde batıla karşı hep mücadele etmiş ve her seferinde de Allah ın lütfüyle galip gelebilmiştir. (7)
Bin yıldan beri içimizde yaşattığımız ruh , İslam ın bizzat kendisi demektir. Çünkü Bin yıldan beri içimizde yaşattığımız ruh ifadesinde ki zaman, Türklerin Müslüman olduğu tarihtir. Erbakan Hocaya göre kimliğin ana ortak paydası İslam dinidir. Milli Görüş için diğer bir ortak payda da, Şanlı tarihimiz denerek tarih seçilmiştir. Ayrıca Milli Görüş hareketi, hem coğrafyayı hem de bu coğrafyadaki insanların ortak olarak inşa ettikleri kültür ve medeniyeti, ortak paydalardan biri olarak kabul etmektedir: Hepimiz aynı medeniyetin varisleri, aynı inancın ve ortak coğrafyanın çocuklarıyız. İmparatorluk mirasına sahibiz ve bu mirası hep beraber taşıyoruz. Irkçılığın her türlüsüne karşıyız. Çünkü bu milletin inancı, tarihi ve medeniyet değerleri içerisinde ırkçılık, herhangi bir grubun ve /veya ırkın diğerine karşı tekebbürü asla yer bulmamıştır. (8)
Bir Kimlik şuuru oluşturma, Erbakan Hoca nın mücadelesini şekillendiren ana unsurlardan biridir. Hayatın her alanına kimliği yansıtmış ve siyasi partileri bile buna bağlı olarak tasnif etmiştir. Basit bir siyasi manevra olarak anlaşılan bu yaklaşım, gerçekte, özünde derin bir zihni, düşünsel, felsefi bir anlam barındırmaktadır:
1. 25 senelik devre tek partili devredir.
2. 25 senelik devre çok partili devredir. Fakat bir hususiyet vardır. Çok partili ama, tek zihniyetli bir devredir. Tek zihniyetlidir... Yakın zaman kadar partiler kendilerinin bir fikir, bir doktrin partisi olmadıklarını, kitle partisi olduklarını ileri sürüyorlardı Bu gün bizde de üç temel fikir ve bu fikirleri temsil eden üç büyük parti ortaya çıkmıştır. Bu temel görüşler;
1- Milli Görüş, 2- Liberal Görüş, 3- Solcu Görüş
Erbakan Hoca, Liberal ve solcu görüşü, bati kökenli ve milletin bünyesine yabancı olarak görüp ötekileştirmiştir. Refah Partisi nin 1993 yılındaki 4. Büyük kongresinde yaptığı konuşmada bu konuyu daha da müşahhas hale getirmiştir:
Elli yıllık denemeler göstermiştir ki Türkiye de halen 12-22 parti yok, Türkiye de sadece 2 parti var. Bunlardan birisi hak: Milli Görüş zihniyetinin partisi, Sultan Fatih in inancının partisi, Milletin kendisinin partisi. Bu partinin adı, Refah Partisi, diğeri ise Refah Partisi nin dışındaki partilerin hepsi. ANAP=DYP=SHP: Bati taklitçileri. Refah Partisi nin dışındaki partilerin hepsi tek bir parti sayılırlar (9) Erbakan Hoca, 25 Şubat 1994 yılında Bingöl Konuşmasında da Türkiye de iki partinin olduğunda ısrar etmekte; partileri, İman ve Hak-Batıl ekseninde tasnif etmektedir(10). Sonuç: Kimliksiz Mücadele Başkalarına Hizmettir Erbakan Hoca nın mücadelesinden çıkarılabilecek en önemli derslerden biri de, kimlik ortaya koymadan, inşa etmeden, verilen mücadelelerin hep şeytani güçlere hizmet edeceğidir. Ehveni şer anlayışını savunmak, sorumluluk ve risk almaktan kaçınmak demektir. Müminin renksizleşmesi ve şizofren kimlik bataklığına yuvarlanmasıdır. Renksizler ve taklitçiler kavramlarını kullanmasının nedeni, kimliksizliğin ve bukalemunlaşmanın neden olduğu tahribatta karşı duyduğu nefretten dolayıdır.
Erbakan Hoca, baskının şiddetine ve yoğunluğuna bağlı olarak kimlik inşasında ve savunmasında kullandığı kavramları değiştirmiştir. Bazen Tarihi şahsiyetleri, tarihi savaşları kullanması; bazen de İman ve Hak- Batıl, ilay-ı kelimetullah Allah ın şanını yüceltme gibi kavramları kullanması bundandı. Fakat muhteva hiç değişmemiş ve hep aynı şey çağrıştırılmıştır. Rahmetli Erbakan Hoca, kuş dili ile konuşarak meramını geniş kitlelere anlatma imkanını bulmuştur. Buradan çıkarılabilecek bir ders, en zor şartlar altında bile kodlama yapılarak, kuş dili ile konuşarak kimlik muhafaza edilebilir ve savunulabilir. Bir mümin için asıl tehlike, kendisini her şeye uydurmak, her renge boyanmak ve bende öyleyim demek gibi bir aşağılık kompleksine yakalanmaktır. Bir mümin için kimliksizlik yıkımdır, ölümdür. İslam coğrafyasının dört bir tarafında, değişik şartlar altında mücadele eden Müslümanların, kendi şartlarına uygun olarak kimliklerini ifade etme imkanlarını bulmaları bir sorumluluk ve de zorunluluktur.
KAYNAKLAR
1- Bulaç A., Modern Ulus devlet, İz yayıncılık, İstanbul, 1995 s:51, 173-198
2- Ünal A., Kuran da Temel Kavramlar, Beyan yayınları, İstanbul, 1990, s:122-132
3- Lewis B., İslamın Siyasal Söylemi, Phoenix, Ankara, 2007, S: 57-58.
4- Yazır H.E., Hak Dini Kuran Dili, Azim dağıtım,
İstanbul, cilt 1 s: 398-431
5- Erbakan,N., 40 Fikir Adamının İştirakiyle 29-30 Ekim 2009 Tarihinde Yapılan Milli Görüş Şurası Açılış Konuşması, Ankara, 2009.
6- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul, 1975 s: 17-40
7- Erbakan N., Türkiye nin Temel Meseleleri, Rehber Yayınları, Ankara, 1991, S: 81
8- Kurtulmuş N., Barış ve Kardeşlik için Gönüllü Birliktelik, 20 Ağustos 2009 Diyarbakır basın Toplantısı,
9- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış Konuşması, 1993.
10- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2000, S:105-122
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder