(Milli Gazete)
Giriş
Bu yazıda, geçen yazılarda incelediğimiz 18 belgenin niçin yayınlandığını ele alıp inceleyeceğiz.
Türkiye’de “Başka Çare Yok-Böyle Giderse Daha Kötü Olacak” Anlayışına Milleti ve Bazı Yöneticileri İkna Etmek Amaçlı Yapılan Çeşitli Operasyonlar
Türkiye’nin yakın tarihine baktığımız zaman pek çok olay ve psikolojik harekât, halkı ve bazı yöneticileri “ikna etmek” amaçlı planlanmış ve uygulamaya sokulmuştur. 1978 yılında gizli askeri cunta, sıkıyönetim ilanına Ecevit’i ikna edebilmek için Ecevit’in deyişiyle “Kahramanmaraş ve Çorum olaylarını şuurlu bir şekilde tezgâhlamıştır” (1).
Tüm darbelerden önce Türkiye’de, halk tarafından “kurtarıcı” olarak “Ordunun müdahale etmesinin” istenmesi için psikolojik harekât yürütülmüş ve yığınla terör eylemi gerçekleştirilmiştir. 12 Eylül Darbecilerinden 3. Ordu Komutanı Org. Bedrettin Demirel’in; “1979 Temmuz’unda da müdahaleyi gerektiren sebepler vardı ve müdahale kararı da vardı; ama biz biraz daha olgunlaşsın, itiraz edilmesin diye o zaman müdahaleyi yapmadık.” (2) şeklindeki açıklaması, çok anlamlı ve düşündürücüdür.
Halk tarafından kurtarıcı olarak karşılanabilmek için “meyvenin
olgunlaştırılması” gerekiyordu. Bunun için de kan lazımdı. Nitekim Demirel;
“Devletin yasal ve diğer imkânları tamamıyla birbirinin aynı iken, 13 Eylül
günü durdurulan kan, 11 Eylül günü niçin akıyordu? Niçin?” (3) sorusunu sorarak
darbecilerin karanlık emellerine kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmıştır.
ABD’de “Başka Çare Yok-Böyle Giderse Daha Kötü Olacak” Anlayışına ABD Halkını ve Bazı Yöneticileri İkna Etmenin Yolu: Psikolojik Harekât
ABD, Sovyetlerin yıkılışı ile ortaya çıkan boşluğu, bir ABD imparatorluğuna
dönüştürmeye çalışmıştır. Sahip olduğu ekonomik, askeri ve teknolojik üstünlüğü
bir dünya imparatorluğu kurmak için kullanmakta, en ciddi engel Amerikan
halkının böyle bir hedefi “cazip görmemesi ve bundan etkilenmemiş” olmasıdır. O
günün ABD yöneticilerinin belli bir kesimi, bundan şikâyetçidir:
“... ABD, dünyanın ondan önce gördüğü büyük devletlerden daha korkulacak güçler
topluluğuna sahip. Bu şartlar altında, eskilerden gelen dayanılmaz bir istek
-emperyalizm cazibesi- ABD için zorlayıcı bir hal alabilir... ABD ulusu,
geçmişin sömürgeci devletlerini harekete geçiren hayallerden pek de etkilenmiş
gözükmüyor.” (4)
Batı’da, özellikle ABD’de kamuoyu, rahatını bozacak, refahının ve yaşam standardının düşmesine sebebiyet verecek politikalara, genellikle karşı çıkmaktadır. O nedenle bu politikaların uygulanabilmesi için bir şekilde ikna edilmesi gerekmektedir. Chomsky’e göre, ABD yönetimleri ve Küresel Sermaye sahipleri, Amerikan halkını, kendi stratejilerini uygulamada bir “rakip” hatta bir “düşman” olarak görmüşlerdir/görmektedirler:
“…Bir başka büyük düşman daha vardır ki, bununla uğraşabilmek için yığınla problemin çözülmesi gerekir. Bu düşman, Birleşik Devletlerin halkıdır… Halkın muhalif olduğu politikalar karşısında sessiz kalmasını sağlayabilmek için klasik bir yöntem vardır: yüreklere korku salmak. Halk, malının ve canının bir büyük düşmanın tehdidi altında olduğuna inandırılırsa, muhalif olduğu programların uygulanması karşısında sessiz kalmayı tercih eder, yapılanları hoş karşılamasa bile zaruri bulabilir. Yüreklere korku salabilmek için propaganda sistemi çalıştırılır, o an için gündemde bulunan büyük şeytan olabildiğince abartılır.
ABD tarihinde büyük şeytan rolünü kimi zaman İngiltere’nin, kimi zaman İspanya’nın ve kimi zaman da barbarların oynadığını görüyoruz. 1917 Bolşevik ihtilâlinden bu yana ise büyük şeytan rolü Sovyetlerin üzerine yıkılmış bulunmaktadır. (Sovyetlerin çöküşünden sonra bu rolün İslâm coğrafyasına yıkıldığını görmemek için kör olmak gerekir. B.C.)” (5)
ABD eski dışişleri bakanı George Shultz; ‘düşük yoğunluklu’ bir savaşın “yeni dünya düzeninin güvenliği” açısından kaçınılmaz olduğunu ileri sürerken, gerekçe olarak “Amerikalıların büyük bir tehdit ve tehlike” altında olduğunu göstermiştir:
“Amerikalılar, her yıl meydana gelen küçük çatışma ve meydan okumaların toplamının, çıkarlarımız için çok ciddi bir tehdit olduğunu anlamak zorundadırlar. …Tehdit baş edilebilecek düzeydeyken, siyasi, ekonomik ve gerekliyse askeri araçlarımızı dikkatli bir şekilde kullanarak, saldırının büyümesini durduracak düzenlemeleri yapmak zorundayız.” (6)
12 Eylül 2001 yılında New York’taki “İkiz Kuleler” vurulmadan önce El Kaide’nin ne denli tehlikeli bir örgüt olduğuna ilişkin korkunç bir kampanya başlatılmıştır. Bu kampanyanın ardından İkiz Kuleler, ABD derin devleti tarafından vurulup suç El Kaide’ye fatura edilmiştir (7). Bu olayın ardından ABD yönetimi, ABD ve dünya kamuoyunun tam desteğini alarak El Kaide’den hesap sormak aşkına Afganistan’ı işgal etmiştir.
2. Cihan savaşı öncesinde ABD yönetimlerinde yapılan tartışmalar ve vuku bulan olaylar, günümüze ışık tutması açısından önemlidir.
6 Mart 1939 tarihli senatör Lynn Frazier, Senato’da, “Acaba Amerikan Hükümeti, halkından habersiz savaşa girme planları veya anlaşmaları mı yapmaktadır?… “Sanayi Seferberlik Kanununun” beş yıl önce ortaya atıldığı düşünüldüğünde hükümetimizin uzun suredir savaş planları yaptığı açıktır.” (8) şeklinde yapmış olduğu konuşma, senatodan dahi gizlenen bir planın yürürlüğe sokulmaya çalışıldığını göstermektedir.
Senatör Lynn Frazier’in konuşmasından yaklaşık bir buçuk ay sonra, 25 Nisan
1939 tarihinde, ABD Senatosunda Senatör Nye’nin yaptığı konuşma, (“Kongre
kayıtları, 76. Kongre, sayı 84, No 82, sayfa 6597-6604”) bugünlerde karanlık
odalarda nelerin planlandığını anlamada bize yardımcı olmaktadır:
“Bu sıralar ‘Yeni Savaş’ isimli çalışmalar yayınlanmaktadır. Bu çalışmaların
bir cildi ‘Yeni Savaşta Propaganda’ ismini taşımaktadır. Aşağıdakiler, bu
çalışmadan alıntılardır:
“… Yeni savaş için yeni yöntemler geliştirmemiz gereklidir. …Amerika’yı ikna ederek savaşa sokmak imkânsız kadar zordur. Amerika’yı savaşa sokmak için Amerika’ya ciddi bir tehdidin ortaya çıkması ve Amerikan vatandaşlarının evlerine korkuyla gitmeleri ve propagandayı devam ettirmeleri gereklidir. Ancak bu şekilde Amerikan devleti silaha sarılır...
Japonya’nın devreye girmesi bu işi kolaylaştırır.
… Bu arada Yahudiler gibi önemli azınlıkların desteği Filistin’de toprak sözü veya Yahudi karşıtlığının önlenmesi konusunda propaganda yapılarak kazanılabilir. Benzer şekilde Katoliklere de yaklaşabiliriz... Film endüstrisinde Amerikan film yapımcılarının Almanya, Japonya ve İtalya aleyhine olan önyargıları İngiltere’nin yararınadır.”
Senatör Nye kitaptan bu alıntıyı yaptıktan sonra şu değerlendirmeyi yapmıştır:
“Yani plan Yahudi azınlık, Katolikler, Yahudi medya, Yahudi film endüstrisi, Yahudi Başkan ve Yahudi yönetimin bir araya getirilmesinden oluşmaktadır. Ancak Protestan Amerikalı yanmış, kavrulmuş, savaşlardan bıkmış ve kuru sözle savaşa girecek durumda değildir. Bunun için de Japon tehdidini devreye sokmayı planlamışlardır. İngiliz Hükümeti bu propaganda yöntemini benimseyerek Japonya’yı Amerika’ya karşı kışkırtabilir ve Amerika’yı bu şekilde yanına çekmeyi düşünebilir.
Amerikan Başkanı, donanmayı Pasifik Okyanusu’na salmıştır. Bu donanma Japonya
ile savaş dışında neden oradadır? Eğer Japonlar Amerikan Donanması’ndan bir
gemiye torpido atsalar gerisi Yahudi medyası, Yahudi radyoları ve Yahudi
sineması tarafından getirilecektir. Yahudi Amiral Taussig Kongre Araştırma
Komitesi’ne, ’’Japonya ile savaş kacınılmaz!” demiştir (8).
Sonuç: Bugün Şer ittifakı Kendi Kamuoylarını Yeni Bir Küresel Savaşın Kaçınılmazlığına İkna Etmeye Çalışıyor
İncelediğimiz 18 belgede ortaya çıkan ana fikir şudur: 1- ABD’nin küresel hâkimiyetine ve liderliğine itiraz edilmektedir, 2- ABD’nin liderliğine itiraz, kaos getirir ve kaos’un üç kaynağı vardır, 3- ABD ekonomisinin durumu iyi değildir, gittikçe kötüleşmektedir, 4- Lider olarak ortaya çıkma ihtimali olan ülkeler, tecrit edilecek ve onlara destek veren ülke yönetimleri devrilecek ve ülkeleri etnik ve dini/mezhepsel olarak bölünecektir, 5- Hiçbir ülkenin askeri gücünün ABD’nin askeri gücünden daha üstün olmasına müsaade edilmeyecek ve gerekirse savaşılacaktır. 6- i) Rusya- Çin-Kuzey Kore- İran- Suriye-Türkiye-Orta Asya Cumhuriyetleri; ii) ABD-AB- Japonya-Güney Kore- Irak- İsrail- Kürdistan-Arabistan şeklinde iki ana eksen arasında küresel bir savaş olacaktır. 7- “Küresel savaş sonrasında Suudi Arabistan’daki krallık rejimi çökecek, İran’daki şeriat devleti yıkılacak, Irak resmen üçe bölünecek, Suriye ve Türkiye Bölünecek ve Türkiye’nin güneydoğusunu, İran’ın kuzey batısını, Irak’ın Kuzeyi ve Suriye’nin doğusunu kapsayan “Büyük Kürdistan” kurulacaktır”, 8- “ Savaş sonrası yeni küresel ekonomik sistemde, yetkileri artırılmış bir IMF, Dünya Bankası, bir küresel merkez bankası, küresel tek para birimi ve uluslararası denetime dayalı bir ekonomi politika olacaktır.”
Bugün Şer İttifakı (ABD-Siyonizm-İngiltere) tıpkı 2. Cihan savaşı öncesinde olduğu gibi 1- Rusya- Çin-Kuzey Kore- İran- Suriye-Türkiye-Orta Asya Cumhuriyetleri ile 2- ABD-AB- Japonya-Güney Kore- Irak- İsrail- Kürdistan-Arabistan arasında derin fay hatları açmaya ve bu fay hatlarını enerji ile doldurmaya çalışmaktadır.
Kudüs’teki Siyonist zulüm her geçen gün farklı şekiller alıp derinleşmekte ve Sünni dünyada ayrışmalara sebebiyet vermektedir. Katar Krizi, Suud yönetiminin Katar’a Hac ambargosu uygulamasıyla yeni bir boyuta taşınmıştır. Katar Krizi dolayısıyla Pakistan’ın Katar yönetimine verdiği destek sebebiyle Pakistan’da yargı darbesi gerçekleştirilerek Nevvaz Şerif başbakanlıktan alınmıştır.
ABD bombardıman uçakları, Japon ve Güney Kore uçakları ile birlikte bir gösteri yaparak Kuzey Kore ve Çin’i tehdit etmiştir. Çin, bunun üzerine bir gövde gösterisi yapmış; Rusya, 30 adet savaş gemisi alacağını duyurmuştur.
Barzani’nin Kuzey Irak’ta 25 Eylül 2017’de bağımsızlık için referanduma gitmesinin ardından bağımsızlığı ilan etmesi, bölgede yeni ve derin bir istikrarsızlığın ve yeni çatışmaların kaynağı olacaktır. ABD, PKK ve PYD/YPG’ye TIR filoları ile ağır silah yardımı yapmaya devam etmektedir. “Kürt Koridorunun” (!) gerçekleştirilebilmesi amacıyla Carablus ve Elbab’da bulunan Türk ordusuna, ABD destekli PKK+PYD/YPG saldırıları başlayabilir ve bu çatışma bölgeye yayılabilir.
Türkiye’de; “Mavi Marmara Manyakları, İslâmcılar Tasfiye edilmelidir” kampanyası ile başlatılan ve Atatürk’ün Annesi, Hanımı ve evlatlığı ile ilgili çirkin bir kampanyanın açılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 28 Yıl kutladığı “Kutlu Doğum Haftası Bir FETÖ projesidir” kampanyasının ardından Diyanet İşleri Başkanı ve Yardımcısının tasfiye edilmesi, Parklarda kadınlara elbiselerinden dolayı taciz yapılıyor kampanyaları ve ardından gelen protesto eylemleri, Mustafa Kemal’in heykellerine yapılan saldırılar, Can Dündar ve Erdem Gül’ü casusluktan yargılamayan mahkemenin, CHP Milletvekili Enes Berberoğlu’na casusluktan 25 yıl ceza vermesi ve buna bağlı olarak CHP Genel Başkanının Başlattığı “Adalet İstiyoruz” yürüyüş, miting ve toplantıları, Kılıçdaroğlu’nun “Adalet İstiyoruz” yürüyüşünde giydiği ayakkabının Koç Müzesi’ne konacağının ifade edilmesi dünyada gelişen süreçle ilişkili olarak düşünülüp değerlendirilmelidir.
Bütün bunlar, ana hatları itibarıyla, 18 belgede öngörülen stratejiye uygun bir şekilde meydana gelmektedir. Böylece dünyada sürekli gerilim yükseltilerek İkinci Eksen ülkeleri halkları, çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarına inandırılmaya çalışılmaktadır. Batı toplumlarına verilmek istenen mesaj, “Küresel savaştan başka çare yoktur; yılanın başı küçükken ezilmelidir.” Diğer toplumlara/1. Eksen ülkelerine ve yöneticilerine de verilmek istenen mesaj, çizgiyi aşmayın, size çizilmiş olan dairenin dışına çıkmayın ve durumunuza razı olun; yoksa fena olur:
“Henry Kissenger: “Dostumuz olan ülkeler, Washington tarafından çizilen genel
çerçeve içerisinde kalmak kaydıyla bulundukları bölgedeki çıkarlarını kendileri
hararetle takip etmelidirler.” (9)
Şer İttifakının kurmak istediği tuzak budur. Bu amaçla bu yayınlar
yapılmaktadır.
Allah’ın da bir hesabı vardır; Allah, hesabı en sağlam olandır:
“Onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen vardır.”(14 İbrahim 46)
Ancak Allah, şer ittifakının kurduğu hileli düzenleri, tuzakları, “Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edenlere ve cihadında sabırlı olanlara, birlik ve bütünlüğü savunup gereğini yapanlara ” (22/78; 3/200; 4/76, 84; 29/69; 61/4 ) yol göstererek, sabırlarına sabır katarak, görünmez ordularla yardım ederek (47/7, 35; 61/11-12; 3/123) müminlerin eliyle bozar:
“Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onları azablandırsın, rüsvay etsin
ve sizi onlara karşı üstün kılsın ve mü’minler topluluğunun göğüslerini
ferahlandırsın.” (9/14)
Öyleyse ey iman edenler Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin.
Kaynaklar
1- Ecevit, B., “Ecevit 12 Eylül’ü Anlatıyor,” 2 Ağustos 1989, Milliyet.
2- “12 Eylül’e 5 kala, 5 geçe,” 14 Ağustos 1989, Milliyet.
3- Demirel, S., “Demirel’den Evren’in Anılarına Yanıt”, 24 Kasım 1990,
Milliyet.
4- Foster, J.B., ‘ Emperyalizmin Yeni Çağı’, Cosmo Politik, Sayı:6, Sonbahar
2003, S: 12-22
5- Chomsky, N., ABD Terörü, Pınar Yayınları, İstanbul, (1991) S: 43-50
6- Akfırat, A., Özel Savaş Pentagon ve CIA Belgeleriyle, Kaynak y., İstanbul.
(1997) s: 200-201
7- Can, B., ‘Küresel Derin Devlet’in Düşük Yoğunluklu Savaşı, Umran, Sayı: 86,
2001
8- Armstrong, G., Rothschild, Para İmparatorluğu, Derin Yahudi Devleti, Destek
Yayınları, S:100-102; S: 71-76.
9- Chomsky N., a.g.e. S:120.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder