(Milli Gazete)
Giriş
Son bir ay içerisinde çok farklı ortam ve kesimler
üzerinden, farklı terör örgütleri aracılığıyla ve terör eylemleri ile
Türkiye’nin vurulmaya çalışılması, Şer İttifakının(ABD, İngiltere,
İsrail/Siyonizm, Almanya/Fransa), en azından belli bir dönem için benimsediği
stratejide, terörü, ana unsur olarak kullanacağı ve Türkiye’yi bir terör
kıskacına almak isteyeceği anlamına gelmektedir. Bu son olaylarda dikkat çeken
nokta, İstanbul’da Çevik Kuvvete, Kayseri’de Komando Birliğine yapılan
saldırıyı PKK-PYD’nin, Rus Büyükelçisi Karlov’un öldürülmesini FETÖ’nün (Gülen
Hareketine mensup olan bir polis tarafından öldürüldüğü açıklaması) ve Reina
saldırısını DAEŞ’in üstlenmiş/üstlendirilmiş olmasıdır. Son bir ay içerisinde
yapılan dört büyük eylem, dört ayrı terör örgütü tarafından
üstlenilmiştir.
Öyleyse Şer ittifakı terörden ne beklemektedir?
Burada, bu konu ele alınmaktadır.
Terör ve Terörizm Nedir?
Terör, “tedhiş”, “dehşet salma”, “yıldırma” ve “korkutma”
demektir. Terörist ise “tedhişçi”, terörü icra eden anlamındadır. “Terörizm,
“tedhişi, siyasi fikrini yayma ve kabul ettirmede bir usûl olarak kullanma
görüşü, tedhişçilik” veya “Devlet otoritesini ve düzenini yıkmak, değiştirmek,
belli amaçları gerçekleştirmek için girişilen siyasal nitelikteki şiddet
eylemlerinin tümü” olarak tanımlanmaktadır (1,2).
Birbirine yakın ve birbirini tamamlayan daha birçok tanım
yapılmıştır. Terör’ün uluslararası kabul görmüş, genel bir tanımının
olmamasının sebebi, farklı ülkelerin bu silahı, birbirine karşı kulanmış
olmalarıdır. Dolayısıyla yükledikleri anlam da farklılaşmaktadır (2). Bir başka
neden ise, terör ve terörle ilgili kavramların tanımının farklı bilim dallarına
bağlı olarak, sosyolojik, siyasal, askeri, tarihsel, psikolojik, değer
yargıları, insan hakları, kültürel, ideolojik, hukuk/ceza hukuku açılarından
ele alınıp yapılmasıdır. O nedenle de tanım, ülkeye ve bilim alanına göre
değişmektedir.
Türkiye, PKK, PYD, YPG ve Gülen Hareketini (FETÖ) terör
örgütü olarak kabul ederken; ABD/AB/İngiltere/İsrail, bunları terör örgütü
olarak görmemektedir. Bir NATO üyesi olan Türkiye’ye rağmen Şer İttifakı, PKK,
PYD, YPG’ye silah yardımı yapmakta; ülkelerinde propaganda yapabilmeleri için
her türlü imkânı sağlamaktadır. ABD, özellikle PYD-YPG’yi “stratejik dost”,
“ortak” olarak kabul etmektedir.
Terör ve Terörizmin Amaçları
Terörün asıl amacı, “hedef kitleyi yıldırmak, yönlendirmek,
yönetmek ve bunun için yapılacak eylemlerle dikkat çekmek suretiyle bir davayı
ya da anlaşmazlığı yerel, bölgesel ya da küresel alanda sorun haline getirmek
ve çözümünü sağlamaktır” (2). Terörün amaçlarını, aşağıdaki başlıklar halinde
özetleyebiliriz:
Örgütün ismini duyurmak,
Toplumun, bölgenin ve küresel güçlerin ya da kamuoyunun
dikkatini çekmek,
Kargaşa meydana getirmek,
İnsanları taraf olmaya zorlamak, fay hatları meydana
getirmek ve var olan fay hatlarını derinleştirmek, toplumu sosyolojik olarak
ayrıştırmak,
Toplumun/Siyasal İktidarın/Devletin direncini zayıflatmak,
baş eğdirmek.
Varsa, siyasal hedeflerine ulaşmak
Günümüzdeki terör örgütleri, bu amaçları elde etmek için
psikolojik savaş, sosyolojik savaş, propaganda ve dehşet meydana getiren çok
farklı şiddet eylemlerini metot olarak kullanmaktadırlar. Şiddet eylemleri,
onlar için aynı zamanda “silahlı propaganda” vasıtasıdır.
Eğer terörü metot olarak benimsemiş, hedef ülkede sadece
kendi amaçlarını gerçekleştirmek için çalışan bağımsız bir örgüt söz konusu
ise, terörün amaçları yukarıdakilerle sınırlıdır. Eğer bir terör örgütü,
bölgesel ya da küresel güçlerin taşeronu ise, o takdirde bölgesel ya da küresel
güçlerin, hedef ülkeden istediklerini alabilmeleri, terör eylemlerinin ana
amacını belirler.
Yukarıda ismi geçen tüm örgütler, bölgesel ve küresel
güçlerin birer taşeronu olarak çalışmakta ve onların stratejilerine hizmet
etmektedirler. O nedenle Türkiye’deki son olayları, sadece terör örgütlerinin
amaçları açısından değil; aynı zamanda da, Şer İttifakının stratejik ve taktik
amaçları açısından, ele alıp değerlendirmek gerekmektedir.
Türkiye’deki Darbelerin Perde Arkası
Darbenin, muhtıranın, entrikanın, terörün, ihanetin,
muhatabı olan Türkiye’deki bütün partilerin (DP, AP, CHP, DSP, MNP, MSP, RP,
FP, MHP, AKP), renkleri, felsefeleri, ideolojileri, ekonomi politikaları,
Batıya, İslâm coğrafyasına, SSCB, Rusya ve Çin’e bakışları ve yaklaşımları,
birbirinden çok farklıdır. Buna rağmen bütün bu partiler, ABD’nin başını
çektiği Şer ittifakının (ABD-İngiltere-İsrail/Siyonizm-Almanya-Fransa) darbelerine
muhatap olmuşlardır. Niçin?
Bu kadar farklı renklere sahip olan bu partilerin, konumuzla
ilgili tek ortak paydası, ABD destekli darbelerle düşürülmüş olmalarıdır. O
nedenle bu sorunun cevabı hayatîdir.
Bütün bu darbelerle ilgili yayınlanan belge, makale, yorum
ve hatıratların analizinden, rengi ne olursa olsun siyasî iktidarların
düşürülme nedenlerini, aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
Şer ittifakı;
1- Türkiye’nin sanayileşmesini ve yüksek teknolojiye sahip
olmasını,
2- Türkiye’nin savunma sanayisine sahip olmasını,
3- Türkiye’nin çok güçlü bir tarım ülkesi olmasını,
4- Türkiye’nin küresel sermayeyi sınırlandırmasını ve bu
sermayenin stratejik alanlara girmesine mani olmasını,
5- Türkiye’nin kendi yağıyla kavrulup ayakları üzerinde dik
durmasını,
6- Türkiye’nin komşuları ile ilişkilerinin çok iyi olmasını,
7- Türkiye’nin eksen değiştirmesini,
8- Türkiye’nin İslâm ülkelerinin liderliğini üstlenmesini,
9- Türkiye’nin Osmanlı coğrafyasında etkili olmasını,
10- Türkiye’nin bölgesel güç olmasını,
11- Türkiye’nin millet olarak/ülke olarak bir ve bütün
olmasını,
12- Türkiye’nin, şer ittifakının Türkiye’den istediklerini
sorgulamasını, “Hayır demesini”,
13- Türkiye’nin kendi kültür ve medeniyet kodlarına geri
dönmesini istememektedir.
Henry Kissinger, “Dostumuz olan ülkeler, Washington
tarafından çizilen genel çerçeve içerisinde kalmak kaydıyla, bulundukları
bölgedeki çıkarlarını kendileri hararetle takip etmelidirler.” (3) derken
“dost”(!) dedikleri ülkelerin birer ABD uydusu, kölesi olmaları gerektiğini; bu
çerçevenin dışına çıkanların iktidarda kalamayacağını, direndikleri sürece de
başlarına her türlü belanın açılmak isteneceğini ifade etmiştir.
Terörün Türkiye’ye Mesajları
Son olaylarda Şer İttifakının halka, siyasî iktidara ve
devlete vermek istediği ana mesaj; biz Türkiye’de her istediğimizi yapabilecek
güçteyiz. Türkiye’nin en gözde güvenlik unsurlarından olan Çevik Kuvveti ve
Komando Birliğini çok rahatlıkla vurabilmekteyiz. Hiçbirinizin can güvenliği
yoktur. Halka verilmek istenen en önemli mesaj, biz istediğimiz her şeyi,
elimizi kolumuzu sallayarak yaparken sizin istihbarat birimlerinizin ruhu bile
duymamaktadır. Türkiye, çok ciddi istihbarat zaafı yaşamaktadır. Öyleyse hem
güvenlik hem de istihbarat birimlerinde var olan bu zaafı, göz önüne alarak
devlete güvenmeyin, bize karşı gelmeyin; siyasî iktidara olan desteğinizi
çekin. Bu olayları icra eden örgütler açısından bakıldığında, örgütlerin
sempatizanlarına, saflarınızı belirlemekte çekingen davranmayın ve korkmayın; biz,
her an yanınızdayız denmektedir.
Dört saldırının iş dünyasına (hem ülke içindeki iş
adamlarına hem de ülke dışındaki iş adamalarına) verdiği ortak mesaj; Türkiye
güvenli bir ülke değildir, her an her şey olabilir; asla yatırım yapmayın.
Reina saldırısının bir boyutu da, turizm sektörüne darbe vurmaktı.
Reina saldırısında, yukarıdaki amaç ve mesajların yanı sıra,
daha başka amaç ve mesajlar da bulunmaktadır. Saldırı gününün yılbaşı seçilmesi
ve eylemi DEAŞ’in üstlenmesi ve Reina gece kulübünün sahibinin alevi olduğunun
açıklanması ile Türkiye’de iki fay hattı harekete geçirilmek istenmiştir: 1-
Alevi-Sünni Fay Hattı. 2- Laik anti laik Fay Hattı. Birincisi tutmamıştır;
ancak, ikincisi harekete geçirilmiş ve Türkiye, yoğun bir tartışmanın içerisine
çekilmiştir.
PKK-PYD eylemleri ile Türk ve Kürt fay hattı harekete
geçirilmek istenmiş, ancak başarılı olunamamıştır. Bütün bu yapılan terör
eylemleri ile Türkiye’den istenen; size “çizilen dairenin dışına çıktınız”;
tekrar dairenin içine geri dönün. Eksen değiştirmeye kalkmayın. Irak-Suriye
düzleminde ayaklarımıza dolanmayın.
Şer İttifakının Türkiye’deki Terör Üzerinden Birbiri İle
Mesajlaşması
Bazı yazılarımızda, bölgede hayata geçirilmek istenen
projelerin bir kısmının, bazen birbiri ile çatışarak, bazen de uzlaşarak hayata
geçirilmeye çalışıldığını ifade ettik (4). Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük İsrail
Projesi ve 2. Sevr Projesi, bu coğrafyanın parçalanarak paylaşılması
projeleridir. Bu projeler kapsamında bölgenin yeniden yapılandırılmasında, şer
ittifakı, kendi içinde anlaşamamış, mutabakata varamamış olabilir. Bölgenin
yeniden paylaşımı ve Türkiye’nin yeniden formatlanması konusunda ABD ile
İngiltere arasında çok ciddi bir ihtilafın olduğuna ilişkin bilgiler, medyada
zaman zaman yer almaktadır (5). Eğer böyle bir durum söz konusu ise, Şer
ittifakı, Türkiye’deki eylemler üzerinden birbirlerine de mesajlar
vermektedirler. Reina kelimesinin kraliçe anlamına geldiğini göz önüne alırsak
(5) Reina saldırısı, ABD’nin Türkiye’ye verdiği mesajın yanı sıra, aynı zamanda,
İngiltere’ye de özel bir mesajı olabilir. Bu tür mesajlaşma ve hesaplaşma,
Tarihte çok sık başvurulan bir yöntemdir.
ABD’deki “11 Eylül İkiz Kulelerin Vurulması” olayında,
Amerikan milliyetçileri (WASP), Küresel Siyonist Tefeci Sermayenin merkezi olan
İkiz Kuleleri vurarak, Siyonist-Neocon İttifakına çok önemli bir ders vermiştir
(6). Aralarındaki hesaplaşma, hâlâ devam etmektedir. 7 Siyonist ailenin kurduğu
ABD Merkez bankasının (FED) dolar operasyonları, iki taraf arasında hem bir
mesajlaşma, hem de bir hesaplaşmadır.
Sonuç: Şer İttifakına Karşı Taktik Saldırı
Son bir ay içerisinde Türkiye’de vuku bulan dört büyük terör
eyleminde, terörü icra eden örgütler, terörün icra ediliş şekli ve hedef alınan
toplumsal kesim göz önüne alındığında; Şer ittifakının, “Dolaylı harp
stratejisi” kapsamında, birbirine taban tabana zıt taktiklerle, çok farklı
noktalarda, ortamlarda, farklı toplum kesimlerinde, Türkiye’ye art arda
saldırılar düzenlemek üzere, uzun vadeli bir strateji çizmiş ve uygulamaya
sokmuş olduğunu görmekteyiz.
Bu aşamadaki terör eylemlerinde kısa vadede hedef, siyasî
iktidar; uzun vadede hedef, Türkiye’nin bizzat kendisidir. O nedenle başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere; siyasîlerin, gönüllü Kuruluşların/STK’ların ve
toplumun her kesiminin, meseleye bu noktadan yaklaşmalarında fayda vardır.
Özellikle, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm siyasî parti liderlerinin
konuşmalarında, köşe yazarlarının da kalemlerinde, çok daha hassas bir dil
kullanmaları gerekmektedir. Parti, grup, cemaat, hizip, tarikat ve mezhep
taassubunu bir tarafa bırakmanın tam zamanıdır.
Unutmamak gerekir ki hepimiz aynı gemideyiz. O nedenle;
“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize
düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah,
sabredenlerle beraberdir.”(8 Enfal 46).
Gemiyi batırmak isteyen de, Şer ittifakıdır.
O nedenle; Türkiye Şer ittifakına zarar verecek bazı
kararları almak zorundadır. Karşı hamle yapılmaz ise ödenecek bedel çok daha
ağır olabilir. Bunun için aşağıdaki taktik hamlelerin yapılmasında yarar
vardır:
1. NATO ve ABD üsleri, askıya alınmalıdır.
2. Şer İttifakının bu ülkede yaptığı pis işler, belgelere
dayalı olarak açıklanmalıdır.
3. Şer ittifakının bazı mallarına, toplum olarak boykot ilan
edilmelidir.
4. Irak-Suriye düzleminde Şer ittifakının bazı stratejik
menfaatlerine darbe vuracak hamleler yapılmalıdır.
5. Türkiye, Afrin ve Telelyap’da ki PYD-YPG hâkimiyetine son
vermelidir.
6. Türkiye-Rusya-İran-Irak-Suriye’nin, Şer İttifakına ve
terör örgütlerine karşı ortak hareket edebilmesinin alt yapısını inşa
edebilecek ortak bir çalışma grubu oluşturulmalıdır.
Biz, millet/ümmet olarak üzerimize düşen sorumluluğu, İlahi
Sünnetin kanuniyetine göre ifa edersek (22 Hac 78); Allah, tüm tuzakları
bozacak, tuzaklarını ayaklarına dolaştıracak, bizleri karanlıktan aydınlığa
çıkaracaktır (14 İbrahim 46).
Kaynaklar:
Doğan M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar yayınları, İstanbul,
18. baskı,
A., Nurullah, Küresel terör ve Türkiye, Bilgi Yayınevi,
2006, ss. 28-36
Chomsky, N., ABD Terörü-Terörizm Kültürü, Pınar Yayınları,
İstanbul, 1991, ss. 200-205.
Can. B., Türkiye’deki Fitnenin Perde Arkası -1: Genel Bir
Değerlendirme, 23.12.2016, Millî Gazete.
Diler E., Panzehir, 3.1.2017 Takvim; Kaçırdılar, 4.1.2017
Takvim.
Can, B., 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler Provokasyonundan 7 Ocak
2015 Karikatür Provokasyonuna Kirli Savaş – 3, 29.1.2015, Milli Gazete.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder