(Milli Gazete)
Her geçen gün birbirinden daha önemli ve öncelikli olaylar
vuku bulmaktadır. Her olay, yeni tartışmalar meydana getirmekte, ülke içinde ve
dışında gerilimin yükselmesine sebep olmaktadır. Yaklaşık 15 projenin hâkimiyet
savaşının bulunduğu bir coğrafyada olmak, başlı başına bir gerilim sebebidir.
Bu projeler, göz önüne alındığında bölge üzerinden bir küresel savaşın
öngörüldüğünü söyleyebiliriz. Bölge üzerinden bu küresel savaşın çıkmasını
engelleyebilmek mümkündür. Bunun da en önemli aktörü Türkiye’dir. Türkiye, her
ne kadar oyun kuramıyorsa da, kurulan oyunları bozma noktasında belli bir
yeteneğe sahiptir.
Türkiye’nin oyun kurabilmesi için yüz yıllık bir stratejiyi
ön görmesi, yol boyu bunu güncellemesi ve buna göre yekvücut olarak hareket
etmesi gerekmektedir. Şüphesiz ki darbelerle yoğrulmuş bir ülkede bunu
yapabilmek ve başarabilmek, kolay değildir; fakat imkânsız da değildir.
Öncelikle buna inanmak ve gereğini yapmak gerekmektedir. Şunu unutmamak gerekir
ki “iman varsa, imkân da vardır, çare de…”
Stratejinin unsurları içerisinde en temel unsurlardan biri,
halkın/milletin moral gücünün yüksek olması ve bir bütün olarak hareket
edebilmesidir. Bunun için gayr-ı memnun insan sayısının asgarî düzeyde olması
hedeflenmelidir.
Kadife darbelerde kullanılan en önemli güç, hedef ülkedeki
gayr-ı memnun insan sayısının fazla olması ve bunların bir ittifak içerisinde
tutulabilmesidir. Türkiye’de Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ile birlikte
başlayan, Taksim Gezi Parkı olayları ile ortaya çıkıp görünür hale gelen ve
hâlâ değişik şekiller altında devam eden Kadife Darbe Sürecinin en önemli
dayanağı, siyasi iktidara karşı olan gayr-ı memnun kitlenin ittifakıdır
(kırgınlar, küskünler, rakipler ve düşmanlar). Kadife darbelerde görünür amaç,
o anki siyasi iktidar olmakla birlikte, asıl gizli amaç, hedef ülkenin önce
eyaletlere ayrılması, sonra da bölünüp parçalanmasıdır.
Bu gizli amaç, gayr-ı memnun kitlelerden özenle
saklanmaktadır. Bugüne kadar başarılmış kadife darbelerde, gayr-ı memnun
kitlelerin, bu gizli amaçtan haberdar olmadığı görülmektedir. Kadife darbelerin
başarısı, bu gizliliğe bağlıdır.
Türkiye’yi yönetenler ve yönetimde etkin olan güçler, bu
gerçeği görerek gerilimi düşürüp gayr-ı memnun sayısını azaltmaları gerekirken;
gerilimi, sürekli yükseltmeyi ve dolayısıyla gayr-ı memnun sayısını artırmayı,
adeta bir politika haline getirmişlerdir. Devletin değişik kademelerinde
alınmış olan herhangi bir kararla ilgili, en küçük, farklı bir yorum,
değerlendirme ve eleştiri yapanlar, mazileri, konumları ve niyetleri ne olursa
olsun düşman kategorisine konup insafsızca, merhametsizce eleştiriliyorlar,
linç edilmek isteniyorlar.
Bunu da, ülkeyi, tehlikelere karşı koruma amaçlı olarak
yaptıklarını söylüyorlar. Yüksek dozlu, tahrip edici bu koruma refleksi,
Türkiye’nin “Bağışıklık Sisteminde” (“İmmün Sistem”) bir hastalığın olduğu,
bağışıklık sisteminin olması gerekenden farklı çalıştığı anlamına gelmektedir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, bu yazıda,
öncelikle, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının ByLock ile ilgili yaptığı açıklamalar göz önüne alınarak bir
değerlendirme yapılacaktır.
