5 Ocak 2018 Cuma

Türkiye’nin “bağışıklık sisteminde” (“İmmün sistem”) sorun var-1

 (Milli Gazete)

Her geçen gün birbirinden daha önemli ve öncelikli olaylar vuku bulmaktadır. Her olay, yeni tartışmalar meydana getirmekte, ülke içinde ve dışında gerilimin yükselmesine sebep olmaktadır. Yaklaşık 15 projenin hâkimiyet savaşının bulunduğu bir coğrafyada olmak, başlı başına bir gerilim sebebidir. Bu projeler, göz önüne alındığında bölge üzerinden bir küresel savaşın öngörüldüğünü söyleyebiliriz. Bölge üzerinden bu küresel savaşın çıkmasını engelleyebilmek mümkündür. Bunun da en önemli aktörü Türkiye’dir. Türkiye, her ne kadar oyun kuramıyorsa da, kurulan oyunları bozma noktasında belli bir yeteneğe sahiptir.

Türkiye’nin oyun kurabilmesi için yüz yıllık bir stratejiyi ön görmesi, yol boyu bunu güncellemesi ve buna göre yekvücut olarak hareket etmesi gerekmektedir. Şüphesiz ki darbelerle yoğrulmuş bir ülkede bunu yapabilmek ve başarabilmek, kolay değildir; fakat imkânsız da değildir. Öncelikle buna inanmak ve gereğini yapmak gerekmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki “iman varsa, imkân da vardır, çare de…”

Stratejinin unsurları içerisinde en temel unsurlardan biri, halkın/milletin moral gücünün yüksek olması ve bir bütün olarak hareket edebilmesidir. Bunun için gayr-ı memnun insan sayısının asgarî düzeyde olması hedeflenmelidir.

Kadife darbelerde kullanılan en önemli güç, hedef ülkedeki gayr-ı memnun insan sayısının fazla olması ve bunların bir ittifak içerisinde tutulabilmesidir. Türkiye’de Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ile birlikte başlayan, Taksim Gezi Parkı olayları ile ortaya çıkıp görünür hale gelen ve hâlâ değişik şekiller altında devam eden Kadife Darbe Sürecinin en önemli dayanağı, siyasi iktidara karşı olan gayr-ı memnun kitlenin ittifakıdır (kırgınlar, küskünler, rakipler ve düşmanlar). Kadife darbelerde görünür amaç, o anki siyasi iktidar olmakla birlikte, asıl gizli amaç, hedef ülkenin önce eyaletlere ayrılması, sonra da bölünüp parçalanmasıdır.

Bu gizli amaç, gayr-ı memnun kitlelerden özenle saklanmaktadır. Bugüne kadar başarılmış kadife darbelerde, gayr-ı memnun kitlelerin, bu gizli amaçtan haberdar olmadığı görülmektedir. Kadife darbelerin başarısı, bu gizliliğe bağlıdır.

Türkiye’yi yönetenler ve yönetimde etkin olan güçler, bu gerçeği görerek gerilimi düşürüp gayr-ı memnun sayısını azaltmaları gerekirken; gerilimi, sürekli yükseltmeyi ve dolayısıyla gayr-ı memnun sayısını artırmayı, adeta bir politika haline getirmişlerdir. Devletin değişik kademelerinde alınmış olan herhangi bir kararla ilgili, en küçük, farklı bir yorum, değerlendirme ve eleştiri yapanlar, mazileri, konumları ve niyetleri ne olursa olsun düşman kategorisine konup insafsızca, merhametsizce eleştiriliyorlar, linç edilmek isteniyorlar.

Bunu da, ülkeyi, tehlikelere karşı koruma amaçlı olarak yaptıklarını söylüyorlar. Yüksek dozlu, tahrip edici bu koruma refleksi, Türkiye’nin “Bağışıklık Sisteminde” (“İmmün Sistem”) bir hastalığın olduğu, bağışıklık sisteminin olması gerekenden farklı çalıştığı anlamına gelmektedir.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, bu yazıda, öncelikle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ByLock ile ilgili yaptığı açıklamalar göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılacaktır.

