1 Kasım 2019 Cuma

ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ OPERASYONU BAĞLAMINDA 15 TEMMUZ İHANET HAREKETİNİN SOSYOLOJİK SAVAŞ BOYUTUNU BİR KEZ DAHA DÜŞÜNMEK


(Umran Dergisi Kasım 2019 Yazısıdır)

“Göz o ki dağın arkasını göre,

Akıl o ki başına geleceği bile” 

Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ile başlayan Taksim Kadife Darbe Süreci, 7 Haziran 2015 genel seçiminde amacına ulaşmış ve siyasal iktidarın tek başına iktidar olmasını engellemiştir.

Taksim Kadife Darbe Sürecinin beyin takımının (Şer İttifakı) gerçek amacı, sadece bir siyası iktidarı devirmek değil, Türkiye’yi ayrıştıracak, bölecek, parçalayacak bir sosyolojik savaşı başlatıp derinleştirmek ve nihayetinde Türkiye’yi Suriyeleştirmektir.

15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi, Taksim Kadife Darbe Sürecinin devamı olup bu ana amaca dönük olarak gerçekleştirilmiştir. Gülen Hareketi’ni bir Truva atı olarak kullanan Şer İttifakının Türkiye’ye karşı başlattığı sosyolojik savaş amaçlı askeri bir darbe girişimidir. Bir gün içerisinde askeri boyutu ‘tasfiye edilen’ darbe girişiminin,  sosyolojik boyutu gerektiği gibi göz önüne alınmadığı için darbe, sosyolojik olarak hâlâ devam etmekte, öngördüğü hedeflere adım adım ulaşmaktadır. Süreç, önde olmayan, görülmek istemeyen, bir “gizli el”, bir “gizli güç” tarafından yöneltilmektedir.  FETÖ’ye karşı verilen mücadelede bu kadar acemilik ve becerisizlik sergilenmesi ve bu denli gayrimemnun üretilmesi, bu pis mekanizmanın sayesinde olmuştur.

Taksim Kadife Darbe Sürecini, sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz İhanet Hareketini ve İran’daki Musaddık Darbesini göz önüne aldığımızda süreç, gayrimemnun üretme, güvensizlik tohumları ekerek toplumsal dayanışmayı yıkma amaçlı olarak bir merkez tarafından yönetilmektedir.

Medyaya yansıyan boyutu ile Şehir Üniversitesi Vakası/Operasyonu/ Provokasyonu da aynı “kirli, pis, gizli el ve güç” tarafından meydana getirilmiş, yürütülmüş ve de sürdürülmektedir.  Burada, medyaya yansıyan verilere, tarafların yaptığı basın açıklamalarına dayanılarak Şehir Üniversitesi Operasyonu, sosyolojik savaş kapsamında ele alınıp değerlendirilmektedir.

Şehir Üniversitesi Vakası/Operasyonu/Provokasyonu

Şehir Üniversitesi, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından 2008 yılında kurulmuştur. İlk yerleşkesi,  Altunizade’de kiralık binalardır. 2008 yılında Başbakan Erdoğan’ın onayıyla Özelleştirme İdaresi’nin elinde olan Dragos’taki Tekel Fabrikası’nın boş, atıl binaları 49 yıllığına Şehir Üniversitesine tahsis edilmiştir.  Cibali Tekel Fabrikası’nın Kadir Has Üniversitesi’ne tahsis edilmesi ile Dragos’taki Tekel Fabrikası’nın Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilmesi arasında bir fark yoktur. Kaldı ki Bilkent, Koç, Sabancı, Kadir Has, Yeditepe, İbn Haldun, Medipol gibi birçok üniversite için yapılan uygulamanın bir benzeri, Şehir Üniversitesi için yapılmıştır.[1]

Yerleşke alt yapısı inşaat ve restorasyonu için üniversite, mevcut yerleşke alanı ile Tuzla’da bulunan arazisini teminat göstererek Halk Bankası’ndan kredi almış; gerekenleri yaparak 2017 yılında Dragos’taki yeni yerleşkesine taşınmıştır.[2]

Dragos’taki Tekel Fabrikasının arazisinin Şehir Üniversitesi’ne verilmesi üzerine gelişen olayları ya da süreci, birbiri ile etkileşimde olan beş boyutta/eksende ele alıp değerlendirmek gerekmektedir:

·      Şehir Üniversitesi

·      TMMOB ve Kartal Belediyesi

·      Halk Bankası

·      Yargı

·      “Gizli El”, “Gizli Güç”

TMMOB, Kartal Belediyesi ve Yargı Boyutu

Dragos’taki Tekel Fabrikasının Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilmesi üzerine “TMMOB, bazı sendikalar ve Kartal Belediyesi”, tahsisin iptali için mahkemeye başvurmuşlardır. Yerleşkenin bağlı olduğu Kartal Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi’nin ruhsat vermesine rağmen, üniversiteye istenen ruhsatı vermemiştir.  2014 yılında Danıştay, Başbakanlık tarafından Şehir Üniversitesi’ne yapılan tahsisi iptal etmiştir.[3] 

2015 yılında üniversite, Özelleştirme Yüksek Kurulu’na söz konusu yerin 49 yıllığına Üniversiteye yeniden tahsis edilmesi için başvurmuştur. Özelleştirme Yüksek Kurulu, Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 2. Maddesi’ne dayanarak “sadece eğitim faaliyetleri için kullanılmak üzere” kaydını düşerek Dragos’taki Tekel arazisini bedelsiz olarak Şehir Üniversitesi’ne devretmiştir.[4]

Bu kez, bu karara karşı “Odalar, sendikalar ve Kartal Belediyesi, 17 dava açmıştır.” Ancak bu 17 davanın tamamı Şehir Üniversitesi’nin lehine sonuçlanmıştır.[5] Bununla birlikte Kartal Belediyesi, restorasyon ve inşaat için yine ruhsat vermemiştir. Üniversitenin planında kütüphane arazisi olarak ayrılmış olan alan, ticaret ve konut alanı olarak satılığa çıkarılınca, Kartal Belediyesi fikrini değiştirerek ruhsat konusundaki çekincesini kaldırıp üniversitenin önünü açmıştır.[6]

Yargının kararından sonra 30 gün içinde itiraz etmesi gereken TMMOB, “2 yıl 52 gün sonra 2017 yılında mahkemeye yeni bir başvuruda bulunmuştur”. İdari Mahkeme, “bu başvurunun devir kararından itibaren 30 gün içinde yapılması şartını” gerekçe göstererek başvuruyu reddetmiştir. Buna rağmen itiraz bir üst mahkemeye taşınmış ve “Danıştay 13. Dairesi İdari Mahkemesi iptal başvurusunu işleme almıştır.” Mahkeme, “Özelleştirme Yüksek Kurulu’na bu arazinin üniversiteye neden devredildiğini” sorduğunda, Hazine Bakanlığı’na bağlı olan kurul sorulara “idari tasarruf” dışında açıklayıcı bir cevap vermemiştir.” Bunun üzerine Danıştay 13. Dairesi, Kasım 2018’de oy çokluğu ile arazinin devri kararını iptal etmiştir. Üniversite karara itiraz etmiş ve dosya son karar için Danıştay Dava Daireleri Kurulu’na gitmiştir ve dosya orada beklemektedir.[7]

Tapusu üniversitede olan sekiz parsel araziden sadece birinin davalık olduğunun hatırlanmasında fayda vardır.  Burada dikkat çeken noktalar şunlardır:

·      TMMOB, 30 gün içinde yapması gereken şikâyeti, “2 yıl 52 gün sonra” niçin yapmıştır? TMMOB hukukçularının bunu bilmemesi mümkün değildir. Bildiklerini varsaydığımızda şikâyet etmeyi kendilerinden talep eden birileri mi vardır?  TMMOB’u kimler yanlış yönlendirmiştir? Bunlar, cevaplandırılması gereken önemli sorulardır.

·      İdari mahkeme, “30 gün şartını gerekçe gösterip müracaatı reddettiğine” göre bir üst mahkemenin müracaatı kabul edip işlem yapması hangi hukuki gerekçelere dayanmaktadır? Açıklanmalıdır. Yoksa TMMOB’u ters köşe yapanlar(varsa), burada da mı etkili olmuş ve davanın açılmasını sağlamıştır.

·      Üst mahkemenin yaptığı doğruysa, alt mahkeme niçin böyle bir karar vermiştir? İdari mahkemenin gerekçesi hukuki değil midir?

·      Özelleştirme Yüksek Kurulu, Danıştay 13. Dairesi İdari Mahkemesi’nin sorduğu soruya niçin “idari tasarruf” dışında açıklayıcı, ayrıntılı bir cevap vermemiştir? Böyle cevap vermesini isteyen bir güç var mıdır, varsa kimdir ve neden? 

Halk Bankası ve Yargı Boyutu 

Üniversitenin noter tasdikli basın açıklamasına göre Üniversite, Dragos’taki yerleşkenin restorasyon ve inşaatları için “bankanın toplam kredi alacağının altı katı fazlasıyla yaklaşık 2,300,000,000 TL değerinde ipotek yaptırarak” bankanın kredisini güvence altına almıştır.[8]

 Ancak TMMOB tarafından 2017 yılında kampüs arazisinin devri ile ilgili açılan “dava” üzerine, Halkbank üniversiteye tahsis ettiği kredi limitlerinin kullanılmasına izin vermemiştir. Yapılan görüşmeler sonunda TMMOB’un yeni açtığı davadan dolayı Halk Bankası, muhtemelen, kendisini daha da güvenceye alabilmek için Üniversite’den yeni, ek teminatlar istemiştir. Üniversite’nin 15.10.2019 tarihli basın açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla, “hiçbir yasal mecburiyet yokken bankanın talebinden dolayı iyi niyet gösterisi olarak Tuzla’da Üniversite’ye ait olan 120 dönüm daha arazi Halk Bankası’na ek olarak ipotek ettirilmiştir.”[9]

Her şey karşılıklı görüşmelerle çözüldüğü, işlerin yoluna girdiği bir dönemde, Halk Bankası, 24.07.2019 tarihinde YÖK’ e başvurarak  üniversite ile ilgili aşağıdaki şikâyetleri dile getirerek tedbir alınmasını istemiştir:

“1-Süreç içerisinde üniversite, öğrenci sayısını artıramamış, ilave kaynak oluşturamamış ve yapılan nakit akım projeksiyonlarına göre öğrenci sayılarının arttırılması, yeni kaynak oluşturulmasının kısa vadede mümkün olamayacağı görülmüştür.”

2- “[…] İstanbul Şehir Üniversitesi adına kayıtlı olan üniversite kampüsündeki taşınmazlar üzerinde bankamız adına ipotek tesis edilmiştir. Söz konusu taşınmazların … Devredilmesine ilişkin açılmış olan dava sonucunda… kredilerimizin teminatsız kalma riski ile karşılaşılmıştır.”[10]

YÖK, söz konusu şikâyet ile ilgili üniversiteden bilgi istemiş, üniversitenin iddialara verdiği cevap, Halk Bankası’nın tutum, tavır ve davranışlarında bir garipliğin olduğunu ortaya koymaktadır:

(i)                 “Periyodik olarak yapılan değerlendirmelerden de görülebileceği üzere, öğrenci sayılarımızın düzenli bir şekilde arttığı yeni kampüs imkânları çerçevesinde de yeni imkânlar oluşturulduğu,

(ii)                    2019-2020 Eğitim Öğretim Yılı doluluk oranlarımızın %94 olarak gerçekleştiği,

(iii)             2019-2020 Eğitim Öğretim Yılında toplam öğrenci sayımızın da bir önceki yıla göre % 25 arttığı,

(iv)     2019-2020 Eğitim Öğretim Yılında gelirlerimizin de giderlerimizden %18 daha fazla gerçekleştiği,

(iv)             Afaki olarak, “teminatsız kalma riski”  iddiasına yönelik olarak ise Banka’nın sadece ve sadece ipotek kapsamındaki bir parseline ilişkin dava sürecinin devam etmekte olduğu, ipotek kapsamındaki diğer parseller bakımından herhangi bir dava söz konusu olmadığı gibi geri kalan parsellerin ekonomik değerinin kredi alacağınızın fazlasını karşılayacak değerde olduğu,

(v)               Özellikle, yine aynı yazıda, Üniversitemizin bu zamana kadar hiçbir aksaklığa mahal vermeksizin akademik ve idari tüm çalışanlarının ödemelerini düzenli olarak yaptığı, hiçbir ticari alacaktan dolayı, icra takibine uğramadığı, Hangi muhasebe standartları uygulanırsa uygulansın, üniversitemizin hiçbir şekilde mali bir acz içerisinde olmadığı YÖK’e iletilmiş idi.”[11]

Gerek üniversitenin yaptığı basın açıklamasında gerekse üniversite rektörünün yaptığı basın toplantısında, üniversitenin web sayfasında olan raporlarda yer alan bilgilere özel olarak vurgu yapılmıştır.[12] Halk Bankası, YÖK’e şikâyet ettiği noktalardaki bilgileri, üniversiteden isteyebilir, üniversitenin web sayfasından alabilir ya da doğrudan doğruya YÖK’ten isteyebilirdi.

Bir devlet bankası olan Halk Bankası;

·      YÖK’e başvurmadan önce Şehir Üniversitesi’nin önceki yıllara nazaran öğrenci sayısında artış olup olmadığını,

·      İlgili yılda ki kontenjanlarını doldurup dolduramadığını (doluluk oranlarını),

·      Personel maaşlarını ödeyip ödeyemediğini,

·      Herhangi bir icra takibine uğrayıp uğramadığını sormadan, araştırmadan, YÖK’e başvurmasında bir anormallik yok mudur?  Böyle bir hatayı Halk Bankası nasıl yapabilir?  

Yoksa Halk Bankası yönetiminden böyle davranmasını isteyen birileri mi vardır?  

“Sekiz parselden biri davalık” iken ve üniversiteye verdiği kredinin teminatını çok daha fazlası ile almış iken, Danıştay’da ki dava henüz sonuçlanmamışken Halk Bankası’nın, davanın sonuçlanmasını beklemeden “kredisinin teminatının riske girdiğini” iddia ederek, “Üniversite’nin kredi limitlerine tedbir koyması” ilkeli bir davranış değildir.

Bütün olumsuzluklara rağmen Şehir Üniversitesi yönetimi, Halk Bankası yönetimi, “kredinin taksitlendirilmesi için” 9.10.2019 tarihinde ortak toplantı yaparak mutabakata varmışlardır:

4- “Bunlara ek olarak, 7186 sayılı Kanun ile sağlanan haklar çerçevesinde tarafınızla kredi yapılandırma görüşmeleri devam etmiş, herhangi bir ilave teminat gösterme zorunluluğu ve gerekliliği bulunmamasına rağmen iyi niyetimizin göstergesi olarak Bankanız lehine ek ipotek tesis edilmiş, bu bağlamda Üniversitemiz yetkilileri ile Bankanız yetkilileri arasında müteaddit görüşme sağlanmıştır. Son olarak ihtiyati haciz işleminizden bir gün önce, bugün itibariyle tuhaf olarak gördüğümüz kredinin yeniden yapılandırılması toplantısında (09.10.2019 tarihinde) Bankanız yetkilileri olan Genel Müdür Yardımcısı …, Daire Başkanı …, Birinci Hukuk Müşaviri …, Şube Müdürü …, Şube Müdürü Yardımcısı … ve Hukuk Müşaviri… ile görüşme yapılmıştır. Kendilerine sunulan ticari projeksiyonlara binaen;

(i)         Üniversitemizin kredisinin yeniden yapılandırılma imkânının olduğu,

(ii)       Sunmuş olduğumuz projeksiyonun ve ödeme tablosunun yeterli olduğu,

(iii)     Bu haliyle dosyamızın Halk Bankası Yönetim Kurulu’na götürüleceği hususları toplantıda hazır bulunan Bankanız yetkililerince tarafımıza beyan edilmiştir.”[13]

Halk Bankası yönetimi, üniversite yönetimi ile 9.10. 2019 tarihli toplantıda mutabakata vardıktan bir gün sonra, 10.10.2019 tarihinde, Halk Bankası yönetimi, “İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak üniversitenin diğer bankalardaki tüm hesaplarına ihtiyati haciz kararı çıkarmıştır.” Bu gelişmeler üzerine üniversite, 14.10 2019 tarihinde basın açıklaması yaparak gelişmeleri ana hatları ile kamuoyu ile paylaşmış ve Halk Bankası yönetimini eleştirmiştir.[14]

Üniversitenin 14.10.2019 tarihli basın açıklaması üzerine Halk Bankası Yönetimi, 15.10.2019 tarihinde Web sitesinden bir basın açıklaması yaparak Şehir Üniversitesi’nin basın açıklamasına nispeten sert bir cevap vermiştir:

“İstanbul Şehir Üniversitesi Hakkında Kamuoyu Duyurusu

İstanbul Şehir Üniversitesi’nin resmi internet sitesinde Bankamız ile ilgili olarak yayımlanan 14.10.2019 tarihli basın açıklamasında kamuoyunu ve yatırımcıları yanıltıcı, Bankamızın güven ve itibarını sarsıcı, gerçeği yansıtmaktan uzak iddialara karşı müşterilerimizin, yatırımcıların ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla bir açıklama yapma gereği doğmuştur.

İstanbul Şehir Üniversitesi, Bankamızdan kullanmış olduğu kredileri vadesinde geri ödememiş, bu süreç içerisinde birçok defa ödeme kolaylığı sağlanmasına rağmen yükümlülüklerini yerine getirmemiştir.

İstanbul Şehir Üniversitesi tarafından Bankamıza sunulan geri ödeme projeksiyonlarının tutmaması, kredilerin teminatına alınan ipoteklerin teminat vasfını yitirmesi ve yapılan görüşmelerden de sonuç alınamaması üzerine, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun getirdiği kamusal sorumluluk gereği, alacağın tahsili süreci başlatılmıştır.

Gerçekleştirilen takip işlemleri mevzuata, bankacılık teamüllerine ve taraflar arasında imzalanan sözleşmelere uygundur. Bankamız, faaliyetlerini ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirmekte olup, İstanbul Şehir Üniversitesi tarafından yayımlanan basın açıklamasında haksız ve mesnetsiz olarak ifade edildiği şekilde bir misyonun tarafımıza yüklenemeyeceği açıktır. Bankalar hakkında güven ve itibarı sarsacak nitelikte açıklama, yayın, haber ve yorumlar yapılması, Bankacılık Kanunu’nun ‘İtibarın Korunması’ hakkındaki hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.

Bankamız, bu tür yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorum yapanlar hakkında cezai ve hukuki her türlü yasal haklarını saklı tutmaktadır.

Bankamızın, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yasal mevzuata ve bankacılık uygulamalarına uygun şekilde, tüm müşterilerimize eşit mesafede faaliyet göstermeye devam edeceğini; gerçekle bağdaşmayan yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorumlara itibar edilmemesini kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunarız.”[15]

Halk Bankası’nın basın açıklamasına üniversiteden anında cevap, noter aracılığıyla 2. basın açıklaması şeklinde gelmiştir:

"T.C. Halkbank A.Ş., dün (15.10.2019) web sitesinden yapmış olduğu bir açıklama ile İstanbul Şehir Üniversitesi hesaplarına ilişkin yapılan hukuksuz ihtiyati haciz işleminin bankacılık teamüllerine ve hukuka uygun olduğunu iddia etmektedir. Bankaya 15.10.2019 tarihinde noter aracılığıyla göndermiş olduğumuz ihtarnameyi kamuoyu ile paylaşma zarureti doğmuştur.”[16]

5 sayfadan oluşan basın açıklaması, süreçte yaşananları özetleyerek Halk Bankası’nın iddialarına, çok yüksek eleştirel dozda, belgesel mahiyette bir cevap vermiştir. Üniversite’nin bu ikinci basın açıklamasında, 9.10.2019 tarihli ortak toplantıdaki mutabakattan “bir gün sonra” bankanın haciz kararı aldırması sorgulanmakta, Bankanın asıl niyetinin “Şehir Üniversitesi’nin Garantör üniversiteye devredilebilmesi için bir hukuksal zemin hazırlamak” olduğuna dikkat çekilmektedir:

“5-Yaklaşık altı (6) aydır, tüm iyi niyetimizle yapmakta oluğumuz görüşmeler ve son toplantıdaki davranış ve beyanlarınız ile tamamıyla çelişik şekilde, söz konusu toplantıdan bir gün sonra, yetkisiz mahkemeye yapılan müracaat ile hiçbir teminat gösterilmeksizin, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1384 D. İş sayılı dosyasından tesis edilen ihtiyadi haciz kararına istinaden İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2019/38163 E. sayılı dosyası üzerinden muhtelif bankalarda mevcut tüm hesaplarımıza ihtiyadi haciz konulmuştur. “Tarafınızca yukarıda zikredilen banka hesaplarına yapmış olduğunuz hukuksuz haciz işlemi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“2004 sayılı Kanun”) en temel emredici prensiplerine ve dürüstlük kuralına aykırıdır. Buna ek olarak, banka çıkarlarını koruma amacı gütmeyen bu hukuksuz ve tuhaf işlem, Üniversitemizin garantör üniversiteye devrini, “sözde” hukuken mümkün kılmak amacıyla Kanun, yerleşik Yargıtay içtihatları ve doktrin görüşlerine aykırı şekilde alelacele gerçekleştirilmiş bir işlemdir.”[17]

Üniversitenin Halk Bankası’nın gerçekleştirdiği haciz işleminde itiraz ettiği çok temel bir nokta, önce rehne müracaat zorunluluğu” ilkesinin Halk Bankası tarafından ihlal edilip bir hukuk cinayeti işlendiğidir:

6- Akademik ve idari çalışanlarımızın maaşlarını, öğrenci burslarını, Erasmus, TÜBİTAK, AB hibelerini, proje fonlarını, şebeke giderlerini ve günlük rutin harcamaları ödediğimiz hesaplar üzerinde uyguladığınız hacizler, 2004 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir.” şeklinde düzenlenen ve yerleşik Yargıtay uygulaması ile de kabul gören “önce rehne müracaat zorunluluğu” ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.”[18]

“7- Kaldı ki bilindiği üzere, 2004 sayılı Kanun’un 257. maddesi “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” şeklinde düzenlemeyi havi olup, Bankanız lehine tarafımızca tesis edilen ipotekler mevcutken ve Üniversitemiz tarafından kredi borcuna istinaden toplam kredi tutarını fazlasıyla karşılayan ek teminat verilerek kredi riskiniz ortadan kaldırılmışken, Bankanız tarafından ihtiyati haciz yoluna başvurulması iyiniyetli olmadığınızı ve eylemlerinizin hukuka aykırı olduğunu açıkça göstermektedir. Nitekim konuya ilişkin olarak, yerleşik uygulama hâlini almış Yargıtay içtihatları da bu doğrultuda olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.01.2014 tarihli, 2013/18040 E. Ve 2014/998 K. sayılı ilamı, “…İİK’nın anılan maddesine göre aleyhine ihtiyati haciz istenenin lehine verilmiş bir rehin söz konusu ise alacaklının rehin tutarı kadar alacağı için öncelikle rehne başvurması gerekir.” şeklinde içtihat edilmiştir. Sarih Kanun hükmü ve yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda, Üniversitemiz tarafından temin edilen ipotekler mevcutken Bankanız tarafından ihtiyati haciz kararı alınması açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun ilamında açıkça 2004 sayılı Kanun’un 45/1. maddesinin emredici nitelikte olduğu ifade edilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 26.05.2019 tarihli, 2017/2 E. ve 2017/3 K. Sayılı ilamında aynen, “Takip hukukumuzda emredici mahiyette birçok hüküm mevcuttur. Örneğin konuya ilişkin olarak, İİK.45. maddesindeki düzenlemeye göre, rehinle temin edilmiş olan alacak için (kural olarak) ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması zorunludur. Alacaklı ilamlı veya ilamsız haciz yoluna veya genel iflas yoluna başvuramaz. İşte bu madde emredici mahiyettedir.” şeklinde içtihat edilmiştir. …Bankanız tarafından usulsüz ve hukukumuzun emredici hükmüne aykırı şekilde alınan ihtiyati haciz kararından ivedilikle vazgeçilerek, Üniversitemiz banka hesapları üzerinde tesis edilen hacizlerin fek ettirilmesini talep ederiz.”[19]

Üniversite yönetiminin itiraz ettiği bir başka nokta da, ekonomik kriz dönemlerinde “inşaat şirketlerinden spor kulüplerine kadar tüm firmaların borçları yeniden yapılandırılırken, kamu hizmeti sunan bir eğitim kurumu olan üniversitenin bundan niçin yararlandırılmadığıdır.”

“8-.Ülkemiz ekonomisinin makro göstergeler bakımından pozitif gelişmeler gösterdiği bugünlerde hükümetimizin ekonomi politikaları muvacehesinde inşaat şirketlerinden spor kulüplerine kadar tüm firmaların borçları yeniden yapılandırılırken, kamu hizmeti sunan bir eğitim kurumu olan üniversitemizin kredisinin yeniden yapılandırılması yerine hukuka aykırı bir şekilde, hukuken mümkün olmayan icra yolunun tercih edilmesi, Bankanızın alacağını tahsil etmekten ziyade başka bir amaca hizmet edildiğini izahtan vareste kılmaktadır.”[20]

Üniversite yönetimi, Banka hukukçularının ve Banka genel müdür ve yönetimlerinin “önce rehne müracaat zorunluluğu” ilkesini bilmemeleri, bilememelerinin mümkün olmadığına, bu nedenle de verdikleri kararın anormalliğine dikkat çekmektedir: “Önce rehne müracaat kuralı” icra ve iflas hukukunun emredici ve en temel kurallarından birisi olduğu hususu ortalama hukukçunun malumudur. Böylesine bir kuralın kurumunuzun hukuk departmanının değerli hukukçuları tarafından atlandığına inanmamızı beklemeniz hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. Söz konusu hukuksuz işlemin Genel Müdür ve Yönetim Kurulu’nun bilgisi dâhilinde olmaması mümkün değildir.”[21]

Halk Bankası yönetimi, üniversite yönetiminin 15.10.2019 tarihli noter tasdikli, belgesel mahiyetteki 2. basın açıklamasına, 14 gün geçmiş olmasına rağmen henüz bir cevap vermemiştir.

Niçin Halk Bankası yönetimi, bu basın açıklamasına bir cevap vermiyor, bir açıklamada bulunmuyor? Eğer üniversite yönetiminin Halk Bankası yönetimine yönelttiği sorulara, verdiği cevaplara, hukuk dersini andıran hatırlatmalara, Halk Bankası yönetiminin verecek bir cevabı yoksa, o zaman Halk Bankası kastı davranmış, isteyerek ya da istemeyerek hata yapmıştır. Halk Bankası yönetimine bunca hatayı, tezatlı davranmayı kim yaptırtmıştır?

AK Parti eski milletvekili Ayhan Sefer Üstün, "Hükümet, Merkez Bankası, Bankalar; şirketler, işletmeler batmasın diye seferber olmuşken, Halkbank'ın üniversite kapatma hamlesi tuhaf değil mi?" demiş olmasıyla[22]AK Parti  eski milletvekili Mehmet Ocaktan’ın, “…Devletin içinden bazı zevat kurcalıyor.” demiş olmasıyla[23]  ve Şehir Üniversitesi yönetiminin Halk Bankası yönetimine “Böylesine bir kuralın kurumunuzun hukuk departmanının değerli hukukçuları tarafından atlandığına inanmamızı beklemeniz hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. Söz konusu hukuksuz işlemin Genel Müdür ve Yönetim Kurulu’nun bilgisi dâhilinde olmaması mümkün değildir.” şeklinde verdiği cevap arasında ciddi bir örtüşme ve ima vardır.

Bu son üç değerlendirmenin ortak paydası, bizim ısrarla dikkat çekmeye çalıştığımız, Türkiye’nin kılcal damarlarına nüfuz etmiş “gizli”, “kirli”, “pis” “bir elin”, “bir gücün” var olduğudur.[24]

Türkiye’ye Türkiye İçinde Operasyon Çeken “Gizli El”, “Karanlık Güç” Kimdir?

1963 yılında Başbakan İsmet İnönü, daha şahsiyetli bir dış politika izlenememesinin nedenini, Türkiye’nin kılcal damarlarına sızmış olan “yabancı insan unsurunun” var olması ile açıklamıştır.[25] Eski bakan ve senatörlerden Kamuran İnan 1995 yılında, “Küresel güçlere ‘Hayır Diyenlerin’ başlarına gelen olaylara” ve “ülke içindeki gizli kuvvetlerin gücüne”[26] ısrarla dikkat çekmiştir. Keza içişleri eski bakanı Sadettin Tantan, “Bu ülkede nüfuz casusları var.” derken böyle bir gücün varlığına işaret etmiştir.

Kim bu “nüfuz casusları”? 27 Mayıs darbesini organize eden, başlatıp yürüten güçlü ekip(14’ler), anî bir operasyonla(13 Kasım operasyonu), daha “başka bir güç tarafından” yurt dışına gönderilerek tasfiye edilmiştir. 27 Mayıs darbe sürecinde ‘6 Haziran olayı’ diye adlandırılan olayla ilgili Albay Talat Aydemir, arkadaşına yazdığı mektupta, ordu içerisinde gittikçe kuvvetlenen “Masonik bir hâkimiyetten” şikâyet etmiştir.[27]

Türkiye’de Ordu ile halkı en keskin bir şekilde karşı karşıya getiren ve halkın temel değerlerine doğrudan cephe alan bir darbe özelliğinde ki 28 Şubat postmodern darbesi, Atilla İlhan’a göre “Sabetayist-Masonik bir kadronun eseridir”[28] ve  “12 Eylül yani Turgut Özal'dan İsmail Hakkı Karadayı'nın Genelkurmay Başkanlığına kadar olan dönem içerisinde yönetim tamamıyla dış merkezlidir.” [29]

Türkiye’de Gülen şantaj ve terör hareketi ile ilgili başlatılıp yürütülen temizlik operasyonları için Başbakan Yıldırım, 01.08.2016 tarihinde, özel bir açıklama yapmış ve süreçle ilgili bir yol haritası ortaya koymuşturFakat işin pratiğinin buna uymadığı kısa zamanda görülmüştür.[30] Süreçle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan “At izi, it izine karışmış vaziyette.” tarzında bir değerlendirme yapmıştır.[31] Dönemin Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz, “…bu operasyon ‘bize’ dönmüş demektir!” “…28 Şubatçılarla FETÖ temizliği yapılamaz.”[32] tarzındaki açıklaması, mesaj dolu ve daha da anlamlıdır. Dönemin Başbakanlık Başmüşaviri Abdülkadir Özkan’ın yaptığı açıklamalarda, “FETÖ ile ilgili yürütülen süreci siyasal iktidarın yönetmediği”, “siyasal iktidara rağmen başka gizli bir gücün, elin bu süreci yönettiği” ve “sürecin siyasal iktidarı yıpratmasına rağmen siyasal iktidarın sürece müdahil olmadığı/olamadığını” ifade etmesi çok daha anlamlıdır.[33] AK Parti Gaziantep eski milletvekili Şamil Tayyar’ın,  CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması üzerine “AK Partiye operasyon çekiliyor.”[34] şeklinde yaptığı açıklama, gizli bir elin ve gücün var olduğunu işaret ediyor. Siyasi iktidarlara rağmen siyasî iktidarların aleyhine olacak tarzda bu operasyonu çeken güç, kimdir?  Bu gizli el kimin elidir? Türkiye “Henüz Vakit Varken”, bu soruların cevaplarını duygusal davranmadan vermeli, verebilmelidir. İç bütünleşme, kaynaşma için bu şarttır.

Şehir Üniversitesi Provokasyonu ve Sosyolojik Savaş

Sosyolojik Savaş, “sosyoloji teorilerinin savaş fenomenine uygulanarak, hedef toplumun işleyişine yöneltilen sosyolojik müdahaleleri ifade eden bir kavramdır.”[35]  Sosyolojik savaşta, hedef alınan toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesini zayıflatma, ortadan kaldırma, tahrif etme-dönüştürme amaçlanır. Toplumdaki farklı sosyal güçler, karşı karşıya getirilir ve farklı kesimler aktif halde kitlesel çatışmaya sokularak toplum bir kaosa sürüklenir. Ardından hedef topluma müdahale edilerek toplum, yeni ortak paydalar etrafında şekillendirilip yapılandırılır.[36]  Bunun için, 1- Bireyleri ayrıştırma ve çatıştırma, 2- Cemaatleri/hareketleri ayrıştırma ve çatıştırma, 3- Mezhepleri ayrıştırma-çatıştırma, 4-Kavimleri ayrıştırma-çatıştırma, 5- Sınıfları ayrıştırma-çatıştırma, 6- Halkları ayrıştırma-çatıştırma, 7- İdeolojileri ayrıştırma-çatıştırma, 8- Dinleri ayrıştırma-çatıştırma sosyolojik savaş stratejisinde esastır.

Bize göre 15 Temmuz İhanet Hareketi, askeri boyuttan ziyade sosyolojik savaş boyutu önemli olan çok özel bir darbe şeklidir. 15 Temmuz İhanet Hareketi, sosyolojik savaş amaçlı bir askeri darbe girişimi olduğu için darbeci şer ittifakı, darbe sonrası süreci Türkiye’de yeni fay hatları inşa etmek ve var olan fay hatlarını enerji ile doldurup harekete geçirmek üzerine bir strateji izlemektedir. Dolaylı harp stratejisine uygun olarak çok ciddi kirli bilgi yaymakta, zihinsel bir kaos oluşturup insanların birbirlerine olan güvenini yıkarak bireyselleştirmek istemektedir. Bu süreçte en tehlikeli insan unsuru olan kifayetsiz muhterisleri kullanmaktadır.

Şehir Üniversitesi üzerinden yürütülen operasyona/provokasyona bu açıdan bakmakta fayda vardır. Çatışma görünürde bazı siyasi isimler üzerine inşa ediliyor gözükmüş olabilir. Bu yolla taraftarların daha kolay çatışmaya sokulması öngörülüp planlanmaktadır. 

15 Temmuz İhanet Hareketi sonrasında “açığa alma, ihraç etme ve tutuklama ” ile ilgili tutulan yol ve yaklaşımın kim tarafından ve nasıl planlandığı açığa kavuşturulamamıştır. Bu konudaki yanlış uygulamaların neden olduğu bunalım ve gerilim devam etmekte, var olan fay hatlarında enerji birikimi olurken yeni fay hatları da inşa edilmektedir.

Bize göre Şehir Üniversitesi operasyonu da sürecin devamı olup aynı güç tarafından, aynı amaçlı olarak yapılmış ve de yürütülmektedir.  Şehir Üniversitesi operasyonunun bir boyutu da beyin göçünün sağlanmasıdır. Üniversite bünyesinde var olan çok kıymetli akademisyenlerin bıktırılması, “Lanet olsun!” dedirtilerek ülke dışına göç ettirilmesi amaçlanmış olabilir.

Sonuç: “İnsanlar Arasında Hak İle Hükmetmek”

Her türlü sorunun çözümü için nirengi nokta, hak ve adalet olmalıdır(57 Hadid 25; 38 Sad 26). Allah’a ve Ahiret gününe iman edenlerin, nefsi davranmaması, kin ve nefretle hareket etmemesi, adil davranmaları imanın bir gereğidir(5 Maide 8).

Şehir Üniversitesi Provokasyonu bağlamında Hz. Davud’un “İki Davalı Kardeş Kıssasını” hatırlamakta, hatırlatmakta fayda vardır(38 Sad 18-29). İbadetle meşgul iken Hz. Davud’un odasına kardeş olduğunu söyleyen iki yabancı girmiştir. Kardeşlerden birinin 99 koyunu diğerinin ise tek bir koyunu vardır. 99 koyunu olan kardeşinin tek koyununu alıp kendi koyunlarına katmak istemektedir. Böyle yapmakla da kardeşine iyilik yaptığını belirtmekte, kardeşinin daha kârlı olacağını iddia edip kardeşini etkilemektedir.

Hz. Davud, tek koyunu olan kardeşi dinledikten sonra kararını hemen vermiştir:   “(Davud) Dedi ki: ‘Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katanlardan(ortak) çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip de salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır.’” (38 Sad 24).

Hz. Davud, dava edeni dinlemiş, fakat dava edileni dinlemeden hemen yukarıdaki kararı vermiştir. Hata yaptığını anlamış hemen secde ederek Allah’tan kendisini af etmesini, bağışlamasını istemiştir. Allah da onu bağışlamıştır. Bununla beraber Hz. Davud uyarılmış, hak, hukuk ve adalet konularında nasıl davranması gerektiği belirtilerek yol gösterilmiştir: “Ey Davud, gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah'ın yolundan sapanlar, hesap gününü unutmalarından dolayı onlar için şiddetli bir azap vardır.” (38 Sad 26)

Sad Suresinin 26. ayetinde, sadece bir siyasal partinin, cemaatin, tarikatın, mezhebin ya da bir dinin veya bir kavmin mensupları arasında “hak ile hükmedilmesi” istenmemektedir; “insanlar arasında hak ile hükmedilmesi” istenmektedir. Hak ile hükmedilmesi konusuna, ateistler de, komünistler de, dinsizler de, dinliler de her kes dâhildir.  Bu noktada yapılan adaletsizliğin hesabı, ahirette mutlaka verilecek, hesabı sorulacaktır. Bu asla unutulmamalıdır.

Şehir Üniversitesi Operasyonuna, bu kapsamda bakılmasında fayda vardır. Şehir Üniversitesi’nin 15.10 2019 tarihli, noter tasdikli basın açıklamasında yer verilen belgelere, ortaya konan iddialara, Halk Bankası yönetimi gerekli, tatmin edici, belgelere dayalı bir cevap vermelidir. Aksi takdirde gelecek nesillere çok kötü bir miras bırakmış olacaktır. “Kirli, pis gizli elin, gizli gücün” ekmeğine yağ sürülecek; 15 Temmuz İhanet Hareketi’nin Sosyolojik Savaş boyutuna hizmet edilmiş olacaktır. Bu nedenle Halk Bankası yönetimi belgelere dayalı gerekli açıklamaları yapmalı, hata yapmış ise de hatasını düzeltmelidir.  Toplumda daha fazla gerilim ve kamplaşma olmadan ombudsmanlık sistemi devreye girmeli, tarafları bir masa etrafında toplayıp aralarında adil bir arabuluculuk yaparak gittikçe tırmanan toplumsal gerilimi düşürmelidir.  Hatalı taraf özür dilemelidir. Henüz vakit varken, yarın çok geç olabilir! O nedenle;  “Ey iman edenler, adil şahitler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”(5 Maide 8).

Ve unutmayın! Adalet yoksa barış da olmayacaktır.


[1] Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019.

[2] Şehir Üniversitesi’nin 14.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması.

[3] Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.

https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf 

[4] Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019.

[5] Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019. Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.

https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf 

[6] Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019.

[7] Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019. Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.

[8] Seda Çakır, “Şehir Üniversitesi'ne tedbirin amacı kayyuma kapı açmak”, Karar.Com 16.10.2019, Karar. Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/ https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[9] Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019. Şehir Üniversitesi’nin 14.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması. Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019. https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf .Seda Çakır, “Şehir Üniversitesi'ne tedbirin amacı kayyuma kapı açmak”, Karar.Com 16.10.2019, Karar. Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/ https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[10] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[11] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[12] Şehir Üniversitesi’nin 14.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması. Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.

https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf 

[13] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[14] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950# https://www.paramedya.com.tr/devami/39478/halk-bankasindan-sehir-universitesinin-tum-varliklarina-tedbir Yıldıray Oğur, “Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”,  Karar,
yildirayogur@karar.com23.10.2019.

[15] Halk Bankasının 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://www.halkbank.com.tr/20295-istanbul_sehir_universitesi_hakkinda_kamuoyu_duyurusu

[16] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[17] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[18] ehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[19] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[20] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/ https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950

[21] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/

https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#

[22] Seda Çakır, “Şehir Üniversitesi'ne tedbirin amacı kayyuma kapı açmak”, Karar.Com 16.10.2019, Karar.

[23] http://www.krttv.com.tr/gundem/eski-akp-li-vekilden-sehir-universitesi-hakkinda-flas-iddia-h17571.html

[24] Can, B., “Sosyolojik Savaş Amaçlı 15 Temmuz İhanet Hareketinin Bir Yıllık Döneminin Değerlendirilmesi-1: Siyasî İktidara Rağmen Operasyonları Yürüten “Gizli Kirli El” Ve “Gizli Karanlık Güç” Kimdir?” Umran, Temmuz, 2017.

[25] Eymür, M., Analiz, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1991, S: 120-121.

[26] İnan K., Hayır Diyebilen Türkiye, Timaş, İst. (1995), s 28-35.

[27] Yavi, E., İhtilalci Subaylar, Yazıcı Yayınevi, İzmir, 2003, s. 385.

[28] İlhan, A.,  “28 Şubat da, Son Operasyonlar da Cumhuriyet'in Savunma Refleksi”,  Yeni Şafak, 24.04.2001.

[29] Coşkun, M, Çakmak, N., “Attila İlhan'la Çeşitli Konulardan...,” Röportaj, Milli Gazete  22-23-24.03.2003.

[30] Çelik, M., “Yaşla Kuru Bir Arada Yanmayacak”, Vatan, 01.08.2016.

[31] Erdoğan'dan FETÖ operasyonları yorumu: At izi it izine karıştı, 07.09.2016, İHA.

[32] Mücahit Küçükyılmaz,06 Eylül 2016 Salı 17:20, twitter hesabı.

[33] http://www.milatgazetesi.com/feto-bati-nin-piyonu-haber-114729

[34] Tayyar, Ş., Aydınlık, 16 Haziran 2017. Sayfa 9.

[35] Çağlayan, Y., Osmanlıdan Ortadoğu’ya Sosyolojik Savaş, Etkileşim, İstanbul, 2013, s. 43-45.

[36] Çağlayan, Y., Osmanlıdan Ortadoğu’ya Sosyolojik Savaş, Etkileşim, İstanbul, 2013, s. 43-45.

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...