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ BYLOCK AÇIKLAMASI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, şifreli haberleşme ağı
olduğu belirtilen ve 15 Temmuz Darbe Girişimi soruşturmalarında “çok önemli
delil olarak görülen” ve “asla tartıştırılmayan ByLock” ile ilgili yaptığı
açıklama, çok ciddi tartışmalara sebebiyet vermiştir. Başsavcılık, ByLock
programının “Mor Beyin” adlı bir program aracılığıyla siber saldırı amaçlı
olarak kullanıldığını, haklarında başka delil yoksa yaklaşık 11480 kişinin
tahliye olabileceğini açıklamıştır:
“ByLock bağlantı verilerinin ileri inceleme teknikleriyle
analizi yapılmış, iddialar titiz biçimde araştırılmıştır. MİT ve BTK’da yapılan
teknik incelemelerde, uygulama sunucularıyla bağlantısı tespit edilen bazı GSM
hatlarının, bu bağlantılarının hemen öncesinde FETÖ mensuplarınca
geliştirildiği değerlendirilen Mor Beyin gibi
uygulama sunucularına yönlendirilmiş oldukları yönünde bilgilere ulaşılmıştır.
Gerçekleştirilen detaylı inceleme neticesinde bağlantı veri
parametreleri bakımından benzer özellikler taşıyan 11480 GSM numarasının
kullanıcıların iradeleri dışında ByLock IP›lerine yönlendirilmiş oldukları
tespit edilmiştir.
Bu kullanıcıların, gerçek ByLock kullanıcılarının tespitini
güçleştirmek ve FETÖ ile mücadeleyi sulandırmak amacıyla örgüt mensubu
yazılımcılar tarafından geliştirilen uygulamalarla bilinçli olarak bylock.net
alan adına yönlendirilmiş oldukları yönünde bilgiler elde edilmiştir. Bu
karartmayı yapan şüpheliler hakkında başsavcılığımızca 2017/44433 sayılı dosya
üzerinden başlatılan soruşturma da devam etmektedir.
Bağlantı tespitleri teknik yönlendirmeye dayandığı
belirlenen 11.480 GSM numarası ile ilgili tespitler İl Cumhuriyet
Başsavcılıklarına ve bölge adliye mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıklarına
iletilmiş, soruşturma sonucunda ulaşılan bulgular ve düzenlenen raporlar
gereğinin takdiri için ilgili mercilerle paylaşılmıştır.»(1)
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu siber saldırının 15
Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminden yaklaşık iki yıl önce 2014’ün Ağustos,
Eylül ve Ekim aylarında, ‘freezy’, ‘kıble pusulası’, ‘namaz vakitleri TR’ gibi
programlar aracılığıyla yapılmış olmasıdır. Bu programlar içerisine
yerleştirilen reklamlar aracılığı ile bu programları kullanan kişilerin
IP’leri, kendi özgür iradelerinin dışında, haberleri olmadan ByLock programına
yönlendirilmiş ve ByLock kullanmış konumuna düşürülmüşlerdir.
Genel olarak 15 Temmuz Askeri Darbe girişiminin sosyolojik
amaçlı ve Taksim Kadife Darbe sürecinin farklı boyutlu ileri bir aşaması
olduğunu; asıl tahribatın, darbe girişimi sonrasında yapılmak üzere
planlandığını, yol boyu ifade etmiştik. Bu nedenle salt bununla ilgilenecek
“özel bir bakanlık kurulması ve özel olarak da kriz masası ve kriterlerinin
oluşturulması” gerektiğine, Ağustos 2016’dan bugüne, yol boyu hatırlatılma
yapılmıştır. Gayr-ı memnun üretme ve yaygınlaştırmanın esas alındığı, yeni fay
hatları, hattâ düşman kamplar inşa edilmek istendiği vurgulanmıştır. Çok sert
eleştirilere ve ithamlara rağmen FETÖ ile mücadelede yapılan hatalara ısrarla
dikkat çekilmiştir.
15 Temmuz Askeri Darbe girişiminden yaklaşık 7 ay sonra,
17.2.2017’de Millî Gazetede, “Kadife Darbeden Askeri Darbeye-13: “Açığa Alma Ve
İhraçlarla” İlgili Geçmişte Çıkarılan Tüm KHK’ler Yeniden Değerlendirilmeli Ve
Özel Kriz Masası/Masaları Kurulmalıdır” başlıklı yazıda, FETÖ’cü olarak “açığa
alınan, ihraç edilen ve tutuklananlar” listesinde, ByLock’tan dolayı yer alan
insan unsuru ile ilgili aşağıdaki değerlendirme yapılmıştır:
- “…ByLock
Programını şuurlu bir şekilde indirip kullanan Gülen’in aza, taraftar ve
sempatizanları. (Gülen hareketinin Kadroları ByLock’u değil daha başka,
“SilentCircle’ gibi programları kullanmaktadır(2)).
- AVEA
Operatör hatası (Değişken IP, Sanal IP, Bölgesel/grupsal IP verilmesi)
sonucu hattına ByLock Programı yüklenmiş gözüken ve fakat Gülen Hareketi
ile alakası olmayanlar (3-5).
- Aynı
internet ağına bağlı olanlardan birinin ByLock kullanması/indirmesi ile
aynı ağa bağlı olanların tümünün ByLock kullanmış gözükmeleri ile oluşan
listeler (3-4).
- Gülen
Hareketi Kadroları/MOSSAD/CIA/MI6/BND tarafından SİBER SALDIRI ile hattına
ve telefonuna ByLock yüklenenler….
Medyaya yansıyan boyutu ile şu an ki uygulamalarda ne yazık
ki, tüm bu insan unsurları, “Paralelci”/“Fetö’cu”/“Gülenci” havuzuna atılmakta
ve aynı muameleye tabi tutulmaktadır. Eğer böyle devam ederse hukuka, adalete,
siyasi iktidara ve devlete olan güven yıkılacak; Türkiye, büyük bir kaosa doğru
sürüklenecek, korku ve güvensizlikle beraber kin ve nefret, toplumun değişik
katmanlarında yaygınlaşacaktır.” (6).
18/25.08. 2017 tarihlerinde Millî Gazete’deki yazılarda
“Açığa Alma Ve İhraçlarla” ilgili kriterlere ve ByLock tehlikesine bir kez daha
dikkat çekilmiştir. Ağustos 2017 tarihli Umran Dergisinde ise ByLock konusu
daha geniş olarak ele alınmıştır. Gayr-ı memnun üretme tuzağına Türkiye’nin
düşmemesi için “ByLock Programı İçin Özel Bir İhtisas Komisyonu Kurulmalıdır”
teklifi yapılarak Türkiye’yi yönetenlerin dikkatleri, bir kez daha bu tehlikeye
çekilmek istenmiştir:
“Türkiye’de uzun zamandan beri ByLock programı üzerinden
yürütülen bir psikolojik harekât mevcuttur. ByLock denince akan sular durmakta,
hiçbir şey konuşulamamakta, ByLock’un varlığı kesin delil olarak kabul
edilmektedir.
Gerçek böyle midir?
Gerçekten FETÖ’nün lider ve lider kadroları, bu programı mı
kullanmaktadır?
Bir “yemleme” mi yapılmakta, dikkatler, başka tarafa mı
yönlendirilmektedir? Gayr-ı memnun sayısının artması mı amaçlanmaktadır?
Medyaya yansıyan boyutu ile ByLock programının cep
telefonlarındaki durumu, aşağıdaki gibi tasnif edilebilir:
- ByLock
programını şuurlu bir şekilde indirip kullanan Gülen Hareketi’nin bazı
azaları (Gülen Hareketi’nin yönetici Kadroları ByLock’u değil daha başka,
“CIA’nın bile çözemediği” iddia edilen “SilentCircle”, “Tango” gibi
programları kullanmaktadır(1,7).
- Gülen
Hareketi’nin kadroları tarafından kendilerine dini sohbet dinlemeleri için
ByLock programı tavsiye edilip verilen Gülen Hareketi’nin taraftar ve
sempatizanları.
- İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu’nun, “2014 yılında FETÖ’nünAVEA’ya sızarak 40.000
kişinin cep telefonlarına kendi iradelerinden bağımsız olarak ByLock
yerleştirilmiş olanlar; ayrıca “AVEA Operatör hatası (Değişken IP, Sanal
IP, Bölgesel/grupsal IP verilmesi) sonucu hattına Bylock programı
yüklenmiş gözükenler(3-5). (Bunlar, Gülen Hareketi ile hiç alâkası
olmayanlardır.)
- Aynı
İnternet ağına/Wi-Fi bağlı olanlardan birinin ByLock kullanması/indirmesi
ile aynı ağa bağlı olanların tümünün ByLock kullanmış gözükmeleri ile
oluşan listeler (3-4).
- Gülen
Hareketi Kadroları/MOSSAD/CIA/MI6/BND tarafından SİBER SALDIRI ile hattına
ve telefonuna ByLock yüklenenler.
- İkinci
el telefonlarda daha önceden ByLock programı yüklenmiş olanlar.
- Bir
iddia: Gülen Hareketinin Okullarında okuyanlara, içlerine ByLock gizlenmiş
özel eğitim amaçlı paket programlar verilmiş olanlar.
- Bir
iddia: FETÖ’nünkripto mensupları, çevresi tarafından sevilen insanlarla
kurdukları arkadaşlıklardan yararlanmış, telefon etmek amacıyla bu
arkadaşlarının(!) telefonunu alıp telefonuna ByLock yüklenmiş olanlar.
Bugünkü pratikte, ByLock’tan dolayı tutuklanıp, 3 ay, 5 ay,
8 ay içerde yattıktan sonra suçlu bulunmayıp serbest bırakılan insanların olduğu
ifade edilmektedir. Tutuklama yapılacak yerde, yurt dışı
yasağı konup, gerekli inceleme yapıldıktan sonra tutuklama yoluna gidilmiş
olsaydı; hem devlet bürokrasisi daha az meşgul olacak, hem gayrı memnun sayısı
artırılmamış olacak ve hem de insanların sicilleri bozulmamış, lekelenmemiş
olacaktır.
O nedenle, ByLock Listelerinin çok hassas bir şekilde
incelenmesi, ayıklanması ve sınıflandırılması gerekir. Bu ayıklama ve
sınıflandırma yapılmadan ihraç etme ve tutuklama işlemleri yapılmamalıdır.”
(8-10).
Bütün bunlar, o günlerde, ciddi bir tehlikenin varlığına
dikkat çekmek amaçlı olarak yazılmıştır.
SONUÇ: AŞIRI KORUMA REFLEKSİ BİR HASTALIĞIN TEZAHÜRÜDÜR
Bugün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı açıklama
üzerine, “İşte FETÖ’nünBylock tuzağı” diyerek yüksek sesle bağıran
kardeşlerimizin büyük bir kısmı, dün; aşırı koruma refleksi(!) göstererek, FETÖ
tarafından gayr-ı memnun üretmek ve asıl failleri gizlemek amaçlı kurulan
ByLock tuzağına dikkat çekenleri, ihanetle ve FETÖ’cü olmakla suçlamışlardır.
Karşıdakinin ne demek istediğine, tahammül gösterememişler, böylelikle ülkeyi
koruduğunu, koruyabildiğini(!) zannetmişlerdir.
Her olayda tekrarlanan bu aşırı koruma refleksi(!), ülkenin
“bağışıklık sisteminde” bir hastalığın var olduğunun göstergesidir. (Gelecek
yazıda bu konu ele alınacaktır)
KAYNAKLAR
1-
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201712271031575232-ankara-cumhuriyet-bassavciligi-bylock/
Sputnik 27.12.2017
2- Diler, E., Bay Lock Masalı, Takvim, 25 ekim 2016.
3- Çiçek, N., http://www.memurlar.net/haber/645953
4- Eriş, M., http://www.memurlar.net/haber/641959/
5- Bakan Soylu’danBylock Açıklamaları,
http://www.memurlar.net/haber, 24 Ekim 2016.
6- Can, B., Kadife Darbeden Askeri Darbeye-13: “Açığa Alma
Ve İhraçlarla” İlgili Geçmişte Çıkarılan Tüm KHK’ler Yeniden Değerlendirilmeli
Ve Özel Kriz Masası/Masaları Kurulmalıdır, 17.2.2017, Millî Gazete.
7- Diler, E., Dolar Darbesi, Takvim, 26.07.2016.
8- Can, B., FETÖ ile Mücadelede Dikkat Edilmesi Gereken
Hususlar-2:
Fetö İle Mücadelede Merkezi Denetim Olmalı Ve Merkezi
Kriterler Oluşturulup Kamuoyuna Duyurulmalıdır, 18.08.2017, Millî Gazete.
9- Can, B., FETÖ ile Mücadelede Dikkat Edilmesi Gereken
Hususlar-3:
Şer İttifakının Sosyolojik Saldırılarını Etkisiz Kılmak İçin
“Gayrımemnun Sayısını” Azaltmak, 25.08.2017, Millî Gazete.
10- Can, B., Sosyolojik Savaş Amaçlı 15 Temmuz İhanet
Hareketinin
Bir Yıllık Döneminin Değerlendirilmesi-2: Sürecin Yönetiminde Yapılan Hatalar Ve Yapılması Gerekenler, Umran, Ağustos 2017.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder