(Milli Gazete)
Bana Ne Amerika dan! Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Rahmetli Erbakan ın öncülüğünü yaptığı D-8 Hareketinin önemi, Türkiye tarafından anlaşılabilmiş değildir. O zamanki muhalefet partileri tarafından dalga geçilmiş ve alaya alınmıştır. ABD-İsrail-İngiltere ekseninde hareket eden sivil ve askeri bürokrasi tarafından da engellenmek istenmiştir. Ama daha da vahim olanı, daha sonra Milli Görüş hareketinin yenilikçileri olarak adlandırılan gençleri tarafından Erbakan ın hayali olarak görülüp nitelendirilmesidir. Nitekim bu ekip, AK Parti yi kurup iktidar olduklarında, D-8 lere gereken ilgiyi göstermemişler ve destek vermemişlerdir. İslam birliğine karşı çıkarak AB ni üstün insanlık ve medeniyet değerleri olarak ilan etmişlerdir. Şimdi de, AB ile ŞİÖ (Şangay İşbirliği Örgütü) arasında sarkaç gibi sallanmaya başlamışlardır. Erbakan ın hedefi, Batı yayılmacılığını durdurabilmek, yeni sömürgecilik hareketini engelleyebilmekti. Bunun için de onların karşısına bir güç dikmek gerekmekteydi. Erbakan ın inancına göre Batı sadece güçten anlardı . Erbakan bu gücü, Müslüman halkların kardeşliğinde ve ümmet şuurunun oluşturulmasında görmekteydi. Müslüman halkların meydana getirdiği Pazarı ve İslam coğrafyasının jeostratejik, jeoekonomik, jeopolitik ve jeokültürel özelliğini, bir güç olarak kullanmak istiyordu. Burada, bu konu ele alınacaktır.
D-8 İslam Birliğinin Kurulabilmesi İçin Etkin Olabilecek Stratejik Bir Çekirdek Yapı
Rahmetli Erbakan ın kafasında, daha önce kurulmuş olan İslam Konferansı Teşkilatı gibi yapılar, fonksiyonsuz olup hiçbir işe yaramamaktadır. Müslümanları savunmadıkları gibi Müslümanların hiçbir yarasına da merhem olamamaktadırlar. Bu hantallaşmış yapıları harekete geçirmek çok zordur. Onun yerine Müslüman ülkelerin tümünü değil, Batının en çok baskı uyguladığı, stratejik öneme sahip ve belli alt yapıları olan ülkeleri bir araya getirmek, hem daha kolay hem de daha faydalıdır. Devamlı olarak horlanmaktan, aşağılanmaktan ve sömürülmekten şikâyetçi olmuş olan bu ülkeler, baskıyı azaltabilecek, kırabilecek bir güç arayışı içinde idiler. D-8 lerin kuruluş çalışmaları sürecinde yaptıkları konuşmalarda bunu görmek mümkündür: Pakistan başbakanı Nevaz Şerif: Büyük Güçler oyunun kurallarını bizden hiç bahsetmeden koyuyorlar. Bu kurallar güvenlik, ekonomik ve sosyal konuları içeriyor Çoğu zaman kurallar eşit olarak uygulanmaz, önyargı ve ayrımcılıkla uygulanır. Pakistan acı tecrübelerden öğrenmiştir ki, onun güvenliği diğer ülkelerle eşit olarak değerlendirilmiyor. Bu ise bize, dünyanın zayıfa merhamet göstermediğinden savunma ve ekonomik gelişmede ileri teknoloji kullanımında kendine yeterli olmanın vazgeçilmez önemini gösterdi.
Diğer taraftan Endonezya Devlet Başkanı Prof. Dr. Habibi: Bakın onlar bize fakirler kulübü diyorlar, unutmayın ki onlar parayı fakirlerden kazanıyorlar. G-7 ülkeleri birbirinden kazanamaz çünkü kendi aralarında kotalar dengeler var, aralarında ticaret dengesi var. Biri fazla ithalat yaptı mı hemen o ülkeye ihracat yapması gerektiğini ifade ediyor ve alış verişi dengeliyor. Hep böyle bir denge içerisindeler. Bu G-7 ülkelerinin D-8 ülkeleri ile ticaret dengelerine bakacak olursak, hep en çok satan onlardır. Yanı para fakirden kazanılıyor. Buralar Pazar, biz pazarız. (1) Bu iki lider, dünyada mustazaflarla müstekbirlerin mücadelesine ve müstekbirlerin adaletsiz ve ahlaksız davranışlarına, kurdukları sömürü çarkına dikkat çekmekteydiler. Müstekbirlerin karşısına mustazafların bir güç olarak çıkması gerekliliğine ilişkin bir psikoloji oluşmuştu. Rahmetli Erbakan, bu psikolojiyi tam zamanında görerek D-8 lerin kuruluşunu gündeme getirmiştir.
D-8 in kuruluş sürecinde Müslüman dünyada kurulmuş ve varlığı ile yokluğu belli olmayan teşkilatların yapısından bıkmış olan liderler, etkisiz, faydasız toplantılarla vakit harcanmamasında ısrarcıydılar. Malezya Başbakanı Muhatir Muhammed: D-8 güvenilirlik elde ederse, itiraz kaldırmaz, yıllık sonuçlar göstermek zorundayız. Bunda başarırsız olursak, verimli olamayız. Anlamsız toplantılar yapmak yerine hiç yapmamalıyız. Bu bizim karşılamak zorunda olduğumuz bir meydan okumadır. (1) derken böyle bir tehlikeye dikkat çekmekteydi. Bu nedenle Rahmetli Erbakan, D-8 lerin etkinlik prensibi üzerine kurulması noktasında ısrarcıydı:
Kurmakta olduğumuz D-8 Grubunun en önemli ilkesi etkinlik olmalıdır. Gerek gelişme yolunda ki ülkelere yürek vermek bakımından, gerek ileri düzeyde ki sanayi ülkeleri tarafından ciddiye alınabilmemiz için, etkin bir varlık göstermemiz şarttır. İşte grubumuzun küçük olması, bir kısmımızın tam bir piyasa ekonomisi şartları içinde hızlı bir kalkınma performansı göstermesi, bir kısmımızın zengin kaynaklara sahip bulunmaları, etkin sonuçlar elde etmek için var olması gereken temel şartları teşkil etmektedir (1)
Erbakan a göre etkinlik ilkesinin iki hedefi vardır: 1- Gelişmekte olan ülkelere yürek vermek; 2- Sanayileşmiş ülkeler tarafından ciddiye alınmak. Her ikisi için de güce ihtiyaç vardı. Açıkça ifade edilmemiş olmasına rağmen konuşulanlara, çizilen stratejiye bakıldığında bu gücün; 1- D-8 ler tarafından geliştirilmiş teknolojiler; 2- D-8 lerin sahip olduğu stratejik önem; 3- D-8 ülkelerinin 800 milyonluk bir pazar oluşturması; 4- Sahip oldukları enerji kaynakları ve enerji nakil yolları; 5- Kıymetli zengin maden yatakları; 6- Genç Nüfus; 7- Temiz su havzaları; 8- Mustazafların Müstekbirlere duyduğu öfke üzerinden oluşturulması öngörülmüştür. Bu gücü hızlıca oluşturabilmenin yolu olarak da etkin çalışabilecek, hareketli, oyalama yapmayacak ülkeler seçilmiş ve onlarla yola çıkılmıştır. Dolayısıyla D-8 ler, müstekbirlere karşı mücadelede hedeflenen asıl büyük gücün çelik çekirdeğini oluşturmaktaydı. Birinci hedef Müslümanlar; İkinci hedef tüm müstazaflar, üçüncü hedef de müstekbirler dâhil tüm insanlıktı. En azından Erbakan böyle düşünmekteydi: Burada 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek oluşturulmuş,1 milyarlık bir nüfus meydana getirilmiştir. Bu bir çekirdektir; yola çıkmış, çekirdeği teşkil etmiştir.
İşbirliğine başlamış, projeleri taksim edilmiş ve kolları sıvamıştır. Bunun arkasından 2. hedefimiz vardı. Bunlar, bütün Müslüman ülkeleri ve ezilen ülkeleri yani Rusya sı, Çin i, Hindistan ı dahil 5 milyar ezilen sömürülen insanın hepsini biz adil bir dünya düzeni etrafında toplayacağız, prensibinden hareket edilmişti. Bizim gayemiz sadece 5 milyara değil. 6 milyar insanın hepsine hizmettir (üçüncü hedef; B.C.). O takdirde kendini gelişmiş sayan ülkeleri de bu sefer bir yuvarlak masa etrafında toplayacağız. Onlara, Oturun bakalım buraya, yeni dünya sizin kuvvet ve prensiplerinize göre değil, adil düzen prensiplerine göre kurulacaktır diyeceğiz. Herkes saadet bulacak diyeceğiz ve buna uymak için de gereken müeyyideyi elimizde tutacağız. Çünkü bunlar laftan anlamazlar. Müeyyidesiz bunlara bir iş yaptırmak mümkün değildir. İşte yeni dünyanın adil esaslara göre kurulması prensibi gözetilerek D-8`ler kurulmuştur. Bundan sonra 3 ana istikamet var. 3 istikameti bir kez daha özetliyorum.
Bunlardan birincisi, sömürgeleşmeyeceğiz. Yani Avrupa Ekonomik Topluluğu çalışması bir ana fikrin tatbikatıdır. Lider ülke olacağız. İkinci husus, ana istikamet ise biz mutlaka emperyalist güçlere köle olmak mecburiyetinde değiliz. Ekonomide milli çözüm vardır. Kendi gücümüzle kalkınmak mecburiyetindeyiz. Üçüncü husus, gidilecek yol, Avrupa Birliği`ne kul, köle olmak değil, önce İslam birliğini kurmak, D-8 ler vasıtasıyla yeni bir dünyayı kurmak yoludur. Bu istikametlerde çalışma yapılırken çok önemli bir istikamet ise Yeni Bir Dünya düzeni nasıl kurulacak Yeni dünya düzeni 6 milyar insana saadet getirmek üzere adil bir düzene dayanmak üzere yapılmak mecburiyetindedir. (2)
D-8, Enerji Bölgelerinin Ve Enerji Nakil Hatları ile Ulaşım Yollarının Kontrol Edilmesi Projesidir
D-8 lerin bulunduğu coğrafyanın sağladığı stratejik avantaj önemliydi ve bu mutlaka kullanılmalıydı. Endonezya Devlet Başkanı Suharto; Sevelim ya da sevmeyelim, hazır olalım ya da olmayalım, global rekabetin acımasız ortamına sürükleneceğiz. Bu kaçınılmaz son için hazırlanmalıyız. Zaman gerçekten bize, global olarak vazgeçilmez kaynaklarımız, önemli bölgelerdeki jeo-stratejik bölgelerimiz kadar kendi elde ettiğimiz ya da geliştirdiğimiz teknolojilerden kaynaklanan güç birliğini getirdi. Bu çaba içerisinde başardığımız her şey, Kuzey-Güney İşbirliğinde bir aşama olacak ve bölünmeye karşı insanlığı koruyacak bir gelişme için Kuzey-Güney ortaklığına doğru giden bir aşamayı temsil edecektir. derken dört noktaya dikkat çekmekteydi: 1- Kaçınılmaz olarak merhametsiz bir küresel rekabetle karşı karşıya geleceğiz. 2- Bulunduğumuz bölgeler çok stratejiktir; bunu değerlendirmeliyiz. 3-Kendi geliştirdiğimiz teknolojilerimiz vardır, bunu güç birliği için kullanmalıyız. 4- Başarılı olursak Kuzey-Güney ortaklığını kolaylaştırabilir ve insanlığın bölünmesini engelleyebiliriz. Rahmetli Erbakan Hocanın D-8 Projesini, bu büyük mücadeleyi göz önüne alarak ve bu büyük fotoğrafa bakarak değerlendirmek gerekmektedir. D-8 ler, Büyük Ortadoğu coğrafyasında, uçları, Nijerya, Endonezya-Malezya ve Türkiye olan geniş bir üçgen üzerine konumlandırılmıştır. D-8 lerdeki ülkelerin seçimindeki stratejik akıl, çok geniş bir coğrafyanın stratejik olarak kontrol edilmesini ön görmüştür. Nijerya Afrika da ağırlığı olan bir ülkedir.
Türkiye-Mısır-Pakistan-Bangladeş-Endonezya-Malezya hattı, hem enerji üretim alanlarının hem de nakil hatlarının ve ulaşım yollarının geçtiği boğazların ve körfezlerin kontrol edilebildiği bir hattır. İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, Süveyş Kanalı, Babul Mendap Boğazı, Aden Körfezi, Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi, Arap Denizi, Bengal Körfezi, Malaka Boğazı, Sonda Boğazı ve Lombok Boğazı tamamen D-8 lerin kontrolü altında olan boğazlar ve körfezlerdir. Bu, büyük bir jeostratejik güç demektir.
Sonuç: D-8 Hareketi, Erbakan'ın Dünyanın Yönetimine Olan İtirazı ve İsyanıdır
Rahmetli Erbakan, siyasi mücadeleye başladığı andan itibaren hep seslendirdiği ve gündeme taşıdığı bir hedefi vardı: Dünya İslam Birliği. Bu, Erbakan ın vizyonunun özü idi. Siyasete atıldıktan ölümüne kadarki süreçte, hatta hasta yatağında bile bunun için çalıştı. 85 yaşlarında bir ihtiyar delikanlı olarak milleti cihada çağırdı, cihadın önemini kavratmaya çalıştı. Son yıllarında İman çivisi, Şuur çivisi ve Cihad çivisi şeklinde ki söylemi, onunla özdeşleşmişti. Dünya İslam Birliği için cihada çıkmış bir mücahit olarak 4. Uluslararası Müslüman Topluluklar Kongresi nde, 1897 Siyonist Basel Kongresi tarafından kararlaştırılıp hayata geçirilen mevcut dünya sistemine isyan ediyordu: Bugün biz Amerika izin vermediği için İsviçre ye imam gönderemiyoruz, Mekke ye para göndermek ancak Amerikan bankaları üzerinden mümkün olmaktadır ve bir İslam beldesine telefon etmek bile batı santralleri üzerinden olabilmektedir. Erbakan, kurulu bu sisteme isyan ederken alternatifinin Dünya İslam Birliği olduğunu söylüyordu: Batıdan korkmuyoruz çünkü Müslümanız. Kuvvet ve Kudret sahibi yalnız Cenab-ı Allah tır ve O cihad edenlere yardım eder. Altı milyar insanının saadetinin tek yolu Dünya İslam Birliğinin Kurulmasıdır İslam birliği kurmak için beş tane adım gereklidir. Müslüman Ülkelerin Birleşmiş Milletler teşkilatı, İslam NATOSU, İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı, İslami UNESCO. İşte atacağımız beş önemli adım böyledir. (3)
Erbakan, yeryüzünde Hakkı hakim kılmak için D-8 lerin kurulmasına çalışırken dünyanın bugünkü durumunu sağlayan iki ana noktaya itiraz etmekteydi. Birincisi, Birinci cihan savaşı sonunda Yalta Konferansında Dünyanın, Galip devletler arasında paylaşılması; İkincisi de Birleşmiş Milletlerde 5 ülkenin Veto hakkı ayrıcalığı. Erbakan, Yalta Konferansı nı etkisiz kılmak için D-8 leri, D-160 lara dönüştürüp G-20 lerle 2. Yalta Konferansı nı düzenlemek amacındaydı:
2. Dünya harbinden sonra 1. Yalta Konferansı ile dünya şekillendirildi Şimdi D-8 projesinde öngörülen bir hedef de 2. Yalta Konferansı ile ve 20. Asırdaki yanlışlıklardan alınacak derslerle Yeni Bir Dünyanın G-7 lerle beraber doğrulara dayandırılarak kurulmasını sağlamak(1) Bunların(D-8) etrafında D-60 lar, 60 tane Müslüman ülke toplanacak. D-160 lar, yanı 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacak D-160 ların nüfusu 5 milyardan fazla olacaktır. Buna mukabil emperyalizmin etkisi altında ki G-8 lerin toplam nüfusu 1 milyar dolayında olacak. 1. Yatla konferansı yerine, Adil bir dünyanın kuruluş ilkelerinin benimseneceği 2. Yalta Konferansı yapılacak. Bu 2. Yalta konferansında Yeni bir dünya kurulacak.(4) Erbakan ın ikinci itirazı, BM de, beş ülkenin veto hakkının olmasının getirdiği ayrıcalığa idi:
Bugün Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, İMF, UNDP ve UNICEF Irkçı Emperyalizmin kuruluşlarıdır. Tekelci sermayeye hizmet etmektedirler. Bu kuruluşları Irkçı Emperyalizm yönetmektedir. Bu dünyayla adil hizmet yapılamaz. Bu kurumların yerine yeni bir Birleşmiş milletler kurulacak. Mevcut dünya düzeninin değiştirilmesi için insanlara yeni bir siyasi irade bilinci verilecek. (4) Bugün, şu Birleşmiş Milletler Teşkilatında 5 ülkenin veto hakkı var; bu çelişki değil mi... Bu, elli sene öncenin dünyası; bu dünya böyle yürümez. Şimdi, bütün dünyanın hepsi haklı bir dünya istiyor; herkes elli yıl sonra dünyayı yeniden kurmak istiyor. (5) Erbakan, Hak ve Adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni kurabilmek için ümmetin şuurlandırılıp teşkilatlandırılması gerektiğine inanmaktaydı: İslam aleminin boykot ettiği hiçbir ülke uzun süre buna dayanamaz, bunu kullanabiliriz. Bir buçuk milyarlık İslam alemi yeryüzünde çok önemli bir güçtür. Biz bunları şuurlandırabilirsek Yeni Dünya Düzeni kurulacak demektir.(3)
Öyleyse!
Hak ve Adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni için Ne AB, ne ŞİO ve ne de NATO; Önce D-8.
Kaynaklar
Alan B., D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge yayınları, İstanbul, 2001, s: 10-20, 194-201,309
Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir, Esam-Ankara, 16 Kasım 2005
Erbakan, Uluslar arası Müslüman Topluluklar 4. Kongresi, 4. Kongrenin Rapor ve teklifleri, İstanbul, 1995, s: 9-10, 37
Erbakan, Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen, Esam-Ankara, 16 Kasım 2010.
Erbakan, 09 Aralık 1996 tarihinde Parlamento da bütçe üzerine yaptığı konuşma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder