22 Eylül 2017 Cuma

ABD Merkezli Küresel Halkbankası Operasyonunun Farklı Boyutları-2: “BM’in yaptırım kararları”, “ABD’nin yaptırım kararları” Ve “mali eylem görev gücünün” (FATF) kararları

 (Milli Gazete)

GİRİŞ

Halkbankası olayı, iç, bölgesel ve küresel dinamiklerin çatıştığı bir ortamda vuku bulmuş çok yönlü, çok boyutlu bir vakadır. Halkbankası olayı, Türkiye’nin iç dinamikleri yanı sıra, bölgesel dinamiklerden İran, Hindistan ve AB ile küresel dinamiklerden BM-ABD-İngiltere-Siyonizm ile yakından alâkalıdır. Halkbankası olayı ile ilgili Türkiye’deki savcılığın iddiasında ve ABD’deki mahkemenin iddianamesinde yer alan suçlamaları daha iyi anlayabilmek için İran’a “nükleer yakıt programından” dolayı, BM’nin, ABD’nin aldığı yaptırım kararlarını ve FATF’in bildirilerini göz önüne almamız gerekmektedir.

Burada, bu konu ele alınıp değerlendirilecektir.

BM’NİN İRAN’LA İLGİLİ YAPTIRIM KARARLARI

2006 yılında İran’la ilgili “nükleer dosya”, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne gönderilmiştir. Bu tarihten sonra Güvenlik Konseyi İran’a karşı 1696 (2006), 1737 (2006), 1747 (2007), 1803 (2008), 1835 (2008) ve 1929 (2010) sayılı karar olmak üzere altı ayrı yaptırım kararı almıştır.

2010 yılında BM tarafından alınan 1929 sayılı karar, “Barışa Tehdit” çerçevesinde alındığı için bütün devletler bakımından bağlayıcı özelliği vardır. Karar, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde İran’ın yerine getirmesi gereken sorumluluklar yer almaktadır. Bu sorumlulukları yerine getirmediği takdirde İran’a uygulanacak yaptırımlara ikinci bölümde yer verilmektedir. İkinci bölümde yer alan yaptırımları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz(1,2):

* Birinci bölümde yasaklanan faaliyetlere dâhil olan kişi ve kurumların İran dışındaki fonlarının dondurulması ve seyahatlerinin kısıtlanması,

* İran’ın balistik füze geliştirmeye dönük her türlü faaliyetinin yasaklanması ve ağır silah ithalâtına kısıtlamalar getirilmesi,

* İran’ın nükleer silah sistemi, özellikle nükleer başlık taşıyabilecek füze sistemleri geliştirmesinde İran’a yardımcı olabilecek malzeme, teçhizat ve teknoloji transferinin yasaklanması,

* Tüm devletlerin, İran’ın nükleer başlıklı füze geliştirme çalışmalarıyla bağlantılı olduğu düşünülen kişi ve kurumları yaptırım kapsamına alması, kişi ve kurumların yurtdışındaki fonlarının dondurulması ve ilgili kişilerin seyahatlerine kısıtlama getirilmesi,

* Devrim Muhafızlarına bağlı birçok kurum ve üst düzey komutanlar dâhil birçok kişinin yaptırım kapsamına alınması,

* İran’ın nükleer ya da balistik programına katılan İran Atom Enerjisi Kurumu’na bağlı İsfahan Nükleer Teknoloji Merkezi Başkanı Cevad Rahiki’ye ve toplam 40 İran kuruluşuna, uluslararası alanda mal varlıklarının dondurulması ve seyahat yasağı getirilmesi,

* İran’ın, İran vatandaşlarının ya da kurumlarının ya da onların adına hareket eden üçüncü unsurların başka bir ülkede uranyum madeni ticareti, nükleer malzeme ve teknoloji üretimi ve kullanımının yasaklanması,

* Tüm devletlerin, yaptırıma konu olan nükleer faaliyetler ve silahlarla ilgili olarak her türlü malzeme, teçhizat ve teknolojiyi İran’a doğrudan ya da dolaylı satışını, transferini ve tedarikini önlemekle yükümlü kılınması,

* Devletlerin, İran’a giden ve İran’dan gelen her türlü nakliye aracını kendi egemenlik alanlarında denetlemesi,

* Bayrak devletinin rızası alınmak kaydıyla açık denizlerde dahi İran’a giden ve bu ülkeden gelen kargoların denetlenmesi,

* Tüm devletlerden İran bankalarının dâhil olduğu tüm işlemlerin nükleer yayılmaya ilişkin ya da nükleer silah sistemine ilişkin olmaması için özellikle dikkat etmesi,

* İran bankalarının yurt dışındaki ortaklıkları, şube açma girişimleri ve yabancı bankaların İran’daki ortaklıkları ve şube açma çalışmalarında ilgili devletlerin son derece ihtiyatlı olması,

* Tüm devletlerin yaptırımların uygulanması için aldıkları önlemleri ve kararları iki ay içerisinde Yaptırım Komitesi’ne bildirmesi,

* İran’a nükleer madde ve malzeme gönderilmesinin önlenmesi için bir denetim sistemi kurulması.

ABD’NİN İRAN’LA İLGİLİ YAPTIRIM KARARLARI

İran-ABD ilişkileri, İran İslâm Devrimi ile birlikte bozulmuş ve bugüne kadar da düzelmemiştir. ABD, yol boyu, hemen hemen her başkan zamanında, gerek bizzat kendisi, gerekse BM ve diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla İran’a yaptırımlar uygulamıştır. BM Güvenlik Konseyi, İran’la ilgili 1929 sayılı yaptırım paketini kabul ettikten sonra ABD bu yaptırımlarla yetinmemiş, kendisi 2010-2013 yılında yeni yaptırım paketleri hazırlayıp dünya kamuoyuna duyurmuştur.

ABD’nin İran’a dönük yeni yaptırım paketinin (2010) muhtevasını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz(3):

* İran, nükleer silahların yayılması faaliyetlerini hayata geçirmek ve maskelemek için mali sektörü, nakliye endüstrisi ve Devrim Muhafızlarını kullanmaktadır.

* “Diğer hükümetler ve yabancı mali kurumlar, yeni yaptırımlar getirilen bu kuruluşlarla temas etmemeli ve İran’ın yasa dışı faaliyetlerini desteklememelidir”.

* Amerikalıların “Kara liste’’ye alınan şirket ve bireylerle ticari ilişki içine girmesi yasaklanmıştır. Bunların ABD’nin yetki sınırları içine girebilecek mal varlıkları dondurulmuştur.

* İran Post Bankası, İran’daki daha büyük bir banka olan ve 2007’de ABD’nin yaptırım uygulamaya başladığı Sepah Bankasının uluslararası işlemlerini gizlemeye dönük paravan şirketi olarak faaliyet göstermekte olup kara listeye alınmıştır.

* İran İslâm Cumhuriyeti Gemicilik Hattının (IRISL), gemilerinin adlarını değiştirerek ya da onları yeni paravan şirketlere kaydırarak yaptırımlardan sıyırmaya çalışmasını önlemeyi amaçlayan tedbirlerle bu tür beş paravan şirket kara listeye alınmıştır.

* “Balistik füzelerin geliştirilmesi konusundaki faaliyetlerinden ötürü’’ devrim muhafızlarının hava gücü ve füze komutanları, İran’ın içinde ve dışında bulunan, İran yönetiminin sahip olduğu ya da kontrol ettiği 22 petrol, enerji ve sigorta şirketi yaptırım listesine eklenmiştir”.

2012 yılında İran, batılı ülkelerin yaptırımlardan kurtulmak için “doğalgaz karşılığı altın” uygulaması projesini geliştirmiştir. Bunun üzerine ABD, 2013 yılında İran’ın “doğalgaz karşılığı altın” uygulamasını sonlandırmak için İran’a “değerli taş satışını da yasaklayan yeni bir yaptırım paketi” hazırlamıştır. 6 Şubat 2013 tarihinde resmi olarak uygulanmaya başlayan yeni yaptırım kararlarına göre(4);

* Bir ülkenin, İran’dan doğalgaz ve petrol alması ancak, İran’ın yasal mal veya hizmetleri satın almak için kullanabileceği bir hesaba, bunların ücretlerini yatırmasıyla mümkün olacak,

* İran ne aldığını belgelemeden, ödemeyi bankadan çekemeyecek,

* İran’a değerli taş satışı yapılmayacak,

* İran bundan sonra petrol ihraç ettiği ülkelerden, karşılığında yiyecek, ilaç, tıbbî malzeme ve endüstriyel ürünler alabilecektir.

Amerikan Hazine Bakanlığı, Eylül 2001’de, 13224 sayılı Kararname ile “Uluslararası terörizmi desteklediği belirtilen kişi ve kurumların mal varlıklarına el koyma ve Amerikan kurumları ile işlemlerini engelleme konusunda Başkan’a yetki vermiştir”. Ardından 26 Ekim 2001 tarihinde “terörizmle ilgili para aklayan yabancı bankaların Amerikan finansal sisteminden dışlanmasını” öngören “ABD Vatanseverlik Yasası”nı çıkarmıştır. ABD’nin yasalarına göre “Amerikan Hazinesi, kendisine bağlı “Finansal Suçlar İcra Ağı” tarafından yasaklanan bankalarla muhabir bankacılık veya başka somut bir iş ilişkisi içinde bulunan yabancı bankaların Amerikan bankalarındaki hesaplarına el koyma yetkisine sahiptir”(5).

“MALİ EYLEM GÖREV GÜCÜ” (FİNANCİAL ACTİON TASK FORCE - FATF) KARARLARI

FATF, Temmuz 1989’da Paris’te toplanan G-7 zirvesinde alınan kararla, “kara para aklamaya” mâni olmak amacıyla uluslararası tedbirler alınması için kurulan ve bu konuda politika ve standartlar üreten bir organdır(5). 11 Eylül 2001 tarihinden sonra çalışma alanına “terörün finansmanı ile mücadeleyi” de dâhil etmiştir.

FATF’in 33 ülke ve 2 bölgesel kuruluş olmak üzere toplam 35 üyesi bulunmaktadır. Türkiye, 24 Eylül 1991 tarihinde FATF’e üye olmuştur.

Arjantin, Avusturya, Avustralya, Belçika, Brezilya, Kanada, Danimarka, Avrupa Komisyonu, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Körfez İşbirliği Konseyi, Hong Kong, Güney Kore, İzlanda, İrlanda, İtalya, Japonya, Lüksemburg, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Çin, Portekiz, Rusya, Singapur, Güney Afrika, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Krallık, ABD FATF’nin üyeleridir(5).

“FATF, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele amacıyla gerekli standartları belirlemekte ve üye ülkelerden yasal, finansal, operasyonel ve uluslararası işbirliği konularında bu standartlara uyulmasını beklemektedir. FATF tarafından geliştirilen mevzuat etkili bir takip sistemi ile desteklenmektedir. FATF’ın bu standartlar kapsamında belirlediği 40+9 Tavsiye kararı vardır”(5). Konumuz açısından FATF’in 21. tavsiye kararı önemlidir:

“Finansal kuruluşlar, FATF tavsiyelerini uygulamayan ya da eksik uygulayan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile girecekleri iş ilişkilerine ve işlemlere özel dikkat göstermelidirler. Bu işlemlerin görünürde hukuki ve ekonomik amacı yoksa işlemlerin esası ve amacı araştırılmalı ve bulgular yetkili makamlara yardımcı olabilecek şekilde yazılı kayda geçirilmelidir. Bir ülke, FATF tavsiyelerine uymamaya ya da yeterince uyum göstermemeye devam ederse, ülkeler buna karşı uygun tedbirleri almalıdırlar.”(5)

BM Güvenlik Konseyi, 29 Temmuz 2005 tarih ve 1617 sayılı kararı ile bu standartların tüm üye ülkeler tarafından uygulanmasını teşvik etmiştir. FATF, standartlara uymayan ülkeleri, “İşbirliği Yapmayan Ülke veya Bölgeler” listesinde açıklamaktadır. 2006 yılı Ekim ayında FATF Genel Kurulunda alınan karar uyarınca FATF’nin çalışma grupları arasında “Uluslararası İşbirliği İzleme Grubu” oluşturulmuştur.

İzleme Grubu aralarında İran’ın da bulunduğu bazı ülkelerle (Angola, Komoros, Libya, Sao Tome and Principe, Sudan, Bahreyn, Kuzey Kore, Türkmenistan, Belarus) ilgili olarak uluslararası sistem açısından risk taşıdıkları gerekçesiyle çeşitli bildiriler yayınlamıştır. “FATF, İran’ı yeterince işbirliği yapmamakla suçlamaktadır”(5).

SONUÇ

Türkiye, 2010- 2013 döneminde Doğalgaz ihtiyacının yaklaşık %16-20’sini İran’dan karşılamıştır(4). Türkiye, İran’dan “doğalgaz karşılığı altın” projesine uygun doğal gaz almıştır. Türkiye ödemeleri, TL olarak Halkbank üzerinden gerçekleştirmiştir. İran ödeme vadesinde Türkiye’ye ayrıcalık tanımış 30 gün olan petrolün ödeme vadesini, 60 gün yapmıştır.(4)

Türkiye’nin ödemeyi hem TL cinsinden ve hem de 60 günde yapmış olması, Türkiye için önemli bir avantaj olmuştur.

İran ise gaz karşılığı elde ettiği Türk Lirasını uluslararası bankacılık sistemine sokamadığı için Türkiye’den “külçe altın satın almış” ve “bunu çeşitli yollarla ülkeden çıkarmıştır”(4).

ABD’nin parasal güç alanı dışına çıkılarak Halk Bankası üzerinden İran-Türkiye, Hindistan-İran ve Kuzey Irak-Türkiye ticaretinin TL olarak yapılması, “ABD’nin uluslararası ödemeler sisteminde yaklaşık 100 milyar dolarlık bir gedik açılmasına sebebiyet vermiştir”(6).

ABD, 6 Şubat 2013’de “Altın yaptırımı kararını” yürürlüğe sokarak Türkiye’nin önünü kesmiş, “doğalgaz karşılığı altın” ticaretini durdurmuştur.

Türkiye’nin İran’la TL olarak Halk Bankası üzerinden doğalgaz ticareti yapmış olması; Türkiye’nin menfaatine ve fakat başta ABD olmak üzere Küresel sermayenin aleyhine olmuştur. Nitekim dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kendi çıkarlarını savunmasının çok doğal olduğunu ifade ederek İran’la yapılan bu ticarete ABD’nin karşı çıkmasına haklı olarak tepki göstermiştir(4):

“Bu (İran doğalgazı) bizim için stratejik bir ürün olması hasebiyle biz bunu alırız ve takas noktasında da yapmamız gereken takas neyse bu takası da yapacağımızı yine kendilerine söyledik. Her ülke kendi çıkarlarını çok rahat düşünüyor. Türkiye de kendi çıkarlarını tabii ki düşünecektir.”

2010-2013 döneminde Amerikan Hazine Bakanlığı’nın, BM Güvenlik Konseyi ve FATF’nin İran ve İran’la ticari ilişki içerisinde tüm ülkelerle ilgili aldığı yaptırım kararlarının ana hedefinin, sadece İran olmayıp, İran’a enerji açısından bağımlı olan Türkiye, Hindistan, Çin gibi ülkelere diz çöktürmek olduğunu Türkiye, zamanında görmeliydi.

2010 yılından itibaren Örümcek (Şer İttifakı) Türkiye üzerine zehirli ağlarını örerken ve yolunun üzerine mayınları döşerken Türkiye’nin gerekli tedbirleri alması gerekmez miydi?

Kaynaklar:

1- Türmen, R., Güvenlik Konseyi’nin İran kararı, 14.06.2010 rturmen@milliyet.com.trrturmen@milliyet.com.trTüm Yazıları

2- Sinkaya, B., BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a Karşı Yeni Yaptırım Kararında Ne İsteniyor?, ORSAM,10 Haziran 2010, http://orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=848

3- ABD’nin yeni İran kararı..., 17 Haziran 2010, AA; Adana Post,

4- Kırdar, S., ABD’nin İran’a Uyguladığı Altın Yaptırımı Ve Olası Sonuçları, Türkiye TEPAV, Nisan 2013, http://www.tepav.org.tr/tr/ekibimiz/s/1195/Seda+Kirdar.

5- Yıldırım, A., K., İran Yaptırımlarının Mali Boyutları, Ortadoğu Analiz Ocak’10 Cilt 2 - Sayı 13, akyildirim11@gmail.com

6- Tor, S., Al-Jazeera Turk, 25 Mart 2016.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...