(Milli Gazete)
Millî Görüş hareketi, DP, AP, CHP/DSP ile mukayese
edildiğinde, yalnızca bağımsız dış politika, ekonomik politika, kalkınma ve
sanayileşme politikaları açısından değil, değerler sistemi, kültür ve medeniyet
ve batı karşıtı bir eksen olarak İslâm birliğini savunması açısından, başlangıçtan
beri, şer ittifakı tarafından düşman olarak görülmüştür. O nedenle de Millî
Görüş Hareketinin dört partisi (MNP, MSP, RP, FP) hiçbir ciddi hukuki gerekçe
olmadan kapatılmıştır.
28 Şubat Postmodern Darbesini, Millî Görüş’ün 1-
İdeolojik/Değer Sistemi/Kültür ve Medeniyet boyutu, 2- Bağımsız Dış Politika,
Ekonomi Politika, Kalkınma ve Sanayileşme Politika boyutu, 3- İslâm Birliği
boyutunu göz önüne almadan değerlendirmek yanlış olur. 27 Mayıs Darbesinde ve
12 Mart Muhtırasında çok önemli etkili faktörlerden biri, Menderes ve
Demirel’in, Şer İttifakına (ABD-İngiltere-İsrail/Siyonizm) rağmen SSCB ve
Hindistan’la ilişkileri geliştirmesi ve ekonomik anlaşmalar yapmış olmasıdır.
Millî Görüş Hareketi ise sadece Şer ittifakı karşıtı olan Sosyalist ve “bağlantısız”
ülkelerle iyi ilişkiler ve ekonomik anlaşmalar yapmakla yetinmemiş; Batı
karşıtı bir cephe olarak İslâm birliğini kurmaya yönelmiştir. Bunun da ilk
ayağını, D-8’leri kurarak oluşturmuştur. Daha sonraki hedef D-60’lar ve
D-160’lardır. 28 Şubat Postmodern darbesine bu yönelim ve çalışmaların çok
büyük bir payı vardır.
Geçen yazıda, 28 Şubat Postmodern darbesi, Millî Görüş
Hareketinin öngördüğü Millî Görüş kimliği ele alınıp değerlendirilmiştir.
Burada, Batı karşıtı bir eksenin çelik çekirdeğini oluşturmak amacıyla inşa
edilen D-8’ler hareketi açısından 28 Şubat Postmodern darbesi ele alınacaktır.
D-8’ler İslâm Birliğinin Kurulması İçin Etkin Olabilecek
Stratejik Bir Çekirdek Yapı
Rahmetli Erbakan’a göre, daha önce kurulmuş olan İslâm
Konferansı Teşkilatı gibi yapılar, fonksiyonsuz olup hiçbir işe yaramamaktadır.
Müslümanları savunmadıkları gibi Müslümanların hiçbir yarasına da merhem
olamamaktadırlar. Bu hantallaşmış yapıları harekete geçirmek çok zordur. Bunun
için Müslüman ülkelerin tümünü değil, Batının en çok baskı uyguladığı,
stratejik öneme sahip ve belli alt yapıları olan ülkeleri bir araya getirmek,
hem daha kolay hem de daha faydalıdır.
Devamlı olarak horlanmaktan, aşağılanmaktan ve sömürülmekten
şikâyetçi olmuş olan bu ülkeler, baskıyı azaltabilecek, kırabilecek bir güç
arayışı içinde idiler. D-8’lerin kuruluş çalışmaları sürecinde bu ülke
liderlerinin yaptıkları konuşmalarda bunu görmek mümkündür (1).
Mevcut yapıların temel zaafını ve liderlerin konuşmalarını
göz önüne alan Rahmetli Erbakan, D-8’lerin “etkinlik prensibi” üzerine
kurulması noktasında ısrar etmiş ve bunu D-8’lerin ilkelerinden biri haline
getirmiştir. Erbakan’a göre etkinlik ilkesinin iki hedefi vardır: 1- Gelişmekte
olan ülkelere yürek vermek; 2- Sanayileşmiş ülkeler tarafından ciddiye alınmak.
Her ikisi için de güce ihtiyaç vardı. Açıkça ifade edilmemiş olmasına rağmen
konuşulanlara, çizilen stratejiye bakıldığında bu gücün; 1- D-8’ler tarafından
geliştirilmiş teknolojiler; 2- D-8’lerin sahip olduğu stratejik önem, 3- D-8
ülkelerinin 800 milyonluk bir pazar oluşturması, 4- Sahip oldukları enerji
kaynakları ve enerji nakil yolları, 5- Kıymetli zengin maden yatakları, 6- Genç
nüfus, 7- Temiz su havzaları, 8- Mustazafların müstekbirlere duyduğu öfke
üzerinden oluşturulması öngörülmüştür.
Erbakan’a göre D-8’ler, müstekbirlere karşı mücadelede
hedeflenen asıl büyük gücün çelik çekirdeğini oluşturmaktaydı. Birinci hedef
Müslümanlar; ikinci hedef tüm mustazaflar, üçüncü hedef de müstekbirler dâhil
tüm insanlıktı:
“Burada 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek
oluşturulmuş,1 milyarlık bir nüfus meydana getirilmiştir. Bu bir çekirdektir;
yola çıkmış, çekirdeği teşkil etmiştir. …Bunun arkasından 2. hedefimiz vardı.
Bunlar, bütün Müslüman ülkeleri ve ezilen ülkeleri yani Rusya’sı, Çin’i,
Hindistan’ı dâhil 5 milyar ezilen sömürülen insanın hepsini biz adil bir dünya
düzeni etrafında toplayacağız, prensibinden hareket edilmişti.
Bizim gayemiz sadece 5 milyara değil. 6 milyar insanın (o
zamanki dünya nüfusu, B.C.) hepsine hizmettir.
O takdirde kendini gelişmiş sayan ülkeleri de bu sefer bir
yuvarlak masa etrafında toplayacağız. Onlara, “Oturun bakalım buraya, yeni
dünya sizin kuvvet ve prensiplerinize göre değil, adil düzen prensiplerine göre
kurulacaktır” diyeceğiz. “Herkes saadet bulacak” diyeceğiz ve buna uymak için
de gereken müeyyideyi elimizde tutacağız. Çünkü bunlar lâftan anlamazlar.
Müeyyidesiz bunlara bir iş yaptırmak mümkün değildir. İşte
yeni dünyanın adil esaslara göre kurulması prensibi gözetilerek D-8`ler
kurulmuştur.
Bundan sonra 3 ana istikamet var.
Bunlardan birincisi, sömürgeleşmeyeceğiz. Lider ülke
olacağız.
İkinci husus, ana istikamet ise biz mutlaka emperyalist
güçlere köle olmak mecburiyetinde değiliz. Ekonomide millî çözüm vardır. Kendi
gücümüzle kalkınmak mecburiyetindeyiz.
Üçüncü husus, gidilecek yol, Avrupa Birliği`ne kul, köle
olmak değil, önce İslâm birliğini kurmak, D-8’ler vasıtasıyla yeni bir dünyayı
kurmak yoludur.
Bu istikametlerde çalışma yapılırken çok önemli bir
istikamet ise Yeni Bir Dünya düzeni nasıl kurulacak? Yeni dünya düzeni 6 milyar
insana saadet getirmek üzere adil bir düzene dayanmak üzere yapılmak
mecburiyetindedir.” (2)
D-8, Enerji Bölgelerinin ve Enerji Nakil Hatları ile Ulaşım
Yollarının Kontrol Edilmesi Projesidir
D-8’ler, Büyük Ortadoğu coğrafyasında, uçları, Nijerya,
Endonezya-Malezya ve Türkiye olan geniş bir üçgen üzerine konumlandırılmıştır.
D-8’lerdeki ülkelerin seçimindeki stratejik akıl, çok geniş bir coğrafyanın
stratejik olarak kontrol edilmesini ön görmüştür. Nijerya, Afrika’da ağırlığı
olan bir ülkedir. Türkiye-Mısır-Pakistan-Bangladeş-Endonezya-Malezya hattı, hem
enerji üretim alanlarının hem de nakil hatlarının ve ulaşım yollarının geçtiği
boğazların ve körfezlerin kontrol edilebildiği bir hattır. İstanbul Boğazı, Çanakkale
Boğazı, Süveyş Kanalı, Babul Mendap Boğazı, Aden Körfezi, Hürmüz Boğazı, Basra
Körfezi, Arap Denizi, Bengal Körfezi, Malaka Boğazı, Sonda Boğazı ve Lombok
Boğazı, tamamen D-8’lerin kontrolü altında olan boğazlar ve körfezlerdir. Bu,
büyük bir jeostratejik güç demektir.
D-8 Hareketi, Mevcut Dünya Yönetimine Karşı Bir İtiraz ve
İsyan Olarak Şer İttifakını Korkutmuştur.
Rahmetli Erbakan, mevcut dünya sisteminin adil olmadığı ve
bir sömürü düzeni olduğu fikrini, yol boyu hep seslendirmiş ve gündemde tutmaya
çalışmıştır:
“Bugün biz Amerika izin vermediği için İsviçre’ye imam
gönderemiyoruz, Mekke’ye para göndermek ancak Amerikan bankaları üzerinden
mümkün olmaktadır ve bir İslâm beldesine telefon etmek bile batı santralleri
üzerinden olabilmektedir.” (3)
Mevcut dünya sistemine iki ana noktadan itiraz etmekteydi:
Birincisi, Birinci cihan savaşı sonunda Yalta Konferansı’nda dünyanın, galip
devletler arasında paylaşılması; İkincisi de Birleşmiş Milletler’de 5 ülkenin
veto hakkı ayrıcalığı.
Erbakan, Yalta Konferansı’nı etkisiz kılmak için D-8’leri,
D-160’lara dönüştürüp G-20’lerle 2. Yalta Konferansı’nı düzenlemek amacındaydı
(Şekil 1):
“2. Dünya harbinden sonra 1. Yalta Konferansı ile dünya
şekillendirildi… Şimdi D-8 projesinde öngörülen bir hedef de 2. Yalta Konferansı
ile ve 20. Asırdaki yanlışlıklardan alınacak derslerle Yeni Bir Dünyanın
G-7’lerle beraber doğrulara dayandırılarak kurulmasını sağlamak (1)…”
Bunların (D-8) etrafında D-60’lar, 60 tane Müslüman ülke
toplanacak. D-160’lar, yanı 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacak…
D-160’ların nüfusu 5 milyardan fazla olacaktır. Buna mukabil emperyalizmin
etkisi altındaki G-8’lerin toplam nüfusu 1 milyar dolayında olacak. 1. Yatla
konferansı yerine, Adil bir dünyanın kuruluş ilkelerinin benimseneceği 2. Yalta
Konferansı yapılacak. Bu 2. Yalta Konferansı’nda Yeni bir dünya kurulacak. (4)”
Erbakan’ın ikinci itirazı, BM’de, beş ülkenin veto hakkının
olmasının getirdiği ayrıcalığa idi:
“Bugün Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, İMF, UNDP ve
UNICEF Irkçı Emperyalizmin kuruluşlarıdır. Tekelci sermayeye hizmet
etmektedirler. Bu kuruluşları Irkçı Emperyalizm yönetmektedir…” (4)
“Bu gün, şu Birleşmiş Milletler Teşkilatında 5 ülkenin veto
hakkı var; bu çelişki değil mi... Bu, elli sene öncenin dünyası; bu dünya böyle
yürümez. Şimdi, bütün dünyanın hepsi haklı bir dünya istiyor; herkes elli yıl
sonra dünyayı yeniden kurmak istiyor.” (5)
Erbakan, kurulu bu sisteme isyan ederken alternatifinin
Dünya İslâm Birliği olduğunu öngörmüş; bunun için beş adımın atılması gerektiğine
inanmıştır:
“…Altı milyar insanının saadetinin tek yolu, Dünya İslâm
Birliğinin Kurulmasıdır… İslâm birliği kurmak için beş tane adım gereklidir.
Müslüman Ülkelerin Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İslâm NATOSU, İslâm Ortak
Pazarı, İslâm Dinarı, İslâmi UNESCO. İşte atacağımız beş önemli adım böyledir.”
(3)
Sonuç
Türkiye’nin Liderliğinde Batı Karşıtı Yeni Bir Eksenin
Oluşması (D-8’ler), 28 Şubat Postmodern Darbesini Sebeplerinden Biridir.
Şer İttifakı, Büyük Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’nin
kendileri adına jandarmalık yapmasını, öngördükleri stratejinin uygulanmasını
istemekteydi:
Türkiye’deki İslâmi yükselişin durdurulması,
Ilımlı İslâm projesinin Türkiye’de modellenerek Büyük
Ortadoğu Coğrafyasına ihraç edilmesi ve bu coğrafyanın dönüştürülmesi,
İran’ın durdurulması, etkinliğinin kırılması ve İran’ın
Sünni eksenle kuşatılması, Sünni-Şii fay hattının enerji ile dolmasının
sağlanması
Rusya’nın güneye inmesinin engellenmesi,
İsrail’in güvenliğinin sağlanması,
Batının enerji güvenliğinin sağlanması,
Küresel sermaye için serbest piyasaya geçilmesi, küresel
sermayenin dâhil olacağı özelleştirilmelerin yapılması,
Türkiye üzerinden Türk Cumhuriyetleri ile İslâm coğrafyasına
ABD’nin ve küresel sermayenin girmesi,
İslâm coğrafyasına kötü örnek olacak Batıya alternatif
oluşturacak oluşumların engellenmesi.
Bu görevleri yeterince yerine getirmeyen ve görev ihmali
yapan iktidarlar, şer ittifakı ve onlarla iş tutan iç güç odaklarının işbirliği
ile iktidardan uzaklaştırılmışlardır.
D-8 hareketinin oluşmasında Türkiye’nin üstlendiği rol ile
Şer İttifakının (ABD-İsrail/Siyonizm-İngiltere) Türkiye’ye biçtiği rol,
örtüşmemiş, tam tersine karşı karşıya gelmiştir. D-8 Projesi, Şer
İttifakı tarafından Türkiye’ye biçilen jandarmalık, uşaklık,
uyduluk ve çevre ülke rolüne, karşı çıkış hareketidir. Türkiye’yi lider ülke
yapma, İslâm coğrafyasını sömürüden kurtarma ve şeytanî
ittifaka karşı hak ve adalet eksenli bir ittifak kurma, adil
bir düzen, adil bir dünya kurma hareketidir.
D-8 Hareketi, Türkiye’nin Ortadoğu, Afrika ve Uzakdoğu’ya
yeniden açılma hareketidir. İslâm Dünyasının liderliğini yeniden üstlenmedir.
Malezya Başbakanı Muhatir Muhammed, kuruluş
toplantısında üstü kapalı bir şekilde, ima yoluyla da olsa
Türkiye’nin güçlü siyasal liderliğine olan ihtiyaca vurguda bulunmuştur:
“Ertelemeler ve engeller olacaktır, eğer siyasal istek
varsa, hepsinin üzerinden gelebileceğimize eminim. Tekrar güçlü bir siyasal
liderliğe duyulan ihtiyacı dile getirmek istiyorum. Eğer bir
ilerleme kaydetmek istiyorsak siyasal istek zorunludur.” (3)
D-8’i kuran liderlerin düşünceleri, o an için
gerçekleşebilir olup olmamasından öte bir anlam ifade etmektedir. Bir ideali
ortaya koymaktadır. İslam dünyasının önüne bir gelecek tasavvuru
sunmaktadır. Bu gelecek tasavvuruna bağlı olarak ümmetin
şuurlanması istenmektedir. Şer ittifakını korkutan, ürküten, Batı karşıtı böyle
bir tasavvurun gelecek nesillere sunulmasıdır ve bu
istikamette çalışmaların yapılıyor olmasıdır. D-8
liderlerinin o zamanki sözleri, çok hayalci görülebilir. Bugün Cumhurbaşkanı
Erdoğan, dünyanın her yerinde ”Dünya beşten büyüktür”
diyerek BM’nin yapısının değişmesini istiyorsa; bu
söyleminin böyle bir arka planı olmuş olmasından dolayıdır. Bugün hayal gibi
görünenler, ilahi sünnete uygun bir mücadele verildiği takdirde, yarın,
inşallah, gerçek olabilecektir.
D-8’’lerin bir çelik çekirdek yapı olarak kurulmasından
sonra D-8 ülkelerinin hemen hemen hepsinde Şer ittifakı tarafından operasyon
yapılmıştır. O nedenle diyoruz ki; Türkiye’deki 28 Şubat Postmodern Darbesinin
ana sebeplerinden biri, Türkiye’nin Şer ittifakı karşıtı bir eksen oluşturmada
liderlik yapmış olmasıdır.
Buna ilişkin belgeleri gelecek yazılarda tartışacağız.
Kaynaklar
Alan B., D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge yayınları, İstanbul,
2001, s: 10-20, 194-201,309. Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir,
Esam-Ankara, 16 Kasım 2005. Erbakan,
Uluslararası Müslüman Topluluklar 4. Kongresi, 4. Kongrenin
Rapor ve teklifleri, İstanbul, 1995, s: 9-10, 37. Erbakan, Yeni Bir Dünya ve
Adil Düzen, Esam-Ankara, 16 Kasım 2010. Erbakan,
09 Aralık 1996 tarihinde Parlamentoda bütçe üzerine yaptığı
konuşma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder