8 Eylül 2017 Cuma

Kurban, İslâm Kültür Ve Medeniyetine Ait Olmanın Bir Sembolüdür

 (Milli Gazete)

Giriş

Bugün için en acil konu, “İslâm Kardeşliğini” ve “Ümmet Şuurunu”, yeniden inşa edebilmek ve ihtiyaçları olan kurtuluşu insanlara sunabilmektir.

Burada, Kurban ibadeti bu yönüyle ele alınıp değerlendirilecektir.

Kurban Nedir?

Kurban kelimesinin Arapçada sözlük anlamı, “yakın olmak”, “Allah’a yakın olmak için takdim edilen şey”dir. Istılâhi anlamda ise; “Allah’ı râzı ederek yakınlığını kazanmak için/manen Allah’a yaklaşmak için, ibadet maksadıyla, belli şartları taşıyan hayvanı vaktinde, usulüne uygun olarak kesmeye ve bu amaçla kesilen hayvana” kurban denir (1).

Kurban kelimesi Arapçadır. Ancak, Türkçede kullanılan kurban (kurban bayramında kesilen hayvan) kelimesinin Arapça karşılığı farklıdır. “Kur’an’da kurban karşılığı olarak boğazlayarak kesme olan “zebeha”, “nüsuk, mensek” ve deve kurbanı için “nahr”, Allah’a yaklaşmak veya ihram yasağını çiğnemekten dolayı harem-i Şerif’e kendisi yahut parası gönderilen kurban anlamlarına gelen “hedy” kelimeleri ve Kurban Bayramı’nda Allah’a yaklaşmak amacıyla kesilen belli cins ve evsaftaki hayvanlar için Arapçada “uhdiye”, “dahiye” ve ”ıhdiye” kelimeleri kullanılmaktadır” (2-5).

Tarihsel Süreçte Kurban İbadeti

Kur’an’da Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssasında (Habil-Kabil kıssası), Kurbanla ilgili bir bilgi yer almaktadır (5 Maide 27-29). Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssasında, “Onların her ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de birininki kabul edilmiş, öbürününki kabul edilmemişti.” şeklinde yer alan cümlede, hem “kurban”, hem de “kabul edilme” kelimesinin yer almış olmasından, içinde yaşadıkları toplumun, kurban kesmeyi Allah ile ilişkili bir ibadet olarak kabul edip gerçekleştirdiği ve içinde yaşadıkları toplumun bu kavramı ve mahiyetini bildiği anlaşılmaktadır. Özellikle kurbanı kabul edilen kardeşin, kurbanı kabul edilmeyen kardeşine, kurbanın kabul şartları ile ilgili yaptığı açıklama, bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir.

Dolayısıyla kurbanın, Hz. Âdem’in yeryüzüne gönderilmesinden sonra başlamış, Allah’a yakınlaşmak için yapılan bir ibadet şekli olduğunu söyleyebiliriz. Kurban’ı kabul edilen (Habil), kardeşine (Kabil) “Allah, ancak müttakilerden kabul buyurur”, derken, kurbanla takva arasında ilişki kurmuştur. Kurban kavramı, “Allah’a yakın olmak için takdim edilen şey” olarak tanımlandığına göre muhtemelen Hz. Adem döneminde kurban, bir ibadet olarak kabul edilip icra edilmiştir. Nitekim Kur’an’da “Biz her ümmete kurban kesmeyi, ibadet olarak emrettik.” (22 Hac 34) denmiş olması, kurban ibadetinin insanlığın yeryüzü hayatının başlangıcından bu güne kadar devam eden bir ibadet şekli olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer taraftan tarihi süreçte “Allah’tan başkası adına kurban kesilmesi” (2, 5-9), bu ibadet şeklinde, tarihsel süreçte meydana gelen bir sapma olarak değerlendirilmiş ve lânetlenmiştir (10):

“Rasûlullah(sas.): ‘Babasına lânet edene Allah lânet etsin!

Allah’tan başkası için hayvan kesene Allah lânet etsin!.”

Ancak bugünkü anlamdaki kurban ibadeti, Hz. İbrahim’le birlikte başlamıştır (11):

“940. (312) (6927)- Ashab: “Ey Allah’ın Resûlü dediler, bayram günü kesilen şu kurban nedir?”

“Bu, babanız İbrahim aleyhisselâm’ın sünnetidir.» buyurdular.

Ashab: “Pekiyi, kurban kesmede bize ne gibi sevap var ey Allah’ın Resûlü!” dediler.

“Kurbanın her bir kılı için bir sevap” buyurdular.”

Hadiste “Hz. İbrahim’in sünneti” olarak bahsedilen konu, Kur’an’da Saffat suresinde anlatılmaktadır. Hz. İbrahim, rüyasında “oğlunu boğazlıyorken” görmüş ve oğluna (İsmail) gördüğü bu rüyayı anlatarak ona fikrini sormuştur (37/102). “Koşabilecek çağa erişmiş” bir çocuğa fikrinin sorulması ve onun babasına verdiği «Babacığım, emrolunduğun şeyi yap.” demiş olması anlamlıdır. Baba, rüyayı anlatırken “emri verenden” bahsetmiş olmalı ki, çocuk, “Emrolunduğun şeyi yap!”, “Beni sabredenlerden bulacaksın.” demektedir. Bu cevapta, çocuğun emri veren üst otorite hakkında belli bir bilgiye sahip olduğu ima edilmektedir. Baba ve oğulun böyle bir emri büyük bir teslimiyet içerisinde kabul edip uygulama aşamasına geçmiş olmaları (37Saffat103), onların imanlarının derecesinin çok önemli bir göstergesidir.

Bu, Hz. İbrahim ve oğlu için büyük bir imtihandı. Onlar, bu imtihanı kazanmışlar ve onların izinden giden nesillerine bir ibadet şekli olarak kurbanı bırakmışlardı (37/111).

Kurban İbadetinin Hikmeti

Kurban ibadetinin hikmetini anlayabilmek için, kâinatın ve insanın yaratılışındaki hikmeti göz önüne almak gerekmektedir. Kur’an’a göre, kâinat, “Boşuna yaratılmamış” (38/27) ve “Hak ile ve belirli bir süre için yaratılmıştır.” (10/5; 14/19). Keza Kur’an’a göre insan da, “Boşuna yaratılmamış” (23/115), “İbadet etsin diye yaratılmış” (51/ 56-58) ve “Yeryüzünde halife olarak yaratılmıştır.” (38/26-27, 6/165; 2/30; 7/69, 74; 10/14, 73).

İnsanla Allah arasında 1- Yaratan-Yaratılan, 2- Sözlü- Sözsüz Haberleşme, 3- Rab-Kul, 4- Ahlâkî (Ödül-Ceza ) olmak üzere dört boyutlu bir ilişki söz konusudur. İbadetler, bu dörtlü ilişkiyi yerli yerine oturtarak, insanın Allah’a göre konumunu belirlemektedir.

Kurbanın geçtiği gerek Maide 27-29’da ve gerekse 37 Saffat 102-111 ayetlerinde “Allah, ancak müttakilerden kabul buyurur”, “biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz” ve “o, bizim mü’min olan kullarımızdandır.” ifadelerinin kullanılmış olması, Kurban ibadetinin, bu dörtlü ilişkide insanın konumunu belirleyen önemli bir faktör olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Kurban ibadetinin hikmeti, Hac 34-37’de, özellikle 37’de daha açık ve anlamlı bir boyut kazanmaktadır: “Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için.”(22 Hac 37).

Kurbanla ilgili ayet ve hadisler göz önüne alındığında, Kurban ibadetinin hikmeti, şöyle özetlenebilir:

  • Allah’ı tek İlâh ve Rab olarak anmak,
  • Allah’a ve nimetlerine şükretmek,
  • Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak,
  • Arınarak Allah’a yakınlaşmak, takvaya ulaşmak,
  • Kul ve halife olarak sorumluluk şuuruna varmak,
  • Ölümü sürekli hatırlama şuuruna varmak,
  • Allah rızası için fedakârlık yapmak,
  • Merhametli olmak,
  • Toplumsal yardımlaşma, dayanışma ve ümmet şuuru meydana getirmek,
  • Hak, hukuk, adalet, helalleşmek, güzel ahlâk ve umran gibi değişik değerleri temsil eden bir semboller kümesinin iç içe geçtiği bir ibadet olduğunun şuuruna varmak,
  • Ahlâkı inşa etmek, korumak ve yüceltmek (kulluk ahlâkı, ferdi ahlâk, aile ahlâkı, komşuluk ahlâkı, akrabalık ahlâkı, sosyal ahlâk, ümmet ahlâkı ve çevre ahlâkı).

Kurban ibadetinin gerçekleştirilmesinde şu üç vacip icra edilmektedir:

1- Teşrik Tekbirleri: Telbiye ve Tekbir Getirme,

2- Bayram Namazı,

3- Kurban Kesme.

Teşrik Tekbirleri (Telbiye ve Tekbir Getirme), Arefe sabah namazından bayramın 4. Günü ikindiye kadar 23 vakit süren farz namazlardan sonra getirilen tekbirlerdir (2/203; 22/28). Hz. Peygamber, Teşrik günlerini, “yeme-içme ve Allah’ı zikretme günleri” (12) olarak tanımlamaktadır. Hem bireysel, hem de toplumsal boyutludur. Dünyanın neresinde olursa olsun gerek ferdi ve gerekse cemaatle kılınan tüm namazlarda, hep birlikte tekbir getirilmesinin meydana getirdiği psikoloji, mümine güç, kuvvet ve moral vermektedir. Bu tekbirlerin başlaması ile fert, düşünce, konuşma ve davranışlarında daha duyarlı ve dikkatli olmaktadır(2/203).

Kurban Bayram Namazı, dünyanın her tarafında, sabah namazından belli bir zaman sonra Müslümanların cemaatle kıldıkları bir namazdır. Namazın cemaatle kılınması ve hep birlikte gür sesle tekbir getirilmesi ve namazın ardından bayramlaşıp kurban kesmek üzere dağılınması, ayrı bir mahşerî şuur inşa etmekte ve çok büyük bir gövde gösterisine dönüşmekte, ben yerine, biz hâkim olmaktadır (13):

(1172)- Ebu Bekiri’s-Sıddîk (ra): “Resûlullah (sas.)’a “Hangi Hacc daha efdaldir?” diye sorulmuştu.“

Resûlullah (sas.),Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan Hacc!” diye cevap verdi.”

Kurban Kesme, Bayram namazından çıktıktan sonra başlar. Gerek ferdi kurban kesme, gerekse grup halinde kurban kesmede, meydana gelen psikolojik ortam, ben’in, biz haline gelmesine katkıda bulunur. Hz. Peygamber’in (sas):“Muteber oruç, hep beraber tuttuğunuz gündekidir. Muteber iftar, hep beraber ettiğiniz gündekidir. Muteber kurban, hep beraber kurban kestiğiniz gündekidir.” (14) Hadisi bu noktaya vurgu yapmaktadır.

Allah’a olan kulluk görevini ifa etmenin meydana getirdiği bir ruhî tatmin, manevî haz söz konusudur. İnsanın hevâ cephesinin çok temel bir özelliği olan “kan dökücülük” vasfının (2/30) meydana getirdiği saldırganlığın, “Allah rızası için Kurban keserek” kan akıtmakla tedavi edildiğine ilişkin bazı çalışmalar bulunmaktadır (2, 7). (Şuuruna varılmış bir Kurban kesme ibadetinin, insan psikolojisi üzerindeki etkilerinin daha geniş bir şekilde araştırılmasında fayda vardır.) Aşağıdaki hadiste “kan akıtmaktan” bahsedilmiş olması, bu açıdan ele alınıp değerlendirilebilir (15):

(1171)- “Resûlullah (sas.): “Hiç bir kul, kurban günü, Allah indinde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz. Zîra, kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıllarıyla, tırnaklarıyla gelecektir.

Hayvanın kanı yere düşmeden önce Allah indinde yüce bir mevkie ulaşır.

Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile ifâ edin.”

Kaynaklar

1- Paçacı, İ., Dini kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006, S: 388

2- Çetin, Ö., Kurban İle İlgili İnanç Ve Tutumlar, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Din Psikolojisi Bilim Dalı, Doktora Tezi, Bursa 2008; S: 23-25; 61-91; 220-232.

3- Yaran, R., Müslümanlar İçin Kurbanın Anlamı, Kuranı Hayat, Sayı 3, 2008, s: 95-100

4- Erul, B., Hz. Peygamber›in Sünnetinde Kurban, Uluslar arası Kurban Sempozyumu, 8-9 Aralık 2007 İstanbul, S:49-55

5- Demircan, Y., Hanefilerin Kurbanın Vücûbiyetiyle İlgili Delilleri Ve Bu Delillerin İslâm Hukuk Usûlü Açısından Değerlendirilmesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilileri Anabilim Dalı İslâm Hukuku Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2008, S: 1-13.

6- Gündüz, Ş., İslâm Dışı Dinsel Geleneklerde Kurban ve Hac, Kuranı Hayat, Sayı 3, 2008, S: 25-40.

7- Daryal, A., M., Dinî Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri, Marmara İlahiyat Fakültesi

Vakfı Yay., II.bs., İstanbul ,1999. S:, 1-170.

8- Mutlu, O., ‘Armağan Ekonomisi’ Ve ‘Kurban’ Kavramları Bağlamında Medya Kurbanları; ,İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2005, S: 3-20

9- Sevinç, F., Hititlerde Ölülere ve Yer altı tanrılarına Sunulan Kurbanlar, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih(Eski Çağ Tarihi) Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara, 2007, S: 3-20

10- Sahih. Müslim (1978); Ahmed (1/108, 118, 152, 217, 309, 317).

11- Kütüb-i Sitte, Hadis No: 940. (312) (6927)

12- Müslim, sıyam 144, No 1141.

13- Tirmizî, Hacc 14, (827), Tefsir, Âl-i İmrân (3001).

14- Tirmizi, savm, 11, No: 697; Ebu Davud savm, 5, No: 2324; Kütüb-i Sitte, No: 3099.

15-Tirmizî, Edâhî 1, (1493); İbnu Mâce, Edâhî 3, (3126).

16- Kütüb-i Sitte Hadis No: 939. (3123) (6926).

Kurban, İslâm Kültür ve Medeniyetine Ait Olmanın Bir Sembolüdür

Kurban ibadetinin ifa edilmesi sürecinde; akraba, yaşlı ve hasta ziyaretleri yapılarak kardeşlik duyguları pekiştirilmektedir. Toplumsal hareketlilik meydana gelmekte, diğer zamanlara nazaran dil ve söylem farkı oluşmaktadır. Kurban kesim anında, aile bireyleri arasında, hissedarlar arasında ve kurban kesenler arasında ayrı bir psikolojik atmosfer meydana gelmektedir. Kurban etinin dağıtımında merkezden dışa doğru, aile, akraba, komşu ve fakirlere dağıtılma şartının konmuş olması, toplumsal dayanışma, kaynaşma ile ilgili ayrı bir psikolojik hava meydana getirmektedir.

Kurban ibadeti, yılın belli bir anında, tüm ümmetin, hemen hemen aynı anda (3-4 gün içinde), sadece Allah rızası için maddî fedakârlık isteyen bir eylem yapması, ortak bir kültür ve medeniyete ait olmanın canlı bir numunesidir.

Kurban, iman edenlerin birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunun kuvvetlendirilmesi ve ümmet şuurunun diri tutulması eylemidir. Muhtemelen bu nedenle; “Resûlullah (sas), “Maddi imkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza sakın yaklaşmasın.” (16) demiştir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...