6 Ekim 2017 Cuma

Kuzey Irak Referandumu - 1: Cevaplandırılması gereken sorular ve savaşan projeler

 (Milli Gazete)

Giriş

Barzani yönetimi (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi/IKBY) tarafından, 25 Eylül 2017 tarihinde “İhtilaflı bölgeleri” de kapsayan “Bağımsızlık referandumu” yapılmıştır. Bu referandumun sonucunun yürürlüğe konulup konulmamasını ayrı bir sorun olarak şimdilik bir tarafa bırakalım. Ancak böyle bir referandum yapılması, özelde bölgeye, genelde İslâm dünyasına ne getirip ne götürecektir? Bu konunun objektif bir şekilde tüm ayrıntıları ile tartışılması gerekmektedir.

Bu yazı serisinde bu konu ele alınıp değerlendirilecektir.

Cevap Arayan Sorular

Kuzey Irakta, ihtilaflı bölgeler dâhil olmak üzere, Barzani yönetimi tarafından “Bağımsız Kürdistan Referandumu” yapılmış ve sonuç, “evet” çıkmıştır. İster referandum iptal edilsin, ister edilmesin bu, Ortadoğu coğrafyasını uzun yıllar meşgul edecek ve süreç iyi yönetilemezse, belki de kaosa götürebilecek bir olgudur. Çığ etkisi yapabilir. Bu nedenle aşağıdaki soruların, duygusallıktan uzak, objektif olarak cevaplandırılması gerekmektedir:

* Irak Merkezi Hükümeti, İran , Türkiye, Suriye, Rusya, ABD, BM ve Avrupa ülkelerinin 25 Eylül 2017’de Referandum yapılmasına karşı çıkmalarına rağmen, Barzani’nin ısrar edip Referanduma gitmesine sebep nedir? Barzani yönetimi, tüm bu ülkeleri karşısına alacağını bile bile niçin referanduma gitmiştir? ABD ve AB’nin tavrı yarın değiştiğinde Türkiye ne yapmalıdır? Türkiye bu noktada daha ihtiyatlı bir dil kullanmalı değil midir?

* Barzani yönetimine açık destek veren İsrail’in dışında, gizli destek veren ve teşvik eden bir gizli güç var mıdır; varsa bu güç kimdir ve bölge ile ilgili kısa, orta ve uzun vadeli stratejisi nedir?

* ABD ikili mi oynamaktadır? ABD’de çatışan iki güç olarak ABD milliyetçileri (WASP’çılar-Pentagon) ile Neocon-Siyonist İttifakı, bu olayda birlikte midir; yoksa çatışmakta mıdır? Her iki durumda süreç nasıl etkilenir?

* İç, Bölgesel ve Küresel Dinamikler, Referanduma giden süreci nasıl etkilemiştir ve referandum sonrasını nasıl etkileyecektir/etkileyebilecektir?

* “Küresel savaşı Kuzey Irak üzerinden Türkiye aracılığıyla çıkarmayı” öngören “Siyonist Yüksek Meclis”in bu referandumun yapılmasında herhangi bir rolü var mıdır? Amaç “Küresel savaş” için fitili ateşlemek midir?

* Şer ittifakı olarak nitelendirdiğimiz ABD-İngiltere-İsrail-Siyonizm, Bağımsızlık Referandumunda birlikte midirler; yoksa aralarında bir paylaşım savaşımı verilmekte midir?

* Referandumun bölgede bazen çatışan ve bazen uzlaşan projelerle bir ilişkisi var mıdır? Bu Projeler, Referandumla başlayan süreci nasıl etkiler?

* Süreçte İran ve Rusya’ya ne kadar güvenilebilir? Yarı yolda kalma durumunda Türkiye ne yapmalıdır? Ya da güvensizliği ortadan kaldırabilecek kalıcı politikalar neler olmalıdır?

* Suriye denklemindeki Türkiye, İran+Rusya karşıtlığı, Referandum sonrası süreçte ne şekil alabilir? Taraflar, Suriye politikalarını bir kez daha gözden geçirmeli değil midir? Geçmişe takılıp kalmak ve inatlaşmayı sürdürmek, Bölgeye hayır getirebilir mi?

* Suriye yönetiminin, Suriye’nin kuzeyinde “Kürt Özerk Bölgeleri” konusunda “PYD/YPG ile anlaşabilir ve Federal bir Suriye inşa edebiliriz” tarzındaki açıklaması, Türkiye’yi nasıl etkileyebilir?

* Irak merkezi Hükümeti, Barzani ile yeni bir federal yapı konusunda; Suriye Yönetimi de PYD/YPG ile federal yapı konusunda anlaşmaları durumunda Türkiye bundan nasıl etkilenir ve Türkiye bu durumda ne yapmalıdır?

* Irak ve Suriye’nin bu duruma gelmesinde Türkiye’nin katkısı nedir? Bu konuda Türkiye, kendi öz eleştirisini gerçekçi bir şekilde yapması gerekmez mi?

* Türkiye’nin genel olarak tüm dış olaylarda olduğu gibi, Kuzey Irak Referandumunda da ani, fevri, kırıcı ve itici bir dil kullanmasının sebebi hikmeti nedir? Bu dilin değişmesi gerekmez mi? Bu dilin, bu yoğunluk ve şiddette devam etmesi durumunda, Türkiye hem içerde, hem de dışarıda ne kazanır ve ne kaybeder? Bunun analizi mutlaka yapılmalı değil midir?

* Kullanılacak dilin, halkları kucaklayıcı, yönetimleri cezalandırıcı olması gerekmez mi? Halkla yönetimi eş gören bir dil, gelecekte çok ciddi sıkıntıların ortaya çıkmasına sebebiyet vermez mi?

* Yukarıda siyasetin kullandığı dilin aşağıya halka yansıması, daha şiddetli, yıkıcı ve parçalayıcı olmaktadır. Siyasetin ve devlet erkânının bunu göz önüne alması gerekmez mi? Bölgede yığınla problem varken öncelikli olarak iç barışın sağlanması için bu kırıcı, ötekileştirici dilin değişmesi gerekmez mi?

* Kürt Halkının içinde yaşadığı ülkelerde temel sorunları nelerdir? Niçin bu sorunlar çözülmemekte ya da çözülememektedir? Allah’ın kavimlere tanıdığı, verdiği doğal hakları, halkların elinden alma hakkı birilerine verilmiş midir? Asimilasyon, Allah’ın kanunlarına isyan değil midir? Kürt sorununun özünde böyle bir gasp yok mudur?

* İslâm Coğrafyasında Ümmet şuuru niçin öne çıkmamakta; herhangi bir sorun karşısında kavmiyetçilik ve mezhepçilik öne çıkmaktadır?

* Kuzey Irak Referandumu sonrasında bazı Müslüman Türkler ile Bazı Müslüman Kürtler, kavmiyetçilik bataklığına dalarak, çok kötü bir dil kullanmamışlar mıdır? Allah’a ve Ahiret Gününe iman ettiğini söyleyen bu kardeşlerimizin, bu kadar kolay kavmiyetçiliğe sapmasının, kaymasının sebebi hikmeti nedir?

* İslâm coğrafyasında niçin sürekli etnik ve mezhepsel bir çatışma zemini vardır? Aynı dinin, aynı coğrafyanın aynı tarihin ve aynı kültür-medeniyetin çocukları niçin birbirleri ile sağlıklı ve uzun vadeli bir iletişim kuramamaktadır?

* İslâm ülkeleri arasında dayanışma ve güç oluşturma amaçlı kurulmuş yapılar, herhangi bir kriz anında niçin atıl kalmakta, yaraya merhem olamamaktadır? Hata nerede yapılmaktadır?

* İslâm coğrafyası niçin yabancı müdahalelere bu kadar açıktır? İslâm coğrafyasında yöneten yönetilen ilişkisi niçin gerilimlidir? İslâm coğrafyasında diktatörlerin başa gelmesi ve varlıklarını devam ettirmesinin sebebi nedir?

* Genel olarak Batının, özel olarak Şer İttifakının İslâm coğrafyasında bu kadar çok işbirlikçi bulabilmesinin ve STK’lara sızabilmesinin sebebi hikmeti nedir?

* İslâm coğrafyasında terörün kaynakları nelerdir? Gençler niçin silahlı mücadeleye bu kadar kolay yönelebiliyor ya da kanalize edilebiliyorlar?

Bölgede Çatışan Projeler

İslâm Coğrafyasında hâkimiyet kurma amaçlı çatışan projeleri aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

* Büyük Ortadoğu Projesi (BOP; ABD-İsrail –İngiltere-Küresel Sermaye)

* Büyük İsrail Projesi (BİP; İsrail-Siyonizm, ABD destekli)

* 2. Sevr Projesi (AB)

* Büyük Ortadoğu’nun Hıristiyanlaştırılması (‘Dinler Arası Diyalog’) Projesi (Vatikan)

* ‘NATO’nun Evrenselleşmesi ve İslâm Coğrafyasına Yerleşmesi Projesi’

* “Serbest Piyasa”-“Özelleştirme projesi” (ABD-Siyonizm-Küresel Sermaye-AB)

* Sıcak Denizlere İnme- Eski Müttefikleri Kazanma Projesi (Rusya)

* Düşmanla/Rakiple Güvenlik Alanının Dışında Hesaplaşma Projesi (ABD/ Çin /Rusya): Vekâlet savaşları

* Etnik-Mezhepsel Fay Hatları oluşturma Projesi-Kaos Projesi (ABD/AB/Rusya/Çin/Siyonizm)

* İslâm’ın İslâm’la Savaştırılması Projesi (ABD, İngiltere, Siyonizm)

* Çok Kutuplu Ortadoğu Projesi; Ayrı, Dengeli Güç Odakları Oluşturma ve Bölge Güçlerinin Birbirini Dengelemesi Projesi (ABD).

* Yeni Osmanlı Projesi-Bölgesel Güç Olma Projesi (Türkiye)

* Şia Savunma Hattı Projesi (İran-Irak-Suriye-Lübnan)

* Şia Eksenini Parçalama, Yayılmasını Engelleme ve Sünni Bir Eksen Meydana Getirme Projesi (Suud Liderliğinde Bazı Sünni Arap Yönetimleri + İsrail)

25 Eylül 2017’de Kuzey Irak’ta yapılan “Bağımsız Kürdistan Devleti” Referandumunu bu projeler açısından özel olarak ele alıp değerlendirmek gerekmektedir.

25 Eylül 2017’de Kuzey Irakta “Bağımsız Kürdistan Devleti” referandumunun yapılması bir tesadüf müdür?

2. Dünya savaşında ABD başkanı F.D. Roosevelt’in “Politikada hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa, o hadisenin bu şekilde zuhur edeceğinin önceden planlandığından emin olabilirsiniz.” (1) demiş olmasını göz önüne aldığımızda; 25 Eylül 2017’de Kuzey Irakta “Bağımsız Kürdistan Devleti” referandumunun yapılması bir tesadüf değildir. Son zamanlarda dünyada olan, aşağıdaki olaylarla ilişkisi vardır ve “Küresel Savaş Projesinin” bir parçasıdır:

1- ABD Suud işbirliği, Suud’un ABD ile 10 yıllık 350 Milyar $ civarında anlaşma yapmış olması,

2- Suud önderliğinde bazı Arap ülkelerinin Katar’a ambargo uygulaması,

3- Katar’a uygulanan ambargoya Türkiye, İran, Pakistan , Cezayir ve Fas’ın karşı çıkması ve ekonomik yardım yapması. Türkiye ve Pakistan’ın Katar’a asker gönderme kararı alması,

4- ABD’nin, Katar’la 10 adet F-16 savaş uçağı satma anlaşması imzalaması ve Askeri tatbikat yapması, ambargonun yumuşatılmasını talep etmesi,

5- Katar Krizi ile birlikte, Şii-Sünni Fay hattına, Sünni-Sünni Fay hattının eklenmesi ile Sünni dünyanın fiilen ikiye bölünmesi,

6- Suud yönetiminde iç kavgaların şiddetlenmesi,

7- Sünni dünyanın ikiye bölünmesi ile İran’ın yayılmacı politika uygulamaya dolaylı olarak teşvik edilmesi; uzun vadede Türkiye ile İran’ın karşı karşıya getirilip savaştırılması,

8- ABD Başkanının Pakistan’a askeri operasyon yapılabilir açıklaması,

9- ABD’nin 4000 kişilik bir askeri birliği Afganistan’a gönderme kararı, buna Rusya ve Çin’in karşı çıkması,

10- ABD ile Kuzey Kore arasında gerilimin sürekli artması, ABD’nin Asya pasifik bölgesine sürekli askeri yığınak yapması,

11- İran ve Türkiye Genelkurmay başkanlarının karşılıklı ziyaret yapması,

12- Türkiye ve İran’ın Cumhurbaşkanları düzeyinde görüşme yapması ve çok ciddi kararlar alması

13- Türkiye-İran-Rusya arasında askeri ziyaret trafiğinin yoğunlaşması,

14- Türkiye’nin, ABD karşıtı Vietnam ve Venezüella ile yakınlaşması,

15- Türkiye, AB, özellikle, Almanya ilişkilerinin bozulması, gerilimin sürekli yükselmesi,

16- Barzani’nin 25 Eylül 2017’de bağımsız Kürdistan devleti için referandum kararı alması; ABD’nin referandumu erteleme isteği, Türkiye ve İran’ın referanduma karşı çıkmasına rağmen referandumu yapması, referanduma İsrail’in açık destek vermesi,

17- İspanyada Katalonya bölgesinin Bağımsızlık Referandumuna gitmesi,

18- ABD’nin Irak ve Suriye düzleminde PYD/YPG’yı stratejik ortak kabul edip operasyonları, Türkiye’nin itirazlarına rağmen, birlikte yapmaları ve ABD’nin PYD/YPG’ye 60000 kişilik düzenli bir ordu kurması, ağır silahlarla donatması ve eğitmesi,

19- ABD’nin Suriye’de PYD/YPG’nin hâkim olduğu bölgelere Özel birlikler göndermesi ve Askeri üsler açması,

20- İsrail’in Kuzey Irakta askeri üs kurması

21- ABD’nin Türkiye’yi Rakka operasyonuna dâhil etmemesi,

22- ABD’nin DAEŞ ile savaşma yerine Suriye askeri güçlerinin ABD’nin çizdiği sınırların dışına çıkmasını engellemek için Suriye askeri birliklerine operasyon yapması,

23- ÖSO’dan ayrılan bazı birliklerin PYD/YPG ve Suriye Ordusuna katılması,

24- Türkiye’nin Suriye’de hareket alanının bizzat ABD tarafından kısıtlanması,

25- Türkiye’de FETÖ operasyonlarında yapılan “tutuklama, ihraç ve açığa almalarda” FETÖ’cü olmayan kesimlerin mağdur edilmesi,

26- Enis Berberoğlu’na MİT TIR’ları davasından dolayı 25 yıl mahkûmiyet verilmesi ve bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a kadar yürümesi ve bununla ilgili gerilim yükseltici tartışmaların yapılması,

27- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Türk heyetine saldıran bir gruba, Cumhurbaşkanı korumalarının müdahale etmesinden dolayı ABD yargısının Türk Korumalara mahkûmiyet vermesi.

28- New York Güney Bölgesi mahkemesinin, Halk Bankası ile ilgili dava açması, Rıza Zarrab’ı, Genel Müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’yı tutuklaması, Halk Bankası eski genel müdürü Süleyman Aslan ile eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan hakkında da tutuklama kararı vermesi,

29- Gerek ABD ve gerekse AB ülkelerinde FETÖ mensuplarının koruma altına alınması,

30- Fransa, Almanya, İngiltere ve İspanya’da İŞİD adına(!) yapılan terör eylemleri ve bunun üzerine İslâm coğrafyasına karşı Batıda oluşturulmaya çalışılan psikoloji,

31- ABD’nin değişik eyaletlerinde son zamanlarda meydana gelen ırkçı görüntüsü verilmiş kitlesel sokak eylemleri ve terör eylemlerinin yapılması,

32- Venezuela’da sokak eylemlerinin yaygınlaşması,

33- Arakan olayı,

34- Hamas, El Fetih İlişkisi ve Mısır’ın arabuluculuğu,

35-Papaz Brunson’un Casusluktan Dolayı Türkiye’de tutuklanması.

Sonuç: Büyük Fotoğrafa Bakmak

25 Eylül 2017’de Kuzey Irak’ta “Bağımsız Kürdistan Devleti” için yapılan referandumun temelleri, Şer ittifakının birinci körfez operasyonunda (1992), Saddam’a 36. Paralelin kuzeyinde getirilen uçuş yasağından sonra “Kuzeyde Kürtler, Ortada Sünniler ve Güneyde Şiiler” şeklinde başlatılan psikolojik harekâtla birlikte atılmıştır.

O nedenle bugün meseleyi, Kürt etnisitesi üzerinden izaha kalmak, savunmak ya da karşı çıkmak, büyük fotoğrafı görememek demektir. İttihatçıların, Şerif Hüseyin ve oğullarının, 100 yıl önce göremeyip düştükleri tuzağa, bugün Müslüman hassasiyeti olan hiç kimse düşmemelidir. Ortadoğu, 100 yıl önceki gibi, yeniden bölünmek, daha küçük parçalara ayrılarak daha kolay yutulmak istenmektedir.

Şer İttifakının, bölgede “Kaostan Kaynaklanan Düzen” (”Yaratıcı Savaş”/“Düzeltici Savaş”) Teorisini uygulayarak haritaları yeniden çizmek, 100 yıllık bir düşmanlığı İslâm coğrafyasında yeniden canlandırmak istedikleri gerçeğini görerek, sükûnetle davranmalı, maksadı aşacak bir dil kullanmamalı, gereksiz eylemlerde bulunulmamalıdır.

Öncelikle yapılması gereken, bölge sorunlarını birlikte, adaletle çözebilmek için bölge ülkelerini ve halklarını temsil eden ortak bir kriz masası kurulmalıdır.

Kaynaklar

1-Allen, G., Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete, İstanbul, S: 4-10, 1996

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...