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ BYLOCK AÇIKLAMASI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, şifreli haberleşme ağı olduğu belirtilen ve 15 Temmuz Darbe Girişimi soruşturmalarında “çok önemli delil olarak görülen” ve “asla tartıştırılmayan ByLock” ile ilgili yaptığı açıklama, çok ciddi tartışmalara sebebiyet vermiştir. Başsavcılık, ByLock programının “Mor Beyin” adlı bir program aracılığıyla siber saldırı amaçlı olarak kullanıldığını, haklarında başka delil yoksa yaklaşık 11480 kişinin tahliye olabileceğini açıklamıştır:

“ByLock bağlantı verilerinin ileri inceleme teknikleriyle analizi yapılmış, iddialar titiz biçimde araştırılmıştır. MİT ve BTK’da yapılan teknik incelemelerde, uygulama sunucularıyla bağlantısı tespit edilen bazı GSM hatlarının, bu bağlantılarının hemen öncesinde FETÖ mensuplarınca geliştirildiği değerlendirilen Mor Beyin gibi uygulama sunucularına yönlendirilmiş oldukları yönünde bilgilere ulaşılmıştır.

Gerçekleştirilen detaylı inceleme neticesinde bağlantı veri parametreleri bakımından benzer özellikler taşıyan 11480 GSM numarasının kullanıcıların iradeleri dışında ByLock IP›lerine yönlendirilmiş oldukları tespit edilmiştir.

Bu kullanıcıların, gerçek ByLock kullanıcılarının tespitini güçleştirmek ve FETÖ ile mücadeleyi sulandırmak amacıyla örgüt mensubu yazılımcılar tarafından geliştirilen uygulamalarla bilinçli olarak bylock.net alan adına yönlendirilmiş oldukları yönünde bilgiler elde edilmiştir. Bu karartmayı yapan şüpheliler hakkında başsavcılığımızca 2017/44433 sayılı dosya üzerinden başlatılan soruşturma da devam etmektedir.

Bağlantı tespitleri teknik yönlendirmeye dayandığı belirlenen 11.480 GSM numarası ile ilgili tespitler İl Cumhuriyet Başsavcılıklarına ve bölge adliye mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıklarına iletilmiş, soruşturma sonucunda ulaşılan bulgular ve düzenlenen raporlar gereğinin takdiri için ilgili mercilerle paylaşılmıştır.»(1)

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu siber saldırının 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminden yaklaşık iki yıl önce 2014’ün Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında, ‘freezy’, ‘kıble pusulası’, ‘namaz vakitleri TR’ gibi programlar aracılığıyla yapılmış olmasıdır. Bu programlar içerisine yerleştirilen reklamlar aracılığı ile bu programları kullanan kişilerin IP’leri, kendi özgür iradelerinin dışında, haberleri olmadan ByLock programına yönlendirilmiş ve ByLock kullanmış konumuna düşürülmüşlerdir.

Genel olarak 15 Temmuz Askeri Darbe girişiminin sosyolojik amaçlı ve Taksim Kadife Darbe sürecinin farklı boyutlu ileri bir aşaması olduğunu; asıl tahribatın, darbe girişimi sonrasında yapılmak üzere planlandığını, yol boyu ifade etmiştik. Bu nedenle salt bununla ilgilenecek “özel bir bakanlık kurulması ve özel olarak da kriz masası ve kriterlerinin oluşturulması” gerektiğine, Ağustos 2016’dan bugüne, yol boyu hatırlatılma yapılmıştır. Gayr-ı memnun üretme ve yaygınlaştırmanın esas alındığı, yeni fay hatları, hattâ düşman kamplar inşa edilmek istendiği vurgulanmıştır. Çok sert eleştirilere ve ithamlara rağmen FETÖ ile mücadelede yapılan hatalara ısrarla dikkat çekilmiştir.

15 Temmuz Askeri Darbe girişiminden yaklaşık 7 ay sonra, 17.2.2017’de Millî Gazetede, “Kadife Darbeden Askeri Darbeye-13: “Açığa Alma Ve İhraçlarla” İlgili Geçmişte Çıkarılan Tüm KHK’ler Yeniden Değerlendirilmeli Ve Özel Kriz Masası/Masaları Kurulmalıdır” başlıklı yazıda, FETÖ’cü olarak “açığa alınan, ihraç edilen ve tutuklananlar” listesinde, ByLock’tan dolayı yer alan insan unsuru ile ilgili aşağıdaki değerlendirme yapılmıştır:

  • “…ByLock Programını şuurlu bir şekilde indirip kullanan Gülen’in aza, taraftar ve sempatizanları. (Gülen hareketinin Kadroları ByLock’u değil daha başka, “SilentCircle’ gibi programları kullanmaktadır(2)).
  • AVEA Operatör hatası (Değişken IP, Sanal IP, Bölgesel/grupsal IP verilmesi) sonucu hattına ByLock Programı yüklenmiş gözüken ve fakat Gülen Hareketi ile alakası olmayanlar (3-5).
  • Aynı internet ağına bağlı olanlardan birinin ByLock kullanması/indirmesi ile aynı ağa bağlı olanların tümünün ByLock kullanmış gözükmeleri ile oluşan listeler (3-4).
  • Gülen Hareketi Kadroları/MOSSAD/CIA/MI6/BND tarafından SİBER SALDIRI ile hattına ve telefonuna ByLock yüklenenler….

Medyaya yansıyan boyutu ile şu an ki uygulamalarda ne yazık ki, tüm bu insan unsurları, “Paralelci”/“Fetö’cu”/“Gülenci” havuzuna atılmakta ve aynı muameleye tabi tutulmaktadır. Eğer böyle devam ederse hukuka, adalete, siyasi iktidara ve devlete olan güven yıkılacak; Türkiye, büyük bir kaosa doğru sürüklenecek, korku ve güvensizlikle beraber kin ve nefret, toplumun değişik katmanlarında yaygınlaşacaktır.” (6).

18/25.08. 2017 tarihlerinde Millî Gazete’deki yazılarda “Açığa Alma Ve İhraçlarla” ilgili kriterlere ve ByLock tehlikesine bir kez daha dikkat çekilmiştir. Ağustos 2017 tarihli Umran Dergisinde ise ByLock konusu daha geniş olarak ele alınmıştır. Gayr-ı memnun üretme tuzağına Türkiye’nin düşmemesi için “ByLock Programı İçin Özel Bir İhtisas Komisyonu Kurulmalıdır” teklifi yapılarak Türkiye’yi yönetenlerin dikkatleri, bir kez daha bu tehlikeye çekilmek istenmiştir:

“Türkiye’de uzun zamandan beri ByLock programı üzerinden yürütülen bir psikolojik harekât mevcuttur. ByLock denince akan sular durmakta, hiçbir şey konuşulamamakta, ByLock’un varlığı kesin delil olarak kabul edilmektedir.

Gerçek böyle midir?

Gerçekten FETÖ’nün lider ve lider kadroları, bu programı mı kullanmaktadır?

Bir “yemleme” mi yapılmakta, dikkatler, başka tarafa mı yönlendirilmektedir? Gayr-ı memnun sayısının artması mı amaçlanmaktadır?

Medyaya yansıyan boyutu ile ByLock programının cep telefonlarındaki durumu, aşağıdaki gibi tasnif edilebilir:

  • ByLock programını şuurlu bir şekilde indirip kullanan Gülen Hareketi’nin bazı azaları (Gülen Hareketi’nin yönetici Kadroları ByLock’u değil daha başka, “CIA’nın bile çözemediği” iddia edilen “SilentCircle”, “Tango” gibi programları kullanmaktadır(1,7).
  • Gülen Hareketi’nin kadroları tarafından kendilerine dini sohbet dinlemeleri için ByLock programı tavsiye edilip verilen Gülen Hareketi’nin taraftar ve sempatizanları.
  • İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “2014 yılında FETÖ’nünAVEA’ya sızarak 40.000 kişinin cep telefonlarına kendi iradelerinden bağımsız olarak ByLock yerleştirilmiş olanlar; ayrıca “AVEA Operatör hatası (Değişken IP, Sanal IP, Bölgesel/grupsal IP verilmesi) sonucu hattına Bylock programı yüklenmiş gözükenler(3-5). (Bunlar, Gülen Hareketi ile hiç alâkası olmayanlardır.)
  • Aynı İnternet ağına/Wi-Fi bağlı olanlardan birinin ByLock kullanması/indirmesi ile aynı ağa bağlı olanların tümünün ByLock kullanmış gözükmeleri ile oluşan listeler (3-4).
  • Gülen Hareketi Kadroları/MOSSAD/CIA/MI6/BND tarafından SİBER SALDIRI ile hattına ve telefonuna ByLock yüklenenler.
  • İkinci el telefonlarda daha önceden ByLock programı yüklenmiş olanlar.
  • Bir iddia: Gülen Hareketinin Okullarında okuyanlara, içlerine ByLock gizlenmiş özel eğitim amaçlı paket programlar verilmiş olanlar.
  • Bir iddia: FETÖ’nünkripto mensupları, çevresi tarafından sevilen insanlarla kurdukları arkadaşlıklardan yararlanmış, telefon etmek amacıyla bu arkadaşlarının(!) telefonunu alıp telefonuna ByLock yüklenmiş olanlar.

Bugünkü pratikte, ByLock’tan dolayı tutuklanıp, 3 ay, 5 ay, 8 ay içerde yattıktan sonra suçlu bulunmayıp serbest bırakılan insanların olduğu ifade edilmektedir. Tutuklama yapılacak yerde, yurt dışı yasağı konup, gerekli inceleme yapıldıktan sonra tutuklama yoluna gidilmiş olsaydı; hem devlet bürokrasisi daha az meşgul olacak, hem gayrı memnun sayısı artırılmamış olacak ve hem de insanların sicilleri bozulmamış, lekelenmemiş olacaktır.

O nedenle, ByLock Listelerinin çok hassas bir şekilde incelenmesi, ayıklanması ve sınıflandırılması gerekir. Bu ayıklama ve sınıflandırma yapılmadan ihraç etme ve tutuklama işlemleri yapılmamalıdır.” (8-10).

Bütün bunlar, o günlerde, ciddi bir tehlikenin varlığına dikkat çekmek amaçlı olarak yazılmıştır.

SONUÇ: AŞIRI KORUMA REFLEKSİ BİR HASTALIĞIN TEZAHÜRÜDÜR

Bugün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı açıklama üzerine, “İşte FETÖ’nünBylock tuzağı” diyerek yüksek sesle bağıran kardeşlerimizin büyük bir kısmı, dün; aşırı koruma refleksi(!) göstererek, FETÖ tarafından gayr-ı memnun üretmek ve asıl failleri gizlemek amaçlı kurulan ByLock tuzağına dikkat çekenleri, ihanetle ve FETÖ’cü olmakla suçlamışlardır. Karşıdakinin ne demek istediğine, tahammül gösterememişler, böylelikle ülkeyi koruduğunu, koruyabildiğini(!) zannetmişlerdir.

Her olayda tekrarlanan bu aşırı koruma refleksi(!), ülkenin “bağışıklık sisteminde” bir hastalığın var olduğunun göstergesidir. (Gelecek yazıda bu konu ele alınacaktır)

KAYNAKLAR

1- https://tr.sputniknews.com/turkiye/201712271031575232-ankara-cumhuriyet-bassavciligi-bylock/ Sputnik 27.12.2017

2- Diler, E., Bay Lock Masalı, Takvim, 25 ekim 2016.

3- Çiçek, N., http://www.memurlar.net/haber/645953

4- Eriş, M., http://www.memurlar.net/haber/641959/

5- Bakan Soylu’danBylock Açıklamaları, http://www.memurlar.net/haber, 24 Ekim 2016.

6- Can, B., Kadife Darbeden Askeri Darbeye-13: “Açığa Alma Ve İhraçlarla” İlgili Geçmişte Çıkarılan Tüm KHK’ler Yeniden Değerlendirilmeli Ve Özel Kriz Masası/Masaları Kurulmalıdır, 17.2.2017, Millî Gazete.

7- Diler, E., Dolar Darbesi, Takvim, 26.07.2016.

8- Can, B., FETÖ ile Mücadelede Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar-2:

Fetö İle Mücadelede Merkezi Denetim Olmalı Ve Merkezi Kriterler Oluşturulup Kamuoyuna Duyurulmalıdır, 18.08.2017, Millî Gazete.

9- Can, B., FETÖ ile Mücadelede Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar-3:

Şer İttifakının Sosyolojik Saldırılarını Etkisiz Kılmak İçin “Gayrımemnun Sayısını” Azaltmak, 25.08.2017, Millî Gazete.

10- Can, B., Sosyolojik Savaş Amaçlı 15 Temmuz İhanet Hareketinin

Bir Yıllık Döneminin Değerlendirilmesi-2: Sürecin Yönetiminde Yapılan Hatalar Ve Yapılması Gerekenler, Umran, Ağustos 2017.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...