(Milli Gazete)
Bu yazı serisinde, ümmetin içinde bulunduğu kaos, Kur’an’da
çok anlamlı ve çok önemli bir “anahtar/odak kavram” olan “Fitne” kavramı
çerçevesinde değerlendirilecek, dersler çıkarılacak ve tekliflerde
bulunulacaktır.
Geçen sayıda fitne kavramının “anlam alanı” (semantik alanı)
incelenmiştir. Burada, fitne kavramının dört boyutunu ele alıp
inceleyeceğiz.
FİTNE KAVRAMININ DÖRT BOYUTU
Özü yakmak olan fitne kelimesi, çok geniş anlamlı bir kavram
olup, genel olarak sıkıntılı, meşakkatli şartlarla bağlantılı olarak
kullanılmaktadır. Fitne kelimesi, “hâlisini sahtesinden ayırmak için altını
potaya atıp eritmek, bir şeyi arıtmak, madeni ateşte eritmek, bir şeyi ateşte
eritmek, yanmak, yakmak, bir kimseye dininden ve görüşünden dönmesi için
işkence etmek, bir şeyi denemek, sınayarak öğrenmek, sınamak için güç, zor ve
sıkıntılı işlere maruz bırakmak, bir kimseyi sıkıntıya uğratmak, birini ayartmak,
azdırmak, baştan çıkarmak, kandırmak, saptırmak; kişiyi üzerinde olduğu
durumdan uzaklaştırmak, bir şeyi ortadan kaldırmak, kişiyi hedefinden
uzaklaştırmak, düşünce ve inançlarından vazgeçirmek; dalâlete düşmek, bir
şeyden çok hoşlanmak; bir şeye aşırı düşkün ve tutkun olmak; âşık olmak, birini
büyülemek, birinin aklını başından almak, gönlünü çalmak, aklını çelmek, insanı
ne yapacağını bilemeyecek derecede şaşkına çevirmek, döndürmek, deneme ve
tecrübe etme, imtihan, belâ, kötülük yönünden ayartma, mihnet, azap, iğva,
kışkırtma, azdırma, baştan çıkarma, zulüm, baskı, ayrılık, nifak, karışıklık,
kargaşa, iç savaş, kanlı çarpışma, ihtilaf, çekişme, birbirine düşme, kardeş
kavgası” anlamlarını ihtiva etmektedir. (1-4).
Fitne ve türevleri Kur’an’da ise genel olarak; “İmtihan,
deneme, sınama”; “baskı, zulüm, işkence”; “sapma, saptırma ve ayartma”; “fesat,
kargaşa, karışıklık çıkarma”; “belâ ve musibet”; “azap”; “delilik” anlamlarında
kullanılmaktadır. (1-6)
Kur’an’da fitne kelimesi; Allah, insan ve şeytanla alâkalı
olarak üç varlık alanı ile ilgili kullanılmaktadır. Üç varlıkla ilgili
kullanıldığında fitnenin çok geniş olan anlam kümesi, kullanıldığı varlıkla
ilgili olarak genel anlam kümesinin bir alt anlam kümesi olarak
sınırlandırılmaktadır. Bu durumda fitne kelimesi; Allah’a nispet edildiği zaman
“lehlerine ya da aleyhlerine olmak üzere, kulların iyi ya da kötü şeylerle
denenmeleri”, “imtihan edilmeleri”, “beşerden kaynaklandığı zaman, “her türlü
kötülük”, “ayartma”, “manevi çöküntüye uğramaları”, “baskı”, “dînî-siyasî,
sosyal kargaşa ve kaos” ve şeytandan kaynaklandığı zaman da “saptırma” anlamına
gelmektedir (1,2).
Fitne kelimesinin gerek sözlük anlamları, gerek Kur’an’da
geçen anlamları ve gerekse ıstılahı anlamı göz önüne alındığında fitne
kelimesi, Allah, insan, şeytan ve değişik imtihan konularının yer aldığı dört
boyutlu bir uzayda, her boyutu birbiri ile bağlantılı bir “anlam alanı”
oluşturmaktadır.
Fitne kavramının anlam alanının dört boyutlu bir yapı
olduğunu göz önüne aldığımızda fitne sistemini, şöyle formüle edebiliriz:
İmtihan eden: Allah
İmtihan edilen: İnsan
İmtihan konuları/araçları: Nimetler ve külfetler
İmtihanda saptırıcı, kafa karıştırıcı unsurlar: İblis, cin
ve “insan şeytanları”
İmtihan sonucu: Ödül ve ceza
Fitnenin son bulması: Tüm dünyanın İslâmlaştırılması (2
Bakara 193, 8 Enfal 39, 72-73).
FİTNE KAVRAMININ ALLAH BOYUTU: ALLAH’IN İMTİHAN ETMESİ
Genel olarak imtihan, “kabiliyeti ölçmek için yapılan
yoklama”, “kişinin mânevi direnme gücünü ortaya koyan zor durum” anlamına
geldiğine göre, Allah’a nispet edilen fitne kelimesi, ödül ve ceza için bir
arındırma, ayrıştırma mekanizmasıdır. Kur›an›da da, en çok bu anlamda
kullanılmaktadır(1).
İnsanlık, değişik fitnelerle sürekli ve karmaşık bir
denemeye tâbi tutularak, tekâmüle doğru yol alması istenmektedir. Ayrık
otlarının, zehirli unsurların, hastalıklı yapıların arındırılarak,
ayrıştırılarak insanlığın tekâmül etmesi, olgunlaştırılması, daha sağlıklı ve
sıhhatli bir yapıya kavuşturulması ve bu imtihan karşısında takındığı tutum ve
tavra göre ödüllendirilmesi için fitne bir sistem olarak ortaya konmuştur. Bu
imtihan, bazen nimetle, bazen de külfetle gerçekleştirilmektedir.
Allah, her şeyi bir kanuniyete göre yaratmıştır. Sünnetüllah
diye isimlendirilen bu ilâhî yasa, değişmezdir (17 İsra 77; 33 Ahzâb 38; 48
Fetih 23). Kâinattaki her şey ve her canlı bu yasaya tâbidir. Fitne sistemi, bu
genel sistem içerisinde, Sünnetullah’a tâbi insanların arındırılması,
ayrıştırılması ve bu arındırma ve ayrıştırmanın sonucuna göre ödüllendirilmesi
ile ilgili özel bir alt sistem, özel bir alt yasa olarak var kılınmıştır:
“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da
deneyerek imtihan etmekteyiz ve siz bize döndürüleceksiniz.” (21 Enbiya 35).
İmtihan bir ayrıştırma olduğuna göre imtihanın şartları;
“Andolsun, biz sizi bir parça korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve
ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (2 Bakara
155) ayetinde belirtildiği gibi, insan için özel anlam ve ağırlığı olan,
sevgiyle bağlandığı, sevdiği onun için fedakârlık ettiği, hatta hayatını ortaya
koyduğu alan ve konularla ilgilidir. İnsanın tâbi tutulduğu imtihan mal, mülk,
makam, rızk, evlat, eş, dost, akraba, kavim, sağlık, ölüm, hastalık, musibet,
yokluk, düşman tasallutu gibi hem nimet, hem de külfet şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Fitne kapsamında insanın tâbi tutulduğu/tutulacağı alan ya da
konuların bilinmesi ve göz önüne alınması, imtihanın başarılabilmesi için
önemlidir.
FİTNENİN İMTİHAN EDİLEN BOYUTU: İNSANLAR
Tevhid dinine göre, bu dünya - öteki dünya denkleminde; bu
dünya, öteki dünyanın tarlası olarak vardır. Dolayısıyla bu dünyada, insanların
yapıp ettiklerinin karşılığında öteki dünyada gidip yaşayacağı mekân, ya
cennet, ya da cehennemdir. İşte İlâhi denklemde, Sünnetullah’da, fitne sistemi,
bir yol ayırımı olup, iman edenle etmeyeni, samimi olanla olmayanı, sebat
edenle etmeyeni, dürüst olanla olmayanı, zalimle mazlumu, âdil olanla zalim
olanı, Hak ile batılı, doğru ile yanlışı, temiz ile pisi, hak yolda olanla
olmayanı, ihlaslı olanla olmayanı, kalbinde hastalık olanla olmayanı,
dünyevileşenle dünyevileşmeyeni, muttaki olanla olmayanı, saf altınla
cürufu/posayı birbirinden ayıran bir kavşak noktasıdır. Bu ayrıştırılma
işleminde şeytan, katalizor olarak kullanılmaktadır.
Peygamber olsun olmasın, iman etmiş olsun ya da olmasın
tarih boyu herkes bu temel yasaya tâbi olmuştur ve tâbi olacaktır (2 Bakara
214; 3 Âl-i İmran 142; 29 Ankebut 2-5). İmtihan, insan iradesinin test
edilmesidir; insanın özgür iradesi ile yapacağı/yaptığı bir tercihle alâkalı
olarak tâbi tutulacağı ödül ve ceza sisteminin açığa çıkmasıdır. Allah, her
türlü alternatifi yaratandır. İnsan ise yaratılanlar arasında tercih yapandır
(3Âl-i İmrân 265; 4 Nisa 79; 30 Rûm 41; 42 Şura 30). O nedenle, hikmeti farklı
olmakla beraber peygamberler dâhil herkes bu sisteme tâbidir.
Bu çerçevede Kur’an ayetleri incelendiğinde, Âlemlerin Rabbi
olan Allah, Peygamberlerinden aşağıya insana doğru bir arındırma sistemi ortaya
koymuştur. Buna göre Kur’an’da yer aldığı şekliyle, fitne sisteminde, imtihana
tâbi olanları aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz:
İnsanların imtihan edilmesi
Genel olarak tüm insanların imtihan edilmesi
Özel olarak Müminlerin imtihan edilmesi
Özel olarak Kâfirlerin imtihan edilmesi
Peygamberlerin imtihan edilmesi
Hz. Davut (38 Sad 24-25)
Hz. Süleyman (38 Sad 34-39)
Hz. İbrahim ( Bakara 124)
Hz. Musa (20 Taha 40; 28 Kasas 14-28)
Bazı Toplumların İmtihan Edilmesi
Semûd kavminin imtihan edilmesi
İsrâiloğullarının imtihan edilmesi
Firavun’un kavminin imtihan edilmesi
Hz. Musa’nın kavminin imtihan edilmesi
DİN KAVRAMININ ALTI BOYUTU
Din, İslâmî terminolojide anahtar/odak kavramlardan
birisidir. Din kelimesi, dil yönünden incelendiğinde; baş eğmek, itaat etmek,
hakkını almak, ödünç almak, borç almak, borç vermek, adet edinmek, baş
eğdirmek, zorlamak, hesaba çekmek, idare etmek, ceza veya mükâfat vermek ve
hizmet etmek gibi anlamları bulunmaktadır (3, 4, 7, 8). Kur’ân-ı Kerim’de dinin
bütün bu anlamları birbiri ile bağlantılı kullanılmakta ve 6 boyutlu bir yapı
tanımlanmaktadır:
1. Yüce egemenlik sahibinden gelen üstünlük ve galibiyet:
Allah.
2. Yüksek hâkim otoriteden gelen değerler sistemi: Tevhidî
Değer Sistemi.
3. Yüksek hâkim otoriteden gelen değerler sistemi
çerçevesinde fıtrat üzerine inşa edilen ‘fikrî ve amelî nizam’.
4. Yüksek egemenlik sahibinin verdiklerine karşı ‘kendini
borçlu hissedip boyun eğmek’, ‘O’na itaat etmek’, ‘tapınmak’, ‘hizmetkârlık
yapmak’.
5. Yüksek otorite sahibinden gelen değerler sistemini
benimseyip, hayata aktaran insan topluluğu: ‘Millet’/‘Ümmet’.
6. Yüksek otorite tarafından vazedilen nizama uymaya ve
ihlâsla bağlanmaya karşılık bu yüksek otoritenin verdiği “mükâfat veya karşı
gelmek sebebiyle isyan etmeğe verdiği ceza”: Cennet, Cehennem.
Kur’ân-ı Kerim’de Din kelimesinin bu anlam boyutları ayrı
ayrı kullanıldığı gibi, altı anlamı bir arada olacak şekilde de
kullanılmaktadır (1/1-7; 3 Âli İmran 19,64, 85, 110; 5 Maide 44-51; 8 Enfal 39;
9 Tevbe 29-33; 16/36; 21/92, 93; 36/60, 61; 40 Mümin 26; 10 Yunus, 104-106; 110
Nasr 1-3)(7).
Kur’an’da Tevhid dini, bu altı boyutu ile tanımlanmaktadır.
Hz. Peygamber Tevbe sûresinin 31. Âyetini okuyup aşağıdaki şekilde yorumlarken,
din kelimesindeki 6 anlamın nasıl bir bütünlük içerisinde olduğunun da güzel
bir örneğini vermiştir: “Aslında onlar(Hristiyanlar), bunlara (ruhbanlarına)
tapınmadılar, ancak bunlar (Allah’ın haram ettiği bir şeyi) kendileri için
helâl kılınca hemen helâl addediverdiler, (Allah’ın helâl kıldığı bir şeyi de)
kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler.” (9)
Dolayısıyla bu altı boyuttan herhangi birinin inkârı, reddi,
önemsiz kılınması; dini, tevhid dini olmaktan çıkarmakta, şirk dini/seküler din
haline dönüştürmektedir. Dini, sadece Allah ile kul arasında namaz, oruç, hac,
zekât, dua ve zikir boyutlu olarak tanımlayıp onu, ferdin kalbine, vicdanına,
evine ya da mabedine hapsetmek, bireysel hayattan toplumsal hayata, ekonomik
hayattan ceza hukukuna kadar her alandan tasfiye etmek, günlük hayatın her
sahasını tanzim etmesine karşı çıkmak, tevhid dinini parçalayıp yeni bir din inşa
etmek demektir. Böyle bir din, seküler din olup, Kur’an’a göre şirk dinidir.
SONUÇ: 15 TEMMUZ İHANET HAREKETİ SONRASINDA TÂBİ
TUTULDUĞUMUZ FİTNENİN (İMTİHAN) BİR BOYUTU
15 Temmuz İhanet Hareketi sonrasında, Şer ittifakının
(ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm) bir taşeron örgüt olarak kullandığı Gülen
Hareketi bahane edilerek dine ve dindara cemaat ve tarikatlar üzerinden üstü
kapalı, dolaylı bir savaş açılmıştır. Bu savaşta yürütülen psikolojik harekâtın
ana konusu; laik ve seküler bir düzenin ne kadar doğru ve elzem olduğudur. Bu
psikolojik harekâta göre; din, Allah ile kul arasında sadece ibadet boyutlu bir
olgu olup, kişinin vicdanında, evinde ve mescidinde yaşamalı; sosyal hayatı
tanzim etmeye kalkmamalıdır.
Bu şekilde tanımlanan din, şirk dinidir; Kur’an ve Sünnetin
tanımladığı tevhidî dinin parçalanmasıdır.
15 Temmuz sonrasında yoğun psikolojik baskı altında kalan
Müslümanların karşı karşıya kaldığı fitne (imtihan, deneme); laik-seküler bir
hayat tarzını kabul edip etmeyecekleri ile ilgilidir.
Kaynaklar
1- Keskin, H., Kur’an’da Fitne Kavramı, Rağbet Yayınları.
2- Akyüz, V., Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi,
İstanbul, 1998, s: 311-339.
3- Ünal A., Kur’an’da Temel kavramlar, Beyan yayınları,
İstanbul, 1990, s: 295-302, 122-132.
4- Öztürk, Y.N., Kur’an’ın Temel kavramları, Yeni Boyut,
İstanbul, 1991 s: 137-140, 86-92.
5- Ragıb el İsfahani, Müfredat,( Çeviri), Pınar Yayınları,
İstanbul, 2007.
6- Yazır M.H.E., Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dağıtım,
İstanbul, cilt I, II, IV, .
7- Mevdudi, Kur’an’ın Dört Temel Terimi, Özgün Yayıncılık,
İstanbul, 1999, S:123-137
8- Attas N., İslâm ve Laisizm, Pınar Yayınları, İstanbul,
2002, S: 69-99
9- Tirmizî, Tefsir, Berâe, (3094).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder