(Milli Gazete)
NATO, askerî amaçlı, güvenlik merkezli bir örgüt iken; AB,
sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik, askerî, kültür ve medeniyet merkezli bir
entegrasyon projesidir. Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ise askerî ve ekonomik
merkezli bir örgüt olup, batı ittifakına karşı kurulmuştur.
Bu durumu göz önüne alarak sorulması ve cevaplandırılması
gereken, Türkiye’nin tercih önceliği, bunlardan birisi mi olmalı; yoksa İslâm
ümmetinin birlik ve beraberliğini sağlayacak bir işbirliğine mi gitmeli
sorusudur. İslâm coğrafyasındaki fitnenin kaynaklarından birini, diğerine göre
“ehveni şer” diyerek kabullenmek, İslâm coğrafyasındaki fitnenin kökünün
kazınmasında ne derece etkili olabilir?
Rusya tarafından icra edilen Halep katliamı gözler önünde
iken; Rusya, zalim Esed yönetimine, ÇİN ile birlikte her türlü desteği
verirken, ŞİÖ’ya girmek istemek, İslâm dünyasının geleceği için akılcı ve
kalıcı bir çözüm değildir. ŞİO’ya, taktik geçici bir çözüm olarak
bakılabilir. Öyleyse stratejik çözüm ne olmalıdır?
Siyonist-Haçlı ittifakının tüm saldırılarını durdurup
parçalayacak bir potansiyele sahip olan Türkiye’nin, bölgesel ve küresel güç
olabilmesi için Türkiye, ümmetin gücünü yanına almalı, şerre karşı hep birlikte
yürümelidir. Bu amaçla D-8 Merkezli D-60’ları kurmayı hedeflemelidir.
Burada bu konu ele alınacaktır.
Kaza Görüntüsü Verilmiş Sabotajlar Ve Taşeronlar Üzerinden
Yürütülen Adı Konmamış Bir Savaş: Siyonist- Haçlı İttifakı Saldırıları
Türkiye’nin ABD ve Batı ile ilişkilerinde ne zaman bir
sertleşme olmuşsa, Türkiye kendi bağımsız politikasını uygulamaya sokmaya
çalışmışsa, ülkede mutlaka çok özel cinayetler işlenmiş ve çok önemli stratejik
alanlara sabotaj yapılmış, toplu kitle katliamlarına sebebiyet verecek bomba ve
canlı bomba olayları vuku bulmuştur. Cumhuriyetin başlangıcından bu yana
bu politika hep yürürlükte olmuştur. Geçmişte gerçekleştirilen Kahramanmaraş,
Çorum, Sivas, Malatya, 1 Mayıs Taksim, Gazi Mahallesi olayları, Güneydoğu’daki
“Hendek savaşları”, Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’da değişik zamanlarda
meydana gelen canlı bomba vakaları, Muavenet Zırhlısının ABD Saratoga Gemisi
tarafından vurulması, Kemal Türkler, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Kışlalı ve
Gaffar Okkan’ın öldürülmesi, Kırıkkale Silah fabrikasında ve Afyondaki
Silah Deposunda meydana gelen patlamalar, CASA uçakları, Eşref Bitlis’in uçağı,
Atlas Jet Uçağı ve değişik zamanlarda askeri uçak ve helikopterlerin
düşmesi/düşürülmesi, Türkiye-Şer İttifakı (ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm-AB)
ilişkilerinde meydana gelen gerilim sonrasında vuku bulmuş olaylardır. Bunların
hiçbiri tesadüf değildir, rastgele olmamıştır. Bir stratejinin uygulanmasının
sonucudur.
Son İstanbul Beşiktaş’ta Çevik Kuvvete yönelik yapılan canlı
bomba saldırısı ile Diyarbakır’da F-16 askeri uçağının düşmesi/düşürülmesi; MİT
operasyonu (Hakan Fidan’ın Oslo görüşmeleri için ifade vermeye çağrılması) ve
ardından başlayan Taksim Kadife Darbe süreci ve onun devamı olan sosyolojik
savaş amaçlı 15 Temmuz Darbe Girişimi sürecinin devamından başka bir şey
değildir. Şer ittifakının Irak – Suriye hattında, Türkiye’yi tuzağa düşürmesi,
PKK, PYD-YPG’ye silah yardımı yapması ve PYD-YPG’yi “stratejik ortak” ilan
etmesi, Türkiye’ye açılmış ve fakat adı konmamış bir savaştan başka bir şey
değildir.
Türkiye, Türkiye’deki ABD ve NATO üslerini kapatarak şer
ittifakına cevap vermelidir, vermek zorundadır.
Türkiye’deki ABD ve NATO Üsleri Kapatılmalıdır
Türkiye, NATO’ya girdiği günden beri sahip olduğu
jeostratejik, jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel öneminden dolayı, ABD-NATO
tarafından vazgeçilmez bir ülke olmuştur. ABD/NATO’nun Türkiye’de sürekli
üsleri olmuş ve her fırsatta da üslerin ülkenin her tarafına yayılması için
Türkiye’ye baskı uygulamıştır. Medyaya yansıdığı şekliyle Türkiye’yi bir
örümcek ağı gibi saran NATO üsleri, aşağıda verilmiştir (1-5):
1- Adana - İncirlik Üssü, 2- İncirlik Hava Üssü, 3- Malatya – Kürecik, 4- İzmir – Çiğli, 5- Afyonkarahisar, 6- Şile Üssü, 7- Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığı,
8- Balıkesir 9. Hava Jet Üssü, 9- Muğla Aksaz Deniz Üssü,
10- Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezleri (CAOC6); 11- Ankara, Karamürsel,
Sinop, Hakkari, Hatay, Erzurum Kargapazarı dinleme üsleri, 12- Ankara
Cevizlibağ, Elmadağ, İstanbul, İzmir dinleme ve harekat merkez üsleri, 13-
Adana-Hatay Toroslar CIA, Gladio eğitim üssü, 14- Tekirdağ Çorlu Havaalanı;
Lojistik destek üssü, 15-Gaziantep-Batman Havaalanı; Lojistik destek
amaçlı havaalanları. Heronların üssü, 16-Sabiha Gökçen Havaalanı; Lojistik
destek havaalanı, 17- Mersin Taşucu Limanı; Limanda liman ve helikopter pisti,
18- İskenderun Limanı (konteyner alanı), 19- Diyarbakır Hava üssü, (NATO askeri
var) , 20- Şırnak-Silopi Lojistik depolama yeri, 21- Mardin (İncirlik Üssü’ne
ve İskenderun’a gelen ABD asker ve teçhizatları için geçiş yeri), 22- Şanlıurfa
yakıt ikmal üssü.
Görülebileceği gibi ABD ve NATO ülkeyi gayrı resmi olarak
işgal etmiş, ülkenin kılcal damarlarına kadar sızmış durumdadır. 15 Temmuz
İhanet Hareketinde NATO, çok ciddi bir rol üstlenmiş, sosyolojik savaş amaçlı
darbe girişiminin strateji, plan ve programı, NATO karargâhlarında
hazırlanmıştır. Bölgede kaos çıkarmak amacıyla PKK-PYD-İŞİD,
ABD-AB-NATO-İsrail-İngiltere koruması altında büyütülüp, bölgenin başına bela
edilmiştir.
Yaşadığımız olaylar, Türkiye’deki siyasi iktidarların,
küresel güçlerin çok yoğun baskısı altında olduğunu ortaya koymaktadır. O
nedenle uluslararası ilişkiler ile ilgili alınacak tüm kararlar, TBMM’den
mutlaka geçmelidir.
Türkiye toprakları üzerinde, yabancı güçlerin üslerinin
bulunması, en ciddi tehlikedir. Öyleyse; NATO üsleri kapansın, yabancı tüm
güçler bölgeyi terk etsin, Siyonizm’e karşı kesin ve kararlı bir mücadele
verilsin, AB’ye girmekten vazgeçilsin; AB uyum yasaları kapsamında yapılan tüm
değişiklikler ve tüm ikili anlaşmalar gözden geçirilsin.
Tüm gönüllü kuruluşların, ABD, NATO, Fransa, Almanya,
İngiltere, Rusya ve Çin’in bölgeyi terk etmesi için hem toplumsal şuuru hem de
ümmet şuurunu harekete geçirmesi lazımdır. Bu nedenle D-8’lerin yeniden
yapılandırılma çalışmasına başlanması için gönüllü kuruluşlar, aktif rol almalıdırlar.
D-8’ler: İslam Birliğinin Kurulabilmesi Stratejik Bir
Çekirdek Yapı
1937 yılından buyana İslam ülkeleri arasında kurulmuş olan
pek çok yapı (6,7), İslam coğrafyasının yaşadığı kaos ortamından çıkabilmesi
için ciddi bir tavır ortaya koyamamıştır/koymamıştır. Bu kuruluşlardan İslam
Konferansı Teşkilatı ve D-8’ler hariç diğerleri, genellikle, bölgesel özelliğe
haizdir. Ne yazık ki İslam konferansı teşkilatı, Müslüman coğrafyada ki
ihtilaflara müdahale edememiş, çatışmaları durduramamış, yönetimlerin kendi
halklarına yaptığı zulme engel olamamış/olmamıştır. Diğer taraftan da Şer
İttifakının işgal hareketine karşı da üzerine düşen sorumluluğu yerine
getirmemiştir.
Rahmetli Erbakan’a göre daha önce kurulmuş olan İslam
Konferansı Teşkilatı gibi yapılar, fonksiyonsuz olup hiçbir işe yaramamakta;
Müslümanları savunmadıkları gibi Müslümanların hiçbir yarasına da merhem
olamamaktadırlar. Bu hantallaşmış yapıları harekete geçirmek çok zordur. Onun
yerine Müslüman ülkelerin tümünü değil, Batının en çok baskı uyguladığı,
stratejik öneme sahip ve belli alt yapıları olan ülkeleri bir araya getirmek,
hem daha kolay hem de daha faydalıdır. Devamlı horlanmaktan, aşağılanmaktan ve
sömürülmekten şikâyetçi olmuş olan bu ülkeler, baskıyı azaltabilecek,
kırabilecek bir güç arayışı içinde idiler. D-8’lerin kuruluş çalışmaları
sürecinde liderlerin yaptıkları konuşmalarda bunu görmek mümkündür Konuşan
liderler, dünyada “mustazaflarla müstekbirlerin mücadelesine” ve
“müstekbirlerin adaletsiz ve ahlaksız davranışlarına” ve “kurdukları sömürü
çarkına” dikkat çekmekteydiler (7).
Bu nedenle Rahmetli Erbakan, D-8’lerin “etkinlik prensibi”
üzerine kurulması noktasında ısrarcıydı (7). Erbakan’a göre etkinlik
ilkesinin iki hedefi vardır:
Gelişmekte olan ülkelere yürek vermek;
Sanayileşmiş ülkeler tarafından ciddiye alınmak.
Her ikisi için de güce ihtiyaç vardı.
Açıkça ifade edilmemiş olmasına rağmen konuşulanlara,
çizilen stratejiye bakıldığında bu gücün; 1- Geliştirilmiş teknolojiler; 2-
Sahip oldukları stratejik önem; 3- D-8 ülkelerinin 800 milyonluk bir pazar
oluşturması; 4- Sahip oldukları enerji kaynakları ve enerji nakil yolları; 5-
Kıymetli zengin maden yatakları; 6- Genç Nüfus; 7- Temiz su havzaları; 8-
Mustazafların müstekbirlere duyduğu öfke üzerinden oluşturulması öngörülmüştür.
Bu gücü hızlıca oluşturabilmenin yolu olarak da etkin
çalışabilecek, hareketli, oyalama yapmayacak ülkeler seçilmiş ve onlarla yola
çıkılmıştır. Dolayısıyla D-8’ler, müstekbirlere karşı mücadelede hedeflenen
asıl büyük gücün çelik çekirdeğini oluşturmaktaydı. Birinci hedef Müslümanlar;
İkinci hedef tüm mustazaflar, üçüncü hedef de müstekbirler dâhil tüm
insanlıktı. En azından Erbakan böyle düşünmekteydi.
“Burada 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek
oluşturulmuş,1 milyarlık bir nüfus meydana getirilmiştir. Bu bir çekirdektir;
yola çıkmış, çekirdeği teşkil etmiştir. İşbirliğine başlamış, projeleri taksim
edilmiş ve kolları sıvamıştır. Bunun arkasından 2. Hedefimiz vardı. Bunlar,
bütün Müslüman ülkeleri ve ezilen ülkeleri yani Rusya’sı, Çin’i, Hindistan’ı
dahil 5 milyar ezilen sömürülen insanın hepsini biz adil bir dünya düzeni
etrafında toplayacağız, prensibinden hareket edilmişti.
Bizim gayemiz sadece 5 milyara değil. 6 milyar insanın
hepsine hizmettir.
O takdirde kendini gelişmiş sayan ülkeleri de bu sefer bir
yuvarlak masa etrafında toplayacağız. Onlara, “Oturun bakalım buraya, yeni
dünya sizin kuvvet ve prensiplerinize göre değil, adil düzen prensiplerine göre
kurulacaktır” diyeceğiz. “Herkes saadet bulacak” diyeceğiz ve buna uymak için de
gereken müeyyideyi elimizde tutacağız. Çünkü bunlar laftan anlamazlar.
Müeyyidesiz bunlara bir iş yaptırmak mümkün değildir. İşte yeni dünyanın adil
esaslara göre kurulması prensibi gözetilerek D-8`ler kurulmuştur.
Bundan sonra 3 ana istikamet var. 3 istikameti bir kez daha
özetliyorum.
Bunlardan birincisi, sömürgeleşmeyeceğiz. Lider ülke
olacağız.
İkinci husus, ekonomide milli çözüm vardır; kendi gücümüzle
kalkınmak mecburiyetindeyiz.
Üçüncü husus, gidilecek yol, Avrupa Birliği`ne kul, köle
olmak değil, önce İslam birliğini kurmak, D-8’ler vasıtasıyla yeni bir dünyayı
kurmak yoludur.
Bu istikametlerde çalışma yapılırken çok önemli bir
istikamet ise Yeni Bir Dünya düzeni nasıl kurulacak? Yeni dünya düzeni 6 milyar
insana saadet getirmek üzere adil bir düzene dayanmak üzere yapılmak
mecburiyetindedir.” (8)
D-8’ler hareketi, yeryüzünde “savaşı değil, barışı”, “Gerginliği değil, diyaloğu”, “Sömürüyü değil, işbirliğini”, “Çifte standardı değil, adaleti”, “Kibri, tekebbürü değil, eşitliği” ve “bir arada, hakka riayet ederek yaşamayı” ilke olarak, 6 umde, benimsemiş ve bunları, yeni dünyanın temel prensipleri olarak kabul etmiştir.
Sonuç: D-8 Hareketi, ‘Lider Türkiye’, ‘Yeniden Büyük
Türkiye’ Hareketidir
D-8 Hareketi, Türkiye’nin Ortadoğu, Afrika ve Uzakdoğu’ya
yeniden açılma ve İslam Dünyasının liderliğini yeniden üstlenme hareketidir.
Bundan dolayı D-8 tanıtılırken hep ‘Yeniden Büyük Türkiye’ ve ‘Yeni Dünya
Düzeni’ denmiştir. Nitekim Malezya Başbakanı Muhatır Muhammed, kuruluş
toplantısında üstü kapalı bir şekilde, ima yoluyla da olsa Türkiye’nin güçlü
siyasal liderliğine olan ihtiyaca vurguda bulunmuştur (6,7).
D-8 hareketinin oluşmasında Türkiye’nin üstlendiği rol ile
ABD-İsrail-İngiltere- Siyonizm ekseninin Türkiye’ye biçtiği rol, örtüşmemiş,
tam tersine karşı karşıya gelmiştir.
D-8 Projesi, ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm tarafından
Türkiye’ye biçilen jandarmalık, uşaklık, uyduluk ve çevre ülke rolüne, karşı
çıkış hareketidir. Türkiye’yi lider ülke yapma, İslam coğrafyasını sömürüden
kurtarma ve Şeytanı İttifaka karşı Hak ve Adalet eksenli bir ittifak kurma,
adil bir düzen, adil bir dünya kurma hareketidir.
D-8’ler, Lozan’da kurulan bir sisteme ve Sevr’e, karşı bir
harekettir. Yeniden aktif hale getirilmelidir.
Öyleyse!
“Hak ve Adalet merkezli yeni bir Dünya düzeni” için Ne AB,
ne ŞİO ve ne de NATO; Önce D-8.
Kaynaklar
1- Yılmaz, A, – Turk North America; Raporun İngilizce aslı:
http://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyNote12.pdf;
2- Türkiye’de Kaç Tane NATO Üssü Var? Dünya, 21.09.2015
3- Milli Gazete’nin 21 Eylül 2015
4-http://www.hurriyet.com.tr/planet/19368830.asp;
5-blog.milliyet.com.tr/natoturk-ve-nato-nun-turkiyedeki-usleri/Blog/?...;
6- Dursun D., İslam Dünyasında Dayanışma Hareketleri ve
İslam Konferansı Teşkilatı, Ağaç Yayıncılık, İstanbul,1991 S: 46-70
7- Alan B., D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge yayınları, İstanbul,
2001, s: 10-20, 177, 194-201,309
8- Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir,
Esam-Ankara, 16 Kasım 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder