(Milli Gazete)
Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahit Erbakan
Geçen haftadan itibaren başlattığımız yazı serisinde, rahmetli Erbakan Hocanın verdiği mücadeleden, Dünya İslam Birliği için çıkarılabilecek dersleri konu edeceğimizi belirtmiştik. Geçen yazıda, Dünya İslam Birliği için Millî Görüş Hareketi nin sınırsız ve topyekûn mücadele anlayışına uygun olarak kurduğu teşkilatlanma yapısından alınabilecek derslere yer verilmiştir. Burada, Millî Görüş Hareketi içerisinde iç-dış güç odaklarının başlattıkları liderlik ve genel başkanlık tartışması ele alınacak ve İslam coğrafyasında cihat eden değişik teşkilatlar için alınacak derslere yer verilecektir.
Parti Millî Görüş Hareketi'nin Tamamı Değildir
Rahmetli Erbakan Hocanın mücadelesi, salt bir parti mücadelesi, salt bir siyasi mücadele değildir. Erbakan ın mücadelesinde parti, sadece bir unsur, fakat önemli bir unsurdur. Parlamentoya dönük mücadele ise Türkiye nin şartlarından kaynaklanan bir imkân olarak görülmüştür. Rahmetli Erbakan Hoca, ilk partiyi kurduğu zaman onun yanında yol boyu yığınla yapı (Yan Kuruluş) kurmuştur (Şekil 1). Bu yapılanış, sınırsız ve topyekûn mücadele esasına göre şekillenmiş ve açıkça söylenmese bile, Lozan da Türkiye için Hayım Nahum doktrinine göre kurulmuş olan sistemi değiştirmeyi hedeflemiştir. Hayatın her yönüne ilişkin kurulan böyle bir yapı, büyüdükçe, merkezi otorite ile uyumlu çalışmada bazı meselelerin ortaya çıkması doğaldır ve kaçınılmazdır. Bazı durumlarda, özellikle yetki ve sorumlulukların açık bir şekilde belirlenmediği durumlarda, yetki karmaşasının ortaya çıkması ve liderlikle genel başkanlıkların karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Erbakan, hem Millî Görüş Hareketi nin lideri hem de yasaklı olmadığı dönemlerde Millî Görüş Hareketi içerisinde en etkili yapı olan partinin de genel başkanı idi. İki liderlik onun şahsında birleşmiş, örtüşmüş ve bütünleşmişti. Erbakan ın ortaya koyduğu amaç, ufuk, sahip olduğu yetenek ve bünyesinde barındırdığı liderlik ve genel başkanlıktan dolayı, Millî Görüş Hareketi içerisinde merkez-çevre ilişkisinde ortaya çıkan sıkıntıların, büyümeden çözülmesi mümkün olmuştur. Millî Görüş Hareketi ni tasfiye etmek isteyen iç ve dış güç odakları, yol boyu Erbakan Hocaya siyasi yasak getirerek liderlikle genel başkanlığı ayırmayı, böylelikle, Millî Görüş ailesi içerisine fitne sokmayı yol boyu denemişlerdir. Millî Nizam dan Fazilet Partisi ne kadar Millî Görüş partilerinin kapatılmasında böylesi gizli bir amacın var olduğunu görmekteyiz.
ABD: Erbakan Tehlikeli Biri , Dost Değildir
17 Ekim 1994 de Erbakan, ABD ye gidip değişik temaslarda bulunmuş ve konuşmalar yapmıştır. Erbakan ın konuşmasını dinleyen Amerikalı bir diplomat, Erbakan tehlikeli biri yorumunda bulunmuştur. Neden böyle bir yorum yaptığı sorulduğunda verdiği cevap, aynı zamanda RP-FP içinde olacakların da habercisi gibiydi: Çünkü çok zeki. Benim izlediğim konuşmasında fazlasıyla korkutucu bir Batı tasvir yaptı. Böyle bir Batı yok. Kendisi ya Batı hakkında hiçbir gerçek bilgiye sahip değil ya da bile bile gerçekleri tahrif ediyor. Sanıyorum ikincisi doğru. (1, 2)
Erbakan ın ABD gezisi, ABD li diplomatlar tarafından, Erbakan burada da Türkiye deymiş gibi davrandı şeklinde değerlendirilmiştir. Erbakan ın kararlı ve tavizsiz tarzı, ABD yi ürkütmüştür. (Bu ve buna benzer konular, Umran dergisinde AK Parti yi İktidara Taşıyan Şartlar adlı makalemizde ayrıntılı olarak incelenmiştir.) İsrail le işbirliğinin geliştirilmesinde önemli pay sahibi olan Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü (WINNEP) adlı kuruluşun Türkiye Masası Şefi Alan Makovsky nin imzasıyla yayınlanan 8 Ağustos 1996 tarihli raporda, Erbakan ın dost olmadığı ilan edilmiştir: Türkiye müttefiktir, Erbakan ise dost değildir. ABD tüm konularda ve iki ülke ilişkilerinde genelci bir yaklaşım sergilemelidir. Ancak bu farklı hükümetle ilişkileri geliştirecek hareketlerden kaçınmalı ve liderini (Erbakan) ordunun kontrolünde tutmalıdır. (1)
Ulusal Ve Küresel SistemTarafından Ekilen Zehirli Tohum: Yaşlı Genç Ayırımı
Erbakan ın ABD gezisinde, ilginç olan nokta, Washington da görüştüğü kimselerin, Erbakan ı fazla yaşlı bulmuş olmasıdır. Erbakan ın gezisine katılmış olan Gazeteci Ruşen Çakır a ABD li yetkililer tarafından ilginç ve dikkat çekici bir soru sorulmuştur: Bu partide genç bir lider adayı yok mu Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ın liderliğe soyunduğu doğru mu Geziyi izleyen uzmanlardan John L. Esposito ise: Eğer bu parti burada iyi ilişkiler geliştirmek istiyorsa, bence ağırlıkla Amerikalıları yakından tanıyan genç kadroları görevlendirmelidir. Belki daha da ilginç ve önemli olan bir başka nokta, Erbakan ın ABD programını önemli ölçüde üstlenen American Muslim Council (Amerikan Müslüman Konseyi) Genel Sekreteri Abdurrahman Alamoudinin de benzer şeyleri söylemiş olmasıdır: RP tek adam partisi olmadığını göstermelidir. Genç, dinamik ve İngilizce ye hakim RP liler liderlerinden ayrı olarak ABD ye sık sık gelmeli. Örneğin bu gezide Erbakan a eşlik eden Abdullah Gül le çalışmak istiyoruz. (2) Daha da çarpıcı olan nokta ise, Türkiye de Turgut Özal ın çevresine; RP nin istikbal vadeden bir parti olduğunu, ancak temel iki sorunu bulunduğunu; başında genç bir lider bulunmayışı; Yahudilere ve İsrail e karşı sert tavrı söylemiş olmasıdır (2).
Bütün bu ifadeler, ABD nin ve onunla iş tutan iç güçlerin Erbakan la ilgili bir yaşlılık kampanyası açtıklarını göstermektedir. ABD açısından asıl mesele, Türkiye deki bir siyası hareketin liderinin yaşlı olması mı idi Erbakan ın yaşı, onları niçin ilgilendirmiş olsun Gerçekte asıl sorun yaş değildi; asıl sorun, Erbakan ın 40 yıldır çizgisinden sapmamış, taviz vermemiş olmasıdır. Tavize yanaşmayan, iletişim kurulması zor, kararlı, otoriter, uzun vadeli hesapları olan, Batı ya, ABD ye ve Siyonizm e karşı çıkan, Bana ne Amerika dan diyebilen tecrübeli bir liderle çalışmak, ondan taviz koparmak mümkün görülmemiştir. 1994 yılında Erbakan ın ABD gezisinde, Erbakan dan umduğunu bulamayan ABD, Merkez Sağ için, genel olarak Türkiye de, özel olarak da Millî Görüş kadroları içerisinde, liderliğe yükselecek/yükseltilecek gençler aramaya başlamıştır (1).
ABD, bu amaçla psikolojik savaş makinesini harekete geçirmiş ve Millî Görüş Hareketi içerisinde ayrılıkçı tohumları ekmeye başlamıştır. 24 Nisan 1995 de Millîyet gazetesinde Erbakan la Erdoğan dargın mı, lideri ile arasına kara kedi mi girdi şeklinde bir manşet atılmıştır. Bu ve buna benzer manşetler, daha sonraki dönemlerde seri halde atılmaya başlanmıştır. Zamanın ABD İstanbul Başkonsolosu Morton Abromowitz, Kravatlı ve çağdaş görünümlü Erdoğan ı, Erbakan a tercih ederim tarzında diplomasiye uygun olmayan ifadeler kullanabilmiştir. Morton Abromowitz in 15 Ekim 1996 da İstanbul Belediye Başkanlığı makamında Erdoğan ziyaretinden sonra medyada, Erdoğan için geleceğin lider adayı ifadeleri kullanılmaya başlanmıştır.
Amaç, Millî Görüş Hareketi içerisinde bir çatlama meydana getirmekti. Bu kampanyaların sonucunda, yenilikçi-gelenekçi, yaşlı-genç ayrışması, geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Ancak, istenen ayrışmanın tam olarak gerçekleşebilmesi için bir operasyona daha ihtiyaç vardı. O da, önce RP sonra da FP kapatılarak gerçekleştirilmiştir. Hastalığın Dışa Vurumu: Erbakan Partiye Karışmasın (!), Emanetçilik Olmasın (!) ABD nin yaşlı ve inatçı bulduğu ve fanatik Batı düşmanı olarak tanımladığı Erbakan ın parti ve taban üzerindeki gücü tamdı. Erbakan sağken ya da serbestken Erbakan a rağmen hiç kimsenin liderlik koltuğuna oturma şansı yoktu.
Bu nedenle, önce RP sonra da FP kapatılarak ve Erbakan a yasak getirilerek Millî Görüş Hareketi liderliği ile parti genel başkanlığının birbirinden ayrılması sağlanmıştır. Millî Görüş Hareketi liderliği ile parti genel başkanlığının Erbakan da bütünleşmiş olması, Millî Görüş Hareketi ni, parti ağırlıklı bir harekete dönüştürmüştü. Erbakan ın Şekil-1 de görülen tüm kuruluşlara müdahale edip onlara istikamet vermesi, çerçeve çizmesi, parti genel başkanı olmasına bağlanmıştır. Oysa bu yanlıştı. Erbakan parti lideri olduğu için değil, Millî Görüş Hareketi nin lideri olduğu için o yapılara müdahale etmiş, yol ve istikamet göstermiştir. Maalesef bu nokta, yol boyu hep böyle anlaşılmış ve yorumlanmıştır. Bu yanlış bir anlayış ve yaklaşımdı. Parti haricindeki tüm kuruluşların amacı, toplumsal değişim ve dönüşüm için Parlamento dışında siyaseti olgunlaştırmak ve şekillendirmekti.
Muhtemel ki, Millî Görüş Hareketi, bunu mensuplarına gerektiği gibi açıklayamamıştır. Açıklayamadığı için de ANAP tan gelen bir grup eski yaşlı sağcılar , RP-FP nin genç yenilikçileri olarak Genel Başkan Kutan ı, yasaklı Erbakan ın partiye karışmaması noktasında sıkıştırmaya başlamışlar ve emanetçiliğe karşı çıkmışlardır. Millî Görüş ün genç kadroları üzerinde etkili olabilmişlerdir. RP-FP içinde başlayan yaşlı-genç , yenilikçi-gelenekçi tartışmasında, gençlerin , yenilikçilerin kullandığı aşağıdaki ifadeler, oluşturulan havanın ve meydana gelen zihinsel kırılmanın gerçek anlamda bir ölçüsüdür:
Taban tepeden ilerici, FP de taban gerçekçi, tavan tutucu kaldı, onun için ayrılık oldu. Erbakan Nazi lideri gibiydi , Partide lider sultası var , Parti içi demokrasi yok, konuşamıyoruz, tartışamıyoruz. Emanetçilik olmamalı , Hoca müdahale etmemeli , Hocanın müdahaleleri partiyi bu duruma getirdi , Hoca dinlensin, karışmasın. Yaşlılar parti yönetiminden çekilmeli , 65 yaş üstündekilere siyaset yasağı konmalı , Antika saraylarında otursunlar. Hoca içeri girseydi, katiller dışarı çıkmazdı. Parti halkın şikâyetleri ile ilgilenmiyor, sadece Erbakan ı düşünüyor. Parti tezgâhında büyüyen, parti ve Erbakan ın söylem ve sloganları ile yetişenler orada kaldı. Ama kendini geliştiren, eğitim gören, okuyan kesim bizim yanımıza geldi. (3 6)
Sistem tarafından yasaklanmış olan liderlerini kurtaracak yerde, liderlerinin geri dönmemesi için seferber olmuş bir ekip, Millî Görüş Hareketi içerisinde ortaya çıkmıştır. Hatta RP nin gençler takımı da, eğer El Nino kendilerine dokunmazsa, dinazorları(!) yollarının üzerinden kaldıracağı için kapatmaya içten içe karşı değiller (7, 8) tarzında yapılan yorumlar; meydana gelen zihinsel kırılmanın derecesini göstermekteydi. Liderlikle genel başkanlık arasındaki fark, Millî Görüş ün gençleri tarafından ANAP ın eski sağcılarına sorulmamış ve söylemlerinden vazgeçmeleri istenmemiştir; tam tersine desteklenmiştir. Bu da, Millî Görüş Hareketi içerisinde bu iki unvanın mahiyetinin tam olarak anlaşılamadığı manasına gelmektedir. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında liberal Hüsamettin Cindoruk başkanlığındaki Doğru Yol kadrolarının, Liderimiz Demirel dir, biz emanetçiyiz, liderimizi kurtarmak için yola çıktık vefalılığına karşılık; Millî Görüş ün yenilikçi kanadı , vefayı bir zül olarak görmüş; emanetçiliği aşağılanma olarak telakki etmiştir.
Sonuç: Çıkarılacak Dersler
Bugün gerek Tunus ta ve gerekse Mısır da İslami hareketlerin liderleri parlamento dışındadır. Yol boyu bu iki hareket bünyesine, Millî Görüş Hareketi ndeki gibi bir fitnenin sokulması ihtimali mevcuttur. O nedenle Millî Görüş Hareketi nden Dünya İslam Birliği için çıkarılacak en önemli bir ders, İslam coğrafyasının değişik yerlerinde mücadele eden teşkilatlar için benzer tehlikelerin ortaya çıkma ihtimalinin var olmuş olmasıdır. Geniş yapılı hareketlerin genel stratejisi belirlendikten sonra her bir yapının, bu genel strateji içerisinde üstlenecekleri görev ve fonksiyonlar, yetki ve sorumluluklar, tespit edilip çerçevelenerek ilgili yapıya, çerçeve içerisinde kalmak şartıyla serbest hareket etme imkânı tanınmalıdır. Bu çok yönlü, çok boyutlu bir mücadelenin uyması gereken bir kanuniyetidir. Aksi takdirde iktidar çekişmesi, kaosa neden olur, verimi düşürür ve hareketin sonunu getirir. Hareketin liderliği ile partinin genel başkanlığının her zaman örtüşmeme ihtimali var olabilir.
Bu iki makamın ifade ettiği anlam, yetki ve sorumluluklar, açık bir şekilde belirlenmeli ve kadrolara özümsetilmelidir. Barış ve başarı durumlarında sorun olmayan birçok konu, gerilim ve başarısızlık hallerinde tam bir krize neden olabilmektedir. Rakipler ya da düşmanlar, böyle zamanlarda psikolojik savaş başlatarak genç ve tecrübesiz kadrolar üzerinde etkili olabilmektedir. Böylesi bir psikolojik savaşa karşı, zamanında tavır konulmalı, gerekli tedbirler alınmalı, tahrik edilecek insan unsurlarına sevgi, şefkatle yaklaşılmalı, sabırla tehlike kendilerine gösterilmelidir. Hareketin tabanı bu konuda uyarılıp bir bütün olarak hareket etmesi sağlanmalıdır. Ayrışmayı sağlayacak, nefisleri tahrik edip hareket geçirecek bir dil kullanmaktan kaçınılmalıdır.
Unutmamak gerekir ki; Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı kalmamıştır. Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır. (14 İbrahim 24 27)
Kaynaklar
1-Güngör N., Yenilikçi Hareket, Elips yayınları, Ankara, s: 24-40-56-78-81-102-105, 2005.
2- Çakır, R., ABD nin RP Dosyası , Millîyet, 27-28 Şubat 1995.
3- Hürriyet gazetesi, 17.07.2001.
4- Hürriyet gazetesi, 12.07.2001.
5- Sarıkaya, M., Müslüman Solcular, 12.07.2001 Hürriyet gazetesi.
6- Sabah gazetesi, 13.07.2001, Millîyet gazetesi, 15.07.2001.
7- Cıvaoğlu, G., El Nino , Millîyet, 16.1.1998 s:19.
8- Cemal H., Fazilet te Yenilikçilerin Yol Haritası, 5.1.2001, Millîyet gazetesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder