11 Mayıs 2018 Cuma

2018 Seçimlerine Giderken Siyasetteki Dil Sorunu-2

 (Milli Gazete)

MİZAN, ADALET, KIST KAVRAMLARI

GİRİŞ

Türkiye; Cumhurbaşkanı, milletvekili ve yerel yönetimler olmak üzere üç seçimi gerçekleştireceği yeni bir seçim dönemine girmiştir. Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşecektir. Yerel yönetimlerin seçimleri ise muhtemelen 2019 yılına sarkacaktır. Her halükârda bir ya da bir buçuk yıl içerisinde Türkiye, üç seçim yaşayacaktır.

Türkiye’deki seçimler iç, bölgesel ve küresel dinamiklerin etkileşiminde gerçekleşecektir. Şer İttifakı’nın (ABD-Siyonizm-İngiltere-İsrail) Türkiye’deki seçimlere bigâne kalması mümkün değildir. Bununla beraber bölgesel dinamiklerden, AB, Rusya, İran, Suudi Arabistan, İsrail ve küresel dinamiklerden Çin, dozajı farklı da olsa değişik nedenlerle, Türkiye’deki seçimlerle ile ilgilenecektir. Bölgede savaşan projeler, bunu zorunlu kılmaktadır.

Bu üç seçimde sadece iç dinamiklerin asıl rolü oynaması/oynayabilmesi için, sonuç ne olursa olsun, Türkiye’nin iç dinamiklerini birleştirip bütünleştirecek âdil bir söyleme, dile ve politikaya ihtiyaç vardır.

Bu yazıda, Müslümanların kullanması gereken dilin mahiyetini belirlemede etkili olan üç kavram, adalet, mizan ve kıst, ana hatları ile ele alınıp değerlendirilecektir.

ADALET

Müslümanlara göre Allah, insanlara gönderdiği kitap ve peygamberlerle, insanlara huzura, mutluluğa ve kurtuluşa erişebilecekleri yolları bildirmiştir. Bu noktada Kur’an’da birçok anahtar, odak kavram yer almaktadır.

Mizan, adl ve kıst kavramları, Kur’an ve sünnette yer alan hem anahtar hem de odak kavramlar olup anlam alanları, etkileşim alanları çok geniştir.

Adl (Adalet, Denge), A-Da-Le kökünden gelen Adl, Arap dilinde eşlik ve denge anlamına gelmektedir. “Adl, denkliği, basiretle idrak olunanı; ıdl ise, duyularla idrak olunanı ifade etmektedir.”(1,2,3). Kur’an terminolojisinde, “her şeyi denge noktasında tutmak” ve “yerli yerine koymak” anlamında olup zulmün karşıtı anlamındadır. Kur’an-ı Kerim’de türevleriyle birlikte 30’dan fazla yerde geçer(1).

“Adalet” kavramı sözlükte; “İnsaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, zulmetmemek, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet” anlamlarına gelirken; istilahi/dinî terim olarak; ifrat ve tefrit arasında orta yolu takip etmek, hak yol üzere dosdoğru olmak, dinen haram kılınan şeyleri terk etmek, farzları yapmak, içi ve dışı, özü, sözü, fiil ve davranışları eşit olmak, haklıya hakkını, haksıza cezasını vermek, suç ve cezada eşit davranmak, şirk, küfür, nifak ve zulmü terk etmek, anlamlarına gelmektedir. “Adalet, verilen ile hak edilen arasındaki dengedir.”(1-3).

Âdil; “Adaletli ve insaflı olan, hakla hükmeden, haklıya hakkını haksıza cezasını veren, bu prensibi herkese uygulayan, her şeyi yerli yerinde yapan, hak ve hukuka riâyet eden, dürüst ve doğru olan insana denir”(2).

Adalet kavramı Kur’ân’da; 1-Fidye (Bakara, 2/48), 2-Kıymet, denk, eşit (5Mâide, 95), 3-Şirk Koşmak (6 Enam 1), 3-Haktan sapmak (27 Neml 60), 4-Düzeltmek, ölçülü bir biçim vermek (82 İnfitâr 6-7), 5-Tevhîd (16 Nahl 90) ve 6-Karakter bütünlüğü (5 Maide 95, 106; 65 Talak2) anlamlarında kullanılmaktadır(1-3).

Kur’an, hayatın her sahasında, tüm işlerde adaletin hâkim olmasını, adalet üzere davranılıp, hareket edilmesini emretmektedir. Kur’an’da adalet kavramının geçtiği ayetleri, ana konularına göre aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz(1-3):

1- Sözde/Konuşmada/Üslupta Adalet (7 Araf 159; 6 Enam 152),

2- Hükümde/Yargılamada/Şahitlikte Adalet (4 Nisa 58; 5 Maide, 8, 9, 42; 49 Hucurat 9; 4 Nisa 135; 65Talak 2,3),

3- Aile İçinde Adalet (4 Nisa 2,3, 127, 129),

4 -Ticari İlişkilerde Adalet (2 Bakara 282; 6 Enam 152; 11 Hud 84-88; 26 Şuara 177-191; 17 İsra 14-39),

55 İlahi Adalet/Ahiret Adaleti (10 Yunus 4, 47,54; 21 Enbiya 47; 7 Araf 8,9; 23 Müminun 102,103; 101 Karia 6-11).

Kur’an’a göre adaletin uygulanmasında karşılaşılan ana engeller, temel faktörler şunlardır(1-3):

1- Yakınları Kayırma (4 Nisa 135; 6 Enam 152),

2- Heva ve Hevese Uyma (4 Nisa 135; 42 Şura 15; 38 Sad 26),

3- Kin ve Öfke Duyma (5 Maide 8),

4- Din ve İnanç Farkı (60 Mümtehine 8,9),

5- Korku,

6- Ahireti unutma (38 Sad 26).

Mizan

Mizan kelimesinin kökü, Ve-Ze-Ne olup “tartmak, miktarını ölçmek” demektir. “Vezn”, genellikle, “terazi ile ölçmek” için; “keyl” “kileyle ölçmek, buğday arpa gibi tanelileri bir kapla ölçmek” için kullanılır(1). Vezn, “eşyanın yekdiğerine oranla miktarı veya miktarının tanınması”, “denkleştirme” işlemidir(1).

Mizân’ın sözlük anlamı, «terazi, ölçü ve tartı aleti» iken; dinî ıstılahî anlamı, “mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adalet ölçüsüdür” (21 Enbiyâ 47; 101 Kârıa 6-9) (1,2). 

Mizan kelimesi, hem “ölçü” hem de “ölçü aleti” anlamına gelmektedir. Mizan, denkleştirmenin yapıldığı alettir.

Kâinat, Allah’ın tayin ettiği bir mizan, bir kanuniyete göre yaratılmıştır:

“Göğü yükseltmiş, mizanı koymuştur. Sakın mizanda ‘haksızlık ve taşkınlık yapmayın.’ Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.” (55 Rahman Süresi 7-9).

Ayette bir taraftan kâinattaki mizana, “genel denge kanununa”, vurgu yapılırken; diğer taraftan doğrudan doğruya insana hitap edilerek ‘mizanda haksızlık ve taşkınlık yapılmaması’, ‘tartının adaletle tutulup doğrultulması, noksan yapılmaması’ emredilmektedir.

Mizanın bozulmaması, adaletin inşa edilip korunması, ana bir görev ve sorumluluk olarak insanın omuzlarına yüklenmiştir. Şura 17’de; “Kitab’ı ve mizanı hak olarak indiren Allah’tır.”; İsra 35’de ise, “Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.” denmekle; insanın hayatını, Kitap’la birlikte bildirilen mizan göre tanzim etmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir.

Bu dünyada hayatın tanzim edilmesi için gönderilen mizana uygun davranıp davranmamaya göre, öte dünyada/ahirette ilâhi bir mizan kurulup insanlar yargılanacaktır ( 101 Karia 6-11).

Kıst

Kıst’ın, sözlük anlamı, “zulüm, adalet, mîzan, hisse, nasıp, rızık, miktar, ölçü”dür(3). Zıt anlamlı kelime grubundandır. Yaygın kullanım anlamı, “insaf, merhamet ve adaletle verilen veya alınan, bölüştürülen nasiptir”. Kıst, mizanın iki kefesinin denkleştirildikten sonra bölüştürülen nasiplerdir. Çoğu kez Adl ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. “Vasat olma”, “orta yolda gitme”, “her türlü aşırılıklardan sakınma” söz konusudur(1).

Kur›ân›da kıst ve türevleri, iki yerde zulüm ve 23 yerde adalet anlamında olmak üzere 25 defa geçmektedir(2).

Kıst ve türevleri Kur’an’da, “Allah’ın îmân edip sâlih amel işleyenlere adaletle karşılık vereceği” (10 Yunus4), “kıyamette insanların arasında adaletle hükmedileceği” (10 Yunus 47,54), “amelleri tartmak için adalet terazileri kurulacağı” (21 Enbiya 47), “kutsal kitapların insanların adaleti yerine getirmeleri için gönderildiği” ( 57 Hadid 25), “ölçü ve tartının adaletle yapılması” (11 Hud 85, 55 Rahman 9), “insanlar arasında adaletle hükmedilmesi emri (5 Maide 42; 49 Hucurat 9) ve “Allah’ın âdil insanları sevdiği” (60 Mümtehine 8) şeklinde geçmektedir.

ANA TEZAT, BUNALIMIN  TEMEL NEDENİ

Kur’an-ı Kerime göre hayat ve kâinat, mizan, kıst ve adalet üzerine kurulmuştur ve toplumlarda, barış ve huzur, ancak mizan, kıst ve adaletle ayakta durabilir, korunabilir:

“Andolsun, biz peygamberlerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve peygamberlerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).” (57 Hadid Süresi 25).

Kur’an’a göre Allah, Hz. Davut’un şahsında halifelik görev ve sorumluluğunun  çerçevesini iman edenlere bildirmektedir:

“Ey Davut, gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, hevaya uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlar, hesap gününü unutmalarından dolayı onlar için şiddetli bir azab vardır” (38 Sad Süresi 26).

Öyleyse, iktidarların, yönetimlerin, yöneticilerin ana görev ve sorumluluğu, Allah’ın koyduğu mizanı korumak, kıst ve adaleti tüm insanlar için hâkim kılmaktır. Kuran ve sünnetin öngördüğü, mizan, kıst ve adalet, partilere, mezheplere, dinlere, cemaatlere, vakıflara, STK’lara ve “bizden olan ve olmayana” göre değişmez, değişmemelidir. 

Bu gün için ana mesele, hayat, tüm insanların hakkını, hukukunu koruyan, kollayan tevhidi değerlere göre mi tanzim edilecek; yoksa belli bir zümrenin, sınıfın menfaatlerini koruyup kollayan seküler değerlere (heva-hevese) göre mi tanzim edilecektir?

Hz. Adem ile İblis arasında başlayan mücadeleden bu yana tarihi şekillendiren ana dinamik, insanların hayatlarını tanzim edecek olan temel değerleri, ölçüleri kim koyacak, kim tespit edecektir? sorusudur. Kur’an-ı Kerim bu soruyu nirengi noktası olarak görmekte ve buna dikkat çekmektedir (74 Müddesir Suresi, 18-24).

Tüm insanların hakkını, hukukunu koruyacak temel değerleri, birincil, ana değerleri insan nefsinden, heva-hevesinden bağımsız olacak tarzda kim ortaya koyabilir?

Bu sorunun cevabı, İslâmi düşünce ile seküler düşünceyi birbirinden ayırmaktadır. İslâmi düşünce, bu soruyu Allah olarak cevaplandırırken; laik seküler düşünce, insan olarak cevaplandırmaktadır.

Laik ve seküler düşüncenin, hayata hâkim olması ile birlikte, yaşanan hayat ile insan fıtratı çatışmakta, hem bireysel hem de toplumsal bunalım meydana gelmekte ve de yaygınlaşmaktadır.

Mizanın bozulması, adaletin bozulmasına, o da toplumların ifsadına ve de helâkine sebebiyet vermektedir (7 Araf 81-84; 10 Yunus 83; 11 Hud 84-85). Bu ayetlerde ismi geçen tüm toplumlar, mizanı bozdukları, zulme saptıkları için helâk olmuşlardır. Lut kavmi, eşcinsellikten (7/81-84); Firavun ve ordusu, zulümden (10/83) ve Medyen halkı ise genel olarak mizanı, kıstı ve adaleti bozduklarından dolayı helâk olmuşlardır.

Bu ilahi sünnettir. Allah’ın sünnetinde bir değişiklik olmaz. Şartlar uygun hale geldiğinde ilâhi irade tecelli etmektedir.

SONUÇ: DİLDE, SÖZDE,SEVGİDE ADALET VE MİZAN

Hayatın ve kâinatın huzur içerisinde idame etmesi, fesadın ortaya çıkıp yaygınlaşmaması, hak, hukuk, fıtrat, mizan, adl ve kıst gibi bazı temel kavramların merkezde olduğu bir düşünce ve hayat tarzının esas alınması ile mümkündür. Burada sadece mizan, adl ve kıst kavramları, genel hatları ile ele alınıp incelenmiştir.

Bugün Türkiye’nin ana sorunu, tevhidi değerlere dayanan bir mizanın ve adaletin olmayışıdır. Türkiye’de ki mevcut melez değer sistemi, sosyal şizofreniye neden olmakta, mizan, kıst ve adaleti bozmaktadır.

Türkiye’de yıllar süren kargaşanın, istikrarsızlığın, bunalımın ve kavganın arkasında bu gerçek yatmaktadır.

Toplumda/siyasette sevgi ve saygıda, kin ve nefrette ifratın yaşanmasının sebebi, mizanın ve adaletin bozulmasıdır:

Hz. Muhammed (S.A.V.): “Sevdiğini ölçülü sev; bir gün gelir sevmediğin biri olabilir. Sevmediğini de ölçülü olarak sevme; bir gün gelir dostun olabilir.”(4)

Keza toplumda/siyasette, dilin bozulmasının temel sebebi de, mizanın ve adaletin bozulmasıdır:

“Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiç bir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız daha olsa- âdil olun. Allah’ın ahdine de vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz” (6 Enam 152).

Ve;

Hz. Muhammed (S.A.V.): “Fitnelerden sakının! Dille ona karışmak, kılıçla karışmak gibidir.”(5)

Öyleyse toplumda/siyasette nasıl bir dil kullanmalıyız? (Gelecek yazıda).

 KAYNAKLAR

1-Ünal A., Kur’anda Temel Kavramlar, Beyan Yayınları, İstanbul, 1990, S: 277-282.

2- Diyanet İşleri, Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006, S: 8, 377, 450.

3- Akyüz, V., Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi, İstanbul, 1997, S: 108-123.

4-Tirmizî, Birr: 60.

5-Ibni Mâce, Fiten: 12; Camiu’s Sagir (Suyuti), 580. (3:125, Hadîs No: 2907).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...