(Milli Gazete)
“İşte böyle; kim Allah’ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz
bu, kalplerin takvasındandır.” (22/32)
Giriş
Bugün için en acil konu, “İslâm Kardeşliğini” ve “Ümmet
Şuurunu”, yeniden inşa edebilmek ve ihtiyaçları olan kurtuluşu insanlara
sunabilmektir.
Ümmet olarak Kurban Bayramını kutladığımız zaman diliminde,
İslâm kardeşliğini ve ümmet şuurunu inşâ etmede, Kurban ibadetinin rolü nedir?
sorusunu sormak gerekir.
“Kurban ibadeti nasıl bir Müslüman zihin inşa etmek
istemektedir?”
Kurban ibadetinin ferdin davranışları ve psikolojisi
üzerindeki etkileri nelerdir?
Kurbanın insan üzerindeki olumlu etkilerini sürekli hale
getirebilmek için ne yapmak gerekir?
Burada, bu sorulara gerektiği gibi cevap verebilmek için
takva konusu genel hatları ile ele alınıp incelenecektir.
İnsanın Yaratılışındaki Amaç, Hikmet
Kur’an’da insanın yaratılış amacı, “Allah’a ibadet etmek”
(51/56-58) olarak belirtilmektedir. İnsan yeryüzüne “halife olarak” gönderilmiş
eşref-i mahlûkattır(2/30; 38/26-27, 6/165; 2/30; 7/69, 74). Kendisine tevdi
edilen “emaneti yüklenmiş”(33/72; 59/21) olduğu için “sorumluluğu da
üstlenmiştir” (75/36).
Hz. Âdem ve eşi, hem ilk insan, hem de ilk aile ve toplumdur
(2/35; 4/1; 7/19, 189; 30/21; 39/6; 42/11). Evren, insanın emrine tahsis
edilmiştir (2/29; 14/32, 34; 16/5, 14, 80, 81).
İblis, cinler ailesinden olup, insanın üstünlüğünü kabul
etmeyip Allah’a isyan eden ilk mahlûktur. Bu isyanından dolayı, lânetlenmiş ve
kovulmuştur (7/12; 38/76; 15/27). Allah’tan istediği kıyamete kadar yaşama
izni, kendisine verilmiştir. İblis, bu izni aldıktan sonra Hz. Âdem’e ve onun
nesline savaş açmış; onları, Allah’ın yolundan saptırmak için yemin etmiştir
(7/14, 15; 15/36-38; 17/62). Yeminine sadık kalarak Hz. Âdem’le eşine tuzak
kurmuş; onlara, Allah’ın cennette çizdiği hukuku çiğnettirmiştir (7/20; 20/20).
Hukuku ihlâl eden Hz. Âdem ve eşi, cennetten çıkarılarak yeryüzüne gönderilmiştir.
Yeryüzüne gönderilirken kendilerine gerekli bilgi verilmiştir. Hz. Âdem’e ve
neslinden seçilmiş olan bazı insanlara, Peygamberlik görevi verilerek insanları
Allah’ın yoluna, kurtuluş yoluna götürme görevi tevdi edilmiştir.
Hz. Âdem’le İblis’in arasında başlayan mücadele,
Peygamberlerin yolundan gidenlerle İblis’in (Şeytan’ın) yolundan gidenler
arasında sınırsız ve topyekûn özellikte olarak Kıyamete kadar sürecektir. Bu
mücadelede iman edenleri diri ve dik tutup olgunlaştıran en önemli faktörlerden
biri, kulun, Allah’a karşı yerine getirmesi gereken ibadet görevidir.
Kurban, İslâm ibadet sistemi içerisinde önemli bir ibadet
şeklidir. Bireyden ümmete doğru genişleyen hemen hemen eş zamanlı
gerçekleştirilen çok boyutlu bir ibadettir. Kurban, bireyin ve ümmetin
mükemmelleşmesi, donanımlarının kuvvetlenmesi ve olgunlaşması ile ilgilidir.
Kurban, takvaya doğru bir yolculuk, yüceliş, tekâmül, diriliş, yürüyüş ve
Allah’a daha yakın olma hamlesidir.
Takva nedir?
Burada amacımız takvayı, bütün boyutları ile ayrıntılı bir
şekilde incelemek değildir. Kurbanın hikmetini anlayabilmek ve
boyutlandırabilmek için takvanın genel bir çerçevesini vermek, İslâm’daki
konumunu ve önemini belirlemektir.
Takva kelimesi ‘ve-ka’ kökünden gelen ve özel önem ve anlam
kazanan bir kelime olup “Bir nesneyi, kendisine eza ve zarar verecek şeylerden
korumak” şeklinde tanımlanmıştır (1). Takva ise; “nefsi, kendisinden korkulan
şeyden koruma içine almak” demektir. Ancak zamanla şer’î dilde, ‘günaha girmeye
neden olacak şeylerden nefsi korumak’ anlamını kazanmıştır. Bu koruma, mahzuru
olan, yasak olan şeyi terk etmeyle olur. Bu ise; ‘Helâl bellidir, haram da
bellidir. Kim yasaklanmış bir otlağın çevresinde dolaşırsa, hakikat oraya
girer.’ sözünde ifade edilen husustan dolayı, ‘mubah olanlardan bir bölümünü
terk etmeyle’ olur.” (1) Dolayısıyla Takva, Allah korkusuyla günahtan kaçınmak,
Allah’ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek, Allah’ın himâyesine
girmek, emrini tutup azabından korunma anlamında Kur’anî bir terimdir. ‘Bu
şekilde titiz davranan insana, “müttakî” denmektedir.’(1)
Takvanın taşıdığı özel önem, sadece Allah’ın çizdiği
sınırları aşmama noktasındaki hassasiyet değil; aynı zamanda Allah’ın
sınırlarına yaklaşmama konusundaki hassasiyettir. Bu da, mubah olanların bir
bölümünü terk etmekle gerçekleştirilir. Dolayısıyla Takva, bir koruma zırhı,
bir örtüdür (7/26).
Takva, Allah korkusu ile başlar; fakat bu aşamada insanın
üzerinde başka korkular da etkindir. Allah korkusu, gittikçe derinleşip
içselleştirilerek insanı tümüyle kuşatıp özgürleştirir ve yalnızca Allah’tan
korkmak şeklinde bir noktaya ulaşır. Bu değişim, birden olmadığı için bir takım
mertebeleri ihtiva eder. Kur’an’ ayetlerinden hareketle takvanın üç
mertebesinden bahsetmek mümkündür:
“İman edip sâlih amel işleyenler, Allah›tan korktukları,
imanlarında sebat ettikleri, sâlih amel işlemeye devam ettikleri, sonra
Allah›tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah›tan korktukları
ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yaptıklarından dolayı kendilerine
bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever.” (5/93)
Bu ayette iman ve güzel amel iki defa ve takva da üç defa
zikredilmektedir. Takvanın üç defa zikredilmesi; hem takvanın farklı
veçhelerine hem de takvanın mertebelerine işaret olarak kabul edilmektedir (2,
3):
“Üç zamana işarettir”: 1- Geçmiş, 2- Şimdi, 3- Gelecek,
2- “Üç hâle işarettir”: 1- İnsanın kendisiyle yine kendi
nefsi ve vicdanı arasında takva ve iman, 2- Kendisiyle insanlar arasında takva
ve iman, 3- Kendisiyle Allah arasında takva ve imandır.
Üçüncüsünde iman, ihsana tebdil edilmiştir. Hz. Peygamber
(s.a.v.) İhsanı, “senin Allah’a, O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne
kadar sen O’nu görmüyorsan da, muhakkak ki O, seni görüyor” (3) şeklinde
tanımlamıştır.
3- “Takvanın üç derecesine işarettir”: 1- Başlangıç, 2-
Orta, 3- Nihayet.
4-“Sakınılacak şeylerin üç derecesine işarettir”: 1- Azabdan
sakınmak için haramı terk, 2- Harama düşmemek için şüpheleri terk, 3- Nefsi
noksandan korumak, tabiat ve alışkanlık kirlerinden temizlemek için bazı mubah
şeyleri terk etmek (3).
Takvanın Mertebeleri
Takvanın birinci mertebesi, kişinin kendisine zarar verecek
şeylerden korku duyarak Allah’a sığınmasıdır. Tevhide sarılıp şirkten uzaklaşma
bu aşamada gerçekleşir (48/26). Peygamberlerin tebliğlerinin ilk hedefi, “Allah
korkusunu” topluma yerleştirmektir (26/106, 124, 142, 161,177).
Takvanın ikinci mertebesi, Allah’a sığınmanın kabul
edilebilmesi için gerekli görevlerin ifa edilmesi ve böylelikle giyilen koruma
örtüsünün kuvvetlendirilmesidir. Allah’ın emrettiği farzları yerine getirerek
koruma zırhında meydana gelebilecek çatlaklara, deliklere meydan vermemektir.
Büyük günahlardan kaçınmak, küçük günahları tekrar tekrar işlemekten uzak
durmak ve farzları eda etmek (2/179, 183, 194,196, 203, 223, 7/96), Ahiret
hayatındaki hesap gününden, cehennemden korku duymak ve Allah’ın azabından
çekinmek bu mertebenin kapsamındadır (2/24; 2/123).
Bu noktada insanlara korkup sakınacakları şeylerin
gösterilmesi, anlatılması önem kazanmaktadır. Gerek Kur’an, gerekse Hz.
Peygamber (s.a.s.), bu konuda gerekli açıklamalarda bulunmuş ve uyarı
yapmışlardır (20/113).
Takvanın ikinci mertebesinin en dikkat çekici özelliği,
mü’minin şüpheli şeylerden kaçınmasıdır. Hz. Muhammed (s.a.s) bunu çok veciz
bir benzetmeyle anlatmıştır:
“Helâl belli, haram da bellidir. Fakat bu ikisinin arasında
şüpheli şeyler vardır. Bu nedenle şüphelerden korunan, dinini ve ırzını temiz
tutmuş olur. Şüphelere düşen, harama da düşer. Nasıl koruluğun kenarında koyun
otlatan çobanın koyunlarının her an koruluğa girme ihtimali varsa, şüpheli
şeylerden korunmayanın harama düşme ihtimali de öylece vardır. Haberiniz olsun
ki, her hükümdarın koruluğu vardır. Allah’ın korusu da haramlardır” (4).
Takvanın üçüncü mertebesi, ulaşılan konumun korunması,
herhangi bir zarar görmemesi için hassasiyetin artırılması, teyakkuz halinde
olunmasıdır. Kalbi, Allah sevgisi ve korkusu ile doldurmaktır. Allah’tan
başkasından korkmamak, Allah’tan başkasının önünde eğilmemektir. Bütün benliği
ile Allah’a dönmek ve insanı Allah’tan alıkoyan her şeyden uzak durmak,
Allah’ın istediği bir tarzda, gücü oranında Allah’tan korkmak, dinleyip itaat
etmek ve Müslüman olarak ölmektir (3/102; 64/16).
Kur’an-ı Kerim’de Bakara süresinin ilk ayetlerinde,
müttakîlerin vasıfları anlatılmakta ve müttakîlerin kurtuluşa ereceği haber
verilmektedir(2/1-5). Kur’an’ın başka surelerinde yeri geldikçe müttakîlerin
vasıfları açıklanmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.s) “Allah’a karşı takva sahibi
olmanızı tavsiye ederim.” “İnsanın Cennete girmesine en çok sebep olan şey,
onun Allah’a karşı duyduğu takvasıdır.”(5), diyerek müminleri takva konusunda
uyarmış ve onları müttakî olmaları için teşvik etmiştir.
Çıkış yollarını gösterme, ihsan etme ve beklemediği yerden
rızıklandırma Allah’ın Takva sahiplerine bir vaadidir (65/2, 3).
İnsanları Sınıflandırmada Kullanılan Ölçü/Kıstas/Kriter,
Takvadır.
Kur’an’ın dikkat çektiği çok önemli noktalardan biri de,
insanları değerlendirme kriterinin, takva olmasıdır:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız, takva bakımından en
üstün olanınızdır.” (49/13).
Hz. Muhammed (s.a.s.) de Veda Hutbesinde her türlü üstünlük arayışında
kriterin takva olduğunu ümmetine vasiyet etmiştir:
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız birdir. Hepiniz
Âdem’densiniz ve Âdem de topraktandır. Allah’ın yanında en üstün olanınız
takvası en fazla olanınızdır. Araplarla Arap olmayanların birbirine karşı
üstünlüğü ancak takva iledir.”
Bu yaklaşım, her türlü sınıfsal, etnik ve mezhebî ayrışımı
ortadan kaldırmakta, toplumu ve ümmeti bütünleştirmekte ve kardeş yapmaktadır.
Kin, nefret ve hasedi ortadan kaldırmaktadır. Takvanın bu öneminden dolayı Allah,
müminlerin takva eksenli bir yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olmalarını
emretmektedir (5/2).
Hz. Peygamberin değişik vesilelerle bu konuyu gündeme
getirmiş olması, konunun önemini göstermektedir:
3286 - “Resulullah (sas): “Sakın zanna yer vermeyin. Zira
zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber koklamayın, rekabet
etmeyin, hasedleşmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin,
ey Allah’ın kulları, Allah’ın emrettiği şekilde kardeş olun.
Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona (ihanet etmez),
zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez. Kişiye şer olarak, Müslüman
kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslüman’ın malı, kanı ve ırzı diğer
Müslüman’a haramdır.
Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz; fakat
kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva şuradadır -eliyle göğsünü işaret
etti-: Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Bir Müslüman’ın, kardeşine üç günden
fazla küsmesi helâl olmaz.” (6)
Sonuç: Kurban Takvaya Yolculuktur
Kurban, insanın kendi nefsine, hevâsına ve şeytana karşı
zafer kazanmasının, şeytan ve hizbine karşı kararlılığı elde etmesinin ve
sabırla pişmesinin bir şükrüdür. Hevâ, heves ve şehvetini feda ediştir kurban.
Maddi ve manevi fedakârlıktır. Kardeşlik ve yardımlaşma bilincinin anlam
kazanmasıdır. Akraba, komşu, fakir ve fukaraların unutulmadığı, kendilerinden
bir parça olduğu, onlardan sorumlu olduğu şuurunun pratiğe yansımasıdır.
Kirlerden temizleniş, kurbanla zirveye tırmanır (22/28-29).
Kurban, Takvaya doğru bir yürüyüşte kendini takviye etme;
gelinen zihni ve fiili mertebeyi koruma altına alma eylemi ve aynı zamanda bir
cihaddır.
Kaynaklar
Rağıb el-İsfahânî, Mufredat, İstanbul, Pınar yayınları,
2007, S: 1584-1585.
Buhârı İman, 37; Müslim, İman 57; Ebu Dâvud, Sünne, 16;
Tirmizî, İmân, 4; İbnMace, Mukaddime, 9; Ahmed b. Hanbel, 1, 27, II, 7.
Elmalılı Hamdı Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Azım dağıtım,
İstanbul, cilt 3, S:336
Buhârı, İmân, 39; Müslim, Müsâkat, 107; Ebu Davud, Büyû›, 3;
Tirmizî Büyû’,1; Neseî, Büyû›, 2; İbnMâce, Fiten, 14; Ahmed b. Hanbel, IV, 267.
Ebu Davûd, Sünen, 5; Tirmiz, İlim, 16; Ahmed b. Hanbel, II,
325, 392, 442.
Buhari, Nikah 45, Edeb 57, 58, Feraiz 2; Müslim, Birr 28-34,
(2563 - 2564); Ebu Dâvud, Edeb 40, 56, (4882, 4917); Tirmizi, Birr 18, (1928).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder