“Göz o ki dağın arkasını göre,
Akıl o ki başına geleceği bile”
Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ile başlayan Taksim
Kadife Darbe Süreci, 7 Haziran 2015 genel seçiminde amacına ulaşmış ve siyasal
iktidarın tek başına iktidar olmasını engellemiştir.
Taksim Kadife Darbe Sürecinin beyin takımının (Şer
İttifakı) gerçek amacı, sadece bir siyası iktidarı devirmek değil,
Türkiye’yi ayrıştıracak, bölecek, parçalayacak bir sosyolojik savaşı başlatıp
derinleştirmek ve nihayetinde Türkiye’yi Suriyeleştirmektir.
15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi, Taksim Kadife Darbe
Sürecinin devamı olup bu ana amaca dönük olarak gerçekleştirilmiştir. Gülen
Hareketi’ni bir Truva atı olarak kullanan Şer İttifakının Türkiye’ye karşı
başlattığı sosyolojik savaş amaçlı askeri bir darbe girişimidir. Bir gün
içerisinde askeri boyutu ‘tasfiye edilen’ darbe
girişiminin, sosyolojik boyutu gerektiği gibi göz önüne
alınmadığı için darbe, sosyolojik olarak hâlâ devam etmekte, öngördüğü
hedeflere adım adım ulaşmaktadır. Süreç, önde olmayan, görülmek
istemeyen, bir “gizli el”, bir “gizli güç” tarafından
yöneltilmektedir. FETÖ’ye karşı verilen mücadelede bu kadar acemilik
ve becerisizlik sergilenmesi ve bu denli gayrimemnun üretilmesi, bu pis
mekanizmanın sayesinde olmuştur.
Taksim Kadife Darbe Sürecini, sosyolojik savaş amaçlı 15
Temmuz İhanet Hareketini ve İran’daki Musaddık Darbesini göz önüne
aldığımızda süreç, gayrimemnun üretme, güvensizlik tohumları ekerek
toplumsal dayanışmayı yıkma amaçlı olarak bir merkez tarafından
yönetilmektedir.
Medyaya yansıyan boyutu ile Şehir Üniversitesi
Vakası/Operasyonu/ Provokasyonu da aynı “kirli, pis, gizli el ve
güç” tarafından meydana getirilmiş, yürütülmüş ve de
sürdürülmektedir. Burada, medyaya yansıyan verilere, tarafların
yaptığı basın açıklamalarına dayanılarak Şehir Üniversitesi Operasyonu,
sosyolojik savaş kapsamında ele alınıp değerlendirilmektedir.
Şehir Üniversitesi Vakası/Operasyonu/Provokasyonu
Şehir
Üniversitesi, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından 2008 yılında
kurulmuştur. İlk yerleşkesi, Altunizade’de kiralık binalardır. 2008
yılında Başbakan Erdoğan’ın onayıyla Özelleştirme İdaresi’nin elinde
olan Dragos’taki Tekel Fabrikası’nın boş, atıl binaları 49
yıllığına Şehir Üniversitesine tahsis edilmiştir. Cibali Tekel
Fabrikası’nın Kadir Has Üniversitesi’ne tahsis edilmesi ile Dragos’taki Tekel
Fabrikası’nın Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilmesi arasında bir fark yoktur. Kaldı
ki Bilkent, Koç, Sabancı, Kadir Has, Yeditepe, İbn Haldun, Medipol gibi birçok
üniversite için yapılan uygulamanın bir benzeri, Şehir Üniversitesi için
yapılmıştır.[1]
Yerleşke alt yapısı inşaat ve restorasyonu için üniversite,
mevcut yerleşke alanı ile Tuzla’da bulunan arazisini teminat
göstererek Halk Bankası’ndan kredi almış; gerekenleri yaparak 2017
yılında Dragos’taki yeni yerleşkesine taşınmıştır.[2]
Dragos’taki Tekel Fabrikasının arazisinin Şehir
Üniversitesi’ne verilmesi üzerine gelişen olayları ya da süreci, birbiri ile
etkileşimde olan beş boyutta/eksende ele alıp değerlendirmek
gerekmektedir:
· Şehir Üniversitesi
· TMMOB ve Kartal
Belediyesi
· Halk Bankası
· Yargı
· “Gizli El”, “Gizli Güç”
TMMOB, Kartal Belediyesi ve Yargı Boyutu
Dragos’taki Tekel Fabrikasının Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilmesi üzerine “TMMOB, bazı sendikalar ve Kartal Belediyesi”, tahsisin iptali için mahkemeye başvurmuşlardır. Yerleşkenin bağlı olduğu Kartal Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi’nin ruhsat vermesine rağmen, üniversiteye istenen ruhsatı vermemiştir. 2014 yılında Danıştay, Başbakanlık tarafından Şehir Üniversitesi’ne yapılan tahsisi iptal etmiştir.[3]
2015 yılında üniversite, Özelleştirme Yüksek
Kurulu’na söz konusu yerin 49 yıllığına Üniversiteye yeniden tahsis edilmesi
için başvurmuştur. Özelleştirme Yüksek Kurulu, Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanunun 2. Maddesi’ne dayanarak “sadece eğitim faaliyetleri için
kullanılmak üzere” kaydını düşerek Dragos’taki Tekel arazisini
bedelsiz olarak Şehir Üniversitesi’ne devretmiştir.[4]
Bu kez, bu karara karşı “Odalar, sendikalar ve Kartal
Belediyesi, 17 dava açmıştır.” Ancak bu 17 davanın tamamı Şehir
Üniversitesi’nin lehine sonuçlanmıştır.[5] Bununla birlikte Kartal Belediyesi, restorasyon ve inşaat
için yine ruhsat vermemiştir. Üniversitenin planında kütüphane
arazisi olarak ayrılmış olan alan, ticaret ve konut alanı
olarak satılığa çıkarılınca, Kartal Belediyesi fikrini değiştirerek
ruhsat konusundaki çekincesini kaldırıp üniversitenin önünü açmıştır.[6]
Yargının kararından sonra 30 gün içinde itiraz etmesi
gereken TMMOB, “2 yıl 52 gün sonra 2017 yılında mahkemeye yeni bir başvuruda
bulunmuştur”. İdari Mahkeme, “bu başvurunun devir kararından itibaren 30
gün içinde yapılması şartını” gerekçe göstererek başvuruyu
reddetmiştir. Buna rağmen itiraz bir üst mahkemeye taşınmış
ve “Danıştay 13. Dairesi İdari Mahkemesi iptal başvurusunu işleme
almıştır.” Mahkeme, “Özelleştirme Yüksek Kurulu’na bu arazinin
üniversiteye neden devredildiğini” sorduğunda, Hazine Bakanlığı’na bağlı
olan kurul sorulara “idari tasarruf” dışında açıklayıcı bir cevap
vermemiştir.” Bunun üzerine Danıştay 13. Dairesi, Kasım 2018’de oy
çokluğu ile arazinin devri kararını iptal etmiştir. Üniversite karara itiraz
etmiş ve dosya son karar için Danıştay Dava Daireleri
Kurulu’na gitmiştir ve dosya orada beklemektedir.[7]
Tapusu üniversitede olan sekiz parsel araziden sadece
birinin davalık olduğunun hatırlanmasında fayda vardır. Burada
dikkat çeken noktalar şunlardır:
· TMMOB, 30 gün içinde
yapması gereken şikâyeti, “2 yıl 52 gün sonra” niçin yapmıştır? TMMOB
hukukçularının bunu bilmemesi mümkün değildir. Bildiklerini varsaydığımızda
şikâyet etmeyi kendilerinden talep eden birileri mi vardır? TMMOB’u
kimler yanlış yönlendirmiştir? Bunlar, cevaplandırılması gereken önemli
sorulardır.
· İdari mahkeme, “30 gün
şartını gerekçe gösterip müracaatı reddettiğine” göre bir üst mahkemenin
müracaatı kabul edip işlem yapması hangi hukuki gerekçelere dayanmaktadır?
Açıklanmalıdır. Yoksa TMMOB’u ters köşe yapanlar(varsa), burada da mı etkili
olmuş ve davanın açılmasını sağlamıştır.
· Üst mahkemenin yaptığı
doğruysa, alt mahkeme niçin böyle bir karar vermiştir? İdari mahkemenin
gerekçesi hukuki değil midir?
· Özelleştirme Yüksek
Kurulu, Danıştay 13. Dairesi İdari Mahkemesi’nin sorduğu soruya
niçin “idari tasarruf” dışında açıklayıcı, ayrıntılı bir
cevap vermemiştir? Böyle cevap vermesini isteyen bir güç var mıdır, varsa
kimdir ve neden?
Halk Bankası ve Yargı Boyutu
Üniversitenin noter tasdikli basın açıklamasına göre
Üniversite, Dragos’taki yerleşkenin restorasyon ve inşaatları için “bankanın
toplam kredi alacağının altı katı fazlasıyla yaklaşık 2,300,000,000
TL değerinde ipotek yaptırarak” bankanın kredisini güvence altına
almıştır.[8]
Ancak TMMOB tarafından 2017 yılında kampüs arazisinin
devri ile ilgili açılan “dava” üzerine, Halkbank üniversiteye tahsis
ettiği kredi limitlerinin kullanılmasına izin vermemiştir. Yapılan
görüşmeler sonunda TMMOB’un yeni açtığı davadan dolayı Halk Bankası,
muhtemelen, kendisini daha da güvenceye alabilmek için Üniversite’den yeni, ek
teminatlar istemiştir. Üniversite’nin 15.10.2019 tarihli basın açıklamasından
anlaşıldığı kadarıyla, “hiçbir yasal mecburiyet yokken bankanın talebinden
dolayı iyi niyet gösterisi olarak Tuzla’da Üniversite’ye ait olan 120 dönüm
daha arazi Halk Bankası’na ek olarak ipotek ettirilmiştir.”[9]
Her şey karşılıklı görüşmelerle çözüldüğü, işlerin yoluna
girdiği bir dönemde, Halk Bankası, 24.07.2019 tarihinde YÖK’ e
başvurarak üniversite ile ilgili aşağıdaki şikâyetleri dile
getirerek tedbir alınmasını istemiştir:
“1-Süreç içerisinde üniversite, öğrenci sayısını
artıramamış, ilave kaynak oluşturamamış ve yapılan nakit akım projeksiyonlarına
göre öğrenci sayılarının arttırılması, yeni kaynak oluşturulmasının kısa vadede
mümkün olamayacağı görülmüştür.”
2- “[…] İstanbul Şehir Üniversitesi adına kayıtlı olan
üniversite kampüsündeki taşınmazlar üzerinde bankamız adına ipotek tesis
edilmiştir. Söz konusu taşınmazların … Devredilmesine ilişkin açılmış olan dava
sonucunda… kredilerimizin teminatsız kalma riski ile karşılaşılmıştır.”[10]
YÖK, söz konusu şikâyet ile ilgili üniversiteden bilgi
istemiş, üniversitenin iddialara verdiği cevap, Halk Bankası’nın
tutum, tavır ve davranışlarında bir garipliğin olduğunu ortaya koymaktadır:
(i) “Periyodik
olarak yapılan değerlendirmelerden de görülebileceği üzere, öğrenci
sayılarımızın düzenli bir şekilde arttığı yeni kampüs imkânları
çerçevesinde de yeni imkânlar oluşturulduğu,
(ii) 2019-2020
Eğitim Öğretim Yılı doluluk oranlarımızın %94 olarak gerçekleştiği,
(iii) 2019-2020
Eğitim Öğretim Yılında toplam öğrenci sayımızın da bir önceki yıla göre % 25
arttığı,
(iv) 2019-2020 Eğitim Öğretim
Yılında gelirlerimizin de giderlerimizden %18 daha fazla gerçekleştiği,
(iv) Afaki
olarak, “teminatsız kalma riski” iddiasına yönelik olarak
ise Banka’nın sadece ve sadece ipotek kapsamındaki bir parseline ilişkin
dava sürecinin devam etmekte olduğu, ipotek kapsamındaki diğer parseller
bakımından herhangi bir dava söz konusu olmadığı gibi geri kalan
parsellerin ekonomik değerinin kredi alacağınızın fazlasını karşılayacak
değerde olduğu,
(v) Özellikle, yine aynı yazıda, Üniversitemizin bu zamana kadar hiçbir aksaklığa mahal vermeksizin akademik ve idari tüm çalışanlarının ödemelerini düzenli olarak yaptığı, hiçbir ticari alacaktan dolayı, icra takibine uğramadığı, Hangi muhasebe standartları uygulanırsa uygulansın, üniversitemizin hiçbir şekilde mali bir acz içerisinde olmadığı YÖK’e iletilmiş idi.”[11]
Gerek üniversitenin yaptığı basın açıklamasında gerekse
üniversite rektörünün yaptığı basın toplantısında, üniversitenin web sayfasında
olan raporlarda yer alan bilgilere özel olarak vurgu yapılmıştır.[12] Halk Bankası, YÖK’e şikâyet ettiği noktalardaki
bilgileri, üniversiteden isteyebilir, üniversitenin web sayfasından alabilir ya
da doğrudan doğruya YÖK’ten isteyebilirdi.
Bir devlet bankası olan Halk Bankası;
· YÖK’e başvurmadan önce
Şehir Üniversitesi’nin önceki yıllara nazaran öğrenci sayısında artış olup
olmadığını,
· İlgili yılda ki
kontenjanlarını doldurup dolduramadığını (doluluk oranlarını),
· Personel maaşlarını
ödeyip ödeyemediğini,
· Herhangi bir icra
takibine uğrayıp uğramadığını sormadan, araştırmadan, YÖK’e başvurmasında bir
anormallik yok mudur? Böyle bir hatayı Halk Bankası nasıl
yapabilir?
Yoksa Halk Bankası yönetiminden böyle davranmasını isteyen
birileri mi vardır?
“Sekiz parselden biri davalık” iken ve üniversiteye
verdiği kredinin teminatını çok daha fazlası ile almış iken, Danıştay’da ki
dava henüz sonuçlanmamışken Halk Bankası’nın, davanın sonuçlanmasını
beklemeden “kredisinin teminatının riske girdiğini” iddia
ederek, “Üniversite’nin kredi limitlerine tedbir koyması” ilkeli bir
davranış değildir.
Bütün olumsuzluklara rağmen Şehir Üniversitesi yönetimi,
Halk Bankası yönetimi, “kredinin taksitlendirilmesi için”
9.10.2019 tarihinde ortak toplantı yaparak mutabakata
varmışlardır:
4- “Bunlara ek olarak, 7186 sayılı Kanun ile sağlanan haklar
çerçevesinde tarafınızla kredi yapılandırma görüşmeleri devam etmiş,
herhangi bir ilave teminat gösterme zorunluluğu ve gerekliliği bulunmamasına
rağmen iyi niyetimizin göstergesi olarak Bankanız lehine ek ipotek tesis
edilmiş, bu bağlamda Üniversitemiz yetkilileri ile Bankanız yetkilileri
arasında müteaddit görüşme sağlanmıştır. Son olarak ihtiyati haciz
işleminizden bir gün önce, bugün itibariyle tuhaf olarak gördüğümüz kredinin
yeniden yapılandırılması toplantısında (09.10.2019 tarihinde) Bankanız
yetkilileri olan Genel Müdür Yardımcısı …, Daire Başkanı …, Birinci Hukuk
Müşaviri …, Şube Müdürü …, Şube Müdürü Yardımcısı … ve Hukuk Müşaviri… ile
görüşme yapılmıştır. Kendilerine sunulan ticari projeksiyonlara binaen;
(i) Üniversitemizin
kredisinin yeniden yapılandırılma imkânının olduğu,
(ii) Sunmuş
olduğumuz projeksiyonun ve ödeme tablosunun yeterli olduğu,
(iii) Bu haliyle dosyamızın
Halk Bankası Yönetim Kurulu’na götürüleceği hususları toplantıda hazır bulunan
Bankanız yetkililerince tarafımıza beyan edilmiştir.”[13]
Halk Bankası yönetimi, üniversite yönetimi ile 9.10. 2019
tarihli toplantıda mutabakata vardıktan bir gün sonra, 10.10.2019
tarihinde, Halk Bankası yönetimi, “İstanbul 18. Asliye Ticaret
Mahkemesi’ne başvurarak üniversitenin diğer bankalardaki tüm hesaplarına
ihtiyati haciz kararı çıkarmıştır.” Bu gelişmeler üzerine üniversite,
14.10 2019 tarihinde basın açıklaması yaparak gelişmeleri ana hatları ile
kamuoyu ile paylaşmış ve Halk Bankası yönetimini eleştirmiştir.[14]
Üniversitenin 14.10.2019 tarihli basın açıklaması
üzerine Halk Bankası Yönetimi, 15.10.2019 tarihinde Web sitesinden
bir basın açıklaması yaparak Şehir Üniversitesi’nin basın açıklamasına nispeten
sert bir cevap vermiştir:
“İstanbul Şehir Üniversitesi Hakkında Kamuoyu Duyurusu
İstanbul Şehir Üniversitesi’nin resmi internet sitesinde
Bankamız ile ilgili olarak yayımlanan 14.10.2019 tarihli basın
açıklamasında kamuoyunu ve yatırımcıları yanıltıcı, Bankamızın güven
ve itibarını sarsıcı, gerçeği yansıtmaktan uzak iddialara karşı
müşterilerimizin, yatırımcıların ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla
bir açıklama yapma gereği doğmuştur.
İstanbul Şehir Üniversitesi, Bankamızdan kullanmış olduğu
kredileri vadesinde geri ödememiş, bu süreç içerisinde birçok defa ödeme
kolaylığı sağlanmasına rağmen yükümlülüklerini yerine getirmemiştir.
İstanbul Şehir Üniversitesi tarafından Bankamıza sunulan
geri ödeme projeksiyonlarının tutmaması, kredilerin teminatına alınan
ipoteklerin teminat vasfını yitirmesi ve yapılan görüşmelerden de sonuç
alınamaması üzerine, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun getirdiği kamusal
sorumluluk gereği, alacağın tahsili süreci başlatılmıştır.
Gerçekleştirilen takip işlemleri mevzuata, bankacılık
teamüllerine ve taraflar arasında imzalanan sözleşmelere
uygundur. Bankamız, faaliyetlerini ilgili mevzuata uygun olarak yerine
getirmekte olup, İstanbul Şehir Üniversitesi tarafından yayımlanan basın açıklamasında
haksız ve mesnetsiz olarak ifade edildiği şekilde bir misyonun tarafımıza
yüklenemeyeceği açıktır. Bankalar hakkında güven ve itibarı sarsacak nitelikte
açıklama, yayın, haber ve yorumlar yapılması, Bankacılık Kanunu’nun ‘İtibarın
Korunması’ hakkındaki hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
Bankamız, bu tür yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorum
yapanlar hakkında cezai ve hukuki her türlü yasal haklarını saklı tutmaktadır.
Bankamızın, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yasal
mevzuata ve bankacılık uygulamalarına uygun şekilde, tüm müşterilerimize
eşit mesafede faaliyet göstermeye devam edeceğini; gerçekle
bağdaşmayan yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorumlara itibar
edilmemesini kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunarız.”[15]
Halk Bankası’nın basın açıklamasına üniversiteden anında
cevap, noter aracılığıyla 2. basın açıklaması şeklinde gelmiştir:
"T.C. Halkbank A.Ş., dün (15.10.2019) web sitesinden
yapmış olduğu bir açıklama ile İstanbul Şehir Üniversitesi hesaplarına ilişkin
yapılan hukuksuz ihtiyati haciz işleminin bankacılık teamüllerine ve hukuka
uygun olduğunu iddia etmektedir. Bankaya 15.10.2019 tarihinde noter
aracılığıyla göndermiş olduğumuz ihtarnameyi kamuoyu ile paylaşma zarureti
doğmuştur.”[16]
5 sayfadan oluşan basın açıklaması, süreçte yaşananları
özetleyerek Halk Bankası’nın iddialarına, çok yüksek eleştirel dozda, belgesel
mahiyette bir cevap vermiştir. Üniversite’nin bu ikinci basın
açıklamasında, 9.10.2019 tarihli ortak toplantıdaki mutabakattan “bir
gün sonra” bankanın haciz kararı aldırması sorgulanmakta, Bankanın
asıl niyetinin “Şehir Üniversitesi’nin Garantör üniversiteye devredilebilmesi
için bir hukuksal zemin hazırlamak” olduğuna dikkat çekilmektedir:
“5-Yaklaşık altı (6) aydır, tüm iyi niyetimizle yapmakta
oluğumuz görüşmeler ve son toplantıdaki davranış ve beyanlarınız ile
tamamıyla çelişik şekilde, söz konusu toplantıdan bir gün
sonra, yetkisiz mahkemeye yapılan müracaat ile hiçbir
teminat gösterilmeksizin, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin
2019/1384 D. İş sayılı dosyasından tesis edilen ihtiyadi haciz
kararına istinaden İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2019/38163 E. sayılı
dosyası üzerinden muhtelif bankalarda mevcut tüm hesaplarımıza ihtiyadi
haciz konulmuştur. “Tarafınızca yukarıda zikredilen banka hesaplarına
yapmış olduğunuz hukuksuz haciz işlemi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun
(“2004 sayılı Kanun”) en temel emredici prensiplerine ve dürüstlük kuralına
aykırıdır. Buna ek olarak, banka çıkarlarını koruma amacı gütmeyen bu hukuksuz
ve tuhaf işlem, Üniversitemizin garantör üniversiteye devrini, “sözde”
hukuken mümkün kılmak amacıyla Kanun, yerleşik Yargıtay içtihatları ve doktrin
görüşlerine aykırı şekilde alelacele gerçekleştirilmiş bir işlemdir.”[17]
Üniversitenin Halk Bankası’nın gerçekleştirdiği haciz işleminde itiraz ettiği çok temel bir nokta, “önce rehne müracaat zorunluluğu” ilkesinin Halk Bankası tarafından ihlal edilip bir hukuk cinayeti işlendiğidir:
6- Akademik ve idari çalışanlarımızın maaşlarını,
öğrenci burslarını, Erasmus, TÜBİTAK, AB hibelerini, proje fonlarını, şebeke
giderlerini ve günlük rutin harcamaları ödediğimiz hesaplar üzerinde
uyguladığınız hacizler, 2004 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile “Rehinle
temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı
yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı
borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip
edebilir.” şeklinde düzenlenen ve yerleşik Yargıtay uygulaması ile de
kabul gören “önce rehne müracaat zorunluluğu” ilkesine açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.”[18]
“7- Kaldı ki bilindiği üzere, 2004 sayılı Kanun’un 257.
maddesi “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun
alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz
mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” şeklinde
düzenlemeyi havi olup, Bankanız lehine tarafımızca tesis edilen ipotekler
mevcutken ve Üniversitemiz tarafından kredi borcuna istinaden toplam kredi
tutarını fazlasıyla karşılayan ek teminat verilerek kredi riskiniz ortadan
kaldırılmışken, Bankanız tarafından ihtiyati haciz yoluna başvurulması
iyiniyetli olmadığınızı ve eylemlerinizin hukuka aykırı olduğunu açıkça
göstermektedir. Nitekim konuya ilişkin olarak, yerleşik uygulama hâlini almış
Yargıtay içtihatları da bu doğrultuda olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin
17.01.2014 tarihli, 2013/18040 E. Ve 2014/998 K. sayılı ilamı, “…İİK’nın
anılan maddesine göre aleyhine ihtiyati haciz istenenin lehine verilmiş bir
rehin söz konusu ise alacaklının rehin tutarı kadar alacağı için öncelikle rehne
başvurması gerekir.” şeklinde içtihat edilmiştir. Sarih Kanun hükmü ve
yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda, Üniversitemiz tarafından temin
edilen ipotekler mevcutken Bankanız tarafından ihtiyati haciz kararı alınması
açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun
ilamında açıkça 2004 sayılı Kanun’un 45/1. maddesinin emredici nitelikte olduğu
ifade edilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun
26.05.2019 tarihli, 2017/2 E. ve 2017/3 K. Sayılı ilamında aynen, “Takip
hukukumuzda emredici mahiyette birçok hüküm mevcuttur. Örneğin konuya ilişkin
olarak, İİK.45. maddesindeki düzenlemeye göre, rehinle temin edilmiş olan
alacak için (kural olarak) ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip
yapılması zorunludur. Alacaklı ilamlı veya ilamsız haciz yoluna veya genel
iflas yoluna başvuramaz. İşte bu madde emredici mahiyettedir.” şeklinde
içtihat edilmiştir. …Bankanız tarafından usulsüz ve hukukumuzun emredici
hükmüne aykırı şekilde alınan ihtiyati haciz kararından ivedilikle
vazgeçilerek, Üniversitemiz banka hesapları üzerinde tesis edilen hacizlerin
fek ettirilmesini talep ederiz.”[19]
Üniversite yönetiminin itiraz ettiği bir başka nokta da, ekonomik kriz dönemlerinde “inşaat şirketlerinden spor kulüplerine kadar tüm firmaların borçları yeniden yapılandırılırken, kamu hizmeti sunan bir eğitim kurumu olan üniversitenin bundan niçin yararlandırılmadığıdır.”
“8-.Ülkemiz ekonomisinin makro göstergeler bakımından
pozitif gelişmeler gösterdiği bugünlerde hükümetimizin ekonomi
politikaları muvacehesinde inşaat şirketlerinden spor kulüplerine kadar tüm
firmaların borçları yeniden yapılandırılırken, kamu hizmeti sunan bir eğitim
kurumu olan üniversitemizin kredisinin yeniden yapılandırılması
yerine hukuka aykırı bir şekilde, hukuken mümkün olmayan icra yolunun
tercih edilmesi, Bankanızın alacağını tahsil etmekten ziyade başka bir
amaca hizmet edildiğini izahtan vareste kılmaktadır.”[20]
Üniversite yönetimi, Banka hukukçularının ve Banka genel
müdür ve yönetimlerinin “önce rehne müracaat zorunluluğu” ilkesini
bilmemeleri, bilememelerinin mümkün olmadığına, bu nedenle de verdikleri
kararın anormalliğine dikkat çekmektedir: “Önce rehne müracaat
kuralı” icra ve iflas hukukunun emredici ve en temel kurallarından birisi
olduğu hususu ortalama hukukçunun malumudur. Böylesine bir kuralın
kurumunuzun hukuk departmanının değerli hukukçuları tarafından atlandığına
inanmamızı beklemeniz hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. Söz
konusu hukuksuz işlemin Genel Müdür ve Yönetim Kurulu’nun bilgisi dâhilinde
olmaması mümkün değildir.”[21]
Halk Bankası yönetimi, üniversite yönetiminin 15.10.2019
tarihli noter tasdikli, belgesel mahiyetteki 2. basın açıklamasına, 14
gün geçmiş olmasına rağmen henüz bir cevap vermemiştir.
Niçin Halk Bankası yönetimi, bu basın açıklamasına bir cevap
vermiyor, bir açıklamada bulunmuyor? Eğer üniversite yönetiminin Halk
Bankası yönetimine yönelttiği sorulara, verdiği cevaplara, hukuk dersini
andıran hatırlatmalara, Halk Bankası yönetiminin verecek bir cevabı yoksa, o
zaman Halk Bankası kastı davranmış, isteyerek ya da istemeyerek hata
yapmıştır. Halk Bankası yönetimine bunca hatayı, tezatlı davranmayı kim
yaptırtmıştır?
AK Parti eski milletvekili Ayhan Sefer
Üstün, "Hükümet, Merkez Bankası, Bankalar; şirketler, işletmeler
batmasın diye seferber olmuşken, Halkbank'ın üniversite kapatma hamlesi
tuhaf değil mi?" demiş olmasıyla[22]AK Parti eski milletvekili Mehmet
Ocaktan’ın, “…Devletin içinden bazı zevat kurcalıyor.” demiş
olmasıyla[23] ve Şehir Üniversitesi yönetiminin Halk Bankası
yönetimine “Böylesine bir kuralın kurumunuzun hukuk departmanının değerli
hukukçuları tarafından atlandığına inanmamızı beklemeniz hayatın olağan akışına
aykırılık teşkil etmektedir. Söz konusu hukuksuz işlemin Genel Müdür ve Yönetim
Kurulu’nun bilgisi dâhilinde olmaması mümkün değildir.” şeklinde verdiği
cevap arasında ciddi bir örtüşme ve ima vardır.
Bu son üç değerlendirmenin ortak paydası, bizim ısrarla
dikkat çekmeye çalıştığımız, Türkiye’nin kılcal damarlarına nüfuz
etmiş “gizli”, “kirli”, “pis” “bir elin”, “bir gücün” var olduğudur.[24]
Türkiye’ye Türkiye İçinde Operasyon Çeken “Gizli El”,
“Karanlık Güç” Kimdir?
1963 yılında Başbakan İsmet İnönü, daha şahsiyetli bir dış
politika izlenememesinin nedenini, Türkiye’nin kılcal damarlarına sızmış olan
“yabancı insan unsurunun” var olması ile açıklamıştır.[25] Eski bakan ve senatörlerden Kamuran İnan 1995
yılında, “Küresel güçlere ‘Hayır Diyenlerin’ başlarına gelen olaylara” ve
“ülke içindeki gizli kuvvetlerin gücüne”[26] ısrarla dikkat çekmiştir. Keza içişleri eski bakanı
Sadettin Tantan, “Bu ülkede nüfuz casusları var.” derken böyle bir gücün
varlığına işaret etmiştir.
Kim bu “nüfuz casusları”? 27 Mayıs darbesini organize
eden, başlatıp yürüten güçlü ekip(14’ler), anî bir operasyonla(13 Kasım
operasyonu), daha “başka bir güç tarafından” yurt dışına gönderilerek tasfiye
edilmiştir. 27 Mayıs darbe sürecinde ‘6 Haziran olayı’ diye
adlandırılan olayla ilgili Albay Talat Aydemir, arkadaşına yazdığı mektupta,
ordu içerisinde gittikçe kuvvetlenen “Masonik bir hâkimiyetten” şikâyet
etmiştir.[27]
Türkiye’de Ordu ile halkı en keskin bir şekilde karşı
karşıya getiren ve halkın temel değerlerine doğrudan cephe alan bir darbe
özelliğinde ki 28 Şubat postmodern darbesi, Atilla İlhan’a göre
“Sabetayist-Masonik bir kadronun eseridir”[28] ve “12 Eylül yani Turgut Özal'dan İsmail
Hakkı Karadayı'nın Genelkurmay Başkanlığına kadar olan dönem içerisinde yönetim
tamamıyla dış merkezlidir.” [29]
Türkiye’de Gülen şantaj ve terör hareketi ile
ilgili başlatılıp yürütülen temizlik operasyonları için Başbakan
Yıldırım, 01.08.2016 tarihinde, özel bir açıklama yapmış ve süreçle ilgili bir
yol haritası ortaya koymuştur. Fakat işin pratiğinin buna uymadığı
kısa zamanda görülmüştür.[30] Süreçle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan “At izi,
it izine karışmış vaziyette.” tarzında bir değerlendirme yapmıştır.[31] Dönemin Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim
Başkanı Mücahit Küçükyılmaz, “…bu operasyon ‘bize’ dönmüş demektir!” “…28
Şubatçılarla FETÖ temizliği yapılamaz.”[32] tarzındaki açıklaması, mesaj dolu ve daha
da anlamlıdır. Dönemin Başbakanlık Başmüşaviri Abdülkadir
Özkan’ın yaptığı açıklamalarda, “FETÖ ile ilgili yürütülen süreci siyasal
iktidarın yönetmediği”, “siyasal iktidara rağmen başka gizli bir gücün,
elin bu süreci yönettiği” ve “sürecin siyasal iktidarı yıpratmasına rağmen siyasal
iktidarın sürece müdahil olmadığı/olamadığını” ifade etmesi çok daha
anlamlıdır.[33] AK Parti Gaziantep eski
milletvekili Şamil Tayyar’ın, CHP milletvekili Enis
Berberoğlu’nun tutuklanması üzerine “AK Partiye operasyon çekiliyor.”[34] şeklinde yaptığı açıklama, gizli bir elin ve
gücün var olduğunu işaret ediyor. Siyasi iktidarlara rağmen siyasî
iktidarların aleyhine olacak tarzda bu operasyonu çeken güç,
kimdir? Bu gizli el kimin elidir? Türkiye “Henüz Vakit Varken”, bu
soruların cevaplarını duygusal davranmadan vermeli, verebilmelidir. İç
bütünleşme, kaynaşma için bu şarttır.
Şehir Üniversitesi Provokasyonu ve Sosyolojik Savaş
Sosyolojik Savaş, “sosyoloji teorilerinin savaş fenomenine
uygulanarak, hedef toplumun işleyişine yöneltilen sosyolojik müdahaleleri ifade
eden bir kavramdır.”[35] Sosyolojik savaşta, hedef alınan
toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesini zayıflatma, ortadan
kaldırma, tahrif etme-dönüştürme amaçlanır. Toplumdaki farklı sosyal
güçler, karşı karşıya getirilir ve farklı kesimler aktif halde kitlesel
çatışmaya sokularak toplum bir kaosa sürüklenir. Ardından hedef topluma
müdahale edilerek toplum, yeni ortak paydalar etrafında şekillendirilip
yapılandırılır.[36] Bunun için, 1- Bireyleri
ayrıştırma ve çatıştırma, 2- Cemaatleri/hareketleri ayrıştırma
ve çatıştırma, 3- Mezhepleri ayrıştırma-çatıştırma,
4-Kavimleri ayrıştırma-çatıştırma, 5- Sınıfları ayrıştırma-çatıştırma, 6- Halkları
ayrıştırma-çatıştırma, 7- İdeolojileri ayrıştırma-çatıştırma,
8- Dinleri ayrıştırma-çatıştırma sosyolojik savaş
stratejisinde esastır.
Bize göre 15 Temmuz İhanet Hareketi, askeri boyuttan ziyade
sosyolojik savaş boyutu önemli olan çok özel bir darbe şeklidir. 15 Temmuz
İhanet Hareketi, sosyolojik savaş amaçlı bir askeri darbe girişimi olduğu için
darbeci şer ittifakı, darbe sonrası süreci Türkiye’de yeni fay hatları
inşa etmek ve var olan fay hatlarını enerji ile doldurup harekete geçirmek
üzerine bir strateji izlemektedir. Dolaylı harp stratejisine uygun olarak
çok ciddi kirli bilgi yaymakta, zihinsel bir kaos oluşturup insanların
birbirlerine olan güvenini yıkarak bireyselleştirmek istemektedir. Bu
süreçte en tehlikeli insan unsuru olan kifayetsiz
muhterisleri kullanmaktadır.
Şehir Üniversitesi üzerinden yürütülen
operasyona/provokasyona bu açıdan bakmakta fayda vardır. Çatışma görünürde
bazı siyasi isimler üzerine inşa ediliyor gözükmüş olabilir. Bu yolla
taraftarların daha kolay çatışmaya sokulması öngörülüp planlanmaktadır.
15 Temmuz İhanet Hareketi sonrasında “açığa alma, ihraç etme
ve tutuklama ” ile ilgili tutulan yol ve yaklaşımın kim tarafından ve nasıl
planlandığı açığa kavuşturulamamıştır. Bu konudaki yanlış uygulamaların neden
olduğu bunalım ve gerilim devam etmekte, var olan fay hatlarında enerji
birikimi olurken yeni fay hatları da inşa edilmektedir.
Bize göre Şehir Üniversitesi operasyonu da sürecin devamı
olup aynı güç tarafından, aynı amaçlı olarak yapılmış ve de
yürütülmektedir. Şehir Üniversitesi operasyonunun bir boyutu da
beyin göçünün sağlanmasıdır. Üniversite bünyesinde var olan çok kıymetli
akademisyenlerin bıktırılması, “Lanet olsun!” dedirtilerek ülke dışına göç
ettirilmesi amaçlanmış olabilir.
Sonuç: “İnsanlar Arasında Hak İle Hükmetmek”
Her türlü sorunun çözümü için nirengi nokta, hak ve adalet
olmalıdır(57 Hadid 25; 38 Sad 26). Allah’a ve Ahiret gününe iman edenlerin,
nefsi davranmaması, kin ve nefretle hareket etmemesi, adil davranmaları imanın bir
gereğidir(5 Maide 8).
Şehir Üniversitesi Provokasyonu bağlamında Hz. Davud’un “İki
Davalı Kardeş Kıssasını” hatırlamakta, hatırlatmakta fayda vardır(38 Sad
18-29). İbadetle meşgul iken Hz. Davud’un odasına kardeş olduğunu söyleyen iki
yabancı girmiştir. Kardeşlerden birinin 99 koyunu diğerinin ise tek bir koyunu
vardır. 99 koyunu olan kardeşinin tek koyununu alıp kendi koyunlarına katmak
istemektedir. Böyle yapmakla da kardeşine iyilik yaptığını belirtmekte,
kardeşinin daha kârlı olacağını iddia edip kardeşini etkilemektedir.
Hz. Davud, tek koyunu olan kardeşi dinledikten sonra
kararını hemen vermiştir: “(Davud) Dedi ki: ‘Andolsun senin
koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu,
(emek ve mali güçlerini) birleştirip katanlardan(ortak) çoğu, birbirlerine
karşı tecavüz ederler; ancak iman edip de salih amellerde bulunanlar
başka. Onlar da ne kadar azdır.’” (38 Sad 24).
Hz. Davud, dava edeni dinlemiş, fakat dava edileni
dinlemeden hemen yukarıdaki kararı vermiştir. Hata yaptığını anlamış hemen
secde ederek Allah’tan kendisini af etmesini, bağışlamasını istemiştir. Allah
da onu bağışlamıştır. Bununla beraber Hz. Davud uyarılmış, hak, hukuk ve adalet
konularında nasıl davranması gerektiği belirtilerek yol gösterilmiştir: “Ey Davud,
gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık.
Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya)
uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah'ın yolundan
sapanlar, hesap gününü unutmalarından dolayı onlar için şiddetli bir
azap vardır.” (38 Sad 26)
Sad Suresinin 26. ayetinde, sadece bir siyasal
partinin, cemaatin, tarikatın, mezhebin ya da bir dinin veya bir kavmin
mensupları arasında “hak ile hükmedilmesi” istenmemektedir; “insanlar
arasında hak ile hükmedilmesi” istenmektedir. Hak ile hükmedilmesi konusuna,
ateistler de, komünistler de, dinsizler de, dinliler de her kes dâhildir. Bu
noktada yapılan adaletsizliğin hesabı, ahirette mutlaka verilecek, hesabı
sorulacaktır. Bu asla unutulmamalıdır.
Şehir Üniversitesi Operasyonuna, bu kapsamda bakılmasında
fayda vardır. Şehir Üniversitesi’nin 15.10 2019 tarihli, noter tasdikli basın
açıklamasında yer verilen belgelere, ortaya konan iddialara, Halk Bankası
yönetimi gerekli, tatmin edici, belgelere dayalı bir cevap vermelidir. Aksi
takdirde gelecek nesillere çok kötü bir miras bırakmış olacaktır. “Kirli, pis
gizli elin, gizli gücün” ekmeğine yağ sürülecek; 15 Temmuz İhanet Hareketi’nin
Sosyolojik Savaş boyutuna hizmet edilmiş olacaktır. Bu nedenle Halk Bankası
yönetimi belgelere dayalı gerekli açıklamaları yapmalı, hata yapmış ise de
hatasını düzeltmelidir. Toplumda daha fazla gerilim ve kamplaşma
olmadan ombudsmanlık sistemi devreye girmeli, tarafları bir masa etrafında
toplayıp aralarında adil bir arabuluculuk yaparak gittikçe tırmanan toplumsal
gerilimi düşürmelidir. Hatalı taraf özür dilemelidir. Henüz vakit
varken, yarın çok geç olabilir! O nedenle; “Ey iman edenler, adil
şahitler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz,
sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan
korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”(5
Maide 8).
Ve unutmayın! Adalet yoksa barış da olmayacaktır.
[1] Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019.
[2] Şehir Üniversitesi’nin 14.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması.
[3] Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın
Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.
https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf
[4] Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019.
[5] Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019. Rektör
Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.
https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf
[6] Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019.
[7] Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019. Rektör
Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019.
[8] Seda Çakır, “Şehir Üniversitesi'ne tedbirin
amacı kayyuma kapı açmak”, Karar.Com 16.10.2019, Karar. Şehir
Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/ https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[9] Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019. Şehir
Üniversitesi’nin 14.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması. Rektör Prof. Dr. Peyami
Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber, 24 Ekim 2019. https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf .Seda
Çakır, “Şehir Üniversitesi'ne tedbirin amacı kayyuma kapı açmak”, Karar.Com 16.10.2019, Karar. Şehir
Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/ https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[10] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[11] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[12] Şehir Üniversitesi’nin 14.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması. Rektör Prof. Dr. Peyami Çelikcan’ın Basın Toplantısı, Kartal Haber,
24 Ekim 2019.
https://www.sehir.edu.tr/tr/Documents/Istanbul_Sehir_Universitesinden_Halkbank_Aciklamasi.pdf
[13] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[14] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950# https://www.paramedya.com.tr/devami/39478/halk-bankasindan-sehir-universitesinin-tum-varliklarina-tedbir Yıldıray Oğur,
“Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz...”, Karar,
yildirayogur@karar.com, 23.10.2019.
[15] Halk Bankasının 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://www.halkbank.com.tr/20295-istanbul_sehir_universitesi_hakkinda_kamuoyu_duyurusu
[16] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[17] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[18] ehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[19] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[20] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/ https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950
[21] Şehir Üniversitesinin 15.10.2019 Tarihli Basın
Açıklaması; https://medyanotu.com/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname/
https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/sehir-universitesinden-halkbanka-ihtarname-1365950#
[22] Seda Çakır, “Şehir Üniversitesi'ne tedbirin
amacı kayyuma kapı açmak”, Karar.Com 16.10.2019, Karar.
[23] http://www.krttv.com.tr/gundem/eski-akp-li-vekilden-sehir-universitesi-hakkinda-flas-iddia-h17571.html
[24] Can, B., “Sosyolojik Savaş Amaçlı 15 Temmuz İhanet
Hareketinin Bir Yıllık Döneminin Değerlendirilmesi-1: Siyasî İktidara Rağmen
Operasyonları Yürüten “Gizli Kirli El” Ve “Gizli Karanlık Güç” Kimdir?” Umran, Temmuz,
2017.
[25] Eymür, M., Analiz, Milliyet Yayınları,
İstanbul, 1991, S: 120-121.
[26] İnan K., Hayır Diyebilen Türkiye, Timaş,
İst. (1995), s 28-35.
[27] Yavi, E., İhtilalci Subaylar, Yazıcı
Yayınevi, İzmir, 2003, s. 385.
[28] İlhan, A., “28 Şubat da, Son Operasyonlar da
Cumhuriyet'in Savunma Refleksi”, Yeni Şafak, 24.04.2001.
[29] Coşkun, M, Çakmak, N., “Attila İlhan'la Çeşitli
Konulardan...,” Röportaj, Milli Gazete 22-23-24.03.2003.
[30] Çelik, M., “Yaşla Kuru Bir Arada Yanmayacak”, Vatan, 01.08.2016.
[31] Erdoğan'dan FETÖ operasyonları yorumu: At izi it izine
karıştı, 07.09.2016, İHA.
[32] Mücahit Küçükyılmaz,06 Eylül 2016 Salı 17:20, twitter
hesabı.
[33] http://www.milatgazetesi.com/feto-bati-nin-piyonu-haber-114729
[34] Tayyar, Ş., Aydınlık, 16 Haziran 2017.
Sayfa 9.
[35] Çağlayan, Y., Osmanlıdan Ortadoğu’ya Sosyolojik
Savaş, Etkileşim, İstanbul, 2013, s. 43-45.
[36] Çağlayan, Y., Osmanlıdan Ortadoğu’ya Sosyolojik Savaş, Etkileşim, İstanbul, 2013, s. 43-45.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder