10 Şubat 2017 Cuma

Türkiye’deki Fitnenin Perde Arkası - 8: 28 Şubat Postmodern darbesi ve Batı karşıtı bir eksen olarak D-8’ler

 (Milli Gazete)

Millî Görüş hareketi, DP, AP, CHP/DSP ile mukayese edildiğinde, yalnızca bağımsız dış politika, ekonomik politika, kalkınma ve sanayileşme politikaları açısından değil, değerler sistemi, kültür ve medeniyet ve batı karşıtı bir eksen olarak İslâm birliğini savunması açısından, başlangıçtan beri, şer ittifakı tarafından düşman olarak görülmüştür. O nedenle de Millî Görüş Hareketinin dört partisi (MNP, MSP, RP, FP) hiçbir ciddi hukuki gerekçe olmadan kapatılmıştır. 

28 Şubat Postmodern Darbesini, Millî Görüş’ün 1- İdeolojik/Değer Sistemi/Kültür ve Medeniyet boyutu, 2- Bağımsız Dış Politika, Ekonomi Politika, Kalkınma ve Sanayileşme Politika boyutu, 3- İslâm Birliği boyutunu göz önüne almadan değerlendirmek yanlış olur. 27 Mayıs Darbesinde ve 12 Mart Muhtırasında çok önemli etkili faktörlerden biri, Menderes ve Demirel’in, Şer İttifakına (ABD-İngiltere-İsrail/Siyonizm) rağmen SSCB ve Hindistan’la ilişkileri geliştirmesi ve ekonomik anlaşmalar yapmış olmasıdır. Millî Görüş Hareketi ise sadece Şer ittifakı karşıtı olan Sosyalist ve “bağlantısız” ülkelerle iyi ilişkiler ve ekonomik anlaşmalar yapmakla yetinmemiş; Batı karşıtı bir cephe olarak İslâm birliğini kurmaya yönelmiştir. Bunun da ilk ayağını, D-8’leri kurarak oluşturmuştur. Daha sonraki hedef D-60’lar ve D-160’lardır. 28 Şubat Postmodern darbesine bu yönelim ve çalışmaların çok büyük bir payı vardır.

Geçen yazıda, 28 Şubat Postmodern darbesi, Millî Görüş Hareketinin öngördüğü Millî Görüş kimliği ele alınıp değerlendirilmiştir. Burada, Batı karşıtı bir eksenin çelik çekirdeğini oluşturmak amacıyla inşa edilen D-8’ler hareketi açısından 28 Şubat Postmodern darbesi ele alınacaktır.

D-8’ler İslâm Birliğinin Kurulması İçin Etkin Olabilecek Stratejik Bir Çekirdek Yapı

Rahmetli Erbakan’a göre, daha önce kurulmuş olan İslâm Konferansı Teşkilatı gibi yapılar, fonksiyonsuz olup hiçbir işe yaramamaktadır. Müslümanları savunmadıkları gibi Müslümanların hiçbir yarasına da merhem olamamaktadırlar. Bu hantallaşmış yapıları harekete geçirmek çok zordur. Bunun için Müslüman ülkelerin tümünü değil, Batının en çok baskı uyguladığı, stratejik öneme sahip ve belli alt yapıları olan ülkeleri bir araya getirmek, hem daha kolay hem de daha faydalıdır. 

Devamlı olarak horlanmaktan, aşağılanmaktan ve sömürülmekten şikâyetçi olmuş olan bu ülkeler, baskıyı azaltabilecek, kırabilecek bir güç arayışı içinde idiler. D-8’lerin kuruluş çalışmaları sürecinde bu ülke liderlerinin yaptıkları konuşmalarda bunu görmek mümkündür (1).

Mevcut yapıların temel zaafını ve liderlerin konuşmalarını göz önüne alan Rahmetli Erbakan, D-8’lerin “etkinlik prensibi” üzerine kurulması noktasında ısrar etmiş ve bunu D-8’lerin ilkelerinden biri haline getirmiştir. Erbakan’a göre etkinlik ilkesinin iki hedefi vardır: 1- Gelişmekte olan ülkelere yürek vermek; 2- Sanayileşmiş ülkeler tarafından ciddiye alınmak. Her ikisi için de güce ihtiyaç vardı. Açıkça ifade edilmemiş olmasına rağmen konuşulanlara, çizilen stratejiye bakıldığında bu gücün; 1- D-8’ler tarafından geliştirilmiş teknolojiler; 2- D-8’lerin sahip olduğu stratejik önem, 3- D-8 ülkelerinin 800 milyonluk bir pazar oluşturması, 4- Sahip oldukları enerji kaynakları ve enerji nakil yolları, 5- Kıymetli zengin maden yatakları, 6- Genç nüfus, 7- Temiz su havzaları, 8- Mustazafların müstekbirlere duyduğu öfke üzerinden oluşturulması öngörülmüştür. 

Erbakan’a göre D-8’ler, müstekbirlere karşı mücadelede hedeflenen asıl büyük gücün çelik çekirdeğini oluşturmaktaydı. Birinci hedef Müslümanlar; ikinci hedef tüm mustazaflar, üçüncü hedef de müstekbirler dâhil tüm insanlıktı:

“Burada 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek oluşturulmuş,1 milyarlık bir nüfus meydana getirilmiştir. Bu bir çekirdektir; yola çıkmış, çekirdeği teşkil etmiştir. …Bunun arkasından 2. hedefimiz vardı. Bunlar, bütün Müslüman ülkeleri ve ezilen ülkeleri yani Rusya’sı, Çin’i, Hindistan’ı dâhil 5 milyar ezilen sömürülen insanın hepsini biz adil bir dünya düzeni etrafında toplayacağız, prensibinden hareket edilmişti.

Bizim gayemiz sadece 5 milyara değil. 6 milyar insanın (o zamanki dünya nüfusu, B.C.) hepsine hizmettir. 

O takdirde kendini gelişmiş sayan ülkeleri de bu sefer bir yuvarlak masa etrafında toplayacağız. Onlara, “Oturun bakalım buraya, yeni dünya sizin kuvvet ve prensiplerinize göre değil, adil düzen prensiplerine göre kurulacaktır” diyeceğiz. “Herkes saadet bulacak” diyeceğiz ve buna uymak için de gereken müeyyideyi elimizde tutacağız. Çünkü bunlar lâftan anlamazlar. 

Müeyyidesiz bunlara bir iş yaptırmak mümkün değildir. İşte yeni dünyanın adil esaslara göre kurulması prensibi gözetilerek D-8`ler kurulmuştur. 

Bundan sonra 3 ana istikamet var.  

Bunlardan birincisi, sömürgeleşmeyeceğiz. Lider ülke olacağız.

İkinci husus, ana istikamet ise biz mutlaka emperyalist güçlere köle olmak mecburiyetinde değiliz. Ekonomide millî çözüm vardır. Kendi gücümüzle kalkınmak mecburiyetindeyiz.

Üçüncü husus, gidilecek yol, Avrupa Birliği`ne kul, köle olmak değil, önce İslâm birliğini kurmak, D-8’ler vasıtasıyla yeni bir dünyayı kurmak yoludur. 

Bu istikametlerde çalışma yapılırken çok önemli bir istikamet ise Yeni Bir Dünya düzeni nasıl kurulacak? Yeni dünya düzeni 6 milyar insana saadet getirmek üzere adil bir düzene dayanmak üzere yapılmak mecburiyetindedir.” (2) 

D-8, Enerji Bölgelerinin ve Enerji Nakil Hatları ile Ulaşım Yollarının Kontrol Edilmesi Projesidir

D-8’ler, Büyük Ortadoğu coğrafyasında, uçları, Nijerya, Endonezya-Malezya ve Türkiye olan geniş bir üçgen üzerine konumlandırılmıştır. D-8’lerdeki ülkelerin seçimindeki stratejik akıl, çok geniş bir coğrafyanın stratejik olarak kontrol edilmesini ön görmüştür. Nijerya, Afrika’da ağırlığı olan bir ülkedir. Türkiye-Mısır-Pakistan-Bangladeş-Endonezya-Malezya hattı, hem enerji üretim alanlarının hem de nakil hatlarının ve ulaşım yollarının geçtiği boğazların ve körfezlerin kontrol edilebildiği bir hattır. İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, Süveyş Kanalı, Babul Mendap Boğazı, Aden Körfezi, Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi, Arap Denizi, Bengal Körfezi, Malaka Boğazı, Sonda Boğazı ve Lombok Boğazı, tamamen D-8’lerin kontrolü altında olan boğazlar ve körfezlerdir. Bu, büyük bir jeostratejik güç demektir. 

D-8 Hareketi, Mevcut Dünya Yönetimine Karşı Bir İtiraz ve İsyan Olarak Şer İttifakını Korkutmuştur.

Rahmetli Erbakan, mevcut dünya sisteminin adil olmadığı ve bir sömürü düzeni olduğu fikrini, yol boyu hep seslendirmiş ve gündemde tutmaya çalışmıştır:

“Bugün biz Amerika izin vermediği için İsviçre’ye imam gönderemiyoruz, Mekke’ye para göndermek ancak Amerikan bankaları üzerinden mümkün olmaktadır ve bir İslâm beldesine telefon etmek bile batı santralleri üzerinden olabilmektedir.” (3) 

Mevcut dünya sistemine iki ana noktadan itiraz etmekteydi: Birincisi, Birinci cihan savaşı sonunda Yalta Konferansı’nda dünyanın, galip devletler arasında paylaşılması; İkincisi de Birleşmiş Milletler’de 5 ülkenin veto hakkı ayrıcalığı. 

Erbakan, Yalta Konferansı’nı etkisiz kılmak için D-8’leri, D-160’lara dönüştürüp G-20’lerle 2. Yalta Konferansı’nı düzenlemek amacındaydı (Şekil 1):

“2. Dünya harbinden sonra 1. Yalta Konferansı ile dünya şekillendirildi… Şimdi D-8 projesinde öngörülen bir hedef de 2. Yalta Konferansı ile ve 20. Asırdaki yanlışlıklardan alınacak derslerle Yeni Bir Dünyanın G-7’lerle beraber doğrulara dayandırılarak kurulmasını sağlamak (1)…” 

Bunların (D-8) etrafında D-60’lar, 60 tane Müslüman ülke toplanacak. D-160’lar, yanı 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacak… D-160’ların nüfusu 5 milyardan fazla olacaktır. Buna mukabil emperyalizmin etkisi altındaki G-8’lerin toplam nüfusu 1 milyar dolayında olacak. 1. Yatla konferansı yerine, Adil bir dünyanın kuruluş ilkelerinin benimseneceği 2. Yalta Konferansı yapılacak. Bu 2. Yalta Konferansı’nda Yeni bir dünya kurulacak. (4)”

Erbakan’ın ikinci itirazı, BM’de, beş ülkenin veto hakkının olmasının getirdiği ayrıcalığa idi:

“Bugün Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, İMF, UNDP ve UNICEF Irkçı Emperyalizmin kuruluşlarıdır. Tekelci sermayeye hizmet etmektedirler. Bu kuruluşları Irkçı Emperyalizm yönetmektedir…” (4)

“Bu gün, şu Birleşmiş Milletler Teşkilatında 5 ülkenin veto hakkı var; bu çelişki değil mi... Bu, elli sene öncenin dünyası; bu dünya böyle yürümez. Şimdi, bütün dünyanın hepsi haklı bir dünya istiyor; herkes elli yıl sonra dünyayı yeniden kurmak istiyor.” (5) 

Erbakan, kurulu bu sisteme isyan ederken alternatifinin Dünya İslâm Birliği olduğunu öngörmüş; bunun için beş adımın atılması gerektiğine inanmıştır:

“…Altı milyar insanının saadetinin tek yolu, Dünya İslâm Birliğinin Kurulmasıdır… İslâm birliği kurmak için beş tane adım gereklidir. Müslüman Ülkelerin Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İslâm NATOSU, İslâm Ortak Pazarı, İslâm Dinarı, İslâmi UNESCO. İşte atacağımız beş önemli adım böyledir.” (3)

Sonuç

Türkiye’nin Liderliğinde Batı Karşıtı Yeni Bir Eksenin Oluşması (D-8’ler), 28 Şubat Postmodern Darbesini Sebeplerinden Biridir.

Şer İttifakı, Büyük Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’nin kendileri adına jandarmalık yapmasını, öngördükleri stratejinin uygulanmasını istemekteydi: 

Türkiye’deki İslâmi yükselişin durdurulması, 

Ilımlı İslâm projesinin Türkiye’de modellenerek Büyük Ortadoğu Coğrafyasına ihraç edilmesi ve bu coğrafyanın dönüştürülmesi, 

İran’ın durdurulması, etkinliğinin kırılması ve İran’ın Sünni eksenle kuşatılması, Sünni-Şii fay hattının enerji ile dolmasının sağlanması

Rusya’nın güneye inmesinin engellenmesi, 

İsrail’in güvenliğinin sağlanması, 

Batının enerji güvenliğinin sağlanması, 

Küresel sermaye için serbest piyasaya geçilmesi, küresel sermayenin dâhil olacağı özelleştirilmelerin yapılması, 

Türkiye üzerinden Türk Cumhuriyetleri ile İslâm coğrafyasına ABD’nin ve küresel sermayenin girmesi, 

İslâm coğrafyasına kötü örnek olacak Batıya alternatif oluşturacak oluşumların engellenmesi. 

Bu görevleri yeterince yerine getirmeyen ve görev ihmali yapan iktidarlar, şer ittifakı ve onlarla iş tutan iç güç odaklarının işbirliği ile iktidardan uzaklaştırılmışlardır.

D-8 hareketinin oluşmasında Türkiye’nin üstlendiği rol ile Şer İttifakının (ABD-İsrail/Siyonizm-İngiltere) Türkiye’ye biçtiği rol, örtüşmemiş, tam tersine karşı karşıya gelmiştir. D-8 Projesi, Şer

İttifakı tarafından Türkiye’ye biçilen jandarmalık, uşaklık, uyduluk ve çevre ülke rolüne, karşı çıkış hareketidir. Türkiye’yi lider ülke yapma, İslâm coğrafyasını sömürüden kurtarma ve şeytanî

ittifaka karşı hak ve adalet eksenli bir ittifak kurma, adil bir düzen, adil bir dünya kurma hareketidir. 

D-8 Hareketi, Türkiye’nin Ortadoğu, Afrika ve Uzakdoğu’ya yeniden açılma hareketidir. İslâm Dünyasının liderliğini yeniden üstlenmedir. Malezya Başbakanı Muhatir Muhammed, kuruluş

toplantısında üstü kapalı bir şekilde, ima yoluyla da olsa Türkiye’nin güçlü siyasal liderliğine olan ihtiyaca vurguda bulunmuştur: 

“Ertelemeler ve engeller olacaktır, eğer siyasal istek varsa, hepsinin üzerinden gelebileceğimize eminim. Tekrar güçlü bir siyasal liderliğe duyulan ihtiyacı dile getirmek istiyorum. Eğer bir

ilerleme kaydetmek istiyorsak siyasal istek zorunludur.” (3)

D-8’i kuran liderlerin düşünceleri, o an için gerçekleşebilir olup olmamasından öte bir anlam ifade etmektedir. Bir ideali ortaya koymaktadır. İslam dünyasının önüne bir gelecek tasavvuru

sunmaktadır. Bu gelecek tasavvuruna bağlı olarak ümmetin şuurlanması istenmektedir. Şer ittifakını korkutan, ürküten, Batı karşıtı böyle bir tasavvurun gelecek nesillere sunulmasıdır ve bu

istikamette çalışmaların yapılıyor olmasıdır. D-8 liderlerinin o zamanki sözleri, çok hayalci görülebilir. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın her yerinde ”Dünya beşten büyüktür”

diyerek BM’nin yapısının değişmesini istiyorsa; bu söyleminin böyle bir arka planı olmuş olmasından dolayıdır. Bugün hayal gibi görünenler, ilahi sünnete uygun bir mücadele verildiği takdirde, yarın, inşallah, gerçek olabilecektir. 

D-8’’lerin bir çelik çekirdek yapı olarak kurulmasından sonra D-8 ülkelerinin hemen hemen hepsinde Şer ittifakı tarafından operasyon yapılmıştır. O nedenle diyoruz ki; Türkiye’deki 28 Şubat Postmodern Darbesinin ana sebeplerinden biri, Türkiye’nin Şer ittifakı karşıtı bir eksen oluşturmada liderlik yapmış olmasıdır. 

Buna ilişkin belgeleri gelecek yazılarda tartışacağız.

Kaynaklar

Alan B., D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge yayınları, İstanbul, 2001, s: 10-20, 194-201,309. Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir, Esam-Ankara, 16 Kasım 2005. Erbakan,

Uluslararası Müslüman Topluluklar 4. Kongresi, 4. Kongrenin Rapor ve teklifleri, İstanbul, 1995, s: 9-10, 37. Erbakan, Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen, Esam-Ankara, 16 Kasım 2010. Erbakan,

09 Aralık 1996 tarihinde Parlamentoda bütçe üzerine yaptığı konuşma. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...