(Milli Gazete)
GİRİŞ
Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ile başlayan
Taksim Kadife Darbe Süreci, 7 Haziran 2016 genel seçiminde amacına ulaşmış ve
siyasal iktidarın tek başına iktidar olmasını engellemiştir. Şer İttifakı
(ABD-İngiltere-İsrail-Siyonizm-AB) Taksim Kadife darbe sürecini, bir siyasi
iktidarı düşürmek amacıyla başlatmış olmakla birlikte Türkiye’yi
Suriyeleştirmek ve zihnen bölme amacını yol boyu öne çıkarmıştır. Nitekim 7
Haziran 2015 seçimlerinden sonra bu gizli amaç, Güneydoğu’da PKK’nin “Kır’a
Dayalı Şehir Gerillası” aşamasına geçmesi, KCK’nın dört ülkeyi hedef alan
“sınırları belirsiz federasyonu” gündeme getirmesi ve bazı HDP’li belediye
başkanlarının “özerklik ilan etmeleri” ve “bulundukları bölgelerdeki petrolden
pay” istemeye başlamaları ile dışa vurmuştur.
O nedenle 15 Temmuz 2016 İhanet Hareketi, Gülen
Hareketini bir Truva atı olarak kullanan Şer İttifakının
(ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm-AB) Türkiye’ye karşı başlattığı sosyolojik savaş
amaçlı askeri bir darbe girişimidir.
Bu yazı serisinde, 15 Temmuz 2016’dan günümüze kadar
gelen süreçte yapılan hatalar ve yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır.
Sosyolojik
Savaş
“Toplumsal değişme”, toplumun yapısını meydana
getiren toplumsal ilişkiler ağının ve bunları belirleyen toplumsal kurumların
değişmesi olarak tanımlanabilir (1,2). Toplumsal değişmelerin biri içsel
(serbest toplumsal değişmeler), diğeri de dışsal (zorlayıcı toplumsal
değişmeler) olmak üzere iki boyutu vardır (1,2).
Sosyolojik Savaş, “Sosyoloji teorilerinin savaş
fenomenine uygulanarak, hedef toplumun işleyişine yöneltilen sosyolojik
müdahaleleri ifade eden bir kavramdır.” (3). Sosyolojik savaşın biri içe
(Sosyolojik savunma) birisi de dışa dönük (Sosyolojik saldırı) olmak üzere iki
boyutu/ekseni vardır.
Sosyolojik savaşın dışa dönük boyutu, rakip/düşman
toplumla ilgili olup onun sosyolojik yapısını, sosyolojik savaşın amacına uygun
olarak tamamen ya da kısmen değiştirme ve yeniden yapılandırma ile ilgilidir.
Burada hedef toplumun dayanışma ve bütünleşme kapasitesini, zayıflatma, ortadan
kaldırma, tahrif etme-dönüştürme amaçlanır. Toplumdaki farklı sosyal güçler,
karşı karşıya getirilir ve farklı kesimler aktif halde kitlesel çatışmaya
sokularak toplum bir kaosa sürüklenir. Ardından hedef topluma müdahale edilerek
toplum, yeni ortak paydalar etrafında şekillendirilip yapılandırılır (3).
Sosyolojik savaşın içe dönük ekseni/boyutu ise,
kendi toplumu ile ilgili olup amacı, var olan sosyolojik yapısını, sosyolojik
saldırılara karşı korumak, olumsuz yönde değişmesine mani olmak, kendi
toplumsal değerleri, kültür ve medeniyet kodları düzleminde daha iyiye, güzele
doğru bir seyir takip etmesini sağlamak, toplumun dayanışma ve bütünleşme
kapasitesini korumak, geliştirmek, güçlendirmek ve canlı tutmaktır.
Önümüzdeki günlerde, Şer İttifakı; 1- Bireyleri
Ayrıştırma ve Çatıştırma, 2- Cemaatleri/Hareketleri Ayrıştırma ve Çatıştırma,
3- Mezhepleri Ayrıştırma-Çatıştırma, 4- Kavimleri Ayrıştırma-Çatıştırma, 5-
Sınıfları Ayrıştırma-Çatıştırma, 6- Halkları Ayrıştırma-Çatıştırma, 7-
İdeolojileri Ayrıştırma-Çatıştırma, 8- Dinleri Ayrıştırma-Çatıştırma amaçlı
sosyolojik savaş stratejisini, Türkiye’de daha etkin bir şekilde uygulayabilmek
için ilk bakışta öngörülemeyen, yeni operasyonlara başvurabilir.
Sosyolojik savaşın etkileri, anında görülmez;
değişim tedricidir. Etkileri dışa vurmaya başladığı zaman iş işten geçmiş,
“kurbağa haşlanmış” ve iş bitmiş olabilir
Bu nedenle çok dikkatli olunmalıdır.
İdeolojik
Hareketlerde İnsan Unsuru Spektrumu
İdeolojik hareketlerin tümünde, “sempatizan”,
“taraftar”, “âzâ”, “kadro”, “lider kadro” ve “lider” olmak üzere altı farklı
insan unsuru mevcuttur. Sempatizanlar, harekete sempati duyar, takdir etmekle
yetinir; fakat fiiliyatta yokturlar. Taraftarların, hareket ile organik bağları
yoktur; fakat maddi ve manevi kısmi yardımlarda bulunabilirler; bazı
faaliyetlere de iştirak edebilirler. Âzâlar, hayatını davasına adamış,
vakfetmiş insanlardır. Tüm hayatlarını inandıkları davaya göre plânlarlar.
Kadrolar ise azalar içinden çıkan yetenekleri farklı yönetici ekiplerdir.
Gülen Hareketi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,
“aşağısı ibadet, ortası ticaret, yukarısı ihanet içinde” diye yaptığı
tanımlama, yukarıdaki altı grup insanı ihtiva etmektedir. Gülen şantaj ve terör
örgütünün “ihanet grubu”, “azalar”, “kadrolar”, “lider kadro” ve “lider”dir.
İbadet ve ticaret grubu diye tanımlanan grup ise sempatizan ve taraftarlardır.
FETÖ
İle Mücadeleden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı Kurulmalıdır
15 Temmuz İhanet Hareketi, Taksim Kadife Darbe
sürecinde inşa edilen sosyolojik zemin, arka plan göz önüne alınarak icra edilmiştir.
15 Temmuz İhanet Hareketinin askeri boyutu ile başarılı bir mücadele verilmiş
olmasına rağmen, sosyolojik savaş boyutu ihmal edilmektedir.
FETÖ ile çok boyutlu bir mücadele verilmesi
gerekmektedir:
1-Fikrî, Felsefî, Dinî boyut
2-Yabancı Devletler ve İstihbaratlar Boyutu
3- Masonluk-Siyonizm Boyutu
4- Vatikan Boyutu
5- Güvenlik Boyutu
Bu boyutlarda verilecek bir mücadele, birbiri ile
organize bir şekilde yürütüldüğünde başarılı sonuçlar alınacak ve süreç
hızlanacaktır. Mesele bu açıdan ele alındığında FETÖ ile mücadele, tek bir
elden yürütülmeli ve Başbakan Yardımcılarından birinin sorumluluğunda
olmalıdır. Bu Başbakan Yardımcısının, başka hiçbir görev ve sorumluluğu
olmamalı, başka bir işle uğraşmamalı, tamamen FETÖ ile mücadeleye
yoğunlaşmalıdır.
FETÖ ile mücadeleden sorumlu Başbakan Yardımcısının
görev ve sorumluluklarını, aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:
Sonuç: Allah’a ve Ahirete İman Eden “Temiz Akıl”,
“Salih Amel” ve “Fazilet” Sahibi Olanların Sorumluluğu
Gülen Hareketinin çalışma şekli, şantaj ve darbe
mantığı, yeni bir “İttihat Terakki” ve “Haşhaşiler” vakasıyla karşı karşıya kaldığımızı
göstermektedir. O nedenle Gülen Hareketindeki Emanuel Karasu’lar mutlaka
deşifre edilmelidir. Verilecek mücadelenin, çok uzun süreli bir mücadele
olacağı asla unutulmamalıdır.
FETÖ ile mücadele için kurulmuş ve kurulacak
komisyonların bünyesinde, Masonlar, Ergenekon-Balyozcular, partizanlar, ihtiras
şehveti ile yanıp tutuşanlar, hak ve adalet duygusu zayıf olanlar, duygusal ve
öfkeli davrananlar yer almamalıdır.
15 Temmuz İhanet Hareketi, sosyolojik savaş amaçlı
bir askeri darbe girişimi olduğu için darbeci Şer İttifakı (Darbenin Birinci ve
İkinci Beyni), darbe sonrası süreçte Türkiye’de yeni fay hatları inşa etmek ve
var olan fay hatlarını enerji ile doldurup harekete geçirmek için yeni bir
strateji izlemek isteyebilir. Bu konuya dikkat edilmelidir..
FETÖ ile mücadele sürecinde, iyi niyetle ortaya
konan her karşı görüşü, düşmanlık ve hainlik olarak görmek, nitelendirmek ve
suçlamak yanlıştır, tehlikelidir.
Bugünkü yöneticiler / liderler, hata yapabilir.
Bugünkü yöneticilere / liderlere hatırlatma yaparak yardımcı olmak; Allah’a ve
Ahirete iman eden, “temiz akıl”, “salih amel” ve “fazilet” sahiplerinin”
sorumluluğudur (11 Hud 116).
Öyleyse; Ey Allah’a ve Ahiret’e iman eden “temiz
akıl”, “salih amel” ve “fazilet” sahipleri, sorumluluğunuzu yerine getirin,
sabredin ve “düşmanları sevindirecek işler yapmayın!” (3 Al-i İmran 118-120).
HENÜZ
VAKİT VARKEN; YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!
Kaynaklar
1- Tezkan, M., Sosyal ve Kültürel Değişme, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, No: 129, Ankara, 1984, S:
2-10.
2- Giddens A., Sosyoloji, Kırmızı Yayınları,
İstanbul, 2012, S: 77-82
3- Çağlayan, Y., Osmanlıdan Ortadoğu’ya Sosyolojik
Savaş, Etkileşim, İstanbul, 2013, S: 43-45.
Yabancı Devletler ve İstihbaratlar Boyutu
Gülen Hareketi, 1980 Darbesi’nden sonra çok hızlı
büyüyen ve yaygınlaşan bir harekettir. Bir dönem arkasında devlet desteği
vardı. Devlet ve siyaset ricali, Gülen’e ödül vermiş ve elinden ödül almıştır.
Dış dünyadaki okullarını ziyaret etmiş ve okulların açılması için devlet
başkanlarına mektuplar yazmıştır. Türkçe olimpiyatlarına katılıp övgüler
yağdırmıştır.
Dünyanın dört bir tarafında bu kadar hızlı ve yaygın
bir örgütlenmede, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Siyonizm-Masonluğun maddi
ve manevi desteği ortaya çıkarılmalıdır.
Gülen Hareketinin hem iç istihbarat hem de dış
istihbarat boyutunun ortaya çıkarılması, FETÖ ile mücadelenin ön şartlarından
biridir. İç istihbaratların yanlış yönlendirmesi varsa, bunun hesabı mutlaka
sorulmalıdır.
FETÖ ile ilgili iç ve dış istihbaratlar, Masonluk ve
Siyonizm ilişkisi, belgelere, delillere dayalı olarak ortaya konmalı ve
inandırıcı bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bunun için FETÖ ile
mücadeleden sorumlu Başbakan Yardımcılığında özel bir komisyon kurulmalıdır.
Vatikan
Boyutu
“Dinler Arası Diyalog” bir “Vatikan projesidir”.
Gülen Hareketinin bu proje ile olan ilişkisinin perde arkasının aydınlatılması,
FETÖ’ne karşı verilecek mücadelede önemlidir. Papa ile görüşmesini kim ve nasıl
sağladı; neler görüşüldü ve “Dinler Arası Diyalog” kapsamında hangi faaliyetler
yapıldı, araştırılmalı ve raporlandırılmalıdır. Bu konu ile Yabancı Devletler
ve İstihbaratlar Boyutu Komisyonu ilgilenmelidir.
Ayrıca Gülen Hareketi’nin fikrî ve felsefî temelleri
üzerinde Hıristiyanlığın etkilerinin olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Bu
konu ile de Fikrî, Felsefî, Dinî Boyut Komisyonu ilgilenmelidir.
Güvenlik
Boyutu
FETÖ elemanlarının tasfiyesi ile ilgili Başbakan
Yardımcılığı bünyesinde, Merkezi Özel bir Kriz Masası kurulmalıdır. Tüm illerde
de bu kriz masasına bağlı çalışan alt kriz masaları oluşturulmalıdır.
Süreçle ilgili bir Kriz Yönetimi Yönetmeliği
hazırlanmalıdır.
Yeni kurulan ve göreve başlayan “İtirazları İnceleme
Komisyonu”, FETÖ İle Mücadeleden Sorumlu Başbakan Yardımcısına bağlanmalıdır.
Süreçte görev alan tüm yönetici ve soruşturma
komisyonları/birimleri özel merkezi bir eğitime tâbi tutulmalıdır.
FETÖ ile mücadelede, ilgili tüm bakanlık ve kurumlar
arasında koordinasyon sağlanmalıdır.
FETÖ ile mücadelede, gerekli tüm bilgi ve belgeleri
ihtiva eden merkezi özel bir veri bankası oluşturulmalıdır. Şu ana kadar elde
edilen ve yol boyu elde edilecek olan tüm bilgi ve belgelerin sağlık,
güvenirlilik derecesi tespit edilip sınıflandırılmalıdır. Bu veri bankasında
toplanan veriler, ilgili birimlerle paylaşılarak süreç hızlandırılmalıdır.
Açığa alma, ihraç etme ve tutuklama ile ilgili
sağlam ve güvenilir kriterler ortaya konmalı, var olduğu söylenenler tekrar
gözden geçirilmeli ve Türkiye’nin her tarafında ve her kurumunda bunlara uyulup
uyulmadığı mutlaka kontrol edilmelidir.
Şu ana kadar çıkarılan KHK’ler ile açığa alınan,
ihraç edilen ve tutuklananların dosyaları yeniden incelenmelidir. Mağdur
edilenler varsa, eski görevlerine iade edilmeleri sağlanmalıdır.
Genel olarak tüm birimlerde, özel olarak tüm
üniversitelerde yapıldığı söylenen soruşturmaların, ciddiyeti, güvenirliliği,
göz önüne aldıkları kriterler, komisyon üyelerinin kimliği, kişiliği tekrar
değerlendirmelidir.
Kasıtlı davrandığı tespit edilen tüm yöneticiler,
soruşturma komisyonu üyeleri ve kasıtlı ihbar yapan şahıslar
cezalandırılmalıdır.
Açığa alma, ihraç etme ile ilgili yapılan
itirazlara, ilgili birimlerin ne cevap verdiği, bu konuda nasıl davrandığı
kontrol edilmeli; kasıtlı davranış varsa hesabı sorulmalıdır.
Kriz masaları, yapılan uygulamalarla ilgili
şikâyetleri göz önüne almalı ve gerektiği anda, vakit geçirmeden,
küskünler/kırgınlar zümresi meydana gelmeden müdahale etmelidir.
Savcılık tarafından aklanmış olduğu halde göreve
iade edilmeyenlerin, dilekçelerine cevap verilmeyenlerin durumu incelenmeli ve
kasıtlı bir engelleme varsa, ilgililer hakkında soruşturma açılmalı ve hesap
sorulmalıdır.
FETÖ’nün sempatizan ve taraftar kesimi, hareketten koparılarak kazanılmalı; militanlaşmalarına imkân verilmemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder